Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beklentisiz, büyük, olmaktır, servet

Büyük Servet Beklentisiz Olmaktır

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Büyük Servet Beklentisiz Olmaktır



Büyük servet beklentisiz olmaktır

Bilindiği üzere; takvâ kelimesi, gayet iyi korunma ve sakınma demek olan vikâye kökünden gelmektedir Takvâ, kısaca "Allah'ın emirlerine itaat edip, yasaklarından kaçınmak suretiyle O'nun azabından korunma cehdi" şeklinde tarif edilmiştir



Tam ihlâsa ermek için her çeşit şirk şâibesinden sakınmak gerektiği gibi, kâmil takvâyı elde edebilmek için de şüpheli şeylerden de bütün bütün kaçınmak icap eder Nitekim "Bir kul, sakıncalı şeylere girme endişesiyle bir kısım sakıncası olmayan şeyleri de terk etmedikçe gerçek takvâya ulaşamaz!" mealindeki hadis-i şerif gibi pek çok beyân-ı nebevî "sağâir" dediğimiz küçük günahlardan da kaçınmayı ve Kur'ân'ın "lemem" dediği şeylere karşı da titiz olmayı ihtar etmektedir Bu açıdan, takvâ-yı tâmm, ancak küçük günahlardan ve şüpheli şeylerden de sakınmakla elde edilebilir
Ne var ki, dinin emir ve yasaklarına tam riayet etme şartlarının alabildiğine ağırlaştığı ve dolayısıyla hakiki takvâya ulaşmanın çok zorlaştığı günümüzde, herkesi kâmil takvâya zorlamak dinin özündeki "teysir" (kolaylaştırma) prensibine terstir Hizmet dairesinin çok genişlediği ve dinî hassasiyetleri gözeten insanların hayatın hemen her sahasında yer aldığı bir dönemde, umum halka takvânın en üst mertebesini teklif etmek, onu altından kalkılmaz bir yük olarak göstermek demektir
Binaenaleyh, bugün takvâ, "farzları titizlikle yerine getirme ve büyük günahlardan kaçınma" tarifiyle ortaya konularak onun zarûrî ve câmi' iki esası nazara verilmelidir Böylelikle takvâ dairesi geniş tutularak, hiçbir mü'minin dışarda kalmaması sağlanmalı; bilâhire insanlar daha üst mertebelere ulaşma ümidiyle şahlandırılmalı ve herkesin iradî olarak adım adım kâmil takvâya doğru yürümesi temin edilmelidir
Evet, Allah'ın sevgisine mazhar kulların ilk özellikleri takvâ dairesine girmiş olmalarıdır Zira takvâya sığınmadan Kur'ân'ı anlamak ve ondan gereğince istifade etmek mümkün değildir Daha Bakara Sûresi'nin ilk ayetlerinden itibaren nazara verildiği üzere, Kur'ân, kapısını ancak müttakîlere aralar, o herkesten önce ehl-i takvâ için bir hidayet kaynağıdır; zaten takvâya da yalnız Kur'ân yörüngesinde yürümekle ulaşılır Müttakîler, hem Kur'ân ayetleriyle nefes alıp vererek kalbî ve ruhî hayat adına daima canlı kalırlar; hem de Beyan-ı İlahî'nin ışığı altında âyât-ı tekvîniyeyi sürekli tetkik ve tefekkür ederek Allah'ın (celle celâluhû) kâinatta câri sünnetine (kanunlarına) muvafık davranırlar Böylece, takvâ sayesinde, aşağıların aşağısına yuvarlanmaktan kurtulmuş, "a'lâ-yı illiyyîn" yolunu tutmuş ve bütün hayırların, bereketlerin kaynağını bulmuş olurlar
Ben sizden ücret beklemiyorum ki!
Hususiyle kendini iman ve Kur'an hizmetine adamış bahtiyar ruhlar için, takvâdan sonraki en önemli vasıf istiğnâdır Hadis-i şerifteki, "ganî" kelimesi, "Allah'ın verdiği nimetlere kanaat ettiğinden kat'iyen başkasının eline bakmayan, hep müstağnî davranan, gönlü zengin, beklentisiz" demektir ve istiğnâya işaret etmektedir
İstiğnâ, peygamberlik mesleğinin şiarıdır Bütün peygamberler, peygamberlik vazifesini eksiksiz yapacaklarına ve bunun karşılığında hiçbir dünyevî ücret almayacaklarına söz vermişlerdir Kur'ân-ı Hakîm, onların, kendi ümmetlerine -ağız birliği etmişçesine- "Ben sizden ücret beklemiyorum ki! Benim mükâfâtım ancak Allah nezdindedir" (Yunus, 10/72) dediklerini anlatmaktadır Hakikaten onlar, peygamberlik vazife-i kudsiyesinin dünyaya alet edildiği töhmetine meydan vermemek için hayatları boyunca istiğnâya bağlı kalmış ve bu müstağnî halleriyle sonraki nesiller arasında neşr-i hakkı kendilerine vazife edinenlere hüsn-ü misal olmuşlardır
Yâsîn Sûresi'nde anlatılan kahraman (Habib-i Neccar) da "Yaptıkları tebliğ karşılığında sizden bir ücret istemeyen, hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun" (Yâsîn, 36/21) demek suretiyle, yine irşad erlerinin aynı vasfına dikkat çekmiştir Habib-i Neccar, arkasında yürünecek rehberlerin en önemli iki vasfını nazara verirken, onların hizmetlerine mukabil hiçbir ücret/menfaat beklemediklerini ve herkesten önce kendilerinin dosdoğru yolda yürüdüklerini belirtmiştir ki, doğrusu, bu iki sıfatı üzerinde taşımayan kimselerin başkalarına hidayet yolunu göstermeleri hiç mümkün değildir
Aslında bugün de bazı kimseler aynı hastalığa müpteladır ve onların yüzünden bütün Müslümanlar karalanmaktadır Böyleleri, niyetleri dünyevî menfaatler olduğu müddetçe gönüllere nüfuz edemeyeceklerini anlayamamakta ya da ücret beklentisi içinde bulunduklarından dolayı başka ulvî gayeleri hiç düşünememektedirler
Oysa sözün tesir etmesi, sesin gür ve güzel oluşuna, nağmenin zahiren iç yakışına değil, Cenâb-ı Allah'ın meşietine bağlıdır Allah Teâlâ, sözün tesirini, büyük bir ölçüde, söyleyenin hasbîliğine, diğergamlığına ve yaptığı irşad vazifesi karşılığında hiçbir ücret beklememesine bağlamıştır Çoğu zaman, bir köşeyi veya bir kürsüyü tutmuş, sadece dine hizmet için yaşayan samimi, hasbî ve diğergam bir insan, cılız bir sesle, pek de parlak görünmeyen bazı şeyler anlatır; fakat, ma'şeri vicdanda büyük bir tesir bırakır Çünkü o müstağnî bir insandır ve muradı da Allah'tır

Bu itibarla, Kur'an talebeleri, dava-yı nübüvvetin birer temsilcisi olarak peygamberlerin istiğnâ yolunu takip etmeli ve daha baştan "Benim mükâfâtım ancak Allah nezdindedir" diyerek iman hizmeti adına yapıp ettiklerine karşılık asla dünyevî bir ecir beklememelidirler Köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir, hatta ülke ülke dolaşırken, hemen her yerde i'la-yı kelimetullah hesabına bir nağme tuttururken, vaaz, sohbet ve nasihat ederken ya da bir insana tek hakikati anlatırken çok hasbî olmalı ve asla dünyevî bir karşılık ummamalı, almamalıdırlar

ÖZETLE:
1- Kâmil bir takvâyı elde edebilmek için şüpheli şeylerden kaçınmak icap eder Pek çok beyân-ı nebevî "sağâir" dediğimiz küçük günahlardan kaçınmayı ve Kur'ân'ın "lemem" dediği şeylere karşı da titiz olmayı ihtar etmektedir
2- İstiğnâ, peygamberlik mesleğinin şiarıdır Bütün peygamberler, peygamberlik vazifesini eksiksiz yapacaklarına ve bunun karşılığında hiçbir dünyevî ücret almayacaklarına söz vermişlerdir
3- Allah Teâlâ, sözün tesirini, büyük bir ölçüde, söyleyenin hasbîliğine ve yaptığı irşad vazifesi karşılığında hiçbir ücret beklememesine bağlamıştır Kur'an talebeleri, peygamberlerin istiğnâ yolunu takip etmelidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.