Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinema, Müzik & Online Videolar > Müzik Tutkunları

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anadolu’da, bağlama, kültürü

Anadolu’Da Bağlama Kültürü

Eski 10-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anadolu’Da Bağlama Kültürü




Anadolu’da Bağlama Kültürü

Kopuz, Asya Türklerinden sonra en çok Anadolu ve Rumeli’de benimsenmiştir
Kopuzun yapısında zaman içinde meydana gelen değişim ve gelişimler, onun bu topraklarda yayılışının eskiliğini ortaya koymaktadır Kopuzun Anadolu’ya gelişi ve yayılışı ile ilgili olarak Gazimihal şunları ifade etmektedir:
“Ud tipli ve tanbur tipli mızrap sazları Ortaçağın orta Asyauygarlığında ve ilk İslamiyet çağında Horasan’dan Anadolu’ya doğru tek asırdan çıkarak çeşitlenmişler demektir Ülke uzlaşmaları onun haritasını Türkiye imparatorluğunun inginliği haline getirdi”
Dede Korkut hikayelerinde kolcakopuz olarak bahsedilen çalgıdaki ”kolca” sıfatının, uzunca kollu anlamında ve boyunun bağlama veya cura çapında olduğunu belirten Gazimihal, ”tambura tipli sazlarımızın atası kolcakopuz olduğu Ortaçağ ve Orta Asya hesabına da her şeyden anlaşılıyor” tespitini yapmaktadır
Kopuz ve dolayısıyla bağlama geleneğinin Anadolu musiki tarihindeki eskiliği ve yaygınlığı konusunda Sadi yaver Ataman da şunları söylemektedir:
“Türk soylu çalgılarının Oğuz boylarından Anadolu’ya yayılmasıyla başlayan aşağı yukarı bir yıllık geçmişi olduğu söylenir… Yüzyıllar boyunca halk topluluklarının şen ya da hazin duygularını ezgiler halinde ortaya koyan, halk ozanı ve Aşıklar, halk musikisi topluluklarında, efe ve yaren demeklerinde, düğünlerde gelişen çalgı kültürünün Asya’dan Anadolu’ya, Rumeli’ye hatta Avrupa’nın bazı bölgelerine kadar yayılan en soylu çalgılardan biri bağlamadır Kopuzun tarihi, dolayısıyla eski saz ozanlığı Karahan ve Oğuzhan destan ve hikayelerinin ırlanması (belli bir ezgi ile anlatılması) gereğine bağlı kalmış, sonraları bir takım değişikliklere uğrayarak bu kuruluş aşıklık adım almıştır”
Ozan sözcüğünün, Oğuzların halk şair musikişinaslarına verilen isim olduğunu belirten Fuat Köprülü bu konuda şunları ifade etmektedir:
“Ozanlar Oğuz cemiyeti arasında hususi bir zümre teşkil ederler, el ellerinde kopuzu ile eski Oğuz destanları, Dede Korkut hikayeleri söylerler, yeni hadiseler hakkında yeni yeni şiirler tanzim ederler (…) 15 Asırdan sonra bu ozan kelimesi yerine Azeri ve Anadolu sahalarında Aşık, Türkmen sahasında da baksı kelimesi yer almıştır (…) Türk dünyasında bahşı ile ozan ülke ülke aynı işi paylaşmış görünüyorlar Fakat bahşı çoğu ayin adamı kaldığı halde, ozan gezgin ve ferdi sanatçı olmuştur Aşığın yaşayış bakımından atasıdır”
Kopuz, 13 yüzyılın ikinci yansı ile l4 yüzyılın başlarında yaşamış olan ünlü halk ozanı Yunus Emre’nin şiirlerinde de görülmektedir Bu ünlü ozanımız, aşağıda verilen bir şiirinde, o dönemlerde kopuza duyulan sevgi ve bağlılığın yanısıra, kopuzun yapısından da bahsetmektedir:

”Ey kobuz ile çeşte
Aslın nedir bu işde?
Eydüraslımdır ağaç,
Koyun kirişi bir kaç …
Ağaç, deri derildi,
Kiriş ile bir oldı,
Işk denüzine daldı,
Beane yok bu işde…
Yunus imdi Sübhanı
Vasfeylegil gönülde,
Ayru değül :ariften,
Bu kobuz ile şeşte”
Yukarıdaki dizelerden anlaşıldığı üzere, o tarihlerde Anadolu kopuzunun göğsü hala deriden ve telleri bağırsaktandır Yunus gibi, şiirlerinde kopuza yer veren çok sayıdaki aşıklardan biri de Kaygusuz Abdal’dır Aşağıdaki dörtlük, onun bir şiirindendir:
”Otuz kopuz, kırk çeşte, elli ıklığı rebab,
Hub çalınsın odada iki telli saz ile
Bunca sözü söyledik bize bili kalır yok,
Kaygusuza nazar eyle bir güler yüz ile”
Kopuz ve kopuz türevi çalgılara divan şairleri de, şiirlerinde çokça yer vermektedir Fuat Köprülü, bu konuda şu tespitleri yapmıştır:
”Murad ll Devri şairlerinden Germiyanlı Şeyhi, Hüsrev-ü şirin’inde, Hüsrev ile Şirin’in bir saz alemini tasvir ederken, Kopuzun öyle burarlar kulağın ki çatlaturdu ağlarken damağın beytiyle, XV Asır başlarında onun bilinmekte olduğunu anlatıyor Kopuzun XV ve XVI Asırlarda Osmanlı Memleketlerinin hemen her tarafında yayıldığını, şairlerin eserlerinden kolaylıkla anlıyoruz Mesela, Fatih devrinde meşhur Deli Lütfi’nin Aşkın kopuzunu yine çalayınmı ne dersin? Alemlere avaze salayınmı ne dersin matla’ı pek meşhurdur… Şairlerimiz arasında kopuza en büyük meftunluk gösteren işret-Name sahibi Revani’dir Daima olsa musahib nola dildare kopuz Her ne telden ki çalarsa uyar ol yare kopuz matla’lı gazeliyle bu meftunluğunu gösteren Revani işret-Name’sinde; Kopuz gibi kani bir hub-avaz Kisazın cümlesinden ola mümtaz beyitiyle bu takdiri adeta iftirata vardırır”
Kopuz ve kopuz türevi çalgılardan Evliya Çelebi de bahsetmektedir Çelebi’nin yapıları hakkında çeşitli bilgiler de verdiğİ bu çalgılardan bir kaçı şunlardır: ”Çarta, Ravza, Şeştar, Şeşhane, Kopuz, çöğür, çeşde, karadüzen, yelteme, tanbure, barbut, ufalak”
Kopuz terimi, gerek çalgı anlamıyla gerekse diğer anlamlarıyla Anadolu’nun çeşitli yörelerinde bu gün hala yaşamaktadır Bunlardan bir kaç örnek vermeyi yararlı bulmaktayız
”Kopuz ve kubuz -genel olarak çalgı (Alucra, Uşak)
Kubur -İçel bölgesi köylerinde tek telli bir kopuz çeşididir, revaçtan
düşmüş olmalıdır
Kövür -Gaziantep ve yöresinde kullanılıp, 8 veya 10, yahut 12 telli sazdır
Kobuz : köylüce el mızıkası (Karaçay-Tokat, 1933 derlemelerinden)
Saz, çalgı : bir kısım halkça (Alucra, Giresun) saz manasında (Bolu)
Herkesçe bir nevi saz (Şibinkarahisar-Giresun)
Kubuz, bir çeşit saz (çalgı) (Konya, Isparta)”
”Kopuz: Akordeonun küçüğü bir çeşit çalgı
Kopuz : 1 Boğazı dar yer
2 Düz alanlarda görülmeyen oyunlar, çukurlar
3 Deniz kıyısındaki girinti, körfez”

Kütahya’da “gubuz-atmak” sözü mübalağa edenlere mecazi manada söylenir”
“1- Kağızıman havalisinde saza hala kopuz diyorlar
Sivas, Tokat ve Yozgat taraflarında zuval değneğine, yani eski döğüş
değneğine ucu topuzlu olduğu için kopuz diyorlar Teşbihtir
2 Yine oralarda çakmaklı ve kabza kısmı topuzlu tabancaya da teşbihten
kalma bir hatıra halinde kobuz deniliyorErzurum yolunda, Bayburttan üç saatlik
mesafede (o ilçeye bağlı) Kopuz köyü, Urfa’nın Sürüç ilçesinde kopuz,
Gümüşhane’nin Torul ilçesinde kopus, Diyarbakır’m Silvan ilçesinde kopusu adlı
köyler, Bayazıt’ın Eleşkirt ilçesinde kopuz süfla ve kopuz ülya adlı iki ayrı köy
vardır… Şebinkarahisar yöresinin yüzük oyunu manilerinden olarak oyunun
dokuzuncu seferinde şu sözlerle kopuz hala anılıyor;
Ormanda çoktur domuz
Oyunumuz oldu dokuz
Arkadaşlar çalın kopuz
Hey zalım nenni, nenni de nenni

…İstanbul’da iki telli bazen çiftetelli oyun adıyla anlamda eş olarak da kullanılmıştı (Herhalde oyunda çaldığı için) İstanbul’da Bakırköy’e bağlı bir kentin adı hala ikitelli köyüdür …Tokat’ın Reşadiye kazasından bir köyde bir bağlama çeşidinin ora yerlisince adı kopuz olduğu, irice gövdesine nispetle sapının kısalığı merkezde duyulmuştu “
”Eflani (Zonguldak) yöresinde rastladığım altı telli, gövdesi yayvan bir çalgının adı koyus’du”(SYA)
Ethem Ruhi Üngör, 1978′de Ankara’da verdiği ”Türk Musikisinde Çalgılar” adlı konferans metninde Anadolu sazlarını sıralarken kaybolan çalgılar içinde Tokat menşeili ”kılkopuz”dan söz etmektedir

Kopuz sözcüğünün, Anadolu’da kullanımına Savaş Ekinci’nin Kültür Bakanlığınca yayımlanan kitabında da rastlanılmaktadır ”Ramazan Güngör ve Üç telli Kopuzu” adını taşıyan bu kitapta, kopuz teriminin bağlama yerine kullanıldığı görülmektedir Kopuzun bu tarzda söylenişini Ramazan Güngör’den duyduğunu belirten Ekici, kanımızca bu söylenişin doğruluğunu kontrol etmemiş, çalışmasına aktarmakla kalmayıp, kitabına da bu adı vermiştir Altı yıl kadar Teke bölgesinde ve başta Ramazan Güngör olmak üzere, bu yörenin önemli sanatçıları üzerinde yaptığımız çalışmalarda, kopuz teriminin yörede bu şekilde kullanılmadığını, epey bir süre önce unutulmuş olduğunu tespit ettik Savaş Ekinci’nin böyle bir yanlışa düşmesinin sebebi kanımızca, son zamanlarda Ramazan Güngör’ün araştırmacıların ilgi odaklarından biri olması ve kendi konumunu daha da orijinalleştirme isteğiyle kulaktan dolma öğrendiği kopuz sözcüğünü kullanılmasından kaynaklanmaktadır Zira, böyle bir alışkanlığı olan Ramazan Güngör’ün hiç bilmediği, bizden öğrendiği ve bu bölgede hiç rastlanılmayan ”şelpe” terimini de kullanmaya başladığını görmekteyiz Ramazan Güngörden başka, Teke bölgesinde kopuz ve şelpe terimlerini kullanan ikinci bir sanatçı yoktur
Araştırmalar 13 yüzyıldan sonra kopuz adının yavaş yavaş kullanılmamaya hatta giderek unutulmaya başladığını göstermektedir 16 yüzyılın ikinci yarısına ait bir şiirde Nev’i adeta bu durumun başlangıcını ifade etmektedir
”Götürüp mihr-i felek bezm-i cihandan kopusu
Başladı çalmağa şeştar yine halk-ı alem” (MRG)
17 yüzyıldan itibaren kopuzun edebiyatımızda artık görülmediğini ifade etmesi bakımından aşağıdaki alıntıya yer verilmiştir
“XVII asırdan sonra edebiyatımızda kopuza ve kopuzculara pek tesadüf edemiyoruz… Lehçetü’l Lügat müellifi Es’ad Efendi de bu ifadeyi kuvvetlendirerek, kopuz’u ud ve berbat müteradifi olarak kaydediyor Bu kayıtlardan kopuz’un XVIII Asır esnasında da Garp Türkleri arasında hala tanındığını ve ma’mafih artık eski şöhretini muhafaza edemeyeceğini anlamaktayız” (MFK)
Kopuz gibi, çağlan aşarak gelmiş köklü bir çalgının birdenbire tarih sahnesinden çekilmeye başlamasının nedenleri, genişçe bir araştırma gerektirmektedir Ancak, eldeki varolan bilgiler, bu nedenlerin en önemlilerinden birinin kopuz hakkında başlayan bilgisizce karalama anlayışı olduğu yolundadır O kadar ki, bu karalamalardan sonra, yakın zamanımıza kadar süregelen ve saz çalmanın günah olduğu fikrini doğuracak kadar ileriye giden, bir kötülüğün tohumlan atılmıştır Gazimihal, bu konuda şu yorumu yapmaktadır:
“Divanlarda kopuzun anılışı hiçe düştüğü, o arada yobaz kalemlerin sazı istihfaf örnekleri tek tük yazıya geçebilmiş göründüğü bir çağda, okur-yazar olmayanların cahilce kötüleme cereyanının kulaktan kulağa şehir halkı arasında daha yıkıcı bir rol oynayacağı pek tabii idi Neticede, kopuzun hayatiyet ve hatta adı bilhassa Anadolu’da bu baskının açıkça sillesini yedi”
Çalgı çalmanın, özellikle de saz çalıp türkü söylemenin günah olduğu inancı, azalmış olsa da, günümüzde de hala sürmektedir Öyle ki, bu anlayış günlük dile ve atasözlerine de yansımıştır Anadolu’da çoğu yerde ”en kötü meslek çalgıcılıktır, onu da öğren unut”, ”kırkında saza başlayan, kıyamette çalar”, ya da ‘’saz çalıp türkü söyleyen cennete giremez” gibi deyim ve sözlere ne yazık ki bu gün bile rastlanılmaktadır Hatta, kimi zaman halk sazları kendi yurdunda yasaklamalarla da karşı karşıya kalmıştır Bu konuda Halil Bedii Yönetken’in derleme için gittiği Kütahya’da yaptığı tespit ilginçtir Bu nedenle, çalışmamızda bu tespite yer verilmiştir:
“1938′de Kütahya’ya vardığımız zaman bir müddetten beri şehir içinde bağlama ve davul-zurnanın yasak edilmiş olduğunu öğrendik, halkın sazını menetmek, dilini konuşmasını menetmekten farksızdı, derhal o gün bizimle beraber trenden inmiş olan yeni valiyi ziyaret ederek bu memnuiyetin kaldırılmasını rica ettik, ricamız yerine getirildi bütün halk bundan son derece memnun oldu, düğün bayram ettiler ve bu bizim işimizi kolaylaştırdı
Bu örnekte olduğu gibi, yerel yöneticilerin halk sazlarını yasak etmelerine Anadolu’da defalarca rastlanılmıştır Bu nedenle, klarnetin Anadolu’da bir çok yere zurnanın yasak edilmesi üzerine girdiği görüşü vardır
Kültüre yüzyıllar boyu darbe vurmuş olan bu anlayışın oluşmasının ardından kopuz, şüphesiz Gazimihal’inde belirttiği gibi Anadolu’da da sille yemiş ve belki de ‘’saz” veya ”bağlama” terimleri bu yüzden tercih edilmiştir Ancak, çalgı ve yöre adı olarak kullanılmasının yanında, günlük dilde çeşitli anlamlarına da rastlanılan kopuz terimi, Anadolu’da günümüze kadar hep varolmuş ve yaşamıştır



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.