Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #31 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TELKİN (C: Telkinât) Zihinde yer ettirmek Fikir aşılamak Zihinde yer etmiş düşünce * Yeni müslüman olana İslâm esaslarını anlatmak * Ölü gömüldükten sonra imam tarafından söylenen söz(Telkini fenden almış,Medeniyetten taklid,Hürriyet tenkid vermiş,Gururdan dalâlet çıkmış) (Lemeât) TELL (C: Tilâl) Tepe, yığın, küme * Düz yer üstüne yatırmak TELL-İ REFİ´ Yüksek tepe TELLAL (Bak: Dellâl) TELMİ´ (Lemeân dan) Renk renk yapma, rengârenk yapılma * Parıldama, parıldatılma * Edb: Mısraları, Türkçe, Arabça, Farsça gibi başka başka dillerde olan manzume yapma TELMİH (C: Telmihât) Lâyıkiyle ve kâmilen keşfedip nazara arzetmek * Bir şeyi açıkça söylemeyip başka bir mâna ifade için söz arasında mânalı söylemek İmâ ile söz arasında başka bir mânayı ifade etmek * Edb: İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, ata sözüne veya meşhur bir şiire, bir söze işaret etmek TELMİHEN Telmih suretiyle Telmih için İmâlı olarak TELMİZ Dili ağızda yemek kırıntısı için gezdirmek * Tattırmak * Yedirmek TELSİN Bir nesneye dil etmek TELTELE Hareket ettirmek TELTİM Kuvvetle sille vurmak TELVİ´ (C: Telviât) İçini yakıp dertlendirme TELVİH Açıklamak * Zâhir ve aşikâre kılmak * Susuzluktan insanın çehresi bozulmak * Bir şeyi ateşle kızdırmak Güneş veya ateşin sıcaklığı bir nesnenin rengini değiştirmek * Posa hâline getirmek * Kocamak Saç ağarması * Almak * İşaret etmek * Edb: Lüzumlu şeylerden bahsetmek suretiyle olan kinâye Meselâ: Filâncanın mutfağında çok odun sarf olunur denildiği zaman, bundan, mutfakta çok yemek pişirildiğine, ev sahibinin cömertliğine ve misafirin çokluğuna intikal edilir TELVİHÂT Telvihler Kinaye halindeki işaretler TELVİK Yemeği yumuşak ve yağlı yapmak TELVİM (C: Telvimât) (Levm den) Azarlama, paylama TELVİN (Levn den) Renk verme Boyama Boyanma TELVİS (C: Telvisât) Kirletmek Bulaştırmak Pisletmek * Mc: Bozmak, berbat etmek TELVİYE Bükme, burma, çevirme, kıvırma TELYİN (Leyyin den) Yumuşatmak Eritmek * İçi yumuşatmak, kabızlıktan kurtarmak TELYİN-İ HADİD Demirin yumuşatılması TELZİE Davarı iyi gütmek TELZİZ Lezzet verme Tatlandırma Lezzetlendirme TEMACÜD (Mecd den) Büyüklüğünü ve şerefini çoğaltma TEMADİ Devam etmek Sürüp gitmek * Uzak olmak * Müntehi ve muktezi olmamak TEMA´DÜN (Ma´den den) Maden haline geçme TEMAHHUH Kemikten ilik çıkarmak TEMAHHUL Hile etmek TEMAHHUT Sümkürme TEMAHHUZ (Temahhud) Doğum sancısı çekmek * Hayvanın gebe oluşu * Süt yayıkta yayılarak yağı alınıp safileştirilmesi * Fitne çıkarma TEMAHUK İnat etmek TEMAHÜL Mühlet verme Yavaş ve ağır davranma TEMAÎ Genişlemek TEMAKKUK Dinlene dinlene içmek TEMALÜ´ Arkadaş olmak TEMALÜK Nefsini zaptetme Kendine hâkim olma TEMANÜ´ Çatışma ve birbirine mani olma İhraç Adem-i kabul Tard (Bak: Bürhan-üt temanü´) TEMARİ Şek şüphe etmek Mücadele etmek TEMARUZ Yalandan hastalanmak Kendini hasta gibi göstermek TEMAS (Bak: Temass) TEMASİH (Timsah C) Timsahlar TEMASİL Timsaller Suretler Resimler Putlar Semboller Tasvirler TEMASS (Mess den) Yan yana bulunma * Birbirine değme * Münasebette bulunma TEMASSUR Davarın memesinde kalan sütü sağmak TEMASSUS Emmek TEMASÜL Benzeyiş Benzeme Birbirine benzemek Birbirine müsavi ve müşabih olmak * Hasta sıhhate, iyi olmağa yaklaşmak * Mat: Kesirsiz taksim kabul etmek, kesirsiz bölünebilmek(Temasül tezadın sebebidir, tenasüb tesanüdün esasıdır, sıgar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır, zaaf gururun madenidir Acz, muhalefetin menşeidir, merak ilmin hocasıdır M) TEMAŞA f Hoşlanarak bakmak Seyretmek Seyre çıkmak Gezmek İbretle bakmak TEMAŞAGÂH f Gam ve kederi defetmek için gezip seyredilecek yer Eğlence mahalli TEMAŞAGER (Temaşakâr) f Seyirci İbretle etrafı temaşaya çıkmış olan TEMAŞAGERÂN (Temaşager C) Seyirciler Temaşa edenler TEMAŞAHÂNE f Temaşa edecek yer * Mc: Dünya TEMAŞİ Birbiriyle yürüyüşmek, birlikte yürümek TEMATTİ (Matiyy den) Vücutta duyulan ağırlıktan dolayı gerinme * Yürürken sallanmak TEMATTUK Bir nesnenin lezzetinden ağzını şapırdatmak TEMATTUR (Matar dan) Yağmur yağma * Hız Sür´at TEMA´UK Yuvarlanmak TEMA´UR Mütegayyer olmak, değişmek * Rengi donuk olmak * Saç dökülmek TEMA´UT Saç dökülmek TEMAVÜT Kendini ölmüş gibi gösterme TEMAYÜC Meyletmek, eğilmek, yönelmek TEMAYÜL (C: Temayülât) Meyletmek Bir cihete iltifat etmek Bir tarafa eğilmek * Bir yana çarpılmak * Bir yana veya bir kimseye fazla taraftarlık ve sevgi göstermek TEMAYÜLÂT (Temayül C) Meyiller, sevgiler, muhabbetler TEMAYÜN Yalan olmak TEMAYÜT Birbirinden ayırmak TEMAYÜZ Kendini göstermek Farklı ve yüksek vasfı olmak Başka vasıflarla üstün olmak TEMAYÜZAT (Temayüz C) Üstün olmalar, temayüzler, yükselmeler TEMAZMUZ (Mazmaza C) Mazmaza yapma Ağzını su ile çalkalama TEMAZUH şakalaşmak TEMAZUK Münafıklık etmek TEMAZÜC Birbiriyle karışmak * Şakalaşma TEMCİD Cenab-ı Hakk´ın büyüklüğünü bildirmek Tazim ve sena etmek * Ağırlamak * Sabah namazı vaktinden evvel minarelerde belli makamlarda söylenen ilâhi, niyaz TEMCİD PİLAVI Mc: Tekrar tekrar bahsedilen şey, daima öne sürülen madde Mükerreren ortaya sürülen bahis, yahut söylenilen söz (Menşei: "Erkeğini sahura bekleyen kadının, pilavı yanmasın diye kaldırması ve soğumasın diye tekrar koyması" diye söylenir) TEMCİŞ Oynatmak veya oynamak TEMDİD Devam ettirmek Uzatmak Uzatılmak Sürdürmek * Çekip uzatmak * Tecvidde: Bir harfi uzun okumak, çekmek TEMDİH Medhetmek Çok övmek Mübalâğa ile medih TEMDİHÂT (Temdih C) Mübalâğa ile medhetmeler TEMECCÜD şeref sahibi olma Ululanma TEMECCÜS Mecusi olmak TEMEDDÜD Çekilmek * Uzamak * Gerinmek TEMEDDÜH Kendi kendini övmek Kendini beğendirmeğe çalışmak böbürlenmek TEMEDDÜHÂT (Temeddüh C) Temeddühler, böbürlenmeler TEMEDDÜN Medenileşmek şehirlileşmek Medeni olmak TEMEDRU´ Ferace ve kaftan giymek Çarşaf giymek TEMEH Fâsid ve mütegayyer olmak Bozulmak ve değişmek TEMEHDİ Mehdilik dâvasında bulunma, mehdilik dâvasına kalkışma TEMEHHUZ Bir şeyden hülâsa olarak çıkmak (Sütten yağ çıkması gibi) TEMEHHUZ-U TECARÜB Çeşitli tecrübelerle bir şeyin safileşip kemale gelmesi TEMEHHÜD (Mehd den) Yayılıp döşenme TEMEHHÜL Takdim etmek Hayırda takaddüm etmek İşinde acele etmemek Teenni TEMEHHÜR (Maharet den) Mâhir olma TEMEKKÜK Karışmak TEMEKKÜN Mekânlanmak Yerleşmek Yer tutmak * Vakar ve temkin sahibi olmak * Sultan yanında rütbe sahibi olmak TEMELLUK Yaltaklanmak * Tevâzu ve yumuşaklık göstermek * Dalkavukluk TEMELLUS Halâs olmak, kurtulmak TEMELLÜK Mülk edinmek Kendine mal edinmek Sâhib olmak * Kadir ve muktedir olmak TEMELLÜL (Millet den) Bir milletin ferdi olma, milletlenme * Bir dine bağlı olma * (Melel ve Melâl den) Hastalığın etkisiyle yatakta rahat yatamayıp, kımıldanıp durma TEMELMÜL Yatak veya döşekte rahat olmama TEMENDÜL Elini mendil ile silmek TEMENNA Eli alnına götürerek selâmlama işareti yapma * Minnettar olma TEMENNİ Dilek İstek Duâ Rica etmek TEMENNİYÂT (Temenni C) Temenniler, dilekler, istekler TEMENNU´ Kavi olmak Kuvvetlenmek TEMERKÜZ Merkez tutma, merkezleşme Bir merkezde toplanma * Yığılma Birikme TEMERMÜR Titremek TEMERRUH Kendini yağla ovmak TEMERRUK Çorba içmek TEMERRUT Saç dökülmek TEMERRÜD İnad, direnme * Yapılması gereken bir şeyi yapmakta kasten geciktirme TEMERRÜN Tekrar ettirerek alıştırma İdman yapma TEMERRÜŞ Az miktar su TEMESHUR (C: Temeshurât) Maskaralık yapma TEMESKÜN Miskin olma Miskinleşme TEMESSUH Şekil değiştirme TEMESSUH Kendini bir nesneye sürmek, meshetmek * Bir şeye sürünmek TEMESSÜK Tutunma Sarılma Sıkıca tutma * Hüccet ve delil izhar etme * Borç senedi TEMESSÜL Benzeşmek Cisimlenmek * Bir şeyin bir yerde suret ve mahiyetinin aksetmesi Bir şekil ve surete girmek * Bir kıssa veya atasözü söylemek(Temessülün çok envaından şu mes´eleye medar olacak üç nev´ine işaret ederiz:Birincisi: Kesif, maddî şeylerin akisleridir O akisler, hem gayrdır, ayn değil Hem mevattır, ölüdür Hüviyet-i suriyesinden başka hiçbir hâsiyete mâlik değil Meselâ sen âyineler mahzenine girsen, bir Said binler Said olur Fakat zihayat yalnız sensin, ötekiler ölüdürler Hayat hassaları onlarda yokturİkincisi: Maddi nuraninin akisleridir Şu akis ayn değil Fakat gayr da değil Mahiyeti tutmuyor Fakat o nuraninin ekser hasiyetlerine mâliktir Onun gibi hayy sayılıyor Meselâ: Şems dünyaya girdi Herbir âyinede aksini gösterdi O akislerin her birinde, Güneş´in hassaları hükmünde olan ziya ve ziyadaki elvan-ı seb´a bulunuyor Eğer, faraza, Güneş zişuur olsa idi, (harareti, ayn-ı kudreti; ziyası, ayn-ı ilmi; elvan-ı seb´ası, sıfat-ı seb´ası olsa idi) o vakit o tek ve yekta bir güneş, bir anda herbir âyinede bulunur, herbirini kendine bir arş ve bir çeşit telefon yapabilirdi Birbirine mâni olmazdı Herbirimizle âyinemiz vasıtasiyle görüşebilirdi Biz ondan uzak iken, o bize bizden daha yakın olurduÜçüncüsü: Nurani ruhların aksidir Şu akis, hem haydır, hem ayndır Fakat âyinelerin kabiliyeti nisbetinde tezahür ettiğinden, o ruhun mahiyet-i nefsül-emriyesini tamamen tutmuyor Meselâ: Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm, Dıhye suretinde Huzur-u Nebevide bulunduğu bir anda Huzur-u İlâhide haşmetli kanatlariyle Arş-ı A´zamın önünde secdeye gider Hem o anda hesapsız yerlerde bulunur Evamir-i İlâhiyeyi tebliğ ederdi Bir iş, bir işe mâni olmazdı İşte şu sırdandır ki mahiyeti nur ve hüviyeti nurâniye olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, dünyada bütün ümmetinin salâvatlarını birden işitir ve kıyamette bütün asfiya ile bir anda görüşür Birbirine mâni olmaz Hattâ evliyâdan, ziyade nuraniyet kesbeden ve abdâl denilen bir kısmı, bir anda birçok yerlerde müşahede ediliyormuş Aynı zat, ayrı ayrı çok işleri görüyormuş Evet, nasıl cismaniyata cam ve su gibi şeyler âyine olur Öyle de, ruhaniyata dahi hava ve esir ve âlem-i misâlin bazı mevcudatı âyine hükmünde ve berk ve hayal sür´atinde bir vasıta-i seyr ve seyahat suretine geçerler ve o ruhaniler, hayal sür´atiyle o merâya-yı nazifede, o menâzil-i lâtifede gezerler Bir anda binler yerlere girerler Madem Güneş gibi âciz ve musahhar mahluklar ve ruhani gibi madde ile mukayyed nim-nurani masnu´lar, nuraniyet sırriyle bir yerde iken, pekçok yerlerde bulunabilirler Mukayyed bir cüz´î iken, mutlak bir küllî hükmünü alırlar Bir anda cüz´î bir ihtiyar ile pek çok işleri yapabilirlerAcaba, maddeden mücerred ve muallâ; ve tahdid-i kayd ve zulmet-i kesafetten münezzeh ve müberra; ve şu umum envar ve bütün nuraniyat, O´nun envar-ı kudsiye-i esmasının bir keşif zılâli; ve umum vücut ve bütün hayat ve âlem-i ervah ve âlem-i misâl, nim-şeffaf bir âyine-i cemâli; ve sıfâtı muhita; ve şuunatı külliye olan bir Zât-ı Akdes´in irade-i külliye ve kudret-i mutlaka ve ilm-i muhitle tecelli-i sıfâtı ve cilve-i ef´âli içindeki Teveccüh-ü Ehadiyetinden hangi şey saklanabilir, hangi iş ağır gelebilir, hangi şey gizlenebilir, hangi fert uzak kalabilir, hangi şahsiyet, külliyet kesbetmeden ona yanaşabilir S) TEMEŞMÜŞ Zerdali yemek TEMEŞŞİ Yürüme (Mâneviyatta daha çok kullanılır) TEMEŞŞUT (Muşt dan) Saçını, sakalını tarama |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #32 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TEMETTU´ (C: Temettuât) Kazanma, kâr etme * Kâr, fayda, menfaat * Toplamak, cem´etmek * Mühlet vermek * Yoldaş olmak TEMETTUÂT (Temettu´ C) Kârlar, kazançlar, faydalar TEMEVLÎ Kendini mevlâ kılmak TEMEVVÜC (C: Temevvücât) Dalgalanmak Çalkanıp dalga dalga olmak TEMEVVÜCÂT (Temevvüc C) Dalgalanmalar TEMEVVÜL (Mâl dan) Zenginleşme, mal edinme TEMEYYÜ´ Sulanma, sulu hâle gelme Akma Cıvıklaşma, sıvı hâle gelme TEMEYYÜH Sulanma TEMEYYÜH-İ DEM Kanın sulanması TEMEYYÜZ Benzerlerinden farklı ve üstün olma Diğerleri arasından kendini gösterme TEMEZZUK Parça parça olma Yırtılma TEMEZZÜZ Yavaş yavaş ve dinlenerek içmek TEMHİD (Mehd den) Döşeme, yayma, düzeltme * İskân etme * Bir maddede özür, bahane beyan eylemek * Özür sahibinin özrünü kabul ile tasdik eylemek * Serd etme, izah etme, arz etme * Mukaddeme yapma Hazırlama TEMHİK İptal etme TEMHİL Sonraya bırakma Mühlet verme TEMHİR Mühürleme TEMHİS İmtihan ve tecrübe etme * Halâs etme TEMHİSÂT (Temhis C) Tecrübeler, imtihan etmeler TEMHİZ Doğum ağrısı çekmek (Bak: Temahhuz) TEM´İK Yuvarlamak TEMİM Katı, şiddetli, şedid TE´MİM Kasdetmek TEMİME (C: Temâyim) Heykel TE´MİN Güvenlik, emniyet hissi vermek * Sağlamlaştırma, şüphe bırakmama * Sağlamak Kat´i vaadde bulunmak Emn ve emân vermek * Elde etme TE´MİNÂT (Te´min C) İnandırmak ve emniyet vermek için veya muhtemel zararı ödemek için verilen söz veya para, gösterilen kefil TE´MİNEN Te´min suretiyle TE´MİR Emretmek TE´MİT Zihnen tahmin etme TE´MİYE Öpmek TEMK Uzamak * Yükselmek, yüce olmak TEMKİN Ağır başlılık, usluluk * Ölçülü hareket sâhibi * Vakar, izzet İktidar, kudret * Birini bir şeye muktedir kılmak * Kararsızlıktan kurtulup huzur ve sükuna mazhar olmak * Tedbir, ihtiyat TEMLİE (Mel´ den) Ağız ağıza doldurma TEMLİH Tuzlamak Tuza yatırmak * Edb: Söz arasında güzel ve mazmun (nükteli, cinaslı ve güzel) söz söylemek TEMLİH (Süryânice) El-Kayyum mânasında (Esmâ-i İlâhiyedendir) TEMLİK Mal sahibi etmek Birine mülkü kazandırmak, sahib etmek * Mülk olarak vermek TEMLİKEN Mülk olarak vermek suretiyle Temlik tarzında TEMLİS (Melis den) Pürüzlerini giderme Düzleme TEMLİYE Doldurma veya doldurulma TEMMAR Hurmacı Hurma satan TEMME Tamam oldu, bitti (mânasına fiil) TEMNİ´ (Mübalağa ile) Men etmek, engel olmak TEMR Hurma TEMRE Bir tek hurma TEMREN Okların ucuna demir veya sarıdan takılan parçaya verilen addır Menzil oklarına maden yerine kemik takılır ve ona da "soya" adı verilirdi Temren ile soyanın takılışında fark vardı Temren oka; ok ise soyaya takılırdı TEMRİ Hurmayı seven TEMRİD Binayı yüksek yapmak TEMRİG Yuvarlamak TEMRİH Hafifçe sürme Uğuşturma * Bulaştırmak TEMRİN Yumuşak etme İdman ettirme * Tekrarlatarak çalıştırma Egzersiz TEMRİR Acılık verme TEMRİZ (Maraz dan) Zayıf gösterme TEMSİK Cenk etmek, dövüşmek, vuruşmak * Bir kimseye deri vermek * Deriye renk vermek TEMSİL Bir şeyin aynısını veya mislini yapmak Benzetmek Teşbih etmek Örnek, nümune söz (Bak: Kıyas-ı temsilî) TEMSİLÂT (Temsil C) Temsiller, örnekler TEMSİLÎ Temsile dair ve müteallik Bir şeyi göz önünde canlandıran TEMSİR (Mısır dan) Bir yeri şehir haline getirme * Taklil Azaltma TEMSİR Birşeye göz dikip beklemek TEMSİYE Akşamlık * Akşamleyin bir nesne getirmek TEMŞİK Kırmızı balçıkla renk etmek TEMŞİR Sevinmek * İzhâr etmek, göstermek TEMŞİT (Muşt dan) Tarama veya taranma TEMŞİYE(T) (Meşy den) Yürütme, ilerleme * Meydana gelmesini kolaylaştırma TEMTİ´ Faydalandırma, kâr ettirme TEMTİT "Ekber" derken bir elif fazlalaştırıp "ekbâr" demek * Med edip çekmek TEMUÇİN (Bak: Cengiz) TEMVİH (C: Temvihât) Sulandırma, su katma * Haksız bir şeyi haklı gösterme TEMVİL (Mâl den) Mal sâhibi etme TEMYİ´ (Mey´ den) Sıvılaştırma Sıvı hale getirme TEMYİL İki şey arasında mütereddit olmak, karar verememek TEMYİS Yumuşak yapmak, yumuşatmak TEMYİZ Bir şeyi diğerinden seçip tarif etmek, ayırmak Seçmek İyiyi kötüden ayırmak * Yargıtay * Gr: Belirsiz olan kelime ve sayıları belirli hale koymak Meselâ: "İşrune dirhemen" (yirmi dirhem) ve "Retle zeyten" (Bir retl zeytin yağı) tâbirlerinde "dirhemen" ve "zeyten" gibi TEMYİZEN Temyiz suretiyle Temyiz yoluyla Seçerek TEMZİC Karıştırmak Katmak Mezcetmek * Bir kimseye bir şey vermek TEMZİG Ayırmak * Dağıtmak TEMZİK (C: Temzikat) Yırtma, paralama, perakende etmek TEN f Gövde, beden, vücut * İnsan bedeninin dış yüzü TEN´AB Karga sesi TENABÜZ Birbirine lâkap takıp çağırmak TENABÜZ Ahidlerini bozmak, sözlerinde durmamak TENACİ Fısıltı ile birbirine gizli söylemek TENACÜŞ Satın almak TENAD Birbirine nidâ etmek, birbirine bağırışmak TENADD (Nudud den) Dağılma, darmadağın ve perişan olma * Birbirinden ürkme TENADİ Birbirine nida etmek, çağırmak * Bir araya toplanma TENADÜM (Nedem den) Birbiriyle konuşma Sohbet TENADÜR Azalma, nâdirleşme TENADÜS Birbirine lâkap koyup bağırışmak TENAFFUH şişmek " Uf, tüf, ah ve oh" demek TENAFFUT Çok kızma, hiddetlenme TENAFİ Birbirine zıt ve muhâlif olma TENAFÜR Birbirinden kaçmak Ürkmek * Uzağa çekilmek * Bir mes´elenin halli için hâkime başvurmak * Edb: Kulağa hoş gelmeyen hece veya kelimelerin bir arada bulunması TENAFÜR-Ü KULÛB Kalblerin birbirinden nefret etmesi TENAFÜS (C: Tenâfüsât) Hased etme Çekememe TENAGGUM Şarkı söylemek TENAGGUŞ Hareket etmek TENAHHİ Bir yana çekilme, alarga durma * Irak olma TENAHHUM Tükürmek * Asık suratlı olmak, ekşi yüzlü olmak TENAHİ Son bulma, bitme, tükenme * Yasağı kabul ile geri durmak TENAHNUH Öksürerek boğazını açmak, öksürmek Öhö öhö demek * Fık: Zaruret olmasa bu öksürük namazı bozar TENAHÜD Tevzi etmek, dağıtmak * Hediye vermek, atâ etmek TENAİ Uzaklık TENAKKİ Muhayyer olmak TENAKKUB Nikab örtünmek, yüze peçe örtmek TENAKKUL (Nukl den) Bir yerden başka bir yere geçme * Nakletme * Bir makamdan başka makama intikal etme TENAKKUR Müçtemi olmak, içtima etmek, toplanmak TENAKKUS Eksilmek TENAKKUT (Nokta dan) Benek benek olma Nokta nokta olma TENAKKUZ Halâs olmak, kurtulmak TENAKKUZ Kırılmak * Bozulmak TENAKUS Noksanlaşmak Azalmak Eksilmek TENAKUSÂT (Tenakus C) Eksilmeler, azalmalar TENAKUZ Sözün birbirini tutmaması Konuşmada beyan edilen söz ve fikirlerin birbirine zıt olması * Man: İki şeyin birbirine nakiz olması Bir şeyin nakizi, o şeyin ref´inden (kaldırılmasından) ibarettir TENAKUZÂT (Tenakuz C) Tenakuzlar TENAKÜH Nikâhlanmak TENAKÜR Bilmezlikten gelmek Tecâhül etmek * Birbirine adâvet etmek TENANİR (Tennur C) Ocaklar, fırınlar, tandırlar * Su pınarları TENA´NU´ Uzak olmak, uzaklaşmak TEN-ASAN f Rahatını düşünen adam TENASİ Unutmuş görünmek Unutmak Kendini unutmuş gibi göstermek (Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyân veya tenâsi edilse; ezhân enelere dönüp etrafında gezerler M) (Bak: Vicdan) TENASİ Birbirinin nâsıyesine yapışmak * Birbiri karşısına düşmek TENASSÜB Dikilip durma TENASSUH Nasihat almak, aklı başına gelmek * Başkası hakkında iyilik istemek TENASSUK Nizâmına koyma, tertib etme, düzenleme TENASSUR Nasrânileşme Hıristiyan dinine girme TENASUF Yarıya bölmek TENASUH Birbirine nasihat etme TENASUK Nizam üzere dizilme TENASUR Yardımlaşma Karşılıklı yardım etme * Haberler birbirini tasdik eylemek TENASÜB Uygunluk, uyma, tutma Yakınlaşma * Nisbet, kıyas * İki adet birbirine nisbet edilerek yapılan hesap usulü * Edb: Mânaca birbirine uygun kelimeleri bir arada söze güzellik vermek maksadı ile zikretmek TENASÜH İslâmdan hariç olan batıl bir fırkaya göre, ruhun bir bedenden başka birinin bedenine intikâl eder diye olan batıl inanışları * Miras sahibinin ölümü ile malının vârisine geçmesi (Bak: Mumya) TENASÜH-VÂRİ f Tenasühe benzer bir surette TENASÜL Türemek Nesil yetiştirmek Üremek Birbirinden doğup türemek TENASÜLÂT (Tenasül C) Çoğalma Tenâsüller Üremeler TENASÜR Saçılma, serpilme, püskürme TENAŞİR Acemi yazısı, çocuk yazısı TENAŞÜD Birbirine şiir okuma TENAŞÜR Dağılmak TENATTU´ Çok arıtmak * Ayırmak TENATTUF Küpe takma TENATTUS Dikkatle tecessüs etmek, araştırmak * Ayırmak TENATUH (Hayvanların) birbirlerine süsüşme (si) * Birbirine başla vurmak TENATÜC Neticelenme Birbirini netice vermek TENATÜL Birbirine muhâlif olmak, ters olmak TENA´UL Nâlin giymek TENA´UM Nimetlenme, bolluk içinde yaşama TEN-AVER (C: Ten-âverân) f Vücutlu, etine dolgun TENAVÜB Nöbetleşme Nöbet ile çalışma Münâvebe TENAVÜL Bir şeyi alma * Yemek yeme * Bahşiş ve ihsanda bulunma TENAVÜM Yalandan uyur gibi görünme TENAVÜR İri vücutlu kişi, iri yarı kimse TENAVÜŞ (Tenâvül mânasındadır) El atmak, el sürmek TENAVÜŞ Aşağı tutmak * Sonraya bırakmak, tehir etmek * Alıp yemek TENAYÜB Nöbetleşmek TENAZU´ Kavgalaşmak, çekişmek Birbirine husumet etmek TENAZUK Birbirine öğretmek TENAZUL Birbiri ile oklaşmak TENAZUR Birbirine karşı olmak Simetri hâli * Bakışmak Bir iş hususunda birbirine bakmak TENAZURÎ Simetrik TENAZÜK Birbirine süngü ile vurmak TENAZÜL Yayan olarak vuruşmak TENAZZÜF Pâklanma, temizlenme TENAZZUH Bulaşmak TENAZZUR Dikkatle bakarak düşünme Düşünerek dikkatle bakma |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #33 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TENBAL Kısa boylu, bodur adam TENBAN f Don, iç donu TENBEL (Tembel) f Üşenen, üşengeç * İşte ağır, davranan ağır yürüyen, ağır hareketli TENBEL-HÂNE f Memurları iş görmez olan dâire; fertleri tenbel olan ev Tenbeller yuvası TENBELİT f Hayvan yükü Küçük yük TENBİE Haber vermek TENBİH (C: Tenbihât) Göz açtırmak * Gafletten ikaz etmek Faaliyetini arttırmak * Sıkı emir vermek * Bir işin yapılacağı hakkında yapılan nasihat TENBİHÂT (Tenbih C) Tenbihler İkaz etmeler TENBİK Ağaçları aynı hizâda dikmek TENCİC Şâd etmek Sevindirmek TENCİD Evin içini nakışlı bezlerle süslemek * Kahraman yapmak TENCİM Yıldız ilmi ile uğraşmak Yıldızların hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak TENCİR Korkutmak TENCİS (Necâset den) Pisleme, murdarlaştırma, pis etme TENCİYE (Necât dan) Kurtarma TENCİZ Sona erdirme Sonuçlandırma, neticelendirme * Sözünü yerine getirme TENDİD Meşhur etmek TENDİF Yün ve pamuk atmak TENDİYE Islatma, nemleme TEN-DÜRÜST f Sağlam vücutlu, kuvvetli Vücudu sağlam olan TENE f Gövde, beden, cüsse, vücut * Örümcek ağı TENEBBİ (Nübüvvet den) Peygamberlik iddiasına kalkışma, peygamberlik dâvasında bulunma TENEBBU´ Az az işlemek * Yerden kaynama Nebean etme TENEBBÜ´ (Nübüvvet den) Peygamberlik iddiasına kalkışma TENEBBÜH Uyanmak Kendine gelmek Aklını başına getirmek TENEBBÜT Büyümek Yerden çıkıp biten nebat gibi yetişmek TENECCÜC Çok olmak * Zayıflamak, süst olmak * Aşağı gelmek * Geniş yer tutmak TENEDDİ Gamkin ve üzüntülü olmak TENEDDUH Koyunun otlamaktan semiz ve besili olması TENEDDUS Çıkmak, huruç etmek TENEDDÜB (Nedbe den) (Yara) kapanma TENEDDÜD Halk içinde meşhur olmak TENEDDÜM (Nedâmet den) Pişman olma, pişmanlık duyma, nedâmet etme TENEDDÜS Toprağa gömülmek TENEFFU´ (C: Teneffuât) Faydalanma, menfaatlenme TENEFFUH (Nefh den) Kabarma, şişme * Urlanma * Üflenerek şişme TENEFFUH Boş lâflarla gururlanma TENEFFUT (El) Kabarmak TENEFFÜL Nâfile namaz kılma veya oruç tutma TENEFFÜR Çekinme Kaçınma Nefret etme İğrenme TENEFFÜS (Nefes den) Nefes, soluk alma Dinlenme * Tan yeri ağarma * Deniz suyunun sahile vurması * Üfürmek * Okullarda ders araları verilen dinlenme TENEFFÜSÂT (Teneffüs C) Teneffüsler TENEFFÜZ (Nefz den) Nüfuz sahibi ve sözü geçer olma TENEHHUS Kadınların kaşlarını ve yüzlerindeki kılları yolmaları TENEHNÜH Nefsini menetmek Nefsinin isteklerine engel olmak TENEKKUB Nikab örtmek Nikablanmak, peçelenmek TENEKKÜR (Nekr den) Kendini bildirmeme Tanınmıyacak kılığa girme TENEKKUS Rücu´ etmek, geri dönmek TENEKKÜS (Nüks den) Başaşağı olma TENEMMUS Cınbızla yüzden kıl yolmak TENEMMÜL (Neml den) Karınca gibi kaynama * Vücudun bir tarafı, bir organı uyuşup karıncalanma TENEMMÜR Birisini korkutmak için gürültü yapmak, gürültülü ses çıkarmak * Uzun uzun bağırmak * Kaplan huylu olmak Kaplanlaşmak TENEMMÜV (Nümüvv den) Gelişip büyüme TENESSUH Eşsiz, çok güzel ve çok az bulunur olma TENESSÜK İbadet etmek TENESSÜM (Nesim den) Havayı teneffüs etme * Güzel kokular kokutmak * Haber erişmek TENESSÜR Dağılma, saçılma, yayılma, serpilme TENEŞŞİ Neşvelenme, sarhoş olma TENEŞŞUT (Neşat dan) Ferahlanma, keyiflenme TENEŞŞÜB Bir şeye ilişip tutulma TENEŞŞÜD Bir haberi veya bir şeyi öğrenmek için insanların farkına varamıyacağı şekilde nezâketle soruşturma TENEŞŞÜF (Suyu veya rutubeti) çekme, emme TENEVVUK Tabiat, huy * Hâtır * Bir işte mübalağa etmek TENEVVÜ´ (C: Tenevvüât) Çeşitlenmek, çeşit çeşit olmak TENEVVÜB Katran ağacı TENEVVÜH (Nevha dan) Ölüye feryad ederek ağlamak * Sarkıp sallanıp öteberi hareket etmek TENEVVÜM Uyuklama, pinekleme TENEVVÜME (C: Tünüm) Kırlarda yetişen küçük yemişli bir ağaç TENEVVÜR Parlama, ışıldama * Bir şey hakkında bilgi sahibi olma * Münir ve münevver olmak Aydın olmak Nurlanmak TENEVVÜS Tereddüt etmek, karar verememek TENEVVÜŞ Evmek, acele etmek, sür´at TENEZZEHE Noksan sıfatlardan uzak (meâlinde Allah CC için söylenen duâdandır) TENEZZİ Evmek, sür´at, acele etmek TENEZZÜH Uzaklaşmak * Gezinti Bağ ve bahçe gibi yerlere gam ve kederi izale için çıkmak * Kusur, pislik ve ayıptan uzak olmak TENEZZÜH-Ü ZÂTÎ Zata mahsus tenezzüh Yani zatının bütün noksan sıfatlardan, kusurlardan temiz ve uzak oluşu(Zât-ı Vâcib-ül Vücud´un vücub-u vücuduna ve kudsiyetine lâyık bir tarzda ve istiğna-i zâtîsine ve gınâ-i mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına ve tenezzüh-ü zâtîsine münâsib bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve nihayetsiz bir muhabbet-i münezzehesi vardır M) TENEZZÜL (C: Tenezzülât) İnme, düşme Aşağılama * Gönül alçaklığı Karşısındakinin seviyesine göre tevâzu ile konuşmak * Yavaş yavaş inmek Mekânını yukarıdan aşağıya nakletmek TENEZZÜL-Ü EMTAR Yağmur yağması Yağmur katrelerinin inişi TENEZZÜLÂT-I İLÂHİYE Cenab-ı Hakk kelâmiyle, kullarının anlayış seviyelerine göre konuşması ve derin hakikatları, anlıyabilecekleri ifadelerle beyan etmesi TENEZZÜLEN Alçak gönüllülükle, tevâzu ve mahviyet içinde, kibirsizlikle TENEZZÜL Hasis ve cimri olmak * Asılsız olmak TENEZZÜR Korkmak * Adak adamak, nezretmek TENFİH (C: Tenfihât) (Nefh den) Üfleyip şişirme * Çok üfleme TENFİH Yorma, güçsüz bırakma TENFİL Ziyade etmek, çoğaltmak * Kandırmak TENFİR (Nefret den) Ürkütme, korkutma * Nefret ettirme * Mekruh ve müstehcen isim takma * Galibiyetle hükmetme * (Nefir den) Asker toplama TENFİS (C: Tenfisât) (Nefes den) Nefeslendirme, soluklandırma, ferahlandırma TENFİŞ (C: Tenfişât) Pamuk gibi atma Yün ditme TENFİT Çok kaynatmak * Neftlemek TENFİZ Sıçratma Sıçramaya zorlama TENFİZ İnfaz etmek Hükmünü yürütmek * İçinden geçirmek ve öteye çıkarmak TENFİZ-İ AHKÂM Hükümleri yürütmek, kanunları tatbik etmek TENFİZ Silkmek * Saçmak, dağıtmak TENG f Dar, sıkıntılı, melul, kederli * Kıtlık TENGÇEŞM f Açgözlü TENGDİL (C: Tengdilân) f Yüreği dar İçi sıkıntılı TENGÎ f Darlık * Züğürtlük TENGİS (Nags dan) Hayatını tasalı, kederli kılmak TENGİZ Zindeliği sarsılma, zindeliğini sarsma TENGNA f Dar yer Geçit, boğaz Sıkıntılı yer * Mezar TENHA f Boş yer Kimsesiz yer * Yalnız, tek TENHANİŞİN f Tek başına oturan Yalnız oturan TENHAREV f Yalnız giden TENHAYÎ f Yalnızlık, ıssızlık, tenhalık TENHIYE Irak etmek, uzaklaştırmak * Gidermek * Silkmek * Çıkarmak TENHİB Suya gayet yakın olmak TENHİL Elek ile eleme TENHİYE İçinde suyu az olan çukur TE´NİB Ayıplamak * İncitmek TENİDE f Örümcek ağı * Örülmüş, dokunmuş TEN´İL Nallama, nallanma TEN´İM Nimetlendirmek Bolluk içinde olmak Rahat ve refah kılmak * "Neam" diye cevap vermek TE´NİS Bir kelimenin sonuna te´nis alâmeti olan ( ) ilâve ederek müennes yapmak TE´NİS Ürkekliğini gidermek Alıştırmak * Bir hayvanı terbiye ederek işe yarar hale getirmek TE´NİS-İ EZHAN Zihinleri alıştırmak, anlayışı kolaylaştırmak TEN´İŞ Yukarı kaldırma TENİZE Uç, etek TENİZE-İ KÛH Dağ eteği TENKIYE Tıb: Şırınga âleti * Temizleme, tathir TENKİB Dolaşıp gezmek * Ticaret yapmak Tefahhus etmek * İnceden inceye araştırmak TENKİB Dönmek veya döndürmek TENKİD Bir kimse veya şeyin iyi veya kötü taraflarını bulup meydana çıkarmakTenkid yapıcı veya yıkıcı olabilir Tenkitten maksat, doğrunun ve yanlışın iyi niyetle ortaya konulması, hakikate ulaştıracak yolun ve imkânların gösterilmesidir Sadece yanlışı söylemek, doğruyu göstermemek yıkıcı bir tenkiddir Tenkid edenin, tenkid edeceği mesele hakkında bilgili olması gerekir Tenkide his, ihtiras, menfaat, peşin hüküm araya girmemeli, tenkid konusunda Hz Ali´nin (RA) şu sözünü unutmamalıdır: "Sen hakikatı insanla bilemezsin, önce hakikatı tanı, sonra ehlini de tanırsın" (Bak: Gıybet) TENKİH Nikâh etmek, nikâhlanmak TENKİH Araştırıp, dikkat edip bir şeyin sonuna hakikatına ermek * Bir şeyin fazla ve gereksiz kısımlarını çıkarıp kısaltarak düzeltmek * Temizlemek * Bütçe tanzimi için maaşları azaltmak TENKİH-ÜL MENAT Menatın, yani illetin ayıklanması Usul-ü Fıkhın kıyas bahsine ait bir ıstılahtır Kıyasın dört rüknünden biri olan illetin, diğer benzeri hususiyetlerden ayıklanmasıdır Şöyle ki: Şâri (Allah CC) bir hükmü bir sebebe bina eder Fakat o illetle beraber hükme te´siri olmayan birçok özellikler de bulunur Bu yabancı özellikleri ayıklamak ve esas sebebi meydana çıkarmak gerektir İşte bu, bir tenkih-ül menat çalışmasıdır TENKİL Uzaklaştırmak Tepeleyip sindirmek * Başkalarına ders ve ibret olacak şekilde ceza vermek Rezil ve rüsvay eylemek * Zincire vurmak TENKİLÂT (Tenkil C) Örnek olacak biçimde cezâlandırmalar * Düşmanları tepelemeler * Uzaklaştırmalar TENKİL Mübâlağa ile nakletmek TENKİR Tanınmayacak bir hale koymak * Gr: Bir ismi harf-i tarifsiz kullanarak belirsiz yapmak Gayr-i muayyen veya gayr-i mahdut kılmak TENKİR Sıçratmak * Ok çevirmek TENKİS Noksanlaştırmak Azaltmak İndirmek TENKİSÂT (Tenkis C) Tenkisler, eksiltmeler, indirmeler, azaltmalar TENKİS Başaşağı etme Sernigun etme * Boşaltma TENKİS Divite mürekkep koymak TENKİS Evmek, acele etmek, sür´at TENKİŞ (C: Tenkişât) (Nakş dan) Nakşetme, nakışlama, işleme, resim yapma TENKİT Noktalamak Yazıda nokta, virgül gibi işaretler koymak TENKİT Temizleme, fenasını atma TENKİZ İnkaz etmek, kurtarmak Kurtarılmak TENMİK (Nemk den) Yazma Yazılma * Güzel yazı ile yazma TENMİYE (Nemâ dan) Büyütmek Yetiştirmek Artırmak Bereketlenmek * Fesad veren haber yetiştirmek * Ateş içine odun atmak TENNUB Katran ağacı TENNUR (C: Tenânir) Tandır * Fırın TENPERVER f Rahatına düşkün Tembel Vücudunu beslemek telâşesinde olan TENSİB Uygun görmek Münasib kılmak TENSİF İkiye bölmek TENSİK Nizam üzere dizmek Nizâma koymak * Edb: Bir ibârede zikredilecek birkaç şeyi sırasıyla irad eylemek Sıra tertibi ile mânâ yükselirse tensik-i irtifâî, alçalırsa tensik-i inhitatî denir TENSİKAT (Tensik C) Islahat Düzen ve nizama koymalar TENSİL Halâs olmak, kurtulmak TENSİL (Kuş ve diğer hayvan) tüylerini yeleklerini, yününü ve kılını döküp kavlamak TENSİR Serpme, saçma TENSİS (C: Tensisât) Tedkik ederek karar verme TENSİYE Unutturma TENŞİB Saplama, sokma * Rüzgâr esme TENŞİF (C: Tenşifât) Suyu veya rutubeti emdirme Sünger veya bez ile suyu alıp kurulama * Ter kurulama TENŞİM Bir işe başlama * (Et) bozulup kokma TENŞİR Açıp yayma Serpme TENŞİT (C: Tenşitât) (Neşât dan) Keyiflendirme, şenlendirme TENŞİYE Beslemek, terbiye etmek * Uzatmak TENŞÛY f Ölü yıkayıcı * Teneşir |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #34 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TENTE f Örümcek ağı TENTENE İplik gibi şeylerle örülmüş delikli bez, perde vs Dantela TENTİF Mübâlağa ile yolmak TENUFE (TENUFİYE) (C: Tenânif) Helâk olacak yer * Sahra * Yazı TENUK (Tenuka, Tenukıye) : Helâk olacak yer * Sahra * Yazı TENU-MEND f Gövdeli, iriyarı, vücutlu kimse TENÜK f Dayanıksız, kuvvetsiz, zayıf * İnce, rakik, nârin * Az, hafif * Yumuşak TENÜK-HAVSALA f Sabırsız adam, tahammülsüz kimse TENÜK-RU f Yüzü yumuşak olan kimse, yüzü yumuşak adam TENVAT Atın yanına asılan şeyler TENVİ´ (C: Tenviât) (Nev´ den) Çeşitlendirme, nevilendirme, türlü türlü etme TENVİC Borç edinmek TENVİH Sulandırma * Yaldızlama * Haksız bir şeyi yapmacık şeylerle süsleyip haklı gösterme * Başka bir madeni, altın veya gümüş suyuna daldırma * Bir kimsenin nâmını, şânını yükseltme TENVİK (Deve) Zayıflamak TENVİL Atâ, bahşiş, hediye TENVİM Uyutmak Hipnotize etmek Birisini uyur bulmak TENVİMÂT (Tenvim C) Uyutmalar veya uyutulmalar TENVİN Gr: Kelimenin sonunu "en, in, ün" diye okumak Veya öyle okutan işaretin adı TENVİN-İ TENKİR Kelimenin belirsizliğine işaret olan tenvin işareti Harf-i tarifsiz kelime tenvin kabul ettiğinden yani, nekre olduğundan tenvinli olan harfin durumu TENVİR (C: Tenvirât) Aydınlatma * Bir şey hakkında bilgi verme Bir şeyi münevver kılma TENVİRÂT (Tenvir C) Aydınlatmalar, ışıklandırmalar Tenvir etmeler TENVİŞ Ziyafete davet etmek TENVİT Niyet etmek TENVİYE Niyet etmek TENYİR Beze ve kumaşa işaret koymak TENZEDE f Sessiz, sâkin, susmuş TENZİH Suç ve noksanlıktan uzak saymak Cenab-ı Hakk´ı (CC) her çeşit kusur, noksan, şerik gibi hallerden uzak bilip söylemek * Kabahati yok olduğu anlaşılmak ve onu ifade etmek TENZİHEN Tenzih ederek Tenzih etmekle TENZİHEN MEKRUH Nehyine dair şer´î bir delil olmamakla beraber işlenmesi kerih görülen iş (Helâle yakın iş) TENZİK (At) ayaklarını yukarı kaldırmak TENZİL Bir şeyin bir miktarını çıkarmak * İndirmek, indirilmek, indirilen Aşağı indirmek * Kur´an-ı Kerim´in vahiy vasıtası ile Peygamberimize (ASM) indirilmesi Tedricen indirme (Birden indirmeye inzal, parça parça indirmeye de tenzil denir) TENZİLÂT (Tenzil C) Fiat indirme İskonto TENZİR (İnzâr dan) Olacak bir hâdiseyi haber vererek korkutma (Müjdenin zıddı) TENZİYE Sıçramak * Üstüne binmek TEOKRASİ (Fr: Theocratie) Din hükümlerine göre idare edilen ve dinî esaslara bağlı olan idare şekli Allah namına papazlar idaresi(Bu kelime, İslâm memleketlerinde: Şeriat hükümleriyle devleti idare etmek mânasında kullanılır Avrupa memleketlerinde ise, "Allah nâmına papazlar idaresi" mânasına gelir Hatta 1304´de basılan Kamus-u Fransavî´de: "Kanun-u İlâhî ile ve sıfat-ı ruhaniyetle icra olunan hükümet" şeklindeki ifadesiyle, bu iki mânaya işaret edilmiştir Fakat İslâm ve İsevî milletlerinde teokrasinin ifade ettiği mânada ilmî ve ehemmiyetli bir fark vardır Şöyle ki:Hristiyanlıkta velediyet akidesi ekseriyetçe kabul edildiğinden papaz, Allah´ın mutlak vekili ve İlâhî kudsiyete sahip addedilmiştir Buna göre papaz; murakabe edilmez ve kimseye karşı da mes´ul değildirİslâmiyette ise: İdareci, şer´î kanunlara karşı mes´ul olduğu gibi; halkın idareciye itaat etmesi de, idarecinin Allah´ın kanunlarına bağlılığı nisbetindedirBütün milletlerde kelimenin ifade ettiği müşterek mâna ise; şahıslar tarafından İlâhî ve dinî hâkimiyeti icra etmektir) TEOKRAT Fr Dinî, İlâhî Teokrasi taraftarı olan TEOKRATİK Fr Teokrasi sistemi (Bak: Teokrasi) TEOLOJİ Fr Fls: Cenab-ı Hakk´ın varlığı, birliği, sıfat ve isimleri ve hususiyetleri hakkındaki ilim İlâhiyat TEPİDE f Rahatsız, sıkıntıda TER f Rutubetli, ıslak, yaş * Taze TERABBU´ Bağdaş kurarak rahatça oturma TERABBUS (Tarabbus) Durup bekleme TERA´BUZ Noksan etmek * Zayıflatmak TERACİM (Teracüm) (Tercüme C) Tercüme edilmiş olanlar Tercümeler TERACU´ (Rücu dan) Bir yere veya bir kimseye dönme * Birinden ayrılma * Dönme, vazgeçme TERACÜM Taşla atışmak TERAD Birbirini reddetmek TERADÜF Birbiri peşinden gitmek * Edb: İki veya daha fazla kelimenin aynı mânada olması TERAFU´ (Ref´ den) Duruşmaya girme TERAFUK Arkadaş olma * Yardımlaşma, yardım etme TERAFÜD Birbirine yardım etme Yardımlaşma TERAGGUM Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak TERAH Gam, keder, acı TERAHHUL (C: Terahhulât) Göç etme Bir yerden bir yere göçme * Yola çıkma * Menzile konma TERAHHUM Merhamet etme, acıma Şefkatte bulunma, esirgeyip besleme TERAHHUMÂT (Terahhum C) Acımalar, merhamet etmeler TERAHHUMEN Acıyarak, merhamet ederek TERAHHUS İzinli ve müsaadeli olma Ruhsat bulma * Ucuzlama TERAHİ İşde gayretsizlik, gevşeklik, ihmal * Uzaklaşma * Sonraya bırakma * Gecikme, geç kalma * Geri durma, geri çekilme TERAHÜN Karşılıklı olarak rehin vermek TERAÎ Aynaya bakma * Birbirini görmek ve görüşmek Bir fikir hakkında mukabil görüş, endişe mülâhaza eylemek * Hurmanın kuruyup renginin belli olması TERAÎ Çayıra çıkma Otlama TERAİB (Teribe C) Tıb: Göğüs kemikleri Kaburga kemikleri Gerdanlık yeri TERAK f Yarık, çatlak * Gürültü, çatırdı TERAKİB (Terkib C) Terkibler * Gr: İki veya daha çok kelimeden meydana gelen birleşik kelimeler Tamlamalar TERAKKİ İlerleme Yukarı çıkma, yükselme * Artma, çoğalma * Bilgi ve medeniyetçe yükseliş(Terakkimizin şartı: 1- Mesailerin tanzimi 2- Emniyet 3- Teavün düsturunun teshilidir) (HŞâmiye) TERAKKİCU f Terakki isteyen, terakki taraftarı TERAKKİPERVER f Terakkiyi seven İlerlemeyi seven TERAKKİŞİKEN f Terakkiyi kıran, ilerlemeyi önleyen, terakkinin aleyhinde bulunan TERAKKİYÂT (Terakki C) Terakkiler Yükselişler İlerlemeler( $ Hazret-i Âdem Aleyhisselâm´ın dâva-yı hilâfet-i kübrâda mu´cize-i kübrâsı, talim-i esmâdır" diyor İşte sair enbiyanın mu´cizeleri, birer hususi hârika-i beşeriyeye remzettiği gibi, bütün enbiyanın pederi ve divan-ı nübüvvetin fatihası olan Hazret-i Âdem Aleyhisselâm´ın mu´cizesi umum kemâlât ve terakkiyat-ı beşeriyenin nihayetlerine ve en ileri hedeflerine sarahate yakın işaret ediyor Cenab-ı Hak (Celle Celâlühü), mânen şu âyetin lisan-ı işaretiyle diyor ki: "Ey benî-Âdem! Sizin pederinize, melâikelere karşı hilâfet dâvasında rüçhaniyetine hüccet olarak, bütün esmâyı tâlim ettiğimden, siz dahi, mâdem O´nun evlâdı ve vâris-i istidadısınız Bütün esmayı taallüm edip, mertebe-i emânet-i kübrâda, bütün mahlukata karşı, rüçhaniyetinize liyâkatınızı göstermek gerektir Zira kâinat içinde, bütün mahlukat üstünde en yüksek makamata gitmek ve zemin, gibi büyük mahlukatlar size musahhar olmak gibi mertebe-i âliyeye size yol açıktır Haydi ileri atılınız ve birer ismine yapışınız, çıkınız! Fakat sizin pederiniz, bir def´a şeytana aldandı, cennet gibi bir makamdan ruy-i zemine muvakkaten sukut etti Sakın siz de terakkiyatınızda şeytana uyup Hikmet-i İlâhiyyenin semâvâtından, tabiat dalâletine sukuta vasıta yapmayınız Vakit bevakit başınızı kaldırıp Esmâ-i Hüsnâma dikkat ederek, o semâvâta uruc etmek için fünunuzu ve terakkiyatınızı merdiven yapınız Tâ fünun ve kemâlâtınızın menbâları ve hakikatları olan Esmâ-i Rabbâniyyeme çıkasınız ve o esmânın dürbünüyle, kalbinizle Rabbinize bakasınızBir nükte-i mühimme ve bir sırr-ı ehemm şu âyet-i acibe, insanın câmiiyet-i istidadı cihetiyle mazhar olduğu bütün kemâlât-ı ilmiye ve terakkiyat-ı fenniye ve havârık-ı sun´iyeyi "Tâlim-i Esmâ" unvaniyle ifade ve tabir etmekte şöyle lâtif bir remz-i ulvi var ki: Herbir kemâlin, herbir ilmin, herbir terakkiyatın, herbir fennin bir hakikat-ı âliyesi var ki; o hakikat, bir ism-i İlâhîye dayanıyor Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyatı ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemalât, o san´at; kemâlini bulur, hakikat olur Yoksa yarım yamalak bir surette nâkıs bir gölgedirMeselâ: Hendese bir fendir Onun hakikatı ve nokta-i müntehâsı, Cenab-ı Hakk´ın "İsm-i Adl ve Mukaddir" ine yetişip, hendese âyinesinde o ismin Hakimane cilvelerini haşmetiyle müşahede etmektirMeselâ: Tıbb bir fendir, hem bir san´attır Onun da nihayeti ve hakikatı; Hakîm-i Mutlak´ın "Şâfi" ismine dayanıp, eczahane-i kübrası olan ruy-i zeminde Rahimane cilvelerini, edviyelerde görmekle, tıbb kemâlâtını bulur, hakikat olurMesela: Hakikat-ı mevcudattan bahseden Hikmetü´l-Eşyâ, Cenab-ı Hakk´ın (Celle Celâluhu) İsm-i Hakîm´inin tecelliyat-ı kübrasını, müdebbirane, mürebbiyane eşyada, menfaatlarında ve maslahatlarında görmekle ve o isme yetişmekle ve ona dayanmakla şu hikmet hikmet olabilir Yoksa, ya hurafâta inkılâb eder ve malâyaniyat olur veya felsefe-i tabiiye misillü dalâlete yol açarİşte sana üç misal! Sâir kemalât ve fünunu bu üç misale kıyas et İşte Kur´an-ı Hakîm şu âyette beşeri şimdiki terakkiyatında pek çok geri kaldığı en yüksek noktalara, en ileri hududa, en nihayet mertebelere, arkasına dest-i teşviki vurup, parmağıyla o mertebeleri göstererek: "Haydi arş ileri" diyor S) (Bak: Medeniyet) TERAKKU´ Sıkıntı ve emek ile kazanma TERAKKUB Bekleme, gözetleme, yol gözleme * Ümit etme * Muntazır olma TERAKKUBÂT (Terakkub C) Gözetlemeler, beklemeler TERAKKUD Acele etmek TERAKKUK Merhamete gelme, acıma TERAKKUS Raksetme, dansetme * Devamlı aşağı inip yukarı çıkma TERAKRUK Parlama Işıklı olma TERAKUS Karşılıklı olarak oynaşıp raksetme TERAKÜB Birbirine bağlanıp kenetlenme * Birbirinin üzerine binme TERAKÜL Vuruşmak, döğüşmek TERAKÜM Birikme, yığılma * Birbiri üzerine sıkışma TERAKÜMÂT (Teraküm C) Toplanmalar, yığılmalar, birikmeler TERAMİ Oklaşmak, karşılıklı olarak ok atışmak TERANE Edb: Rübâinin başka bir ismi * Terennüm Nağme, âhenk, makam * Bir şiiri makam ile okuma, şarkı söyleme TERANEKÂR f Terennüm eden Öten, ötücü TERANEPERDÂZ f Makamla şarkı söyliyen TERANESÂZ f Öten, ötücü TERANEZÂR f Ahenkli ve cümbüşlü yer TERANEZEN f Şarkı söyleyen TERANİ (Reeye den) Sen beni görürsün veya görüyorsun (mânasına fiil) TERARİH (Türrehe C) Saçmasapan ve mânâsız sözler TERA´RU´ Deprenmek * Büyümek * Çocuğun hareket etmesi TERASET Kalkancılık TERASUF (Kaldırım taşları biçiminde) birbirine yanaşarak sıkışma, istif olma TERASÜL (C: Terasülât) Haberleşme, mektublaşma TERATİR Büyük işler TERA´UD (Ra´d dan) Titreme TERAVET Tazelik (Bak: Taravet) TERAVİH Ramazan gecelerinde kılınan ve sünnet olan yirmi rek´atlık namaz TERAVUH Ayakta çok durmak icab ettiği zamanlar, kâh sağ ayak üzerine ve kâh sol ayak üzerine durmak TERAZİ (Rıza dan) Birbirini razı etme Uyuşma TERAZU f Terazi TERB Bir nesneyi toprakla örtmek, üstüne toprak saçmak TERBA Toprak Yer, arz TERBAB Toprak TERBİ´ Gazelin her beytine ikişer mısra ilâve ederek onu âdeta murabba (dörtlük) şekline koyma * Dörde bölme * Dört köşe etme TERBİAN Dört köşeli olarak * Murabba (kare) olarak TERBİL Ayırmak TERBİŞ (Ok) yeleklemek TERBİT Zeytinyağı vermek TERBİYE Allah´ın emirlerine itaat ederek ruhen ve cismen yükselmeye ve yükseltmeye çalışmak Kemale ermeğe, nizam ve emirleri dinlemeğe çalışmak Allah rızası yolunda gitmeyi öğrenmek TERBİYEGÂH f Terbiye yeri Öğrenme ve yetişme yeri TERBİYEGERDE f Terbiye edilmiş Yetiştirilmiş TERBİYET "Terbiye" kelimesinin Arabi okunuşudur TERBİYEVÎ Terbiyeli Terbiye ile alâkalı TERBUB İşe vurulmamış davar TERCEMAN (Tercüman) Terceme eden Bir dilden başka bir dile çeviren * Birisinin veya bir şeyin maksadını anlatmaya, bir şeyi tasvir ve ifadeye vasıta olan TERCEME (Tercüme) Bir sözü bir dilden başka dile çevirmek Bir lügatı, diğer bilinen lügata çevirerek anlatmak("Elhamdülillah" bir Cümle-i Kur´aniyyedir Bunun en kısa mânası, ilm-i Nahiv ve Beyan kaidelerinin iktiza ettiği şudur: $Yâni: "Ne kadar hamd ve medh varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hasdır ve lâyıktır O zât-ı Vâcib-ül-Vücuda ki, ALLAH denilir " İşte, "Ne kadar hamd varsa", "El-i istigrak" tan çıkıyor "Her kimden gelse" kaydı ise, "Hamd" masdar olup, fâili terkedildiğinden, böyle makamda umumiyeti ifade eder Hem mef´ulün terkinde, yine makam-ı hitabide külliyet ve umumiyeti ifade ettiği için, "Her kime karşı olsa" kaydını ifade ediyor "Ezelden ebede kadar" kaydı ise; fi´lî cümlesinden ismî cümlesine intikal kaidesi, sebat ve devama delâlet ettiği için, o mânayı ifade ediyor "Has ve müstehak" mânasını "Lillâh" daki "Lâm-ı cer" ifade ediyor Çünkü: o "Lâm", ihtisas ve istihkak içindir "Zat-ı Vacib-ül Vücud" kaydı ise; vücub-u vücud, Uluhiyetin lâzım-ı zarurîsi ve Zat-ı Zülcelâle karşı bir ünvan-ı mülâhaza olduğundan, "Lafzullah" sair esmâ ve sıfâta câmiiyeti ve ism-i Azam olduğu itibariyle, delâlet-i iltizamiye ile delâlet ettiği gibi; Vâcib-ül Vücud ünvanına dahi, o delâlet-i iltizamiye ile delâlet ediyorİşte, "Elhamdülillah" cümlesinin en kısa ve Ulemâ-yı Arabiyyece müttefekun-aleyh bir mânâ-yı zâhirîsi şöyle olursa, başka bir lisana o icaz ve kuvvetle nasıl tercüme edilebilir M)(Ehl-i ilhada kapılan ulemâ-üs-su´, milleti aldatmak için diyorlar ki: İmam-ı A´zam, sâir imamlara muhalif olarak demiş ki: "İhtiyaç olsa, diyar-ı baidede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre; Fâtiha yerine Fârisî tercümesi cevazı var "Öyle ise, biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz "Elcevab: İmam-ı A´zam´ın bu fetvasına karşı, başta a´zamî imamların en mühimleri ve sair oniki eimme-i müçtehidîn, o fetvanın aksine fetva veriyorlar Âlem-i İslâm´ın cadde-i kübrâsı, o umum eimmenin caddesidir; mu´zam-ı Ümmet, cadde-i kübrâda gidebilir Başka hususi ve dar caddeye sevkedenler, idlâl ediyorlar İmam-ı A´zam´ın fetvası, beş cihette hususidir:Birincisi: Merkez-i İslâmiyetten uzak diyar-ı âherde bulunanlara aittirİkincisi: İhtiyac-ı hakikiye binaendirÜçüncüsü: Bir rivayette, lisan-ı ehl-i Cennet´ten sayılan Fârisî lisaniyle tercümeye mahsusturDördüncüsü: Fâtiha´ya mahsus olarak cevaz verilmiş, tâ Fâtiha´yı bilmeyen namazı terketmesinBeşincisi: Kuvvet-i imandan gelen bir hamiyet-i İslâmiye ile, maâni-i mukaddesenin, avâmın tefehhümüne medâr olmak için cevaz gösterilmiş Halbuki, za´f-ı imandan gelen ve menfi fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-i Arabîye karşı nefret ve zaaf-ı imândan tevellüd eden meyl-i tahrip sâikasıyla tercüme edip Arabî aslını terketmek, dini terk ettirmektir! M)(Terceme: Bir kelâmın mânasını diğer bir lisanda dengi bir tâbir ile aynen ifade etmektir Terceme aslın mânasına tamamen mutabık olmak için sarahatte delâlette, icmalde tafsilde, umumda hususda, ıtlakta takyidde, kuvvette isabette, hüsn-i edada, üslub-u beyanda, hâsılı ilimde, san´atta asıldaki ifadeye müsavi olmak iktiza eder Yoksa tam bir terceme değil, eksik bir anlatış olmuş olur Halbuki muhtelif lisanlar beyninde hutut-i müştereke ne kadar çok olursa olsun, herbirini diğerinden ayıran birçok hususiyetler de vardırOnun için lisanî hususiyeti olmayıp sırf akl u mantıka hitab eden kuru ve fennî eserlerin kabiliyet-i ilmiyesi terakki etmiş olan lisanlara hakkıyla tercemesi kabil olduğunda söz yoksa da hem akla, hem kalbe yahut yalnız zevk ü hissiyata hitab eden ve lisan nokta-i nazarından edebi kıymeti ve zevk-i san´atı haiz bulunan canlı ve bediî eserlerin tercemelerinde muvaffakiyet görüldüğü nadirdir (Elmalılı Tefsiri) TERCEME-İ HÂL Hal ve hayatını anlatma Biyografi TERCİ´ (Rücu´ dan) Geri döndürme, geri çevirme * Sesini yükseltmek TERCİ´-İ BEND f Gazel şeklinde aynı vezinde yazılı manzumelerin "vâsıta" denilen bir beyti ile birbirine bağlanmış şekli Vâsıta beyti tekerrür ederse terci-i bend; tebeddül ederse (değişirse) terkib-i bend olur Bendlerin her birisine, terci-i bendlerde "terci´hâne"; terkib-i bendlerde "terkibhâne" denir (Edb L) TERCİÂT (Terci´ C) Döndürmeler, geri çevirmeler TERCİB (C: Tercibât) Ululama, tazim * Meyvesi çok olan ağacın dalları altına destek koyma TERCİH Üstün tutmak Bir şeyi diğerinden fazla beğenmek, fazla itibar etmek TERCİHÂT (Tercih C) Üstün tutmalar, tercihler TERCİH BİLÂ MÜRECCİH Hiç bir üstünlük sebebi yok iken birbirine eşit iki şeyden birisini diğerine üstün tutmak TERCİL Arıtmak * Saçını tarayıp düzeltmek TERCİM (Recm den) Taşlama Taşlayarak öldürme Recmetme TERCİYE Ümitli olma, umma TERDAD Tekrar |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #35 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TERDEST (C: Terdestân) f Eli işe yatkın, usta, mâhir TERDESTÎ f Ustalık, el yatkınlığı, mahâret TERDİD Geri çevirmek, geriletmek * Edb: Karşısındakini merakta bırakacak ve neticeyi sezdirmeyecek şekilde söz etmek * İki ihtimâlle fikir anlatmak Muhatabın beklemediği bir surette sözü bitirerek söze kuvvet vermek TERDİF (C: Terdifât) (Redf den) Peşinden ardı sıra yürütme TERDİFEN Arkasından yürüterek Katarak TERDİYE (Ridâ dan) Örtme Örtü ile kapatma TERE´ Dolu nesne * Kötülüğe ve şerre koşan kimse TEREB Fakir olmak, fakirleşmek TEREBBU´ Bağdaş kurup oturmak * Dört bacaklı olmak TEREBBUH Sarkmak, sülpük olmak TEREBBÜB Fakirlik TEREBBÜL İkdam *Cür´et TEREBBÜT Eğlenmek TERECCİ (Recâ dan) Rica etme, yalvarma * Ümidetme, umma TERECCUH Üstün olmak Bir tarafa meyletme TERECCUH BİLÂ MÜRECCİH Bir şeyin kendi zâtında diğer şeye karşı bir üstünlük vasfı olmadığı hâlde, hiç sebebsiz üstün bulunması ki; böyle bir hal imkânsızdır, muhaldir TERECCÜF Deprenmek, hareket etmek TERECCÜL Paklanmak, temizlenmek * Süslenmek, ziynetlenmek * Saç ve sakal taramak * Yayan yürümek * Kuyu içine girmek TEREDDİ Gerilemek Soysuzlaşmak Aşağı düşmek * Şal ve örtü örtünmek TEREDDÜD Kararsızlık Bir mes´ele hakkında karar veremiyerek şüphede kalmak TEREDDÜDÂT (Tereddüd C) Tereddüdler TEREF İyi ve güzel yemek * Yumuşaklık * İnce, güzel şey TEREFFU´ Yükseğe çıkmak Yukarı kalkmak * Fazlalaşmak TEREFFUÂT (Tereffu´ C) Yukarı kalkmalar, yükselmeler TEREFFUK (Rıfk dan) Tatlı dil ve güler yüzlülükle davranma Yumuşaklıkla muâmele etme TEREFFÜH Refaha ermek Bolluk ve rahatlık içinde geçinmek Bolluğa kavuşmak TEREFRÜF Titremek * şefkat göstermek TEREHHUS Müsaade, ruhsat bulma * Ucuzlama TEREHHÜB Korku içinde olarak Allah´a sağlam kulluk etmek TEREHHÜM (Bak: Terahhum) TEREK Eski Türk odalarına, insan boyu yüksekliğinde olmak üzere duvarlara boydan boya yapılan raflara verilen addır Dükkânlarda eşya koymağa mahsus bölmeli raflara da terek denilir TEREKAT (Tereke C) Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler, terekeler TEREKE (Terike) Ölen bir kimsenin bıraktığı malların hepsi TEREKKÜB Birleşmek Karışmak İmtizac etmek * Bir şeyin birkaç parçadan meydana gelmesi TEREKKÜN (Rükn den) Rükünleşme, erkân sırasına geçme, erkândan olma * Mânen kuvvet bulma TEREMMU´ Deprenmek TEREMMÜD Yanıp kül olmak TEREMMÜL Dul kalma (Kadının) kocası ölme TEREMRÜM Bir şey söyleyecekmiş gibi yapıp, söylemeyip kalma TERENNÜH (C: Terennühât) Sarhoşluktan veya başka bir sebepten dolayı sendeliyerek yürüme TERENNÜM Güzel güzel anlatma * Yavaş ve güzel sesle şarkı söyleme * Ötmek Musikîleşmek TERENNÜMÂT (Terennüm C) Terennümler Güzel güzel anlatmalar * Şarkı söylemeler Ötmeler, musikîler TERENNÜMSÂZ f Terennüm eden, şarkı söyleyen TERES t Pezevenk manâsına gelen bir hakaret sözüdür Hakaret için kullanılır TERESSÜB Dibe çökmek Tortulanmak, ayrılmak Durulmak Süzülmek TERESSÜL Acelesiz olmak, yavaş yavaş yapmak * Harflerin mâhreclerine ve medlerine riâyet etme TERESSÜM Resmedilme, resimlenme * Bir şeyin geriye kalan nişâne ve eserlerine bakma * Tedkik ve teemmül eylemek TEREŞŞUH (C: Tereşşuhât) Terlemek, sızmak Sızıntı Sızıntı meydana çıkmak TEREŞŞUHÂT (Tereşşuh C) Terlemeler, sızmalar, sızıntı yapmalar * Kulaktan gelme haberler TEREŞŞÜF Suyu emme TEREŞŞÜŞ Su saçılmak * Islanmak TERETTÜB Sıralanmak * Gerekmek Lâzım gelmek Netice olarak çıkmak * Bir yerde aslâ kımıldamak, bir vecih üzere sâbit ve pâyidar olup durmak * Zuhura gelmek * Muayen sebeblerin, muayyen ve mukannen olan neticeler vermesi TERETTÜL Zâhir olmak, görünmek TERETTÜM Bir şeyi unutturmamak için parmağa iplik bağlama TEREVVİ Tefekkür etmek, düşünmek TEREVVU´ Korkma TEREVVUH Bir şeyden koku alma * Mütegayyer olmak, rengi ve tadı değişmek TEREYY Açık olmak TEREYYÜB Cem´olmak, toplanmak, birikmek TEREZZÜN Vakar gösterme TERFEND (Terfende) f Turfanda Mevsiminden önce yetiştirilmiş meyve veya sebze TERFİ´ Yükselme Yukarı kaldırma İ´lâ etme * Talebenin sınıf geçmesi * Rütbe alma Rütbe verme TERFİAN Rütbesi yükseltilerek, rütbe alarak, terfi ederek TERFİÂT (Terfi´ C) Terfiler Rütbe vermeler Rütbe almalar * Yukarı kaldırmalar, yükseltmeler TERFİE Dirlik düzenlik temennisinde bulunma * Sevindirme TERFİH Ferahlandırma Refaha erdirme Rahat ve bollukla yaşamasına sebeb olma TERFİH Evlenen kimseye "Allah hüsn-ü imtizac eylemek nasibetsin" diye duâ etmek TERFİK (Refik den) Birinin yanına katma Arkadaş etme TERFİKAN Birinin yanına katarak Arkadaş ederek TERFİL Ta´zim * Uzatma TERFİŞ Görmek TERFİYE Sevindirmek * Rahat etmek TERGİB Şevklendirme, ümidlendirme Rağbet verdirme İsteklendirme TERGİM Yere sürtme * Zelil etmek, hor ve hakir etmek Rezil, kepaze etmek TERGİM-İ ENF Burnunu yere sürtme TERGİS Mal çoğaltmak TER-HANE f Tarhana TERHİB (C: Terhibât) Hal hatır sorma TERHİB Korkutmak Fazla korkutmak TERHİBÂT (Tehrib C) Çok korkutmalar TERHİBAT (Terhib C) Hal ve hatır sormalar TERHİBEN Korkutmak suretiyle, korkutarak TERHİK Misafiri çoğaltmak TERHİL Göç ettirme, göçtürme, nakletme TERHİM Yumuşatmak TERHİM Atmak * Kolaylaştırmak, âsân etmek * Deveyi sebepsiz kesmek * Yumuşak ve ince etmek * Bir ismi kısaltma TERHİN Rehin verme Emanet bırakma TERHİNE f Tarhana TERHİS Askeri sivil, serbest hayata geçirmek İzin ve ruhsat vermek Serbest bırakmak TERHİSÂT (Terhis C) Terhisler TERHUK Yıldıramak, parıldamak * Sallanmak * Tekebbürlük etmek, gururlanmak TERİ´ Garip kişi TER´İB Çok korkutma TE´RİB Kuvvet verme, sağlamlaştırma * Çoğaltma TER´İB Kavum dilimi * Ekmek dilimi TERİBE (C: Terâyib) Göğüs TERİBE Parmak ucu * Bir ot cinsi TERİD Yağla ıslanmış ekmek TER´İF Burnundan kan almak TE´RİK Gece uykusuz bırakma TERİK Muharebe vaktinde başa giyilen miğfer TERİKE (C: Terâyik) Evlenmeyip evde kalmış olan kız * Deve kuşunun yabana bıraktığı yumurta TERİM Fransızca olan "Terme" kelimesinden uydurulmuştur "Istılah" veya "tabir" yerinde kullanılır TE´RİS Kandırma * Ateş yakma * Fitne düşürme TER´İS Titremek TER´İŞ Titretme Titretilme TE´RİŞ Bozmak Fitne çıkarmak TERK Bırakma, salıverme, vazgeçme * Boşama Bakmama İhmal etme TERK-İ EDEB Saygısızlık, edebsizlik, hürmetsizlik TERK-İ EVTAN Vatanlarından ayrılma, vatanlarını terk etme TERK-İ HAYAT Ölme * Ölüm, vefât TERK-İ MÂSİVÂ Allah´tan gayrısını terk etmek Allah rızası olmayan işlerden, fâni ve fena dünya işlerinden vazgeçip Allah rızasına yönelmek Kalbinde Allah sevgisi ve muhabbetinden daha ileri bir sevgi bırakmamak TERK-İ TERK Ucbe ve fahre girmemek için terkettiklerini de düşünmemek(Der tarîk-i Nakşbendî lâzım âmed çâr terk: Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk M) TERKEND(E) f Yalan, hile, kizb TERKEŞ f Ok mahfazası, ok kuburu, sadak TERKIYE Yüce etmek Yükseltmek TERKİ´ (Rık´a dan) Yamama Yama yapma Yama vurma TERKİB Birkaç şeyin beraber olması Birkaç şeyin karıştırılması ile meydana getirilmek * Birbirine karıştırılmış maddeler * Gr: Terkib-i nâkıs ve terkib-i tam olarak iki kısma ayrılır Terkib-i nâkıs: Cümle kadar olmayan terkiblerdir Terkib-i tam ise; bir cümleden ibarettir Birbirine eklenen kelimelere terkib denir Bunlar bir ismin veya sıfatın benzerleri arasında belirtilmesi için başına getirilen isim veya sıfatla birlikte meydana gelir Meselâ: Bahçenin duvarı Kırmızı çiçek Bu cümleden birincisine "isim terkibi" veya "terkib-i izâfi" denir İkincisine "Sıfat terkibi" veya "terkib-i tavsifî" denir (Bak: Muzaf) TERKİB-İ BEND Edb: Birkaç bendden meydana getirilmiş manzumenin hususan gazel şekli olup müteaddit manzumeler birer beytle birbirine bağlanmıştır (Bak: Terci´-i bend) TERKİB-İ KIYAS Bir davayı isbat için delil arayıp bulma usulü TERKİB-İ MEZCÎ İki veya daha fazla kelimeden meydana gelen ve bir isme delâlet eden isim " Baalbek, Kırıkkale, Tahtakurusu" kelimelerinde olduğu gibi TERKİBAT (Terkib C) Terkipler Birkaç şeyin karıştırılmasıyla meydana gelen şeyler TERKİBAT-I NİSBET-İ HAFİYE Gizli düşünce ve tasavvurlardan meydana gelen terkibler TERKİH İşi salâha getirmek TERKİK İnce ve nazikâne sesle anlatma, mânası kinaye yollu olma * Tecvidde: Harfi ince okumak * Bir kimseyi köle veya cariye etme * Yumuşatma * İnceltme (Bak: Murakkik) TERKİK Zayıflatma Lisanı veya ibareyi kusurlu ve bozuk kullanma TERKİL Ayağıyla veya tırnağıyla vurmak TERKİM Rakamlamak, rakam koymak * Nişan eylemek * Yazma * Yarma TERKİN Belli bir saatte ve yerde buluşma için sözleşme TERKİN Boyama, yazma * Bozulma, bozma Çizme, silme TERKİN-İ KAYD Kaydını silme, defterden çıkarma TERKİS (Raks dan) Oynatma, raksettirme * Döndürmek TERKİŞ (C: Terkişât) Edb: Kelimeyi güzelleştirme, kelimeyi süsleme * Nakışlama, süsleme TERKİZ (Rekz den) Dikme Mıhlama, saplama TERLİYE Akılsız yapmak TERMİD Gül renkli olmak * Gül etmek * Bir nesneyi gül içinde bırakmak TERMİK Fr Sıcaklıkla alâkalı Hararetle ilgili TERMİL Kana boyamak * Kan gibi kırmızı yapmak TERMİM (C: Termimât) Onarma, tamir etme * Kırık kemikleri iyi etme TERMOS yun İçine konulan sıvının sıcaklık veya soğukluğunu uzun müddet muhafaza edebilen kap TERNİK Bir nesneye bakıp durmak * Gözün zayıflaması TERNİN Öttürmek TERÖR Fr Yıldırma, tedhiş, korkutma Anarşi TERR Vurmak * Kesmek * Uzak olmak TERRAS Kalkan kullanan Kalkancı TERS f Korku TERSA (C: Tersâyâ) Hristiyan İsevi TERSABEÇE (C: Tersabecegân) f Hristiyan çocuğu TERSAN f Korkak, korkan TERSANE f Gemi yapılan ve tamir edilen yer TERSAYAN (Tersâ C) Hristiyanlar İseviler TERSENGİZ (Ters-engiz) f Korkutan, korku veren TERSİ´ Oymacılık * Mücevherler takarak süslemek * Edb: Bir beyti teşkil eden mısralar ile bir fıkrayı terkib eden cümlelerdeki lâfızları vezin ve kafiye itibari ile birbirine uygun olarak tertib etmektir Külfetli ve gayr-ı tabii bir usuldür Meselâ: Merhum Namık Kemâlin:Ecza-i beşer câlib-i te´cil-i fenadırİbka-yı eser mucib-i tahsil-i bekadır beyti tersi´ye misaldir TERSİB Tortulaştırma, tortu halinde biriktirme Tortusunu durultma TERSİL Secisiz nesir yapmak (Bak: Tertil) TERSİM Resmini çizmek Resmedilmek Resmini yapmak TERSİMÎ Resimle alâkalı ve resme dair Grafik TERSİN Süzmek TERSNAK f Korkak, korkan TERŞİF Yudumlama Yudum yudum içme TERŞİH (C: Terşihât) Süzme, sızdırma * Besleyip eğitme, terbiye etme * Edb: Sözü özlü söyleme * Tezyin etmek, süslemek TERŞİŞ (Reşş den) Saçma, serpme TERTERE Depretmek, harekete getirmek, tahrik etmek TERTİB (C: Tertibât) Tanzim etme Dizme, sıralama, düzene koymak * Tedarik edip hazır ve müheyya kılmak * Bir şeyi bir yere sabit ve pâyidar kılmak * Mertebelere göre davranmak * Hile ile aldatma TERTİB-İ MUKADDEMÂT Bir neticenin meydana gelmesi için lâzım olan sebeplerin sıralarına göre tertib edilmesi Bir neticeye varılması için sırasıyla riayet edilmesi icab eden sebebler TERTİBÂT (Tertib C) Düzen, düzenleme * Karşılayıcı hazırlıklar TERTİBÂT-I MUKADDEME Başlangıçtaki sıralamalar, tertib ve düzenler TERTİBKERDE f Düzenlenmiş, sıraya konmuş, tertib edilmiş TERTİBSÂZ f Düzenleyen, sıraya koyan, tertib eden TERTİL Muvafık ve yerli yerinde, güzel, uygun ve lâtif konuşmak * Düşüne düşüne, yavaş yavaş, anlayarak okumak Beyan eylemek ve âşikâr kılmak * Kur´an-ı Kerim´i usul ve kaidesine göre, acele etmeksizin dura dura anlaya anlaya okumaktır Kur´an-ı Kerim tertil üzere nâzil olmuştur TERTİL Saçı yağlamak * Tartmak, ölçmek TER Ü TAZE f Çok körpe, çok taze Pek lâtif TERVİB Sütü yoğurt yapmak * Sütün yoğurt olması TERVİC Revaç vermek Değerini arttırmak * Müsait karşılamak Kabul ettirip, geçerli kılmak TERVİE Evmeyip tefekkür etmek Acele etmeyip düşünmek TERVİH (C: Tervihât) Râyiha verme Kokutma Kokusunu artırma * Rahatlandırma TERVİHA (C: Teravih) Teravih namazının her dört rekatı * Teravih namazının her dördünden sonra oturmak TERVİK Durultma, süzme, saflaştırma TERVİL Yağlı ekmek * Ekmeği yağ ile ovmak TERVİYE Su verme, sulama, suya kandırma * İyiden iyiye ve derin derin düşünme TERVİZ Bir yeri çayır çimen yapmak TERYE Az gizli * Kadınların hayızdan arınıp guslettikten sonra sarılık ve bulantıdan gördüğü nesneler TER-ZEBAN f "Yaş dilli" Hazırcevap * Kalem TERZİK Rızık verme, besleme Rızık için verip yedirme Nasibdâr kılmak TERZİL Rezil etme İtibarını kırma TERZİZ Kâğıda nişan ve alâmet etmek, işaret koyma |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #36 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TESABUK Yarış etme Müsabaka TESABÜR Bir şeyi sürekli olarak yapmak Bir şeye devam üzere çalışma TESACÜL Fahirlenmek gururlanmak, kibirlenmek, tefahur TESADÜF Rastgelme Bir şey kendiliğinden olma Tedbirsiz meydana gelme (Bak: Delil-i inayet) TESADÜFEN Tesadüf olarak, rastgele TESADÜFÎ Rastgele Tesadüf olarak Tedbirsiz meydana gelmek suretiyle TESADÜM Vuruşma Şiddetle çarpışma TESADÜM-Ü EFKÂR Fikirlerin çarpışması Münazara(Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise: Maksadda ve esasta ittifak ile beraber, vesâilde ihtilâf eder Hakikatın her köşesini izhar edip, hakka ve hakikata hizmet eder Fakat tarafgirane ve garazkârane firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfuruşluk, şöhretperverâne bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan "bârika-i hakikat" değil, belki fitne ateşleri çıkıyor Çünkü maksadda ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telâkisi bulunmaz Hak nâmına olmadığı için, nihayetsiz müfritane gider Kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir Hâl-i âlem buna şahittir M) TESAFFUH Safha safha nazar etme Bir bir bakma, teemmül etme TESAFUH Elele tutuşma TESAFÜN Lâzım olmak, icab etmek TESAGUR Küçük görünme, küçülme TESAHHUB Nazlanmak TESAHHUN (C: Tesahhunât) Isınma, kızma TESAHHUR (C: Tesahhurât) Zevklenip alay etme * Aleme gülünç olma Maskara olma TESAHHUR Seher vaktinde kalkmak * Sahur yemek TESAHSU´ Döndürmek TESAHUB Sahip çıkma, benimseme * Koruma * Arkadaşlık etme TESABUHÂT (Tesâhub C) Korumalar, sâhib olmalar * Arkadaşlıklar TESAHÜL Yumuşak davranma Rıfk ve mülâyemetle tatlı muamele etme * Gaflet ve ihmal etme TESAKKU´ Bir bâtıl nesneyi çekişmek TESAKKUB (C: Tesakkubât) (Sakb dan) Delme, delinme * Zâhir olmak, görünmek * Parlamak, ruşen olmak TESAKKUF Zafer bulmak TESAKUL Ağırdan alma, oyalanma, tembellik etme TESAKUT Birbiri ardınca düşmek Birbirini düşürmek Düşüşmek TESAKUTAN Ardı ardına düşerek Karşılıklı düşürmek suretiyle TESAKÜR Sarhoş olmak TESALLÜB (Bak: Tasallüb) TESALUH Sağır gibi görünme TESALÜF (Self den) İki kadın birbiriyle elti veya iki erkek birbiriyle bacanak olma TESALÜM Sulh edişmek, barışmak TESAMU´ İşitmek Bir sözü birbirinden duymak TESAMUH Hoş görme Hoş görürlük Birbirine kolaylık gösterme Kayıtsız olma Gaflet etmek * İhmal etmek TESAMUHAT (Tesâmuh C) Hoş görmeler, müsâmahalar * Dikkatsiz ve kayıtsız davranmalar TESAMUM Sağır görünme * Sağırlaşma TESANİF (Tasnif C) Eserler, kitaplar TESANÜD Karşılıklı yardımlaşma Birbirine istinad etme TESARU´ Güreşme Birbiriyle güreş etme TESARUF Emir ve hükmetme TESA´SU Çok yaşlanmak * Artık gün geçirmek * Bir nesnenin ekserisinin geçmesi TESATÜL Ulaşmak, varmak TESAUD (C: Tesâudât) (Suud dan) Yukarı çıkma TESAUF Muvâfakat etmek, uymak, anlaşmak TESAÜB Esneme * Gaflette bulunma Boş bulunma TESAÜL Birbirine sual etme, soru sormak TESAVİ İki şeyin birbirine denk olması Birbirine müsavi ve misil olmak İki taraf da aynı ve bir derecede bulunmak (Tesâvi-i tarafeyn de denir) TESAVİ-İ KUVÂ Kuvvetlerin müsaviliği, eşitliği TESAVİR (Tasvir C) Tasvirler TESAVÜB Esnemek * Gafil olmak, gaflette bulunmak TESAVÜB Sövmek, sövüşmek TESAVÜK Yürek zayıflığından eğilip sendelemek TESAVÜM Alış-verişte birbirine mukavele yapmak, anlaşmak TESAVÜT (Ot) katı olmak TESAYÜF (Seyf den) Kılıçla vuruşma TESAYÜL Suyun revân olup akması TESAYÜR Bir uğurdan gitmek TESBİ´ (Seb´ den) Yediye çıkarma, yedileme * Bir şeyi yedi parça yapma TESBİAN Yediye ayırmak suretiyle, yediye ayırarak TESBİD Kıl yolmak * Yağlanmayı terk etmek TESBİH Sübhânallah demek Cenab-ı Hakk´ı (CC) şânına lâyık ifadelerle yâdetmek Yâni: Allah´ın zâtında, sıfâtında ve ef´âlinde cemi´ nekaisten münezzeh olduğunu ifade etmektir (Bak: Sübhan) TESBİH Tahfif etmek, hafifletmek * Derin uyumak TESBİH Dâim olmak, süreklilik * Bir kimseyi hayatında sena edip övmek TESBİHAT (Tesbih C) Cenab-ı Hakk´ı (CC) sıfatına lâyık ifadelerle yâdetmeler TESBİHFEŞAN f Çok çok tesbihat yapan, tesbihat ifade eden TESBİHHAN f Tesbih eden, tesbih okuyan TESBİK (C: Tesbikat) (Sebk den) Eritip kalıba dökme TESBİL (Sebil den) Bir şeyi Allah rızası için vakfetme, Allah yoluna bağlama * Yolcu etme, yola çıkarma * Yol gösterme * Kesme TESBİT Sağlam olarak yerleştirme Yerinden kımıldayamaz hâle getirme * Bir şeyin aslını kat´i olarak bulma TESCİ´ Edb: Nesirde kafiye kullanmak Cümleleri kafiyelendirmek TESCİF Bir şeyi örtme TESCİH (Eşek) dişiyle bir yerini tutup ısırmak TESCİL Sicile geçirme, deftere kaydetme * Sağlamlaştırma TESCİLÂT (Tescil C) Kütüğe geçirmeler, sicile geçirmeler TESCİN (Sicn den) Hapsetme, zindana koyma TESCİR Tennur yakmak * Denizi kurutmak * Boşaltmak ve doldurmak * Ağlayarak çağırmak TESCİYE (Seciye den) Üstün ahlâk kazandırma * Bir nesneyi örtmek TESDİD (Sedd den) Hayırlı işe doğru yöneltme * Doğrultma, doğrultulma TESDİS (C: Tesdisât) (Süds den) Gazelin her beytine dörder mısra ilâve ile onu müseddes (altı mısralı) hâline getirmek TESDİYE Çulhaların bez çözmeleri TESEBBÜB (Sebeb den) Sebeb olmak TESEBBÜBEN Sebep olma suretiyle TESEBBÜT (Sebat dan) Sebat gösterme, dayanma, sabretme, direnme * Bir nesneye yapışmak Tevakkuf TESEBBÜT Eğlenmek, oyalanmak Geç gelmek TESEBBÜT Rahatlık * Sâkin olmak TESECCU´ Kuşların cıvıltıları * Seci´ yapmalar TESECCÜD (Secde den) (C: Teseccüdât) Secde etme, secdeye kapanma TESEFFÜH Sefihleşme * Mütegayyer olmak, değişmek * Akılsızlık etmek TESEFFÜL Örtme * Aşağı sarkma * Bayağılaşma, aşağılaşma TESEFSÜF Yaramaz olmak TESEHHUB Bulutlanma TESEHHUR Sahur yemeği yeme (Bak: Sahur) TESEHHUR Alay etme, maskaraya alma TESEHHURKÂR Maskara TESEHHÜD Uyanıklık TESEHHÜR (Sehr den) Gece uyumayıp uyanık kalma TESEKKÜN (Sükûn dan) Yatışma, sükûn bulma * Miskin ve fakir olma TESEKKÜN-İ DERYA Denizin sâkinleşmesi TESEKKÜN-İ NİZA´ Kavganın yatışmasıTESEKKÜR : Sarhoş olma * Şeker hastalığı * Şeker hastalığına tutulma TESELLİ Avunma Kederli ve gamlı olan bir kimseyi söz ve nasihatle ferahlandırma TESELLİ-ÂMİZ Teselli verici, avutucu, avundurucu TESELLİ-PEZİR f Avutulabilir, avundurulabilir TESELLİ-YÂB f Avunan, avutulan, teselli bulan TESELLU´ Ahmak olmak TESELLUH (Silâh dan) Silâhlanma, silâh kuşanma TESELLUK Yüksek yere, duvar üstüne çıkma * Sırt üstü uyuma TESELLÜB Soyunma * Kocası ölen kadının, zinetli elbisesini çıkarıp, matem elbisesini giymesi (Bu iyi bir âdet değildir) TESELLÜL İnsanlar içinden sıyrılıp çıkma * Verem hastalığına yakalanma TESELLÜM Teslim edilen şeyi tekrar teslim alma * Verilen bir şeyi alıp kaydetme * Teslim olma * İslâm olma TESELLÜM Çentik çentik olma, diş diş olma Gedik olma * Ağzını yaşmaklama TESELSÜL Zincirleme Zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olma Silsile peyda etme * Ulaştırma * Man: (Bak: Delil-i ihtira) TESELSÜL-Ü İLEL İlletlerin zincirleme devam etmesi Sebeblerin teselsülü TESELSÜLÂT (Teselsül C) Zincirlemeler Zincirleme gitmeler TESEMMİ Bir şahsa veya kabileye müntesib olma * Bir isimle isimlenme TESEMMUH Cömertlik etmek TESEMMÜM Zehirlenmek TESEMMÜMÂT (Tesemmüm C) Zehirlenmeler TESEMMÜN (Semen den) şişmanlama, semirme TESENBÜL Sümbülleşme, sümbül verme TESENNİ İki kat olma, eğilip bükülme TESENNÜH Küflenme TESENNÜM Ufak olmak * Yerden iki üç karış yüksek olmak * Hörgüç üstüne binmek TESENNÜN Halinden dönmek * Üzerinden yıl geçmek * Yaşlı olmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak * (Sinn den) Diş çıkarma TESERBÜL Gömlek giymek TESERRİ Cariye alma, odalık edinme TESERRU´ (Sür´at den) Koşma Çabuk davranma TESERRUT Yutmak TESERVÜL Don giymek TESE´SÜ´ Korkmak TESETTÜR Kapanıp gizlenme Örtünme * Fık: Kadınların ve erkeklerin başkasına, nâmahremlere vücutlarının haram kısımlarını örtüp göstermemeleri(Kur´an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için haya perdesini takmasını emreder Tâ hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler Alet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir hükmüne geçmesinler Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır Halbuki aile hayatı, kadın - erkek mabeyninde mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder Halbuki, açık - saçıklık, samimi hürmet ve muhabbeti izale edip ailevi hayatı zehirlemiştir Hususan suretperestlik, ahlâkı fena halde sarstığı ve sukut-u ruha sebebiyet verdiği şununla anlaşılır: Nasılki, merhume ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrip eder Öyle de: Ölmüş kadınların suretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevesperverane bakmak, derinden derine hissiyat-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrip eder S)(Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nâzik ve seri´-üt teessür olduğundan; maddeten te´siri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır Hatta iştiyoruz, açık saçıklık yeri olan Avrupa´da çok kadınlar, bu dikkat-ı nazardan sıkılarak "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekva ediyorlar Demek medeniyetin ref´-i tesettürü, hilâf-ı fıtrattır Kur´ân´ın tesettür emri fıtri olmakla beraber; o maden-i şefkat ve kıymettar birer refika-i ebediyye olabilen kadınları tesettür ile sukuttan, zilletten ve mânevi esaretten ve sefâletten kurtarıyor L)(Her müslüman için avret mahallerini örtecek, kendisini sıcaktan, soğuktan koruyacak miktar elbise giymek farzdır Bu elbisenin etekleri, erkeklerde bacakların yarısına kadar; kadınlarda ayakların yüzlerine kadar uzamalıdır Kolları da parmak uçlarına kadar uzun bulunmalıdır Bİİ)(İhticab ve mesturiyetin "yani, perdelenme ve örtünmenin" nev´i ikidir Biri: hane içinde ihticabdır ki, kadın kısmı evi içinde zevcinin ve mahremlerinin gayriye muhalit (Yani beraber ve birarada) olmamak ve görünmemektir Diğeri: Hane dışında ihticabdır ki, kimseye görünmemek üzere yüzünü ve başdan aşağıya kadar bütün endamını (vücudunu) ve hatta libasını (yani: Evde giydiği elbisesini) örtmek ve gizlemektir Bunun zıddına tekeşşüf (açılma) ve bunun da ifratına tebezzül (yani, ayak altına düşmüş ve herkesin oyuncağı olmuş derecede kıymetsiz ve mübtezel olmak) tabir olunurKadınlar tekeşşüfden ve tebezzülden ve ricalin (erkeklerin) iştahlı gözlerine, dar örtülerle arz-ı endam etmekten memnu´durlar Yüzlerini ve ellerini hatta ayaklarını, namazda açık bulundurabilirler Velâkin zaruret olmadıkça mahrem olmayana bunları (yani; yüzlerini, ellerini ve ayaklarını) dahi gösteremezler Sokakta yüz açmak ve libasın (yani, evde giydiği elbisenin) kolunu veya eteğini örtüden (yani cilbabdan ve çarşaftan) çıkarmak, şeriatın emrine muhaliftir İhticab (tam örtünmek) emr-i Kur´anîdir Onda (örtünmede) tehavünün (yani, örtünmede lâkaydlık ile hassasiyet göstermemenin) vebali büyüktür Yüz mahrem değildir tâbiri, salât (namaz) hakkında olmaktan gayride galattır (yani: Yüz, namaz dışında mahremdir, örtülmelidir)Sure-i Celile-i Ahzab ile inen hicab (örtünme) âyetinde: Açık-saçıklık, nehiy (haram) ve kadınlar erkekle ihtilattan (karışık bulunmaktan) men´ olunarak örtü altında siyanet kılındılar (yani, muhafaza altına alındılar) Ziynetlerinden mâdud olan libasları (yani, süs eşyası kabul edilen evde giydikleri elbiseleri) dahi erkeklerden örtünmeye mecbur olarak (yani: Kadınlara emredilerek) bürgü ve çarşaf içinde bulundular ve yüzlerine peçe çekip yalnız gözlerini açık bulundurdular) (Ni´met-ül İslâm´dan)(Kızlar ve kadınlar baştan aşağıya kadar örtündükten başka, yürürken de edeb-i vakar ile yürüsünler Örtüp gizledikleri sun´î veya hılkî zinetleri bilinsin diye bacak oynatıp, ayak çalmasınlar Çapkın yürüyüşle nazar-ı dikkati celbetmesinler) (Elmalılı Tefsiri, Sure: 24, Ayet : 31)(Tesettür etmeyip de bütün güzellik ve süspüsleriyle kendini yabancı gözlere vaz´ ve teşhir eden bir kadın tabiîdir ki; istiklâl ve hürriyetini ve vakar ve izzetini muhafaza edemez OS) (Bak: Avret) TESETTÜR-Ü NİSVAN Kadınların örtünmesi TESE´ÜL (Sual den) Dilenme, dilencilik etme TESEVVİ Düzeltme, tesviye etme, düzleme TESEVVÜB (Sevâb dan) Sevap kazanma, sevaplanma * Farz olan namazdan sonra nâfile namaz kılma TESEVVÜK Misvak yapmak TESEVVÜL Galip olmak, yenmek TESEVVÜR Kadının çok doğurucu olması TESEVVÜR Yüksekten aşağı inmek TESEYYÜB (Seyyib den) (Kadın) dul kalma TESEYYÜB Üşenme, kayıtsızlık, tembellik TESEYYÜD Yükseltme * Sağlam olma TESFİ´ Sıcağın, insanın yüzünü yakması TESFİD Kebap yapmak için eti şişe dizme TESFİF Dövüp ezme, toz haline getirme TESFİH (Sefahet den) Sefih görme, sefih sayma Akılsız, müsrif ve eğlenceye düşkün addetmek TESFİL (C: Tesfilât) (Süfl den) Aşağılaştırma, sefilleştirme, bayağılaştırma TESFİR (Sefer den) Yolcu etme, yola çıkarma, sefere gönderme TESHİK Ezme, dövme, döğerek ezme TESHİL Öksürtme TESHİL (C: Teshilât) Kolaylaştırma Zorluğa âit şeyleri kaldırma TESHİLAT (Teshil C) Kolaylıklar TESHİLEN Kolay olmak üzere TESHİM Nakışlı etmek, nakışlamak TESHİM Yüzüne kara vurmak TESHİN Isıtmak, soğukluğunu gidermek TESHİNÂT (Teshin C) Isıtmalar, kızdırmalar TESHİR Büyüleme, sihir yapma, aldatma * Yemek ve içmeğe muhtaç etme TESHİR Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme * İtaat ettirme * Hakir ve zelil etmek TES´İD Tebrik etme, saadetlendirme * Sevinç ve sürur ile bayram yapma TE´SİF Sacayak üstüne çömlek koymak TE´SİL Tez etmek Sür´atli yapmak TE´SİL Sermaye vermek * Asıl etmek TE´SİM Günah işledin demek Bir kimsenin günahkâr olduğunu söylemek TE´SİN Tağyir etmek, değiştirmek TE´SİR Bir şeyde eser ve nişane bırakma * Vasıfları ve halleri değiştirme * İşleme, dokuma, iz bırakma * İçe işleme * Kederlenme(Esbaba te´sir-i hakiki verilmemiş Vahdet ve celâl öyle ister Lâkin mülk cihetinde esbab dest-i kudrete perde olmuştur İzzet ve azamet öyle ister Tâ, nazar-ı zâhirde, dest-i kudret mülk cihetindeki umûr-u hasise ile mübaşir görülmesin M)(Kevn ve vücud sahasında durup, ahval-i âleme dikkat eden adam, hadsî bir sür´atle anlar ki: Te´sir ve fâiliyet lâtif, nurani, mücerred olan şeylerin şe´ni olduğu gibi; infial, kabiliyet, teessür de maddi, kesif, cismani şeylerin hassasıdır Evet misal olarak semadaki nur ile yerdeki şu kocaman dağa bak O nur semâda iken ziyâsiyle yerde iş görür, faaliyettedir O dağ ise, azametiyle beraber faaliyetsiz yerinde oturuyor Ne bir tesiri var ve ne de bir fiili varVe keza, eşya arasında vukua gelen fiillerden anlaşılıyor ki, hangi bir şey lâtif, nurani ise, sebep ve fâil olmaya kesb-i liyakat eder Kesafeti nisbetinde de infial ve müsebbebiyet mertebesine yakışıyor Bundan anlaşılıyor ki, esbab-ı zâhiriyenin Hâlikıyla, müsebbebatın mucidi, ancak ve ancak Nur-ül-Envar, Sâni-i Ezelî´dir MN) TES´İR (Sa´r dan) Ateşi yakıp alevlendirme * Kıymet ve değer koyma Narh koyma TE´SİRAT (Te´sir C) Te´sirler TE´SİS Kurma, temelleştirme, esaslar koyma * Esas koymakla sâbit, sağlam ve kararlı kılmak TE´SİSAT (Te´sis C) Te´sisler, kuruluşlar Kurulup temelleştirilen şeyler TE´SİYE Teselli verme, avutma TESKIYE (Saky dan) Su verme * Sulama TESKİB (Sakb dan) Delik açma, delme TESKİF Düzeltip ve doğrultup beraber etmek Eşitlendirmek TESKİF Evin üstünü örtmek TESKİL (Sakl dan) Ağırlaştırma Ağırlığını artırma TESKİM (Sakm dan) Hasta etme * Bozuk ve yanlış sayma TESKİN Rahatlandırma Yatıştırma Sükunet verme Şiddet, hiddet ve ıztırabını izale etme * Gr: Bir harfi sâkin okuma TESKİR (Sekr den) Sarhoş etme * Gözü kamaştırıp görmesini zayıflatmak TESKİT (Sükût dan) Susturma Sükût ettirme TESLİ´ Yarmak TESLİB Soyunmak * Gammazlık * Erkeği ölen kadının, keder esvâbı giymesi TESLİF Kahvaltı etme * Takdim etmek * Bir nesnenin fiyatını evvelden vermek TESLİH (Selh den) Derisini yüzüp çıkarma TESLİH Silâhlandırma Silâh ile donatma TESLİHÂT-I ASKERİYE Askerin silâhlandırılması TESLİL (Sell den) Sıyırıp çekme * Verem etme TESLİM Bir emâneti verme * Kabul etme * Doğru ve haklı bulma * Selâmetle dua etme * Karşısındakinin hükmü altına girme * Kendini Allah´ın takdirine terketme, emri altına girme * Belâ ve âfetten korunur olma * Bir şeyi, yeni sâhibine verme * Dayanamayıp pes deme * Hakikat olduğunu söyleyip i´tiraf etme TESLİM-İ CAN Ölme TESLİM-İ RUH Ölme Ruhu teslim etme TESLİM Diş diş etme Merdiven haline getirme, ayak ayak düzme TESLİMAT (Teslim C) Bir hesap üzerine yapılan ödemeler TESLİMİYET Kendini Allah´a veya başka birinin iradesine terketmek, boyun eğmek TESLİM-KERDE f Teslim edilmiş olan TESLİS Üçleme Hristiyanların sonradan uydurdukları ve dinlerinin esasında olmayan bir akidedir ki; bazılarının hâşâ, Cenab-ı Hakk Üçdür, bazıları da Üçü birdir diyerek, Allah´a şerik ve ortak tanımaları Cenab-ı Hakk´ı Üç Unsurdur diye tevehhüm etmeleri (Ekanim-i selâse de denir) TESLİT Havâle etmek (Bak: Taslit) TESLİYE Avutma, teselli etme TESLİYE-İ HÂTIR Gönül alınma TESLİYET Avutma, teselli verme TESLİYET-BAHŞ f Avutucu, teselli verici TESLİYET-KÂR f Avutucu, teselli verici TESMİ´ (C: Tesmiât) (Sem´ den) İşittirme, duyurma TESMİA Halka ibadetini ve amelini işittirme, duyurma TESMİAT (Tesmi C) İşittirmeler, duyurmalar TESMİD Yere ters ve kül dökmek TESMİH Yab yab gitmek * Süngü ağacını yontup düzeltmek TESMİM Zehirleme TESMİMEN Zehirleyerek TESMİN (Sümn den) Sekizleme Sekize bölme Sekize çıkarma * Bir şeye kıymet biçme TESMİN (Semen den) Semirtme, yağlatma TESMİR Çivileme, mıhlama TESMİR (Semer den) İktisad ederek malın çoğalması * Ağaçların çiçeklerini döküp yemiş bağlaması TESMİR Koyu nesneye su katıp duru etmek * İksir ile sağlamlaştırmak TESMİT Edb: Gazel yahut kasideyi "müsemmat" tarzında tanzim etme TESMİT Aksıran kimselere: "Yerhamükâllah: Allah sana merhamet etsin" demek TESMİYE İsimlendirme Ad verme * Besmele çekme TESNİD Dayak vurmak TESNİM Hörgüçleyerek yukarı yükseltmek, terfi etmek mânasına masdar olup, yükseklik mânasıyla Cennet çeşmelerinden bir çeşmenin ismidir İbn-i Abbas´tan rivayet edildiğine göre Cennet meşrubatının en yükseğidir (ET) TESNİYE Vasıflandırma * Gr: Arapçada bir kelimenin iki şeye delâlet etmesi hâli, kelimeyi iki şeye delâlet ettiren siga Bu şekil kelimenin sonuna "elif-nun" veya "ye-nun" getirilerek yapılır Meselâ: Recul: Adam İki adam demek için: Reculân () veya Reculeyn () denir TESNİYE Bir şeyi kolaylaştırma TESRİ´ Hızlandırma Sür´atlendirme Acele ettirme TESRİAN Hızlandırarak Çabuklaştırmak için TESRİÂT (Tesri´ C) Çabuklaştırmalar, hızlandırmalar TESRİB Esasen işkembeden içyağını ayırmak demek olup, mecâzen: Tekdir ve muaheze mânasına kullanılır * Darılma Ayıplama * Başa kakma TESRİB (Sürub dan) (Asker) gönderme, yollama * Atı ve deveyi bölük bölük edip yollamak TESRİC Kandil yakmak * Güzelleştirmek * Hayvanı eyerleme Hayvana eyer vurma TESRİD Davar boğazlandığında daha soğumadan bir yerini kesmek veya kırmak TESRİD Sahtiyan dikmek * Kırba dikmek TESRİH Talâk Boşanma, ayrılma * Halâs etme, kurtarma * Bırakma, salıverme * Kıl tarama * Asan etme, kolaylaştırma TESRİH-İ LİHYE Sakal bırakma TESRİK (Sirkat den) (C: Tesrikat) Bir kimseye hırsız deme TESRİR (C: Tesrirât) (Sürur dan) Sevindirme TESRİYE Gam ve kederi bırakma Kederi yok etme TESTİH Yassı ve düz yapmak * Eşit yapmak, beraber etmek TESTİH Yün ve pamuk tepmek TESTİR Gizleme, saklama, setretme, örtme TESVİB Sevab vermek demektir Sevab da ceza gibi, hayır veya şer herhangi bir şeyin karşılığıdır Sevab, hayırda meşhur olmuştur Lisanımızda da ceza, şerde kullanılmıştır (ET) TESVİD Karartma Yazı ile karalama Yazmak, müsvedde yapmak TESVİF (Sevf den) (C: Tesvifât) Sebepsiz olarak atlatma, geciktirme TESVİG Cevaz verme * Kolaylaştırma * Tecavüz etmek, haddini aşmak TESVİK (Sevk den) Sürme, ileri gütme TESVİK (Misvak dan) Dişleri misvaklama TESVİL (C: Tesvilât) Kötü bir şeyi güzel göstererek aldatma * Tezyin etmek, süslemek TESVİM Davarı otlamaya salmak * İşaretlemek, nişan etmek * Dağlamak TESVİR Büyük derecelere çıkma, büyük işlere yükselme * Koluna bilezik yapma TESVİR Toz kaldırma * Derin ve gizli mânayı araştırma TESVİS Buğdaya bit düşmek TESVİT Karıştırmak TESVİYE Seviyelendirme Düzleme Beraber etme İki şeyi müsavi etme * Bir neticeye bağlama TESVİYE-İ DEYN Borç ödeme TESVİYE-İ UMÛR İşlerin görülüp neticelendirilmesi TESYAR Gönderme, gönderilme (Eşya hakkında) (Tisyâr şekli yanlıştır) TESYİL Akıtma Akıtılma Sel gibi akıtılma TESYİR (Seyr den) (C: Tesyirât) Gönderme, yollama Seyrettirme * Sürmek * Bezi yol yol alaca edip dokumak |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #37 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TEŞABÜH Benzeşme Birbirine benzeme TEŞABÜK Şebekelenme Karışık, dolaşık hâl alma TEŞABÜR Birbiriyle karışlarını ölçmek * Kavga etmek için birbirine karşı gelmek TEŞACÜR (şecer den) Sopalarla vuruşma Birbirine girme kavga, dövüş TEŞAFF Kap içinde olan suyu içmek TEŞAHH Bahillik edişmek TEŞAHHUB Akmak, seyelan etmek TEŞAHHUM (Şahm dan) Yağlanma, semirme, şişmanlama TEŞAHHUS (C: Teşahhusât) Şahıslanma, belirlenme Tarif edilebilir hâle gelme TEŞAHUS Deprenmek Muhtelif etmek, çeşitli yapmak TEŞAHÜD Hazır olmak TEŞAKİ (Şekvâ dan) Birbirinden şikâyet etme * Dertleşme TEŞAKK Muhalefet edişmek, uyuşamamak * Zor ve meşakkatli olmak TEŞAKKUK (Şakk dan) Yarılma, ikiye ayrılma TEŞAKÜL (şekl den) şekil ve suretçe bir olma Birbirine uyma TEŞAKÜS Husumet edişmek, düşmanlık yapmak TEŞAM Yılışmak, gülüşmek * Koklaşmak TEŞAMUH (şemh den) Yüce, büyük, yüksek olmak Yükselmek TEŞANÜ´ Buğz edişmek, kin gütmek TEŞARÜK Ortaklık etme Birbirine ortak olma TEŞA´ŞU´ Şaşaalanma, parıldama TEŞATÜM (şetm den) Sövüşme TEŞA´U´ Fiz: Işığın merkezden etrafa doğru dalgalanması TEŞAUB Şubelenme Ayrılıp kol kol olma Çatallaşma Kısımlara ayrılma TEŞA´UB Perâkende ve kol kol olup bölükler ve şubeler sahibi olma * Bozuk bir şeyin düzelmesi * Iraklaşmak TEŞA´UB-U AKVAM Kavimlerin kısım kısım, şube şube olması TEŞA´UBÂT (Teşa´ub C) Şubeler Bölük bölük, kısım kısım olmalar TEŞA´UL (şu´l den) Parlama, tutuşma TEŞAUR şâirlik taslamak Kendini şâir gibi göstermek TEŞA´UR (Şa´r dan) Kıllanma, tüylenme TEŞA´US Tozlu topraklı olmak Kirlenmek Paslanmak TEŞAÜM şom tutmak TEŞAÜN Eskimek TEŞAVÜR (Şurâ dan) Danışma, müşâvere etme TEŞAVÜS Gururlanıp gözücuyla bakmak TEŞAYU´ Birbiriyle yâr olmak TEŞBİ´ Karnını doyurma TEŞBİB Saç ve sakal ağarmak * Ateş yakma * Kasidede mahbubdan bahsetme TEŞBİH (C: Teşbihât) Benzetmek, benzetilmek Benzetiş Bir vasıfta vehmetmek (Bak: Müşebbihe) *Edb: Aralarında maddi veya mânevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san´atı Erkân-ı teşbih: (Teşbihin rükünleri) : 1- Müşebbeh (Benzetilen), 2 - Müşebbehün bih (Kendisine benzetilen), 3 - Vech-i şebeh (benzetme ciheti), 4 - Edât-ı teşbih (Teşbih edatı) Birinci ve ikinciye (Yâni, müşebbeh ve müşebbehün bih) "tarafeyn : İki taraf" denir Meselâ: "Nuri şecâatte Hazret-i Ali gibidir" denildiğinde: "Nuri" müşebbeh, "şecâatte" vech-i şebeh, "Hazret-i Ali" kelimesi ise müşebbehün bih´dir "Gibi" kelimesi ise edat-ı teşbihtir Edât-ı teşbih olanlar: "gibi, meselâ, misâl, sanki, meğerki, mesel, mânend, andırır, âdetâ, çü, çün, tek, benzer, zannolunur, veş" (gibi kelimelerdir)(Pekçok teşbih ve temsiller bulunuyor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline geçmesiyle hakikat-ı maddiye telâkki ediliyor Hatâya düşer Meselâ: "Sevr" ve "Hut" isminde ve âlem-i misâlde sevr ve hut timsâlinde berri ve bahri hayvânat nâzırlarından iki melâiketullah, âdeta bir koca öküz ve cismani bir balık zannedilerek Hadise ilişilmiş Hem meselâ: Bir vakit huzur-u Nebevide derin bir ses işitildi Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp ta ancak bu dakika cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür " İşte bu Hadisi işiten, hakikata vâsıl olmıyan inkâra sapar Halbuki, yirmi dakika o Hadisten sonra kat´iyyen sabittir ki: Biri geldi Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´a dedi ki: "Meşhur münafık, yirmi dakika evvel öldü " Yetmiş yaşına giren o münafık cehennemin bir taşı olarak bütün müddet-i ömrü tedennide esfel-i sâfiline küfre sukuttan ibaret olduğunu gayet beligane bir surette Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm beyan etmiştir Cenâb-ı Hak, o vefat dakikasında o sesi işittirip ona alâmet etmiştir S)(Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telâkki edilir RN) TEŞBİHÂT (Teşbih C) Benzetmeler, teşbihler, benzetilmeler TEŞBİH-PERESTLİK Kelâmda lüzumundan fazla teşbihe yer vermek TEŞBİH Yassı ve enli yapmak TEŞBİK (Şebeke den) Şebekeleştirme, ağ biçimine koyma TEŞBİR Karışlama * Ölçme TEŞBİT Bir kimseyi işinden geciktirme, mani olma TEŞBİT Dağıtmak, perâkende etmek TEŞCİ´ Şecâatlandırma, cesaret verme Bahadırlık etme TEŞCİR (Şecer den) Ağaçlandırma TEŞDİB Arıtmak, temizlemek * Tımar etmek TEŞDİD Şiddetlendirme, sağlamlaştırma, kuvvet verme * Gr: Harfi iki defa okuma Harfi şeddeli okumak TEŞDİH Baş yarmak TEŞEBBU´ Tok değilken kendini tok göstermek TEŞEBBÜB şap haline gelme, şaplaşma TEŞEBBÜH Benzemek, müşâbehet etmek Zorla benzemeğe çalışmak TEŞEBBÜH-Ü Bİ-L VÂCİB (Bak: Aristo) TEŞEBBÜK (Şebeke den) Ağ şeklini alma Şebekeleşme * Parmaklarını birbirine giriştirmek TEŞEBBÜS Bir işe girişmek Bir işi ilk olarak teklif etmek * Sağlam bir niyetle bir şeye başlamak * El ile yapışıp bırakmamak TEŞECCU´ Bahâdırlık göstermek, kahramanlık yapmak TEŞECCÜR Ağaçlanma, ağaçlaşma TEŞEDDUK Ağzın köşesiyle konuşmak TEŞEDDÜD Sertleşme Kuvvet ve dayanıklık kesbetme Şiddetlenme Çok şiddetli olma * Keskinleşme TEŞEFFİ Rahatlamak Şifâ bulmak * Öc almak Öc veya intikam almakla yüreği soğumak(Tenkidin sâiki ya nefretin teşeffisidir veya şefkatin tatminidir Dostun veya düşmanın ayıbını görmek gibiRN) TEŞEFFİ-İ GAYZ Öfkesinin öcünü alarak rahatlamak İntikam alarak yüreğini soğutmak TEŞEFFU´ şafiî mezhebine geçmek şafiî olmak TEŞEHHİ Hırsla istemek İştahlanmak TEŞEHHUT Maktulün kan içinde yuvarlanması TEŞEHHÜD Şehadet getirmek * Namazdaki şehadet miktarı oturmak ve "Et-tahiyyât" okumak TEŞEKKİ (C: Teşekkiyât) Şekvada bulunma Kötü ahvalini ihbar ile şikâyet etme TEŞEKKÜK şek ve şüphe etme TEŞEKKÜL şekillenme şekil alma * Meydana gelme TEŞEKKÜLÂT (Teşekkül C) Teşekküller şekillenmeler * Kuruluşlar TEŞEKKÜLÂT-I ARZİYE Dünyanın ilk yaratılışı( $Ey Arkadaş! Bu âyet, arzın semadan evvel yaratılmış olduğuna delâlet eder ve $ $ âyeti de semavatın arzdan evvel halkedildiğine dâlldir Ve $ âyeti ise ikisinin bir maddeden beraber halkedilmiş ve sonra birbirinden ayırd edilmiş olduklarını gösteriyor Şeriatın nakliyatına nazaran, Cenab-ı Hak bir cevhereyi, bir maddeyi yaratmıştır, sonra o maddeye tecelli etmekle bir kısmını buhar, bir kısmını da mâyi kılmıştır; sonra mâyi kısmı da, tecellisiyle tekâsüf edip köpük kesilmiştir; sonra arz veya yedi küre-i arziyeyi o köpükten halketmiştir Bu itibarla, herbir arz için hava-i nesimiden bir sema hasıl olmuştur; sonra o madde-i buhariyeyi bastetmekle yedi kat semavatı tesviye edip yıldızları içine zer´etmiştir; ve o yıldızlar tohumuna müştemil olan semavat, in´ikad etmiş, vücuda gelmiştirHikmet-i cedidenin nazariyatı ise şu merkezdedir ki: Görmekte olduğumuz manzume-i şemsiye ile tâbir edilen güneşle ona bağlı yıldızlar cemaati, basit bir cevhere imiş; sonra bir nevi´ buhara inkılâb etmiştir; sonra o buhardan, mâyi-i nâri hasıl olmuştur; sonra o mâyi-i nâri, bürudet ile tasallüb etmiş, yani katılaşmış; sonra şiddet-i hareketiyle bazı büyük parçalarını fırlatmıştır, o parçalar tekâsüf ederek seyyarat olmuşlardır; şu arz da onlardan biridir Bu izahata tevfikan, şu iki meslek arasında mutabakat hasıl olabilir Şöyle ki:"İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" mânasında olan $ nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i Esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş Madde-i Esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir $ âyeti, şu madde-i Esiriyeye işarettir ki: Cenab-ı Hakk´ın Arş´ı, su hükmünde olan şu Esir maddesi üzerinde imiş Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Sâniin ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur Yani Esiri halkettikten sonra, cevâhir-i ferd´e kalbetmiştir Sonra bir kısmını kesif kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır Arz, bunlardandır İşte arzın, hepsinden evvel tekâsüf ve tasallüb etmekle acele kabuk bağlıyarak uzun zamanlardan beri menşe-i hayat olması itibariyle hilkat-i teşekkülü semavattan evveldir Fakat arzın bastedilmesiyle nev´-i beşerin taayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği semavatın tesviye ve tanziminden sonra olduğu cihetle, hilkatı, semavattan sonra başlarsa da, bidayette, mebde´de ikisi beraber imişler Binâen alâhâzâ, o üç âyetin aralarında bulunan zahirî muhalefet, bu üç cihetle mutabakata inkılâb eder İİ) TEŞEKKÜR Yapılan iyilikten memnun kalındığını bildirmek için söylenen şükür ifadesi * Şükür etmek * Birisine karşı "Sağ ol, var ol, ömrüne bereket" gibi söylenen minnet sözleri TEŞEKKÜRÂT (Teşekkür C) Teşekkürler TEŞELŞÜL (C: Teşelşülât) Suyun yüksek bir yerden aşağı şarıltı ile dökülmesi, çağlayan oluşturması * Soğuk su banyosu yapma, duş yapma TEŞEMMÜL İhrama bürünme TEŞEMMÜM (şemm den) Koklama TEŞEMMÜR İşe hazırlanma TEŞEMMÜS (Şems den) Güneşleme, güneşe çıkma * Güneş çarpması TEŞEMMÜT Hayırla ve bereketle duâ etmek TEŞENNÜC (Şenc den) (C: Teşennücât) Buruşuk olma, buruşma * Adalelerin gerilip büzülmesi, kasılması * Korkmak * Titremek TEŞENNÜF Küpe takınma * Süslenme TEŞENNÜN Adamın ihtiyarlıktan dolayı derisinin buruşup kuruması * Eskimek TEŞERRU´ şeriata uygun davranma TEŞERRUK Güneşte oturmak TEŞERRÜB Suyu kendine çekme, içme * Meşreb sahibi olma TEŞERRÜF şereflenme şeref bulma Ulviyete erişme TEŞERRÜFÂT (Teşerrüf C) Şeref duymalar, şereflenmeler Saygı göstermeler, hürmet etmeler TEŞETTİ (Şitâ dan) Kışlama Kış mevsimi boyunca bir yerde oturma Kışı geçirme TEŞETTÜT Dağınık olma Dallara ayrılma Çatallaşma Dağılma Perişan olma TEŞE´UB Budaklanmak * Perâkende olmak, dağılmak, saçılmak TEŞE´ÜM Kötüye yorma Uğursuz sayma Bu anlayış dinimizde men edilmiştir * Sola dönme * Sola yatma TEŞEVVUK şevklenme, istek gösterme, arzu etme, sevinme TEŞEVVÜH Çirkinlik TEŞEVVÜŞ Karma karışık olma * Bulanıklık, karışıklık TEŞEYTUN Yaramazlık etmek TEŞEYYU´ Şiilik taslamak Şii olma (Bak: Şia) * Vedalaşmak * Ardınca ve peşinden gitmek TEŞEYYUH Şeyh olduğunu iddia etmek Şeyhlik taslama * İhtiyarlama, yaşlanma TEŞEYYÜB (C: Teşeyyübât) İhmalcilik, kayıtsızlık TEŞEYYÜD Yükseltme Sağlamlaştırma TEŞEYYÜH (Şeyh den) İhtiyarlama * Şeyhlik iddiasında bulunma TEŞEZZİ Pâre pâre olmak Pârelenmek TEŞEZZÜB Dağılma, dağınık olma TEŞEZZÜN Yoğun ve katı olmak TEŞEZZÜR Ayrılmak * Korkmak * Hazırlanmak * Davara binmek TEŞFİ´ Şefaat etmek, affı için sebep olmak TEŞFİYE (Şifâ dan) İyileştirme, şifalandırma TEŞHİR Göz önüne serme, gösterme Sergi serip âleme ilân etme * Meşhur ve nâmdâr kılmak * Kılıç sıyırma TEŞHİR-İ SİLÂH Silâh çekme TEŞHİRGÂH f Sergi yeri, herkese gösterme yeri TEŞHİRGÂH-I ENÂM f Mahlukatın herkese gösterildiği yer, dünyâ TEŞHİS Şahıslandırma Şekil ve suret verme Seçme, ayırma, ne olduğunu anlama Tanıma * Hastalığın ne olduğunu anlayıp bilmek * Edb: Canlılandırmak, suretlendirmek * Eşyaya şahsiyet vermek TEŞHİT Kana bulaştırmak TEŞHİYE "Gönlün ne isterse sana vereyim" demek TEŞHİZ (C: Teşhizât) (Şahz dan) Sivriltme, keskinleştirme * Bileme * Gücünü, kuvvetini artırma *Uyandırma TEŞ´İB (C: Teş´ibât) Şubelere ayırma, dallandırma TE´ŞİB Kandırmak TEŞ´İL (Şu´l den) Parlatma Tutuşturma, alevlendirme TE´ŞİR Gedik etmek TEŞKİH Hurma koruğu renklenmeye başlamak TEŞKİK (Şakk dan) Parça parça yarma İkiye ayırma Yarmak TEŞKİK Şüphede bırakmak Şüpheye atmak TEŞKİKÂT Şek ve şüpheler Şüphede bırakmalar TEŞKİL Vücud vermek Suretlendirmek Şekil vermek Meydana getirmek * Atın iki önayağı ve art ayağının birisinin beyaz olması TEŞKİLÂT Tertipli ve düzenli çalışan birlik TEŞKİLÂT-I ESASİYE Anayasa Kanun-u esasî Devletin temel kuruluş şeklini tayin eden ve teşrinin yani meclisin, hükümetin ve mahkemelerin salâhiyetleri nasıl kullanılacağını; vatandaşların umumi hak ve hürriyetlerini gösteren temel kanunlardır TEŞMİ´ (Şem´ den) Mumlama, bal mumuna batırma TEŞMİL Şâmil kılmak İhata eylemek Kaplamak İhrama bürünmek ve sür´atle yürümek TEŞMİM (Şemm den) Koklatma Koklatılma TEŞMİR (Şemr den) Sıvama veya sıvanma TEŞMİR-İ SÂİD Kolları sıvama * Mc: Bir işe iyice adamakıllı girişme TEŞMİS (Şems den) Güneşe tutma, güneşe serme * Güneşe tutup hasta etme TEŞMİT Aksıran kimseye: "Yerhamükâllah: Allah sana merhamet etsin" deme TEŞMİYET Aksırana karşı hayır ve bereketle duâ etmek(Yerhamükümullâh: Allah size merhamet ve rahmet ihsan etsin) meâlinde dua etmek TEŞNE f Susamış * Mc: İstekli, çok arzulayan, heveskâr TEŞNEDİL (C: Teşnedilân) Candan ve yürekten isteyen TEŞNEGÂN (Teşne C) f İstekliler * Susamışlar TEŞNEGÎ f Susama TEŞNELEB f Dudağı kurumuş, çok susamış Yanık, susuz TEŞNİ´ Başa kakmak * Davara binmek * Silâh takınmak * Kötülük yapmak Kötü göstermek Ayıplamak * Birisinin çok şeni´ olduğunu söylemek TEŞNİÂT (Teşni´ C) Ayıplamalar, çirkin bulmalar TEŞNİF Küpe takma Küpe takınma * Süslenme Küpe ile süsleme TEŞNİR Ayıp vermek TEŞRİ´ Yolu açık ve vâzıh kılma * Şeriata isnad ve nisbet eylemek * Kanun vaz´ ve tenfiz eylemek * Peygamberimizin (ASM) şeriata dair emretmesi * Havuza su getirmek TEŞRİ´-İ EVAMİR Emirleri, işleri şeriata göre yürütme, idare etme, işleri şeriata uygun kılma TEŞRİ´ EYLEMEK Dinî emir ve yasakları bildirmek Kanun bildirmek Bir emrin kanun gibi tatbikini istemek TEŞRİC Cem´etmek, birbiri üstüne yığmak * Kerpiçi yerinden ayırmak TEŞRİD Ayırma, dağıtma Dilim yapıp kesmek * Nefyetme, kovalama * Belâya atma Ürkütüp kaçırma Sevketme * Birisinin ayıbını teşhir eylemek TEŞRİF Şereflendirmek Yüksek yere çıkmak Şeref vermek * Bir yere buyurmak TEŞRİFAT (Teşrif C) Resmî kabul ve ziyaretlerdeki kabul merasimi Protokol TEŞRİH Bir kitap veya ibareyi anlaşılır şekilde açıklamak, tafsilât vermek İnceden inceye didikleyip araştırmak * Tıb: Bir cesedi kesip parçalara ayırarak incelemek TEŞRİHAT Açıklamak, tafsilât vermek, inceden inceye araştırmak TEŞRİHAT-I HİKEMİYE Hikmet ve felsefe nazarıyla yapılan araştırma, açıklama TEŞRİÎ (Teşriiye) Şeriatla, kanun ile, kanun yapma ile alâkalı, şeriata müteallik, kanuna dair TEŞRİÎ MASUNİYYET (Masuniyyet-i teşriiye) Milletvekillerinin Meclis´te izhar ettikleri fikir ve verdikleri reylerden, mes´uliyete tâbi olmamaları TEŞRİK Güneşlendirme Güneşte kurutma * Eti parçalayıp güneşte kurutma * Doğu tarafına gitme TEŞRİK Ortak etme İştirak ettirme TEŞRİK-İ MESAÎ Birlikte çalışmak İşbirliği etmek Bir işi beraber yapmak TEŞRİK TEKBİRLERİ Zilhiccenin dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramının arefe günü, sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar olan, her farz namazın selâmından sonraki alınan tekbirler TEŞRİM Yarmak * Yırtmak TEŞRİN Eskiden yılın on ve onbirinci aylarına verilen ortak isim TEŞRİN-İ EVVEL Ekim ayı TEŞRİN-İ SÂNİ Kasım ayı TEŞRİR Güneşte bez serip kurutmak TEŞT Tekne, teşin, leğen, kap TEŞTİR Edb: Bir gazeli teşkil eden beyitlerin beher mısraı arasına ikişer mısra ilâve etmek TEŞTİR Bir nesneye ayıp vermek, noksanlık vermek TEŞTİT Dağıtma, dağıtılma Perişan etme TEŞTİYE Kışın uyuyan hayvanların uykusu TEŞVİF Tezyin etmek, süslemek* Haberli olmak, anlamak, muttali olmak * Bakmak, nazar etmek TEŞVİH Çirkin yapmak TEŞVİK Şevklendirme Şevke getirme Kışkırtma Kaldırma Cesaret verme TEŞVİK Diken bitmek * Ağacın dikenli olması TEŞVİKAT (Teşvik C) İsteklendirmeler, şevke getirmeler Kışkırtmalar TEŞVİR İçinde bulunma İçine alma, içine alıp gizleme * Satılık olan hayvanı pazara çıkarıp gösterme TEŞVİŞ Karıştırma Karma karışık etme Bulandırma TEŞVİŞİYYET Karışıklık, bozukluk TEŞVİT Tüyü ve kılı gitsin diye ateşe tutmak TEŞVİYE Kebap yapmak Kebap vermek TEŞYİ´ Uğurlamak Gideni selâmetlemek Yolcu etmek * Cesaretlendirmek TEŞYİD Müşeyyed etmek Binayı yükseltip sağlamlaştırmak TEŞYİE Dilemek, istemek TEŞZİB Ağaç budamak TETABBUB (Tıbb dan) Hekim olmadığı hâlde hekimlik yapma TETABU´ Fasılasız birbiri ardından gelmek Aralıksız birbirini takib etmek TETABU-U İZAFAT Bir çok kelimenin birbirine muzaf ve muzafün ileyh olması Zincirleme isim takımı (İhtizazat-ı esvat-ı beşeriye misalinde olduğu gibi) TETABUK Birbirine uygun ve muvafık olmak Uymak Birşeye uygun düşmek |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #38 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TETAFFUL (Tufl dan) Dalkavukluk TETAHHUL Tıb: Dalak şişmesi TETAHHUR Temizlenme * Günah işlemekten uzaklaşma TETAHHURÂT (Tetahhur C) Temizlenmeler TETALLU´ Boynunu uzatarak başını kaldırma TETA´UM (Ta´m dan) Tatma, tadına bakma TETAVÜL Uzun olma, uzama * Zulüm etme * Birbirine muhalefet, kibir ve taazzum etme * Musallat olma * Mugayeret eylemek TETAVVU´ (Bak: Tatavvu´) TETAVVUAN Nafile olarak, nafile tarzında TETAVVUF Tavaf etme Ziyaret maksadıyla bir şeyin veya bir yerin etrafını dolanma TETAVVUK Boyuna gerdanlık gibi şeyler takma TETAVVUS Tavus gibi renk renk elbise giyme TETAYÜR (Tayeran dan) Uçuşma Uçuşup dağılma TETBİ´ Peşini bırakmayıp iyice araştırma * Uyma, tâbi olma TETBİN Fikrinde ve görüşünde dikkat etmek TETBİR Helâk etmek, mahvetmek TETBİT Zarar ve ziyan yapma TE´TE Tekebbürlenmek, gururlanmak Ululanmak TETEBBU´ Araştırıp tetkik etme Derinliğine inceleyip tanıma, öğrenme Öğrenmek için okuma TETEBBUÂT Araştırıp incelemeler Arayıp öğrenmeler TE´TEE Söylerken dilini, "tâ" lâfzına döndürmek TETELLU´ Kalkmak için boynunu uzatmak TETERRÜB Toz toprak içinde kalma TETERRÜS Kalkanla siper yapmak TETEVVÜC Tac giyme TETFÜL Tilki eniği TETİM Aşkla söylemek TETİMME (Tetümme) (C: Tetümmat) Tamam etme Tamamlama * Ek Noksanını tamamlamak için ilâve edilen TE´TİYE Su yolunu vermek TETKİK (Bak: Tedkik) TETLİYE Nezretme Adağı yerine getirme * Farzdan sonra nafile namaz kılma TETMİM Tamamlama, bitirme * Edb: Bir şiiri tamam etmek TETNİH Sallanmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek TETRA Birbiri ardınca olmak Birbirinin peşinden gelmek TETRE´ (Tarae den) Ârız olur, meydana gelir (meâlinde) TETRİB Toza toprağa bulaştırma TETRİH Tasalandırmak Hüzünlendirmek, üzmek TETRİS Muhkem etmek, sağlamlaştırmak TETVİBE Tevbe etmek TETVİC (C: Tetvicât) Tac giydirme TETYİB Helâk etmek, mahvetmek TEVA Mâlın helâkı Mülkün helâk olması TEVABİ´ (Tabi´ C) Maiyyet Bir kimseye tâbi olanlar İman ve İslâmiyet veya herhangi bir hususta birisine bağlı bulunanlar * Uşaklar * Bir merkeze bağlı olan yerler * Gr: Evvelki kelimeye göre hareke alan kelimeler TEVABİL (Tâbel ve Tâbil C) Yemeklere katılan nâne, karanfil, tarçın ve biber gibi şeyler Baharat TEVABİT (Tâbut C) Tabutlar, sandıklar TEVACÜD Kişinin kendini vecd suretinde göstermesi TEVACÜH (Vech den) Yüz yüze olma Karşı karşıya gelme TEVADD Muhabbet etmek, sevmek TEVADU´ (İki taraf düşmanlıktan vazgeçip) barışma TEVAFFUK (Vefk den) Muvaffak olma, başarma TEVAFİ Tamam olmak, tamamlanmak TEVAFUK Birbirine uygunluk Muvâfık oluş Rast gelme hali Nizamlanmış biçimde birbirine uygun olmak TEVAFUKAT (Tevâfuk C) Uygunluklar Tevafuklar TEVAFUKAT-I GAYBİYE Göze görünmeyen ve bizim için gaybi olan tevafuklar Kur´an veya kıymetli dinî eserlerde, bir kısım kudsi kelimelerin, yazılışlarında İlâhî bir takdir ile, altalta ve yanyana dizilişleri(Elbette böyle mübarek bir cemaatte ve tevafukat-ı gaybiyeden daha ziyade kuvvetli bir işaret-i gaybiye var ve ben görüyorum fakat herkese ve umuma gösteremiyorum M) TEVAFÜR (C: Tevafürât) Artma, çoğalma TEVAFÜRÂT (Tevafür C) Artmalar, çoğalmalar TEVAGGUL Çok uğraşma, meşgul olma Bir işin çok ilerisine varmak TEVAGGULÂT (Tevaggul C) Tevagguller Devamlı olarak uğraşmalar TEVAGGUN Cenk içinde ikdam etmek Savaşta sebat edip ilerlemek TEVAGGUZ Çok sıcak olmak TEVAHHİ Daha çabuk, acele, sür´atli TEVAHHİ Talep etmek, istemek TEVAHHUD Vahid, tek olmak TEVAHHUŞ Korkmak Ürkmek Kaçmak * Hâli, tenhâ ve ıssız olmak TEVAHUK Cemaat olup gitmek Topluluk hâlinde gitmek TEVAİF (Bak: Tavaif) TEVAK İstekli kimse TEVAKİ´ (Tevki´ C) Fermanlar TEVAKKİ Çekinme, hazer etme, sakınma, korunma TEVAKKU´ (C: Tevakkuât) (Vuku dan) Bekleme, umma, ümid etme İsteme, arzu etme TEVAKKUD Tutuşup yanma TEVAKKUF Durma Eğlenip kalma Duraklama TEVAKKUFÂT (Tevakkuf C) Beklemeler, durmalar, eğlenmeler TEVAKKUL Dağ üstüne çıkmak TEVAKKUR (Vekar dan) Vakar peydâ etme Vakarlanma TEVAKKUS Şiddetle basmak * Atın seyri TEVAKUN Noksan etmek, eksiltmek TEVAKÜL (Vekl den) Birbirini vekil etme TEVALİ Uzayıp gitmek, devam etmek Birbiri ardınca sıra ile gelmek Sürmek TEVALİYEN Tevali etmek suretiyle TEVALÜD Doğma, doğurma TEVAMÜR Danışmak, istişare etmek TEVANA (Tüvânâ) f Güçlü, kuvvetli, iktidarlı TEVANİ f İşde tembellik etmek * Kusur işlemek Usançlık, bezginlik göstermek TEVARİ Gizlenme, kaybolup göze görünmeme TEVARİ-İ KAMER Ayın gizlenmesi, görünmez olması TEVARİH (Târih C) Tarihler Hâdiselerin zuhur zamanını kaydeden kitaplar TEVARÜD Vârid olma, gelme Yetişme, vâsıl olma * Arka arkaya gelmek * Edb: Birbirinden habersiz olarak iki şâirin aynı beyti veya mısrayı söylemeleri TEVARÜS Mirasa konmak, birisine diğerinden irsen geçmek Miras yemek TEVARÜSÂT (Tevarüs C) Tevarüsler, mirasa konmalar * İrsen geçmeler, irsî olarak geçmeler TEVASİ (Vasiyet den) Vasiyetleşme Birbirine tavsiye etme TEVASSUL Ulaşma, kavuşma, bitişme * Nikâh yolu ile hısımlık, münasebet peydâ etme TEVASUK (Vusuk dan) Birbiriyle andlaşma Birbirine güvenip itimad ederek andlaşma TEVASÜL Birbirine ulaşma TEVATÜR Kuvvetli haber * Müteaddid şeyler birbiri ardınca zâhir olmak * Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında olup, gezmek Şâyia * Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemâate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate ait olan sağlam haber(Mâlumdur ki; üç dört muhtelif yoldan gelenler, aynı bir hâdiseyi söyleseler, yakini ifâde eden tevâtür derecesinde o hadisenin kat´i vukuuna delâlet ederİşte, meşrebce ve meslekce ve isti´dâdca ve asırca gayet muhtelif ayrı ayrı bütün muhakkikinin muhtelif tabakatından ve evliyânın muhtelif turuklarından ve asfiyanın muhtelif mesleklerinden ve hükema-i hakikiyenin muhtelif mezheblerinden olan bütün ehl-i keşif ve zevk ve şuhud ile ittifak etmişler ki: kâinat mezâhirinde ve mevcudat âyinelerinde görülen mehâsin ve kemâlât, bir tek Zât-ı Vâcib-ül Vücud´un tecelliyat-ı kemalidir ve cilve-i cemal-i esmasıdır S)(Sahabeler, Kur´anın ve âyetlerin hıfzından sonra en ziyade, Resul-ü Ekrem´in (ASM) ef´al ve akvalinin muhafazasında, bâhusus ahkâma ve mu´cizata dair ahvâline bütün kuvvetleriyle çalıştıklarını ve sıhhatlerine pek çok dikkat ettiklerini, tarih ve siyer şehadet ediyor Resul-ü Ekrem´e (ASM) ait en küçük bir hareketi, bir sireti, bir hali ihmal etmemişler Ve etmediklerini ve kaydettiklerini, kütüb-ü ehadisiyye şehâdet ediyor Hem asr-ı saâdette, mu´cizatı ve medar-ı ahkâm ehadisi, kitabetle çoklar kaydedip yazdılar Hususan Abadile-i Seb´a kitabetle kaydettiler Hususan Tercüman-ül Kur´an olan Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-i As, bahusus otuz kırk sene sonra, Tabiînin binler muhakkikleri, ehadisi ve mu´cizatı yazı ile kaydettiler Daha ondan sonra, başta dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler naklettiler, yazı ile muhafaza ettiler Daha hicretten ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule, vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp; bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu ehadisi tefrik ettiler, gösterdiler Sonra ehl-i keşfin tasdikiyle; yetmiş defa Resul-ü Ekrem´in (ASM) temessül edip, yakaza halinde Onun sohbetiyle müşerref olan Celâleddin-i Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, ehadis-i sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler İşte bahsedeceğimiz hâdiseler, mu´cizeler; böyle elden ele (kuvvetli, emin, müteaddit ve çok, belki hadsiz ellerden) sağlam olarak bize gelmişİşte buna binaen; "Bu zamana kadar uzun mesafeden gelen, şu zamandan tâ o zamana kadar bu hâdiseleri nasıl bileceğiz ki, karışmamış ve sâfidir " hatıra gelmemelidir M)(Naklolunan haberler eğer tevatür suretinde olsa, kat´idir Tevatür iki kısımdır Biri: "Sarih Tevatür" biri: "Manevî Tevatür" dür Manevî tevatür de iki kısımdır Biri: "Sükûtî" dir Yâni, sükût ile kabul gösterilmiş Meselâ: Bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu tekzib etmezse, sükût ile mukabele etse, kabul etmiş gibi olur Hususan haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar olsa, hem tenkide müheyya ve hatâyı kabul etmez ve yalanı çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sukûtu o hâdisenin vukuuna kuvvetli delâlet eder İkinci kısım tevatür-ü manevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, meselâ "Bir kıyye taam, ikiyüz adamı tok etmiş" denilse; fakat onu haber verenler, ayrı ayrı surette haber veriyor biri bir çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde beyaân eder fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna müttefiktirler İşte, mutlak hâdisenin vukuu; mütevatir-i bilmânadır, kat´idir İhtilâf-ı suret ise, zarar vermez M) TEVATÜRÂT (Tevatür C) Tevatürler, ağızdan ağıza dolaşıp yayılan haberler TEVATÜREN Ağızdan ağıza yayılarak Tevatür suretiyle TEVA´UL Yüksek yere çıkmak TEVA´UN Davarın, beslenip semizlemek hususunda nihayet hududu bulması TEVAÜD (Va´d den) Birbirine söz verme Va´dleşme TEVAZİ (Vezy den) İki çizginin birbirine değmeden sonsuza kadar yanyana uzaması, paralellik TEVAZU´ Alçak gönüllülük Kibirsizlik Mahviyet hâli (Bak: Küfran-ı nimet)(Her adam için, hey´et-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür ile tetâvül edecek; eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevâzu´ ile tekavvüs edecek ve eğilecek Tâ, o seviyede görsün ve görünsün İnsanda büyüklüğün mikyası, küçüklüktür; yani, tevâzudur Küçüklüğün mizânı büyüklüktür; yani, tekebbürdür M) TEVAZU´KÂR f Tevazulu, alçak gönüllü TEVAZÜF Birbiriyle sallanıp yürümek TEVAZÜN Denklik Müvâzene hâsıl olmak Aynı tartıda olmak Karşılıklı iki taraf da vezinde müsâvi olmak Denkleşmek TEVAZZU´ Konulma, konulmuş Bir şeyin bir yere konuşu TEVAZZUH (Bak: Tavazzuh) TEVBE (Tövbe) Yaptığı fenalığa pişman olmak Allah´dan afv dilemek Bir daha işlememeye azmetmek Estağfirullah deyip, pişmanlık duymak (Bak: Afv) TEVBE-İ NASUH Sâdık tevbe Nasuh tevbesi Rücu´ ettiği günaha bir daha dönmemek veya tevbe eylediği günahı bir daha yapmamak için kasd ve niyet etmek ve bunda tam kararlı olmak TEVBEKÂR f Tevbeli, yaptığına pişman olmuş olan TEVBE SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 9 suresidir Berae Suresi de denir Medenîdir TEVBEŞİKEN f Tevbesini bozan TEVBİH Azarlama Levm etme TEVBİHAT (Tevbih C) Azarlamalar, tekdirler TEVBİHAT-I ŞEDİDE Şiddetli tekdir ve azarlamalar TEVBİS Köpek yavrusunun gözlerini açması TEVCİB (Vücub dan) Lüzumlu yapma, lâzım etmek, gerektirmek * Bir iş için vakit belirlemek TEVCİH Döndürmek, yöneltmek * Tefsir etmek * Birisini bir tarafa göndermek * Rütbe vermek * Bir kimseye söz atmak * Edb: İki zıd mânaya gelebilen ve birbirinin zıddı mânada söz kullanmak TEVCİH-İ KELÂM Sözle işarette bulunmak * Birbirinin zıddı muhtelif mânaya gelebilen kelimeyi sözde kullanmak TEVCİHÂT (Tevcih C) Verilmiş rütbeler Tevcihler * İşaret eden mânalar TEVDİ´ Emanet vermek, bırakmak * Misafirin veda etmesi Giderken kalanlara: Allah´a ısmarladık gibi veda etmesi, bolluk hoşluk duasıyla bırakıp gitmesi * Mutlaka terkedip bırakmak TEVDİAN Vererek, bırakarak, teslim ve emanet ederek TEVDİÂT Emânetler Emânet bırakmalar Emniyetli bir yere kıymetli bir şeyi teslim etmek TEV´EBAN Davar memesinin iki yanı TEVECCU´ (C: Teveccuât) Ağrıma, vecâlanma Acımak TEVECCÜD (Vecd den) Coşma, vecde gelme TEVECCÜH Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme Çevrilme * Mânen üzerine düşme * Ait olmak * Hoşlanmak * Sevgi, alâka TEVECCÜH-Ü NÂS İnsanların, bir kimseyi beğenip, ona teveccüh etmeleri ve medh ü senâ etmeleri(Teveccüh-ü nâs istenilmez; belki verilir Verilse de onunla hoşlanılmaz Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyaya girer Şan ü şeref arzusiyle teveccüh-ü nâs ise; ücret ve mükâfat değil, belki ihlâssızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır Evet, amel-i salihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şân ü şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz´iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından; teveccüh-ü nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lâzımdır Şöhretperestlerin ve şan ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın L) TEVECCÜHÂT (Teveccüh C) Teveccühler TEVECCÜS Karnını boşaltmak TEVEDDÜD Tedricen kendini sevdirmek Dostluk etmek * Cenab-ı Hakk´ın çeşitli ve lezzetli nimetler vererek insanlara kendisini sevdirmesi TEVEFFİ Ölme, vefat * Bütününü aldırma TEVEFFUK Tevfike mazhar olmak Cenab-ı Hakk´ın rızasına uygun tarzda hareket edebilmek TEVEFFÜR Çok olmak, artmak TEVEHHUK Boynuna kement bağlamak TEVEHHÜC Deprenmek, hareket etmek TEVEHHÜL (Vehle den) Yanıltmağa çalışma TEVEHHÜM Evhamlanmak Az tehlike ihtimâli olsa çok korkmak Yok olanı var zannetmekle ye´se ve korkuya düşmek TEVEHHÜM-İ EBEDİYET Ebedî yaşayacağını zannedip Allah´ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek Hiç ölmeyecekmiş gibi evhâm ile sâdece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek(Dünyada, tevehhüm-ü ebediyet hükmünce gaflet veya dalâlet neticesinde; mevti adem ve firakı ebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağını düşünüp gaflet ve dalâlet cihetiyle, Erhamürrâhimîn´in Cennet-i Rahmetini ve Firdevs-i Nimetini düşünmediğinden ne kadar me´yusane bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin M) TEVEHHÜN Gevşeme Kuvvetsiz hale gelme TEVEHHÜS Bir işe dikkat ve itina ile koyulma TEVEKAN İstekli olma TEVEKÂN Sormamak TEVEKKELNA Tevekkül ettik (meâlinde fiil) TEVEKKELTÜ ALALLAH Allah´a tevekkül ettim (meâlindedir) TEVEKKUH şiddetli ve haşin olmak TEVEKKÜ´ Dayanmak TEVEKKÜL İşi başkasına ısmarlamak * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah´a bırakmak Allah´tan gelene razı olmak Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah´dan istemek Kadere razı olmak Hakka güvenmek * Yeis ve kederden uzak olmak * Âcizlik göstermek(İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder Fakat yanlış anlama Tevekkül, esbabı, bütün bütün reddetmek değildir; belki esbabı, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir nevi dua-i fiilî telâkki ederek; müsebbebatı, yalnız Cenab-ı Hak´tan istemek ve neticeleri O´ndan bilmek ve O´na minnettar olmaktan ibarettirTevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer:Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp üstünde oturup nezaret eder Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor Ona denildi: "Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et" O dedi: "Yok, ben bırakmıyacağım Belki zâyi olur Ben kuvvetliyim Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim" Yine ona denildi: "Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i Sultaniye daha kuvvetlidir Daha ziyade iyi muhafaza eder Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin Hem gittikçe kuvvetten düşersin Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın gittikçe ağırlaşan şu yüklere tâkat getiremiyecek Kaptan dahi eğer seni bu halde görse, ya divânedir diye seni tardedecek Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir Hem herkese maskara olursun Çünkü ehl-i dikkat nazarında, zaafı gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren gururun ile, riyayı ve zilleti gösteren tasannuun ile kendini halka mudhike yaptın Herkes sana gülüyor" denildikten sonra o biçârenin aklı başına geldi Yükünü yere koydu, üstünde oturdu "Oh! Allah senden râzı olsun Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum" dediİşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına al, tevekkül et Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten ve hodfuruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyyeden ve tazyikat-ı dünyeviyye hapsinden kurtulasın S) TEVEKKÜL-İ İMANÎ İman edenlere yakışır tevekkül İman kuvvetinin ve hakikatının neticesi olan tevekkül TEVEKKÜN Musibet anında yüksek sesle bağırıp feryad etmek |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #39 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TEVELLA (Tevelli) Birisini dost edinme * Bir işi üzerine alma * Dönme, yönelme, i´raz etme * Ehl-i Beyt´e tam sevgi * Akrabalık Karabet Yakınlık beslemek TEVELLU´ Sevme Alâka ve aşk peydâ etme TEVELLÜC Dühul etmek, dâhil olmak, girmek * Vahşi canavarların yatağı TEVELLÜD Doğma Doğum TEVELLÜDAT (Tevellüd C) Belli bir zaman içinde doğum Umumi doğumlar TEVELLÜH (C: Tevellühât) (Veleh den) Şaşakalma Şaşırıp sersemleşme * Hayran etme * Kadını çocuğunden ayırma TEVELVÜL (C: Tevelvülât) (Velvele den) Gürültü patırdı etme TEV´EM İkiz Çift doğan çocuklar * Mc: Benzer, eş, mümasil TEV´EME İki kız TEV´EMÎ İkizlik TEVENNUK Dikkatle bakmak TEVERRİ Gizlenmek * Belirsiz etmek TEVERRU´ Haramdan ve şüpheli şeylerden sakınmak TEVERRUK (C: Teverrukat) (Varak dan) Yapraklanma TEVERRUT Zor bir işe rastlama Vartaya düşme TEVERRÜD Vâridolma, gelme * Gül gibi kızarma TEVERRÜK Sol yanı üstüne oturup iki ayaklarını sağ tarafından uzatmak TEVERRÜS (Veraset den) Mirasçı olma Vâris olma TEVESSU´ (Bak: Tevessü´) TEVESSUH (Vesah dan) Paslanma, kirlenme TEVESSUK (Vüsuk dan) İnanıp güvenerek ve itimad ederek dayanma TEVESSUL (Bak: Tevassul) TEVESSÜ´ (C: Tevessüât) Genişleme, yayılma Vüs´at bulma * Zahmetsiz herkese yer bulunma TEVESSÜÂT (Tevessü´ C) Genişlemeler TEVESSÜB (Vesb den) Atlama, sıçrama TEVESSÜD Dayanma, istinad * Yastığa dayanma TEVESSÜEN Genişleme suretiyle Tevessü ederek TEVESSÜL Allah´ın dergâhına yaklaştıracak amel işlemek * Sarılmak * Baş vurmak * İnanmak * Sebeb tutmak * Hırsızlık TEVESSÜLEN Başvurarak, girişerek Sebep tutarak TEVESSÜM Bir şeyin işaretlerine bakarak iyice anlamak TEVEŞŞİ Saç ve sakalı kır olmak, alacalanmak TEVEŞŞUH (C: Teveşşuhât) Süslenme, takıp takıştırma * Kadın gerdanlığını takma TEVETTÜR Gerginleşme, gerilme TEVETTÜR-Ü A´SAB Sinirlerin gerilmesi, sinirlenme (Bak: Tevtir) TEVETTÜR-Ü HABL İpin gerilmesi TEVE´UR Bir şeyin güçlenerek halli ve yenilmesi müşkil olması * Bir hususta çetin zorlukla karşılaşmak * Konuşanın çapraşık söylemesinden ve anlaşılmadığından dolayı, dinleyenin hayrette kalması TEVEYYÜL (C: Teveyyülât) Vâveylâ etme Çığlık koparma TEVEZZUG Hareket etmek TEVEZZÜ´ Yer tutma * Dağılma Bölünme, taksim olunma TEVEZZÜF Kabuğunu soymak TEVEZZÜF Sallanmak * Evmek, acele etmek TEVEZZÜL Kesilmek TEVFİK Uygun düşürme * Uydurma Muvafık kılma * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi TEVFİK-İ HAREKET Bir şeyin olmasına ve bir nizamın icablarına uygun düşen hareket TEVFİK-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk´ın insanı doğru yola lütfu ile sevketmesi(Ey evliyâ-i umur! Tevfik isterseniz kavanin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz Yoksa tevfiksizlikle cevab-ı red alacaksınız H) TEVFİKAN Uygun olarak Uyarak TEVFİR Artırma, çoğaltma * Bir kimsenin hakkını tam olarak verme TEVFİYE Tamam vermek TEVFİZ Evdirmek, acele ettirmek TEVGİR (Mübalağa ile) Sıcaklatmak TEVHİD Birleme Bir Allah´tan başka İlâh olmadığına inanma Lâ ilahe illallah sözünü tekrarlama Her yerde ve her şeyde Allah´tan başkasının te´sir hâkimiyeti olmadığını anlamak, bilmek ve bilerek yaşamak * Edb: Allah´ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzumeİnsanlar, Allah´ın birliğine inananlar ve birliğine inanmayanlar olarak ikiye ayrılır Allah´a inanmayanlar sözü, aslında Allah´ın birliğine ve sıfatlarına inanmayanlar sözünün kısaltılmış şeklidir Çünkü insanı ve kâinatı kim yaratmıştır Sorusuna inananlar da inanmıyanlar da cevap vermektedir İnanmayanların verdikleri cevaplardan "kendi kendine olmuştur" sözü hem mantıksızlık, hem de varlığı bir ilâh gibi tasavvur ettiklerinden kâinatta mevcut varlıklar kadar ilâh edinmiş olurlar "Muhtelif sebepler ve şartların bir araya gelmesiyle yaratılmıştır" diyenler, sebepleri ilâh olarak kabul etmiş ve kendisine kâinattaki sebeplerin sayısı kadar ilâhlar edinmiş olur "Tabiat yaratmıştır" diyenlere gelince: Tabiattaki varlıklar atomlardan meydana geldiğinden hem atomu bir ilâh yerine koymuş olur ve atomlar sayısınca ilâh edinmiş olur Demek ki Allah´ın birliğine inanmayan inkârcılar, kendi düşüncelerinin ürünü olan ilâhlara tapan putperestlerden başka birşey değildir(Kur´an-ı Mu´ciz-ül Beyan, tevhid ve ferdiyeti pek çok tekrar ile, kuvvetli bir hararetle, yüksek bir halâvetle ders verdiği gibi, bütün enbiyâ ve asfiyâ ve evliyâ en büyük zevklerini ve saadetlerini kelime-i tevhid olan Lâ ilahe illallah´da buluyorlar L)(Arkadaş! Tevhid iki çeşit olur: Birisi âmiyâne tevhiddir ki, -Allah´ın şeriki yok ve bu kâinat Onun mülküdür - der Bu kısım tevhid sahiplerinin fikirce gaflet ve dalâlete düşmeleri korkusu vardır İkincisi hakiki tevhiddir ki, -Allah birdir, mülk onundur, vücud onundur Her şey Onundur der Lâyetezelzel bir itikada sahiptirler Bu kısım tevhid sahipleri her şeyin üstünde Cenab-ı Hakk´ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur Ve bu sâyede huzurî bir tevhid melekesi mâliki olurlar ki, dalâlet ve evhamın taarruzundan kurtulurlar MN)(Tevhid, yalnız tasavvurdan ibaret bir marifet değildir Belki İlm-i Mantık´ta, tasavvura mukabil ve marifet-i tasavvuriyeden çok kıymettar ve bürhanın neticesi olan ve ilim denilen tasdiktir Ve tevhid-i hakiki öyle bir hüküm ve tasdik ve iz´an ve kabuldür ki; her bir şeyle Rabbini bulabilir ve her şeyde Hâlıkına giden bir yolu görür ve hiç bir şey huzuruna mâni olmaz Ş) TEVHİD-İ KIBLE Sadece bir yere müteveccih olmak Bir kıbleden başka kıble kabul etmemek * Mc: Sadece bir üstad kabul etmek TEVHİD-İ ŞUHUD Her nereye bakılırsa Allah´ın birliğini anlamak, hissetmek * Görüş birliği TEVHİDEN Birleştirerek, tevhid olarak TEVHİD SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 112 Suresidir İhlâs Suresi gibi çok isimleri de vardır (Bak: İhlâs Suresi) TEVHİF Sopa ile vurmak TEVHİM (C: Tevhimât) (Vehm den) Vehme düşürme Vehimlendirme TEVHİM Bir nesneye gönül vermek * Hâmile olmak ricâsını etmek TEVHİN (Vehn den) Zayıf kılmak, zâfiyete duçâr eylemek veya edilmek * Zayıfa nisbet etmek veya edilmek TEVHİŞ Ürkütme, kaçırma, korkutma TEVHİŞÂT (Tevhiş C) Ürküp kaçmasına sebep olmalar, ürkütmeler TEVHİYE Acele etmek TE´VİB Tesbih etmek * Sabahtan akşama kadar seyretmek TE´VİD Eğriltme TEV´İD (C: Tev´idât) Sözle korkutma TE´VİL (Tef´il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca´ etmek Döndürmek Te´vil kelimesi, bazı müfessirlere göre, rücu´ mânasına olan "Evl: " den alınmıştır Müfessirlerce: Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca´ ile beyan etmektir Bazılarınca da (Evvel: ) lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sarf ve irca´ eylemektir Bazılarınca da hükümet ve siyaset mânasına olan (İyalet: ) den alınmıştır ki, te´vil eden kimse, zihin ve fikrini kelâmdaki sırrın tetebbuuna taslit etmekten ibarettir ki, kelimeden maksud olan mâna zâhir ve söyleyenin muradı aşikâr ola Tefsir ve te´vil beynindeki fark ise: Tefsir: Nüzul-ü âyetin sebebinden bahs ve lügat cihetinden kelâmın mevzuuna müteallik maddeye mübâşerettir Te´vil ise: Âyetlerin sırlarını ve istar-ı kelimatı (kelimeler perdesini ve zarını) inceden inceye araştırmak ve âyetin mâna ihtimâllerinin birini tâyin etmekten ibarettir ki, muhtelif vecihlere muhtemel olan âyetler olur Kur´anın anlaşılmasında birinci mertebe tenzil, ikinci mertebe te´vildirTe´vil, bundan başka "rüya tâbir etmek" mânasına gelir ve "hoş kokulu bir nebat" adıdır (Kamus Tercemesi) TE´VİLÂT (Te´vil C) Te´viller Zâhiren yakın mâna ve delil nakletmek sebebiyle başka mâna vermeler TE´VİM Tâzim etmek, hürmet etmek TE´VİYE Haz duyup "oh" demek TEVKÂF (Ev) damlamak TEVKIYE Çok sakınmak TEVKİ´ Alâmet, işaret, belirti, nişan * Sultan * Kılıca nakış yapmak TEVKİD Ateş tutuşturma TEVKİD Sağlamlaştırma TEVKİF Alıkoyma, tutma Hapis olarak bekletme Vakfetme * Arafatta mevkaf olan yerde durdurmak * Bir kimsenin koluna bilezik takmak TEVKİFHÂNE Hapishane TEVKİL Kendine birisini vekil etmek Vekil tâyin etmek TEVKİM Zelil etmek * Katletmek, öldürmek * Hıfzetmek, korumak TEVKİT Vakit tayin etmek Vakitlendirmek TEVKİR Tazim Hürmetle anmak İhtiram etmek TEVKİR Bina için yemek pişirip yedirmek Ziyafet vermek TEVKİS Küçük odun parçalarını ateşe atmak TEVKİŞ Tahrik etmek TEVKİT Hurmanın kararmaya başlaması TEVLA´ Eğrilik TEVLE Sihir, efsun TEVLİ´ Bir nesneye beyaz noktalar yapmak TEVLİD Çocuğu doğarken almak Doğurmak Doğurtmak * Mc: Sebep olmak, vücuda getirmek * Beslemek Terbiye etmek TEVLİDÂT (Tevlid C) Meydana getirmeler, sebep olmalar * Doğurmalar, doğurulmalar; doğurtmalar TEVLİH Şaşırtma Sersemleştirme TEVLİYET Bir vakfın işlerine bakma vazifesi Mütevellilik * Yüz çevirme, yüz döndürme * Fık: Sâhib olunan malı peşin değeri ile başkasına tevcih etme TEVR (C: Etvâr) Ağzı büyük gönden olan bardak * Su bardağı Abdest ibriği TEVRAT Hz Musâ Aleyhisselâm´a nâzil olan kitab-ı mukaddesin nâm-ı celili (Hakiki Tevrat, Kur´an-ı Kerim ile barışıktır Şimdiki ise, çok yerleri değiştirilmiş, tahrif edilmiştir Bu kitabın aslından az bir şey kalmıştır Aklı başında ve İslâmiyeti, Kur´an-ı Kerim´i tetkik eden Yahudiler de hidayeti seçmişler ve müslüman olmuşlardır) TEVREB (TEVÂRİB) Toprak TEVRİB Bir nesnenin uzunluğuyla eni arası TEVRİD Gülgün etmek * Ağacın çiçek vermesi TEVRİH Bir hâdisenin veya konuşmanın tarihini yazmak Vakit bildirmek TEVRİK Davarın üstüne oturmak TEVRİK Ağacın yapraklanması TEVRİM Gazaba getirme, öfkelendirme * Verem etme, verem edilme * Bedenin azâsını şişirip kabartmak TEVRİS Vâris kılmak, mirâs bırakmak Malının faydasını birisine âid kılmak * Ateşi yakmak, alevlendirmek için tahrik etmek (LR) TEVRİS Zaferana benzer bir ot TEVRİŞ Kandırmak TEVRİT Tehlikeye düşürme, vartaya düşürme TEVRİYE Örtüp gizlemek * Sözünü veya bir haberi izah etmeyip gizlemek * Edb: Birkaç mânası olan bir kelimenin en uzak mânasını kasdetmek TEVSEN f Azgın, başı sert at * Mc: Dikbaşlı adam TEVSİ´ Genişletme Bollaştırma TEVSİB Sıçratmak * Yastık dikmek TEVSİD Yastığa dayandırma * Dayatma, dayandırma TEVSİH (Vesah dan) Kirletme, murdarlama, pisletme * Paslandırma TEVSİK Vesikalandırmak Vesikalamak Sağlamlaştırmak Yazılı hale koymak * Bir kimse hakkında -bu emindir, mutemeddir- demek TEVSİM Hacıların hac zamanı toplanmaları * Dağlamak sureti ile ten üzerine işaret koyma, döğme yapma * İsimlendirme, ad verme TEVSİR Yumuşak etmek, yumuşatmak TEVSİT Birini araya koyma Ortaya koyma Vâsıta etme TEVŞİ´ Süsleme TEVŞİH (Vişah dan) (C: Tevşihât) Süslü elbise giydirme Süsleme veya süslendirme * Kur´ân-ı Kerimi usul ve kaidelerine göre okuma * Bir kimseye mücevher gerdanlık takmak * Ist: Bir eseri, büyük bir adamın adıyla süsleme Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitap yazarlar, kitabın baş tarafında onların adını zikrederler, bunu yapmakla da eseri süslemiş olurlardı * Boyun bağı * Urgan ve sicim asmak TEVŞİM (C: Tevşimât) (Veşm den) Bedene döğme yapma İğne ile yazı yazma veya şekil yapma TEVŞİYE Koğuculukta mübâlağa etmek Dedikoduculukta mübâlağa yapmak TEVTİD Kazık kakma TEVTİNE Yumuşak etmek, yumuşatmak TEVTİR Yay gibi germek Yaya kiriş germe TEVV Tek TEVVAB (Tevbe den) Tevbe edenlerin tevbesini kabul eden Allah (CC) * Çok tevbe eden TEVZİ´ Dağıtmak Herkesin hisselerini ayırıp vermek Pay ederek dağıtmak TEVZİÂT (Tevzi´ C) Tevziler, dağıtmalar * Herkese payını vermeler TEVZİG Depretmek, hareket ettirmek TEVZİN Tartmak Ölçülü hâle koymak * Zihinde düşünüp kararlı hâle koymak* |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #40 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TEY´ Kusmak * Yere akmak TEYAKKUN İyiden iyiye araştırıp şüphesiz tam olarak bilmek * Tam yakınlık hâsıl etmek TEYEKKUNÂT (Teyekkun C) Tam olarak ve iyice bilmeler TEYAKKUZ Uyanık olma * Uykudan kalkma * Göz açıklığı TEYAMÜN Her nesneyi sağından tutmak ve sağından başlamak TEYASÜR Bir nesneyi solundan tutmak TEYBİS Kurutma, kurulama TE´YE Eğlenmek, durmak, oyalanmak TEYEBBÜS (C: Teyebbüsât) Kuruma, kuru olma TEYEFFU´ Yüce olmak, yükselmek TEYEFFÜN Çok yaşamak TEYEMMÜM Kasd * Fık: Su bulunmadığı veya su bulunup da kullanılması mümkün olmadığı takdirde temiz olan toprak cinsinden bir şey ile, abdestsizliği veya gusülsüzlüğü -hadesi- gidermek maksadiyle yapılan bir ameliyedir TEYEMMÜN Uğur sayma Bir şeyle teberrük eylemek Bir şeyi mesut ve uğurlu saymak * Ölüyü kabirde sağ yanına yatırmak * "Ben Yemenliyim" demek TEYEMMÜNEN Uğur sayarak Teyemmün ederek TEYETTÜM Kulluk etmek * Aşkın insanı hor ve zelil etmesi TEYETTÜN İncir yemek TEYESSÜR Kolaylıkla husule gelme * Muvaffakiyet ve başarı ile bitme TEYH (Teyhâ) Şaşkınlık * Hayran olmak * Tekebbürlenmek, gururlanmak TEYHA´ Issız yer TEYHÜR Yar gibi çöküp yığılmış kumluk TE´YİD (C: Te´yidât) Kuvvetlendirme Sağlamlaştırma Metânet verme * Doğrulama, doğru çıkarma Destekleme TE´YİS (Ye´s den) Me´yus etme, ye´se düşürme Umutsuzlaştırma TEYKAN Çok sıçrayan kişi Çok sıçrayan kimse TEYKİN (C: Teykinât) Tam olarak ve iyice bildirme TEYMA´ Sahra, çöl, yaban TEYMİM Teyemmüm ettirme TEYS (C: Tüyüs-Tiyese-Etyâs) Erkek keçi, teke TEYSİR (Yüsr den) Kolaylaştırma Kolaylaştırılma TEYYAR Hazırlanmış * Dalga TEYYAS Teke besleyen ve teke tutan kişi TE´Z Yara * Cenk edip döğüşürken birbirine yakın olup yoldaşını gözetmek TEZABÜH Bir karış miktarı yeri yarmak * Birbirini boğazlamak TEZACÜR Birbirini kandırıp bir iş üzerine ümitlendirme TEZAD İki şeyin birbirine zıt olması Aksilik Terslik * Edb: Mânaca birbirine zıt olan kelimeleri bir arada toplamak TEZADD-I TÂBİ´ Sonradan gelenin, tâbi olanın zıt olması Tâbi olanın zıt oluşu TEZA´FUR Elbiseye ve gövdesine za´ferân sürmek TEZAFÜR Birbirine yardımcı olma * Bir yere toplanma TEZAGGUM Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak TEZAHHUL Irak olmak, uzaklaşmak TEZAHHÜR Arkalanmak TEZAHÜF Muharebede iki taraf askerlerinin karşılaşıp çatışması TEZAHÜM Birbirine sıkıntı vermek Halk kalabalık edip birbirine sıkıntı vermek TEZAHÜR Meydana çıkma, belirme, görünme Gösteriş * Birbirini korumak, birbirine arka olmak * Arkalaşmak; yâni birbirine yardım etmek * Avretine zıhar etmek, yani zevcesinin arkasını validesinin arkasına teşbih ederek "zuhruki kezuhri ümmî" demek TEZAHÜRÂT (Tezahür C) Görünüşler Gösterişler Gösteriş için toplanmak TEZAHZUH Uzak olmak TEZAKİR (Tezkire C) Tezkereler TEZAKKUF Bir şeyi sür´atle alıp yemek TEZAKKUM Lokma lokma etmek * Kaymak ile hurmayı karıştırıp yemek (O taama "zekkum" derler) TEZAKÜR Birbirini zikretmek TEZALLÜM Birisinin zulmünden şikâyet etme (Bak: Tazallüm) TEZALÜM Zulm edişmek TEZAMÜR Birbirini kandırmak TEZARÜF Zarif olmak isteme TEZAUF (Zı´f dan) Kat kat olmak, bir misli artmak İki kat olmak TEZA´UM Yalan olmak TEZAVÜL Bir şeyi ortaya çıkarma, bir şeyi meydana getirme TEZAVÜR (C: Tezâvürat) Birbirini ziyâret etme, gidip görme * Vazgeçme, yoldan çıkma, udul etmek * Eğilip meyletme TEZAYUG Meyledişmek, haktan dönmek TEZAYUK Sıkışma TEZAYÜD (Ziyadet den) Ziyadeleşme, artma, çoğalma * Söz ve sair şeyleri tekellüfle çoğaltma TEZAYÜDÂT (Tezayüd C) Artmalar, ziyadeleşmeler, çoğalmalar TEZAYÜL Ayrılmak TEZA´ZU´ Mâni olma, önleme, engel olma TEZBİB Bir şeyin içine kuru üzüm koyma * Yaş meyveyi kurutma TEZBİH Çok boğazlatmak TEZBİL (Toprağı) gübreleme TEZBİR (C: Tezbirât) (Zebr den) Yazma veya yazılma * Bez kenarına saçak yapmak TEZCİYE Az nesne TEZEBBU´ Kişinin hulku yaramaz olmak, kötü huylu olmak TEZEBBÜD Köpürme, köpüklenme Kaymaklanma, kaymak bağlama TEZEBZÜB Karışıklık Mütereddit olmak Kararsızlık TEZECCÜC (Kaş) İnce olmak TEZEHHUK Bâtıl olmak * Helâk olmak, mahvolmak TEZEHHUR Denizin köpürüp taşması TEZEHHÜD Kendini dindar göstermek Sun´i surette dindar olmak * Dünyevî ve nefsanî şeylerden elini çekmek, ibadet etmek TEZEHHÜR (C: Tezehhürat) Çiçeklenme * Yıldıramak, parlamak TEZEKKİ Mânevi temizlenme Ahlâken yükselme * Zekât verme TEZEKKÜR Unuttuktan sonra hatıra getirmek Zikretmek * Bir şeyi ders gibi tekrar ile ezbere almak * Birkaç kişi toplanıp iş üzerine görüşmek TEZEKKÜRÂT (Tezekkür C) Tezekkürler TEZELLUK Kayma, sürçme TEZELLUK Dayanmak TEZELLÜL Zillete katlanmak Aşağılanmak Alçalmak Hor ve hakir olmak Kendini alçak tutmak TEZELLÜLÂT (Tezellül C) Alçalmalar, küçülmeler, zillete katlanmalar TEZELZÜL Sarsıntı * Sarsılma, deprenme TEZELZÜLÎ Sarsıntı ile alâkalı Sarsıntı nev´inhden TEZEMMÜL Bürünmek Sarılmak Örtünmek (Bak: Müzzemmil) TEZEMMÜM Kişi kendi üzerine hak lâzım kılmak * Ahd ü eman etmek * Arlanmak Utanıp çekinmek TEZEMMÜN Sür´atle gitmek TEZEMMÜR Savaşmak TEZEMRÜM Çağrışmak TEZENBÜR Kibirlenme TEZENDUK Zındıklaşma Hak yolundan dönme Kâfir olmak TEZENNÜB Kuyruk sallandırmak TEZENNÜR Zünnar kuşanmak TEZERRİ Üstüne binmek TEZERRU´ Elle tartmak Bir nesneyi kolla oranlamak * Yemeği çok yemek * Çok konuşmak TEZERRUK Ayrılmak, dağılmak TEZEVVUK (C: Tezevvukat) (Zevk den) Tad alma, zevk alma Tatma TEZEVVÜC (C: Tezevvücât) (Zevc den) Evlenme, kadın eş alma, zevce edinme TEZEVVÜCÂT (Tezevvüc C) Evlenmeler, zevce edinmeler TEZEVVÜD Azıklanma Yanına yiyecek alma TEZEYYUG Haktan ayrılmak * Kadının süslenip dışarı çıkması TEZEYYÜB Ağzının köpüğü kenarına yığılmak * Yaş üzümün kuruması TEZEYYÜD Ziyadeleşme, çoğalma, artma * Tekellüfle sözü uzatma TEZEYYÜN Süslenme Bezenme TEZEYYÜN-ÜL EZHÂR Çiçeklerin tezeyyünü, ziynetlenmeleri TEZEYYÜNÂT (Tezeyyün C) Süslenmeler, ziynetlenmeler TEZE´ZÜ´ Kendini hor göstermek TEZFİF Hazırlamak * Katli sür´atlendirmek TEZFİT Ziftleme, zift sürme TEZGÂH f Dokuma âleti * Ticaret masası İş yeri TEZHİB (Zeheb den) (C: Tezhibât) Yaldızlama işi, yaldızlama sanatı * Süsleme * Altın sürme * Dişlere altın dolgu yapma, çürümüş dişleri altınla doldurma TE´ZİN Ezan okutma * Bağırıp ilân etme TE´ZİYE Eziyet etme, cefa çektirme TEZKÂR (Tizkâr) Zikretme, hatırlatma, anma, yâdolunma TEZKERE (Tezkire) Pusula * Herhangi bir iş için izin verildiğini bildirmek üzere alınan resmî vesika * Bazı meslek sahipleri için yazılan, o şahsın şahsî ve meslekî durumu hakkında bilgi Biyografi TEZKİK Davarın derisini hilâf-ı âdet üzerine başı tarafından yüzmek TEZKİN Teşbih etmek, benzetmek TEZKİR Hatırlatma * Vazifeyi veya Cenab-ı Hakk´ın emirlerini hatırlatma Vaaz ve nasihat etme Tenbih ve ikaz etme * Gr: Bir kelimeyi müzekker kılmak TEZKİR-İ MÜSELLEMÂT Müsellematı, hakikat olduğu aşikâr bilinen şeyleri, hususları hatırlatmak, tekrar etmek(Talim-i nazariyattan ziyade tezkir-i müsellemâta ihtiyaç var S) TEZKİRE (Bak: Tezkere) TEZKİT Doldurmak TEZKİYE Tamam etmek * Boğazlamak * İhtiyarlamak * Ref´etmek (Lügatta zebhetmek, yani boğazlamak mânasınadır Bu maddenin aslı, lügatta bir tamamlanmak mânasıyla beyan olunuyor Nitekim ateşin parlamasına "zeku-zekâ-zekâ´" denilir ki, tamam iştial etmektir Kezâlik fehme "zekâ" denilir ki, tamam-ı fehim demektir Sonra sinnin "yaşın" kemâline zekâ denilir ki, şebabın nihayetine gelip tamam olması demektir İşte hayvanı boğazlamak da kanını akıtarak ve hararet-i gariziyesini teskin ederek olduğundan zekâ ve zekât tesmiye olunmuştur İşte kelimenin lügat mânası ve esası budur) (ET) TEZKİYE Doğruluğuna şehadet etmek * Zekât vermek * Zekât almak * Pak ve temiz etmek * Övmek, medhetmek * Birisinin durumu hakkında soruşturmak TEZKİYE-İ NEFS Nefsini temiz bilmek Kusuru üzerine almamak Nefsini kusursuz addetmek * Nefsi kötü şeylerden temizlemek, hayra yöneltmek TEZLİK (C: Tezlikât) Sürçtürme, kaydırma * Başın saçını yolmak TEZLİK Keskin yapmak * Dayandırmak TEZLİL Birisini tahkir etme, aşağılatma Zelil ve hakir bulma TEZLİM Beraber etmek * Yumuşatmak * Değirmen döndürmek TEZMİL Gizlemek Bir şeyi elbiseye sarmak Esvaba sarınıp bürünmek * Örtü TEZMİM Yular takma TEZMİM Zemmetmek TEZNİB Bir şeye ilâve, ek, zeyl takma, yazmak Zeyl ve ilâve Kuyruk takmak TEZNİBÂT (Teznib C) İlâveler, eklemeler Ekler TEZNİD Çakmakla ateş yakma * Başını devamlı önüne eğdirmek TEZNİE Darılmak TEZNİM Nişan ettirmek, işaretlendirmek TEZNİYE Zinaya mensup etmek TEZNUB Kuyruğu tarafından olmaya başlayan hurma salkımı * Tülbendin aşağı sarkan tarafı TEZRİ´ Öksürme * Genirmek TEZRİB Keskinletmek TEZRİCE (C: Tüzrüc-Tezâric) Sülün kuşu TEZRİF Çoğaltmak TEZRİYE Savurmak * Koyunun yününü kırkıp arkasında bir miktarını bırakmak * Zelil etmek, kepâze yapmak TEZVİ´ Korkutmak TEZVİB (C: Tezvibât) Eritme, eritilme TEZVİC Nikâhla bir kadını aldırmak Birbirine eş yapmak Evlendirmek TEZVİD Yol azığı hazırlama TEZVİD Sürmek * Reddetmek TEZVİK (Zevk den) Tattırma, zevk aldırma TEZVİK Süslemek, tezyin etmek TEZVİR Söze yalan karıştırma Yalan söze ziynet verme * Şahidin şehadetini iptal etme * Kendini ziyaret edene ikram etme TEZVİREN Tezvir yoluyla TEZYİD Artırma, çoğaltma, fazlalaştırma TEZYİD-İ GAYRET Gayreti artırma TEZYİDÂT (Tezyid C) Artırmalar, çoğaltmalar, ziyadeleştirmeler TEZYİF Çürütmek Küçük düşürmek Eğlenmek, alaya almak * Bir şeyin dışını tezyin ve tanzim edip, içini fena yapmak Kötü ayar etmek * Tahkir etmek TEZYİL Eklemek Uzatmak Altına ilâve etmek Zeyl yapmak TEZYİL Ayırmak TEZYİN Süslemek Bezemek Donatmak TEZYİNÂT Süsler Ziynetler TEZYİNÂT-I LAFZİYYE (Muhassınat-ı lafziyye de denir İlm-i Bediin iki bölümünden ikinci bölümüdür ) Kelâmın lafzında olan ve göze hitab eden edebî san´atlar Cinas, seci´ gibi |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #41 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TI Arabçada "" harfi (Tâ) da denir TIB (Bak: Tıbb) TIB´ Gölge TIB´ (C: Atbâ) Nehir TIBA´ Tabiat Yaradılış * Tabiatlar Yaradılışlar TIBAA(T) Kitap ve saire basma işi * Kılıç yapma san´atı TIBAK Uyma, uygunluk * Tabakalar Katlar * Birbirine uygun olan şey * Bir şeyi diğerine uydurup müsavi ve münasib kılmak TIBALE Deve boynuna asılan büyük çan * Davulculuk TIBB Tabiblik, doktorluk * Her şeyi gereği gibi bilmek * Rıfk Suhulet * İrade * Hastayı ilâçlarla tedaviye çalışmak * Şan * Şehvet( $Kur´an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm´ın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder Öyle de, şu elindeki san´at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbaniye, remzen tergib ediyor İşte şu âyet işaret ediyor ki: "En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî-Adem! Me´yus olmayınız Her dert, -ne olursa olsun- dermanı mümkündür Arayınız, bulunuz Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür " Cenab-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor ki: "Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim Biri, mânevi dertlerin dermanı; biri de, maddi dertlerin ilâcı İşte ölmüş kalbler nur-u hidayetle diriliyor Ölmüş gibi hastalar dahi, O´nun nefesiyle ve ilâciyle şifa buluyor Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine deva bulabilirsin Çalış, bul! Elbette ararsan bulursun" İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor S) TIBBEN Tıp cihetiyle Doktorlukça TIBBÎ Hekimliğe ait Doktorlukla alâkalı * Hekimce TIBBİYE Tıp mektebi Tıp fakültesi TIBBE (C: Tıbeb) Bir parça uzun bez TIBK Aynısı, tıpkısı, tam aslı, tam kendisi TIBL (TABL) (C: Tubul-Atbal) Davul TIBS Kurt, zi´b TIFL Küçük çocuk * Her şeyin cüz ve parçası * Batmaya yakın güneş * Kıvılcım TIFL-I NEV-RESİDE f Yeni yetişmiş çocuk TIFL-I NEV-ZÂD Yeni doğmuş çocuk TIFLÂNE f Çocukçasına, çocuk gibi Çocuğa yakışır surette TIFLİYYET Çocukluk Çocuk hâli TIGA Yüksek sesle gülme TIHAL Dalak TIHANE At değirmeni TIHL Hiddetli adam * Dalağı büyük adam TIHMAR Doldurmak TIHN Un TIHS Asıl * Göz karanlığı TIKDE Asmacık adı verilen ufacık taneler TIKNAZ Kısa boylu ve şişman, toplu TIKNEFES Zor nefes alan Rahat nefes alamayan TIKSAR Halka biçiminde taç * Kaınların boyunlarına yaptıkları bağ TIKTIKA (Bak: Taktaka) TILA´ Sürülecek şey Sürülecek merhem, yağ veya ilâç * Madeni parlatmakta kullanılan sıvı yaldız * Cilâ verecek boya * Diş sarılığı * Üzüm suyundan kaynatmak sebebiyle üçte birinden azı giden şarap TILA´ Üzerinde güneş doğan yer TILA (C: Talyân) Küçük kuzu ve oğlak * Mahpus kimse * Diş sarılığı TILAB Talep etmek, istemek TILBE Talep olunmuş, istenmiş, matlub TILH (TALİH) (C: Tılâh-Talâyıh) Zayıf * Yorulmuş * Geç gelmek TILHAM Fil TILK Helâl nesne * Bükülmüş ip TILMESA Yol bulunmaz otsuz ve susuz korkunç yer * Çok karanlık gece TILS (C: Atlâs) Sahife * Mahvolmuş nesne * Tüyü dökülmüş olan deve uyluğunun derisi * Elbisenin eskimesi TILSIM Herkesin bilip çözemediği gizli şey * Gizli sır Fevkalâde kuvvet ve te´siri hâiz olan şey * Definenin bulunmasına mâni olan mevhum şey TILSIM-I KÂİNAT Kâinatın tılsımı, kâinattaki anlaşılması zor olup herkesin yalnız kendi akliyle bilemeyeceği gizli ve ince hakikatlar TILSIM-I MUĞLAK Anlaşılması zor, kapalı gizli şey * Açılması müşkül olan tılsım, kapalı ve gizli haber TILSIM-I MÜŞKİLKÜŞÂ Açılması ve anlaşılması zor olan İlâhî gizli mânaları, hakikatları açan tılsım TILV Kurt, zi´b TIM Deniz * Deve kuşunun erkeği * Çok mal TIMAH (Tumah - Matmuh) Bir şeye göz dikerek bakmak Haris olmak Hırsla onu istemek TIMIRR Ürkek at * Sıçramaya ve seğirtmeye hazırlanmış at * Seri, çabuk TIML Hırsız TIMLE Zayıf kadın TIMR (C: Etmâr) Eski kaftan * şakrak kuşu TIMRES (Tımrus) Yalancı, kezzab * Leim, alçak kimse TIMTIM Kalın etli, cüsseli adam * Dilinde pelteklik olan, kekeme TINAB (C: Tunub) Kazığa bağlanan çadır ipi TINBAR (Tunbur) Tanbur adı verilen çalgı âleti TINİN (Bak: Tanin) TINNET Çınlama TIP (Bak: Tıbb) TIRAD Kısa mızrak TIRAF Gönden veya sahtiyandan yapılan ev * Cild TIRAK Gitmek TIRAZ Elbiselere nakışla yapılan süs * Sırma ve ipekle işleme * Zinet, süs * Üslup, tarz, tutulan yol * Döviz TIRAZ f " Süsleyen, donatan" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Şükufe-tıraz $ : Çiçek süsleyen TIRAZENDE f Süsleyen, donatan, süsleyici TIRBAL (C: Tarâbil) Büyük taş TIRF Atın iyisi TIRK Kuvvet * Besililik, semizlik TIRM Yağ TIRMESA Karanlık, zulmet TIRRAK Tiryak, ilâç * Afyon TIRRİH Tuzlu balık, sardalya TIRS (C: Etrâs) Kâğıt, sahife TISYAR Arslan * Sivri sinek TIŞE Ufak çocuk TIVAL Uzun olanlar TIVAL-I MUFASSAL Kur´an-ı Kerim´de 49´uncudan 85´inciye kadar olan sureler TIYBE Helâl * Güzel, temiz TIYERE şom ve yaramaz görmek TIYN Çamur Balçık TIYNET Huy Yaradılış TIYRE Darılma, gücenme * Darılan, gücenen TIYSAR Sivrisinek * Arslan TIYYE Niyet, kast Tδ Kırk baş koyun TÎB (C: Etyâb) Güzel koku Güzel kokusu için sürülen şey TİBA´ Birbiri ardınca olmak Peşpeşe bulunmak TİBN (TEBN) Kuru ekin sapı Saman * Yirmi kişiyi doyuran büyük kap TİBNÎ Saman renkli TİBR Altın parçası Altın ve gümüş tozu TİBRAK Bıçak TİBYAN Açık ifade ile beyan etme Açıklama * Meşhur bir Kur´ân tefsirinin adı TÎC (Tâc C) Taçlar TÎCAN (Tâc C) Taçlar TİCANÎ Kuzey Afrikada, hicri 1200 tarihlerinde Ahmed Ticanî adında bir şahıs tarafından kurulan bir tarikattır TİCARET Alım-Satım TİCARETGÂH f Ticaret yapılan yer, ticaret yeri TİCARETHÂNE f Ticaret yeri Ticaret edilen yer TİCARÎ (Ticariyye) Ticaretle ilgili, ticarete ait TİCFAF (C: Tecâfif) Zırh TİCVAL Memleket seyredip dolaşmak, gezmek TİFFAN Her nesnenin vakti TÎG f Kılıç, seyf TÎG-İ BÜRRAN Keskin kılıç TÎG-İ GUŞTİN Etten kılıç * Mc: Dil TÎGBEND f Kılıç kuşanan, kılıç bağlayan TÎGDÂR f Kılıç taşıyan, kılıçlı TÎGZEBAN f Dili kılıç gibi olan Tesirli söz söyleyen TÎGZEN f Güzel kılıç kullanan TÎH (C: Etyâh) Çöl Susuz sahra Sina yarımadasındaki çöl (Musâ (AS) Mısır´dan çıktıktan sonra, kavmiyle beraber kırk sene bu çölde dolaşmıştır) TİH Gülen kimsenin gülerken çıkardığı ses TİL´ Etrafına çok iltifat eden kişi Etrafdakilerle şakalaşan kimse |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #42 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TİL´ABE Oynaşmak TİLAD Köle, hayvan, mülk, mal gibi şeyler * Kendi yanında eskiden beri mevcud olan ve yeni olmuş olan şey TİLAL (Tell C) Kümeler, yığınlar Tepeler TİLAMİZ(E) (Bak: Telâmiz) TİLAVET Okumak Takib etmek, arkasına düşmek TİLAVET-İ KUR´ÂN Kur´an-ı Kerim´i usulüne göre okumak, mânâsını tefekkür etmek TİLHAH Devamlı olarak bir yerde durmak TİLKA´ Taraf, yön, cihet * Hiza * Mülâkat Görüşmek ve buluşmak TİLKA-İ NEFİS Nefis tarafından Nefis cihetinden TİLLE Basamak * Sıradağ TİLLE f İşlenmemiş altın TİLMİZ Çırak Talebe Kalfa TİLMİZÂNE f Talebe gibi Tilmize yakışır surette TİLMİZİYET Talebelik, tilmizlik, öğrencilik TİLTAL Hareket ettirmek TİLTİLE Sabırsız olmak * İşi güç olmak * Hurma çöpünden yapılan bardak TİLV Tâbi TİMAR f Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet * Sipâhiye verilen öşrü alınacak arazi (Bak: Zeâmet) TİMAR-HÂNE f Akıl hastahanesi, tımarhâne TİMLAK Mülayemet etmek, yumuşaklık göstermek * Tereddüt etmek, karar verememek TİMRAD (C: Temârid) Güvercin yuvası TİMSAL Resim, suret, sembol, nümune Tasvir Bir şeyi başka bir şeye benzetmek Heykel(Cam, su, hava, âlem-i misal, ruh, akıl, hayal, zaman vesâire gibi, tecelli-i timsal akislere mahal ve mazhar olan çok şeyler vardır Maddiyat-ı kesifenin timsalleri hem münfasıl, hem ölü hükmündedirler Çünkü asıllarına gayr oldukları gibi, asıllarının hâsiyetlerinden de mahrumdurlar Nurânilerin timsalleri ise, asıllarıyla muttasıl ve asıllarının hâsiyetlerine mâlik ve asıllarına gayr değillerdir Binaenaleyh Cenab-ı Hak, şemsin hararetini hayat, ziyasını şuur, ziyadaki renkleri duygu gibi yapmış olsa idi, senin elindeki âyinede temessül eden şemsin timsali seninle konuşacaktı Çünkü o timsalinde oldukça harareti, ziyası, renkleri olurdu Hararetiyle hayat bulurdu, ziyasiyle şuurlu olurdu Renkleri ile de duygulu olurdu Böyle olduktan sonra, seninle konuşabilirdi Bu sırra binaendir ki, Resul-i Ekrem (ASM) kendisine okunan bütün salâvat-ı şerifeye bir anda vâkıf olur MN) TİMŞEK İç mest üstüne vurulan parça, yapılan yama TİMTAM Dilini "te" harfine alıştırmış olan kimse TÎN İncir TÎN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 95 suresinin ismidir Mekkîdir Vettîni Suresi de denir TÎN (C: Etyân) Balçık * Mektup gibi şeyleri mühürlemek TİNAE Mukimlik, ikamet etmeklik Ayakta durmak TİNAVE Müzakereyi terketmek Görüşmeyi bırakmak TİNBAL Kısa, bodur kimse TÎNE (Tıynet) Balçık * Hilkat, yaratılış TİNNÎN Büyük yılan, ejder, ejderha * Koz: Gökte yedi burc boyunca uzanan hafif beyazlık * Ejderha burcu Semânın şimal yarım küresinde Küçük Ayı burcunu etrafından saran, kıvrılıp bir yıldız dörtgeni ile nihayet bulan bir burç TİNNÎN-İ FELEK Saman yolu, hacılar yolu Gökteki husuf ve küsuf mevkileri olan iki düğüm TİNNÎNEYN İki yılan Mc: İki yılana benzetilen güneş ve ayın medârının farazî kavisleri(Derecât-ı şemsiye medarı olan "mıntıkat-ül büruc" tabir ettikleri daire-yi azime, menazil-i Kameriyenin medarı bulunan mâil-i Kamer dairesi, birbiri üstüne geçmekle o iki daire, her birisi iki kavis şeklini vermiş O iki kavise Felekiyyun uleması lâtif bir teşbih ile büyük iki yılan nâmı olan tinnîneyn namını vermişler L) TİNNÜ Beraberlik, eşitlik TİP t Benzerlerinin ana vasıfları kendinde görülen ideal örnek, misal TİPİK t Nümune, örnek olarak Benzer TİR f Ok TİR´ABE Deve hörgücünün bir miktarı TİR´ABE Deve hörgücü TİRAMOLA İtl Halat çekme TİRASE (Türs C) Ask: Kalkanlar TİRAŞ f Tıraş * Üst taraftan yontarak düzelten * Üst taraftan düz olarak yontma TİRAŞİDE f Tıraş olmuş, tıraş edilmiş * Yontulmuş, düzleştirilmiş TİRB (C: Tirâb-Etrâb) Anasından saçlı ve dişli doğan oğlan * Yaşta diğerine eşit olan nesne * Lezzet TİRBAN (Türâb C) Topraklar TİRDAN f Ok mahfazası, sadak TİRE f Karanlık Bulanık TİREDİL f Fena kalbli, kalbi kara TİREGÎ f Karalık Bulanıklık TİREGUN f Bulanık renkli, kara renkli Rengi bulanık TİRENDAZ f Ok atan, okçu TİREŞEB f Karanlık gece TİRERE´Y (Tire-re´y) f Tedbirsiz TİRHAL Yola çıkma, göç etme TİRKEŞ f Okluk, ok kabı, sadak TİRMİZÎ (Bak: Kütüb-ü Sitte) TİRYAK Panzehir Zehirlenme veya hastalıklardan hemen şifâ bulmağa vesile olan ilâç TİRYAKİ Afyon kullanmağa alışmış, afyonkeş * Keyif verici şeyler kullanmağa alışık olan * Mc: Huysuz, aksi, titiz TİS´A Dokuz 9 TİS´A MİE Dokuz yüz 900 TİSHAN (C: Tesâhin) Çizme TİS´ÛN (Tis´în) Doksan, 90 TÎŞ şiddet * Hafiflik TÎŞE f Muharebede kullanılan başı sivri ve keskin balta, keser TİŞRAB Şarap içmek TİYAKA Cimaa pek ziyade düşkün olmak * Şehvetin galip olması TİYATRO yun Dram, komedi ve sair piyeslerin temsil edildiği yer * Sahneye konulan oyun ve bu gibi temsilleri oynama san´atı(İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid´aları birer câzibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafında toplar, sersem eder Ş) (Bak: Roman) TİYESE (Teys C) Erkek keçiler, tekeler TİYFAK Helâk olmak, mahvolmak TİYNET (Bak: Tıynet) TİZ f Keskin * Çabuk, tez * Sık TİZ-ÂB f Kezzap TİZ-ÇEŞM f Gözü keskin TİZ-DEST f Çabuk iş gören, eline çabuk TİZÎ f Çabukluk, tezlik * Keskinlik * Sıklık TİZNA f Kılıç, bıçak gibi şeylerin keskin olan ağız tarafı TİZ-PÂ(Y) f Tez, süratli, ayağına çabuk TİZ-PER f Hızlı ve çabuk uçan TİZ-REFTÂR (Tiz-rev) f Çabuk yürüyüşlü, acele ile giden TİZ-REV (Bak: Tiz-reftar) TOKAT Kale içi, siper, ahır, ağıl El içi gibi yer * Dere arası olan hayvan mer´ası * El içiyle vurulan sille TOLGA Başlık, miğfer nevilerinden birinin adıdır TONAJ Bir vasıtanın iç hacmine göre taşıma kapasitesi TOPUZ t Ucu top şeklinde sopadan ibâret eski silâh * Top şeklinde toplanmış saç * Kısa ve tıknaz kimse TÖHEM (Töhmet C) Suçlar, töhmetler, kabahatler TÖHMET Birisine isnad edilen, fakat kat´iyyetle işleyip işlemediği belirsiz olan suç, kabahat * İtham altında olma TÖHMETLENDİRMEK Suç isnad etmek TÖVBE (Bak: Tevbe) TRAJ Fr Basılan gazete veya mecmuanın baskı sayısı TRAJEDİ yun Fâcia Mevzuunu efsanelerden veya tarihî hâdiselerden alan, seyirciler üzerinde merhamet veya dehşet hissi uyandıran sahne eseri |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #43 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TU f Sen TU(Y) f Katmer, kat TUAM (Tu´me C) Azıklar, yiyecek şeyler * Çeşniler, tadlar TUB Kiremit * Tuğla TUBA Ne hoş Ne iyi Her şeyin iyisi ve efdali * İyilik, güzellik Baht * Cennette bulunan ve kökü göklerde dalları aşağıda olan ağaç ismi * Çok berrak ve saf olan * Saâdet Hayır Devlet TUBA-İ HİLKAT Hilkat ağacı, hilkat tubası Kâinat, teşbih yapılarak tuba ağacına benzetilmiştir(Tuba-i hilkatten semavat şıkkına hep kehkeşan ağsanınaBir Cemil-i Zülcelâl´in dest-i hikmetiyle takılmış pek güzel meyveleriz biz M) TUBAHA Çömlek * Ağızdan çıkan köpük TUBAL Kızmış bakırdan ve kızmış demirden çekiçle vurulduğunda kopup dökülen parça TUBALE (C: Tubâlât) Dişi koyun TUBA LE-KE Ne mutlu sana, devlet ve saadet sana Tuba sana TUB´AN Mühür mumuTUBERTU : (Tu-ber-tu) Kat kat TUBU Bir nevi kene TUBUL (Tabl C) DavullarTUDE : f Yığın, küme TUDE-BE-TUDE Yığın yığın Küme küme TUF f Yankı Akseden ses Aks-i sada TUFA Sihir, efsun TUFAHE (TAFÂHE) Çömlek * Her ne olursa olsun ağzına alan köpek * Her nesnenin üzerine gelen TUFAN Çok şiddetli ve her tarafı kaplayan yağmur * Nuh Peygamber (AS) zamanındaki büyük su baskını hâdisesi (Hz Nuh´un (AS) Cenab-ı Hak´tan aldığı emri kavmine tebliğ etmesi neticesinde kavminin ekserisi hürmetsizlik ve dinlememezlik yaptıklarından ve zulme başladıklarından, Cenab-ı Hakk´ın izni ile devamlı ve şiddetli yağmurla büyük su baskını oluyor ve Nuh Peygamber (AS) bir gemi yaparak, kendisine iman edenlerle ve her sınıf canlı mahluktan birer çift alarak su üzerine çıkıyor ve zâlimler suya gark oluyor, Peygambere itimad ile tâbi olanlar da tufandan kurtuluyor Bu hâdisenin vukuu Kur´anda sâbittir) TUFANZEDE f Tufan görmüş Tufana uğramış TUFAVE Güneş dairesi * Ay ağılı, hâle * Kabile TUFEYLÎ (Davetsiz ziyafete giden Tufeyl adında birisinin ismindendir) Sahte * Dalkavuk Çanak yalayıcı * Başkasının sırtından geçinen Asalak Parazit Fazladan TUFF Tırnak arasında olan kir * Parmakların üstünde olan kir TUFFAH(A) Elma TUFU´ Ateşin sönmesi TUFUH Kap ağız ağıza dolma * Yukarı kalkma * Çabuk geçme TUFUL Güneşin batmağa yaklaşması * (Tıfl C) Çocuklar TUFULÂNE f Çocukçasına TUFULİYYET (Tufulet) Çocukluk Küçüklük Yavru oluş * Ter u tazelik TUFYE Mukul ağacının yaprağı Yılanın arkasındaki hatta teşbih edilir TUGAT (Tâgi C) Tâgiler Azmış ve hak yoldan sapmış olanlar TUGAVE Güneş dairesi * Araptan bir kabile TUGMUS Şeytanın ve cinnin gayet habisi TUGVAN (TUĞYÂN) Haddinden tecavüz etmek, haddini aşmak TUGVE Dağ başı * Yüksek mekân TUGYAN Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek Azgınlık, taşkınlık Taşkın mizaçlılık * Kan galebe etmesi hali * Resmî devlet kuvvetlerine karşı durmak * Su baskını TUGYE Dağ başı * Yüksek mekân TUH Helâk olmak * Berbad olmak (Hakaret için söylenilen bir kelimedir) TUHAF (Tuhfe C) Hediyeler * Münâsebetsiz hâl * Eğlenceli, gülünç * Garip iş veya şey * Hoşa giden ve az bulunur şeyler TUHAL Dalak ağrısı TUHARE Taharet ettikleri suyun bakiyyesi TUHFE Turfanda şey * Görülmemiş yeni çıkan Yeni * Hediye, armağan TUHFÎ İyilik etmek TUHLA Kara ile boz arasındaki renk TUHLÜB (C: Tahâlib) Soysop, sülâle TUHM (C: Tühum) Her yerin ve her köyün nihayeti TUHME Mide dolgunluğu Hazımsızlık TUHME Hayvanın burnunun kara olması TUHR Pâklık, temizlik, taharet * Kadınların iki âdet görmeleri arasındaki temizlik hâlleri (Temizlik hâli uzayan, devam eden kadına "Mümtedet-üt tuhur" denir) TUHRA Yufka bulut TUHRUBE (Tahrebe-Tıhrıbe) Bez parçası * Bulut parçası TUHRURE (C: Tahârir) Bulut parçası TUHTUH Kötü ahlâk TUHUHA Hamurun ekşimesi TUHUR (C: Tahârir) Bulut parçası TUHUR Arınıp pâk olmak, temizlenmek TUHUT Hor ve hakir kimse TUHVE Yufka bulut TUHYAN Karlık gibi su soğutacak kap Buzluk, buzdolabı TUHYE Benî Temim kabilesinden bir cemaat TUKA Takva Allah´tan korkmak Havfullah TUKAT Nefsini haramdan ve şüpheli nesnelerden saklamak TUKUS Yaban havucu TUKYE Sakınma TUL Boy * Uzunluk * Ömür ve hayat * Uzamak * Zaman çokluğu * Çokluk, bolluk TUL-U EMEL Bitmeyen istek * Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek (Ey gafil Said! Bil ki: Galat-ı his nev´inden gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fani nefsini de o nazar ile sabit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun Aklını başına al Sen ve hususi dünyan, daimî zeval ve fena darbesine maruzsunuz Senin bu galat-ı hissin ve mağlatan şu misale benzer ki: Bir adam elinde olan âyinesini bir hâne veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa; misali bir hâne, bir şehir, bir bahçe o âyinede görünür Edna bir hareket ve küçük bir tegayyür âyinenin başına gelse, o hayalî hâne ve şehir ve bahçede hercü merc ve karışıklık düşer Hariçteki hakiki hâne, şehir ve bahçenin devam ve bekası sana faide vermez Çünkü senin elindeki âyinedeki hâne ve sana ait şehir ve bahçe, yalnız âyinenin sana verdiği mikyas ve mizan iledir Senin hayatın ve ömrün, âyinedir Senin dünyanın direği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır Her dakikada o hane ve şehir ve bahçenin ölmesi mümkün ve harap olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir vaziyettedir Mâdem öyledir; sen bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme! L) TUL-U ÖMÜR Ömrün uzunluğu Uzun ömür TULEN Uzunlukça Uzunluk cihetinden Boyca TULA Boynun ön tarafı TULA Çok uzun Pek uzun TULAN (Tul den) Uzunluğuna, boyuna TULATILE (Talâtıla) (C: Talâtıl) Hayvanları içeri koymak Bel ağrısı * Zahmet TULGA Kusmak TULHA Boz renk TULHE Azıcık su * Azıcık ot * İyi nesne TULHUM Lezzeti değişmiş olan su TULK Mutlak Bağlı ve kayıtlı olmayan TULL Süt TULLAB (Talebe C) Talebeler TULLAB-I NUR Nur talebeleri, Kur´an şakirtleri TULLEB (Tâlib C) İstekliler, tâlibler, isteyenler TULME (C: Tulum) Ekmek * Havuz dibinde kalan su TULU´ Doğma, doğuş Birden zuhur etme * Hücum etme * Bir şeye vâkıf olup bilme TULUAT (Tulu´ C) Hazırlıksız olarak birden kalbe gelen mânalar, ilhamlar Doğuşlar TULUK (Tuluka) Açık yüzlü ve hâli iyi olmak * Cömert olmak TULYE (C: Tulâ) Boyun önü * Göğüs önü TU´M (Tu´me) Azık, yiyinti, yiyecek şey * Tad, çeşni TUMA´NİNE İtminan Emin olma, inanma, gönlü rahat olma TUMAR (C: Tevâmir) Dürülüp yuvarlak yapılmış şey, tomar TUME Kadınlar topluluğu Avretler cemaati TU´ME (Bak: Tu´m) TUMEA´ (Tâmi´ C) Tamahkârlar TUMRUK Yarasa kuşu TUMRUS Sıcak külde pişmiş ekmek TUMTUMAN Peltek TUMTURAK Söylenişi ahenkli ve parlak olan ibare * Gösteriş, debdebe TUMUH Yüksekteki bir şeye göz dikme, yüksek bir şeye göz dikerek bakma TUMUM Su baskını * Saçını kırkıp tıraş etmek TUMUR Aşağı sıçramak * Doldurmak * Seyahat edip gitmek * Defnetmek, gömmek TUMUS Bir şeyin mahvolması TUNB Nâhiye, cânip, taraf, yön TUNBURANİ (Tunburâni) Tanbur çalan TUNİ f Sefih, alçak, rezil * Külhanbeyi * Hırsız TUNUB (C: Etnâb) Ağaç kökleri * Gövdenin siniri * Süngü eğriliği * Çadır ipleri TUR Dağ * Had ve mikdar TUR-U SİNA (Bak: Sina) TUR SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 52 Suresidir Mekkîdir TURA (Aslı: Tuğra) t Topuz gibi yapılmış mendil, kuşak gibi oyun âleti Kös, davul, trampet gibi şeylere vurmaya mahsus ip veya çomak * Kamçı, örme kırbaç * Demet, bağ, paket (Bak: Turra) TU-RA f Seni, sana, senin TURAB Toprak, toz TURAME Dişte olan kamaşma TURAN Eski İranlılar tarafından Türkistan ve Tataristan taraflarına verilen isimdir Turan, eskidenberi Türklerin oturduğu yerlere denirdi "Türk" ile "Tur" kelimeleri arasındaki benzerlik de bu iki ismin bir asıldan ibaret olduğunu gösteriyor TURBUŞ Takke, külah Başa giyilen örtü Fes TURFANDA Mevsiminden önce yetiştirilen meyve veya sebze TURFE (C: Etrâf) Nâziklik, yumuşaklık * Nimet * Güzel yemek * Zarif, iyi nesne * Üst dudağın ortasında fazlalık olarak yumru et olması (O kişiye "etref" derler TURFE Görülmemiş, tuhaf, yeni şey Şaşılacak şey TURFE-KÂR f Garip şeylerle uğraşan Şaşılacak şeyler yapan TURGUL Çil kuşuna benzer bir kuş TURHAN Rum subaylarından beş bin neferin zâbiti (On bin olsa "patrik" derler) TURKA Bir kere TURMUK Yarasa kuşu TURMUS Zayıf * Kül içinde pişen ekmek TURRA (Tuğra) Mühür Pâdişah damgası Pâdişahın imzası * Kumaşın etrafındaki nişan ve işaret Kumaşta ipekten çevrilen kenar * Herşeyin ucu ve kenarı * Alındaki saç Tura TURS Kuvvet TURSUS (TURSUN) (C: Tarâsis) Kalkan denilen dikenli ot TURŞ f Ekşi, hâmız TURTUBE Akçe TURTUR Uzun boylu ince adam TURU´ Bir yerden bir yere gitmek * Sonradan olmak TURUH Uzun TURUK (Tarîk C) Yollar, tarikler Meslekler Usuller * Aygırlanmak TURUK-U HAFİYYE Gizli tarikler, yollar, tarikatlar Gizli zikir yapan tarikatlar TURUK Geceleyin eve gelmek TURUR Düşürmek TURUŞ f Ekşi TUS Tabiat * Asıl TUSEN f Serkeş ve sert at TUSU´ Dokuz bölükte bir bölük TUŞE f Azık Ölmeyecek kadar yenecek şey TUŞE-İ RÂH Yol azığı, yol yiyeceği TUT f Dut TUTANAK (Bak: Zabıt) TUTİ Dudu kuşu Papağan İşittiği sözleri ezberleyip, insan sesi taklidini yapan ve söyleyen bir kuş TUTİYA Çinko TU´TU Söylerken duraklamak TUTU Çinko TUTUK Örtü, perde, peçe TUUM (Taam C) Taamlar, yemekler * Lezzetler, tadlar, zevkler TUVA Övünmüş, senâ edilmiş şey * Tur-i Sina dağı eteğinde bir vâdinin adı * Örülmüş kuyu TUVAL Uzun TUVAN f Güç, kuvvet TUVAR Evin çevre yanı TUVEYRAT Kuşçuklar, küçük kuşlar TUVEYS Küçük tavus kuşu TUVMAR (C: Tevâmir) Uzun dürülmüş nesne TUVT Lüle ağzına takılan pamuk parçası * Pamuk * Uzun TUVVEL Ayakları uzun olan bir cins su kuşu TUYUF (Tayf C) Korkudan dolayı karanlıkta görünen hayâller * Uykuda iken görünen hayâller TUYUR (Tayr C) Kuşlar TUYUR Birbiri ardınca iade etmek, peşpeşe geri çevirmek Tekrarlamak |
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi |
11-04-2012 | #44 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T HarfiT Harfi TÜBBA´ Hz Muhammed´in (ASM) bi´setten evvel geleceğini haber veren ve şiiri ile imanını ilân eden bir Yemen Meliki * Câhiliyetten evvel Yemen Padişahlarının nâmı * Bir kuş cinsi TÜBBAN Güreşçilerin donu TÜBBET Bir yerin adı (İyi miskler ona nisbet olunup "Misk-i Tübbetî" derler) TÜCAH (Tecâh-Ticâh) Karşı taraf, karşı yön TÜCCAR (Tâcir C) Tacirler, satıcılar Ticaret yapanlar TÜEDE Teenni etmek, acele etmeyip akıllıca davranmak * Mühlet vermek TÜFE Yırtıcı bir canavar * Karakulak denilen canavar * Örtünmüş kadın TÜFENG f Tüfek TÜFENG-ENDÂZ f Tüfek kullanan TÜFENG-HÂNE f Silâh deposu TÜFFAH Elma TÜFL Köpük * Kir, pas * Tükürmek TÜHEM (Töhmet C) Suçlar, töhmetler, kabahatlar TÜKÂH Tekyegâh TÜKLAN Tevekkül etmek TÜKLE İtimat etmek, güvenmek * İşinde âciz olan kimse TÜKME f Düğme TÜKYE Dayanmak, itimad etmek TÜLAVE Borç bakiyyesi * Havâle etmek, başkasına bırakmak TÜLÜNNE Hâcet, ihtiyaç TÜLÜV Tilâvet * Bir kimseye uyup ardınca gitmek TÜNBAN f Don, iç donu TÜNBEK f Darbuka Dümbelek TÜND f Sert, şiddetli, haşin TÜNDBÂD f Sert rüzgâr, kasırga TÜNDÇİHRE f Asık suratlı TÜNDÎ f Sertlik, katılık Hiddet ve şiddet TÜNDMEŞREB f Titiz, sert tabiatlı TÜNDMİZAC f Sert huylu TÜNDREFTAR f Çabuk giden, sert ve süratli giden TÜNDZEBAN f Düzgün konuşan, düzgün söz söyleyen TÜNTE f Eşek arısı TÜNU´ Mukim olmak, ikamet etmek, bir yerde oturmak TÜRA´ (Tür´a C) Kanallar * Suyun taştığı yerler TÜR´A (C: Türa´) Kapı Derece * Bağ ve bostan * Kanal * Suyun taştığı yer Su arkının ağzı TÜRAS Miras mal TÜR´A (C: Türa´ - Türüât) Kanal * Suyun taştığı yer TÜRBAN (Türâb C) Topraklar TÜRBE Mezar üzerine yapılan yapı Mezar Ölmüş büyük zâta mahsus mezar TÜRBEDÂR f Türbe muhafız ve hizmetkârı TÜRK Türkler, Asya´nın en büyük ve en meşhur milleti olup, Turan milletlerindendir Türkler en evvel Sibirya ile Çin arasında olan Altın Dağı taraflarında yaşamışlar ve oradan defalarca güney ve batıya doğru yayılarak Çin´de ve Türkistan memleketlerinde fetihler yapmışlardırTürkler eskiden beri iki şubeye ayrılmış olup; Türkistan´ın doğu tarafında bulunanlar; Uygur; batı tarafındakiler de: Türk ve Türkmen isimleriyle bilinirlerdiPeygamberimizin (ASM) hicretinden 350 sene sonra Tağ Han neslinden olduğu rivayet edilen Türkmen Hükümdarlarından Salur Han, İslâm dinini kabul ederek Kara Han ismini almış ve kavminin de ekserisine İslâm dinini kabul ettirmişti O sıralarda Türk ve Türkmen kavimleri İslâm hilâfet merkezi olan Bağdat´a gidip gelmeğe başlamışlardı Fıtrî cesaret ve kahramanlıkları hasebiyle Abbasi Halifeleri, bunları askerlik hizmetlerine almışlardı Bu sebeple Türkler, Azerbeycan ve Erzurum taraflarına dolmuşlardı Türkler, zamanla kumandanlık ve ümeralığa geçmişler, hükümet işlerini de ellerini almışlardı Bu cihetle bütün İslâm memleketlerinde Türkler büyük bir nüfuz ve iktidara sahip olmuşlardıTürkler, müslümanlığı kabul ettikten sonra lisanlarını Arap hattıyla yazmağa başlamışlardı Şark Türkçesinde, yani Uygur lisanında hayli edebiyat vücuda gelmiş, bir takım şair ve edipler yetişmişti İran´da kurulan Türk Devletleri Farisîyi resmî ve edebî lisan olarak kabul ettikleri halde; Anadolu´da kurulan Selçuklular devrinde resmî lisan Türkçe kabul edilmişti Daha sonraları Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra bu lisan günden güne kesb-i Türkî etmeğe başlamış, hatta Sultan Mehmed Han, Sultan Selim ve Süleyman devirlerinde mükemmel bir Osmanlı Edebiyatı meydana gelmiş ve birçok edip ve şairler yetişmişti(Cây-ı dikkat bir hal: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır Sâir unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir Nerede Türk tâifesi varsa, Müslümandır Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmıyan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi) Halbuki küçük unsurlarda dahi, hem müslim ve hem de gayr-ı müslim varEy Türk Kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş, ondan kabil-i tefrik değil Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin mâzideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş Bu mefâhir; zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği hâlde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefâhiri kalbinden silme! RN)(İşte ey Ehl-i Kur´ân olan şu vatanın evlâdları; Altıyüz sene değil, belki, Abbasiler zamanından beri bin senedir, Kur´ân-ı Hakîm´in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur´ânı ilân etmişsiniz Milliyetinizi, Kur´âna ve İslâmiyet´e kal´a yaptınız Bütün dünyayı susturdunuz, müdhiş tehacümâtı def´ettiniz Tâ $âyetine güzel bir mâsadak oldunuz Şimdi Avrupa´nın ve frenk-meşreb münâfıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!M)(Evvelâ Araplar, kavimden kavime bu hizmeti yapmışlar, daha sonra Emeviye´nin son zamanlarında olduğu gibi bu hizmeti, Arap´tan Acem´e doğru geçmiş; hadis-i şerifin de delâlet ettiği üzere Fars milleti manen ve maddeten İslâmiyete pek büyük hizmetler yapmış, sonra bunlar da aynı hale gelmiş; bu defa da Allah Türkleri göndermiş Arapların, Farslıların, kıymetini bilemeyip zâyi´ ettikleri İslâm devletini ele alarak İstanbul´a ve oradan dünyanın her tarafına yaymışlar Demek ki onlar da bu nimetin kıymetini bilmez, küfr ü küfrâna giderlerse mevkilerini, Allah´ın göndereceği diğer bir kavme terketmeğe mecbur olacaklardır Ve kim bilir vâsi ve alim olan Allah Teâla, kıyamete kadar daha ne kavimler gönderecektir Binaenaleyh, ey mü´minler! Dininizin kıymetini biliniz, hiç bir kavme inhisar kabul etmeyen bu vâsi´ feyz-i hakkı, bu fazl-ı İlâhîyi, bu yüksek hürriyeti bırakıp da başkalarının muvalâtı arkasına düşmeyiniz ET) TÜRKÂN (Türk C) Türkler TÜRKCUŞ f Yarı pişmiş et TÜRKİSTAN f Türklerin anayurdu olan ve Hive, Fergana, Taşkent, Buhara, Semerkant ve Kırgız şehirlerini içine alan büyük bölgeDoğu Türkistan bugün Çin´de, Güney Türkistan ise Afganistan´da, büyük parçası olan Batı Türkistan ise Rusya´da kalmaktadır TÜRKİYYAT Türklerin dil, edebiyat, tarih ve ırki hususiyetlerini tedkik eden ilim TÜRKTAZ f Koşup saldırarak yağma etme * Çapul, çapulcu TÜRKÜ (Aslı: Türkî) Türk halk musikîsi TÜRNUK Sel yolunda arta kalan balçık TÜRR Yapı üstüne çekilen ip TÜRRA´ Kapıcı TÜRRAS Kalkancı TÜRRE (C: Terârih) Bâtıl, herze söz TÜRREHAT (Türrehe C) Saçma sapan sözler TÜRREHE (C: Terârih-Türrehat) Saçma sapan ve mânasız söz TÜRS (C: Etrâs-Tirâs-Türus) Ask: Kalkan TÜRŞÎ Ekşilik * Turşu TÜRÜAT (Tür´a C) Kanallar * Suyun taştığı yerler TÜRÜŞ f Ekşi, hâmız TÜRÜŞ-RU(Y) (C: Türüşruyan) Asık suratlı, ekşi yüzlü TÜS´ Dokuzda bir (1/9) TÜTUK Örtü, perde Çadır |
|