|
|
Konu Araçları |
atatürke, dayanılmaz, hafifliğiahmet, kışlalıkitap, saldırmanın, taner, özeti |
Atatürke Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği-Ahmet Taner Kışlalı-Kitap Özeti |
11-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürke Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği-Ahmet Taner Kışlalı-Kitap ÖzetiAtatürke Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği-Ahmet Taner Kışlalı kitap özeti Kitap genel olarak dört bölümden oluşmaktadır “Kemalizm Üzerine“ adlı bölümde yazarın güncel yazıları ve incelemeleri yer almaktadır “Demokratik Sol-Sosyal Demokrasi Üzerine” adlı bölümde güncel olaylardan yola çıkılarak yazılan yazılar, inceleme niteliği taşıyan yazılar ve yazarın bilim ve siyaset adamları ile yaptığı tartışmalar yer almaktadır “Güneydoğu Sorunu Üzerine” bölümünde, farklı bakış açılarına sahip kişilerle yapılan söyleşilere yer verilmiştir “Kültür, Siyaset ve Ordu Üzerine” başlıklı son bölümde ise güncel olaylardan yola çıkan yazılar bulunuyor 1 KEMALİZM ÜZERİNE Bu bölümde yazar Kemalizm üzerine çeşitli gazetelerde yazdığı köşe yazılarını derlemiştir Bu köşe yazıları genellikle Kemalizme karşı olan grupların yada kişilerin fikirlerine ve eylemlerine cevap verir niteliktedir Bölümün sonunda ise yazar, köşe yazılarından sonra iki incelemesine yer vermiştir, bunlar “Atatürkün Kültür Siyaseti” ve “Kemalist İdeoloji” Birinci bölümde verilen köşe yazılarından bazıları: M Kemale Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği : Aziz Nesin, yıllar önceki bir konuşmamızda şöyle demişti: - Geçmişte Atatürkü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor” Eğer Türkiyede bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemale saldırmanız elbetteki tutarlıdır Mustafa Kemali bilimsel olarak değerlendirmenin yöntemi açık: Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu? Bu ülkede Atatürkü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgıyı yaşadıklarına inanıyorum CHPnin İdeolojisi ve Kemalizm : “Altı oku unutup, sıfırdan başlamadan CHP büyüyemez” diyenler var Kemalizmin altı oku gökten zembille inmedi Laiklik, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik, Fransız Devriminin etkisini taşıyordu; halkçılık, devrimcilik ve devletçilik de Sosyal Devrimin… Ama bu kavramlara verilen içerikler esnekti, tartışılmaz kalıplar değildi Türkiyenin koşullarının ürünüydü ve o koşullara bağlı olarak zamanla değişebiliyordu CHP, 1980de bıraktığı noktada kalırsa Kemalist olmaz; altı oku bırakırsa da CHP olmaz! Kuşkusuz ki Türkiyede hiç kimse Kemalist olmak zorunda değildir Ama CHPde, Kemalizme karşı olanları kendi içinde kabul etmek zorunda hiç değildir!… Kadınsız Demokrasi : Kadınların, yani toplumun yarısını oluşturan bireylerin yaratıcı gücünü, toplumsal ve siyasal yaşamın dışında tutan bir toplum çağdaşlaşabilir mi? Mustafa Kemal, Türk kadınına çağdaş bir konum kazandırma düşüncesini uygulamaya, hem de Kurtuluş Savaşının en umutsuz günlerinde başlamıştır Atatürk “kadın ve erkek” Türk insanına verilecek eğitimin ilkelerinin saptanması amacıyla, ilk öğretmenler kurultayını işte bu ortamda topladı!… Eğer Atatürk olmasaydı, Kemalizme bugün burun kıvıran, cumhuriyeti karalama sevdasına kapılan, “referandumla devrim” yapılabileceğini sanan bazı büyük üstatlar acaba ne ile uğraşıyor olacaktı? Devlet Hayranlığı Edebiyatı : Kemalizmi “devlet hayranlığı”, çağdaş Kemalizm demek olan demokratik solculuğu “çağdaşsızlık” , sınırsız bir özelleştirmeciliği ise “ilericilik” sayan kalemler acaba “cehaletin cesareti” ile mi konuşuyorlar? Yoksa sık yinelenen yalan, giderek kafalarda doğruya dönüşür umudu içindeler mi? Atatürkten 27 Mayıs Anayasasına, Türkiyeye bağımsız ve demokratik kurum anlayışını Kemalistler getirdiler Halk evleri bile oldukça bağımsız ve demokratik bir yapıya sahipti Köy enstitüleri, bugünün yüksek öğretim kurumlarında bile olmayan bir “katılımcı” ortam yaratmıştı Özerkliğin savunucuları, Kemalizmi sürdüren demokratik solcu ve sosyal demokratlar oldular ”Ceberrut devlet” özlemi ile askeri yönetim dönemlerini değerlendirmeye çalışanlar hep Kemalizm karşıtıydılar Bir siyasi partinin başarısı, her şeyden önce toplumsal tabanı ile örgüt yapısı ve ideolojisi arasında tutarlılık olmasına bağlıdır CHPnin geleneksel tabanı “orta sınıf”lardır Kemalizm de öncelikle bu toplum kesimlerinin ideolojisidir Sadece bu tabana dayanmak bile Türkiye solunu bugünkü çıkmazından kurtarır Siyasal dengeleri etkileyen bir konuma getirir Atatürkün sağlığında yaptıklarının bekçiliği ile yetinmenin Kemalizm değil “tutuculuk” olduğunu da unutmamak gerekir!… Kemalist olabilmek için Atatürkün “izinde” değil, “yolunda” olmak gerektiğini bilmek gerekir!… Atatürk Üzerine “Cevherler”!… : Kültür bakanının baş danışmanı olmakla övünen “Zat-ı Muhterem” gene kolları sıvamış… Kemalizmin “sol” ile ilgisi olmadığını; “militarist” bir ideoloji sayılması gerektiğini; ve de “demokrasi” ile uzaktan yakından bağlantısı bulunmadığını kanıtlamak için… Solculuğun bütün dönemler ve bütün toplumlar için geçerli iki “evrensel” ölçütü vardır Toplumsal olanakları artırıcı atılımlardan yana olmak bir… O artan olanaklardan toplumun daha geniş bir kesimini yararlandırmaktan, yani daha hakça bir paylaşımdan yana olmak iki… Bu hedeflere yönelik bütüncül-yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek ise , devrimciliktir… Kemalizm sadece “yeni insan”ı yaratmadı; aynı zamanda “başdöndürücü” bir sanayileşme sürecini de başlattı Demek ki Mustafa Kemal “militarist” bir ideolojinin kurucusu , öyle mi? Hani şu, İttihat Terakkinin 1909daki ünlü Selanik Kongresinde “ Ya üniformanızı bırakın, ya siyaseti” diye haykıran Mustafa Kemal… Ve gelelim Kemalizmde “demokrasi” nin bulunmadığı “cevheri” ne… Acaba şu sözler Atatürke değilde, “özköşk” yazarlarından birisine mi ait: “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir Biz cumhuriyeti kurduk, on yaşını doldururken demokrasinin bütün gereklerini sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır Türkiye Cumhuriyetinde partilerin doğacağına şüphe yoktur Demokrasi maddi refah meselesi değildir” Atatürk Diktatör müydü? : CHP Genel Sekreteri Recep Peker, İtalya gezisinin hemen sonrasında, Atatürkün partisini faşist modele göre yeniden yapılandırmak için bir tasarı hazırladı Herkesin beğenisini kazanan bu tasarı onay için önüne geldiğinde, Mustafa Kemalin gösterdiği tepki ünlüdür: “-İsmet Paşa bu saçmaları herhalde okumadan imzalamış olacak!” Atatürkün yönetiminin, kendinden önceki Osmanlı yönetimine göre çok daha demokratik ve çok daha halkçı olduğu ortadadır Atatürk sıradan bir “liberal demokrasi” anlayışına da sahip değildi “Katılımcı-sivil toplumcu” bir demokrasiye inandığının somut kanıtlarını vermişti Atatürkün Kültür Siyaseti: Eğer her siyasal iktidar değişikliğinde devletin yazılı ve sözlü yayımlarının dili, devlet tiyatrolarının oyunları, devlet kitaplıklarının raflarındaki kitaplar, bile değişiyorsa, o ülkede gerçek anlamıyla ulusal bir kültür siyaseti izlendiği söylenemez Oysa, kültür bir duyuş ,düşünüş ve davranış birliğidir Ulusal olması zorunlu siyasetlerin başında kültür siyasetinin gelmesi gerekir Atatürk “çağdaş insanı” yaratacak koşullara öncelik verdi Tarihteki ilk kültür devrimini gerçekleştiren önder oldu Dilde, tarihte, alfabede, sanatta, hatta dinde yaptığı reformlar, Onun bu anlayış içinde gerçekleştirdiği kültür devriminin parçalarıdır Atatürk bağımsız ve çağdaş bir ulusal toplum yaratmak istiyordu Bir yandan ülkenin kendi öz kaynaklarına dayanmasına, öte yandan da hedef aldığı toplumun gerektirdiği insanı hazırlamaya öncelik verdi Atatürkün izi, Onun öldüğü noktada biter, ama yolu bitmez, sonsuza dek uzanır Bu nedenle de, Atatürkün neyi yaptığından çok, hangi amaçla yaptığı incelenmelidir Ulusal olması gereken kültür siyasetini, toplumun ancak belirli kesimlerini temsil eden siyasal iktidarların insafına terkedecek bir kültür kurumlaşmasının Atatürkün yoluna ters düşeceğini sanıyoruz Kemalizm Nedir? : Kemalizm, tıpkı liberalizm ve sosyalizm gibi, bir devrim ideolojisi olarak doğmuştur Ama, onlardan farklı olarak, geri kalmış bir ülkedeki devrim koşullarının gereksinimlerini yansıtmaktadır Mustafa Kemal, tıpkı Lenin gibi , Birinci Dünya Savaşının ülkesindeki eski düzenin temsilcilerini maddi ve manevi açıdan yıpratmasından yararlanarak, evrimin henüz zorunlu kılmadığı yeni bir toplumsal-siyasal düzeni yaratacak süreçleri harekete geçirmiştir Mustafa Kemal , ülkesini düşman işgalinden kurtarmanın kendisine kazandırdığı olağanüstü etkiyi kullanarak devrimi gerçekleştirmiştir Kemalizmin önünde iki aşamalı bir amaç vardı: Bağımsızlık ve Çağdaşlaşma Bu ereklere ulaşmak için, ideolojinin çerçevesini oluşturan ulusçuluk, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri Fransız devrimi ve dolayısıyla liberalizmden; devletçilik, halkçılık ve devrimcilik ilkeleri de sosyalizmden esinlendi 2 DEMOKRATİK SOL-SOSYAL DEMOKRASİ ÜZERİNE İkinci bölümde yazar Demokratik Sol ve Sosyal Demokrasi üzerine yazdığı köşe yazılarına ve yaptığı söyleşilere yer vermiştir Köşe yazılarında değindiği konuları özetleyecek olursak : Sosyalizmin amacı toplumsal ayrıcalıkların bulunmadığı bir düzen kurmaktır Bir partinin oy alabilmesi için çıkarlarını ve dünya görüşünü temsil etmek istediği bir kitlenin varlığı yetmez Hatta tutarlı bir programa sahip olması da yetmez Getirdiği çözümlerin inandırıcılığı kadar, yapısal inandırıcılığı da önemlidir Ecevit programı ve kişiliğiyle inandırıcı ancak DSP yapısıyla inandırıcı değil SHPde de aynı şey söz konusudur SHPdeki liderlik sorunu üzerine değiniyor ve parti içi seçimlerde orantılı temsil sistemini öneriyor Ancak çok kişinin bu fikre şiddetle karşı çıktığını vurguluyor Sosyal Demokrat ve Demokratik Sol sistemlerini tanımlayarak nasıl Sosyal Demokrat olunabileceğine değiniyor SHP, DSP ve CHPnin herhangi bir şekilde birleşmeleri durumundaki analizi yapıyor ve İnönü, Ecevit ve Baykalın bu konudaki tutumlarına yer veriyor 1990ların demokratik sol yada sosyal demokrat partilerinin programı nasıl olmalıdır tartışmalarında unutulan bir şey vardı Program değil partinin yapısı önemlidir Bundan dolayı CHPnin programından önce yapısının tartışılması gerektiğini vurgulamaktadır Kim ne derse desin önder çok önemlidir ve bu önderin çevresindeki ,kadro da çok önemlidir Ve yine orantılı temsil sistemini savunuyor Yanlış ve çıkmazda olan SHP ve DSPnin CHPyi de kendilerine katmaya çalıştıklarını ve CHPyi daha doğmadan öldürmeyi düşündüklerini söylüyor Ancak CHP için de en doğru kararın umudu yitirmektense ertelemenin daha iyi olacağını vurguluyor Baykalın nasıl kazandığını ve CHPnin nasıl büyüyeceği konusundaki fikirlerini belirtiyor Baykalın kurultaydan zaferle çıkmasının en büyük nedeni, kitlelere heyecan verebilecek, duyguları güçlü bir biçimde dile getirebilecek, mesajları etkili olarak iletebilecek bir seslenme gücüne sahip olmasıdır Ancak Baykalın bir karar vermesi gerekmektedir, “Ortak akıl”in sözcüsü mü olacak, yoksa kısır bir takım tutkuların mı? Yazar bölümün bundan sonraki kısmında Demokratik Sol ve Sosyal Demokrasinin tarihsel bir sentezini ve yaptığı söyleşilere yer veriyor Demokratik Sol yada Sosyal Demokrasi marksizmden sonra tarihsel bir sentez olarak oluşmuştur Bu süreçte rol alan kişilere yer vermiştir: Bu kişiler, Ferdinand Lassalle; çağdaş sosyal demokrat ideolojinin oluşumunda adı geçen ilk isimdir Edward Bernstein; marksizmi hareket noktası alarak sosyal demokratik düşünceye katkıda bulunmuştur Karl Kautsky ; Bernsteinin eleştiriler yönelttiği ve özde marksizme daha sadık gibi göründüğü halde, sosyal demokrat düşünce çizgisinde önemli yeri olan bir düşünürdür Jean Jaures ; Fransız olan Jean, bir düşünür olduğu kadarda aynı zamanda bir eylem adamıdır İki kez milletvekili seçilmiş, sosyalist partiye önderlik etmiş, emperyalizmin baskısı altında haksızlığa uğradığına inandığı Osmanlı Devletine Türklere yakınlık göstermiştir Leon Blum; Fransanın ilk sosyalist başbakanıdırFaşizm tehlikesine karşı komünistlerle işbirliğine yanaşmakla birlikte, sağcı burjuvaziye olduğu kadar komünizme de karşıydı Sidney James Webb; İngiliz sosyalizminin kökenindeki en önemli isim Demokratik sol ideolojiye katkılarının yanısıra, milletvekili ve bakan olarak uygulamaya da katıldı Kemalizm ve Sosyal Demokrasi; Türkiyeye demokrat ideolojinin, kemalizm ile birlikte girmeye başladığını söylemek yanlış olmaz Genel ve eşit oy hakkı, sekiz saatlik işgünü, çeşitli sosyal sigortalar, gelir düzeyine göre değişen vergi sistemi, parasız eğitim, hep sosyal demokrat dünya görüşünün yansımaları olarak gerçekleşmiştir Yazar daha sonra Sosyal Demokrasinin nasıl oluştuğundan bahsetmiştir Sosyal demokrasinin oluşumunda önemli olan iki deneyime değinmiştir İskandinav ve İngiliz ile Fansız deneyimleri Her iki modelde, de güçlü bir kominist haraketin rekabetinden uzakta ve işçi sendikalarının büyük desteği ile geliştiler İskandinav sosyal demokrasileri içinde en ünlüsü İsveçinkidir İsveçte sosyal demokratlar,1932 yılından bu yana, küçük iki ara dışında sürekli olarak iktidardadırlardır İngilterede sosyal demokrasi modelinin temeli ise, 1945-50 ve 1964-70 yılları arasındaki İşçi Partisi iktidarı sırasında atıldı Daha sonra Türk deneyimi ile ilgili bilgiler vermiştir Yazar 1974lerden bugüne nelerin değiştiğini nelerin değişmediğini anımsatmak için, 27-29 Ekim 1974 tarihinde yapılan “2 Demokratik Sol Düşünce Forumu”nda yapılan konuşmaya yer vermiştir İkinci bölümün bundan sonraki kısmında, yazar yapmış olduğu söyleşilere yer vermiştir Erol Çevik ile KITler, Devletçilik, Sosyal Demokrasinin ekonomik modeli üzerine, Prof Bilsay Kuruç ile KITlerin tasviyesi, Devletçilik üzerine, İsmail Cem ile CHPnin yeniden açılması ve başarılı olabilmesi için gerekenler, CHPnin birleşmesi konusunda, liderlik sorunu hakkında, Ertuğrul Güney ile CHPnin Liderlik sorunu, ideolojisi,üye ve örgüt yapısı konusunda, Teoman Köprülüler ile 1980deki CHP ve son CHP hükümeti üzerine Cumhuriyetçilik üzerine, orantılı temsil sistemi üzerine, Prof Ergun Türkcan ile 2 Cumhuriyet tartşması, sivil toplum, Anadolu Federasyonu, KITler ve CHPnin birleşmesi üzerine söyleşi yapmıştır GÜNEYDOĞU SORUNU ÜZERİNE Yazar üçüncü bölümde Güneydoğu sorunu üzerine yazdığı yazılara ve bu konu üzerinde yaptığı söyleşilere yer vermiştir Oradaki sorunun bir Kürt sorunu mu yoksa Güneydoğu sorunu mu olup olmadığını incelemiştir Yazar aslında bir Kürt sorunu olmadığını fakat bir Güneydoğu sorunu olduğunu vurgulamaktadır Devlet silahlı mücadele verenleri ezmeye çalışırken, demokrasi mücadelesi verenlere destek olmalıdır Güneydoğu sorununun, etnik nitelikli bir parti yerine bir kitle partisi içinde savunulmasının çok daha doğru olduğunu unutmamalıyız Niçin Ankaradaki, İzmirdeki, İstanbuldaki bölgesindekinden daha kalabalık olan- Kürt kökenli yurttaş isyan etmiyor da, Şırnaktaki ediyor? Olaya bir Kürt sorunu olarak bakmak, ilericilik değil, ırkçılıktır, gericiliktir Çünkü olay bir geri kalmışlık ve insan hakları sorunudur… Yazar HEPin TBMMde grup kurması gerekliğini vurgulamıştır Yazara göre, bundan topluma zarar gelmez, ama bazı yararlar doğar Demokrasilerde özgür tartışmanın iki yararı vardır: Birincisi, daha sağlıklı ve dengeli bir karar alınmasına yardımcı olmak İkincisi, kitlelerin kendi duygu ve düşüncelerinin yüksek sesle dile getirilmesi sayesinde rahatlamalarını sağlamak Tıpkı Kürtçe gazete gibi, Kürtçe TV yayını da yapılabilmelidir Ama bu yayını devlet yapmamalıdır Zira bunu yaparsa devlet Türkiyede yaşayan 11 dili anadili sayan topluluklara da bu hizmeti vermek zorundadır Yazar Urfa insanı ile Şırnak insanı arasındaki farka değinmiştir Şırnakta PKK ve HEPe verilen belirli bir toplumsal destek elbetteki rastlantı değildir Ancak Urfada durum farklı Bu yörede yapılan kamuoyu yoklamasında HEPe oy vereceğini söyleyen seçmenlerin sayısı % 1dir İki yöre arasındaki fark kuşkusuz ki etnik farklılıktan kaynaklanmıyor Urfa insanı GAPı yaşıyor Yarına umutla bakıyor Türk kimliği ile Kürt kimliğini birbirinden ayırmak isteyen “Kürt Milliyetçileri”nin elinde kala kala tek bir ölçüt kaldı Dil farkı… Ancak yazar bununda aslında pek mümkün olmadığını vurgulamıştır Kürtlerin arasında konuşulan Kürtçenin bile çok çeşitlilik gösterdiğini ve hatta bir çoğunun birbirlerini bile anlayamadıklarını söylüyor Yazar bundan sonraki kısımda, Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti tarafından 18 Mayıs 1992 tarihinde İstanbulda düzenlenen açıkoturumda yaptığı “Güney Doğu Sorunu Nedir?” ve “Kültürel ve Siyasal Çözümler Neler Olabilir?” adlı konuşmasına yer vermiştir Bölümün sonunda yine bu konu üzerine yaptığı söyleşilere yer vermiştir Bu söyleşiler; Bülen Ecevit ile Güneydoğu ile ilgili askeri çözüm üzerine, Kürt varlığı ile ilgili görüşleri, GAP ve PKK nın giderek daha etkili olması üzerine, Prof Doğru Ergil ile Terörün amacı, Dev-Sol ve TİKKO, Teröre destek veren dış kaynaklar ve PKKya karşı köy korucuları üzerine, Fehmi Işıklar ile olağanüstü halin kalkması üzerine, köy korucuları, HEP ile ilgili düşünceleri üzerine, Algan Hacaloğlu ile güneydoğudaki terör üzerine, yeni hükümetle birlikte devletin yöre halkına karşı tutumu , olağanüstü hal konusunda SHPnin ikiye bölünmesi, GAP projesi ve bir halk ayaklanması beklentisi üzerine, İsmet Sezgin ile körfez savaşının terörün fırlamasındaki yaptığı katkı üzerine, asker ve sivil yöneticiler arasındaki yetki karmaşası, gençlerin terörün kucağına düşmesini kolaylaştıran işsizlik sorunu, Hizbullah ve devlet arasındaki ilişki ve Apo üzerine, Hasan Fehmi Güneş ile Nevruz nedeniyle güneydoğuda yaşanan olaylar,askeri ve sivil yönetimin hataları, Kontrgerilla yada Hizbullah aracılığı ile devlet terörü yapıldığı iddiaları üzerine, Feridun Yazar ile HEP partisinin mecliste grup kurması, APO nun HEP konusundaki düşünceleri, Güneydoğu sorunu için somut çözüm önerileri üzerine, Ercan Karakaş ile Nevruz olayları,güneydoğu sorununun uzun vadeli çözümü için yeni bir yönetim modeli, kürt partisinin kurulması konusunda söyleşi yapmıştır KÜLTÜR, SİYASET VE ORDU ÜZERİNE Son bölümde yazarın güncel olaylardan yola çıkarak yazdığı yazılar bulunuyor Güncel olaylardan yola çıkan , ama kalıcı nitelikteki bazı yazılar… Yazarın kültür, siyaset ve ordu üzerine yazdığı yazılardan bazıları: CHPnin kapatılması bile TDK ve TTKnın devletleştirilmesi kadar Atatürke saygısızlık oluşturmadı Çünkü bu iki derneğin devletleştirilmesi, her yurttaşa tanınmış olan miras hakkının esirgenmesi ile Atatürkün miras hakkının çiğnenmesiyle gerçekleştirildi Hukuk çiğnendi Öyle dönemler oldu ki, Türkiyede değişen her iktidarla birlikte devletin dili, kitapları değişti Devlet tiyatrlarındaki oyunlar değişti Ama bu yazboz tahtası içinde Türk Dil ve Tarih Kurumları doğrultularını ve etkinliklerini korudular Çünkü siyasal iktidarlardan bağımsızlardıÇünkü demokratik bir yapıya sahiptiler Yazar iki yazısında aşağılık duygusu başlığı altında Türkçede kullanılan yabancı kelimelere yer vermiştir Bir çok siyaset adamının, televizyon sunucularının konuşurken bazı Türkçe kelimeler yerine yabancı karşılıklarını kullandıklarını ve bunun aslında bir aşağılık duygusundan kaynaklandığını vurgulamakyadır YÖK başkanı Doğramacının yaptığı haksız uygulamalardan bahsetmiştir Ondan sonra gelen Sağlamın da aslında aynı politikayı devam ettirdiğini söylemiştir 12 Eylül devrimi ile ilgili bir yazıya yer vermiştir ve aslında bunu gerçekleştiren generallerin bazı gerçekleri göremediklerini ve yanlış yaptıklarını yazmıştır |
|