|
|
Konu Araçları |
darbe, gezegenimize, kozmik, sırrı, tunguskanın, vuran |
Tunguska'nın Sırrı( Gezegenimize Vuran Son Kozmik Darbe) |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tunguska'nın Sırrı( Gezegenimize Vuran Son Kozmik Darbe)Gezegenimize vuran son kozmik darbe Tunguska´nın Sırrı 1908 yılında, Sibirya Ormanları´nda yüzlerle dönümlük bir alan gökten geldiği sanılan bir ateş topunun altında ezildi, tüm ağaçlar yandı, geyik sürüleri kül oldu, patlamanın şiddeti binlerce megatondu Bilim bu güne kadar hala ne olduğunu kesin olarak belirleyemedi ama pes de etmedi Rus, İtalyan ve Amerikan bilim adamları şimdilerde modern teknolojiyi kullanarak Tunguska gizemine ışık tutuyorlar ve şimdi 89 yıl sonra gerçeği öğrenmek üzereyiz 30 Haziran 1908´de Sibirya´da patlayan veya düşen ateş topunun gücü, Hiroşima´da patlayan atom bombasından 1000 kez daha güçlüydü Ortaya çıkan ısı sonucunda, ren geyiği sürüleri ve yüzlerce ağaç kül oldu, binlerce kilometre karelik bir çevrede patlamanın sesi duyuldu Patlamanın ışığı binlerce km öteden görüldü, göğe yayılan portakal renkli ışık Batı Avrupa´dan görüldü, ışık o kadar parlaktı ki, insanlar karanlıkta gazete dahi okuyabiliyorlardı Patlamanın etkisi veya şekli volkanik bir patlamaya benziyordu ama ortada patlayan bir volkan yoktu Elle tutulur tek ama olağandışı gösterge, sismograflarda kaydedilen titreşimlerdi Bir Sibirya kenti olan Irkutsk´da bulunan rasathaneler, sarsıntının merkezinin 18000 km kuzeyde bulunduğunu belirlediler; bölgenin adı Tunguska´ydı İnsanlar yere düştüler; Patlamadan sonraki 19 yıl boyunca, bilim adamları Tunguska´ya gelmediler; yolculuk zordu, bölge uzak ve bataklık bir alandı, böyle zor bir yolculuğa kimse gönüllü olmadı 19 yıl sonra Tunguska´ya ulaşan ilk ekibin karşılaştığı manzara inanılmazdı; ekip üyeleri sersemlemişlerdi, karşılarında ufuk boyunca sıralanmış kavrulmuş ağaç dizileri vardı Ekibin ilk işi bir krater aramak oldu ama bulamadılar Sonra bir meteorun parçalarını aradılar (veya bir asteroidin) ama böyle birşey de yoktu Sadece yakın köylerde yaşayan tanıklarla konuşabildiler; köylüler gökten iz bırakarak gelen ve büyük bir gürültü çıkaran dev bir ateş topunu görmüşler ve patlamanın şiddetinden yere düşmüşlerdi Açıkçası, Tunguska´da benzeri olmayan bir olay yaşanmıştı, geriye kalan tek elle tutulur kanıt, kavrulmuş ağaçlardı 88 yıl boyunca Tunguska gizemi ile ilgili birçok çekici kuram ortaya atıldı, en geçerli kuram bir meteorun düştüğü, en az ilgi gören kuram ise dünyadışı bir uzay aracının patlamasıydı 1908´de kesin olarak ne olduğu ile ilgili tartışmalar sürüp giderken, geçenlerde ortaya çıkan zorlayıcı bir kanıt birçok soruya cevap getirerek, tartışmaların büyük bir bölümüne noktayı koydu Tunguska, geleceğin habercisi mi? Araştırmacılar, Tunguska ağaçlarına gömülmüş zerrecikler (partiküller) buldular ve bu partiküllerin altında dünyadışı bir imza vardı Bilgisayar animasyonları uygulanarak, bir meteorun atmosferde yanmasından veya bir asteroidin parçalanmasından sonra geriye nelerin kaldığı araştırıldı ; kuyruklu yıldızlar veya asteroidler bilinen cisimlerdirler ve Güneş Sistemi´nin tarihinin önemli bir bölümüdürler Patlayıcı özelliği olan büyük göktaşlarının en son 65 milyon yıl evvel dünyaya yağarak, dinozorları toptan yok ettiği düşünülmektedir ve bugün de insan uygarlığı aynı bilinmeyen risk ile her an karşı karşıyadırUzaydan birşey geldi ama neydi? Olayı bir kez daha dürten ilk kişi, bir Sovyet ordu mühendisi olan Albay Alexander Kazantsev´di 1946´da yazdığı kısa bir makalede, Tunguska felaketine ancak nükleer bir patlamanın neden olabileceğini belirtti ama insanlar 1908 yılında insanlar böyle birşeyi yapamazlardı, 20 megatonluk patlama yardımcıları inatçı ve ısrarlı bir çalışmanın sonunda, yanık ve kırık ağaçların bulunduğu 220000 hektarlık bir alanın haritasını çıkarmayı başardılar Bu harita, büyük bir özenle 35 yıl boyunca geliştirildi; başka bilim adamları ağaçların dağılımlarını ve aldıkları şekilleri uzun uzun inceleyerek bir sonuca vardılar; patlamanın rüzgarı 75 km uzunluğundaki bir alanda, 10/20 megatonluk bir TNT enerjisi oluşturarak, doğudan batıya doğru yayılmıştı Sır reçinenin içinde saklı; Ağaçlardaki bu karbonik birikimin yıllık gelişimi ve miktarı bir kesit alındığı zaman, halkalar halinde görülebiliyor ve izlenebiliyordu İşte Tunguska gizeminin cevabı burada saklıydı Galli, Tunguska karanlığına 1990 yılında yapılan araştırma gezisinde daldı ve çeşitli ağaçlardan örnekler aldı; dallardan ve ağaç gövdelerinden 30 cm çapında, 5-6 cm kalınlığında halka kesitler alıyordu Geçen yıllar içinde yeniden gelişmeye çalışan ölü dallarda bir enfeksiyon vardı yani deriye batan bir kıymık gibi, halkalarda yoğunlaşan ve biriken kırıklar vardı Ama Galli, bu durumdan hoşnuttu ve daha iyi olduğunu düşünüyordu 1908 patlamasından önce ölmüş olan dallar ve ağaçlarda sonradan sızan reçine koruyucu bir doku oluşturmuş ve enfeksiyonu engellemişti Eğer Tunguska´ya patlayıcı bir meteor patlamışsa ormana yayılan zerrecikler, bu reçine tabakalarının içine hapsolmuşlar ve dokunulmamış olarak kalmışlardı Meteorların özellikleri Meteoritler çoğunlukla serseri yani düzensiz dolaşan eski asteroidlerdirler ve dağılmış veya parçalanmış gezegenlerin enkazıdırlar Temel olarak düzensiz mineraller içerirler, bazıları zengin organik karbon (carbonaceous chondrites) yüklüdürler Bazı meteoritler zengin demir içerirler, her meteoritin bir özelliği vardır ve buna göre sınıflandırılır; organik karbon yüklü meteorlar soğuk ve küçük asteroidlerin parçalarıdırlar ve Asteroid Kuşağı´nın dışında bulunurlar Güneş´e yaklaştıkça, ısı yüzünden artan karbon bileşimleri, asteroidlerin içinde sıkışmaya başlarlar, ayrıca birçok büyük asteroidin çekirdeği demirdir Sanık; bir kuyruklu yıldız Bilim bataklıklarda savaş veriyor Elektron mikroskoplarıyla çalışıyorlardı, X ışınları tarayıcısını da kullanarak, parçacıkları aramaya başladılar Çalışma iki yıl sürdü, sonunda parçacıkların üç ayrı dönem içindeki gelişimini inceleyerek, sınıflandırdılar Dönemler 1885-1901, 1902-1914 ve 1915-1930 olarak belirlenmişti 1902-1914 dönemine ait verilerde bir farklılık vardı; parçacıkları yüksek düzeyde bakır, altın ve nikel içeriyorlardı yani bunlar ağır protonlardılar Ayrıca parçacıkların çok yüksek bir ısı altında oldukları da belirlenmişti; Longo; "Patlama dalgası parçacıkları yüzeydeyken eritmemiş çünkü yüzeyde iletkenlik azmış yanı erimiş parçacıklar doğrudan kozmik cisimden gelmişler" Peki ama bu cisim nasıl birşeydi? Longo burada susuyordu ama şunları söylemekten de gerik kalmıyordu; "Yıllar boyunca astro fizikçiler kuyruklu yıldızların hidrojen ve helyum gibi hafif elementlerden oluştuğuna inandılar ama şimdi bazılarının çekirdeklerinin ağır elementlerden oluştuğunu düşünüyoruz ve hele bir de konu asteroit ise bulmak istediğiniz şeyi bulursunuz " Yani anlaşılıyordu ki, İtalyanlar Tunguska´ya uzaydan bir damganın vurulduğundan emin gibiydiler 45000 derecelik ısı; Demir çekirdekli meteorlar çok güçlü ve yoğundular ama hızlıydılar yere vurdukları anda, en azından 50 km çapındaki bir alana dağılmaları gerekirdi, kuyruklu yıldızların ise, yüzeye varmadan önce 25 km yükseklikte patlamaları gerekiyordu Bu yükseklik ise, ağaçlardan alınan örneklere uymuyordu zira ağaçlarda karbon parçacıkları vardı ve zengin karbon parçacıkları atmosfere 45 derece eğimle girdiklerinde patlarlar Kısacası her durumda da atmosferde kalın ve çok geniş bir toz bulutunun oluşması ve çok uzun bir zaman güneş ışınlarını engellemesi gerekiyordu ama Tunguska´da olmayan tek şey de buydu çünkü ağaçlardaki klorofil oranı bunu göstermiyordu yani düşen bir gök cisminin patlamasından yola çıkmışlardı Araştırma sonucunda, cismin atmosfere girdikten sonra 45000 derecelik bir ısı oluşmuştu ve bu ısı cismin tamamını yakmıştı Yüzeyi veya ağaçları yakan güç, bu dev ısının bir kısmının yüzeye yansımasıydı Yani patlama yüzeyde değil, gökte olmuştu ve etkileri Tunguska´yı vurmuştu Küresel bir kıyamet yaşanabilirdi ama Bazı Rus araştırmacılar, Tunguska ile ilgili Amerikan çabalarını kuşkuyla karşıladılar 1970´lerde patlamanın nedeni olarak bir asteroid değil, bir kuyruklu yıldız olarak kabul ediliyordu Ama bunu kanıtlayacak bir kuyruklu yıldızın astronomik kayıtlarına raslanmadı yani bilinen tüm kuyruklu yıldızların hiçbirisinin rotası 1908 yılının Haziran ayında, dünyanın yakınından geçmiyordu Batılı bilimciler kuyruklu yıldız düşüncesiyle hep alay ettiler çünkü astro-fizik çevrelerinde kuyruklu yıldızların çok hafif oldukları ve atmosferde hemen yanacakları kabul edilmektedir Bu tür bir patlamanın oluşturacağı toz bulutu en önemli ve en geçerli kanıttır ama yoktur, en azından bir milyon tonluk bir cismin parçalanması sonucunda dev ve çok kalın bir toz bulutu muhakkak oluşacak ve bundan iklimler etkilenecektir Caltech Jet Propulsion Laboratuarı´ndan Zdenek Sekanina; "Böyle bir olayın dünyadaki yaşam üzerindeki etkileri korkunçtur Küresel bir kıyamete benzer ve nükleer kışla karşılaştırılabilir İnsanlık üzerindeki etkileri tartışılamaz dahi, bunu hayal edemeyiz çünkü biz orada değildik" demektedir Aslında tüm Rus bilimciler, kuyruklu yıldız senaryosuna katılmamaktadırlar Bu bir fenomen ama doğanın fenomeni; Ol´khovatov´un iddiaları saygın Rus yayınlarında yer almaktadır ama karşıt görüşler de çok sarsıcıdır Depremlerde ışık ve ses oluşumları Richter ölçeğine göre 7 şiddetin üzerinde oluşmaktadır; toplanan veriler bunu gösterirler Oysa Tunguska´da sismografların kaydettiği ölçek 5´dir Bir diğer bilim adamı ise, yıkılan ve ezilen ağaçların aşağıdan değil, yukardan gelen bir güçten etkilendiklerinin açıkça ortada olduğunu belirtmektedir Tartışmalar hala sürüyor Özetle ve büyük olasılıkla Tunguska olayının ardında, ender raslanır veya henüz bilinmeyen ya da tek bir kez yaşanan bir doğa olayının olduğudur Göksel Terör Tablosu Bu tablo, Anglo-Avustralya Gözlemevi´nden Araştırmacı Astronom Duncam Stelli Tarafından hazırlandı Tabloda dünyaya yakın gök cisimlerinin tehlikeli olma oranları gösteriliyor Yaklaşık olarak dünyaya yakın olan ve çapı 1 km´yi aşan 2000 gök cismi bulunmaktadır, bunların herhangi bir tanesi bir kıyamete neden olabilir, sadece bir tanesinin dünyaya çarpması durumunda, insanlığın % 25´inin öleceği tahmin edilmektedir • Dünyaya yakın yaklaşık 10000 göktaşının çapı 500 metredir • Dünyaya yakın yaklaşık 300000 göktaşının çapı 100 metredir • Dünyaya yakın yaklaşık 150000 göktaşının çapı 10 metredir • Bu potansiyelin % 70´i göktaşı grubundadır, ötekileri birer asteroittir • Dünyanın yakınından geçen asteroidlerin yaklaşık % 50´si sönük veya uyuyan kuyruklu yıldızlardırlar • Her 10 dakikada bir bezelye büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her 1 saatte bir badem büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her 10 saatte bir greyfurt büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her bir ayda bir basket topu büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her yüzyılda bir 50 m çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her 100000 yılda 1 km çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her 500000 yılda 2 km çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir • Her 100000 yılda 1 km çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir • Parabolik yani belli bir yörüngesi olan bir kuyruklu yıldızın, dünyaya yaklaşması 6 ay öncesinde belirlenerek, uyarı verilebilir |
|