![]() |
Osmanlı Mutfağı |
![]() |
![]() |
#1 |
bukettt
|
![]() Osmanlı MutfağıOsmanlı Mutfağı Bir zamanlar, Asya'dan Anadolu'ya doğru akan Türk boyları, eski uygarlıkların mayaladığı bu topraklara Uzak Doğu'da oluşan o zengin kültürü büyük bir ustalıkla ve yol boyu, geçtikleri her ülkeden aldıkları malzemeyle zenginleştirerek taşımışlardı ![]() ![]() "Açları doyurun, çıplakları giydirin, yıkılanları yapın, az halkı çok edin" gibi kutsal öğütlerle yola çıkan göç kafilelerinin yeni vatandaki görevleri kendilerine böylece bildirilmişti ![]() İşte, yıllar sonra Anadolu ve Rumeli'nde gelişen Osmanlı kültürü ve de bu kültürün önemli bir bölümünü oluşturan mutfak ve yemek töreleri Asya Türklerinin tarihsel birikimiyle birlikte oluştu, gelişti ve ünlendi ![]() Bu hareketli kültür birikimini yeni vatanda geliştirecek, destekleyecek ve üretkenliğini arttıracak bir çok eleman vardı ![]() ![]() ![]() İşte bu nedenlerle Osmanlı mutfağının ve yemek kültürünün özelliklerini, tarihsel kültürel birikiminin verdiği çeşitlilik ve coğrafyanın ve iklimlerin verdiği zenginlik ve de denizlerin, göllerin getirdiği bereketle birlikte incelemek ve düşünmek gerekiyor sanırım ![]() Bu koşullar, Osmanlı yemek kültürünü dünyanın üç büyük mutfağından biri olma kıvamına getirdi ![]() Yaşadığımız günler, yaşadığımız koşulların büyük değişimleri nedeniyle bu kültür elbette durmadan yenileniyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve böylece ![]() ![]() ![]() ![]() Ama, eski sisteme de dikkatle bakıldığı ve araştırmalar yapıldığı zaman onların da, özellikle sağlık açısından bir çok tedbirleri olduğunu, o günlerin koşullarına göre bazı kurallar ve kararlarla bu konuyu yürüttüklerini görüyoruz ![]() Madem ki bizim konumuz Osmanlı mutfağı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Az yiyen melek olur Çok yiyen helak olur" Aman dostlar dikkat ![]() O zamanlar, buna benzer vurgulu sözleri usta hat sanatçıları o sanat eseri olan süslü yazılarıyla yazan, zarif levhalar yaparmış ![]() "Az yiyen her gün yer Çok yiyen bir gün yer" gibi ![]() "Ağız yer, yüz utanır" gibi ![]() Çok yemek yemenin insanın işine yaramayacağını anımsatan aşağıdaki dize gibi ![]() "Neler yedi neler yedi bu diş" AİLE SOFRASI Osmanlı ailesi günde iki kez yemek yiyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kaşıklar sininin çevresine sıralanır ![]() İslam peygamberinin aile sofrası için önemli bir buyruğu vardır: "Yemeklerinizi ailenizle birlikte yiyin ![]() ![]() Aileler bu buyruğa genelde önem verir ve uygularlar ![]() Sininin çevresine minderler dizilir, sofraya oturanlar sağ kolları sofaya dönük olarak minderlere, hafif bir çaprazla oturur ![]() ![]() İlk yemek genelde çorbadır ve büyücek bir bakır k'se içinde sofraya gelir ![]() Babanın seslice bir besmelesi ile yemek başlar ![]() ![]() ![]() ![]() Asık suratlara ,durumu usulca bildirilir ![]() ![]() ![]() Yemekler aynı kaptan yenir ![]() ![]() ![]() Çorbadan sonra et yemeklerinden biri, yanında pilav, ardından ya bir soğuk yemek ya bir börek, sonra da tatlı türlerinden yada meyvelerden bir tabak, tepsiye gelir ![]() Yemek sonunda baba şükür duasını ettikten sonra herkes tuzluktan bir tutam tuz alarak ağzına atar ve yemeği pişirene "Anne elinize sağlık" gibi, "Çok güzel olmuş" gibi bir teşekkür deyimi söyler ![]() ![]() ![]() ![]() MİSAFİR SOFRASI Genellikle yakın akrabalara, arkadaşlara, komşulara verilen davetlerde yemek töresi bazı küçük değişikliklerle gerçekleşir ![]() ![]() ![]() ![]() Yemeğe davet eden, "filan akşam yemeği bizde yiyelim, Allah ne verdiyse" gibi alışılmış sözle işi bağlar ![]() Konuklar yemeğe gelirken "teşekkür b'bında" konuk evine yada evin çocuklarına uygun bir armağanla gelirler ![]() ![]() ![]() ![]() Çok eskilerden başlayarak, bu sofralarda konuklara önce bir kaşık bal sunulurdu ![]() ![]() ![]() Bir de aileye, adı "Tanrı misafiri" olan ve yemek vakti habersiz gelenler olurdu ![]() ![]() ![]() "Misafir ev sahibinin kuzusudur, üzme beni al" gibi bir ısrarla salatayı yada peyniri ya da onlar gibi bir yiyeceği konuğunun önüne sürerdi ![]() Haberli ya da habersiz, misafir sofrasındakilerden biri su ister ve içerse suyu verene "Su gibi aziz ol" diye teşekkür eder ya da kendinden genç biri su vermişse "Berhüdar ol, oğlum" ya da "kızım" der, gülümserdi ![]() Sofraya, ailenin parasal durumuna, yaşadığı şehre ya da yöreye göre kış günleri çorbayla başlayan yemek, et türlerinden biriyle devam eder, ardından pilav gelir, soğuk yemekler ya da börekler, tatlılar birbirini kovalar, herşey bitince konukların en yaşlısı teşekkür eder, küçük bir dua okur, sonra da burada okuyacağınız şiirsel bir ikramla yemek olayını kapatırdı ![]() Yağsın sofranıza nur Kaza- bel', bu evden geri dur Evin sahipleri olsunlar m'mur ![]() Bu sofralarda sıkça tekrarlanan teşekküre ait deyimler: Konuk, evin bereketidir ![]() ![]() Misafirin baş üstünde yeri var ![]() Türke selam ver, sen yiyeceğini düşünme ![]() Peynir ekmek, hazır yemek ![]() ![]() ![]() ![]() TOPLU YEMEK SOFRALARI Geleneksel kuruluşlarımızın yaşam biçiminden doğduğu belli olan toplu sofra töresi asker ocağında, tekke, dergâh ve zaviyelerde, okullarda, kervansaray ve hanlarda gerçekleşmiştir ![]() ![]() Yemek zamanı, görevlisi tarafından bina dışında uygun bir yerden, yüksek sesle yapılan "sofraya s'l' ya huuu" çağrısı ile duyurulur, o binadaki herkes işini bırakır ve kimseyi bekletmemek için hemen elini yıkayıp yemekhaneye giderdi ![]() ![]() ![]() Aile sofrasının kuralları burada da geçerliydi ![]() ![]() Yemek bitiminde toplumun büyüğü ya da onun seçtiği biri yemek dualarından birini okur, sonra da bir tutam tuz ağıza atılırdı ![]() Toplu yemek sofraları doğal olarak erkeklerin yemek yediği yerdi ve kadınlar bu sofralara katılamazdı ![]() İMARETHANELER Toplu yemek türlerinden biri de Osmanlı'da yoksulları doyurmak için kurulan ve adı İmarethane olan mutfaklardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmarethane açan kişiler mülklerini kurdukları imarete bağlamaya mecburdurlar ![]() ![]() ![]() KAHVE TÖRESİ Hangi yemekten sonra olursa olsun, kahve vazgeçilmez bir son noktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kahve çeşitleri de vardı: Sade kahve, şekerli kahve, orta şekerli (Bir adı da adeta) az şekerli kahve ![]() ![]() Bir de zamana göre içilen kahveler vardı ![]() Sabah kahvesi (İki türlü olur) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk töresinde yemeğe konuk çağırmak genellikle: "Hiç değilse bir acı kahvemizi içmek için buyrun" diye yapılırdı ![]() "Kahve tütün Keyifler bütün" ![]() ![]() ![]() Bu arada yemek arkasından kahve yerine çay içenleri de unutmayalım ![]() Çayı icat etti bir Pir Sabahları iki, akşamları bir ![]() ![]() ![]() EKMEK VE ÖTESİ Osmanlı'da ekmek önceleri ev fırınlarında, komşu hanımların birbirine yardımıyla, belli günlerde, daima kadınlar tarafından yapılan ve pişirilen bir nimetti ![]() Sanıyorum ki, Türk mutfağında ekmeksiz bir sofra hiç düşünülememiştir ![]() Ekmek, buğdaydan, çavdar unundan, mısırdan, kepekten yapılır; somun, pide, şepit, bazlama, yufka ekmeği gibi çeşitleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı, Batı yaşamından etkilenmeye başladıktan sonra ekmek üretiminden de değişim başlamış ve ev fırınlarındaki ekmek üretimine karşılık çarşı ekmeği gündeme gelmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ekmeğini evinde yapan veya yaptıran hanımlar sıkıntılarını şu deyişlerle ifade ederlermiş: Samanlıkta saray oldu Kadınlara kolay oldu ![]() veya: Ekmek çarşıya düştü Elâlem aç kaldı, küstü ![]() Ama aslında ekmek ne küstü, ne darıldı ![]() ![]() Öyle ise dilinmiş ekmeklerimizi soframıza koyar, biz de Osmanlı yemeklerinin sohbetine başlarız ![]() OSMANLI YEMEKLERİ Fatih Sultan Mehmet'in babası 2 ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı yemekleri, biliyorsunuz, her zaman sofraların baştacı olan çorbalarla başlıyor ![]() ![]() ![]() Düğün çorbası, yoğurt çorbası, tarhana çorbası, yayla çorbası ön sıralarda tutuluyor her zaman ve özellikle kuşluk yemeklerinin en hoşa giden çorbaları sayılıyor ![]() Sofraların temel yemeği olarak çorba ve ekmek öne alındığına göre çorbaların lezzeti ve sağlıklı içeriği olması elbette gerekliydi ![]() Çorba konusu yazıya dökülmeye başlandığında sonu kolay kolay gelmiyor ![]() ![]() Çorbanın önemi Osmanlı'da o kadar belli ki evlenme yaşındaki kızların anneleri ve büyük annelerin en büyük korkusu, kızının "adam gibi çorba pişirmeyi bile bilmiyor" diye evde kalmasıydı ![]() "Akılsız başa söz neylesin Tatsız çorbaya tuz neylesin Ya baba evinde kalan kız neylesin" idi ![]() ET YEMEKLERİ Koyun, kuzu, dana gibi kırmızı etler, balık, tavuk gibi beyaz etler, kümes hayvanları ve av etleri et yemeklerinin temel taşlarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genelde tandırda, güveçte, fırında, testide, kuyuda (özel yapılır) şişte pişirilen et yemeklerinin yanında ya da ardından pilavlardan bir pilav da bulunmalıdır ![]() Tavuk ve aynı türün çeşitleri olan hindi, kaz, ördek vb ![]() ![]() ![]() Ayrıca, et yemekleri içinde sayılan Marmara'nın lüferi, palamutu, tekir, pisi, dil balıkları ve izmarit-istavrit balıkları, Karadeniz' in kalkanı ![]() ![]() ![]() ![]() Balıklar, tavası, ızgarası, çorbası, buğulaması, tuzlaması, kurutması, fırınlaması yapılan, sağlık açısından da lezzet çeşitleri açısından da çok önemli olan et yemekleri arasındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elbette hepsi bu kadar değil ![]() ![]() Kıyı şehirlerinde tabii balıklar ve diğer deniz ürünleri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu zenginlikte elbette yazımızın başında konuştuğumuz ülke coğrafyasının, mevsimlerin ve toprağın veriminin çok büyük etkisi var ![]() Karides ise güveci, salatası, pilavlısı ve salması ile aramızda ![]() Ama herkes bilir ki Karadenizlinin tek tutkusu olan hamsi balığı: tavası, ızgarası, fırınlanmışı, çorbası, yahnisi, buğulaması, tuzlaması ve kurutulmuşu (füme) ile tüm balık türlerinin önüne geçmiş ve birincilik yarışını kazanmıştır ![]() PİLAVLARA GELİNCE Et yemeklerinin çoğuna, kuru fasulye gibi kurutulmuş sebzelerin hemen hepsine eşlik eden pilav türleri yalnız pirinç değil, bulgurla ve kuskuslu da yapılır ![]() ![]() Bu çeşitli yemekler Osmanlı mutfağında, özellikle saray mutfaklarında doğmuştur ![]() ![]() ![]() Yalnız Osmanlının değil, Türklerin tümünün vazgeçilmez yemeklerinin başında gelir pilav ![]() Meraklı Osmanlı hanımları 27 çeşit pirinç pilavı yapıyorlardı mutfaklarında ![]() ![]() ![]() SEBZELER Osmanlı sofraları etli ya da zeytinyağlı sebze yemeklerinde inanılmaz bir zenginlik taşır ![]() Başta fasulye türleri gelir, ardından 40 türlü yemeğiyle patlıcan ![]() ![]() ![]() ![]() Kuru sebzeler ise, bakla, bamya, barbunya, kuru fasulye, mercimek, nohut, bezelyedir ![]() Bu yemeklerin etli ve sıcakları sırada öndedir, zeytinyağlılar arkada ![]() ![]() YA HAMUR İŞLERİ Tükenmez bir konu olan Osmanlı mutfağının hamur işleri, börekler ve hamur tatlıları olarak ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tava böreklerinin en güzeli sigara böreğiydi ![]() ![]() Genelde, peynir, ıspanak, kıyma, sütle yapılan börekler bazen tek yemek olarak bile (ama yanında mutlaka ayranla) o sofraların doyurucu yemeği oluyordu ![]() Hoşaf da, özellikle ramazanın sahur yemeklerinde sofraya gelirdi ![]() ![]() VE DE OSMANLI TATLILARI ![]() ![]() ![]() Üç türlü tatlısı var bu Osmanlının ![]() ![]() ![]() ![]() Baklavaların temel maddesi unla açılan ince yufkalar, yağ şeker ve bal ![]() ![]() ![]() "Buyur, 60 yaprak yufkayla yaptım" diye gülümsüyor ![]() ![]() ![]() Süt tatlılarıysa, muhallebi, sütlaç, kazandibi, tavukgöğsü, keşkül ve güllaçtır ![]() Keşkül, davet-ziyafet yemeği olarak başta gelmiştir sofralarda ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ramazan sofralarının en saygı gören tatlısı, tabii güllaçtı ![]() ![]() Ama yemek ve tatlı seçiminin ustası olanlar yine de keşküle dayanamıyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amaa ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Söylencelere göre Nuh Tufanı'nın bitiminde, gemideki yolculara, kilerdi kalan son yiyecekler bir araya getirilerek yapılan ve kurtuluşun kutlandığı son yemekte yenilen aşure kırk türlü malzemeyi içerir ![]() ![]() ![]() Ve sonra, hemen her Osmanlı evinde bulunması âdet olan büyük aşure sürahileriyle komşulara dağıtılırmış, aşurenin bir kısmı ![]() Bu ünlü tatlının başka hikayeleri de var ![]() ![]() ![]() "Hayır öyle değil" diyenler de var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biz bu nefis, ama yapımı hayli zor tatlıyı bir af tatlısı olarak değil, tatlıların şahı olarak çok seviyoruz, kim icad ettiyse Tanrı ondan razı olsun ![]() VE DE HELVALAR Temel malzemeleri un ya da irmik, yağ, şeker, süt, kaymaktır ![]() Doğumlarda, ölümlerde, askere giderken, hac dönüşünde, okula başlayan çocuklar için, yeni bir eve sahip olunca, okul bitince, yağmur dualarında, kuzunun sütten kesilme günü olan "yoğurt bayramı"nda, "çiğdem düğünü"nde (ilk çiğdemin görüldüğü gün) Osmanlı evlerinde kesinlikle çeşitli helvalardan biri yapılır ve eşe dosta dağıtılır ![]() RAMAZAN SOFRALARI Türkler arasında 11 ayın bir sultanı diye anılan Ramazan ayının kendine özgü pek çok töresi vardır ![]() ![]() Ramazan günlerinde de sofraların her gün iki türlüsü kuruluyor ![]() ![]() ![]() İftar sofrası, saati belli olan ve akşam saatlerinde açılan sofradır ![]() ![]() Top sesini duyanlar aile sofralarının töresine uyarak yerlerine otururlar ve oruç açarlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Ramazan sofralarının ilki olan iftar sofrası iki aşamalıdır ![]() ![]() İftariye, açlığın verdiği hızla yemeklerin üstüne atılmayı önlemek üzere tertiplenmiş çerez sofrasıdır bir anlamda ![]() ![]() ![]() İftar sofrası bittikten sonra bir anda kaldırılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Saray sofralarında hemen her ramazan günü var olan pastırma evlerde her gün olur muydu bilemiyorum ![]() Sonra gelen yemekler etle başlar ve genel olarak güllaçla biter ![]() Belli saatlerde yenen sahur yemeği ikinci ve orucu karşılama yemeğidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hıdırellez gibi, bayram günleri gibi, ailede ölüm ayı gibi, düğünler, sünnetler gibi sayılı özel günlerde bazılarının özel bir yemeği vardır, o da pişirilir ![]() ![]() ![]() Doğum, ölüm, gurbetten gelme, gurbete gitme, sünnet, hastalıktan kurtulma gibi pek çok olayda ![]() ![]() ![]() ![]() Neden helva? Bunu bilemiyorum ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğuna ilk İngiliz büyük elçisi olarak gelen Sir Edward Burton'un İstanbul'da şerefine verilen ilk ziyafetin raporunda Kraliçeye yazdıkları için şunlar da var: -Yaklaşık yüz türlü yemek saymış ![]() -Gül şerbetinin nefis lezzetini unutamıyormuş ![]() -Yemek bitince ellerini buhur suyu denilen, içinde öd ağacı, misk, sandalağacı ve çiçek suyu bulunan çok güzel kokulu bir suyla yıkamışlar ![]() Bir de: Her padişah, her ramazanda her on yeniçeriye bir büyük tepsi olmak üzere baklava yaptırıyor ![]() ![]() ![]() Yeniçeriler, yönetimden memnunsalar tepsilerdeki baklavaları kabul ediyorlar ve bitiriyorlar ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|