Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alemini, etkilemiştir, halife, islâm, olarak, osmanlı, padişahları, ölçüde

Osmanlı Padişahları Halife Olarak İslam Alemini Ne Ölçüde Etkilemiştir

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahları Halife Olarak İslam Alemini Ne Ölçüde Etkilemiştir




Osmanlı padişahları halife olarak islam alemini ne ölçüde etkilemiştir

Osmanlılar'da Hilâfet müessesesiAlgılanış biçimi

Hilâfet, Osmanlılar a intikal ettiği zaman, Osmanlılar zaten güçlerinin zirvesinde idiler Fatih döneminden itibaren Osmanlı Devleti nin müesseseleri wwwforumacilcom oturmaya başlamış, klasik Osmanlı idare şekli iyice belirmiş durumdaydı Dolayısıyla hilâfetin Osmanlılar a intikali, müesseselerin işleyişini ve yapısını hiç değiştirmemiş, sadece Padişah, hilafeti çağrıştırır unvanlar kullanmaya başlamıştır Kanunî Sultan Süleyman, Mekke şerifine yazdığı cülus mektubunda, Hâdim†i Beytillah ve l†Harem (Mekke ve Medine hadimi) unvanını kullanmış ve kendisinin, hilafetü l†kübra (en yüksek hilafet) makamına oturduğunu bildirmiştir (İnalcık, 1958:70)

Kanunî Sultan Süleyman dan itibaren Osmanlı padişahları için Dünya Müslümanlarının Halifesi (Halifetü l†Müslimin) unvanı yerleşecektir Selim den sonra Osmanlı padişahlarının hükümdarlık ve devlet telakkisi, İslâm dinine daha uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır Bunda Kemal Paşazâde ve Ebu s†Suud gibi nüfuzlu şeyh ül†islâmların büyük rolünün olduğu muhakkaktır 1520 den sonra tahta çıkan yeni padişahlara, Hz Peygamber e ait hırkanın korunduğu odada biat olunurdu Hz Peygamber (sas) in hırkası, Abbasi halifeleri tarafından hilafetin en mühim alametlerinden biri olarak en önemli merasimlerde taşınırdı Biattan sonra padişaha, Eyüp Sultan Türbesi nde şeyhü l†islâm veya tanınmış bir şeyh tarafından kılıç kuşatılırdı (İnalcık, 1958 a: 71†72) Orta Asya Türk ve Moğol geleneğinde kemer, hâkimiyet ifade etmekte idi

Akgündüz, 1517 den sonra Osmanlı padişahlarının, ‘Sultan unvanının yanında Halife ve Halife†i Resûlillah unvanlarını da kullanmışlardır, der Bu sebeple de, padişahların tayin usullerinin, halifelerin tayin usulleriyle yakından ilgili olduğunu ve veliaht tayininin, ilk dört Osmanlı halifesinden sonra başladığını, Osmanlı padişahlarının hem halife hem sultan olduklarını ve bu unvanları da kullandıklarını ekler (Akgündüz, 1990:204)

Hilafetin Osmanlılar a gelişi, Osmanlı toplumundaki gelişme sürecini fazla etkilememiş görünmektedir Fatih ile başlayan merkezîleşme süreci Kanunî döneminde tamamlanmıştır (Ocak 1991:483) Osmanlı Devleti ve onun halifesi, dışarıda dünya Müslümanlarının en güçlü hâmisi olurken, içeride ise, zaman zaman devlete karşı kaynaşmalar başgöstermiştir (Ocak; 1991:475†483)

Devlet ideolojisindeki yeri

Osmanlı Devleti ne hilafetin intikal ettiği sıralarda İran da Şiî Safevi Devleti de güçlenmiş bulunuyordu Her ne kadar Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail e karşı ezici bir üstünlük kazanmışsa da, Anadolu daki aşiretlerin İran a olan sempatileri devam ediyordu (Sümer 1976:15†42) Orta Asya yı, Afganistan ı tehdit eden İran, Sünnî Müslümanların ortak düşmanıydı İran Devletine büyük darbeler wwwforumacilcom vuran Osmanlı Devleti, Orta Asya Müslümanlarının sempatisini kazanmıştı Çaldıran seferinden sonra Maveraünnehir uleması, Yavuz a hilafet tahtının sultanı diye hitap etmeye başlamıştı (Türköne 1994:187)

Yavuz Sultan Selim den önce başgösteren İran kaynaklı Şiî†Safevî tehlikesi Yavuz la birlikte önemli bir darbe yemişse de, Kanuni zamanında ve daha sonra da bu tehlike devam etmiş, dolayısıyla Osmanlılar Şiîlik ve Batınî cereyanlarına karşı zaman zaman sert bir tavır içine girme mecburiyetinde kalmışlardır 1517 de Mısır ın fethinden sonra Osmanlı hükümdarlarının halife unvanını da taşımaya başlamaları, Osmanlı ülkesinde Şiî†Batinî cereyanların aleyhine olarak Ehl†i Sünnet yolunun daha da kuvvetlenmesine sebep olmuştur Bunda, İran da Şiîliğe dayalı bir devlet kurmuş olan Şah İsmail in, akidesini Türkçe manzum bir şekilde yazmak suretiyle Anadolu da bulunan Türkmen kabileleri arasında yaymak istemesi ve bunda da başarı kazanması belli bir rol oynamıştır (Yurdaydın 1962:115)

Osmanlı Devleti, İran ile olan mücadelelerinde Şiî İran a karşı Sünnî İslâm ı savunurken her ne kadar halifelik etkili olmuşsa da, diplomaside hilâfetin çok daha açık ifade edilmeye başladığı tarih, 1774 yılıdır Osmanlı padişahı, kaybettiği Kırım da halife olarak tanınıyordu Akşin e göre bu, devlet için zararlı olmuş, Rusya ya dinî müdahâle için açık kapı bırakmışsa da, Rusya nın ve diğer Batı ülkelerinin eskiden beri siyasetlerinde dinin çok önemli bir rol oynadığı, Haçlı seferlerinin daha asırlarca önce düzenlendiği dikkate alındığında, Osmanlı Padişahı nın mukabil bir tavır içine girdiğini söylemek çok daha gerçekçi olacaktır (Akşin 1974: 138)

Asrar, Osmanlı sultanlarının Yavuz dan itibaren 18 yüzyıla kadar hilafeti diplomaside açık biçimde niçin kullanmadıklarını şöyle açıklar Osmanlılar, kazandıkları büyük şöhret ve şeref itibarıyla hilafetin asıl ve haklı iddiacısı olduklarını ispat etmişlerdi Ayrıca el†Mütevekkil in vefatından sonra halefleri hilâfetten feragat ettiler Ve böylece bu boşluğu doldurmak, Osmanlılar a düşmüştür Fakat hilafet unvanı, o zamana kadar bütün özelliklerini kaybetmiş ve sadece sözde kalmış bir unvandan ibaretti Osmanlılar ın kudreti böyle boş bir unvana muhtaç değildi (Asrar 1972:55) Buna ilâve olarak şunu söyleyebiliriz ki, Osmanlı Devleti zaten, dünya Müslümanlarının hâmisi ve İslâm ın merkez gücü olarak kabûl ediliyordu ve ayrıca bir diplomasi aracı olarak hilâfeti kullanmaya gerek duyulmuyordu Yani meselenin tabiî bir yanı vardı

18 asırdan itibaren Osmanlılar mutad Abbasi hilafet telakkisini canlandırmaya başlamışlardır Osmanlı padişahı bütün Müslümanlar ın tek meşru halifesi olarak gösterilmeye başlanmıştır 18 asırda İran ile yapılan anlaşmalarda bu temayül kendini açıkça gösterir (İnalcık 1964:494) Köprülü ye göre, büyük garp devletleri ile Osmanlı padişahları arasındaki muahedelerde, padişahın, terkettiği memleketlerdeki Müslümanlar üzerinde halife sıfatıyla ruhani bir hakkı bulunduğu 1774 tarihli Küçük Kaynarca muahedesinde kabul edilmiş, yani padişaha bütün Müslümanlar üzerinde †Katolikler için papaya tanınmış olan haklar gibi†bir hak tanınmıştır (Barthold 1973:141) Küçük Kaynarca anlaşmasından beri Hıristiyan Avrupa, halifenin, tıpkı papanın Katoliklerin dini reisi olduğu gibi, Osmanlı sultanının tebası olsun olmasın bütün Müslümanların ruhani reisi olduğu telâkkisi içine girmiştir Daha doğrusu, bu vakıa, siyasi sahada tesirini göstermeye başlamış, bilhassa, II Abdülhamit, halife sıfatıyla haiz bulunduğu mevkiye ehemmiyet vermiş, saltanatının başında ilan edilen Kanun†i Esasi de bu cihet tespit edilerek zat†ı hazret†i padişah hasbe l†hilafe din†i İslâmın hamisi (Kanun†i Esasi, madde 4) kaydı konulmuştur (Arnold 1964:152) 1876 anayasasında, devletin dininin İslâm olduğu ve padişahın adının hutbelerde anılacağı kaydı vardı (Akgün, 1983:22)

Osmanlı Devleti nde hilafetin en aktif biçimde kullanılması II Abdülhamid dönemindedir Batılı devletler tarafından Müslüman unsurların Osmanlı aleyhine tahrik ve teşvik edilmeye başlandığı ve devletin bunlara başka yollardan yeterli karşılık verme imkânının kalmadığı zamanlardır ki, hilâfet politikası Osmanlı siyasetinin başlıca unsurlarından birisi hâline gelmiştir Özellikle 19 yüzyılın, bir taraftan Rusya nın, diğer taraftan Avrupalı devletlerin sömürgecilik ve istila mücadelelerine girdiği bir çağ olduğu düşünüldüğünde (Güngör; 1987:158†159), böyle bir müessesenin Osmanlı Devleti adına nasıl bir güç ve Müslümanlar nezdinde dayanışma kaynağı teşkil edeceği anlaşılabilir

Nitekim Osmanlı Devleti, Avrupa ve Rusya yayılmacılığına karşı hilâfet temelinde Panislamizm ile mukabeleye çalışmıştır Esasında Panislâmizm teriminin ana kaynağı, Fransız†İngiliz†Rus diplomatik yazışmalarıdır Panislâmizm in gelişmesinde içeride ve dışarıda meydana gelen olaylar etkili olmuştur İçeride Osmanlı Devleti nin wwwforumacilcom Kafkas ve Balkanlar da harpler kaybetmesi üzerine yoğun bir göç dalgası başlamış, bunun üzerine ekonomik sıkıntılar da eklenince bu fikirler ortaya çıkmıştır Dünya Müslümanları açısından ise Rusya nın Orta Doğu da, İngiltere nin de Uzak Doğu da giriştiği sömürge faaliyetleri panislâmizm fikrini kuvvetlendirmiştir Osmanlı Devleti nin ekonomideki zaafına rağmen siyasî istiklâlini kaybetmemiş, milletlerarası münasebetlerde hareket serbestisi ile siyasî teşebbüs hürriyetini korumuş tek müslüman ülke olması, dışarıda büyük ilgiyle takip edilmiş, dahası, Sultan Abdülaziz zamanında Sumatra, Java, Komere adaları sultanın halife sıfatını da kullanarak, ona uzun mektuplar yazmış, ortak cephe teklifinde bulunmuşlardır (Karpat 1987:26†27)

Fransa nın Kuzey Afrika daki Osmanlı topraklarına saldırması, Cezayir den sonra diğer taraflara da göz dikmesi, Rusya nın Orta Asya daki Müslüman hanlıkları işgal etmesi, İngiltere ve Hollanda nın yoğun bir sömürgeleştirme faaliyeti içerisine wwwforumacilcom girmesi sebebiyle gelişen olaylar, Abdülhamid in, hem kendi devletini koruma, hem de dünya Müslümanlarının durumlarıyla ilgilenme teşebbüs ve faaliyetleri, Rusya, İngiltere ve Fransa nın, bunu Panislâmizm olarak nitelemesine yol açmıştır



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.