Pembe İncili Kaftan Kitap Özeti |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Pembe İncili Kaftan Kitap ÖzetiPembe İncili Kaftan Kitap Özeti Kitabın Adı:Pembe İncili Kaftan Kitabın Yazarı:Ömer Seyfettin Kitabın Türü:100 Temel Eser Kitabın Yayınevi: Timaş Yayınları Sayfa Sayısı:127 sayfa Kitabın Konusu: İran şahına elçi olarak giden Muhsin çelebi Tüklük onurunu ve şerefini koruyarak cecurca Osmanlı devletini temsil etmiş ve bu görevi çıkarları için değil bir fedekarlık bir görev olarak üstlenmiş ve bundanda asla övünmemiştir İranda o zamanlar çevresine korku salan Şah İsmail adında bir hükümdar vardı ve Osmanlı devletinde hiç bir vezir onun yanına elçi gönderemiyordu çünkü elçiler ya cezalandırılıyor yada başları kesiliyorduVezirler bu deli adama elçi göndermek için toplanmış ne yapacaklarını düşünüyorlardıGönderilecek elçi cesur,ölümden korkmayan,devletin şanına yakışacak bir kişi olmalıydıSarayda, Enderunda, divanda böyle bir kişi bulamıyorlardıDaha sonra vezirlerden biri Muhsin Çelebi’nin adını söyledi Bunun üzerine Osmanlı sadrazamı Muhsin Çelebinin çağrılmasını istedi Peki hiç kimsenin cesaret dahi edemediği bu elcilik görevine çağırılan Muhsin Çelebi kimdir? Doğruluktan ayrılmayan , varlıklı fakiri fukarayı koruyan cesur , iyilikten doğruluktan ayrılmayan Muhsin Çelebi sadrazamın emri üzerine huzurana gider Sadrazam ondan el etek öpmesini beklerken o eğilmezSadrazam onun bu hareketine kızmasına karşın ona elçilik teklifinde bulunurMuhsin Çelebi bu görevi devleti için kabul eder Elbette ki bu büyük devletin elçisi; atları,hademeleri ve giysileriyle ihtişamlı olmalıdırMuhsin Çelebi bu giderleri, sadrazamın ısrarına karşın, kendisi kraşılamak ister Bütün varlığını rehin vererek tüccarlardan on bin altın alırBu parayla ihtiyaçlarını karşılar Bir de Sırmakeş Toroğlu’ndaki: Kumaşı Hint’ten incileri Venedik’ten gelme Şah İsmail’in hayatında göremeyeceği pembe incili kaftanı sekiz bin altına alır Karısını iki çocuğunu akrabalarına bırakarak yola koyulur Muhsin Çelebi Tebriz’e vardığında halk ve şah onu şaşkınlıkla karşılar O her zamanki gibi başı dik göğsü ilerde Şah İsmail’in huzuruna varır Padişahın mektubunu öperek Şaha uzatırAyağı öpülmeyen Şah sapsarı kesilir Muhsin Çelebi sağına soluna bakar ve oturacak bir şeyin olmadığını görür Bunun ayakta beklemeye mecbur bırakmak için yapılmış bir davranış olduğunu düşünerek o göz kamaştıran kaftanını tahtın önüne serer ve üzerine otururŞah,vezirleri komutanları aptallaşmışırlarMuhsin Çelebi gür sesiyle:Padişahının hiçbir ecnebi padişah karşısında eğilmeyeceğini ve dünyada Türk Padişahı kadar asil bir padişahın olmadığını söyleyerek huzurdan izin istemeden ayrılırKapıdan çıkarken Şah’ın askeri kaftanı arkasından getirirMuhsin Çelebi sesini yükselterek ‘bir Türk asla yere serdiği şeyi sırtına koymaz’diyerek oradan ayrılır Muhsin Çelebi sağ salim ülkesine dönerHerkes pembe incili kaftana ne olduğunu merak eder Fakat o bu yaptığını anlatacak kadar küçük bir insan değildir Muhsin Çelebi elçilikten kalan malzemelerini satarak küçük bir bahçe alırÜsküdar pazarında sebze meyve satarak geçimini sağlamaya başlarDüştüğü bu acı durum karşısında o hiçbir zaman yaptığı fedakarlıkla övünmemiştir |
|