11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tükenme Çizgisi
Tükenme çizgisi
İbn İshak veya İbn Hişam gibi magâzî yazarları vahyin kesintiye uğradığı dönemde, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in dağlara çıkıp hayat bezginliği izhar ettiğini yazarlar
Biz böyle bir yorumu Efendimiz'e isnaddan Allah'a sığınırız Onun gibi peygamberlik hamulesini taşımaya hazırlanmış bir iradeden, irade zaafıyla arız olabilecek böyle bir niyet ve teşebbüsün söz konusu olabileceğini aklımızın köşesinden bile geçiremeyiz Şimdi bunu böylece tesbîtten sonra vak'anın kısa bir analizini yapalım
Allah Resûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), kırk yaşına kadar hep zirvelerde yaşadı Uzun uzun uzletlere girdi ve insanlığın kurtuluşu adına çareler aradı-durdu Evet, âdetâ tâ baştan Cenâb-ı Hak, O'nun pak ve nezih rûhunu, nübüvvetin ağır yükünü taşımaya hazırlıyordu Öyle ki O, İlâhî bir sevkle, sanki bu uzletlerinde sürekli temrinler yapıyordu ve gün geldi vahiyle taltif edildi Böyle bir paye ile şereflendirilme Efendimiz için, müjdelerin, muştuların en sevindiricisi, tabii aynı zamanda en düşündürücüsü olmuştu Artık O'nun için insanlığın kurtuluşu adına bir kapı aralanmıştı
Ama bu arada hiç beklemediği bir hâdise olmuştu; vahiy birdenbire kesilivermişti Daha önceki sevincin yerini şimdi bir hüzün kaplamıştı Efendimiz kendi hassasiyet ve derin tefekkürü ölçüsünde düşünüyor, düşünüyor ve vahyin kesilişine bir yorum arıyordu İhtimal O'nu en çok tedirgin eden de, "acaba ben liyakatımı kaybetmiş olmayayım?" şeklindeki düşünceleri olabilirdi bu, eğer böyle idiyse, elbette ki kendisine âit bir yorumdu; O'ndan başkasının böyle bir yorumda bulunması edepsizlik sayılırdı
Diğer taraftan Ebu Leheb'in karısının şirretçe hâdisenin üzerine gitmesi ve her gördüğü yerde Efendimiz'le istihza ederek "Artık şeytanın gelmiyor mu?" demesi de O'nu ciddi şekilde rencide ediyordu İşte bu ma'nâda dağlara çıktı İnsanlardan ayrıldı Ve kendini bütünüyle tefekküre verdi İşin dış yüzü itibarıyla onun davranışlarına bakan ve bu davranışları Efendimiz'deki (aleyhi's-salâtü ve's-selam) irade gücünü nazara almadan değerlendiren bir insan, "Acaba bu insan intihar mı edecek?" diyebilir ve O'nun yağmur yüklü bulutlara benzer hüznünü böyle te'vil edebilirdi Ama bu te'vil, kat'iyen Efendimiz'in içinde bulunduğu rûh hâlini doğru olarak yansıtmamaktadır Ve O'nu kendi büyüklüğüyle aksettirmekten uzaktır
Burada, Efendimiz'in insanların hidayeti mevzuundaki "hırs"ını da -ki Kur'ân O'nun durumunu bu kelime ile ifade ediyor- düşünecek olursak O'nun davranışlarında kendi rûh yapısına göre daima böyle bir heyecanın mevcut olduğunu görürüz Bu, insanlık adına kendini tüketme çizgisine gelmiş asil bir rûhun davranışlarındaki derinliktir Bu hâli yakalayamamış insanların O'nu anlaması da mümkün değildir
ZAMAN
|
|
|