Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ayrıntılı, gerçekleri, olarak, tehcir

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



YER DEĞİŞTİRME (TEHCİR)

Ermenilerin binlerce Türk'ün canına m'l olan isyan ve katliamları karşısında bile, Osmanlı Hükümeti'nin ortaya koyduğu sakin ve sağduyulu tavır, belgeleriyle sabittir Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır

Her şeyden önce, yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı ordusunda subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet gören Ermeniler ile Osmanlı Bankası şubelerinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamışlardır Öte yandan, hasta, özürlü, sakat ve yaşlılar ile yetim çocuklar ve dul kadınlar da sevke tabi tutulmamış, yetimhaneler ve köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe, Göçmen Ödeneği'nden karşılanmıştır Bu tablo, Osmanlı'nın yer değiştirme konusundaki iyi niyetini göstermesi açısından önemlidir

27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan emirler çerçevesinde; Erzurum, Van ve Bitlis vil'yetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul'un güney kısmı, Zor ve Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye'nin doğu kısmı ile Halep'in doğu ve güneydoğusuna nakledilmişlerdir

Bu arada, Ermenilerin sıkça dile getirdiği gibi yer değiştirme sırasında 15 milyon Ermeni ölmemiştir Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1250000 civarında olduğunu göstermektedir Ne kadar Ermeni'nin yer değiştirme uygulaması çerçevesinde bulundukları yerden çıkarıldığı ve ne kadarının sağ salim yeni yerleşim bölgelerine ulaştığı da belgeleriyle ortadadır Osmanlı Devleti'nin son nüfus istatistiği 1914 yılında yapılmıştır Buna göre Ermeni nüfusu 1221850'dir Yer değiştirmeye tabi tutulmayan nüfus; 82880'i İstanbul, 60119'u Bursa 'da, 4548'i Kütahya Sancağı ve 20237'si Aydın vilayetinde olmak üzere toplam 167778'dir

Ermenilerin yer değiştirme uygulaması büyük bir disiplin içinde yapılmıştır 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihleri arasında Adana, Ankara, Dörtyol, Eskişehir, Halep, İzmit, Karahisarı sahib, Kayseri, Mamuretülaziz, Sivas, Trabzon, Yozgat, Kütahya ve Birecik'ten toplam 391040 kişi yerleştirilecekleri yeni bölgelerine sevk edilmiş, bunlardan 356084'ü yerleşim bölgelerine ulaşmıştır Yani, Ermenilerin yer değiştirme uygulaması sırasında verdiği kayıplar 35000 kişi civarındadır Yer değiştirme uygulamasına tabi tutulan nüfus içerisinde yer alan Halep'teki 26064 Ermeni nüfusu, göç ettirilenler içerisine dahil edilmemiştir Bu rakam 35000'den çıkarıldığında geriye 9-10 bin kişi kalmaktadır Yani Ermenilerin yer değiştirme sırasında verdikleri toplam kayıp 9-10 bin kişiden ibarettir Bunlar da, Türkler tarafından öldürülmemiş, 500'ü Erzurum-Erzincan arasıda eşkıya grupları tarafından, 2000 civarında kişi, Urfa'dan Halep'e giden yol üzerinde Meskene'de Urban eşkıyaları tarafından, 2000 kişi Mardin'de eşkıya tarafından öldürülmüştür Dersim bölgesinden geçen kafilelere bölge halkının saldırıları sonucunda yaklaşık 5-6 bin kişi öldürülmüştür Ancak bunun kesin rakamları Osmanlı arşivlerinde yer almamaktadır Toplam 9-10 bin kişinin ölmüş olduğu diğer verilerden tespit edilmektedir Böylece, yer değiştirme sırasında "soykırım" maksadıyla Osmanlı ordusu tarafından öldürülen bir tek Ermeni yoktur

Ayrıca, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli bölgelerinden yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sayıları ile, yeni yerleşim merkezlerine ulaşanların sayılarının birbirini tutması, yer değiştirme sırasında herhangi bir katli'm olayının olmadığını da ispat etmektedir

Öte yandan, Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş, bu gayret, yabancı diplomatlarca da tesbit edilmiştir Hükümet, göçmenlerin iaşesi ve korunmasına yönelik büyük harcamalar yapmıştır Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır

Ermenilerin yer değiştirilmeleri, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır Şayet, Osmanlı Devleti Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi; bunu asimilasyon yoluyla veya savaşı gerekçe göstererek rahatlıkla halledebilirdi Osmanlı, yer değiştirme uygulamasıyla savaş şartlarında her an ölümle burun buruna gelebilecek olan yüz binlerce Ermeni'nin hayatını kurtarmıştır Nitekim, yeni bölgelere yerleştirilen Ermeniler sağ salim hayatlarını sürdürürken, Rus ordusu saflarında Türklere karşı savaşan Ermeniler, savaş şartları gereği ölmüşlerdir

Görüldüğü gibi, yer değiştirme uygulaması son derece başarılı bir sevk ve iskan hareketidir Bugünün şartlarında bile dünyada bir benzeri daha yoktur

Yer Değiştirmenin (Tehcir) Tanımı

Arapça asıllı bir kelime olan tehcir, "bir yerden başka bir yere göç ettirmek, yer değiştirmek, hicret ettirmek (immigration, emigration)" manasını taşır; bir "sürgün", bir "deportation" manası yoktur Bununla birlikte; "Tehcir Kanunu" diye adlandırılan kanunun adı da aslında "Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için askeri tarafından uygulanacak önlemler hakkına geçici kanun"dur Bu kanuna dayanılarak gerçekleştirilen yer değiştirme uygulamasının anlatımında kullanılan "tenkil (nakletme)" tabiri de batı dillerinde "sürgün" anlamına gelen "deportation", "exile" veya "proscription" gibi terimlere karşılık değildir

Başta Van olmak üzere yurdun pek çok yerinde başlayan Ermeni isyan ve katliamlarına önlem almak amacıyla Talat Paşa'nın başlattığı, Hükümet ve Meclis'in de uygun gördüğü yer değiştirme, doğrudan doğruya cephelerin güvenini sarsacak bölgelerde uygulanmıştır Bunlardan birincisi, Kafkas ve İran cephesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolayları; ikincisi ise, Sina cephesi gerilerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir Ermeniler, her iki bölgede de düşmanla işbirliği yapmış ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmuşlardır

Yer değiştirme uygulaması daha sonraları, isyan çıkaran, düşmanla işbirliği yapan ve Ermeni komitacılarına yataklık eden diğer vilâyetlerdeki Ermenileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir Başlangıçta Katolik ve Protestan Ermeniler uygulamanın dışı bırakıldıkları halde, daha sonra bunlardan zararlı faaliyetleri görülenler de göç ettirilmişlerdir

Gerçekleştirildiği 1915'ten günümüze kadar yer değiştirme uygulaması hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir Ermeniler, uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu uzun süre kandırmayı başarmışlardır Başlangıçta üç yüz binlerden başlayıp, üç milyonlara kadar varan rakamlarla ifade edilen Ermeni katliâmı hikâyelerinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır Nitekim İstanbul'un işgal edildiği dönemde İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı arşivini yeterince araştırmalarına rağmen "soykırımı" imâ edecek tek bir belgeye dahi rastlamamışlardır

Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri "soykırıma" tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Bunun için "yer değiştirme" gibi bir uygulamaya ne gerek vardı? Kafilelerin güvenliği, sağlığı ve yeme-içmelerinin temini için büyük maddi fedakarlıklara ne gerek vardı? 1915 Mayısından 1916 Ekim ayına kadar yaklaşık bir buçuk yıl devam eden göç ettirme ve yerleştirme sırasında, emirler çerçevesinde ve mahallinde aldığı tedbirlerle, o günün zor savaş şartlarına rağmen, Ermenilerin can ve mallarını koruma altına almasına ne gerek vardı? Adetâ yeni bir cephe açmış gibi idarî, askerî ve malî yükün altına girmemeye ne gerek vardı?

Bütün bu soruların cevapları, Osmanlı Devleti'nin asıl niyetinin anlaşılmasına yetecektir Osmanlı devletinin, yüzlerce yıl devlete olan bağlılıklarından dolayı "millet-i sadıka" olarak nitelendirdiği bir halka karşı, birdenbire tavır değiştirmesinin de mantıklı bir izahı yoktur Değişen Osmanlı değil, Rusya ve İtilaf Devletlerinin bağımsızlık vaatlerine kanan Ermenilerdir

Devlet güvenliğinin sağlanması için gerekli bir uygulama olan yer değiştirme, dünyanın en başarılı sevk ve iskan hareketidir ve hiçbir zaman Ermenileri imha etmek gayesini gütmemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



Yer Değiştirmenin Başlaması

27 Mayıs 1915 tarihli Sevk ve İskan Kanunu ve kanunun uygulanma şekillerine belirleyen bildirilere uygun olarak; Ermeni kafileleri, yeni yerleşim alanlarına dağıtılmak üzere yol kavşakları üzerinde bulunan Konya, Diyarbakir, Cizre, Birecik ve Halep gibi belirli merkezlerde toplanmışlardır

Kafilelerin göç ettirildikleri güzergâhlar, göçmenlerin zorluklarla karşılaşmamaları için mümkün olduğu kadar kendilerine yakın yollardan seçilmiştir Ayrıca güzergâh seçiminde, kafilelerin güvenlik ve korunmalarının sağlanması düşüncesi de önemli rol oynamıştır Nitekim Kayseri'den, Samsun'dan gönderilenler Malatya üzerinden; Sivas, Mamuretülaziz (Elazığ), Erzurum ve çevresinden gönderilenler ise Diyarbekir-Cizre yolundan Musul'a gönderilmişlerdir

Bununla birlikte, yolların çok kalabalık olması, sancaklarda düzenin bozulması ihtimalinin belirmesi durumlarında, bu güzergahlar dışına da çıkılmıştır Urfa'dan Re'sülayn ve Nusaybin yoluyla gidenler, Arap kabileleriyle diğer aşiretlerin saldırılarından korunmak üzere Siverek yolundan gönderilmişlerdir

Batı Anadolu'dan gönderilen kafileler ise Kütahya-Karahisar-Konya-Karaman-Tarsus üzerinden Kars-ı Maraş-Pazarcık yoluyla Zor'a gönderilmişlerdir Bütün bu güzergâhların seçiminde tren yolları ve nehir nakliye araçlarının bulunduğu yerler tercih edilmiştir Bu sırada en güvenli yolun tren ve nehir yolculuğu düşüncesi bunda önemli rol oynamıştır

Nitekim Batı Anadolu'dan yeni yerleşim bölgelerine gönderilenlerin hemen hepsi trenlerle nakledilmişlerdir Cizre yolu ile gönderilenler de tren ve "Şahtur" denilen nehir kayıklarıyla taşınmışlardır6 Tren ve nehir nakliyatının bulunmadığı yerlerde kafileler hayvan ve arabalarla belli merkezlere toplanmışlar ve buradan trenlere bindirilmişlerdir

Devlet savaş şartlarına rağmen, yer değiştirme uygulamasının tam bir düzen içinde yürümesi ve kafilelerin herhangi bir zarara uğramaması için elindeki bütün imkânları zorlamıştır Buna rağmen, cepheye devamlı surette asker ve gıda maddesi göndermek zorunda kalınması yüzünden göçmenleri taşıyacak edecek araç bulmakta zaman zaman zorluklarla karşılaşılmıştır Bu yüzden istasyonlarda büyük yığılmalar meydana gelmiştir Araç azlığı, taşımanın yer yer aksamasına yol açtığı gibi, hasat mevsimi olması, araba ve hayvana duyulan ihtiyaç yüzünden kafilelerin zorlukla hareket etmelerine sebep olmuştur Bütün bu zor şartlara ve imkânsızlıklara rağmen hükümet, yerleri değiştirilen Ermenileri büyük bir düzen içerisinde yeni yerleşim yerlerine taşımayı başarmıştır

Nitekim, Amerika'nın Mersin Konsolosu Edward Natan, 30 Ağustos 1915'te Büyükelçi Morganthau'ya gönderdiği raporda, Tarsus'tan Adana'ya kadar bütün hat güzergâhının Ermenilerle dolu olduğunu ve Adana'dan itibaren bilet alarak trenle seyahat ettiklerini, kalabalık yüzünden birtakım sıkıntıların olmasına rağmen Hükümetin bu işi son derece düzenli bir şekilde yönettiğini, şiddete ve düzensizliğe yer vermediğini, göçmenlere yeteri kadar bilet sağladığını, ihtiyacı olanlara yardımda bulunduğunu belirtmiştir

Çıkarıldıkları ve Yerleştirildikleri Bölgeler

Ermenilerin hangi bölgelerden çıkarılıp hangi bölgelere yerleştirilecekleri Talat Paşa'nın 23 Mayıs 1915 tarihinde 4 Ordu Komutanlığına gönderdiği şifrede belirtilmiştir Söz konusu şifresinde Talat Paşa, başka vilayetlere götürülecek Ermeniler hakkında bilgi verdikten sonra, Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden çıkarılan Ermenilerin, Musul vilâyetinin Güney kısmı ile Zor sancağına ve Merkez hariç olmak üzere Urfa sancağına yerleştirilmelerini; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermenilerin ise Suriye vilâyetinin Doğu kısmı ile Halep vilâyetinin Doğu ve Güneydoğusu'na nakledilmesinin uygun olacağını bildirmiştir

Ancak, Ermeni isyan ve katliamlarının devam etmesi üzerine; 5 Temmuz 1915 tarihinde Adana, Erzurum, Bitlis, Haleb, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Mamuretülaziz (Elazığ), Musul vilâyetleriyle "Adana Terkedilmiş Mallar Komisyonu" başkanlığına, Zor, Maraş, Canik, Kayseri ve İzmit mutasarrıflıklarına emir gönderilerek, Ermenilerin yerleştirilmesi için ayrılan bölgelerin, görülen lüzum üzerine genişletildiği bildirilmiştir

Buna göre, Ermenilerin gönderilip yerleştirilecekleri bölgeler, yöredeki müslüman nüfusun yüzde 10'u oranını geçmeyecek şekilde şöyle belirlenmiştir:

l Kerkük sancağının İran sınırına 80 km mesafede bulunan köy ve kasabalar dahil olduğu halde Musul vilâyetinin doğu ve güney bölgesi;

2 Diyarbekir sınırından 25 km içeride, Habur ve Fırat nehirleri vadisindeki yerleşim yerleri dahil olmak üzere Zor sancağının doğusu ve güneyi;

3 Halep vilâyetinin kuzey kısmı hariç olmak üzere doğu, güney ve güney-batısında bulunan bütün köy ve kasabalarla, Suriye vilâyetinin Havran ve Kerek sancakları dahil olmak üzere demiryolu güzergâhlarından 25 km dışarıda bulunan kasaba ve köyler

Yer Değiştirmeye Tabi Tutulan Ermeni Nüfusu

Yer değiştirme uygulaması sırasında çeşitli yollardan göç ettirilen Ermenilerin ayrıldıkları ve vardıkları yerlerdeki sayıları devamlı şekilde kontrol edilmiştir 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihine kadar Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden yeni yerleşim bölgelerine taşınan ve yerlerinde bırakılan Ermeni nüfusun ne kadar olduğu, Osmanlı Arşivi'nin ilgili tasniflerindeki belgelerden şu şekilde derlenmiştir

Sevk edilen Kalan
Adana 14000 15-16000
Ankara (Merkez) 3 21236 733
Aydın 250 -
Birecik 5 1200 -
Diyarbakır 20000 -
Dörtyol 9000 -
Erzurum 5500 -
Eskişehir 7000 -
Giresun 10 328 -
Görele 250 -
Halep 26064 -
Haymana 60 -
İzmir 256 -
İzmit 58000 -
Kal'acık 257 -
Karahisarı sahib 5769 2222
Kayseri 45036 4911
Keskin 1169 -
Kırşehir 747 -
Konya 1900 -
Kütahya 1400 -
Mamuretülaziz 51000 4000
Maraş - 8845
Nallıhan 479 -
Ordu 36 -
Perşembe 390 -
Sivas 136084 6055
Sungurlu 576 -
Sürmene 290 -
Tirebolu 45 -
Trabzon 3400 -
Ulubey 30 -
Yozgat 10916 -

TOPLAM 422758 32766

Diğer taraftan Göçmen ve Aşiretleri Yerleştirme Müdürü Şükrü Bey'in 18 Ekim 1915 tarihinde Halep'ten gönderdiği telgrafta, Halep'e sevk edilen Ermenilerin tahminen 100000 civarında olduğu bildirilmektedir

Bu arada Musul ve Zor çevresine gönderilmek üzere 18 Eylül 1915 tarihi itibariyle Diyarbakır'da 120000, 28 Eylül 1915 tarihi itibariyle de Cizre'de 136084 Ermeni nüfusun toplandığı kayıtlardan anlaşılmaktadır Şükrü Bey'in 3 Kasım 1915 tarihinde Nizip'ten çektiği bir şifre telgrafta ise, taşımanın gayet düzenli bir şekilde devam ettiği ifade edilmektedir

Yukarıda verilen listede yer değiştiren nüfus içinde yer alıp da henüz taşınmamış olduğu belirtilen kalan nüfustan Adana'dakiler, daha sonra yeni yerleşim bölgelerine taşınmışlardır Buna göre sevk edilen nüfus toplam 438758, Halep'tekilerle birlikte iskan sahasına varan nüfus ise 382148'dir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



YER DEĞİŞTİRME (SEVK VE İSKÂN) KANUNU

"Tehcir Kanunu" olarak bilinen ve fakat Türk ordusu savaş alanında olduğu için cephe gerisinde oluşan isyan ve ayaklanmaları önleme gayesi güden "Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkına geçici kanun" 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilmiştir(1) Kanun, 1 Haziran 1915 günü dönemin Resmi Gazetesi Takvim-i Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir(2)

Söz konusu geçici kanunun birinci maddesi; ordu, kolordu ve fırka komutanlarına, savaş sırasında Hükümetin emirlerine, ülkenin savunulmasına ve huzurun korunmasına karşı çıkanlara, silâhlı saldırı veya direnişte bulunanlara karşı derhal askeri önlem alma, tecavüz ve direniş sırasında isyancıları yok etme yetkisi vermektedir İkinci madde ise aynı komutanlara, casusluk ve vatana ihanet ettikleri anlaşılan köy ve kasaba halkını, tek tek veya toplu halde başka yerlere sevk ve iskân ettirme yetkisi vermektedir

10 Haziran 1915 tarihinde yayımlanan bir emir yazısı (3) ile de, göçe tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır Bir başkan ile, biri idari diğeri de maliyeci olmak üzere iki üyeden oluşan "Terkedilmiş Mallar Komisyonu" kurulmuştur Bu komisyonlar, boşaltılan köy ve kasabalardaki Ermenilere ait malları tespit edecek, ayrıntılı defterlerini tutacaktır Defterlerden biri bölgesel kiliselerde korunacak, biri bölge yönetimine verilecek, biri de komisyonda kalacaktır Bozulabilir eşya ile hayvanlar açık arttırma ile satılacak ve parası korunacaktır Komisyon gönderilmeyen yerlerde, bildiri hükümlerini bölgelerdeki görevliler yerine getirecektir Bu malların Ermeniler dönünceye kadar korunmasından hem komisyon, hem de bölge yöneticileri sorumlu olacaktır

27 Mayıs 1915 tarihli kanun ve 10 Haziran 1915 tarihli emir yazılarından da anlaşılacağı gibi, Talat Paşa'nın başlattığı ve Meclis'in de uygun gördüğü yer değiştirme uygulaması, "doğrudan doğruya cephelerin güvenini sarsacak bölgeleri" kapsamaktadır Bunlardan birincisi Kafkas ve İran cephesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolaylarıdır İkincisi ise Sina cephesi gerilerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir Çünkü Ermeniler bu bölgelerde düşmanla işbirliği yapmakta ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmaktaydılar

Bununla birlikte; "savaş halinde devlet yönetimine karşı gelenler için askeri birliklerce alınacak önlemleri" içeren kanun, tamamen devleti ve kanun düzenini korumaya yönelik bir yetki kanunudur En önemli özelliklerinden biri ise; "kanun metninde herhangi bir etnik grup veya zümrenin adından söz edilmemiş ve hatta ima dahi edilmemiş" olmasıdır Kanun kapsamına giren Müslüman, Rum ve Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşları yerlerinden başka yerlere göç ettirilerek yerleştirmeye tabi tutulmuştur Kanunu, tek bir halka yöneltilmiş olarak görmek, ya bilgi eksikliğinin göstergesidir, ya da kasıtlı davranmanın(4)

KAYNAK:
Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001

DİPNOTLAR
1) Bayur, Aynı eser, III/3, s40; Gürün, Aynı eser, 214
2) Takvîm-i Vekãyi', 18 Receb 1333 / 19 Mayıs 1331, 7 sene, nr 2189; Y H Bayur, Aynı eser, III/3, s 40
3) ATBD, Aralık 1982, sayı 81, belge 1832
4) Yıldırım, Dr Hüsamettin, Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara, 2000, sh 21

YER DEĞİŞTİRME (SEVK VE İSKÂN) UYGULAMASININ BAŞLAMASI

27 Mayıs 1915 tarihli Sevk ve İskan Kanunu ve kanunun uygulanma şekillerine belirleyen bildirilere uygun olarak; Ermeni kafileleri, yeni yerleşim alanlarına dağıtılmak üzere yol kavşakları üzerinde bulunan Konya, Diyarbekir, Cizre, Birecik ve Halep gibi belirli merkezlerde toplanmışlardır

Kafilelerin göç ettirildikleri güzergâhlar, göçmenlerin zorluklarla karşılaşmamaları için mümkün olduğu kadar kendilerine yakın yollardan seçilmiştir Ayrıca güzergâh seçiminde, kafilelerin güvenlik ve korunmalarının sağlanması düşüncesi de önemli rol oynamıştır Nitekim Kayseri'den, Samsun'dan gönderilenler Malatya üzerinden; Sivas, Mamuretülaziz (Elazığ), Erzurum ve çevresinden gönderilenler ise Diyarbekir-Cizre yolundan Musul'a gönderilmişlerdir(1)

Bununla birlikte, yolların çok kalabalık olması, sancaklarda düzenin bozulması ihtimalinin belirmesi durumlarında, bu güzergahlar dışına da çıkılmıştır(2) Urfa'dan Re'sülayn ve Nusaybin yoluyla gidenler, Arap kabileleriyle diğer aşiretlerin saldırılarından korunmak üzere Siverek yolundan gönderilmişlerdir(3)

Batı Anadolu'dan gönderilen kafileler ise Kütahya-Karahisar-Konya-Karaman-Tarsus üzerinden Kars-ı Maraş-Pazarcık yoluyla Zor'a gönderilmişlerdir(4) Bütün bu güzergâhların seçiminde tren yolları ve nehir nakliye araçlarının bulunduğu yerler tercih edilmiştir Bu sırada en güvenli yolun tren ve nehir yolculuğu düşüncesi bunda önemli rol oynamıştır

Nitekim Batı Anadolu'dan yeni yerleşim bölgelerine gönderilenlerin hemen hepsi trenlerle nakledilmişlerdir(5) Cizre yolu ile gönderilenler de tren ve "Şahtur" denilen nehir kayıklarıyla taşınmışlardır(6) Tren ve nehir nakliyatının bulunmadığı yerlerde kafileler hayvan ve arabalarla belli merkezlere toplanmışlar ve buradan trenlere bindirilmişlerdir

Devlet savaş şartlarına rağmen, yer değiştirme uygulamasının tam bir düzen içinde yürümesi ve kafilelerin herhangi bir zarara uğramaması için elindeki bütün imkânları zorlamıştır Buna rağmen, cepheye devamlı surette asker ve gıda maddesi göndermek zorunda kalınması yüzünden göçmenleri taşıyacak edecek araç bulmakta zaman zaman zorluklarla karşılaşılmıştır Bu yüzden istasyonlarda büyük yığılmalar meydana gelmiştir Araç azlığı, taşımanın yer yer aksamasına yol açtığı gibi(7), hasat mevsimi olması, araba ve hayvana duyulan ihtiyaç yüzünden kafilelerin zorlukla hareket etmelerine sebep olmuştur(8) Bütün bu zor şartlara ve imkânsızlıklara rağmen hükümet, yerleri değiştirilen Ermenileri büyük bir düzen içerisinde yeni yerleşim yerlerine taşımayı başarmıştır

Nitekim Amerika'nın Mersin Konsolosu Edward Natan, 30 Ağustos 1915'te Büyükelçi Morganthau'ya gönderdiği raporda, Tarsus'tan Adana'ya kadar bütün hat güzergâhının Ermenilerle dolu olduğunu ve Adana'dan itibaren bilet alarak trenle seyahat ettiklerini, kalabalık yüzünden birtakım sıkıntıların olmasına rağmen Hükümetin bu işi son derece düzenli bir şekilde yönettiğini, şiddete ve düzensizliğe yer vermediğini, göçmenlere yeteri kadar bilet sağladığını, ihtiyacı olanlara yardımda bulunduğunu belirtmiştir(9)

KAYNAK:
Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara, 2001

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi, nr 54-A/157; nr 56/280; nr 56/387
2) Şifre Kalemi, nr 56/278; nr 56/280; nr 56/308
3) Şifre Kalemi, nr 57/277
4) Şifre Kalemi, nr 65/95
5) DH EUM 2 Şube, 68/99; 2 Şube, 68/94; 2 Şube, 68/81; 2 Şube, 68/67; 2 Şube, 68/96
6) DH EUM 2 Şube, 68/101
7) Meselâ Şifre Kalemi, nr 54-A/393
8) Şifre Kalemi, nr 54-A/59 ; nr 54-A/96
9) EUM, Dosya 2D/13 (bk belge 664)

ERMENİLERİN ÇIKARILDIKLARI VE YERLEŞTİRİLDİKLERİ BÖLGELER

Ermenilerin hangi bölgelerden çıkarılıp hangi bölgelere yerleştirilecekleri Talat Paşa'nın 23 Mayıs 1915 tarihinde 4 Ordu Komutanlığına gönderdiği şifrede belirtilmiştir Söz konusu şifresinde Talat Paşa, başka vilayetlere götürülecek Ermeniler hakkında bilgi verdikten sonra, Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden çıkarılan Ermenilerin, Musul vilâyetinin Güney kısmı ile Zor sancağına ve Merkez hariç olmak üzere Urfa sancağına yerleştirilmelerini; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermenilerin ise Suriye vilâyetinin Doğu kısmı ile Halep vilâyetinin Doğu ve Güneydoğusu'na nakledilmesinin uygun olacağını bildirmiştir

Ancak, Ermeni isyan ve katliamlarının devam etmesi üzerine; 5 Temmuz 1915 tarihinde Adana, Erzurum, Bitlis, Haleb, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Mamuretülaziz (Elazığ), Musul vilâyetleriyle "Adana Terkedilmiş Mallar Komisyonu" başkanlığına, Zor, Maraş, Canik, Kayseri ve İzmit mutasarrıflıklarına emir gönderilerek, Ermenilerin yerleştirilmesi için ayrılan bölgelerin, görülen lüzum üzerine genişletildiği bildirilmiştir

Buna göre, Ermenilerin gönderilip yerleştirilecekleri bölgeler, yöredeki Müslüman nüfusun yüzde 10'u oranını geçmeyecek şekilde şöyle belirlenmiştir:

1 Kerkük sancağının İran sınırına 80 km mesafede bulunan köy ve kasabalar dâhil olduğu halde Musul vilâyetinin doğu ve güney bölgesi;

2 Diyarbekir sınırından 25 km içeride, Habur ve Fırat nehirleri vadisindeki yerleşim yerleri dâhil olmak üzere Zor sancağının doğusu ve güneyi;

3 Halep vilâyetinin kuzey kısmı hariç olmak üzere doğu, güney ve güney-batısında bulunan bütün köy ve kasabalarla, Suriye vilâyetinin Havran ve Kerek sancakları dâhil olmak üzere demiryolu güzergâhlarından 25 km dışarıda bulunan kasaba ve köyler

Alıntı Yaparak Cevapla

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



Ermenilerin Verdiği Kayıplar

Yer değiştirme uygulaması sırasında yeni yerleşim bölgelerine sevk edilen nüfus toplam 438758, Halep'tekilerle birlikte iskan sahasına varan nüfus ise 382148'dir Görüldüğü gibi, ikisi arasında 56610 kişilik bir fark bulunmaktadır

Göç ettirilenlerle, yeni yerleşim bölgelerine varanlar arasındaki bu 56610 kişilik fark, belgelerden elde edilen bilgiye göre, şu şekilde ortaya çıkmıştır: 500 kişi Erzurum-Erzincan arasında; 2000 kişi Urfa Halep arasındaki Meskene'de; 2000 kişi Mardin civarında eşkıya ve Arap aşiretlerinin saldırısı sonucu katledilmiş, ayrıca bir o kadar, yani yaklaşık 5000 ve belki de biraz daha fazla kişi de Dersim bölgesinden geçen kafilelere yapılan saldırılar sonucu öldürülmüştür

Bu bilgiler ışığında toplam 9-10 bin kişinin yer değiştirme uygulaması sırasında katledildiği tespit edilmektedir Ayrıca yollarda açlıktan da ölümler olduğu belgelerden anlaşılmaktadır Bunun dışında tifo, dizanteri gibi hastalıklar ve iklim koşulları sebebiyle de yaklaşık 25-30 bin kişinin öldüğü tahmin edilmektedir ki, bu şekilde 40 bine yakın kişi yollarda kaybedilmiştir

Kalan 10-16 bin kişinin bir kısmı, yola çıkarılmış olmakla birlikte, henüz iskan bölgesine varmadan yer değiştirmenin durdurulması sebebiyle, bulundukları vilayetlerde alıkonulmuştur Mesela 26 Nisan 1916'da Konya iline, ilde henüz yollarda olan Ermenilerin sevk edilmeyerek il dahilinde iskan edilmeleri için yazı gönderilmiştir Öte yandan yer değiştirme kapsamında bulunan Ermenilerden bir bölümünün Rusya'ya, Batı ülkelerine ve Amerika'ya kaçırıldıkları da tahmin edilmektedir

Nitekim belgelerde, Osmanlı ordusunda silah altında bulunan Ermenilerden 50000'inin Rus ordusuna katıldığı, yine Türklerle savaşmak üzere 50000 Ermeni'nin de Amerikan ordusunda üç-dört yıldır eğitim gördüğü gibi kayıtlar yer almaktadır Gerçekten de, Amerika'da yaşayan bir Ermeni'nin Elazığ'da dava vekili olan Murad Muradyan'a yazdığı mektupta bu türden bilgiler bulunmaktadır

Mektupta, bir kısım Ermeni'nin Rusya'ya ve Amerika'ya kaçırıldıkları ve Amerika'da eğitilen 50000 askerin Kafkasya'ya hareket etmekte olduğu açıkça ifade edilmektedir Bütün bu belgelerden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı tebaası pek çok Ermeni, harpten önce ve harp içinde Amerika ve Rusya başta olmak üzere çeşitli ülkeler dağılmışlardır Mesela ticaret maksadıyla Amerika'da bulunan Artin Hotomyan adlı bir Ermeni'nin 19 Ocak 1915'te Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderdiği bir mektupta çeşitli yollarla binlerce Ermeni'nin Amerika'ya kaçırıldığı ve bunların aç ve perişan bir halde yaşadıkları ifade edilmektedir

Bu bilgiler, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli bölgelerinden yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sayıları ile, yeni iskan merkezlerine ulaşanların sayılarının birbirini tuttuğunu göstermekte ve dolayısıyla sevk ve iskan sırasında herhangi bir katliam olayının olmadığını ortaya koymaktadır

Kafilelere Yapılan Saldırılar ve Alınan Tedbirler

Ermenilerin yeni yerleşim bölgelerine nakledilmeleri sırasında bazı kafilelere, özellikle Halep-Zor arasında Arap aşiretleri tarafından yapılan saldırılarda bazı Ermeniler ölmüştür 8 Ocak 1916 tarihli bir şifre telgraftan anlaşıldığına göre, yapılan araştırma sonucunda Haleb'e bir saat uzaklıktan Meskene'ye kadar olan yollarda aşiretlerin gasp için yaptığı saldırılar sonucu pek çok Ermeni'nin öldürüldüğü, Diyarbakır'dan Zor'a ve Saruç'tan Menbiç yoluyla Haleb'e nakledilen Ermenilerden 2000 kadarının yine Arap aşiretleri tarafından soyuldukları anlaşılmıştır

Diyarbakır bölgesinde Ermeni-gayrımüslim ayırt edilmeksizin, çeteler ve eşkıya tarafından 2000'e yakın kişinin öldürüldüğü bildirilmiş, bunun üzerine, bu gibi olayların derhal önlenmesini ve kafilelerin geçecekleri yol üzerinde huzurun kesin olarak sağlanmasını, aksi halde eşkıya ve çetelerin hareketlerinden o vilâyetin sorumlu tutulacağı sert bir dille bildirilmiştir

Erzurum-Erzincan arasında 500 kişilik başka bir kafilenin de Kürtlerin saldırısı sonucu öldüğü haberi alınmış, bunun üzerine Diyarbakır, Elazığ (Mamuretülaziz) ve Bitlis vilâyetlerine gönderilen 14 Haziran 1915 tarihli bir şifre telgrafla, göç sırasında yol üzerinde bulunan aşiretler ve köylülerin saldırılarına karşı her türlü yöntemin kullanılması, katle ve gasba yeltenenlerin şiddetle cezalandırılması emredilmiştir

Osmanlı hükümeti, bir yandan düşmanla savaşırken bir yandan da kafilelerin gıda ihtiyaçları ve güvenliklerini sağlamak için olağanüstü gayret göstermiştir Yerleri değiştirilen Ermenilerin eşkıya tarafından öldürülmeleri veya soyulmaları karşısında her zamanki hassasiyet gösterilmiş ve göçün emniyet içinde yapılması sağlanmaya çalışılmıştır Göç yolu üzerindeki illerin yöneticilerine yazılan emirlerle Ermeni kafilelerine saldıranların cezalandırılmaları sağlanmıştır

Bu konuda alınan önlemleri takip eden Hükümet, 5 Eylül 1915 tarihinde Erzurum, Adana, Ankara, Halep, (Bursa) Hüdâvendigâr, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Konya, Elazığ vilâyetleriyle, Urfa, İzmit, Zor, Karesi, Kayseri, Kütahya, Maraş, Karahisar mutasarrıflıklarına çektiği şifre telgrafta, Ermeni kafilelerine zarar verenlerden kaç kişinin cezalandırıldığını sormuştur

Öte yandan, Ermeni kafilelerinin göç ettirilmesi sırasında ihmali veya yolsuzluğu görülen görevlileri belirlemek üzere İnceleme Komisyonları kurulmuştur Sorgu Mahkemesi Birinci Başkanı Âsım Bey'in başkanlığında Ankara İli Mülkiye Müfettişi Muhtar Bey ile İzmir Jandarma Bölge Müfettişi Kaymakam Muhhiddin Bey'den oluşan bir komisyon, Adana, Halep, Suriye, Urfa, Zor ve Maraş bölgelerine; Temyiz Mahkemesi Başkanı Hulusi Bey'in başkanlığında Danıştay üyelerinden İsmail Hakkı Bey'in de katıldığı komisyon Bursa, Ankara, İzmit, Balıkesir (Karasi), Kütahya, Eskişehir, Kayseri, Karahisar-ı Sahip ve Niğde bölgelerine gönderilmişlerdir

Bitlis eski Valisi Mazhar Bey başkanlığında İstanbul Başsavcısı Nihad ile Jandarma binbaşılarından Ali Naki Beylerden oluşan üçüncü bir komisyon ise, Sivas, Trabzon, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır, Bitlis ve Canik bölgelerinde görevlendirilmişlerdir Bu komisyonun başkanı olan ve Sivas'ta bulunan Mazhar Bey'e 3 Ekim 1915'de "gizli" kaydıyla çekilen bir şifre telgrafta, komisyonların vardıkları yerlerde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, sonuçlarını devamlı olarak merkeze rapor etmeleri istenmiştir

Komisyonlara verilen emirlere göre; jandarma, polis, memur ve âmirleri, haklarında yapılacak inceleme sonucuna göre Divan-ı Harp'e sevk edileceklerdir Divan-ı Harp'e sevk edilenlerin bir listesi de İçişleri Bakanlığı'na verilecektir Vali ve mutasarrıflar hakkında yapılacak incelemelerin sonuçları önce İçişleri Bakanlığı'na bildirilecek ve verilecek emre göre işlemleri yürütülecekti Divan-ı Harp başkanları veya üyeleriyle askeri memurlardan da suiistimali görülenler bulunursa, bağlı oldukları ordu komutanlıklarına bildirilecekti

İnceleme Komisyonlarının verdikleri raporlar ışığında, görevini kötüye kullanan (kafilelerden para ve eşya çalmak, gerekli şekilde koruma görevi yapmadığı için kafilelerin tecavüze uğramalarına yol açmak, sevk emrine aykırı hareket etmek gibi) pek çok görevli, işten el çektirildiler Bir kısmı Divan-ı Harpler'de yargılanarak ağır cezalara çarptırıldılar

Yer Değiştirmeye Tabi Tutulmayan Ermeniler


Yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır Başlangıçta bazı bölgelerde (Urfa'da Germiş ve Birecik, Erzurum, Aydın, Trabzon, Edirne, Canik, Çanakkale, Adapazarı, Halep, Bolu, Kastamonu, Tekirdağ, Konya ve Karahisar-ı sahip) yaşayan Ermenilerin bir bölümü göç dışında bırakılmışlardır Fakat, daha sonra bunların da çeşitli şiddet olaylarına karıştıkları görülünce büyük bir kısmı göç ettirilmişlerdir Hasta ve âmâlar yer değiştirmeye tabi tutulmadıkları gibi, Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar, asker ve aileleriyle, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalar da göç ettirilmemişlerdir Nitekim illere gönderilen telgraflarda, hasta, âmâ, sakat ve yaşlıların sevk edilmemeleri ve şehir merkezlerine yerleştirilmeleri istenmiştir

2 Ağustos 1915 ve 15 Ağustos 1915 tarihinde ilgili illere gönderilen telgraflarla Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin göç ettirilmemesi ve bulundukları şehirlere yerleştirilerek nüfus sayılarının bildirilmesi emredilmiştir Bu gibiler, il içinde şehirlere yerleştirilmişlerdir Yanlışlıkla göç ettirilenler ise, araştırılarak o sırada bulundukları şehirlere yerleştirilmişlerdir6 Fakat, göç dışı tutulanlardan, zararlı eylemleri görülenler; ister Katolik, ister Protestan olsun yeni yerleşim bölgelerine sevk edilmişlerdir

15 Ağustos 1915'de illere gönderilen şifre telgrafla, Osmanlı ordusunda subay ve sağlık sınıflarında hizmet gören Ermeniler ve aileleri bulundukları yerlerde bırakılarak göç ettirilmemişlerdir Bunun yanı sıra, merkezdeki ve taşradaki Osmanlı Bankası şubelerinde, reji idaresinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler de hükümete bağlı kaldıkları ve iyi halleri görüldükleri sürece tehcire tabi tutulmamışlardır

Ayrıca, yetim çocuklar ve dul kadınlar da göç ettirilmeyerek, yetimhanelerde ve köylerde koruma altına alınmışlar ve kendilerine maddi yardımda bulunulmuştur Yer değiştirme sırasında yetim kalan çocuklar da Sivas'a gönderilerek oradaki yetimhanelere yerleştirilmişlerdir Korunmaya muhtaç Ermeni aileler hakkında 30 Nisan 1916'da genel bir emir yayınlanmıştır

Bununla, erkekleri göç ettirilen veya askerde bulunan kimsesiz ve velisiz aileler, Ermeni ve yabancı bulunmayan köy ve kasabalara yerleştirilmiş, gıda ihtiyaçları Göçmen Ödeneği'nden verilmiştir 12 yaşına kadar olan çocuklar, bölgelerindeki yetimhanelerin yeterli olmadığı yerlerde, zengin müslüman ailelerin yanına verilerek yetişmeleri ve eğitimleri sağlanmıştır Hali vakti yerinde olmayan müslüman ailelerine Göçmen Ödeneği'nden çocukların gıda masrafı olarak 30 kuruş ödenmiştir Genç ve dul kadınların kendi rızalarıyla, müslüman erkeklerle evlenmelerine izin verilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



İhtiyaçların Karşılanması ve Yapılan Harcamalar

Hükümet, Ermeni tehcirine başlamadan önce bütün vilâyetlere yazılar yazarak, bölgelerinden geçecek kafilelerin bütün ihtiyaçlarının karşılanması için önlem alınmasını ve yiyecek stoklanmasını istemiştir

Gıda sağlanması için Göçmen ve Aşiret Yerleştirme Müdürlüğü'ne çeşitli emirler verilmiştir İhtiyaçların belirlenmesi ve sağlanması için Göçmen ve Aşiret Yerleştirme Müdürü Şükrü Bey bizzat görevlendirilmiştir Göç ettirilen Ermenilerin taşınması sırasında kafilelerin ihtiyaçlarının karşılanması için Konya'ya 400000, İzmit sancağına 150000, Eskişehir sancağına 200000, Adana vilâyetine 300000, Halep vilâyetine 300000, Suriye vilâyetine 100000, Ankara vilâyetine 3000004, Musul vilâyetine de 500000 kuruş olmak üzere toplam 2250000 kuruş tahsis edildiği belgelerden anlaşılmaktadır

Yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise toplam 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır

Ayrıca vilâyetler kendi imkânlarına göre yardımlarda bulundukları gibi, zaman zaman ihtiyaç durumuna göre merkezden yeni para tahsisleri de yapılmıştır Bu arada Amerika'dan Ermeni göçmenlere verilmek üzere gönderilen bir miktar para da Amerikan misyonerleri ve konsolosları tarafından Hükümetin bilgisi dahilinde Ermenilere dağıtılmıştır Bunun dışında Amerika'da yaşayan bazı Ermenilerin, aralarında topladıkları paraları gizli yollardan göçe tabi tutulan Ermenilere gönderdikleri anlaşılmıştır

Osmanlı Hükümeti, yer değiştirme için bu kadar büyük paralar harcarken, bir yandan da göçe tabi tutulan Ermenilerin devlete ve şahıslara olan borçlarını ya ertelemiş ya da tamamen defterden silmiştir Nitekim, Talat Paşa'nın 1 Haziran 1915'te Maraş Mutasarrıflığına gönderdiği bir şifre telgrafta Ermenilerin borçlarının alınmaması istenmiş, bütün vilâyetlere 4 Ağustos 1915'te gönderilen bir başka emirde ise, yerleri değiştirilen Ermenilerin vergi borçları ertelenmiştir

Diğer taraftan göç halindeki kafilelere hastalık durumlarında tedavi edilmeleri için sağlık görevlileri atanmıştır Ayrıca, yer değiştirmeye tabi tutulanlar arasında bulunan suçlu zanlıları hakkındaki takibat da ertelenmiştir

Yerleri Değiştirilen Ermenilerin Malları

10 Haziran 1915 tarihinde yayınlanan bir emir yazısı ile yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır Emir yazısına göre, bozulabilir mallarla hayvanlar veya işletilmesi zorunlu olan imalâthanelerin kurulan komisyonlar tarafından açık arttırma ile satılması ve paralarının sahiplerine yollanması karara bağlanmıştır

Osmanlı hükümetinin bu emrin uygulanması sırasında büyük titizlik gösterdiği anlaşılmaktadır Herhangi bir suistimale meydan vermemek için büyük bir dikkat göstermiştir Terkedilmiş Mallar Komisyonları eliyle, değerleri üzerinden sahipleri adına müzayede yoluyla satılan malların paraları kendilerine ödenmiştir

Bu satışlar sırasında bir takım dedikoduların çıkması üzerine hükümet, 3 Ağustos 1915'te mutasarrıflıklara, illere ve Terkedilmiş Mallar Komisyonlarına şifre telgraf göndererek, adı geçen malların devlet memurlarınca satın alınmasını, çeşitli suistimallere meydan vereceği gerekçesiyle yasaklamıştır Ancak daha sonra bu karar, bazı illere gerçek değeri üzerinden ve peşin para ödenmesi şartıyla kaldırılmıştır

Hükümet her türlü yolsuzluğu önleyecek önlemleri almaktan geri durmamıştır Nitekim 11 Ağustos 1915'te Sivas Terkedilmiş Mallar Komisyonu Başkanlığına gönderilen bir şifre telgrafta, vurgunculuk ve kötüye kullanmaları engelleyecek önlemlerin alınması istenmiştir Yine aynı tarihte bütün illere gönderilen bir emir ile de bu konuda alınacak önlemler ve uygulamalar maddeler halinde belirtilmiştir

Bu emre göre;

"Boşaltılan bölgelere hiçbir şüpheli şahıs sokulmayacağı; eğer bazı şahıslar ucuza mal satın almışlarsa, satışların geçersiz sayılacağı ve gerçek değeri belirlenerek, yasal olmayan bir çıkar sağlanmasına meydan verilmeyeceği; yerleri değiştirilen Ermenilerin istedikleri eşyayı yanlarında götürmelerine izin verileceği; götüremeyecekleri eşyadan, durmakla bozulacak olanların zorunlu olarak satılacağı, fakat bozulmayacak durumdaki eşyaların sahipleri adına korunacağı; taşınmaz malların kiralanma, başkasına devredilme ve rehin gibi işlemlerinin sahipleriyle olan ilgilerinin bozulmamasına dikkat edileceği ve göçün başladığı tarihten itibaren bu hükümlere aykırı olarak yapılan uygulamalar varsa geçersiz sayılacağı; bu mallar hakkında anlaşmazlık durumlarına meydan verilmeyeceği; göçe tâbi tutulan Ermenilerin, mallarını yabancılar dışında istediği kimseye satmalarına izin verileceği"

kayıt altına alınmıştır

Emir yazılarındaki bu hükümler büyük bir titizlikle uygulandığı gibi, yerleri değiştirilen Ermenilerden kalan sanat ve ticaret müesseselerinin de iskân şirketleri kurularak, değerleri üzerinden bu şirketlere devredilmesi sağlanmıştır Satılan malların bedelleri Terkedilmiş Mallar Komisyonları tarafından sahiplerine gönderilmiştir

Yerleri Değiştirilen Ermenilerin Geri Getirilmesi

Yer değiştirme sırasında gerek iklim şartları, gerekse meydana gelen yığılmalar yüzünden zaman zaman göçün durdurulduğu olmuştur 25 Kasım 1915'ten itibaren vilâyetlere gönderilen emirlerle, kış mevsimi dolayısıyla göç geçici olarak durdurulmuştur 21 Şubat 1916'da bu emir, Ermeni yer değiştirmesine son verilmesi şeklinde bütün vilâyetlere ulaştırılmıştır Ancak, bunun zararlı kimseleri kapsamayacağı, komitalarla ilgisi olanların derhal toplatılarak Zor sancağına gönderilmeleri gerektiği belirtilmiştir

Osmanlı Hükümeti görülen idarî ve askerî gereksinim üzerine 15 Mart 1916 tarihinden itibaren vilâyetlere ve sancaklara gönderdiği genel bir emirle, Ermeni göçünün durdurulduğunu ve bundan böyle hiçbir gerekçeyle yer değiştirme yapılmayacağını bildirilmiştir

Yer değiştirmenin tamamlanmasından sonra, Ermenilerin çoğunlukla Suriye vilâyeti dahilinde yerleştirilmeleri sebebiyle, İstanbul'daki Ermeni Patrikhanesi 10 Ağustos 1916'da kapatılarak Kudüs'e nakledilmiştir Sis ve Akdamar Katogikoslukları da birleştirilerek Kudüs'e kaldırılmıştır Yeni kurulan patrikhanenin başına da Sis Katogikos'u Sahak Efendi getirilmiştir

I Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Osmanlı Hükümeti yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerden isteyenlerin tekrar eski yerlerine iade edilmeleri için bir kararname çıkarmıştır 4 Ocak 1919'da İçişleri Bakanı Mustafa Paşa'nın Başbakanlığa gönderdiği yazıda, Ermenilerden dönmek isteyenlerin eski yerlerine nakledilmeleri konusunda ilgili yerlere emir verildiği ve gereken önlemlerin alındığı belirtilmektedir Hükümetin hazırladığı 31 Aralık 1918 tarihli dönüş kararnamesi şöyledir:

1- Sadece geri dönmek arzusunda bulunanlar göç ettirilecek, bunun dışında kimseye dokunulmayacak

2- Yerlerine iade edileceklerin, yollarda perişan olmamaları ve dönüş mahallerinde konut ve geçim sıkıntısı çekmelerinin önlenmesi için gerekli önlemler alınacak; gidecekleri bölgelerin idarecileriyle irtibat kurulup bu konudaki önlemler sağlandıktan sonra göç ve geri dönüş işlemlerine başlanacaktır

3- Bu şartlar dahilinde dönecek olanlara ev ve arazileri teslim edilecektir

4- Yerlerine daha önce göçmen yerleştirilmiş olanların evleri tahliye edilecek

5- Açıkta kimse kalmaması için geçici olarak birkaç aile bir arada yerleştirilebilecek

6- Kilise ve okul gibi binalar ile gelir getiren yerler, ait olduğu cemaate geri verilecek

7- Yetim çocuklar, istenildiği takdirde kimlikleri dikkatlice belirlenerek velilerine veya cemaatlerine iade olunacak

8- Din değiştirmiş olanlar arzu ederlerse eski dinlerine dönebilecekler

9- Din değiştirmiş olan Ermeni kadınlardan, bir müslümanla evli bulunanlar eski dinlerine dönme konusunda serbest bırakılacaklar Eski dinlerine döndükleri takdirde kocasıyla aralarındaki nikâh bağı kendiliğinden bozulmuş olacaktır Eski dinine dönmek istemeyen ve kocasından ayrılmaya razı olmayanlara ait sorunlar ise mahkemelerce halledilecektir

10- Ermeni mallarından, henüz kimsenin kullanımında bulunmayanlar, kendilerine teslim edilecek; hazineye devredilenlerin iadesi de, mal memurlarının onayı ile karara bağlanacak Bu konuda ayrıca açıklayıcı tutanaklar hazırlanacak

11- Göçmenlere satılan mülklerin sahipleri döndükçe, peyderpey bunlara teslim edilecek Bu konuda 4 madde aynen uygulanacak

12- Göçmenler, ellerinde bulunan ve eski sahiplerine iade edilecek olan ev ve dükkânlarda tamirat ve ilâveler yapmışlarsa ve arazi ve zeytinliklerde ekim yapmışlarsa, her iki tarafın da hukuku gözetilecek

13- Ermenilerden muhtaç olanların dönüşlerinde göç ve geçim masrafları, Harbiye Ödeneği'nden karşılanacak

14- Şimdiye kadar ne miktar sevkiyat yapıldığı ve bundan sonra her ayın on beşinci ve son günlerinde nerelere ne kadar sevkiyat olduğu bildirilecek

15- Osmanlı sınırları dışına çıkıp da geri dönmek isteyen Ermeniler, yeni bir emre kadar kabul edilmeyecek

Yukarıda açıklanan kararnamedeki hükümler, Ermenilerin yanı sıra Rum göçmenler için de geçerliydi

Alıntı Yaparak Cevapla

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



Yer Değiştirmenin Yurt Dışındaki Yankıları

Yer değiştirmenin yapıldığı bölgelerde bulunan yabancı gözlemciler, savaş içinde olmasına rağmen Osmanlı Hükümeti'nin bu işi büyük bir titizlikle ve iyi bir şekilde yürüttüğünü yazdıkları halde, Batı basını olayları saptırarak vermeyi tercih etmiştir Nitekim Amerika'nın Mersin'deki konsolosu Edward Natan, yer değiştirmenin son derece düzen içinde yapıldığını raporunda belirttiği halde, İstanbul'daki büyükelçi Morgantau olayları tamamen ters şekilde ülkesine bildirmiş ve Amerikan basını da bunları Türkler aleyhine kullanmıştır

Gazetelerde çıkan iddialara göre Morgantau, Osmanlı Hükümeti'ne rüşvetler vererek bazı Ermenileri satın alarak Amerika'ya göndermiş; ayrıca İstanbul'daki İngiliz, Rus ve Fransız vatandaşlarını da kurtarmıştır Gazetelerde çıkan bütün bu yalan ve yanlış bilgileri, Amerika'da bulunan bir Türk vatandaşı 14 Eylül 1915 tarihinde Osmanlı Hükümeti'ne rapor etmiştir

Bununla beraber Ermenilerin katledildikleri iddiasının Avrupa'da yayılmasında Morgenthau'ın yanı sıra büyük çapta bilgileri yine Morgenthau'dan alan Lord James Bryce ve Alman Protestan papazı Johannes Lepsius'tur Ayrıca Wellington House üyesi Arnold Toynbee de, Morgenthau'nun sağladığı bilgilerden en çok yararlananlardan biri olmuştu Amerika'da 1907-1913 yılları arasında İngiliz büyük elçiliği yapan İskoç asıllı James Bryce'in kaleme aldığı kitap, İngiliz Dışişleri Bakanlığı Savaş Propaganda Bürosu'nun yönlendirmesiyle Türkiye aleyhine yürütülecek propagandada kullanılmak üzere Arnold Toynbee tarafından yayınlanmıştır

Bu şahısların eserleri, bundan sonraki Ermeni "soykırım" iddialarıyla kaleme alınan eserlere de kaynak teşkil etmiştir Özellikle Morgenthau'nun raporlarının, kendisinin yanında katip olarak bulunan Agop S Andonian ile hukuk danışmanı ve tercümanı olan Arshag K Schmavonian adındaki Türk Ermenileri tarafından kaleme alındığı biliniyor Keza kitabını yazanlar da yince Arshag K Schmavonian ile bilhassa gazeteci Burton J Hendrick ve Amerika Dışişleri Bakanı Robert Lansing'di Morgenthau'nun raporlarıyla uyuşmayan bu eserin yazılma sebebi Heath W Lowry tarafından kaleme alınan "Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü'nün Perde Arkası" adlı kitapta açık ve geniş bir biçimde anlatılmaktadır Burada temel hedefin "Amerikan halkını, savaşın zaferle sonuçlanması gereğine inandırmak amacı" olduğu vurgulanmıştır

İran'da bulunan İngiliz konsoloslarının raporları çerçevesinde 1000000 Ermeni'nin öldürüldüğü gibi iddialar, İngiliz Parlamentosu'nda tartışılmış ve Türk Hükümeti'nin protesto edilmesi kararı alınmıştır Ayrıca, İngiltere'de 1915 olayları hakkında yayınlanan "Mavi Kitap"ta Osmanlı ülkesinde bulunduğu iddia edilen 1800000 Ermeni'den üçte birinin katledildiğine dair haberler çıkmıştır

Bu kötü niyetli yayınlara karşılık, sayıları az da olsa bazı tarafsız Batılı basın-yayın organları da olayların kasten saptırıldığını yazmışlardır Nitekim Stokholm'de yayınlanan bir gazetede "Ermeniler'in sakin oldukları Vilâyat-ı Osmaniyye'de kıtal" başlığı ile çıkan makalede, bu gibi iddiaların gülünçlüğü ve böyle asılsız haberlerin çıkarılışının sebepleri açıklanmıştır

Osmanlı Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı imzasıyla 4 Ocak 1917 tarihinde İngiliz iddialarını tekzîb etmiştir Tekzîb yazısında, Osmanlı ülkesinde yaşayan Ermeni nüfusunun hiçbir zaman bir milyona bile ulaşmadığı, bu miktarın savaştan önceki göçler dolayısıyla daha da azaldığı ifade edilerek iddialar yalanlanmıştır Aynı vesikada, Times gazetesinde çıkan bir haberde, Ermenilerin katledilmesinden Almanların da sorumlu tutulduğu hatırlatılmıştır

Yabancıların İncelemeleri ve Ulaşılan Sonuçlar

Birinci Dünya Savaşının hemen sonrasında, itilaf devletleri ordularının İstanbul ve diğer bölgeleri işgal etmelerinin ardından, yüzlerce siyasi ve askeri lider ile Osmanlı aydını "savaş suçlusu" oldukları iddiası ile İngilizler tarafından Malta Adası'na gönderilerek hapsedilmiştir Malta'da tutuklu bulunan kişiler hakkında suç kanıtlarının bulunabilmesi için Osmanlı arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar yapılmıştır

Araştırmalar sonucunda, ne zamanın İstanbul Hükümeti, ne de Malta'daki tutuklular hakkındaki suçlamaları ispat edebilecek nitelikte hiçbir kanıt mahkemeye sunulmamıştır İngiliz Hükümeti çaresizlik içinde kendi arşivlerinde ve ABD Hükümetinin Washington'daki arşivlerindeki raporlar üzerinde de araştırmalar yapmış, ancak yine hiçbir sonuca ulaşamamıştır

Nitekim, ABD arşiv raporları arasında bulunan ve Washington'daki İngiliz Büyükelçisi RC Craıgıe tarafından Lord Curzon'a 13 Temmuz 1921'de çekilen mesajda şöyle demektedir:

"Malta'da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum Yeterli delil oluşturabilecek hiçbir sorun vakit mevcut değildir Söz konusu raporlar, hiçbir şiddetle, Türkler hakkında Majesteleri Hükümeti'nin halen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yararlı olabilecek delilleri bile ihtiva eder görünmemektedir"

29 Temmuz 1921'de Kralın Londra'daki Hukuk Danışmanları; İngiliz Dışişleri listesindeki kişilere karşı yöneltilen suçlamaların yarı siyasi bir mahiyet taşıdığına ve bu nedenle haklarında savaş suçlusu olarak tutuklanan Türklerden ayrı işlem yapılması gerektiğine karar vermişlerdir

Ayrıca, "Şimdiye kadar hiçbir şahitten, tutuklular hakkında yapılan suçlamaların doğru olduğunu kanıtlayan bir ifade alınmış değildir Esasen, herhangi bir şahit bulunup bulunamayacağı da belli değildir; zira Ermenistan gibi uzak ve ulaşılması zor bir ülkede ve özellikle bu kadar uzun bir zaman geçtikten sonra şahit bulunmasının ne ölçüde zor olduğunu belirtmek dahi gereksizdir" ifadeleri de Kralın İngiliz Hükümeti'nin Londra'daki Hukuk Danışmanlarına aittir

Sonuç olarak; Malta'daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden ve duruşma yapılmaksızın 1922'de serbest bırakılmışlardır

Bu zaman süresince İngiliz basınında Osmanlı Hükümetini sözde "soykırım" ile suçlayan ve bu konuyu ispatlamaya yeltenen bazı belgeler yayınlanmıştır Söz konusu belgelerin General Allenby komutasındaki İngiliz İşgal Kuvvetleri tarafından Suriye'deki Osmanlı Devlet Dairelerinde ortaya çıkarıldığı iddia edilmiştir Ancak, İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından sonradan yapılan soruşturmalar, İngiliz basınına verilen bu belgelerin İngiliz ordusu tarafından ele geçirilen belgeler olmayıp, Paris'teki Milliyetçi Ermeni Delegasyonu tarafından müttefik delegasyonlara yazılan uydurma belgeler olduğu anlaşılmıştır

Bilim Adamlarının Görüşleri

Tarihi, tarih biliminin ölçüleri ve ilkeleri doğrultusunda algılayan bilim adamları, 1925 yılından bugüne kadar konuyla ilgili bilgi ve belgelerin orijinallerine ulaşmış, canlı şahitleri dinlemiş, olay yerlerinde bizzat gözlemde bulunmuş kişilerdir Bunlar, 1925'ten beri Osmanlı arşivlerinin yabancı araştırmacılara açık olduğunu bilen ve belgelere bizzat ulaşan bilim adamlarıdır Dolayısıyla kanaatleri hakkındaki yorumu veya karşı görüşü, ancak onlar kadar konuyu derinlemesine bilenler yapabilecektir Bu nedenle Amerikalı 69 bilim adamının konuyla ilgili olarak Temsilciler Meclisi üyelerine sunduğu bir bildiri son derece önemlidir Söz konusu bildiride şöyle denilmişti:

"ABD Temsilciler Meclisi Üyelerinin Dikkatine

Türk, Osmanlı araştırmaları ve Ortadoğu üzerine uzmanlaşmış, aşağıda imzaları bulunan Amerikalı akademisyenler, ABD Temsilciler Meclisi'nin 192 sayılı kararında kullanılan dilin birçok açıdan yanıltıcı ve/veya yanlış olduğu görüşündedirler

'İnsanlıkdışı Davranışları Anma Milli Günü' kavramına tam olarak destek vermemize karşın, söz konusu metinde dikkat çekilen aşağıdaki kısmı kabul edilemez buluyoruz:

Türkiye'de 1915 ve1923 yılları arasında gerçekleştirilen "soykırımın" kurbanları olan 1,5 milyon Ermeni kökenli insan"

Çekincelerimiz 'Türkiye' ve "soykırım" sözcüklerinin kullanılması konusunda odaklanmakta olup aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

14 yüzyıldan 1922'ye kadar, günümüzde Türkiye olarak, daha doğrusu 'Türkiye Cumhuriyeti' olarak adlandırılan alan, çok dinli, çok uluslu bir devlet ölen Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı Nasıl Habsburg İmparatorluğunu günümüz Avusturya Cumhuriyeti ile eş saymak yanlışsa, Osmanlı İmparatorluğunu, Türkiye Cumhuriyeti ile bir tutmak da yanlıştır

Günümüz Türkiye Cumhuriyetinin 1923 yılında kurulmasıyla sonuçlanan Türk Devrimiyle 1922'de tarih sahnesinden silinmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, şu anda Güneydoğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da bulunan ve sadece bir tanesinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu 25'ten fazla devletin topraklarını ve halklarını bünyesinde barındıran bir devletti Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı zamanında gerçekleşen hiçbir olaydan sorumlu tutulamaz Ancak kararda 'Türkiye' adını kullanarak kararı yazanlar 1915 ve 1923 yılları arasındaki 'soykırımın" sorumluluğunu Türkiye'ye yüklemek istemişlerdir

"Soykırım" suçlamasına gelince, bu açıklamayı imzalayanların hiçbiri Ermenilerin çektikleri acıların boyutlarını küçümseme amacını taşımamaktadır Aynı şekilde söz konusu bölgedeki Müslüman halkın da acılarının farklı şekilde değerlendirilemeyeceği görüşündeyiz Şu ana kadar ortaya konan kayıtlar, toplumlararası bir iç savasın, (Müslüman ve Hıristiyan gruplar arasındaki) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki bulaşıcı hastalıklar, kıtlık ve Anadolu ve çevresindeki alanlardaki katliamlar ve acılar ile daha da karmaşık bir hale geldiğine işaret etmektedir

Gerçekten de söz konusu yıllar boyunca, bölgede, geçen on yılda Lübnan'da yaşanan trajediden çok farklı olmayan bir sürekli savaş durumu yaşanmıştır Hem Müslüman hem de Hıristiyan nüfus arasındaki kayıplar büyük rakamlardadır Ancak saldırgan ve masum olanı ayırt edebilmek, çok sayıda Hıristiyan kadar Müslümanın da içinde bulunduğu Doğu Anadolu halkının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayların nedenlerini belirleyebilmek için tarihçilerin ulaşmaları gereken daha birçok belge ve bulgular vardır

Tarihi devlet adamları ve politikacılar yapar, bilim adamları ise yazar Bu sürecin işlemesi için bilim adamlarına, geçmişteki devlet adamları ve politikacıların yazılı kayıtlarına ulaşabilme şansı verilmelidir Şimdiye kadar, konuyla ilgili olan Sovyetler Birliği, Suriye, Bulgaristan ve Türkiye'nin arşivlerinin büyük kısmı tarihçilere kapalı tutulmuştur Bu arşivlere ulaşılıncaya kadar Temsilciler Meclisinin 192 sayılı kararı kapsamındaki Osmanlı İmparatorluğunun 1915-1923 yılları arasındaki tarihi tam olarak bilinemez

Biz ABD Kongresinin bu ve bununla ilgili konularda tarih arşivlerinin tam olarak açılmasını teşvik etmesi ve tarihsel olaylar hakkında, tam aydınlığa kavuşturulmadan ithamlarda bulunmaması gerektiğine inanıyoruz Temsilciler Meclisinin 192 sayılı kararındaki gibi ithamlar kaçınılmaz olarak Türkiye halkı hakkında adaletsiz yargılara varılmasına ve belki de tarihçilerin bu trajik olayları anlamakta kaydetmeye başladıkları gelişmeye zarar verilmesine yol açacaktır

Yukarıdaki yorumların da gösterdiği gibi, Osmanlı-Ermenileri'nin tarihi tarihçiler arasında sıkça tartışılan bir konundur ve tarihçilerin bir çoğu da 192 sayılı karardaki ifadelere katılmamaktadır Kongre bu kararı kabul ederse, tarihsel sorunun hangi yanının doğru olduğuna yasa yolu ile karar vermeye çalışmış olacaktır Tarihsel olarak şüpheli varsayımlara dayalı böylesine bir karar, sadece dürüst tarihsel araştırmaya zarar verir ve Amerikan yasama sürecinin güvenirliliğini sarsar 19 Mayıs 1985

Prof Dr Rıfaat Abou-El-Haj

Tarih, California State Üniversitesi

Doç Sarah Moment Atıs

Türk Dili ve Edebiyatı, W'isconsin Ünivertesi

Doç Darl Barbır

Tarih, Siena Yüksekokulu (New York)

Ilhan BAŞGÖZ

Ural-Altay Çalışmaları Bölümü Türk Araştırmaları Programı Direktörü, İndiana Üniversitesi

Prof Daniel G Hates

Antropoloji, New York Şehir Üniversitesi

Prof Ülkü Bates

Sanat tarihi, New York Şehir Üniversitesi

Prof Gustav Bayerle

Ural-Altay Çalışmaları, Indiana Üniversitesi

Prof Andreas G E Bodroglifetti

Türk ve İran Dilleri, California Üniversitesi

Doç Kathleen Burrıl

Türk Araştırmaları, Columbia Üniversitesi

Prof Alan Fısher

Tarih, Michigan Üniversitesi

Prof Timothy Childs

Eğitmen, Johns Hopkins Üniversitesi

Prof Shafiga Daulet

Siyaset Bilimi, Connecticut Üniversitesi

Prof Roderic Davison

Tarih, Gorge Washington Üniversitesi

Ord Prof Walter Denny

Sanat Tarihi & Yakın Doğu Araştırmaları, Massachussets Üniversitesi

Dr Alan Duben

Antropolog, Araştırmacı, New York

Doç Ellen Ervın

Türkçe Araştırmalar, New York Üniversitesi

Prof Caesar Farah

İslam & Ortadoğu Tarihi, Minnesota Üniversitesi

Prof Carter Findley

Tarih, Ohio State Üniversitesi

Prof Micfıael Fınefrock

Tarih, Charleston Yüksekokulu

Doç William Hıckman

Türkçe, California Berkeley Üniversitesi

E Doç Frederick Latimer

Tarih, Utah Üniversitesi

Prof John Hymes

Tarih, Glenville State Yüksekokulu

Dr Heath W Lowry

Türk Araş Ens, Inc Washington DC

Prof Halil İnalcık

Osmanlı Tarihi, Amerikan Sanat & Bilim Akademisi Üyesi, Chicago Üniversitesi

Doç Ralph Jaeckel

Türkçe, California Üniversitesi

Doç Ronald Jennings

Tarih & Asya Araştırmaları, Illinois Üniversitesi

Doç Cornell Fleischer

Tarih, Washington Üniversitesi

Prof Peter Golden

Tarih, Rutgers Üniversitesi

Prof Tom Goodrich

Tarih, İndiana Üniversitesi

Dr Andrew Could

Osmanlı Tarihi, Arizona, Flagstaff

Prof William Griswold

Tarih, Colorado State Üniversitesi

Prof Tibor Halası-Kuv

Türk Araştırmaları, Culombia Profesör

Ord Prof J C Hurewitz

Orta-Doğu Enstitüsü eski Direktörü, Colombia Üniversitesi

Prof Avgdorlevy

Tarih, Brandens Üniversitesi

Prof Bernard Lew'is

Yakın Doğu Tarihi, Princeton Universitesi

Doç Justin McCarthy

Tarih, Louisville Üniversitesi

Prof Jon Mandaville

Ortadoğu Tarihi, Portlant State Üniversitesi

Prof Michael Meeker

Antropoloji, California Üniversitesi

Doç James Kelly

Türkçe, Utah Üniversitesi

Yardımcı Prof Kerim Bey

Southeastem Üniversitesi

Prof Metin Kunt

Osmanlı Tarihi, New York

Doç William Ochsenwald

Tarih, Virginia Polytechnic Enstitüsü

Doç Robert Olson

Tarih, Kentucky Üniversitesi

Doç William Peachy

Yahudi ve Yakın Doğu Dilleri & Edebiyatları, Ohio State Üniversitesi

Doç Donald Quataert

Tarih, Hauston Üniversitesi

Prof Howard Reed

Tarih, Connecticut Üniversitesi

Prof Dank Wart Rustow

Siyaset Bilimi, New York Şehir Üniversitesi

Doç Ezel Kural Shaw

Tarih, California Üniversitesi

Prof John Masson Simth, JR

Tarih, California Berkely Universitesi

Dr Svat Soucek

Türkolog, New York

Dr Philip Soddard

Ortadoğu Ens Direktörü, Washington, DC

Prof Frank TAchau

Siyaset Bilimi, Chicago, Illinois Üniversitesi

Robert Staab

Ortadoğu Merkezi Direktör Yardımcısı, Utah Üniversitesi

Prof Rhoads Murphey

Ortadoğu Dilleri, Kültürleri ve Tarihi, Columbia Üniversitesi

Doç June Starr

Antropoloji, Suny Stony Brook

Prof James Stewart-Robinson

Türk Araştırmaları, Michigan Üniversitesi

Prof Thomas Naff

Tarih, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Direktörü, Pennsytvania Üniversitesi

Doç John Woods

Ortadoğu Tarihi, Chicago Üniversitesi

Prof Pierre Oberling

Tarih, New York Şehir Üniversitesi

Doç Madeline Zılfı

Tarih, Maryland Üniversitesi

Prof Metin Tamkoç

Uluslararası Hukuk, Texas Tech Üniversitesi

Prof Stanford Shaw

Tarih, California Üniversitesi

Dr Elaine Simth

Türk Tarihi, Emekli Dışişleri Görevlisi

Doç David Thomas

Tarih, Rhode Island Yüksekokulu

Doç Grace M Simth

Tarih, California Berkely Üniversitesi

Doç Margaret L Venzke

Tarih, Dickinson Yüksekokulu (Pennsylvania)

E Prof Donald Webster

Türk Tarihi

Prof Walter Weiker

Siyaset Bilimi, Rutgers Üniversitesi

Prof Warren S Walker

İngilizce, Türkçe Sözlü Hikayeler Arşivi Direktörü, Texas Tech Üniversitesi

Batı Avrupa devletleriyle, Rusya destekli 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları ve Ermenilerin ileri sürdükleri belgelerin doğuluk durumunu tartışmak üzere Türkiye tarafından değişik zamanlarda çağrılar yapılmıştır Bu çağrılar, hem doğrudan Ermeni bilim adamlarına hem de Ermenilerin propagandasını üstlenen şahıslara yapılmıştır Ancak bunların önemli bir bölümünün gerekçe göstermeden toplantıya katılmadıkları bilinmektedir Bunun son örneği 1990 yılında toplanan XI Türk Tarih Kongresi'nde yaşanmıştır

XI Türk Tarih Kongresinde ilk defa olarak bir "Ermeni Seksiyonu" programlanmış ve bu seksiyondaki tartışmalara "Ermeni Davası Savunucusu" yabancı tarihçiler de davet edildiği halde, her biri çeşitli mazeretler ileri sürerek, bu bilimsel tartışmalara katılmaktan kaçınmışlardır

5-9 Eylül 1990 tarihleri arasında Ankara'da düzenlenen XI Türk Tarih Kongresi'ne Ermeni sorunuyla ilgili olarak davet edilen yabancı bilim adamlarının listesi şöyledir:

Prof Dr Heath LOWRY (Katıldı)

Garin ZEDLIAN (Cevap vermedi)

Prof Dr Bernard LEWIS (Katılamadı)

Prof Dr Justin McCARTHY (Katıldı)

Prof Dr Stanford SHAW (Katıldı)

Prof Dr Anthony BRYER (Cevap vermedi)

Dr Andrew MANGO (Katıldı)

Prof Dr Salahi R SONYEL (Katıldı)

Prof Dr MMARMURA (Cevap vermedi)

Prof Dr Allan CUNNIGHAM (Cevap vermedi)

Prof Dr Robert ANCIAUX (Katıldı)

Prof Dr Aryeh SHMUELEVITZ (Katıldı)

Prof Dr Jak YAKAR (Katıldı)

Prof Dr Hans G MAJER (Katılamadı)

Prof Dr Wolf Dietrich HUTTEROTH (Cevap vermedi)

Prof Dr Klaus KREISER (Katılamadı)

Prof Dr Jean-Paul ROUX (Cevap vermedi)

Prof Dr Paul DUMONT (Katıldı)

Prof Dr Robert MANTRAN (Katılamadı)

Prof Dr Richard HOVANNISIAN (Cevap vermedi)

Dr Gerard LIBARDIAN (Cevap vermedi)

Dr Levon MARASHLIAN (Katıldı)

Prof Dr Vahakn DADRIAN (Cevap vermedi)

Christopher WALKER (Katılamadı)

Anahid Ter MIMASSIAN (Katılamadı)

Tessa HOFFMAN (Cevap vermedi)

Alıntı Yaparak Cevapla

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri

Eski 10-11-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayrıntılı Olarak Tehcir Gerçekleri



BM "Soykırım" Sözleşmesine Göre Değerlendirme


"Soykırım" kavramı, 1948 tarihli "BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme" ile tanımlanmıştır Sözleşmenin 2 maddesine göre;

"Soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da onun bir bölümünü yok etmek niyetiyle: Grup üyelerinin öldürülmesi, Grup üyelerinin fizik ya da akıl bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümü ile yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, bir grup çocukların başka bir gruba zorla geçirilmesi eylemlerinden herhangi birine başvurulmasını kapsamı içine alır Soykırımda planlı, devlet politikası haline gelmiş eylemler söz konusudur"

Konu "soykırım" sözleşmesi açısından değerlendirildiğinde, tarihteki bazı olaylara değinmeden geçilemeyecektir "Soykırım" gibi vahim bir insanlık suçunun işlenebilmesi için o milletin tarihinde bu suça yatkınlık olması gerekir Bir şahıs için suça yatkınlık nasıl bir özellik ise, toplumlar için de öyledir Türk tarihi incelendiğinde "soykırıma" ve asimilasyona rastlanamaz

Yayıldığı coğrafyaya baktığımızda Osmanlı; Balkanlarla birlikte Viyana önlerine kadar Avrupa'nın bir kısmını; Akdeniz'e sahil tüm Kuzey Afrika'yı; Ortadoğu'nun tamamını ve Arap yarımadasını uzun yıllar yönetimi altında tutmuştur Bu süre asgari 200-400 yıl arasıdır Söz konusu coğrafyadaki, hangi halkın yok edildiği söylenebilir?

Anadolu'da şer'i hükümlerin hakim olduğu dönemde, en eski Hıristiyanlık mezhebi Süryanilik, tavus kuşuna ve ateşe tapan Yezidilik gibi inançlar yaşatılırken, 1800'lü yıllarda şer'i hükümlere aykırı olmasına rağmen Anadolu'da kiliseler açılmıştır Hatta iki kardeşten biri Osmanlı Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa iken, diğer kardeş Makarije Sırp Kilisesi'ne Patrik tayin edilmiş ve Sırp halkını diriltmiştir Aynı dönemde dünyanın diğer bölgelerine baktığımızda; Avrupa'daki mezhepler mücadelesi döneminin "soykırımlarını", uzak doğuda dili değişen halkları (Hindular-Peştun), komple dili ve dini değişen Afrika'yı, Güney Amerika'yı görürüz

II Dünya Savaşı boyunca Naziler, milyonlarca insanı katletmişlerdir 1939-1945 yılları arasındaki dönemde, 5-6 milyon Yahudi, 3 milyondan fazla Sovyet savaş tutsağı, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200000 civarında Çingene ve 70000 özürlü insanın canına kıyılmıştır İşte "soykırım" budur

Bunlara ek olarak, Birleşmiş Milletlerin önleyici yönde sözleşmesi olmasına rağmen, modern çağda da sayısız "soykırım" olayı görülmüştür

Örneğin, bizzat olayın kahramanı 2 emekli Fransız generalin Le Monde'da yayınlanan itiraflarına göre Fransızlar 1954-1962 yılları arasında Cezayir'de en az 1 milyon Cezayirli'yi katletmiş, 1965-1966 yıllarında Endonezya ordusu bir milyon komünisti ve ailelerini öldürmüş, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya'da Kızıl Kmerler 17 milyon Kamboçyalı'yı katletmiş, 1994'de Ruanda'da 500000 Tutsi, Hutular tarafından öldürülmüş ve nihayet 1991'den sonra Bosna-Hersek ile Kosova'da binlerce Müslüman Sırp vahşetine maruz kalmıştır

"Soykırım" suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının aksine, 1915 yılında Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenilere yönelik uygulama, sadece güvenliğin sağlanması amacıyla Osmanlı toprakları içinde başka bir bölgeye göç ettirme olup, "soykırım" ile hiç bir ilgisi yoktur Türk yönetimi hakim olduğu yörelerde diğer kültür ve soylara sahip halklarla yaşamaya alışıktır Türk devlet geleneğinde "adalet" vardır, "kültürlerin yaşatılması" vardır; ancak, "katliam" ya da "soykırım" yoktur Bu husus, Justin McCarthy'nin "Ölüm ve Sürgün" isimli kitabı açıkça ortaya konulmaktadır Söz konusu kitapta, Balkan ve Kafkas halklarının ölümden kurtulmak için Osmanlı yönetimine nasıl sığındıklarını anlatılır

Osmanlı yönetimini "soykırımla" suçlayanlara sormak gerekir: 1469 yılında İspanya ve Portekiz'den Musevi ve Müslümanlar, 1680 yılında Tökeli İmre ve adamları Macaristan'dan, 1711 yılında Rakoczi Ferençh ve adamları, 1849 yılında Layoş Kosuth ve 2000 kişilik Macar grubu, İsveç Kralı Şarl ve 1500-2000 kişilik adamları; 1841 ve 1856 yıllarında Polonya'lı Prens Chartorski, 135 bin kişilik ordusuyla Ekim 1917'de Rus komutan Vrangel ve hatta Troçki, ölümden "soykırımından" kurtulmak için nereye sığındılar?

Tarih, bütün bu soruların cevabını "Osmanlı" olarak vermektedir 1915'teki yer değiştirme uygulamasını sözde "Ermeni soykırımı" olarak ilan edenler, 1930'lu yıllardan itibaren Polonya ve Almanya kökenli Musevilerin Türkiye'ye sığındıklarını bilmiyorlar mı? Sözde Ermeni "soykırımının" üzerinden henüz 20-25 yıl gibi kısa bir süre geçmiş iken, "soykırım" yaptığı iddia edilen bir milleti kurtarıcı olarak görenler, neden Türkiye'yi tercih etmişlerdir? Bu soruların cevapları da, Türk devlet geleneğinin adil, insani, hoşgörülü, birleştirici, töre ve inançlara saygılı karakterinde saklıdır

Ayrıca; bugünkü insan hakları normlarını kapsayan 1478 tarihli Fermanı'yla hükümran olduğu topraklarda yaşayan tüm insanlara sahip oldukları değerleri yaşama, yaşatma ve yeni nesillere aktarma imkanı veren Osmanlı Padişahı Fatih'ten yaklaşık 550 yıl sonra Balkanlardaki "soykırım" ve asimilasyonlar hatırlanmalıdır Bu ferman ile dili, dini, kilisesi, okulu vs güvence altına alınan Balkan milletleri; homojen toplumlar oluşturma adına 21 Yüzyıla girildiği bir dönemde Boşnakları, Arnavut asıllı Müslümanları, Makedonları ve Bulgaristan Türklerini yurtlarından söküp atmışlardır

Bugün Türkiye'yi "soykırım" ile suçlayanlar, aylarca süren katliamları görmezlikten gelmiş, ırzına geçilen her yaştaki kadının feryadına kulaklarını tıkamışlardır Son dönemde Türkiye'ye sığınanlar sadece Balkan halkları olmamıştır; Batılı kimyasal silah üreticilerinden sağladığı "hardal gazı" ile "soykırıma" kalkışan Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in elinden kaçan Irak halkı da kurtuluşu Türkiye'de görmüştür Türk insanı sınırlı imkanlarına rağmen tarihin her döneminde ekmeğini paylaşmayı bilmiş ve mazlum halklara kucak açmıştır Türk insanının, Osmanlının ve Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer milletlere ve devletlere örnek olacak gayet temiz bir sicili vardır

SONUÇ

Gerçekleştirildiği tarihten günümüze kadar gelen devrede yer değiştirme konusunda çok şey yazılıp çizilmiştir Ermeniler, uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu uzun süre kandırmayı başarmışlardır Başlangıçta 300000'lerden başlayıp, 3000000'lara kadar varan rakamlarla ifade edilen Ermeni katliâmı hikâyelerinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır Nitekim İstanbul'un işgali döneminde, gerek İngiliz ve gerekse Fransızlar, Osmanlı arşivini yeterince araştırmış ve "soykırımı" imâ edecek bir belgeye dahi rastlamamış olsalar gerek ki, Ermeni "soykırımına" ait hiç bir belgeyi somut olarak sunamamaktadırlar

Öte yandan kendi arşivlerinde, o zaman Anadolu'ya gelip yer değiştirme uygulamalarını izleyen ve görüntüleyen gazetecilerin çektikleri fotoğraflar olmalıdır Eğer devletin emriyle böyle bir "soykırım" olsaydı, bu fotoğraflar da şimdiye kadar çoktan dünya kamuoyuna açıklanırdı Ayrıca, eğer "soykırım" iddiacılarının elinde sağlam belgeler bulunsaydı; 1919 yılında Osmanlı Devleti'nin resmen tarafsız bir "hukukçular komisyonu" kurulması önerisi cevapsız bırakılır mıydı? Osmanlı'nın bu resmi teklifi niçin cevapsız bırakılmıştır? Yoksa, Ermeni çetelerinin organize edilmesinde ve kışkırtılmasında bazı batılı devletlerin rollerinin ortaya çıkmasından ve binlerce masum sivil halkı canice boğazlayan Ermenilerin silahlarını aldıkları yerlerin belirlenmesinden mi korkulmuştur?

"Soykırım" denince akla, Nazilerin II Dünya Savaşı boyunca Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri ve milyonlarca insanın canına mal olan kitlesel kıyım gelir

"Soykırım" denince akla, Fransızların 1954-1962 yılları arasında Cezayir'de en az 1 milyon Cezayirliyi katletmeleri gelir "Soykırım" denince akla, 1965-1966 yıllarında Endonezya ordusunun bir milyon komünisti ve ailelerini öldürmesi gelir

"Soykırım" denince akla, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya'da Kızıl Kmerler'in 2 milyona yakın Kamboçyalı'yı katletmeleri gelir

"Soykırım" denince akla, 1994'de Ruanda'da 500000 Tutsi'nin, Hutular tarafından öldürülmesi gelir

Ve nihayet "soykırım" denince akla, 1991'den sonra Bosna-Hersek ve Kosova'da binlerce Müslümanın Sırplar tarafından vahşice katledilmesi gelir "Soykırım" suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir

Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri "soykırım"a tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Yer değiştirme sırasında yapılan bunca harcamaya, bunca idari ve askeri önleme ne gerek vardı?

Devlet güvenliğinin sağlanması için zorunlu olarak uygulanan ve dünyanın en başarılı sevk ve iskan hareketi olan yer değiştirme uygulaması, hiçbir zaman Ermenileri imha etmek amacıyla yapılmamıştır

KAYNAKLAR

Halaçoğlu, Prof Dr Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001

Yıldırım, Dr Hüsamettin-; Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara 2000

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.