Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edebiyatı, türk, yeni

Yeni Türk Edebiyatı

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yeni Türk Edebiyatı



EDEBİYATIN VARLIGI VE AMACI
İnsanın ve toplumların kendilerini ifade edebilmelerinin en etkin yollarından biri olan edeªbiyat, toplum yaşantısından doğan bütün olay, duygu ve düşünceleri kapsayan bir sanat dalıdır Bu nedenle, edebiyatla sosyal yapı arasında önemli bir ilgi ve etkileşim vardır Bu ilgi ve etkileşim sonucu toplumların geçirdiği aşamalar edebiyata yansımış ve edebiyat dönemleri ile edebi akımlar oluşmuştur

1- Edebiyatla Sosyal Yapı Arasındaki İlgi ve Etkileşim
Konumuza başlarken önce edebiyatın tanımını yapalım, edebiyatla ilgili kavramları kısaca tanıtalım; sonra edebiyatla sosyal yapı arasındaki ilgi ve etkileşime değinelim
Edebiyat, insan ve toplum yaşantısından doğan bütün olay, duygu, düşünce ve hayal1eªrin söz ve yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatıdır
Edebiyatla ilgili, edebiyat hakkında yazılmış dil ürünlerine edebi eser denir
Edebiyat ve edebi terimleri, ustalıklı ve incelikli söz anlamına gelen Arapça edeb kökünden gelir
Edebiyat aynı zamanda, edebiyat sanatının kuralları ve ürünleri ile uğraşan bir bilim dalıdır Bu bilim dalına Edebiyat Tarihi denir
Edebiyat tarihi, edebiyat eserlerini ve edebiyatçıları tarihi gelişim içinde inceleyen bilim dalıdır
Edebiyat tarihlerini ve edebiyat tarihinin konusunu oluşturan edebi eserleri incelediğimiz zaman, edebiyatla sosyal yapı arasında büyük bir ilgi ve etkileşim olduğunu görürüz
Toplumların yönlendirilmesinde önemli bir katkısı olan edebiyat, düşüncelerimizi geliştirir, duygularımızı zenginleştirir; insanın kendini tanımasını sağlar Evrensel bir nitelik taşıyan edebiyat, aynı zamanda toplumları birbirine yaklaştırır
Toplumların eğitiminde ve gelişmesinde önemli bir rolü olan edebiyat, toplum hayatı ile yakından ilgilidir Toplumdaki tüm gelişmeler ve değişimler de, olduğu gibi edebiyata yansır Edebi eserler kaynağını sosyal yapıdan alır
Sonuç olarak; tüm edebiyat ürünleri toplumlaı1 etkileyerek, onların gelişmelerine ve değişimlerine katkıda bulunurken; toplumların yüzyıllar boyunca geçirdiği aşamalar da edebiyat eserlerine yansır

2- Edebiyatla Düşünce Akımları Arasındaki İlişkiler ve Edebi Akımlar
Edebiyatla sosyal yapı arasındaki ilgi ve etkileşimi, evrensel bir nitelik taşıyan edebiyatın toplumları birbirine yaklaştırdığını bir önceki konuda belirttik
Edebi eserleri incelediğimiz zaman, ilk çağlarda bile toplumların birbirinden etkilendiğini görüyoruz İlk edebiyat ürünleri olan destanlar, buna en güzel örnektir
Toplumları yönlendiren ve geliştiren tüm düşünce akımları doğrudan edebiyata yansımıştır Sözgelimi Rönesans'ın sonucunda, Eski Yunan ve Latin kaynaklarını esas alan Klasisizm, Fransız Devriminin getirdiği demokrasi, özgürlük, insan severlik gibi kavramların orªtaya çıkmasıyla Romantizm, Pozitivizm (Müsbet İlim) in sonucunda ise Realizm Ortaya çıkmıştır
Avrupa'da Rönesans'tan sonra arka arkaya ortaya çıkan ve bizim edebiyatımızda da Tanªzimat'tan sonra etkisini gösteren başlıca edebiyat akımları şunlardır: Klasizm, Romantizm, Reaªlizm, Naturalizm, Sür-realizm, Parnasizm, Sembolizm vbdir

3- Tanzimat Fermanı'ndan Günümüze Uzanan Türk Edebiyatı'nın Dönemleri
13 yüzyıldan 19yüzyılın ortalarına kadar süren Klasik Türk edebiyatı Şeyhi, Ali Şir Nevai, Fuzuli, Baki, Nef'i, Nedim gibi şairlerle birbirinden güzel eserler vermiş, 19yüzyılın ortaªlarında varlığını tamamlayarak yerini "Batı Edebiyatı Etkisindeki Türk Edebiyatı"na bırakmıştır
Batı edebiyatı etkisindeki Türk edebiyatı Tanzimat'ın ilanından sonra başlar"; günümüze kadar" oluşan edebiyat dönemlerini kapsar
Bu dönemleri şöyle sıralayabiliriz:
Batı Edebiyatı Etkisindeki Türk Edebiyatı Dönemleri
I- Tanzimat Edebiyatı (1860–1896)
a) 1 Dönem b) 2Dönem
II- Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) 1896–1901
III- Fecr-i Ati (1901–1911)
IV- Milli Edebiyat Akımı (1911–1918)
V- Milli Mücadele Dönemi (1918–1923)
a) 1940 Yılına kadar Türk Edebiyatı
b) Son Dönem Türk Edebiyatı
c) Günümüz Halk Edebiyatı

XIX YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI
19 yüzyılda Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı yüzyıllar süren etkinliklerini yitirmiş, Tanªzimat Fermanı'nın ilanından sonra (19yüzyılın ikinci yarısında) yerlerini Batı edebiyatı etkisinde gelişen Tanzimat edebiyatına bırakmıştır

1-XIX Yüzyıl Türk Edebiyatı

a) Genel Özellikleri
1- 19 yüzyılda Divan edebiyatı olarak da adlandırdığımız Klasik Türk edebiyatı etkinªliğini yitirmiş, şairler kendilerinden öncekileri taklitten öte gidememiş1erdir Ancak Enderunlu Vasıf, Yenişehirli Avni, Keçecizade İzzet Molla gibi sanatçılarımız edebiyatımıza bazı yenilikler geªtirerek Divan edebiyatının bir süre daha devam etmesini sağlamışlardır
2- Bu yüzyılda Divan şairleri, halkın kullandığı deyimleri, sözcükleri kullanarak halk şiiri özelliklerini Divan şiirine getirmişlerdir
3- Buna karşılık 19yüzyılda, Halk şairleri Divan şiirinin etkisinde daha çok kalmış; bu etªkiyle aruz ölçüsünü kullanmış, Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalara daha fazla yer vermişlerdir
4- 19yüzyılın ikinci yarısında Divan ve Halk edebiyatları etkisini yitirmiş, yerlerini Batı edebiyatı etkisinde gelişen Tanzimat edebiyatına bırakmıştır
5- Tanzimat edebiyatı ile birlikte toplumcu bir sanat anlayışı benimsenmiş; hak, adalet, özgürlük gibi kavramlar edebiyatımıza yerleşmiştir
6- Yine Tanzimat edebiyatı ile Batı edebiyatını etkileyen Klasizm, Romantizm, Realizm gibi edebi akımlar bizim edebiyatımızı da etkilemiş; roman, hikâye, tiyatro, makale gibi yeni türler ilk kez edebiyatımızda yer almıştır

b) Manzum Eserler
19yüzyılda, Divan ve Halk edebiyatları eski etkilerini yitirmiş, özellikle Divan şairleri söyleyiş yönünden güçlü şiirler ortaya koyamamışlardır
Bu yüzyılda Divan şairleri halka yaklaşır ve halk şiirinin özelliklerinden yararlanırken; Halk şairleri de divan şiirinin söyleyiş özelliklerine yaklaşmışlardır
Divan şairleri "mahallileşme" akımının sonucu halkın kullandığı söyleyiş özelliklerinden yararlanmış, deyimleri bol bol kullanmışlardır
Bu yüzyılın Divan şairlerinin başlıcaları Yenişehirli Avni, Enderunlu Vasıf ve Keçecizade İzzet Molla'dır
Yenişehirli A Avni Divan geleneği ile yetiştiği halde, Halk şiirinden de etkilenmiştir
Şiirlerinde Mevlana tarikatına (Mevlevilik) mensup olduğu için Tasavvufun izleri görülür,
Aynı yüzyılda yaşayan Enderunlu Vasıf ise I8yüzyıl Divan şairi olan Nedim'in tarzını devam ettirmiş; sade, içten bir anlatım kullanmıştır Şiirlerinde İstanbul'u anlatmış, Nedim gibi zevk ve eğlenceden, neşeden söz eden şiirler yazmıştır Bu yüzyılın diğer Divan şairleri gibi halk söyleyişlerini kullanmıştır
Edebiyatımızda "Mihnet-i Keşan" adlı mesnevisiyle tanınan Keçecizade İzzet Molla, Divan şiirine birçok yeni kavramlar getirmiştir "Mihnet-Keşan" konu ve tema bakımından yeni bir eserdir Bu eserinde şair başından geçen bir olayı anlatarak psikolojik yorumlar yapmıştır
19yüzyılın en önemli Halk şairleri Dadaloğlu, Seyrani, Bayburtlu Zihni ve Erzurumlu Emrah
19yüzyılın güçlü Halk şairlerinden Dadaloğlu, Avşar Türkleri arasından yetişmiş ve onların acılarını dile getirmiştir Şiirlerinde yiğitlik, haksızlığa karşı gelmek, adalet gibi kavramlarla aşk, güzellik ve doğa ile ilgili konuları işlemiştir
Bu yüzyılın önemli şairi Seyrani, "taşlama"ları ile tanınır Çevresinde gördüğü akªsaklıkları, ahlaksızlıkları, haksızlıkları ince bir mizahla taşlamalarında dile getirmiş, devletin en üst kademelerinde bulunanları bile yanlışlarından dolayı korkmadan eleştirmiştir
19yüzyılda Divan tarzında da şiirler yazan, ama asıl halk şiirine ait "koşma"larıyla tanınan ve sevilen şairimiz Bayburtlu Zihni, iyi bir eğitim görmüştür
Divan şiirinin etkisiyle Arapça ve Farsça sözcükleri kullanmıştır Lirik, içten bir anlatımı vardır
Bayburtlu Zihni gibi Halk şiirine Divan şiiri öğelerini getiren bir diğer Halk şairimiz de Erzurumlu Emrah'tır Kendisinden sonra birçok halk şairini etkileyen Erzurumlu Emrah Arapça ve Farsça sözcüklere yer vermesine rağmen Türkçeyi başarıyla kullanmış, şiirlerini lirik ve içten bir anlatımla söylemiştir

c) Mensur Eserler
Divan edebiyatında nazım hep ön planda olmuş, ancak 15yüzyıldan sonra nesir gelişmeye başlamıştır 19yüzyılda ise nesir türlerinin daha ön plana geçtiğini görüyoruz
Bu yüzyılın nesir türündeki önemli eserleri Yirmi sekiz Çelebi Mehmet'in "Sefaªretname"si ile "Mütercim Asım Tarihi"dir Mütercim Asım'ın bu kitabı, yakın tarihimizi anlaªtan önemli bir eserdir

XIX YÜZYIL DÜNYA EDEBİYATI
Avrupa'da Rönesans'la her alanda başlayan gelişmeler edebiyata da yansıdı 17yüzyılda, kaynağını Eski Yunan ve Latin eserlerinden alan klasik b ir edebiyat anlayışı oluştu 1789 Fransız devriminden sonra ise birbirinden farklı yeni edebiyat anlayışları ortaya çıktı Edeªbiyatta önemli gelişmeler ve büyük bir canlılık oluştu
Avrupa'da, özellikle Fransa'da başlayan bu gelişmeler daha sonra bütün dünyaya yayıldı

1- 19yüzyıl Dünya Edebiyatının Genel Özellikleri
Rönesans, XV ve XVI yüzyıllarda Avrupa'nın "altın çağı" olmuştur Bu dönemin yazarªları, öncelikle Eski Yunan ve Latin edebiyat eserlerini örnek almışlar; ancak bu örneklere Yeniçağ'ın tüm düşünce özelliklerini ve yeniliklerini de katarak, çok güzel ve özgün eserler ortaya koymuşlardır
Yaşadıkları toplumun ürünü olan edebiyatçılar, ait oldukları toplumlara siyasal, sosyal, kültürel gelişimlerini yansıtırlar Sanatçılar, bu kavramları yansıtırken hep arayış içinde olmuşlar ve toplumda beliren eğilimlere göre bu arayışlarını sürdürmüşler Sanatçıların toplum psikolojisine göre bu eğilimlere şekil vermesiyle yeni biçimler, türler, karakterler ortaya çıkmış, böylece edebi akımlar oluşmuştur
Edebiyatta görüş, duyuş, anlayış farklılıklarından oluşan çığırlara edebi akım denir
Avrupa'da, özellikle Fransa'da ortaya çıkan bu edebi akımlar, zamanla bütün dünya edeªbiyatlarını etkilemiş, Tazimattan sonra da bizim edebiyatımızda etkisini göstermiştir
Edebi akımlardan Romantizm, Realizm ve Sembolizm ile bu akımlardan etkilenmiş, Dünya edebiyatının seçkin sanatçılarından birkaçı hakkında bilgi verelim:

2- Romantizm Edebiyat Akımı- Victor Hugo
17yüzyılda ortaya çıkan Klasisizm akımının sanatçıyı sıkan belirli kuralları vardır
İşte, sanatçıyı sıkan bu kuralcılığa bir tepki olarak 19yüzyılda Romantizm akımı doğmuştur
Akıl ve sağduyuya dayanan Klasisizm'e karşılık, Romantizm'de hayaller, duygular ve coşkular önem kazanmıştır
Romantizm'de kişiler çevreleri içinde ele alınmış, gerçekler tüm yönüyle verilmiştir
Romantizm akımının öncüsü ünlü Fransız yazarı Victor Hugo’dur
Victor Hugo, "Cromwell" adlı tiyatro eserinin önsözünde Romantizm'in ilkelerini belirtmiş, "Hernani" dramının oynanmasından sonra da Romantizm, kesin zaferini kazanmıştır
Şiir, tiyatro, roman türünde eserler veren Victor Hugo, eserlerinde özgürlük, vatan sevgiªsi, demokrasi, insanlık gibi toplumsal kavramları savunmuş, doğaya önem vermiş, insan ilişkilerindeki duygusallığı, heyecanları ve coşkuyu işlemiştir
Victor Hugo'nun anlatımı akıcı ve sürükleyicidir Zengin ve güçlü bir söyleyişle yazmıştır
Sefiller ve Notre Dame'nin Kamburu adlı romanları, Victor Hugo'nun Dünya Klasikleri içinde yer alan çok önemli eserlerindendir

3- Realizm Edebiyat Akımı- Tolstoy-Stendhal
Realizm, 19yüzyılın ikinci yansında Romantizme tepki olarak doğmuş bir edebiyat akımıdır
19yüzyılda deneysel bilimlerin gelişmesiyle oluşan Realizm, insanın ve toplumların hayatının bütün oluş çizgilerini nedenleriyle görmek, göstermek, isteyen; yani gerçeği olduğu gibi anlatmayı amaç edinen edebiyat akımıdır
Realizm, Romantizme karşı kesin Üstünlüğünü, Fransız yazan Gustave Flaubert'in "Madam Bovary" adlı eseri ile kazandı
Önce Fransa'da ortaya çıkan Realizm, daha sonra bütün Dünya edebiyatlarını etkilemiştir Honore de Balzac, Guy de Maupassant, Stendhal, Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Charªles Dickens, John Steinbeck realist yazarlardandır
Dünya edebiyatının en seçkin sanatçılarından birisi Rus yazarı Tolstoy'dur
Dram türünde de eserleri olmasına rağmen, Tolstoy'un asıl gücü romanlarındadır Halkı çok iyi tanıyan Tolstoy, romanlarında çok başarılı karakterler yarattı Toplumdaki dengesizlikleri, eşitsizlikleri, memleketinin hayatını ve özelliklerini realist bir görüşle yazdığı romanlarında, çok canlı bir biçimde anlattı

Tolstoy görüşlerini keskin bir gözlem gücüyle, yapmacıklıktan uzak, sade ve son derece akıcı bir anlatımla dile getirdi
"Harp ve Sulh" "Diriliş", "Anna Karenina" Dünya edebiyatının seçkin örneklerindendir
Dünya edebiyatının bir diğer önemli yazarı, Realizm edebi akımının öncülerinden olan
Fransız yazar Stendhal'dir
Gezi, anı, deneme, hikâye ve roman türlerinde eserler veren Stendhal'in en başarılı olduğu alan romandır İlk ve en önemli eseri olan "Kırmızı ve Siyah" ilk psikolojik romandır ve Dünya edebiyatının en büyük eserlerindendir
İnsanlar hakkında eşsiz deneyimler kazanan, çevresini çok iyi gözlemleyen Stendhal, bütün birikimlerini roman ve hikâyelerinde başarıyla kullandı
Stendhal'in yalın, sade, gerçekçi ve etkileyici bir anlatımı vardır

4- Parnasizm ve Sembolizm Edebiyat Akımları-Paul Verlaine
Realizm edebiyat akımının şiirdeki biçimine Parnasizm denir Parnasizm şiirdeki gerçekçiliktir
"Sanat için Sanat" görüşünü benimseyen Parnasyen şairler, duygudan çok tasvire, düşünceye, biçim ve söyleyiş güzelliğine önem vermişlerdir
Sembolizm ise 19yüzyılın ikinci yarısında Parnasizm'e tepki olarak doğan bir diğer edebi akımıdır
Sembolizm doğrudan doğruya anlatılması mümkün olmayan ince, derin duyguların ve coşkunlukların sembollerle ve seçkin sözlerin yarattığı müzikle dile getirilmesini isteyen bir edeªbiyat akımıdır
Sembolizm'de doğa değil, onun insan ruhunda bıraktığı izlenimler anlatılır Anlam kapalıdır Sözler anlamları ile değil, yaratacakları ahenkle, müzikle önemlidir
Paul Verlaine, Baudelaire, Arthur Rimbaud bu akımın öncülerindendir

BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI

TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Avrupa'da Rönesans'la her alanda başlayan gelişmeler, edebiyatta da kendini göstermiş, 17,yüzyıldan sonra arka arkaya çıkan edebi akımlar, Batı edebiyatı ile birlikte bütün dünya edeªbiyatlarını etkilemiştir,
Tanzimat'ın ilanıyla, aydınlarımız Avrupa kültürünü yakından tanımış ve 19yüzyılın ikinªci yarısından itibaren Batı edebiyatını örnek almışlardır
Batı etkisiyle gelişen edebiyat dönemlerimizin ilki, Tanzimat edebiyatıdır

1- Genel Özellikler
Osmanlı devleti XIX yüzyılda içte ve dışta meydana gelen karışıklıklarla iyice zayıflamış, her alanda gelişen Avrupa devletlerinin karşısında güçsüz kalmıştır
Bu durumda, Osmanlı devlet adamları gelişmelere ayak uydurabilmek için, Batı ülkelerinin bilim ve teknolojisinden yararlanmak istemişlerdir 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı, bu amaçla hazırlanmıştır
Tanzimat'ın ilanıyla Batı kültürünü ve sanatını yakından tanıyan aydınlar, düşüncelerini edebiyat aracılığıyla halka aktarmaya çalışmışlardır~ Böylece edebiyatımızda yeni bir dönem başlamıştır
Batı etkisinde gelişen bu dönemlerin ilki, Tanzimat dönemi Türk edebiyatıdır

2- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı (1860–1876)
IDönem sanatçıları "toplum için sanat" görüşünü benimsemiş, bunun sonucunda halkın anlayabileceği bir dilin kullanılmasını savunarak, toplumsal konulan işlemişlerdir
Vatan, millet, özgürlük, hak, uygarlık, adalet, eşitlik gibi kavramlar edebiyatımıza Tanziªmat'la girmiş; ayrıca bu dönem sanatçıları, halkın eğitim görevini de üstlenmişlerdir
IDönem Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu ve özünü değiştirdikleri halde, biçim olarak eski geleneğe (Divan edebiyatı) bağlı kalmışlardır
Bu dönemde Batı edebiyatından ilk çeviriler yapılmış, bu çevirilerin sonucunda roman, hikâye, tiyatro, makale, eleştiri gibi türler edebiyatımıza girmiştir
Gazetecilik, Tanzimat döneminde gelişmiş, ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval, Şinasi ve Agâh Efendi tarafından 1860'da çıkarılmıştır Bu tarih (1860), Tanzimat edebiyatının da başlangıcı sayılmıştır
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi 1Dönem Tanzimat edebiyatının en önemli temsilcileridir

a) Manzum Eserler:
IDönem Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu ve özünü tamamen değiştirmiş; şiire vatan, millet, özgürlük, insan sevgisi, eşitlik, adalet gibi toplumsal kavramları getirmişlerdir Ancak şiirin biçimini tam olarak değiştirememişlerdir Nazım birimi, olarak beciti aruz ölçüsünü, kaside, gazel, murabba gibi Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmışlar; sadece kaside nazım biçimindeki klasik kaside bölümlerini kullanmamışlardır

NAMIK KEMAL
"Vatan şairi" diye de anılan Namık Kemal'in, toplumsal konulan ve kavramları işlediği coşkulu şiirleri; güçlü ve heyecanlı söyleyişi ile edebiyatımızda önemli bir yeri vardır
Biz Onun vatan sevgisi, özgürlük gibi toplumsal kavramları işlediği Hürriyet Kaside'sinden aldığımız örnek beyitleri inceleyeceğiz

Hürriyet Kasidesi

1- Görüp ahkâm-ı asr-ı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten

2- Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

3- Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten

4- Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

5- Ne efsunkâr imişsin, ah ey didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten

Nâmık Kemâl
Beyitlerin Açıklaması:

1- Devrin hükümlerini doğruluktan sapmış görüp hükümetteki görevimizden değerimizi koruyarak ve şerefimizle çekildik
2- Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz İnsan sevgisiyle dolu olanlar zulüm görmüş, zavallı kimselere yardım etmekten çekinmezler
3- Felek her türlü cefa (eziyet) sebeplerini toplayıp gelsin; (eğer) millet yolundaki kararlı gidişimden dönersem kahpeyim
4- Zulüm ve zalimlik ile özgürlüğü yok etmek mümkün değildir Gücün yeterse inªsanlıktan düşünceyi kaldır
5- Ey özgürlüğün güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin
Esirlikten kurtulduk, ama bu kez de senin (özgürlüğün) esirin olduk

Kelimeler:
âdemiyyet: İnsanlık
ahkâm: Hükümler
ahkâm-ı asr-ı münharif: Doğruluktan sapmış asrın hükümleri
azîmet: Yola çıkış, gidiş, kararlı gidiş
bab-ı hükümet: Hükümet kapısı
bîdad: Adaletsiz
didâr: Güzel yüz
efsunkâr: Büyüleyici
esbab-ı cefa: Cefa sebepleri
esâret: Esirlik, kölelik, tutsaklık
iânet: Yardım
idrâk: Düşünme yeteneği
imhâ-yı hürriyet: Hürriyeti yok etmek
muktedir olmak: Gücü yetmek
mürüvvet-mend: İnsaniyetli, insanı seven

Açıklamalar:
Bu dörtlüklerde dürüstlük, onurlu olmak, insan sevgisi, adalet, vatan ve millet sevgisi ile özgülük gibi kavramlar işlenmiştir
Şiir, beyitlerle ve aruz ölçüsü ile yazılmıştır Nazım biçimi "kaside"dir; ancak klasik kaªsidelerdeki gibi bu beyitlerde övülen bir devlet büyüğü değil; vatan, millet, özgürlük gibi toplumsal kavramlardır
Hürriyet Kaside'sinin tamamı 29 beyittir

Namık Kemal (1840–1888)
Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında Divan edebiyatı geleneği ile yetişen Namık Kemal, Şinasi ile tanıştıktan sonra Batı sanat ve kültürüne yönelmiş, halkı aydınlatmak ve eğitmek amacıyla toplumsal konuları işlemiştir
Şinasi ile Tasvir-i Efkâr gazetesini, daha sonra da Hürriyet ve İbret gazetelerini çıkarmış, şiirler yazmış; roman, tiyatro, tarih ve eleştiri türlerinde eserler vermiştir "Vatan-yahut-Si1istre" adlı piyesinin yankıları büyük olmuş; bunun üzerine Kıbrıs adasındaki Magosa kalesinde, 38 ay (1873) hapsedilmiştir
Tanzimat döneminin en önemli düşünce ve sanat adamlarından olan Namık Kemal, edeªbiyatı düşüncelerini halka yaymak için bir araç olarak kullanmıştır
Namık Kemal'in "İntibâh" romanı, edebiyatımızda ilk edebî roman olma özelliğini taşır

b) Mensur Eserler
Tanzimat'ın 1 döneminde nazımda olduğu gibi, nesir türlerinde de toplumsal konulara ağırlık verilmiş, Divan edebiyatının (Klasik: edebiyat) aksine nesir ön plana geçmiştir
Gazeteciliğin gelişmesi ile gazeteye bağlı yazı türleri de ortaya çıkmış (makale, fıkra, eleştiri), Türk düşünce hayatı özel gazeteler aracılığıyla büyük aşamalar geçirmiştir
İlk tiyatro eseri, Şinasi'nin bu dönemde yazılan "Şair Evlenmesi'" adlı, bir perdelik koªmedisidir Tiyatro türüne Şinasi'nin yanı sıra Namık Kemal dramlarıyla, Ahmet Vefik Paşa ise Moªliere'den çevirdiği ve adapte ettiği eserleri ile büyük katkıda bulunmuştur
İlk çeviriler yapılmış, bu çevirilerin sonucunda roman ve hikâye türleri gelişmiştir Ayrıca tarih, edebiyat tarihi ile ilgili ilk çalışmalar Tanzimat'la başlamıştır Ahmet Mithat Efendi roman ve hikâyeleri ile bu türleri halka sevdirmeye çalışmıştır

ŞİNASİ (1826–1871)
Şinasi Tanzimat dönemine sanatçı kişiliğinden çok, düşünceleri ile damgasını vurmuş bir edebiyatçımızdır
İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i Agâh Efendi ile çıkaran Şinasi, ilk makaleyi de bu gazetede Mukaddime (önsöz) adıyla yayımlamıştır 1860'da çıkardığı Tercüman-ı Ahval'den sonra, 1862'de Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmıştır
İlk tiyatro eseri olan "Şair Evlenmesi" Şinasi tarafından yazılmış, bir perdelik- komedidir Türk atasözlerini toplayan, La Fontaine'in fabl’larını Türkçeye çeviren, sözlük çalışması yapan Şinasi'nin şiirleri de vardır Mustafa Reşit Paşa'ya yazdığı "Kaside"si çok ünlüdür'

3- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı II (1876–1896)
Tanzimat'ın Idöneminde "toplum için sanat" görüşünü benimseyen sanatçılar, topluªmu aydınlatmak için edebiyatı bir araç olarak görmüşler, halkı eğitmek ve geliştirmek amacıyla eserler vermişlerdir
1878'de Meclis-i Mebusan, Sultan II Abdülhamit tarafından kapatılır ve Meşrutiyete son verilir Hemen ardından Tanzimat Fermanıyla toplumsal yaşamda sağlanan bazı özgürlükler kısıtlanır ve Osmanlı devleti 33 yıl süren bir baskı rejimi ile yönetilmeye başlanır

a) Manzum Eserler:
Böyle bir ortamda toplumsal sorunları dile getiremeyen II dönem Tanzimat sanatçıları biªreysel konulara yönelmiş ve "sanat için sanat" anlayışını benimsemişlerdir
Bu anlayışın sonucunda dilde sadeleşme çabalan bırakılır ve dil ağırlaşır Açık anlatım yerini, kapalı ve sanatlı bir anlatıma; toplumsal konular da bireysel konulara bırakır Ancak bu dönem sanatçıları bazı tür ve biçimlerde önemli yenilikler yapmışlardır Bazı nazım biçimleri bırakılarak Batı'dan alınan yeni nazım biçimleri kullanılmıştır
Tanzimat'ın II dönem şair ve yazarlarının başlıcaları Abdülhak Hâmid Tarhan, Recaizâde Mahmut Ekrem ve Samipaşazâde Sezai'dir

ABDÜLHAK HAMİD TARHAN
Tanzimat edebiyatının önemli sanatçılarından birisi olan Abdülhak Hâmid, özellikle edeªbiyatımıza getirdiği yeni kavramlar ile şiirimizi biçimsel açıdan yenileştirmesiyle dikkati çeker
Onun "Makber" adlı şiiri, sanatçının bu yönlerini tanıtması açısından önemlidir

MAKBER
Eyvâh ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı
Şimdi buradaydı, gitti elden
Gitti ebede, gelip ezelden
Ben gittim, o hâksâr kaldı,
Bir gûşede târmar kaldı;
Bâkî o enîs-i dilden, eyvah!
Beyrut'ta bir mezar kaldı

AHâmid
Kelimeler:
bâkî: kalan, artık, bundan başka
hâksâr: Toz toprak içinde,
ebed: Sonu olmayan gelecek
enîs-İ dil: Gönül arkadaşı
ezel: Başlangıcı olmayan geçmiş zaman
gûşe: Köşe
târmar: Dağınık:

Açıklamalar
Yukarıdaki bent Abdülhak Hâmid'in "Makber" adlı eserinden alınmıştır Bu eser, şairin kansı Fatma Hanım'ın ölümü Üzerine yazdığı, karısının ölümünden duyduğu acının yanı sıra ölüm, din, felsefe ile ilgili görüşlerini belirttiği manzum bir mersiyedir Makber sekizer mısralık 295 bentten oluşmuştur
Örnek metinde şair, karısının ölümünden duyduğu üzüntüyü anlatmaktadır

ABDÜLHAK HAMİD (l852~193)
Abdülhak Hâmid Tazimatın II döneminin bütün özelliklerini eserlerine yansıtmış bir sanatçıdır Kişiliğinin yanı sıra, toplumsal baskıların da etkisiyle aşk, doğa ve ölüm konulanına yönelmiştir
Abdülhak Hâmid'in eserlerini tiyatro eserleri ve şiirleri olarak iki grupta toplayabiliriz
Gerek tiyatro eserleri, gerek şiirlerinde Romantizm edebi akımının etkisi görülür
Hâmid, eserlerinde ölüm, ruh, sonsuzluk gibi soyut kavramları, aşk ve doğayı işlemiş; tiyatro eserlerinin bir kısmında da tarihi konulan, yurtseverlik kavramını anlatmıştır Eserlerinin dili ağır, anlaşılması zordur

b) Mensur Eserler
Tanzimat'ın II döneminde roman, hikâye, tiyatro, çeviri, anı ve eleştiri türlerinde eserler verilmiştir
Bu dönemde özellikle roman türü gelişmiş, Romantizm edebiyat akımından Realizm'e geçmiştir
Namık Kemal'in Romantizmin etkisindeki "İntibah" ve "Cezmi" romanlarından sonra Samipaşazâde Sezai’nin "Sergüzeşt" adlı romanı Romantizm'den Realizme geçişin bir göstergesidir Recaizâde M Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı romanı ise, edebiyatımızdaki ilk reaªlist romandır

RECAİZÂDE MAHMUT EKREM (1847–1914)
Recaizâde Ekrem, "sanat için sanat" ilkesini savunarak edebiyatımıza getirdiği yeniliklerle, Abdülhak Hâmid ile birlikte Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Funûn) edebiyatının hazırlayıcıları arasında yer almıştır
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, anı türlerinde verdiği eserleriyle Recaizâde Ekrem'in 'edebiyatımızda önemli bir yeri vardır Ekrem "Her güzel şey şiirdir" ilkesiyle Türk şiirinin tema ve konusunu genişletmiştir
Recaizâde Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı romanının edebiyatımızda "Önemli bir yeri vardır Yazar, bu romanında yanlış batılılaşmayı işlemiştir "Araba Sevdası" edebiyatımızda ilk realist (gerçekçi) roman örneğidir

SERVET-İ FÜNÛN (EDEBİYAT-I CEDİDE)
Tanzimat edebiyatı ile başlayan Batılılaşma, Edebiyat-ı Cedide döneminde tam olarak yerleşir
Yeni edebiyat anlamına gelen bu topluluğa, Servet-i Fünûn dergisinde bir araya gelip bu dergide görüşlerini yazdıkları için Servet-i Fünûn edebiyatı da denmiştir
1896–1901 yıllarında etkin olan bu topluluğun, kısa bir dönemi kapsamasına rağmen, edebiyatımıza katkıları büyük oldu Edebiyat-ı Cedide döneminde Türk edebiyatı tamamıyla çağdaş bir nitelik kazandı

1- Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide)
a) Genel Özellikler:
Bir önceki ünitemizde, II Abdülhamit'in 1878'de, Meclis-i Mebusan'ı (Osmanlı Millet Meclisi) kapatarak koyu bir baskı rejimini başlattığını ve bunun sonucunda edebiyatta toplumsal konulardan ve kavramlardan uzaklaşıldığını belil1miştik
II Dönem Tanzimat edebiyatı sanatçıları, bu baskılar sonucu "sanat için sanat" görüşünü benimsemişler, yeni bir edebiyat anlayışı geliştirerek Edebiyat-ı Cedide’nin hazırlayıcıları olmuşlardır
Böyle bir ortamda yetişen Edebiyat-ı cedideciler, 1896 yılında Servet-i Fünûn dergisinde bir topluluk oluştururlar Derginin yönetimini ise Tevfik Fikret üstlenir
Edebiyat-ı Cedide'nin başlıca sanatçıları şiir alanında: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Celal Sahir
Nesir, yani düz yazı alanında Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur

b) Manzum Eserler
"Sanat için sanat" görüşünü benimseyen Edebiyat-ı Cedideciler bu nedenle toplumsal koªnular yerine, kişisel konulan işlediler
Edebiyat-ı Cedide şairleri, Divan edebiyatı biçimlerini bıraktılar Fransız edebiyatından "Sone" ve "Terza-Rima" gibi nazım biçimlerini aldılar, Divan edebiyatının müstezat nazım biçimini "serbest müstezat" adı ile yeni bir biçime dönüştürdüler
Anlamın beyitte toplanması yerine, anlamı tüm şiire yaydılar; bir başka deyişle parça güzelliği yerine bütün güzelliğini öne çıkardılar
Ağır bir dille, sanatlı bir söyleyişle yazdılar; şiirde ahenge önem verdiler; ahengi arttırmak için sözcüklerin oluşturduğu ritimden yararlandılar, anız kalıplarını ustalıkla kullandılar
Şiirde Parnasizm ve Sembolizmden etkilendiler

TEVFİK FİKRET
Edebiyat-ı cedide topluluğu içinde adı ilk akla gelen, öncü ve önder olan sanatçı Tevfik Fikret'tir
Servet-i Füsun’da yer aldığı sürece kişisel konulan işleyen Tevfik Fikret, Servet-i Fürundan ayrıldıktan sonra toplumsal konulara yönelmiştir
Tevfik Fikret'in Parnasizm'in etkisiyle kişisel izlenimlerini anlattığı "Yağmur" adlı şiiri ile insanlara yaşama heyecanını duyurmak amacıyla yazdığı "İzler" adlı şiiri nazım biçimi bakımından klasik nazım biçimlerinden farklı olduğu görülür Her iki şiir de kişisel konuları işlemektedir Tevfik Fikret "Doksan beşe Doğru" ve "Millet Şarkısı" gibi şiirlerinde ise toplumsal konulan işlemiştir

Tevfik Fikret (1867–1915)
Edebiyatımızın en önemli şairlerinden biri olan Tevfik Fikret, Edebiyat-ı Cedide'nin öncülerindendir
Tevfik Fikret hem içerik, hem biçim yönünden şiirde önemli yenilikler yapmış, Türk edeªbiyatının çağdaşlaşmasında önemli bir katkı sağlamıştır
Tevfik Fikret Servet-i Fünûn dergisinde kişisel konuda şiirler yazmış; doğanın kendi ruhunda bıraktığı izlenimleri, kişisel duygularını dile getirmiştir Servet-i Fünûn topluluğu dağıldıktan sonra ise sosyal konulara yönelmiş, toplumsal sorunları eleştirmiş, oğlu HaIuk'un şahsında Türk çocuklarına ve Türk gençlerine öğütler vermiştir Eğitimci yönüyle de edeªbiyatımızda önem kazanan Fikret, çocuklar için, bu amaçla yazdığı şiirlerini "Şermin" adlı kitabında toplamıştır

c) Mensur Eserler
Edebiyat-ı cedide döneminde, Tanzimat ile başlayan yeni nesir giderek gelişmiş, özellikªle roman ve hikâye türlerinde çok güzel örnekler verilmiştir Dönemin siyasi baskısı nedeniyle tiyatro türü pek gelişmemiştir

Bu dönemde, roman ve hikâye türleri gerek teknik gerek konuları ele alış, gerekse karakªter yaratmadaki ustalıklar açısından gerçek başarıya ulaşmıştır
Edebiyat-ı Cedide yazarları gözleme çok önem verdiklerinden içinde yaşadıkları hayatı anªlatmakta çok başarılı olmuşlar, Batı uygarlığından çok etkilendikleri için, gerçekleşmesini istedikleri batılı hayatın bazı örneklerini de eserlerinde vermeye çalışmışlardır
Roman ve hikâye türlerinde Realizm ve Natüralizmi benimsemişlerdir
Mehmet Rauf’un "Eylül" adlı romanı, edebiyatımızda ilk psikolojik roman olma niteªliğini kazanmıştır

Halit Ziya Uşaklıgil (1866–1945)
Halit Ziya, edebiyatımızda nesil' türlerinin gelişmesinde önemli katkısı olan sanatçılarımızdandır
Fransız edebiyatından şiir, hikâye vb türlerde birçok çeviriler yapan; roman, hikâye, anı türlerinde eserleri olan Halit Ziya'nın en başarılı yanı, Türk edebiyatına kazandırdığı hikâye ve romanlarıdır
Halit Ziya'nın hikâye ve romanlarında teknik bakımdan tam bir kusursuzluk dikkati çeker
Realist bir yöntemle, gözleme dayalı olarak yazdığı eserlerinde insan-çevre ilişkisi çok başarılıdır Yazar, kişilerin iç dünyası ile yaşadıkları çevre arasında çok sıkı bir bağlantı kurar
Bütün Edebiyat-ı Cedideciler gibi Halit Ziya'nın da dili ağır, anlatımı süslü ve sanatlıdır
Halit Ziya'nın yabancı sözcüklerle dolu, uzun tamlamaların, sanatlı söyleşilerin yer aldığı bir anlatımı vardır

IDönemin Bağımsız İsimleri
Edebiyat-ı Cedide hareketinin ortaya çıktığı yıllarda yetişmiş, ancak bu topluluğun görüşlerine katılmamış bazı sanatçılar vardır Bu sanatçılar bağımsız olarak kalmışlar, kendi1erine özgü bir anlayışla eserler vermişlerdir
Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim, Edebiyat-t Cedide döneminin dışında kalmış sanatçılardan en önemlileridir

Hüseyin Rahmi Gürpınar (l864~1944)
Çağdaşları Edebiyat-ı Cedide sanatçıları gibi realist eserler yazan Hüseyin Rahmi; Ahmet Mithat Efendi'nin açtığı popüler, halka dönük roman anlayışını devam ettirdi Konularını halkın her gün iç içe olduğu, her tür olaydan aldı
Hüseyin Rahmi, eserlerinde toplumun aksak, gülünç yönlerini yansıttı Bâtıl inançları, gelenekleri, görenekleri anlattı Eserlerinde ince bir mizah dikkati çeker Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çok okunmasının ve sevilmesinin nedeni halkı anlatan, onlara seslenen konularından; sade, açık, yalın, mizahı anlatımından kaynaklanır
Verimli bir yazar olan Hüseyin Rahmi'nin, çok sayıdaki romanlarından bazıları şunlardır:
Gulyabani, Şık Mürebbiye, Nimetşinas, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

FECR-İ ATİ TOPLULUGU
Servet-i Fünûn edebiyatının devamı niteliğinde olan Fecr-i Ati topluluğu, 1909 yılında orªtaya çıktı Geleceğin güneşi anlamına gelen Fecr-i Ati topluluğu görüşlerini bir bildiri ile 24 Şubat 1910'da edebiyat dünyasına duyurdu Ancak bu topluluk, içinde bulundukları olumsuz koşullar nedeniyle fazla bir varlık gösteremeden dağıldı

Fecr-i Ati Topluluğu (1909–1912)
a) Genel Özellikler:
Edebiyat-ı Cedideciler gibi "Sanat için sanat" görüşünü benimseyen Fecr-i Ati topluluğu, edebiyat ve sanatla ilgili görüşlerini ve düşüncelerini 24 Şubat-1910'da Servet-i Fünûn dergisinde bir bildiri ile açıkladılar Bu açıklama edebiyatımızdaki ilk bildiridir
Sanat ve edebiyat sevgisiyle kurulan Fecr-i Ati topluluğu, edebiyatı araç değil, amaç olaªrak gördü, şiirde güzellik kavramını ön plana çıkardı, ağır bir dille, doğal olmayan süslü bir anlatımla eserler verdi
Edebiyatımıza yeni bir şeyler getiremeyen ve güçlü eserler veremeyen Fecr-i Ati topluluğu büyük bir varlık gösteremeden 1912 yılında dağıldı
Fecr-i Ati topluluğunun en güçlü ismi, edebiyatımızın önde gelen şairlerinden Ahmet Haşim'dir
b) Ahmet Haşim
Çeşitli türlerde eser veren Ahmet Haşim'in asıl sanatçı kişiliği şiirlerinde kendini gösterir Ahmet Haşim "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" adlı yazısında şiir ile ilgili görüşlerini anlatır Bu yazıyı okuduktan sonra Onun şiirlerini anlamanız daha kolay olur

Aşağıda örnek vereceğimiz "Merdiven" şiiri, Ahmet Haşim'in çok okunan ve sevilen şiirlerindendir

MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bü1büller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lîsân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Ahmet Haşim

Kelimeler:
arz: Yeryüzü
lîsân-ı hafî: Gizli dil
muttasıl: Durmadan, devamlı

Açıklamalar:
"Merdiven" şiirinde Ahmet Haşim, duygulanın çeşitli sembollerle dile getirmiştir Şiirde yer alan" güneş renkli yapraklar", "sararan sular", "yüzün perde perde solması", "kaªnayan güller", "kanlı bülbüller", "yanan sular" birer semboldür
Birinci bölümde, hayat merdivenlerini ağır ağır çıkan kişilerin geride bir yığın anı bıraktıklarını ve hayatın sonuna yaklaşmanın verdiği karamsarlıkla gökyüzüne umutsuzlukla baktıklarını anlatılmaktadır
Daha sonraki bölümlerde ise hayatın akşamını yaşayan, yani ömürlerinin sonuna gelen inªsanların karamsarlığı verilerek, tabiatın da onlarla derin bir hüzne büründüğü dile getirilmektedir
Görüldüğü gibi şiirde "Sembolizm" de olduğu gibi ince, derin duygular; belirsiz ve kapalı bir anlam, mecazlar ve yeni söyleyiş biçimleri dikkati çekmektedir Ayrıca ahenk sözcüklerin ve cümlelerin söylenişleriyle yaratılmıştır Anlatım liriktir

Ahmet Haşim (1884–1933)
Edebiyatımızda daha çok şiirleri ile tanınan Ahmet Haşim; gezi, söyleşi, fıkra türlerinde de eserler vererek usta bir nesir yazarı olduğunu da kanıtlamıştır
Ahmet Haşim, Sembolist Fransız şairlerinin etkisinde kalarak duygusal, gizli, kapalı bir anlatımla şiirler yazmıştır Şiirlerinde düşünceden çok duyguya önem vermiş; güzelliliği anlamın açıklığında değil, kapalılığında aramıştır Şairin bir diğer özelliği benzetmelerin, sembollerin ahenªgine kapılarak kendine özgü bir dil yaratmasıdır

MİLLİ EDEBİYAT AKIMI
XX yüzyıl başlarında Osmanlı devletinin güçsüzleşmesi, imparatorluk içindeki çeşitli toplumların milliyetçi çabaları ve Balkan yenilgisi üzerine "Türkçülük" ülküsü önem kazandı Toplumdaki bu gelişmeler edebiyatı yakından etkiledi ve "Genç Kalemler" dergisi çevresinde toplanan Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp "Milli Edebiyat Akımı"nı oluşturdular

1- Milli Edebiyat Akımı (1911–1918)
a) Genel Özellikleri
XX yüzyılın başları, aydınlarımızın arayış içinde oldukları, çeşitli ideolojilerin oluştuğu bir dönemdir Bir tarafta "Osmanlıcılık" ,"İslamcılık" diğer tarafta "Türkçülük" görüşleri oluşur 24 Temmuz 1908'de n Meşrutiyet'in ilanıyla özgürlükler yeniden elde edilir, böylece düşünce hayatımızda hızlı bir gelişme başlar
Bu arada Osmanlı-Rus Savaşı ile Balkan Savaşı yenilgileri "Milliyetçilik" düşüncesinin Türk aydınları arasında hızla yayılmasına neden olur Yıkılmakta olan imparatorluğu ayakta tutmak için "Türkçülük" ülküsü önem kazanır İstanbul'da birbirini izleyen milliyetçi dernekler kurulur
"Türk Derneği", "Türk Yurdu", "Türk Ocağı" dergileri, Türkçülük akımının kültür ve edebiyat alanındaki birer yayın organı olur

Böyle bir ortamda oluşan "Milli Edebiyat Akımı"nın asıl yayın organı ise 1911 'de Selaªnik'te çıkarılan "Genç Kalemler" dergisi oldu Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp "Genç Kalemler" dergisinde yayımladıklaı1 makale ve manzumelerle Milli Edebiyatın ilkeªleri ile ilgili görüşlerini açıkladılar

Milli Edebiyat Akımı'nın ilkeleri şunlardır:
1- Dil sade olmalıdır
2- Milli kaynaklara yönelmeli, yurt sorunları dile getirilmelidir
3- Şiirde yalnız hece ölçüsü kullanılmalıdır
Milli Edebiyat Akımı'nın başlıca temsilcileri Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Ali Canip Yöntemdir

b) Manzum Eserler
Milli Edebiyat Akımının etkili olduğu 1911–1918 yılları arasında, Edebiyat-ı Cedide ve onların devamı olan Fecr-i Âti topluluğunun şairleri, "sanat için sanat" anlayışını devam ettirerek ağır bir dili ve sanatlı bir anlatımla aruz veznini kullanarak şiirler yazıyorlardı Ayrıca Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı kendilerine özgü bir edebiyat anlayışıyla dönemin etkili sanatçıları arasında yer alıyorlardı
İşte böyle bir oltamda Milli Edebiyatçılar sade bir dille ve hece vezni ile milliyetçili şiirler yazdılar Konuşma dilinin şiire yerleşmesi gerekliliğini vurguladılar Bu sanatçılardan biri olan Mehmet Emin Yurdakul, yazdığı şiirlerle Milli Edebiyat Akımı’nın oluşmasında öncülük yaptı

Mehmet Emin Yurdakul (1869–1944)
Edebiyat-ı Cedide topluluğunun egemen olduğu yıllarda ilk şiirlerini yayımlayan Mehmet Emin Yurdakul, yeni Türk edebiyatında sade bir dille, hece ölçüsü ile yazan ilk şair olma özelliğini taşır

"Bırak Beni Haykırayım" şiirinde yer alan:

"Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et;
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir"

dizelerinde dile getirdiği gibi Mehmet Emin Yurdakul, sanatı, sosyal sorunların çözümlenmesi için bir araç olarak görmüştür Şair, "Bırak Beni Haykırayım" şiirinde, Türk milletiªnin içinde bulunduğu zor duruma işaret ederek şairlerin (ve yazarların) milletlerin hayatında ne kadar önemli rolü olduğunu belirtiyor
Mehmet Emin Yurdakul, bu şiirinde olduğu gibi, bütün şiirlerinde sade dille, hece ölçüsüyle yazmış; milli duygulan ve sosyal konulan işlemiştir
Mehmet Emin Yurdakul'un ilk şiirlerini topladığı "Türkçe Şiirler" adlı kitabı, edeªbiyatımızda büyük yankılar uyandırdı ve milliyetçi görüşlerin yoğunlaşmasını sağladı
Kendisinden sonra pek çok sanatçıya öncülük yapan Mehmet Emin Yurdakul'un şiirlerini topladığı kitaplardan bazıları Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Ordunun Destanı'dır

c) Mensur Eserler
Milli Edebiyat döneminde yazılan hikâye ve romanlarda da sosyal konular işlenmiş, konuşma dili kullanılmış, anlatımda gereksiz süs ve sanattan uzaklaşılmıştır Hikâye ve roman tekniğinde hızlı bir yenileşme başlamış, olayların geçtiği yerler İstanbul'dan Anadolu'ya taşmıştır
Bu dönemde Türk mizahı en hareketli ve en gelişmiş devrini yaşamış, edebiyat ve eleştiri alanlarında önemli çalışmalar yapılmıştır Özellikle Fuat Köprülü'nün yaptığı edebiyat tarihi çalışmaları edebiyatımız açısından çok önemlidir

Ziya Gökalp (1875–1924)
1911'de "Genç Kalemler" de ilk şiirlerini ve yazılarını yayımlayan Ziya Gökalp, gerek şiirleri, gerek makale ve inceleme türlerinde yazdığı yazılarında, "Türkçülük" adını verdiği millî haªreketin yayılıp gelişmesine öncülük etti, Ayrıca Türk milliyetçiliğinin programını belirleyerek, hem yaşadığı dönemde, hem ölümünden sonra aydınlar ve sanatçılar arasında etkili oldu
Şiirden, bilimden, tarihten, destanlardan yararlanarak millî bilinci oluşturmaya çalışan Ziya Gökalp, aynı zamanda ilk Türk sosyologu, önemli bir düşünürdür Ziya Gökalp, düşünce alanındaki çalışmalarını "Türkçülüğün Esasları", "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" ve "Türk Medeniyeti Tarihi" adlı kitaplarında toplamıştır

"Türkçülüğün Esasları" adlı eserinde "Türkçülük" ü, Türk milletini yükseltmek diye tanımlayan Ziya Gökalp, yine bu eserinde "Türkçülük" ün dilde, güzel sanatlarda, ahlakta, hukukªta, dinde, ekonomide, siyasette, felsefede gerçekleştirilme yollarını göstermiştir
Ziya Gökalp "Türkçülüğün Esasları" nda belirttiği gibi milleti ırk esasına göre değil, kültür esasına göre tanımlar
Makale ve incelemelerinin yanı sıra şiirler de yazan Ziya Gökalp bütün eserlerinde vatan, millet, ahlak, din, dil, uygarlık konularını işlemiş; Millî Edebiyat'ın ilkelerine uygun sade, açık, yalın bir dille yazmıştır
Ziya Gökalp, şiirlerini Kızıl Elma, Yeni Hayat ve Altın Işık adlı kitaplarda toplamıştır

Ömer Seyfettin (1884–1920)
"Milli Edebiyatın oluşmasının milli bir dille gerçekleşeceği" düşüncesini savunarak, dil ve edebiyatta ulusal bilincin yerleşmesini sağlayan, bu yolda en çok katkısı olan edebiyatçımız Ömer Seyfettin'dir
"Yeni Lisan" görüşünü ortaya atarak dil sorununa yönelen, Milli Edebiyatın sözcülüğünü bütün çabasıyla sürdüren Ömer Seyfettin, kısacık ömrüne Türk edebiyatını, Türk dilini geliştiren, yücelten nice çalışmayı sığdırmış, edebiyatımızı geniş halk kitlelerine ulaştırmıştır
Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp ile birlikte "Genç Kalemler" dergisinªde Osmanlıcaya karşı Türkçeyi savunur, dilde sadeleşmenin öncülüğünü yapar
Edebiyata şiirle başlayan Ömer Seyfettin, Genç kalemler ve Yeni Mecmua gibi dergilerde çıkan makalelerinin yanı sıra, yine çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanan hikâyeleriyle de haklı bir ün kazanmıştır O, 20yy realist Türk hikâyeciliğinin en önde gelen isimlerindendir
Hikâyelerinde destanlardan, halk hikâyelerinden, efsanelerden yararlanmış, Türk tarihinin olumlu kahramanlarının etkili hayatlarını işlemiştir Ayrıca yanlış batılılaşmayı, batıl inançları, bilªgisizlikten kaynaklanan yanlış davranışları, pek çok hikâyesinde eleştirmiştir
Falaka, Kaşağı, Diyet, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Forsa, Pembe İncili Kaftan, Bomba, Beyaz Lale Ömer Seyfettin'in çok sevilen hikâyelerinden bazılarıdır

2 Dönem Bağımsız İsimleri
Millî Edebiyat döneminde kendine özgü şiir anlayışlarıyla edebiyatımızda önemli bir yeri olan ve bu dönemin bağımsız isimleri arasında yer alan iki önemli sanatçımız Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı'dır

a) Mehmet Âkif Ersoy
Millî Edebiyat ve Millî Mücadele dönemlerinde yaşadığı halde, bu edebiyat akımlarının içinde yer almayan, ancak Millî Mücadele'ye bazı şiirleriyle destek veren Mehmet Âkif Ersoy, dönemin bağımsız sanatçılarındandır
Mehmet Âkif Ersoy "İstiklâl Marşı" şiirinde "Kurtuluş Savaşı'nın bütün ~illette uyandırdığı coşkuyu dile getirmiş, bu şiirini bütün şiirlerini aldığı "Sefahat" aldığı kitabına almayaªrak, gerekçesini "İstiklal Marşı benim değil, milletimindir diyerek açıklamıştır
Mehmet Âkif Ersoy, millî konuları işleyen şiirlerinin yanı sıra; günlük olayları, sosyal koªnuları anlattığı manzum hikâyeleri ile de tanınır Şair, manzum hikâyelerini realist, yani gerçekçi bir görüşle yazmış, gözlemlerinden yararlanarak çok başarılı tasvirler yapmıştır Onun Küfe, Seyfi Baba gibi şiirleri, bu türün en güzel örneklerindendir
Mehmet Âkif şiirlerinde Türkçeyi başarıyla kullanmış, özellikle manzum hikâyelerinde halk söyleyişlerine ve deyimlere bol bol yer vererek konuşma dilinin özelliklerini şiirimize yerleştirmiştir Serbest müstezada hikâyeyi birleştirerek gerçekçi ve canlı bir anlatım kullanmıştır Mehmet Âkif aruz veznini, Türkçeye en iyi uygulayan şairlerimizdendir
Mehmet Âkif Ersoy'un en önemli eseri, yedi bölümden meydana gelen, bütün şiirlerini kapsayan "Safahat" adlı kitabıdırKitap şu bölümlerden oluşur:
Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler
Mehmet Âkif'in en güzel şiirlerinden birisi olan "Çanakkale Şehitleri" Safahat'ın altıncı kitabı olan "Âsım" da yer almaktadır

b) Yahya Kemal Beyatlı
Mehmet Âkif Ersoy gibi Millî Edebiyat hareketinin içinde yer almadığı halde, bu hareketi makaleleri ile desteklemiş, bir diğer sanatçımız da Yahya Kemal Beyatlı'dır Asıl sanatçı kişiliğini şiirleriyle ortaya koyan Yahya Kemal'in, Millî Mücadeleye katkısı makalelerinde görülür

Şiirlerinde öz ve içerik açısından Millî Edebiyat'ın görüşlerini yer yer benimseyen şair; ölçü, uyak gibi biçimsel öğelerde Divan edebiyatının devamı görünümündedir Yahya Kemal de Mehmet Akif Ersoy gibi aruzu Türkçeye başarıyla uygulayan şairlerimizdendir Yine Türk dilini en güzel kullanan şairlerimizden birisi olan Yahya Kemal, şiirlerinde Türkçenin ahengini yaratªmaya çalışır
Cumhuriyet Türkiye’sinde; Asya geçmişinden, Anadolu toprağından, İslam uygarlığından etkilenerek oluşan yeni milletin değerlerini araştırarak, ona sahip çıkar Şiirlerinde İstanbul sevgisi, Türk milletini asırlardır yaşatan kültür değerlerine, uygarlık ürünlerine duyduğu hayranlık, Osªmanlı tarihinin parlak dönemlerine duyduğu özlem, sonsuzluk, aşk ve ölüm konularını işlemiştir
Şiirlerini; "Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş" adlı kitaplarında toplamıştır

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ EDEBİYATI
30 Ekim-19l8'de Mondros mütarekesi ile başlayan ve 9 Eylül 1922'de Yunanlıların İzmir'de denize dökülmesiyle biten bu döneme, Mili Mücadele dönemi; bu dönemde oluşan edeªbiyatımıza da Milli Mücadele dönemi edebiyatı diyoruz

1- Milli Mücadele Dönemi Edebiyatı
a) Genel Özellikler
Atatürk'ün bir kurtarıcı olarak Türk milletine önderlik ettiği Milli Mücadele dönemi, aynı zamanda yeni Türkiye Cumhuriyetinin de temellerinin atıldığı dönemdir
Bu dönemde esareti kabul etmeyen Türk milleti, yeniden derlenip toparlanarak millî bir Kurtuluş Savaşı'nı başlatır
Milli Mücadele dönemi edebiyatını kesin sınırlarla diğer dönemlerden ayırmak çok zordur; çünkü toplumsal olayların başlangıçları ile bitişleri kesinlikle sınırlandırılamaz Bu nedenle Milli' Mücadele dönemi edebiyatı, Milli edebiyatın ilkeleri doğrultusunda gelişti, bu dönemin sanatçıları, Cumhuriyet döneminde de o günün koşulları içinde eser vermeye devam ettiler
b) Manzum Eserler
Edebiyatımızda Cumhuriyet'in ilk yıllarında yazılan şiirler, genellikle Kurtuluş Savaşı'nın coşkusu ve heyecanı ile ortaya çıkmıştır Bu şiirler, coşkulu ve heyecan unsuru yoğun olan şiirlerdir
Milli Mücadele dönemini anlatan şiirler yazan şairlere Faruk Nafiz, Kemâleddin Kamu, Mehmet Âkif Ersoy, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Ceyhun Atıf Kansu ve Halide Nusret Zorlutuna'yı örnek verebiliriz

c) Mensur Eserler
Millî Mücadele dönemi, edebiyatımızda birçok yazar tarafından işlenmiştir Roman, hikâye, tiyatro, deneme, fıkra, anı ve hitabet (söylev) gibi bütün mensur türlerde Milli Mücadele dönemini anlatan eserler yazılmıştır
Bu eserlere;
Halide Edip Adıvar'ın "Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye", Yakup Kadri Karaosªmanoğlu'nun "Sadom ve Gomore" ve "Yaban", Refik Halit Karay'ın "Çete", Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı", Tarık Buğra'nın "Küçük Ağa" adlı romanlarını; yine Halide Edip'in "Dağa Çıkan Kurt", Yakup Kadri'nin "Ergenekon” adlı hikâye kitaplarını; Falih Rıfkı Atay'ın "Zeytindağ" adlı anı kitabını örnek olarak verebiliriz
Kemal Beyatlı'nın "Kurdun Dişisi ve Yavruları" makalesi ile Ruşen Eşref Ünaydın'ın Atatürk'le ilªgili bir anısını anlattığı "Gazasını Tebrik" adlı metnini okuyup inceleyiniz Yazarlarımızın Millî Mücadele’ye verdiği desteği değerlendiriniz

Halide Edip Adıvar (1884–1964)
Türk edebiyatında Millî Mücadeleye en çok destek veren sanatçılarımızdan birisi, Halide Edip Adıvar'dır
Halide Edip, İstanbul'un işgali karşısında çeşitli alanlarda yapılan mitinglerde milleti coşturan konuşmalar yapmış, Ankara'da Ata~ürk ile birlikte çalışmış, cephede bulunmuş, onbaşı rütbesini alarak ilk kadın onbaşı unvanını kazanmıştır Millî Mücadele yılları sırasındaki gözlemlerini "Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Kalp Ağrısı, Zeyno'nun Oğlu" adlı romanlarında dile getirmiştirEdebiyata "Tanin" gazetesinde yayımlanan hikâyeleri ile başlayan Halide Edip Adıvar, ilk hikâye ve romanlarında kadın psikolojisi üzerinde durmuş, daha sonra Millî Mücadele ile ilgili romanlar yazmıştır Cumhuriyet’ten sonra olgunluk eserlerini vermiş, toplum sorunlarına eğilmiştirÇok verimli bir yazar olan Halide Edip Adıvar, romanlarının dışında hikâye, anı, tiyatro türlerinde eserler vermiştir Ayrıca gazete ve dergilerde yayımlanan makaleleri ile çevirileri, inceleme ve araştırmaları vardır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.