Kalplerin Kanseri;Nifak |
10-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kalplerin Kanseri;NifakKalplerİn Kanserİ;nİfak Hakkında Kalplerİn Kanserİ;nİfak Hasan el-Basrî (RhA), nifakı şöyle tanımlar: “İnsanın içiyle dışının aynı olmaması, sözüyle işinin birbirini tutmaması, bir kimsenin yanındayken gösterilen davranış ile, arkasından konulan tavrın farklı olmasıdır” Demek ki nifak, ikiyüzlülüğün diğer adı İman, ibadet, hizmet ve bütün günlük işlerde gözükebilecek bir çirkinlik Nifak, öyle kötü bir huydur ki, şeytanın kendisinden kaçtığı Hz Ömer (RA) bile, ondan korkmuştur Ashab-ı Kiram, küfürden fazla nifaktan endişelenmiştir “Nifaktan ancak mü’min olan korkar; münafık ise kendini tertemiz sanar” diyen alimlerimiz, bizleri bu ciddi bir tehlikeye karşı uyarıyorlar Çünkü mesele, iman meselesidir Nifakı kansere benzetmemiz, her ikisinde de bulunan ortak bir özellikten kaynaklanıyor Kanser, ilk aşamada insana ağrı acı vermez, gizlice yayılır İlk anda farkedilip müdahele edilmezse ölümcül pençesine alır, kurtuluşu olmaz Nifak da böyledir: münafığı dıştan gören kimse, ‘bu ne güzel müslüman, ne kadar hayır ehli bir adam!’ diyebilir Bilmez ki karşısındaki evliya kılığında bir şeytan, dost görüntüsünde bir düşmandır Bunun için nifakı tanımak ve zamanında önlem almak gerekir İki türlü nifak var Olgun ve kâmil mümin olma yolunda böylesine sinsi ve tehlikeli bir engel olan nifakın iki çeşidi vardır: Birincisi, itikatla ilgili olanıdır Mümin olduğunu söylediği halde aslında inanmayan, hatta dine düşman olan kimseler bu kısma girer Bu tür nifak ehli, bunu bir menfaat veya gizli bir fesat için yaparlar Bir plân gereği müslüman gözükmesi gerekiyordur Namazda ön safı kimseye vermez, hayır ve ıslahtan bahseder, sık sık müslüman olduğunu söyler, hizmetlerde başı çeker ama içindeki niyet bambaşkadır Hep fitne, şüphe ve ayrılık sebebi olacak şeyleri arar ve ilk fırsatta oyununu oynar Allahu Tealâ, Bakara Suresi’nin başlarında dört ayetle müslümanları, iki ayetle kâfirleri tanıtırken, münafıkların hallerini tam onüç ayetle göz önüne sermiştir Bu, münafıkların müslümanlar için ne büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir Nifakın ikinci çeşidi, iş ve ibadetlerde olanıdır Bu, imanla nifakın karışması, gerçekten inanan bir müslümanın münafıkların hallerine bulaşmasıdır Böyle bir nifak insanı ebedi cehennemde bırakmaz Ancak, terkedilmezse, sahibini bir müddet azapta bırakır Bu nifak insanın manevi derecesini düşürür, sıddîklerden olmasını engeller Genelde müslümanların içine düştüğü nifak işte budur Hz Peygamber uyarıyor En tehlikeli nifak alâmetlerini Rasulullah (AS) Efendimiz açıklıyor: “Dört huy var ki, onlar kimde bulunursa o tam bir münafık olur Bu huylardan birisi kendisinde bulunan kimse ise, o huyu terk edene kadar münafıklıktan bir huy taşımış olur Bu huylar şunlardır: Konuştuğu zaman yalan söyler Söz verdiği zaman sözünü tutmaz Kendisine bir şey emanet edilince ona hiyanet eder Birisi ile çekişmeye girince hak yer, haddini aşar” (Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî) Bu huyları sırasıyla tanıyalım: Bir şeyi olduğunun dışında söylemeye veya göstermeye yalan denir En büyük yalan Allah ve Rasulü adına söylenen yalandır Bunu daha çok okumuş insanlar yaparlar Allahu Tealâ’nın haram dediği bir şeyi helâl göstermek, ayet ve hadisleri asıl manasının dışında yorumlamak ve Efendimiz (AS) adına hadis uydurmak bu kısma girer Burada anlatılan yalan, kasıtlı yalandır Bilmeden yanlış söylemek, bir şeyi farklı tahmin etmek, açıkça gözüken bir kötülüğü önlemek veya iki kişinin arasını bulmak için yalan söylemek bu kısma girmez Sözünde durmamak: Bu, iki şekilde olur Birincisi karşısındakine bir şeyi yapmaya söz verir, onu kendisine güvendirir fakat niyeti yapmak değildir Bunda hem yalan, hem hiyanet vardır ve tam bir münafıklık alâmetidir İkincisi, elinde olmayan sebeplerle sözünde durmamaktır Söz verirken yerine getirmek niyeti taşıyan bir kimsenin, unutma, güç yetirememe gibi sebeplerle sözünü yerine getirememesi münafıklık alameti değil, belki acizliktir Günümüzde özellikle ticaret erbabının ve idarecilerin bu konuda çok dikkatli olmaları gerekir İnsanları kendisine güvendiren, fakat sözüne sadık olmayan kimselerin dünya ve ahirette yüzü gülmez Çünkü onlar, mazlumların ahını almışlardır Bir mü’min, küçük-büyük, imanlı-imansız kime ne söz vermiş ise onu tutmaya çalışmalıdır Bir baba veya anne, yapmayacağı bir şeyi yapacağım, almayacağı bir şeyi alacağım diyerek kendi çocuklarını bile aldatmamalıdır Bu, hem kendini devamlı sözünü çiğnemeye götürür, hem de çocuğu yalan söylemeye ve sözünde durmamaya alıştırır Hadis-i şerifte anlatılan üçüncü huy olan hainlik de, mümine hiç yakışmayan bir sıfattır Mümin, güvenilir insandır Emanet edilen herşeyi gücü yettiğince korumaya çalışır Emanetlerin en başında, Allahu Tealâ’nın korunmasını istediği ibadet ve edebler gelir İman, namaz, adalet, iffet, mertlik en büyük emanetlerdir Bunları koruyamayan insan, aslında yeterince ‘emin’ değildir En büyük hainlik, dini kullanarak dünya kazanmaya çalışmaktır Güzel amelleri kötü emellerine alet etmek, salih insan görüntüsüyle sakat işler çevirmek hainliğin ve münafıklığın ta kendisidir Bir makam ve yetki sahibinin, yetkisini kendi çıkarları için kullanmasının da bir çeşit hainlik olduğunu hatırlatalım Haddi aşmak, hak yemek: Birisiyle münakaşaya veya çekişmeye giren bir kimse, karşısındakinin hakkını yer ve o haklıyken haksız göstermeye çalışırsa, bu da bir münafıklık alametidir Haklıyı haksız duruma düşürmek müslümanın sıfatı değildir Din adına da dünya adına da yalan söylenmez Haksızlık edilerek hak korunmaz Hak, lâfla değil, edeble korunur Edeb, hak karşısında boyun eğmektir, haklı olana hakkını vermektir Edeb, dosta merhamet, düşmana da adalet göstermektir Edeb, insanın içinin dışından, niyetinin işindan daha güzel olmasıdır Sonuç olarak, bir mümin Allah Rasulü’nün bildirdiği bu nifak alametlerinden tamamen kurtulmadıkça, imanın tadını alamaz, ihlâslı kullardan olamaz |
|