Abdulkadir-İ Geylani Hz. (Ks) Sohbetleri |
10-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Abdulkadir-İ Geylani Hz. (Ks) SohbetleriAbdulkadir-i geylani hz (ks) sohbetleri Hakkında Abdulkadir-i geylani hz (ks) sohbetleri ABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ (KS) SOHBETLERİ 1 Ey Aziz, Cenab-ı Hakkm aziz kıldığı ve birçok ilahî nimetlere erme şerefine nail eylediği kimse Bilesin ki - "Allah-ü Teala, dilediğine hidayet eder ve zatı nuruna ulaştınr" (24/35) Yukandaki cümle bir Ayet-i Kerime mealidir Bir feyz kaynağıdır O feyz bulutlarmdan; şahud şimşekleri çaktığı zamanı düşün Neler olacağım tahmin eyle ve : - "Allah rahmetim dilediğine tahsis eder" (3/74) Mealindeki yüce kelamın yapacağı inayet sayesinde, vuslat rüzgarlarının daima başında döndüğünü de düşün Anlamaya çalış Ve neler olabileceğini anlatacağız, dinle îşte o zaman; kalb sahasında üns reyhanları kokmaya başlar Ve o reyhanlar; bir cennet bahçedeki gibi, boylandık-ça boylanır ve etrafa kokular saçmaya başlar Ve o bahçede : - "Ey Yusüf'e olan hasretim" (12/ 84) Nağmeleri ile şevk bülbülleri ötme-ye başlar Ve sırlar aleminde; iştiyak şuleleri panidamaya başlar Artık efkar kuşları? azamet fezasında kanatlanır Ve çevikliğin son haddiyle uçmaya başlarlar Bunlara marifet hali ve marifet alemi adı verilir Bu alem uçsuz bucaksız vadilerle doludur Orada; üstün akla sahip olanlar dahi yolunu bulup, devam edemez Şaşırır Sonra orada öyle korkulu haller tecelli eder ki Bir bakarsın; yüce bir heybet eli kalkmış; basında bekliyor Tepene ha indi; ha inecek Bu manzara karşısında; kavrayışın temelinden sarsılır Sonra bakarsın ki, başka bir alem başlamış Perdelerin ötesinden sesler yükseliyor Hem de heybetli sesler Ona kulak mı dayanır ki? Ve derin manasını sezende yürek mi kalır ki? Tahayyül et: - Gerçek manasıyla Allah'ı takdir edemediler" (6/91) Mealindeki yüce manaya hangi kulak dayanır? Bu yumuşatılmış mana ya doğrudan doğruya, seni muhatab alsaydı; ne yapardın o zaman? O anda can vermez miydin? Bu mana denizi çok engindir Orada azimet sefineleri yüzer îçinde ise; Hak yolcuları Onlar için, ne dalganın önemi vardır; ne de çeşitli deniz tehlikelerinin Sakın o yolcuları taşıyan sefineleri küçük sanmayasın îşte onun tarifi: - "O sefineler; dağlar gibi dalgalar arasından süzülür gider O, yolcuları çeker; götürür" (11/42) Ve bu yüce manalar taşıyan cümle; aynı zamanda o yolcuların sefine yelidir Yelkenlerini iter Düşün Bir daha bir daha düşün - "Onlar Allah'ı; Allah da onları sever" (5/54) Bu Ayet-i Kerimenin delalet ettiği derin manayı düşün O mana engin bir denizdir Ve bu denizin adı; aşk denizidir Mahabbet, sevgi denizidir Mahabbet ehli, bu denizde yelkenlisin! açar Ötelere doğru yol almaya başlar Yelkenli sefi-nelerinin; bir sağa, bir sola yatması, onları korkutmaz Dalgalar onlan yoldan alamaz Dağlar gibi dalgalar gelir; onları altı-na almak ister Fakat inayet-i Hak onları korur Onlar da bunu bilir Yine de yalvarmadan edemezler; herbiri: - "Ya Rabbi, beni mübarek bir menzile indir Çünkü menzil sahiplerinin hayırlısı sensin" (21/101) Diyerek yalvarmaya 'başlar Bu menzil ne olabilir ki? Lika ve Hazret-i Hakka yakınlıktan başka, Ne var ki, her yerde olduğu gibi burada da istidadlar konuşur Yalvarırlar Yakanrırlar Ama: - "O kimseler ki, haklannda tarafımızdan iyilik fermanı çıkmıştır" (21/ 101) Cümlesindeki manadan o başka elde bir şey yoktur O yolda kaybolan canları kim arar ki? Kesilen başları kim sorabilir ki Yalnız, kurtulması mukadder olanlar kurtulur Çünkü ezelî istidad öyle gelmiştir Deniz kabarsın; dalgalar, o aşk yolcularını içine alsın isterse Hak ezelde kurtulmasını dilemişse; bir an içinde onları: - "Cudî" (11/44) Dağına salimen indirir Artık onlara Rahmanın cezbelerin-den bir cezbe gelmiştir Ellerinden tutmuş : - "Doğruluk makamı" (54/55) Tabir edilen yere çekmiştir Bu makam, ezelî istidada göre lütuf ve ihsanların yağdığı bir makamdır Makam bir değil, bir çoktur Her makamı aşıp öbürüne geçmek için arada; şahsa göre değişen bir veya birkaç durak olur Aslında tek olarak bilinen ama aşılması oldukça zor bir durak var ki, hepsinin mutlaka uğrayacağı bir duraktır îşte o durak: - "Ben, sizin Rabınız değil miyim?" (7/172) Mealindeki cümlede gizlidir Bu durağı aşanın artık yolu, vuslat alemine doğru uzar Buraya kadar gelebilen isti-dadlı olsa gerek Bunu o yolcular da anlar; neşe ve şadlık içinde mest olurlar Hayran olurlar Sonra onlara ilahî nimet sofraları serilir O sofralardan bol bol nasib alırlar Çünkü o nimetler: - "O kimseleredir ki; onlar ihsan ettiler Sonra bunlar için HÜSNA ve ZÎYADE'si vardır" (10/26) Ayet-i Kerimesiyle tarif edilmektedir Burada, HÜSNA'yı tümden nimetler; ZÎYADE'yi ise, lika-i ilahî olarak anlatabiliriz Hakka vasıl olmak isteyen herkes, bahsi geçen dalgalı ve engin denizleri aşmak zorundadır Onları aşıp, Hakka varmak için, bu yolda insana tek şey lazımdır: AŞK Bu olduktan sonra korkma Her denizi, deryayı aşarsın Ummanlar önünde bir hendek kadar uf alır Dağlar ve ovalar sana bir adımlık yol olur Her yolcuyu bu yolda aşk yürütür Aşk bu yolda Hak erlerine bir ateş Bu ateş, onların herdem içim yakar kavurur Yansın Yanana su mu esirgenir; hastaya tabib mi gelmez ki? Hele bir de; yanan Hak aşıkının kalbi, hasta olan da onun gönlü olursa îşte böyle olanların içi yandıkça, aşk şarabı imdatlarına yetişir Aşk şarabından başka onların ateşini ne söndürebilirdi ki, zaten Onlara aşk şarabı getiren kadehin adı; KÜRBÎYET'tir VÎSAL camıdır Yakınlık camı ve visal kadehi Ne güzel ve ne ulvî şey O anda onları, huri misal sakiler dolanır Allah aşkıyla içi yananın özüne birşeyler boşaltır Yani AŞK ŞARABI Onlar, verene hiç bakmaz; içer, içer hiç kanmazlar Nasıl kansınlar, çünkü: - "Onlara; Rabları pak şarabı içirdi" (76/21) O ne ŞARAB'dır îçilirken visal olursa Ve sakisi ALLAH onun şanı, çoktan da çok yücedir Artık onlar, ereceklerine ermişlerdir Bulacaklarım da bulmuşlardır Bilmem daha ne bulmaları istenir ki Onu bulmayan niçin durur ki Onu bulan da neden mahrum olur ki Son yolculuk durağı orasıdır Oraya vasılolduktan sonra, sonsuz ve ebedî mülk ve devleti bulurlar ışte onların erdiği alemi anlatan Ayet-i Kerime: - "Baksan Sonra dönüp yine baksan Ne görebilirsin ki? Nimet ve büyük bir saltanattan başka" (76/20) Bu varı yitirmek ne güzeldir Çünkü bu yolda yitirilen varlığın karşılığı Hakkın visalidir Cenab-ı Hak cümlemize bu varlıktan soyunmayı ve vuslatı nasib eylesin Amin! Hazırlayan : Gökhan Gündüz |
Abdulkadir-İ Geylani Hz. (Ks) Sohbetleri |
10-11-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Abdulkadir-İ Geylani Hz. (Ks) SohbetleriABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ (KS) SOHBETLERİ 2 Ey Aziz Bu mektup, sana daha başka şeyler anlatacak Seni amele ve cihada teşvik edecek Oku, anla ve gereğini yapmaya gayret et Talib ol Günleri boşa geçirme Daima, aradığın bir şey olsun Taleb eden mutlaka bulur Ama, yollanır Taleb gümüşünü: - "O kimseler ki, uğrumuzda cihad ederler" (29/69) Mealindeki Ayet-i Kerimenin potasında eritmeye bak Sanır mısın ki; eline çalışmadan bir şeyler geçer Ahlakî bir disiplin yolunu tutmadan, aradığını bulmaya nasıl kalkarsın ve nasıl ermeyi düşünürsün Talib olacaksın; fakat bu taleb işinde pek fazla ileri de gitmeyeceksin Çünkü aşırı talepler çoğu zaman karşılıksız kalır Bilhassa Hak Teala'yı taleb işinde dikkatli olmalısın Onun çizdiği hududu aşmaya kalkmayasın Sonra aradığını bulamayacağın gibi; elde ettiklerini de kaybedersin Bilhassa zat-ı ilahî için : - "Allah, zatı için; dikkatinizi çeker" (3/28) Buyurulurki; zaL ı ilahi hakkında ulu orta laf etmemeyi ve ona dair fikir serdetmeye girişmemeyi emreder îşte talep sınırını burada çizmen gerek Oraya varmak için yoluna devam et Fakat ondan sonrası için, bir talebin olmasın Sadece bekle Yol açılırsa, yürü Yoksa, yine bekle yine bekle Ama, bu bekleyiş seni usandırmasın îçten talebini devam ettirir Fakat anlatılan şekilde olsun Öyle olursa talebin halis olur Taleb gümüşün kendiliğinden erir ve ona; - "Yollarıızı onlara açarız" (29/ 69) Müjdesi gereğince padişahın tuğrası vurulur Bu tuğra; ancak talebini anlatılan şekilde devam ettirenleredir Onlara katılmak ve onlar gibi talih olmak ve bu tuğrayı almak ne saadet Bu saadete eren talibin talebi kıymet bulur Dünyalık mallar, onun karşısın-da değersizdir Onu satacak pazar bulunmaz Ancak onun, değeri bulunup satılacağı pazar, şu pazardır: - "Allah mü'minlerle alış veriş yaptı Nefislerim aldı Mallarım aldı Ve bu aldıklanna karşılık, cenneti verdi" (9/111) Bu pazarda taleb asıl değerini bulur Taleb gider karşılığında büyük bir meblağ gelir Artık bu meblağ o talibin bir sermayesi olur Anlatılanları yaparsan, sen de o sermayeyi bulursun Yolun inşaallah Hak yolu olur Ve : - "Ayık olunuz Halis din Allah'a apanr" (39/3) Mealim taşıyan Ayet-i Kerimenin manasım artık anlarsın Halis olmaya bak Her elde edeceğin iyi şey, mutlaka ihlasla olacaktır; iyi bilesin Şunu da unutma ki, gerçekten ihlas sahiplerini azim tehlikeler bekler Onları kolay atlatmak, bu yolun yolcusunda bulunması gereken aşka bağlıdır Sen de, bu yolda aşka dalarsan, bu ihlas sahiplerim bekleyen tehlikelerin sırrı sana çözülür Önünde çözülür; seyredersin Aşkı bul, şevk ehli ol îhlası bul Bunları bulduğun zaman:- "Allah, sinesini ÎSLAM'a açtığı kimseyi mi soruyorsun O, Rabbından gelen nurla yoluna devam eder" (39/22) Ayet-i Kerimesinde belirtilen ihsan kucağı sana da açılır Zikri geçen Ayet-i Kerimenin nuru yolunu aydınlatır Sen aşkı ve şevki bulmaya bak Bunları bulduktan sonra, sana ne ihsanlar gelir; ne ihsanlar Rabbımız kerem sahibidir; sineni açar ve: - "Bana dua ediniz; duanızı lehinize olacak bir şekilde kabul ederim" (40/ 60) Ayet-i Celilesi gereğince kalbini harekete getirir Ona, yani Allah-ü Teala'ya bol dua etmeye, yalvarmaya, yakarmaya başlarsın Bu yalvarma ve yakarmanın karşılığını da mutlaka alırısın En mühimi ilahî lütuf ve keremi bulmaktır Onu bulduktan sonra manevi derecen yükselir Dünyanın maddî ve fani şeyleri, gözünden Ve gönlünden düşer Hakikati artık anlamış ve bilmiş olursun Böyle olduktan sonra, anladığını ve bildiğini başkalarına da anlatman gerekli olur Bir nevi irşad makamma geçersin O zaman sana: - "Söyle" (4/77) Denir Söyle yalan mı Bu emir karşısında titremeye başlarsın Fakat tehdid olmadığını anlar; sakinleşirsin Ancak kendinde pek konuşacak takat bulamaz bir halde iken : - "Dünyanın metal azdır" (4/77) Fermanı imdadına yetişir Zaten kalbinden silinen fani şeyler, biraz daha silinir iyice, kökü kazınır Artık bu fani şeylerin değil, ötelerin yücelerin malı olursun Fakat onun için bir işaret göremeyince üzülürken, yine sana kerem dili çözülür ve : - "Ahiretinki elbette hayırlıdır" (4/77) Cümle-i celilesi ile gönlünü açar Böylece, fani şeyleri kalbinden attıktan sonra, oraya neyin dolacağım anlamış olursun Bu iş lafla olmaz ki, bu da ayrı bir hakikattir Elbette, kaibden dünyanın gidip, yerine ahiretin gelişi; zahirde bilinen geliş gidişler gibi görünmez O bir haldir Halin de ancak zahirde alametleri vardır îşte sen de bu alametleri araştırırken : - "Bu ittika sahiplenme olacaktır" (4/77) Cümlesi bir kurtarıcı gibi karşına çıkar Kendi kendine: - Demek ki, dünya metaını az gören, ahireti ondan üstün ve hayırlı bulan zatlar, ittika sahibi olan zatlarmış Dersin îşin hakikatim anlamış olursun artık Dünya sevgisin!, ebedî kalbinden atar; yerine ahiret sevgisin! koyarsın Bu sevgiyi muhafaza için de; ittikayı kalb kapma bekçi yaparsın^ Sonra: - Allahım, beni ittikadan ayırma Dünya hırsı kalbime girmesin Diyerekten de yalvarırsın Ve her daima ittika halini gözetmeye başlarsın îttika halinin devamım gördükçe, duanın da kabul olduğunu anlarsın Ve Sevinirsin Ve bilirsin ki, yapılan dualara mutlaka icabet olur Ne var ki, herkese bilinen yoldan icabet olmaz Ancak; içini temizleyenler, özünü Hakka yakın edenler duanın ne şekilde ve ne zaman kabul olduğunu anlar Misal olaraktan c'a kendi halini ele alabilirsin Artık sana bir başka rüzgarlar esme-ye başlar Ne yandan bilir misin; - "Biz ona şah damanndan daha yakınız" (50/16) Canibinden Bu rüzgarın estiğim duyan kalb ağacm dalları oynamaya başlar O rüzgarlar estikçe, yaprakları birbirine değer ve tatlı tatlı nağmeler çıkarır Belki de o yaprakların işe yaramayanı yavaş yavaş, ahenkli bir şekilde dökülmeye başlar ki; o zaman, senin için bir sonbahar havası esiyor demektir Bu hal aleminde, artık ilkbaharla karışık bir güz başlamış demektir Orası; yazı güzüne, güzü yazma karışık bir alemdir Çok hizmetli işlerin olduğu bir bahçedir Sakın onlara dahp yolundan olma Hiç biriyle ilgilenme: - "Allah, de; öteyi bırak" (6/91) Sen böyle diyebildiğin an, rüzgarlar sert esmeye başlar ve seni fani eşyadan soyar Ağyardan ayırır Orası bir başka alemdir Ve orada: - "Allah'dan başka bir ilah çağırmaya kalkma!" (28/88) Emrinden başka bir emrin gereği yapılamaz Orası ne daimî bir ilkbahardır; ne de sonbahar Orası; an bean tecellilerle değişen bir havaya sahiptir Herkes kabi-liyetine göre bir hava teneffüs eder; kimi ilkbahar, kimi de sonbahar Kimi de kış Şayet sen, benliğim yitirir, senliğin! bu-lursan, daima bir ilkbahar havası teneffüs edersin Sakın; bu havayı herkesin teneffüs edeceğin! sanmayasm O hava, yalnız: - "Onlara, taa ezelden katamızda iyilikler yazılmıştır" (21/101) Cümlesinin tefsirinde kimlikleri gizli zatlara mahsustur Bu Ayet-i Kerime, aynı zamanda kendini bilenlere bir müjdedir Sakın; kendi kendine, benim de istidadım var mı yok mu diye üzülme Lüzumsuz ve faydasız yollar nramaya knik-ma Hemen kendini ölçüyo vur; Hak yo lunda devamlıysan istidadın var demektir Şayet istidadın yoksa, aramak da ak-lına gelmez; sormak da O istidada sahip olduğunu anladıktan sonra, beklemeyi öğren O beklediğin alemde, ilahî ve kudsî bir rahmet yağmu-runa tutuîursan, sakın; usanıp kaçmaya-sın Islansan da, çevren göl de olsa kaçma Dür ve bekle Çünkü o; dilediği zaman : - "Kimi arzu ediyorsa onu zatına seçer" (-12/13) Şunu da akhnda fut ki, seçmeden evvel dener Başarı kazandığın takdirde, ilahî kudret bir bulut şeklinde seni apiar; ötelere çok ötelere ötelerin de otesine çeker götürür Düşün bir kere içinde bulunduğun alemin güzelliğim ilkbahar Feyiz bulutları Ve nihayet fazilet yağmuru Bunların hepsi senin özünde olmakta ve senin için olmaktadır Nerede cereyan ediyor bu işler, biliyor musun? - Kalbinde Dersek hiç şaşma Çünkü sen, yalnız kalbinden ibaret sin Sakın kalb denince, maddi hayatın dcvamına sebep olan, sinendeki o et parçasını hemen aklına getirme Bizim anlatmak istediğimiz kalb, bir başka kaibdir Yeri gelince onu da uzun uzun anlatacağız Asıl bizim anlattığımız kalb, sana: - însan Dedirten kaibdir Ve sana: - Adem Dedirten kaibdir- "Biz ona katnnızdan ilim öğrettik" (18/65) Artık haller halim buldun Ağaçların yeşillenmeye ve dal budak salmaya başlar Bunların vereceği yemiş, sadece içinde kalmaz Çünkü sen cimri olamazsın Sen o kimselerdensin ki; onlar hakkında Allah-ü Taala'nın: - '"Muhakkak Allah'ın rahmeti, dış aleme muhsinlerden gelir" (7/56) Ayetiyle anlattığı muhsinler şafuldasın Bu halleri yaşadıktan sonra, kendini bir sır aleminde bil Oranın uçsuz, bucaksız vadileri ve akar ırmakları var Vuslat pınarları orada çok tatlı akar Bu alemde olduğun için nasıl olsa her zaman içerim, diye bir düşünceye kapılma Çünkü oradan: - "Öyle bir göze ki Yakınlığı kazananlar, yani MUKARREBUN olanlar içer" (83/28) Başkalan içemez Sen de içmek di-liyorsan, MUKARREI3UN zümresinden olmaya bak Anlatılan halleri elde etmek için; biraz gözyaşı akıtmak icab eder Yalvarmak, yakarmak gerekir Hatalar, için istiğfar etmek ise, baş şarttır; bilmek gerekir Bunlar birer ilahî hibedir O hibeye ehil olmak için, gözyaşlarıyla, sineyi pak etmekten gayri çare yoktur Sakın yaptığın ibadetine, falan da güvenme Çünkü bu: - "Allah'ın fazlıdır; dilediğine ihsan eyler" (5/54) - Ben hak kazandım; verilmemesi zulümdür Gibi yersiz bir laf etmeye kalkanlar, hava alır Hele bu aleme kadar gelenler böyle bir şeyi düşündüler mi, derhal kapı dışarı edilirler Allah saklasın Allah'ın o fazlına erenlere müjdeler olsun Mübarek olsun halleri Çünkü on l ara: - "Korkmayınız Artık mahzun da olmayınız Size müjdeler olsun işte size vaad olunduğunuz cennet" (41/30) Duyurulan, ilahî bir fermandır Artık, geçmiş geçip gitti Gelecek şimdiki hallerinden daha iyi olacak Niçin daha iyi olmasın ki: - "Allah onlardan razı; onlar da Allah'tan razı ve memnun" (5/119) Beraetini aldıktan sonra peşinden şu emir: - "Yiyiniz, içiniz Hem de rahat rahat Bunlar amellerinize karşı mükafattır" (52/19) Bu nimetler daha bu alemde iken kazanılır Allah'a yalvaralım; bize de nasib eylesin Allahım, bize de nasib eyle Amin ABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ (KS) SOHBETLERİ 3 Ey Aziz, Geleceği yakındır o günün îzzetini korumak bir bakıma sana bağlı Hatalarını hatırla, düşün ve tedbirli ol Hazırlığım şimdiden yap Burayı bırakıp öte aleme gidince, fayda temin edeceğin kimseleri düşünüp kendini yersiz teselliyle avutma Çünkü orada:- "O günkü dehşet içinde; kişi karısından, anasından, babasından ve çocuklarından kaçar" (80/34)Ayet-i Kerimesinin verdiği hüküm geçer Herkes kendi derdine düşer - Hani sen bize, dünyada iken sahib olurdun Korurdun Burada da yardım etsene Gibi, yarı alaylı, yan ciddî sözlere muhatap olmamak için, herkes bir yere saklanmak ister Kimi elini yüzüne kapatır Kimi de kaçar Kaçacak yer de yok O da bnşka Sen insanı, orada kaçmakla kurtulur mu sanırsın? Hayır kurtulamaz Hesap verecek Hakirden kıtmire kadar ipek telinden urganına kadar inceden ince-ye hesap verecek Gizlisi ve aşikaresi sot'uincak O ne muazzam hesap günüdür Düşün o günü Hatta o günün dehşetinden fitre Çünkü, Allah-ü Teaala o günkü hesabı şöyle anlatır: - "İster içinizde gizlediğiniz olsun; isterse açığa vurduğunuz Allah hepsiyle sîzi hesaba çekecek" (2/284) Bu Ayet-i Kerimedeki derin manayı anlamaya çalış Bu hesaptan ancak, burada imtihanını iyi verenler kurtulacak însanhğına yarnşır bir şekilde hayatını idame ettirenler kurtulu Onun için sen, boş şeylerle meşgul olma Öz varlığım koruyacak yollardan yürü - "Şunlar var ya, hayvanlar gibidir" (7/179) Ayet-i Kerimesiyle anlatılan zümreyo dahil olmayasın; sakın Bunların avunduğu geçici zevklere dalmaktan kendini koru Geçici, behimî hislerini tatmin için özünü kirletme insanlığım yitirme Allah-ü Teala'yı daima kendine yakın bil Daima onun yüce varlığma kendini yakın bilmeye bak Ve murakabe halini hiç elden bırakma Huzura var ve başım onun kuvveti ve kudreti önünde eğ Düşün ki, Allah-ü Teala: - "Beni anınız ki ben de sizi anayım" (2/152) Buyurur Bu ne şereftir Daima Hak Taala'yı an ki, bu şerefe nail olabi-lesin Böyle yaptığın takdirde, Allah-ü Taala'nın: - "O günde, birtakım yüzler vardır ki parlak ve aydınlıktır Rablanna nazar ederler" (75/22) Çeklinde anlattığı kimselerden ola-sın Kalbini parlatırsan, onu bu alemde de görebilirsin Hakkın zikriyle kalbine cila çekmeye bak Ve onun kıymetin! bil Her türlü fenalıktan onu esirge Çünkü onun hakkında şöyle bir kudsi hadîs vardır:- "Ben ne yere, ne de göğe sığdım; ama, mü'min kulunum kalbi beni aldı"Sen böyle bir kalbe sahip olursan, daha ne istersin Ve böyle bir kalbe sahip olmak için ne yapsan azdır Hem de, hiç gibi bir az Bu hali bulduktan sonra ereceğin nimetlerin sayışı yoktur Onlara sayı yetmez Rakamlar kafi gelmez Bu kadar kıymetli şeyler nasıl bedava elde edilir Elbette bir şeyi elde etmek için, o şeyin sanma yakışır bir şekilde gayret sarfetmek gerekir Bu hakikat icabıdır ki; snna Hakkın sanma yakışır bir şekilde kulluk düşer Hiç olmazsa yapmaya çalış Bu alemde hazırlığım tam yaparsan, öteki alemde her arzun yerine getirilir Çünkü bu alem ekim yeridir Orada bi-çilecek şeylerin tohumunu burada ekmek gerekir Burada ekmeyen orada birşey biçemez Burada ekim işini bitir, tamamla: - - "Orada her arzu ettiğiniz verilir "Her arzu ettiğiniz önünüze gelir" (14/31) Müjdesin! al Bu müjdeyi burada alan kullar çok Sen de onlardan biri olmaya bak Kalbin de kendine göre kulağı var Ama, onunla duyup işitmek, bu alemin maddi ve fani şeyleri değildir O, ötelerden gelen, yüce ve ulvî kudretten gelen sesleri dinlemeye aşıktır Ona o sesleri duyurmadan bir hayır iş tutacağım sanmayasın Onun için ona arız olan kirleri temizlemeye bak Onun kirlerim giderdiğin an bil ki, yücelerden gelen sesleri duyacaktır Ve çağrılara uyacaktır : - "Bana dua ediniz; kabul ederim" (40/60) Mealinde buyuruîan, ilahî emir gereğince yalvarmaya başlar Çünkü onun her türlü kirini giderdin Günah pasından temizledin Artık yalvarmaya baslar Haliyle Hak Tnala onun yalvarmasını, yakarma-sını duyar; boş bırakmaz - "Allah, selam evine davet eder"(10/25) Emri gereğince zatına davet eder Bir gaflet uykusundasın Hem de tamamen Gafletin, dünya yüzünden mı oldu O halde dinle Bak Hak Teala anlatıyor : - "Dünya hayatı; anccik bir oyundan ve oyalanmadan ibarettir" (47/36) Bu Ayet-i Kerime, dünyanın ne olduğunu anlatırken; sen hala ona dalıp gitmektesin Ve ona sıkı sıkıya sarılmaktasın Kendine göre mazursun; çünkü gafilsin Niçin böylesin? Allah seni burası için mi yarattı? Yoksa öbür alem için mi yaratıldın? Şunu kafi bil ki, sen öbür alemin malısın Bu alem fanidir Uyanık zatlar nazarında hiçtir Buranın sıkmtısı ve meşakkati çoktur Böyle sıkıntılı ve meşakkatli alemi neylersin? Öteleri iste Yüceleri arzula Adımlarım atarken, Hak katında yüceleri arzu ederek at Oradaki yüksek makamları istiyerek gez Bu fani varlığı aşıp öteye varanlardan ol Onlar ne büyük insanlardır; dinle Onların tarifini Hak'tan dinle: - "Onlar SABİKUN'dur Bilir misin SABÎKUN kime derler?" (56/10) - "îşte onlar; serapa nimetlerle dolu NAÎM CENNET'inde yerleşmiş ve Hak yakınlığım bulmuş kimselerdir" (56/11) Himmetim yüce tut Kişinin kıymeti; himmeti ve gayreti kadar olur Bu düsturu unutma îçten gayretin! tahrik et Himmetin! tembel alıştırma Yola girmemekte direnirse onu kamçıla îlahî emirlerin kırbacıyla onu döv Belki bu sayede kurtulursun Ve yoluna ilahî lütuflar çıkar Düşün ki, Cenab-ı Hak, yolunda olan kul-larına, lütfunu esirgemez Kim onun yo-lunu tutsa, kat kat lütuf, ihsan yağdırır Sen de onun yoluna girersen, sonra devam edersen, mutlaka sana da Hakkın ihsanı gelir Ahirette elde edeceğin nimetlerin müjdesin! daha burada iken alırsın Çünkü Allah-ü Teala: - "Kullanna lütfedendir" (42/19) Bu sebeple : - "Onlara dünya hayatmda iken müjdeler gelir" (10/64) Buyurur Bu müjdeyi alan kullara katılmak, senin için ne büyük bir şeref Sana düşen emirlerin gereğini yerine getirmektir Hiç olmazsa, böyle birniyeti kaibde beslemek ve istikbal için geliştirmektir îlahî emirleri eda etmeye, omuzlarına yüklenen vazifeleri tamamen yerine getirmeye niyetlen ve kendini o yola koy Muvaffak olman için de Allah'a yalvar maya başla îlk fırsatta kalb düşmanma karşı bir savaş aç Sakın bu yolda nefsinden emir alma Zaten, savaşacağın şeylerden biri de nefistir O da kalbin en büyük düşmanı olduğuna göre, ondan ne gibi bir emir alabilirsin kiOna karşı harb açtıktan sonra, elin tetikte olsun Ondan hiç emin olma Zayıf anım yakaladığı dakikada, boynunu sıkar Silahım çevirdiği an, seni kalbinden, can evinden vurur; öldürür Seni mahvedecek kalb düşmanlarından biri de şeytandır - "Muhakkak şeytan, insan için açıktan bir düşmandır" (12/5) Buyrulurken, elbette o şeytanın düşmanlığım kabul etmen gerekir Onun hilesi çoktur Onunla baş edilmesi de hayli güçtür Ama sakın azmin kırılmasın Hiç korkma, Allah-ü Taala bir şeyin zararım haber verdikten sonra, ondan kurtuluş yollarım da haber verir Çünkü o, hem alım; hem de kullanıla şefkatlidir İlmi ve şefkati olan Rabbimizin gücü ve kuvveti de vardır Sen onun yolunda olursan; nasıl sana, savaşacağın düşman için başarı yollarım öğretmez Sen ki, en şerefli mahluksun; nasıl emrine asker vermez Onun askeri mi yok dersin? Halbuki : - "Yerin ve semaların askerleri onun emrindedir" (48/4) Durum bu olunca, şeytandan nasıl korkarsın? Onunla savaşmaktan niçin kaçarsın? Şu andan itibaren, sana düşen vazife, Hakka sığınmak Ve Ondan gelecek yardıma hak kazanmaktır Onun yardımı sana geldikten sonra, şeytanın sana zfirnrı dokunmaz Sonra, nefsin (uzağına düşmekten kurtulursun Sakın nefsin şerrini az bilir O da şeytan gibi, daima sana kötü yolları gösterir Bunu da şu Ayet-i Kerime bize haber vermektedir: - "Muhakkak nefis, bütün gücüyle kötülüğü emreder ve benimsetmeye çalışır" (12/53) Şeytanın ve nefsin durumlarım tes-bit eder, ona göre onlara karşı durursan kurtulursun Aksi halde, ikisi bir olur; seni helak ederler Ahireti düşün Maddî bazlarla meşgul olma Hiç bir şey yapamazsan günü belli bir zamanım, Allah'ın zikrine tahsis et Böyle yapmak suretiyle, kalb gözünü açmaya bak Böyle yap ve nelere ermiş olduğunu anla Kalbinde sırların letaifi, rakamlar halinde, zuhur etmeye başlar Kendini ittika sahibi kıl ki, ermişlerin erdiğinc sen de eresin Düşün ki, Allah-ü Teala: - "AIlah'a karşı ittika sahibi olunuz ki, Allah size bilmediğinizi öğrete" (2/ 282) Ayetiyle seni müjdeliyor Ve takva sahibi olduktan sonra nelere ereceğin! de sana anlatıyor Başta sisli vat'ınmı hatırhırsın Hu hun, ezelde uçup gezdiği yerler göz önüne gelir; öbür alemi sevmeye başlarsın Bu alemin' ötesindeki varlık alemim anlarsın Yapacağın her ibadeti zevkle, şevkle yapmaya başlarsın; çünkü gerçeği sezdin - "Rabbın yoluna itirazsız gir" (16/69) Ayetindeki gizli sır sana çözülür Bu sır, içinde çözüldükten sonra, sana iki kanat verilir; o kanadın biri aşk, öbürü de şevk olur Ruhun onlarla uçar Ruhun uçup gezdiği o yerlerden üns meyveleri sana gelir O üns meyvelerim tattıktan sonra, bu alemin hiçliğini anlarsın Ve : - "Her meyveden ye" (16/69) Emrini alır, hür olursun Artık bundan sonra; sana ne korku, ne de hüzün Nefsinde zulmet kirleri kalmaz artık Ama bu halini senden başkası bilemez îçinde yaşadığın alemi yalnız sen bilirsin Her halin açıktır; ama anlayan olmaz Bu duruma sen de şaşarsın, îçinden : - "Allahım, sen geceyi gündüzc katarsın" (3/27) Demeye başlarsın Sır aynanda, çeşitli tecelli nurları parıldamaya başlar Bu tecelli nurları sayesinde, azönce hayretler içinde kalıp söylediğin cümledeki sırları çözersin Kalb bahçene rahmet yağmurlan yağmaya başlar Çünkü orası; Hak Ta-ala'nın her türlü rahmet tecellisine nail olmaya hak kazanmıştır Ve Allah-ü Teala'nın mealen arz edeceğimiz şu Ayet-i Kerimedeki şeref madalyasını kazanmıştır: - "Biz semadan mübarek su indirdik Onunla bahçelerin çeşitli bîtkilerini meydana getirdik Ve harman edilen cinsten hububat bitirdik" (50/9) Böyle bir rahmete eren kalb bahçeleri n'olur bilir misin? Bilmem ki, onu anlatabilmek için, zahirde verilecek bir misal bulunur mu? Olsa olsa bir îrem Bağları olur Ama o da, bu ilahî güzellik karşısında hiç kalır îrem Bağları da ne? Kalb bahçen ancak bu hali aldıktan sonradır ki: -- "Biz o rahmet suyuyla ölü bir beldeyi dirilttik" (50/11) Cümlesinin nelere işaret ettiğini çözersin - "Bugün senin için perdeler aralandı Biz açtık Gözlerin de keskin görür" (50/22) Cümlesi sana gelmiştir Kalbinde zulmet kalmadı Bu sebepler nur alemini rahatça görebilirsin Artık herşey'sana ayan beyan Ne gaflet kalmıştır; ne de cehalet Hepsi geçmişte cereyan eden birer hadise halini alır Şimdi onlar çok ötede Ve sen Evet sen, vuslat alemindesin Orada tam bir müşahedeye dalar; nura gark olur gidersin Bazan, müşahede denizinden çıkar; istiğna denizine dalarsın - "Çünkü Allah bütün alemlere karşı bir istiğna sahibidir'" (3/97) Sen de onun bir kulusun Seni o istiğna alomine alır îşte o zaman, zatından başkasına ihtiyaç duymaz olursun Orada halinden emin olan yoktur Bir yandan bakarsın ki, vuslat olmuş - Tamam Demeye getirirsin Ama hemen kar şına: - "Allah'ın mekrinden emin mi oldular?" (7/99) Emri çıkar Susarsın Seni bir heybet hali sarar Bir ara ümidin kırılır gibi olur Meyus olursun Ama, sen senin olmadığım bilmelisin Bu hal içinde şaşkın dururken ağzından, kendiliğinden: - Runa bir çare Allahım Cümlesi dökülür Ve o anda kalbine şu ilahi hitap gelir : - "Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyiniz" (12/87) Bu emir, sonra latif bir rüzgar gibi çevrende esmeye başlar O estikçe seni bir şevk sarar Kendini Hakkın güzellik ve yücelik bahçesinde bulursun Oranın güzelliğine hayran olur, bülbül gibi firakli firkli ötmeye başlarsın ilahî nağmeler terennüm ederek, bir gül dalından öbürü n e konarsın Ve sana öte alemlerden biri ilahî koku gelecek Etrafına bakınacak; acaba bu nereden geldi? diyeceksin Bazan dilin kayacak; tıpkı Yakup Peygamber gibi: -- "İhtiyarlığıma hamicdip, bunadığımı demezseniz, Yusuf'umun kokusunu alıyorum" (12/94) Dersin Ah bir içinde saklayabilsen Ama nasıl saklayabilirsin ki Sonra elinde mi? Sözünde haklısın Gerçekten aldığın koku, ötelerden sana bir müjdeci gibi gelmektedir Fakat büyük bir ihtimalle çevresindekiler : - "Sen hala eski şaskınlığındasm" (12/95) Diyecekler Çünkü aynı sözleri çok söyledin Onlar sadece dinledi Hiçbir tad alamadıkları için, seni ayıpladılar Sen hiç üzülme Zaten üzülmen de mümkün değil Çünkü hakikaten bulacağım bulmuş sayılırsın' Eğer nasipleri varsa, gün gelecek; hakikati onlar da anlayacak - "Onu yüzüne sürünce gözleri açıldı" (12/96) Cümlesindeki hakikati elbet istidatları varsa anlayacaklar O zaman onlar sana yalvaracaklar ve şöyle diyecekler: - "Biz hata ettik Sözümüzde yanıldık Bizim için Allah'tan bağış dile" (12/91) Çevrendeki şaşkınların sözüne aldırış etme Onlar mutlaka önünde baş eğecektir Yeter ki, sen, özüne ilahî varlıktan bir kırıntı olsun, yerleştirmesin! hilesin îşte o zaman elbette sana şöyle diyecekler : - "Allah'a kasem ederiz ki, Allah seni bizden üstün kıldı" (12/91) O rahmet denizine daldıktan sonra elde ettiğin herşey; teker teker, birer hazinedir Anlattıklanmız, o daldığın denizin bir damlası dahi sayılmaz Rüya tabiri ilmi dahil, bütün bilgilerin hazine anahtarı sana teslim edilir O zaman kim ne derse desin, sen kendini bilirsin Artık haline aşinasın Beka makamına erdiğin için, halinden memnun insanların tavrım takınırsın Artık başka isteyeceğin bir şey de olmadığı için şu duayı yapmaya başlarsın : - "Rabbim, bana mülk verdin Bana rüyaların tabirim de bellettin Yerin ve semaların yaratacısı sensin Dünya ve ahirette benîm de sahibim sensin Beni müslüman oîarak oldur Ve beni salihlere kat" (12/101) Cenab-ı Hak cümlemize işin sözünü değil, halini nasib eylesin Çünkü bu yolda söz değil hal ararlar Çünkü bu yolda nice yolcular, işi sözle bitirmek istediği için helak oldular Allah korusun Amin! |
Abdulkadir-İ Geylani Hz. (Ks) Sohbetleri |
10-11-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Abdulkadir-İ Geylani Hz. (Ks) SohbetleriABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ (KS) SOHBETLERİ 4 Ey Aziz! Bu dünya hayatı, aldatıcı ve kandırıcı bir seraptan ibarettir Buna kanmak ve aldanmak saadet alameti sayılır mı? Elbette sayılmaz Cenab-ı Hak, bizi ayıktırmak ve bu durumu anlatmak için şöyle buyurdu: - "Siz ahiret hayatından geçip dünya hayatına razımı oldunuz?" (9/38) Bu ilahî kelamın anlatmak istediği manayı anlamak için, hiç kalb kulağını açmadın mı? Neden açmazsın ki? Açmayı düşünmüyor musun? Sonra bu aleme dalıp giderken ve kalbine, Hak kelamına karşı perde gererken, şu ilahî kelamın tehdidi seni hiç mi korkutmuyor? Dinle, ne buyruyor; anlamaya çalış: - "Bu dünyada ama olan, ahirette dahi ama olur" (17/72) Kalb gözünü aç Hak Taala'nın bizi ayıktırmak için, gönderdiği Ayet i Kerimelerin ışığı altında yolları bulmaya bak - "İnsanların hesap verme zamanı yaklaştı; halbuki onlar gaflette" (21/1) Bu Ayet-i Kerimedeki son tehdit seni sarsmıyor mu? Neden anlattığı manayı anlamaya yanaşmaz oluyorsunBurası bir ekim yeridir Burada ekilen, orada; yani öbür alemde biçiflecek Dünyada olduğu gibi, önce ekim işi; biçilmesi sonraya Ahiret işilerinin bazından örnek al Allah saklasın; sonra öbür alemde herkes sevap devşilirken, Sen eli boşlardan olursun Sanırım ki, şu Ayet-i Kerime sana bu mevzuda bireyler anlatmak için yeter: - "Ahiret ekinini isteyenin işine bereket veririz Artını dünya ekinini isteyene de veririz; ama ahirette birşey beklemesin Orada artık nasibi yoktur" (42/10) Bu Ayet-i Kerimenin ihtarı sana birşcy hatırlatmıyor mu?Düşün ki, buradan öbür aleme göndereceğin bir iyilik için, on kattairı yedi yüz kata kadar sevap al acarsın Düşün ve ayık îyi bilirsen, şu Ayet-i Kerime seni ayıktırmaya yeter Bak ne buyruluyor; - "O ki azdı; dünya hayatını tercih etti Şüphesiz böylesinin yeri cehennem oldu" (79/38) Bu zümreden olmak ister misin? Elbette: - İstemem Diyeceksin Bu deyişine karşılık sana: - O halde ne bu gaflet? Diye çıkışılacağından neden korkmuyorsun? Bu gaflet deryasında ne zamana kadar yüzeceksin? Ve şaşkın şaşkın kalacaksın Bu yüzücülük sana uğur getirmez Hemen kendine gel ve : - "Allah'a tevbe ediniz" (24/31) Emrinin mabedine çekil Yaptıklarına nadim ol O makamda huzurunu bul; daha sonra da: - "Rabbınıza ibadet ediniz" (29/ 54) Cümlesindeki derin mananın anlattığı cihete doğru yönel Bundan sonra da, doğruluk dilini kulîan ve şu duayı yap : - Artık ben yüzümü, yerin ve semaların yaratıcısına çevirdim Müşriklerden değilim Pak ve temiz olarak ona dönüyorum" (6/79) Belki bu sayede sana, bütün güzellikleri özünde toplayan sırlar aleminin kapışı açılır Oraya daldıktan sonra anlarsın ki o sırlar: - "O öyle Allahtır ki, kullarından gelen tövbeyi kabul eyler Hatalardan geçer" (42/25) Mealine gelen Ayet-i Kerimede saklıdır Biraz daha ilerleyince merkeze varır ve : - "Allah, Gafur ve Rahim" 73/20 Cümle-i celilesiyle karşılaşırsın Tevbe et Hakka don Sonra da duanı oku îşte o zaman sırlar kapışırım sana açıldığım görürsün Ve çeşitli müjdeler almaya başlarsın Bundan sonra yapacağın ibadetlerde yardım almaya başlarsın Ve onun sevgisine kavuşursun Düşün ki o: - "Allah, tevbe edenleri sever Pak ve temiz olanları dahi sever" (2/222) Buyurmuştur Bu haline uygun müjdeyi aldıktan sonra: - "Sen dilediğim aziz kılarsın"(3/26) Ayetindeki manayı anlar; ona her an biraz daha yaklaşınaya başlarsın Ve senin de, onun aziz kıldığı kimselerden biri olduğunu sezersin Hamd eder ve o halden ayırmaması için, ona yalvarırsın Korkma, yürü artık istikbal sana açıktır Çünkü, sen o kimselerdensin ki onlar: - "Önce Rabbimiz Allah, dediler Sonra istikamet sahibi oldular Artık onları ne korku vardır; ne de hüzün" (41/30) Mealini taşıyan Ayet-i Kerime ile anatılmıştır Artık sen de o yüce müjdeyi alan kullardan oldun Yani bir velî Yani Allah'ın sevgili bir kulu Bulduğun bu halin kıymetini bil Mübarek olsun Hazırlayan: Gökhan Gündüz |
|