Oruç Neden Farz Kılınmıştır |
10-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Oruç Neden Farz KılınmıştırOruç Neden Farz Kılınmıştır Hakkında Oruç Neden Farz Kılınmıştır Kur'an-ı Kerim'de; "Ey iman edenler! Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı) Ta ki, korunasınız" (el-Bakara, 2/183) buyurulmuştur Resul-u Ekrem (sas)'in: "Oruç insanı Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır Tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi" (Nesâî, Savm, IV, 167) buyurduğu bilinmektedir Oruç, mükellefi her türlü şehvetten alıkoyan ve ihlâsı artıran bir ibadettir Açlığa, susuzluğa ve nefsin diğer arzularına karşı direnmek oldukça önemlidir Allahu Teâlâ (cc)'ya iman eden ve O'nun dini uğruna cihada karar veren müminler; oruç ibadeti ile kuvvetli bir iradeye sahip olurlar Hicrî takvim ayın hareketlerine göre değiştiği için, her yıl diğerine nisbetle on veya on bir gün önce gelir Dolayısıyle insan bazen kışın (20) derecede, bazen yazın (+ 40) derecede oruç tutar Bu bir anlamda mükellefin "Dondurucu bir soğukta ve kavurucu bir sıcakta dahi; Allahu Teâlâ'nın emirlerini eda etmeye hazırım" taahhüdünde bulunmasıdır Ayrıca bir ay süre ile Allah Teâlâ (cc)'nın rızasını kazanmak için, nefsinin bütün şehvetlerini terk etmesi oldukça önemli bir hadisedir Oruç ibadetine riyanın karışması da mümkün değildir Nitekim bir Hadis-i Şerif'te; orucun ve oruçlunun mahiyeti şu şekilde ortaya konulmuştur: "Oruç bir kalkandır Oruçlu kötü (kem) söz söylemesin Kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa "Ben oruçluyum"desin ve uymasın Ruhum yed-i kudretinde olan Allahu Teâlâ (cc)'ya yemin ederim ki; oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha temizdir Cenab-ı Hak buyurmuştur ki: "Oruçlu kimse benim rızam için yemesini, içmesini ve cinsi arzularını bırakmıştır Oruç doğrudan doğruya bana edilen (riya karışmayan) bir ibadettir Onun sayısız sevabını da, doğrudan doğruya ben veririm Halbuki başka ibadetlerin hepsi on misliyle ödenmektedir" (Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI, 248, Hadis no: 897) |
|