Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kültür, medeniyet, osmanlıda

Osmanlı'da Kültür Ve Medeniyet

Eski 10-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'da Kültür Ve Medeniyet





MERKEZ TEŞKİLATI

PADİŞAH

A)-PADİŞAHLARIN BAŞA GEÇMESİ(VERASET SİSTEMİ):

Osmanlı Devletinde kimin padişah olacağı konusunda kesin bir kural yoktu Osmanlı ailesinin bütün

erkekleri taht üzerinde hak sahibi idiler Onun için padişah ölünce oğullarının hangisinin tahta

geçeceği konusunda devlet yönetimindeki etkili grupların(ümera,ulema vb) tercihleri önemli rol

oynuyorduEski Türk Devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem(Kut anlayışı)taht kavgalarına neden

oluyordu

Veraset Sistemindeki Değişmeler:

* Fatih Sultan Mehmet bu sakıncayı ortadan kaldırmak için tahta geçme yöntemini belirleyen bir

kanunname düzenledi

Bu kanunla Fatih'in amacı:

1 -Taht kavgasına son vererek,ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak,

2- En GÜÇLÜ olanın padişah olmasını sağlamaktı

* IAHMET zamanında yapılan değişiklikle EN YAŞLI ve AKILLI olanın (EKBER VE ERŞED) padişah olması

esası benimsendi

AÇIKLAMA: Ekberiyet sistemi Şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu ortadan kaldırması bakımından

OLUMSUZ,taht kavgalarına son vermesi bakımından da OLUMLU sonuçlar doğurmuştur

B)-PADİŞAHLARIN YETİŞMESİ:

16 yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince, Anadoludaki sancaklara

SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi Burada bir LALA'nın yanında devlet yönetiminde tecrübe

kazanmaları sağlanırdı

NOT: Lala'yı Büyük Selçuklular'daki ATABEYLERE benzetebiliriz

III Mehmet'ten sonra şehzadelerin SANCAĞA ÇIKMA usulü kaldırıldı (Şehzadeler sarayda KAFES

HAYATI yaşadılar)

C)-PADİŞAHLARIN ÜNVANLARI:

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara BEY denilmiştirYine

hırıstiyanlara karşı savaştıklarından GAZİ de denilmiştir(Örneğin:Osman bey,Osman Gâzi,Orhan

Bey,Orhan Gâzi gibi) Hükümdarların aldığı diğer başlıca ünvanlar; Han, Hakan, Hünkâr, Sultan ve

genellikle Padişah'dır

NOT: Yavuz Sultan Selimin 1517 Mısır seferi sonucu HALİFELİK Osmanlı padişahlarına geçmiştir

Böylelikle Osmanlı hükümdarları padişah olarak Devletin Başı, halife olarakta müslümanların

başı olma özelliği taşımışlardır

SARAY

Padişahın hem özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi Saray ENDERUN ve BİRUN

olmak üzere iki bölümden oluşuyorduBu iki bölüm BAB'ÜS-SAADE(Orta kapı) denilen kapıyla birbirine

bağlanmıştı

1)- ENDERUN :Padişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür Burada padişahın hizmetine

bakan güvenilir kimselerin bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyorduEnderundaki

odalar şunlardır:

a)-HASODA:Padişahın günlük himetine bakarlardı

b)-HAZİNE ODASI:Padişahın özel hazinesine bakarlardı

c)-KİLER ODASI:Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı

d)-SEFERLİ ODASI:Berber,terzi,müzisyen gibi görevliler bulunurdu

Devşirme usulüyle toplanan oğlanlar, Acemi oğlanlar ocağına götürülmeden önce, içlerinden

seçilenler Topkapı sarayına alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi Bunlara dini

bilgiler, Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdiBunlara İÇOĞLANI denilirdi

Amaç saraya alınan bu içoğlanlarını gerçek bir dindar, devlet adamı, asker ve seçkin nitelikli bir

kişi olarak yetiştirmekti Hasoda,kiler odası,hazine ya da seferli odalarında hem hizmet ederler,

hemde eğitim ve öğretimlerini sürdürürlerdi Daha sonra ÇIKMA denilen bir atama usulüyle Birun da

görevlendirilir,bu odaların başındaki ağalar da sancak beyliği gibi önemli görevlere tayin

edilirlerdi

HAREM: Sarayda kadınların yaşadığı bölüme denirdiSaraya alınan kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı

bir eğitim görürlerdi Eğer padişah tarafından sarayda tutulmazlarsa Çıkma ile saray dışında

görevlendirilen Kapıkullarıyla evlendirilirlerdi

2)- BİRUN: Sarayın dış bölümüne denirdi Bîrûnda geniş bir yönetici kadro yer alırdı Bîrûndaki

görevliler ve teşkilatları şunlardı:

a)-Yeniçeriler

b)-Altı Bölük halkı (sipahiler,silahdar,sağ ve sol garipler,sağ ve sol ulûfeciler)

c)-Topçular ve Cebeciler

d)-Mehterler

e)-Müteferrikalar Enderundan çıkma içoğlanlar, beyzade çocukları,devlet ileri gelenlerinin

çocukları)

Birunda başka görevlilerde vardı Başlıcaları:

Padişah Hocası:Şehzadelerin eğitimiyle meşgul olur

Hekimbaşı:Cerrahbaşı da denilen doktor

Çavuşlar ve Çavuşbaşı:Haberleşme ve elçilik görevini yapar

Ayrıca Müneccimbaşı,Mimarbaşı,seyisler,okçular, rikabdarlar, Darbhane emini vb

Üstün başarı gösterenler, saray dışındaki görevlere atanarak ödüllendirilirlerdi

NOT: Osmanlılar'da ilk saray Bursa da yapılmıştı Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray

yapılmış,İstanbul'un fethiyle Fatih Beyazıt'taki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli

gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı Eski Saray denilen bu sarayın da

yeterli olmaması üzerine Topkapı Sarayı(yeni saray) yapılmıştır Padişahlar 19 yüzyıla

kadar burada oturmuşlar, 19 yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız sarayları

yapılmıştır

DİVAN-I HÜMAYUN

Bugünkü Bakanlar Kurulu gibi çalışan Divan-ı Hümayun önceleri DİVANHANE'de toplanırken, Kanuni

zamanında yapılan KUBBEALTI denilen yerde toplanmaya başlamıştır

Divan teşkilatı ilk defa ORHAN BEY zamanında kurulmuştur Fatih Sultan Mehmet padişahların divân

toplantılarına katılma geleneğine son vererek,toplantıları kafesli bir pencerenin arkasından takip

etmiştir

DİVANIN YAPISI:

Osmanlılarda padişahın yetkilerini kullanmak yada emirlerini uygulamak için görevlendirilmiş üç temel

sınıf bulunuyordu Bu sınıfların en üst yetkilileri divânda temsil edilirdi Bu sınıflar şunlardı:

1-Seyfiye (Ehl-i Kılıç= Ehl-i Örf)

2-İlmiye (Ehl-i Şer)

3-Kalemiye (Ehl-i Kalem)

1)- SEYFİYE (Ehli Örf):

Osmanlı Devletinde yönetim ve askerlik görevini yerine getiren zümrelere denirdi Ehli örf,ehli

seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın divan-ı hümayundaki temsilcileri vezir-i azam ve

vezirlerdi Divan dışında beylerbeyleri, sancak beyleri,kapıkulu askerleri,tımarlı sipahiler bu

grubun içindedir

VEZİR-İ AZAM(Sadrazam):Bugünkü başbakan durumunda olan veziri azam, padişahın vekili olarak görev

yapar ve onun altın mührünü taşırdı Divana başkanlık eder, padişah sefere katılmıyorsa ordunun

başına geçer,bu görevi sırasında SERDARI EKREM sıfatıyla padişahın bütün yetkilerini kullanırdı

KUBBE ALTI VEZİRLERİ: Bugünkü devlet bakanları durumunda olan kubbe altı vezirlerinin sayıları 5-7

arasındaydı

2)- İLMİYE (Ehli Şer)

Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet,eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruptuUlema

da denilen bu grubun üç önemli görevi vardı:

a)-Tedris Görevi:Eğitim-Öğretim görevidirBu görevi müderris,muâllim gibi kişiler yürütürdü

b)-Kaza Görevi:Yargı görevidir Bu görev kadılar tarafından yürütülürdü Kadılar İslam hukukuna

göre davalara bakar ve karar verirlerdi

c)-İfta Görevi: Fetva görevidirYapılanların şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir beyan

etme görevidir

Fetva verme yetkisine sahip olanlara MÜFTİ denilirdi Müftilerin en üst rütbelisi Şeyhülislam

ve kazaskerlerdi

ŞEYHÜLİSLAM: Divana katılan fakat oy kullanmayan şeyhüislamın protokoldeki sırası veziri azamla

aynıydıHem ilmi kişiliği, hem de fetva verme yetkisi dolayısıyla şeyhülislama büyük saygı

gösterilirdi Bayramlaşma sırasında padişah sadece şeyhülislamın karşısında ayağa kalkardı

Önemli devlet işleri hatta padişahların görevden alınması için şeyhülislamın fetvası

gerekiyorduŞeyhülislam idam cezasına çarptırılamaz, tutuklanamaz ve hapsedilemezdi 17 yüzyıla

kadar görevden alınması bile söz konusu değildi Tanzimattan sonra şeyhülislamların yönetimdeki

önemi azalmaya başladı

KAZASKERLER (KADIASKERLER): Divanı Humayun üyesi olan kadıaskerler şer'i hükümler veren en yüksek

görevlilerdi Fatihten itibaren Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere sayıları ikiye

çıkarıldı Rumelideki kadılar Rumeli, Anadoludaki kadılar Anadolu kadıaskerine bağlıydılar

KADILAR: Başlıca görevleri şunlardı:

a)-Merkezden gelen emirleri halka iletmek, halkın şikayetlerini merkeze bildirmek

b)-Her türlü davaya(miras,ticaret,ceza) bakarak karar vermek(Yargıçlık)

c)-Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapardı(Noterlik)

d)-Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze gönderirdi

PADİŞAH HOCALARI: Osmanlı şehzadelerine ulemadan bir kimse hoca olarak tayin edilirdi Şehzadeler

hükümdar olduklarında onları PADİŞAH HOCASI olarak tayin ederlerdi

SEYYİD VE ŞERİFLER: HzPeygamberin torunları HzHasanın soyundan gelenlere Şerif, Hz Hüseyinin

soyundan gelenlere ise Seyyid denirdi Seyyid ve şerifler Osmanlı toplumunda büyük saygı

görürlerdi Devlet de bunların işleriyle meşgul olmak için NAKİB'ÜL EŞRAFLIK denilen bir

kurum kurmuştu

Yukarıdaki görevlilerden başka ilmiye zümresi içinde müderrisleri,müneccimleri,hekimleri, tarikat

şeyhlerini, imam ve müezzinleri sayabiliriz

3)- KALEMİYE(Ehli Kalem):

Günümüzde bürokrasi diye adlandırılan bu sınıfın en üst rütbelileri NİŞANCI VE DEFTERDARLAR'dır

NİŞANCI(TEVKİİ=TUĞRAİ): Divandan çıkarılan belgelerin üstüne padişahın nişan

olan TUĞRA 'yı çektiği için TUĞRACI'da denirdi Nişancı kendisine bağlı REİSÜL KÜTTAB

başkanlığında çeşitli kalemler vasıtasıyla merkez bürokrasisinin her türlü işlemlerini yapardı

Reisülküttab'a bağlı kalemler şunlardı:

a)-Beylikçi Kalemi b)-Tahvil Kalemi c)-Ruus Kalemi d)-Amedi Kalemi

Nişancının görevleri: Nişancı tuğra çekmenin yanısıra yukarıdaki kalemler vasıtasıyla şu

görevleri yapardı:

A)- Divanda yapılan görüşmelerin kayıtlarını tutarak MÜHİMME DEFTERİNE(Divan Defteri)

kaydetmek

B)- Ferman,berat gibi belgeleri hazırlamak

C)- Sadrazam ve padişah arasındaki ve dış ülkelerle olan yazışmaları hazırlamak

D)- Tapu Tahrir Defterlerini tutmak

DEFTERDAR:

Osmanlı Devletinde bütün mali işlerden ve hazineden sorumlu en üst görevlilerdi Osmanlılarda İç

ve Dış Hazine olmak üzere iki tür hazine vardı İç hazinede padişahın özel serveti ve değerli

eşyaları saklanırdı Dış hazine ise devletin maliye teşkilatını oluştururdu İlk dönemde

defterdar sayısı bir iken, sonraları mâli işlerin artmasından dolayı sayıları ikiye

yükselmiştirBunlar; Rumeli defterdarı ve Anadolu Defterdarı idi Rumeli Defterdarı

Başdefterdar idi

Defterdara bağlı kalemler şunlardı:

a)-Ruznamçe kalemi b)-Maliye emirleri kalemi c)-Tarihçi kalemi d)-Gelir ve gider kalemi

Defterdara bağlı üst düzey görevliler şunlardı:

a)-Başbakı kulu b)-Veznedarbaşı c)-Sergi nazırı d)-Sergi halifesi

MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:

1)- 18 yüzyılda değişmeler:

a)- Tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla devlet işlerinin sadrazamlara

bırakılması sonucun doğurmuştur Sadrazamların güçlenmesi ile Divan BAB-I ALİ'de(Sadrazam

kapısı=Yüksek Kapı)toplanmaya başlamıştır

b)- 18 yüzyılda devletlerarası ilişkiler ön plana çıkınca diplomasi önem kazanmaya başlamış,

böylece kalemiye sınıfının özellikle de REİSÜL KÜTTAB'ın etkinliğ artmıştır Reisülküttab dış

ilişkileri düzenleyen bir nitelik kazanmıştır

2)- IIMahmut Döneminde değişmeler:

a)- 1826'dan itibaren BAB-I ALİ sadrazamın özel ikametgahı olmaktan çıkmış, devletin hükümet

binası haline gelmiştir

b)- IIMahmut zamanında Divân Batı ülkelerinde olduğu gibi yeniden düzenlenmiştir Divân-ı

Hümayûn yerine nezaretlerden (nazırlıklar=bakanlıklar) oluşan yeni bir hükümet modeli

oluşturulmuştur Bu hükümet modeline Meclis-i Vükela, Heyeti Vükela(bakanlar kurulu) veya

Meclis-i Has denir Böylelikle Sadrazamın yetkileri nazırlar arasında dağıtılmıştır Bu

nazırlıklar şunlardır

ESKİ YENİ

Divan-ı Hümayun -----> Heyeti Vükela(bakanlar kurulu

Sadrazam -----> Başvekil(Başbakan)

Sedaret Kethüdası -----> Dahiliye Nazırı(İçişleri)

Reisülküttab -----> Hariciye Nazırı(Dışişleri)

Defterdar -----> Maliye Nazırı

Kazasker -----> Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi=Davalar bakanlığı)

Ayrıca Evkaf ve Ticaret Nazırlığı kuruldu

c)- IIMahmut zamanında yeni meclis ve komisyonlar kurulduBunlar;

1-Dar-ı Şura-i Askeri (Askeri işleri düzenlemek)

2-Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali(İdari ve bürokratik işler

3-Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye(Adalet işleri)

Bunların dışında IIMahmut zamanında şu ıslahatlar gerçekleştirildi:

a)-1826 da Yeniçeri ocağı kaldırıldı,Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir

ordu kuruldu

b)-Tımar ve zeamet kaldırıldı Başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlandı

c)-Müsadere usulü kaldırıldı(Görevden alınan yüksek dereceli memurun malına devletin

elkoyma usulü)

d)-İlköğretim mecburi kılındı

e)-İlk resmi gazete ( TAKVİM-İ VEKAYİ) çıktı

f)-İlk defa nüfus sayımı yapıldı

g)-Kıyafet değişikliği yapıldı(Memurlara fes,ceket,pantolon giyme zorunluluğu)

h)- Harp okulu, Tıp okulu gibi okullar açıldı

ı)- Mahalle ve köylere MUHTARLIK teşkilatı kuruldu

3)-Tanzimat Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:

3 Kasım 1839 da ilan edilen Tanzimat fermanıyla devlet teşkilatında yeni düzenlemelere

gidilmiştir 1876'ya kadar süren dönemde yeni meclis ve komisyonlar kurulmuştur

Bunlar; a)-Meclis-i Ali Tanzimat, b)-Şura-i Devlet c)-Divan-ı Ahkam-ı Adliye'dir

Ayrıca Tanzimat Döneminin bir başka yeniliği de SERASKERLİK makamının kurulmasıydı Kara

kuvvetleri komutanlığı olan bu makam, Sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu

4)-Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:

1876'da Kanuni Esasi'nin ilan edilmesiyle Meşrûtiyet dönemi başlamıştır Yapılan seçimlerle iki

meclis oluşturulmuştur:

a)- Meclisi Mebusan:Hırıstiyan,Yahudi ve müslüman halkın seçtiği milletvekillerinden oluşuyordu

b)- Ayan Meclisi: Padişah tarafından tayin edilen 26 kişiden oluşuyordu

OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI

TIMAR VE İLTİZAM SİSTEMİ: Osmanlı Devletinde taşra teşkilatının(merkez dışı) temelini tımar (dirlik)

sistemi oluşturuyorduDevlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş karşılığı olarak

askerlere veya devlet görevlilerine ayırırdı Bu gelir kaynağına DİRLİK denilirdi Dirlikler 3'e

ayrılmıştı

1-TIMAR: Tımar sistemine göre savaşta sivrilmiş,tımar beyi olma özelliği kazanmış sipahilere

verilen 3-20 bin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir

2-ZEAMET: Savaşta üstün yetenek göstermiş olan tımar sahipleri ile devlet merkezindeki divân

çavuşlarına, müteferrika ve kâtipler ile eyalet ve sancaklardaki ileri gelen devlet

görevlilerine verilen yıllık vergi geliri 20-100 bin akçe arsındaki dirliklerdir

3-HAS: Padişah ve ailesine, sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beylerine verilen geliri 100

bin akçeden fazla dirliklerdir

AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk 3 bin, zeamet sahipleri ise ilk 20 bin akçesini kendi geçimleri için

ayırırlardı Buna KILIÇ HAKKI denirdi Tımar sahipleri geri kalan gelirin her 3 bin akçesi,

zeamet ve has sahipleri ise her 5 bin akçesi için tam teçhizatlı bir atlı asker yetiştirmek

ve gerektiğinde bunlarla birlikte savaşa katılmak zorundaydı Bu askere CEBELÜ denirdi

Dirlik sahipleri kendisine verilen toprakları köylüye 50-150 dönümlük topraklar halinde dağıtır

Ve hasat zamanında köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini(öşür yada harac) alırlardı

Dirlik sisteminde toprağın;

1-Mülkiyeti DEVLETE,

2-Vergisi DİRLİK SAHİBİNE,

3-Kullanım hakkı KÖYLÜYE aittir

TIMARLI SİPAHİ HANGİ DURUMLARDA TOPRAĞI KÖYLÜDEN GERİ ALABİLİRDİ ?

1-Toprağı sebepsiz yere terk edenlerden,

2-Sebepsiz yere 3 yıl üst üste ekmeyenlerden,

3-Sebepsiz yere vergisini vermeyenlerden

TIMARLI SİPAHİNİN KÖYLÜYE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR ?

1)-Köylünün güvenliğini sağlamak,

2)-Köylünün tohum,gübre vb ihtiyaçlarını temin etmek,

3)-Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamak

DİRLİK (TIMAR) SİSTEMİNİN YARARLARI NELERDİR ?

1)- Devlet Merkezden toplanması son derece zor vergiler böylece toplamış oluyor,

2)- Devlet bazı görevlilerine maaş vermekten kurtuluyor

3)- Devlet asker yetiştirmekten kurtuluyor

4)- Devlet toprakları boş kalmadığından üretim artıyor

5)- Tımarlı sipahiler bulundukları yerlerde güvenliği sağlıyor

NOT: Tımar ve zeamet sistemi IIMahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet

memurları maaşa bağlandı

İLTİZAM SİSTEMİ: İltizâm devlete ait bir gelirin ihale yoluyla şahıslara verilmesidir 16 yüzyıldan

sonra uygulamaya konulan bu sistemde devlete ait bir gelir genellikle 3 yıllık bir süre için açık

artırmaya çıkarılır,en yüksek bedeli verene devredilirdi Bu ihaleyi kazanan kişiye MÜLTEZİM

denirdiMültezîmlere dirlik sahiplerine verilen haklar tanınmıştı

NOT: Bu sistemin en önemli yararı devletin acil para ihtiyacını karşılamasıdır

NOT: Zaman içinde tımar toprakların MUKATAA haline getirilip mültezime verilmesi yaygınlaşmışdır

TIMARLARIN MUKATAA HALİNE GETİRİLİP MÜLTEZİME VERİLMESİ

NE GİBİ OLUMSUZ SONUÇLAR DOGURMUŞTUR ?

1)-Mültezîm baskısı altında kalan halkın vergisini ödeyememesine ve toprağını terk etmesine

2)-İltizamların genellikle o bölgedeki zengin ve güçlü kişilere (AYAN) verilmesiyle, taşradaki

ayanlar güç kazanmaya başlamışlar ve devlete baş kaldırmışlardır

3)-Tımar toprakların iltizama verilmesiyle, valiler eskiden tımarlı sipahiye yaptırdıkları

güvenlik ve askerlik hizmetini, SARICA SEKBAN denilen kapılarında besledikleri askerlere

yaptırmaya başladılar Barış döneminde veya beylerinin tayini çıktığında işşiz kalan ve LEVENT

adını alan bu insanlar eşkiyâlık yaparak karınlarını doyurmaya başladılar

NOT: İltizâm yöntemi Tanzimata(1839) kadar yürürlükte kalmış,bu tarihte kaldırılmıştır Ancak

1855'ten itibaren iltizâma yeniden dönülmüştür

İDARİ TEŞKİLATI:

Osmanlı ülkesi idari bakımdan EYALETLERE, eyaletler SANCAKLARA, Sancaklar KAZALARA, kazalar da

TIMARLI NAHİYELERİNE ayrılmıştı

1)- EYALETLER (BEYLERBEYİLİK):

Eyaletlerin başında BEYLERBEYİ bulunuyordu Eyalet içinde beylerbeyinin bulunduğu sancak PAŞA

SANCAĞI adıyla anılırdı Beylerbeyi Divan-ı Hümayûnun küçük bir kopyesi olan "Eyalet divanı"nın

başıydı

Eyalet Divanının üyeleri şunlardır:

1-Beylerbeyi: Eyaletin ve eyalet divanının başıydı Hizmetinde KAPU HALKI denilen çok sayıda

görevli ve asker bulunurdu Beylerbeyi tayini çıktığında kapuhalkını da beraberinde

götürürdü

2-Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıydı

3-Eyalet Defterdarı: Eyaletin mâli işlerinden sorumluydu

4-Eyalet Kadısı: Eyaletin yargı, belediye, noterlik vb işlerinden sorumluydu

5-Eyalet subaşısı: Bugünkü emniyet müdürü gibidir Suçluların takibi ve yakalanmasında,

kadı tarafından verilen hükümlerin uygulanmasından ve merkezden gelen emirlerin

uygulanmasından sorumludur

Osmanlı Devletinde eyaletler SALYANELİ ve SALYANESİZ olmak üzere ikiye ayrılıyordu

Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler: Bu eyaletlerde tımar sistemi uygulanma, vergiler yıllık olarak

toplanırdı Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus salyaneli

eyaletlerdendi

Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler: Tımar(dirlik) sisteminin uygulandığı eyaletlerdir Bu

eyaletlerdeki topraklar has,zeamet ve tımar olarak ayrılmıştırMerkeze yakın eyaletlerdir

Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam, Trablusşam

salyanesiz eyaletlerdendir

2)-SANCAKLAR: Kazaların birleşmesiyle meydana gelmişti En üst dereceli yöneticisi SANCAK

BEYİ'dirSancaklarda asayiş sûbaşı ve Yasakçılar(asesler), kalenin korunması da kale

dizdarları tarafından yapılırdı

3)-KAZALAR: Hem adlî hem de idarî birimdir Kazaların başında yönetici olarak kadı bulunurdu

İMTİYAZLI HÜKÜMETLER: Osmanlı devletinin hakimiyetini tanıyan Kırım Hanlığı, Mekke Emirliği,

Eflak, Boğdan ve Erdel Beylikleri,Sakız Cumhuriyeti imtiyazlı yönetimlerdi Bunlar iç işlerinde

serbest olup, yöneticileri Osmanlı tarafından kendi soyluları arasından atanırdı Bu

hükümetlerden Kırım Hanlığı ve Mekke Emirliği dışındakilerden yıllık belli bir vergi alınırdı

TAŞRA TEŞKİLATINDAKİ DİĞER GÖREVLİLER:

Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardıSatılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi(zabıta)

Kapan Emirleri: Şehirlere gelen sebze-meyvenin toplandığı yerlere "kapan" denirdi Kapan emiri

buraya gelen malın vergilendirilmesini sağlardı(Hal müdürü)

Beytülmal Emini:Herhangi bir yerleşim yerinde kamuya ait çıkarları korumakla görevliydi

Gümrük ve Bac Eminleri: Kasaba veşehirlerde sanat ve ticaretle ilgili vergileri toplarlardı

TAŞRA TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:

1864'te yayınlanan "vilayet nizamnamesi" ile ülke idarî bakımdan yeniden teşkilatlandırıldıBuna

göre taşra yönetimi vilayet, liva(sancak), kaza ve köy birimlerine ayrıldı Livaların yönetimi

MUTASARRIF'lara verildi

1871'de kaza ve köy arasına NAHİYELER eklendi, bunların başına nahiye müdürleri seçimle

getiriliyordu

MAHALLİ TEŞKİLAT:

Mahalle veya köy cemaatinin önde gelen kişisi İMAM'dır İmam cemaatin isteğiyle belirlenir ve

kadı'nın onayıyla göreve başlardı

Mahalle ve köy halkının ortaklaşa karşıladığı giderler şunlardır:

1)- Cami,okul,çeşme gibi yapıların onarımı ve ihtiyaçlarının karşılanması,

2)- İmam, müezzin, muallim gibi görevlilerin ücretlerinin ödenmesi,

3)- Divan-ı Hümayûn tarafından olağanüstü durumlarda konulan AVARIZ adı verilen vergilerin

ortaklaşa ödenmesi

OSMANLILARDA HUKUK

Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu:

1)- Şer'î Hukuk, 2)- Örfî Hukuk

1)-ŞER'İ HUKUK(İslam Hukuku=Fıkıh): Şer'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas

oluşturuyordu Şer'i hukuk sadece müslümanlara uygulanırdı Kamu hukuku dışında kalan davalarda

müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı

2)-ÖRFİ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kuurallarla, şer'i hukukun esaslarına

aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu Örfi hukukun esasları KANUNNAME

adıyla bir araya getirilmiştir

NOT: Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir(KANUNNAME-İ ALİ OSMAN)

Osmanlı Devletinde Hukukun uygulanışı nasıldı?

Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi Eyalet, sancak ve

kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurduKadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst

mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdiDaha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı

adına hüküm verenlere NAİB denirdi Mahkemelerde görülen davalar ŞERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere

kaydedilirdi

Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:

a)-II Mahmut Döneminde değişmeler:

1-Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere) son verildi

2-Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi için Meclis-i

Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu

3)- İlk olarak Adalet Bakanlığı(Nezareti Deavi) kuruldu

b)-Tanzimat döneminde (1839-1876)değişmeler:

Hatırlanacağı gibi Tanzimat Fermanında (3kasım 1839) Herkes kanun önünde eşit olacak, bütün

herkesin can, mal ve namusları güven altında olduğu belirtilmişti Yine Islahat fermanı(1856)

azınlıklara yeni haklar veriyordu

Bu dönemde hukuk alanında önemli gelişmeler yaşandı:

1)- 1840'da Ceza Kanunu(kısmen Fransızcadan tercüme) 1850'de Ticaret Kanunu, 1863'de de Deniz

ve ticaret kanunu çıkarıldı 1868'de Şurayı Devlet(DANIŞTAY) kuruldu

2)- Bu kanunların yanısıra Tanzimatla birlikte KARMA mahkemeler kuruldu Karma mahkemelerdeki

hakimlerin yarısı yabancı yarısı Osmanlı idi

AÇIKLAMA: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin egemenlik haklarıyla

uyuşmamaktadır

3)- Tanzimat döneminde "İnsan hakları ve vicdan hürriyeti" bakımından önemli gelişmeler oldu

Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı

4)- 1870'de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar çalışarak MECELLE'yi

hazırladı Mecelle medeni kanun niteliğindeydi

c)-Meşrutiyet Döneminde Meydana gelen değişmeler:

1876'da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devletin'de anayasa hukukunun başlangıcıdır

OSMANLI ASKERİ TEŞKİLATI

Kuruluş Döneminde Askeri Teşkilat:

Orhan Bey zamanında YAYA ve MÜSELLEMLER adlarıyla ilk düzenli birlikler oluşturuldu IMurat

zamanında ise Kapıkulu ocakları kuruldu(1362)

A)-KAPIKULU OCAKLARI:

Padişah IMurad zamanında oluşturuldu O zaman İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri

hükümdara ayrılırdı Padişah da bunları özel hizmetlerinde kullanırdı Bir bölümü de saray

hizmetlileri arasına alınırdı I Murad zamanında PENÇİK OĞLANI denilen bu savaş esirlerinin sayısı

arttıBunun üzerine bu esirlerden düzenli bir ordu kurularak yararlanılmak istendiBu sisteme "Pencik

Usulü" denildiBöylelikle Kapıkulu ocakları oluşturuldu

Devşirme Usulü:Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli bir kaynak bulmak amacıyla

DEVŞİRME USULÜ oluşturuldu Buna göre özellikle Balkanlar'da yaşayan hırıstiyan

ailelerin çocukları ailelerinden alınarak İslam dinini,Türkçeyi ve Türk gelenek ve

göreneklerini öğrenmek üzere Türk ailelerinin yanına gönderilirdi Tek çocuklu

ailelerin çocukları alınmazdıDaha sonra bu çocuklar Acemi Oğlanlar ocağına

gönderilirlerdi

KAPIKULU YAYALARI(PİYADELERİ)

1)- ACEMİ OĞLANLAR OCAĞI: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker yetiştirmek için kurulmuştur

Türk ailelerinin yanından gelen devşirme çocukları burada yapılan askeri eğitimden sonra

sınavdan geçirilir, başarılı olanlar Enderûn'a alınırdı Diğerleri Kapıkulu ocaklarına

dağıtılırlardı

2)- YENİÇERİ OCAĞI: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir Savaş zamanında merkezde bulunur ve

padişahı korurlardı Barışta ise Divân muhafızlığı yapmak, İstanbul'un güvenliğini sağlamak,

sınırlardaki kalelerde muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı

Yeniçerilere üç ayda bir "ULUFE" denilen maaş, padişah tahta çıktığında "CULÜS BAHŞİŞİ", ilk

sefere çıktığında da "SEFER BAHŞİŞİ" verilirdi Yeniçerilerin komutanına "YENİÇERİ AĞASI"

denilirdi

3)- CEBECİLER: Komutanlarına "CEBECİBAŞI" denilirdi Yeniçerilerin silahlarını ve zırhlarını yapar,

onarır ve silah anbarlarında muhafaza ederlerdi

4)- TOPÇU OCAĞI: Bu ocağın görevi top dökmek, ve topları kullanmaktı Osmanlılar topu ilk defa

IKosova Savaşında kullandılar

5)- TOP ARABACILARI OCAĞI: Top arabalarını yapan ve topları taşıyan ocaktı Komuutanlarına

"ARABACIBAŞI" denirdi

6)- HUMBARACILAR OCAĞI: Havan denilen toplarla, humbara denilen gülleleri hazırlayan ve kulanan

ocaktıKomutanına "HUMBARACIBAŞI" denirdi

7)- LAĞIMCILAR OCAĞI: Kale kuşatmalarında,hendek kazarak veya fitil döşeyerek surları yıkan teknik

bir sınıftı Komutanına "LAĞIMCIBAŞI" denirdi

8)- SAKALAR: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırdıKomutanına "SAKABAŞI" denirdi

KAPIKULU SÜVARİLERİ(ATLILARI)

Altı Bölük halkı da denirdiDerece ve maaş yönünden yeniçerilerden üstündüler

Sipah ve silahtar; savaş sırasında padişah çadırını,

Sağ ve Sol ulufeciler; Saltanat sancaklarını

Sağ ve sol garipler; ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı

B)- EYALET ASKERLERİ:

1)- TIMARLI SİPAHİLER: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA

sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK

verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı

askerlerdiSavaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak,ordu merkezini yanlardan

gelecek saldırılara karşı korurlardıKanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en

önemli ve en büyük askeri gücüydü

2)- AKINCILAR: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi Başlıca

görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı

3)- AZAPLAR: Kelime anlamı bekâr demektir Masrafları kendi şehir ve kasaba halkı tarafından

karşılanan gönüllü kuvvetlerdi

4)- DELİLER: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır

5)- GÖNÜLLÜLER: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler

6)- BEŞLİLER: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin

korunmasında görevlendirilirdi

7)- YAYA VE MÜSELLEMLER: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı

C)- YARDIMCI KUVVETLER:

Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin(Kırım,Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım

ederlerdi Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi

DENİZ ORDUSU(DONANMA):

Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliğini ele geçirince bu beyliğin donanmasına da

sahipolmuşlardır Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da bir tersane yapılmıştır Fatih zamanında

gelişmeye başlayan donanma, IIBeyazıt zamanında Kemal Reis'in, Kanunî zamanında da Barbaros

Hayrettin Paşa'nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz'de en üstün güç haline gelmiştir

Donanma komutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa, deniz askerlerine ise LEVENT denirdi

Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali

Reis meşhur Türk denizcileridir

OSMANLI ORDUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE SEBEPLERİ:

Osmanlı ordusunda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni vardı;

1-Avrupadaki gelişmeler, 2-Tımar sistemindeki bozulmalar

1)- Avrupa'da merkezi krallıkların güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı

ordularına karşı, çoğunluğu tımarlı sipahilerden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar başarılı

olamayışıydı Çünkü Avruupa orduları daimi olduklarından onlar için "savaş zamanı" diye bir şey

söz konusu değildi Oysa tımarlı sipahi hasat zamanı köyünde bulunmak, öşrünü toplamak

düşüncesindeydiAyrıca yeni savaşteknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle

verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkiside kalmamıştıBu nedenle tımarlılar 17

yüzyıldan sonra sadece yol ve istihkam işlerine bakan askerler haline geldiler

2)- Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak kapıkulu ocaklarının da bozulmasıdır

TIMAR SİSTEMİNİN BOZULMASININ MEYDANA GETİRDİĞİ SONUÇLAR:

1- Devlet ulûfeli tüfekli kapıkulu askerinin sayısını artırmak zorunda kaldı

2- Sayıları çoğalan kapıkullarına ulûfe yetiştirmek güçleştiHazinenin yükü arttı

3- Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu birbirine karşı denge unsuru idiler Tımarlı

sipahiler kalkınca, kapıkulları devlete hükmeder hale geldiler

4- Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca "devşirme sistemi" de bozuldu Devşirme olmayan kişiler de

kapıkulu askeri yapıldı

5- Köylü kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktıBu yüzden üretimde azaldı

KAPIKULU OCAKLARINDAKİ BOZULMALAR:

Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17 yüzyıldan itibaren askeri teşkilatta yeni

düzenlemelere ihtiyaç duyuldu Ancak bu düzenlemelere Yeniçeri ocakları karşı koydular Yeniçerilerin

başlıca ayaklanmaları şunlardır:

1- Yeniçeriler 17 yüzyılın başında sadrazamın görevden alınması için padişah III Mehmet'i ayak

divanına çağırmışlar, padişah istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır

2- Padişah IIOsman Lehistan seferi sırasında yeniçerilerin isteksiz davranışını görünce, sefer

dönüşü Anadolu,Mısır ve Suriyeden toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş, ancak

bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak IIOsmanı şehit etmişlerdir

3- IVMurat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalmış,fakat

sonra sert tedbirlerle onları sindirmiştir

4- IVMehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler 1656'da devlet adamlarını öldürdüler

(Vakayı Vakvakiye=Çınar vakası)

5- 1687'de IVMehmet'i tahttan indirerek yerine IISüleyman'ı geçirdiler

6- Nizam-ı Cediti kuran III Selim'i tahttan indirdiler (Kabakçı Mustafa Ayaklanması)

YENİÇERİLERİN AYAKLANMALARININ BAŞLICA SEBEPLERİ:

1-Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında düzenlemeler yapmak istemeleri,

2-Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları

3-Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıklarından padişahları tahttan indirerek yerine yenisini

geçirmenin işlerine gelmesi

4-Pekçoğunun İstanbul'da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından sefere gitmek istememeleri

5-Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi

6-Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla devlet içinde en etkili güç haline

gelmeleri,

7-Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması

KAPIKULU OCAKLARINDA YAPILAN ISLAHATLAR:

1- IMahmut (1730-1754) zamanında Fransız asıllı olan Humbaracı Ahmet Paşa ordunun topçu ve

humbaracı ocaklarını Avrupa yöntemlerine göre ıslah etti Ayrıca bu dönemde Hendeshane kuruldu

2- IIIMustafa(1757-1774) zamanında topçu ocağı Baron dö Tot tarafından yeniden ıslah edildi "Sürat

topçuları" adıyla yeni bir askeri birlik kuruldu

3- IIISelim (1789-1807) Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurdu(1793)

4- a)-IIMahmut döneminde(1808-1839) sadrazam Alemdar Mustafa Paşa SEKBAN-I CEDİT ocağını kurdu

b)-Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Cedit kapatıldıIIMahmut EŞKİNCİ adıyla

yeni bir ocak kurdu

c)-IIMahmut 1826'da yeniçerileri ortadan kaldırdı Bu olaya Osmanlı tarihinde "Vakayı Hayriye"

denir Yeniçeri ocağının yerine ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE adında yeni bir kurulduBu

orduya daha sonra NİZAMİYE adı verildi Komutanına da SERASKER(Kara kuvvetleri komutanı)

denildi

5- Tanzimat Devrinde askerlik "vatan görevi" olarak kabul edildi(1843)Temel askerlik süresi 5 yıl

olarak belirlendi

6- 1870'de "askeri zaptiye" teşkilatı (jandarma) kuruldu

NOT: Yukarıda dönemler içinde bir çok askeri okul ve kurum açılmıştır Bu okul ve kurumlar "Eğitim

Öğretim" ünitesi içinde ayrıca belirtileceğinden burada anlatılmamıştır

OSMANLILARDA VAKIF TEŞKİLATI

Vakıf : Bir müslümanın malının bir bölümünü veya tamamını hayır amacıyla bağışlamasına denir

Vâkıf : Vakfeden kişiye denir

Mevkûf : Vakfedilen mala denir

Mütevelli: Vakıf yöneticisine denir

Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir

VAKIFLARIN ÖNEMİ: Vakıflar yoluyla şehir, kasaba, köy gibi yerleşim merkezlerinde cami, medrese, yol,

çeşme vb bir çok yapı vakıflar yoluyla yapılmış, böylelikle devlete imar konusunda yapılacak fazla

bir şey kalmamıştır

OSMANLI TOPLUMU

OSMANLI TOPLUMUNUN ETNİK YAPISI:

Osmanlı Devleti kurulduğunda halkının tamamı Türktü Sonraki dönemde toprak genişlemesi sonucu bir

çok ulus (Yunan,Bulgar,Sırp,Arnavut,Macar,Hırvat,Sloven,R omen,Arap Macar) Osmanlı yönetimine

girdi Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluğa dönüştü

NOT: Bu çok uluslu yapının çatırdayarak, Osmanlı Devletinin parçalanmasına neden olan en önemli dış

gelişme FRANSIZ İHTİLALİ'dir

OSMANLI TOPLUMUNDA SOSYAL HAREKETLİLİK

A)-YATAY HAREKETLİLİK: Bir toplumun ülke coğrafyası üzerinde çeşitli sebeplerle yer değiştirmesi(göç)

olayına yatay hareketlilik denir

a)-Kuruluş ve yükselme dönemlerinde yatay hareketlilik:

Bu dönemlerde yatay hareketlilik FETHEDİLEN yerlere doğru yerleşme şeklinde görülür Osmanlı

Devleti bu dönemde Balkanlar'daki Türk nüfusunu artırmak için yatay hareketliliği teşvik edici

uygulamalar yapmıştır

Bu TEŞVİK UYGULAMALARI şunlardır:

1- Bataklık yada ıssız yerlere vakıflar kurmak yoluyla buraların ekonomik hayatını

canlandırmış, insanların buraya yerleşmesini özendirmiştir

2- Fethedilen yerlere yerleşeceklere bir takım vergi kolaylıkları sağlanmıştır

b)-Osmanlı Devletinde Duraklama Devri sonrası Yatay Hareketlilik:

1- Bu dönemlerde kaybedilen yerlerdeki Türk ve müslüman halk içkesimlere göç etmek zorunda

kalmıştır

2- Nüfus artışı, ekonomik güçlükler ve eşkiyalık hareketleri gibi nedenlerle kırsal kesimdeki

halk büyük kentlere göç etmiştir

B)-DİKEY HAREKETLİLİK:

Bir sınıftan başka bir sınıfa geçmek veya bulunduğu sınıf içinde daha yüksek mevkilere gelmeye

"Dikey hareketlilik" denir Ortaçağ Avrupa'sının sınıflı toplumlarında ve Hindistan'daki "Kast"

teşkilatının katı sınıfsal yapısında dikey hareketlilik yoktur Çünkü buralardaki sınıflar kan

bağına dayanmaktadır Örneğin; baron, dük, kont, Lord olabilmenin şartı bu kimselerin soyundan

gelmektir

Osmanlı Devletinde "kan bağına" dayanan sınıfsal bir yapı olmadığından dikey hareketlilik yoğun bir

şekilde görülür REAYA dediğimiz yönetilenlerden bir kişinin, yönetenlerden saydığımız

seyfiye,ilmiye yada kalemiyeye geçmesi mümkündür(padişah olmak hariç) Bunun için başlıca iki şart

vardı: 1- Müslüman olmak, 2- Eğitim öğretim görmek

Reaya içindeki müslüman olmayanların DEVŞİRME yoluyla müslümanlaştığını ve kapıkulu sistemi içinde

eğitimlerini tamamlayarak devletin önemli kadrolarında görev aldıklarını görüyoruz Mesela 1453-1566

yılları arasında görev yapan 24 veziri azamın 20'si devşirmedir

OSMANLI TOPLUMUNUN DİNİ YAPISI

Osmanlı Devletinde yönetime katılmayan, geçimini tarım ve sanayi alanında üretim yapmak ve

ticaretle uğraşmak yoluyla sağlayan ve devlete vergi veren halka REAYA deniliyordu Reaya çeşitli

din,dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşuyordu

Osmanlı Devletinde Millet kavramı günümüzdeki anlamından farklıydı Aynı din ve mezhepten gelen

topluluklar bir "millet" sayılıyordu Buna göre Müslümanlardan başka 3 temel millet daha vardı:

Ortodokslar, Ermeniler ve Yahudiler

1- Müslümanlar: Türkler, Araplar, Acemler, Boşnaklar ve Arnavutlar müslüman milletini

oluşturuyorlardı

2- Ortodokslar: Ortodoksların devletle ilişkileri FENER PATRİKHANESİ ve PATRİK tarafından

yürütülüyordu Patrik "vezir" seviyesindeydi Seçimle ve padişahın onayı ile başa geçiyordu

3- Ermeniler: "Monofizm" denilen bir öğretiyi benimsemişlerdi Ortodoks kilisesi tarafından

dinsizlikle suçlanıyorlardı Ayrı bir patrikliği bulunmaktaydı

4- Yahudiler: Osmanlı nüfusu içinde sayıları pek fazla olmayan Musevilere (% 1) bir millet olarak

örgütlenme imkanı tanınmıştı Bunlar ticaret, bankacılık gibi işlerle uğraştıkları için kısa

zamanda zenginleştiler Musevilerin devletle ilgili işlerinden İstanbul'daki

"hahambaşı" sorumluydu

OSMANLILARDA MİLLET SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER:

1)- Rusya'nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Osmanlı Ortodokslarının KORUYUCUSU olarak ortaya

çıkması ve Osmanlıların iç işlerine karışması

2)- Fransız ihtilalinin Osmanlı ülkesinda yaşayan Gayri müslim toplumlarda MİLLİYETÇİLİK duygusunu

uyandırması, batılı devletlerinde milliyetçilik hareketlerini desteklemesi

3)- Batılı Devletlerin sık sık Osmanlının iç işlerine müdahale etmesi sonucu Osmanlı Devletinin

Tanzimat ve Islahat Fermanıyla, Meşrutiyeti ilan etmesi

Tanzimat Fermanıyla (1839) gayri müslim tebaaya geniş haklar verilerek, yurttaşlar arasında her

türlü ayrım yasaklandı Eyaletlerde kurulan meclislere gayri müslimlerde katıldı

Avrupa Devletlerinin hırıstiyanlara verilen hakların genişletilmesi konusundaki baskıları sonucu,

Kırım Savaşından sonra "Islahat Fermanı" ilan edildi(1856)

Islahat Fermanıyla hırıstiyanlar askerlik hizmetine, okullara ve memurluklara alınacaktı Harac

vergisi kalkacaktı

TANZİMAT VE ISLAHAT FERMANININ MİLLET SİSTEMİNE ETKİSİ:

Tanzimat ve Islahat Fermanıyla Hırıstiyanlara verilen haklar, Müslüman halk üzerinde hoşnutsuzluk

uyandırdı, hırıstiyanlar arasında da Milliyetçilik duygusunun daha da yayılmasına neden oldu Gayri

müslimlerin devlete sadakati kalmadı

YERLEŞİM DURUMUNA GÖRE OSMANLI TOPLUMU

A)-ŞEHİRLERDE YAŞAYANLAR: Osmanlı Devletinde şehirlerde yaşayan halkı mesleklerine göre 4 grupta

inceleyebiliriz:

1-Askeriler(Umera) 2-Tacirler(Tüccar) 3-Esnaf ve zanaatkarlar 4-Diğer gruplar

1- ASKERîLER: Osmanlı şehirlerinde seyfiye, ilmiye ve kalemiyeden bir çok görevli bulunurduBu

görevlilere "Askeriler" yada "Ümera" denirdiAskerî(yönetenler) ve Reâya(yönetilenler)

arasındaki tek belirleyici fark askerîlerin vergi vermemesi, reâyanın ise vergi vermesiydi

2)-TACîRLER(Tüccar): Tüccarlar niteliklerine göre üç gruba ayrılmışlardı:

a)- Sermayedar:Bunlar çoğunlukla bir malı ucuz ve bol bulunduğu dönemda alır ve fiat

yükseldiğinde satarak kar ederlerdi

b)- Taciri Seffar: Bunlar bir malı ucuz olan bölgeden alarak,pahalı olan bölgeye

getirerek satarlardı

c)- Örgütlenmiş Tüccar: Belli bir yerde mal gönderebileceği güvenilir temsilcileri

olan tüccarlar

3)- ESNAF VE ZANAATKARLAR :

AHİLİK TEŞKİLATI: Anadolu'da 13 yüzyılda yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan

teşkilattır Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve Osmanlı devletinin

kuruluşunda etkili olan ahîlik teşkilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik

taşıyordu Ahîlikte her mesleğin bir pîri ve pîr çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı Bu

meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı

LONCA TEŞKİLATI: Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler Her

esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu

Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi Dükkan açma hakkına GEDİK

denilirdi Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak

gerekirdi

Loncaların başlıca görevleri şunlardı:

1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek

2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,

3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,

4- Üyelerine kredi vermek

Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı Bunların en

yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı

Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı

Kethüda: Loncayı dışarda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi

Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık yapardı

Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı

Ehl-i Hibre: İki kişiydiler Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat

belirleyen uzman (Bilirkişi)

Bu 6 kişiden oluşan Lonca kurulunun dışında Lonca teşkilatıyla ilgili devlet görevlileri de

vardı;Bunlar:

Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve

yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı

Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardıSatılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi(zabıta)

Esnafı a)- Üreticiler b)- Hizmet erbabı olarak ikiye ayırabiliriz

a)-Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır Örneğin:

Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi

b)-Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır Örneğin: Berberler, hammallar

gibi

4)- DİĞER GRUPLAR: Osmanlı şehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan başka meslek ve toplum

grupları da vardı Bunların başlıcaları; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke

temsilcileri, köyden kente göç etmiş işşizler, seyyar satıcılardır

B)- KÖYLERDE YAŞAYANLAR:

Köylerde yaşayanları şöyle gruplayabiliriz:

1)- Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150 dönüm arasında

ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi Ürün vergisi olarak "Öşür" veya "harac"

vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ'ni verirlerdiÜç yıl toprağını ekmeyen

veya terkeden çiftçinin toprağı başkasına verilirdi Bu takdirde bu kişiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ

adıyla bir vergi alınırdı

2)- Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı

3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi

Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim adamları

muaflar içinde yer alıyordu

C)- GÖÇEBELER (KONARGÖÇERLER):

Türk oymaklarının başındakilere BEY, Arap aşiretlerinin başındakilere ŞEYH adı veriliyordu

Bunların devletle ilgili işlerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü Hayvancılıkla uğraşan

konargöçerler, devlete hayvan veya sürü başına AĞIL RESMî denilen bir vergi öderlerdi

OSMANLI EKONOMİSİ

OSMANLI EKONOMİSİNİN TABİİ KAYNAKLARI:

1)- İNSAN : Osmanlı devletinde son yıllara gelinceye dek bugünkü anlamda bir nüfus sayımı

yapılmamıştı İlk nüfus sayımı 1831'de IIMAHMUT döneminde yapıldı Osmanlı Devleti'nin bundan

önceki dönemlerine ait nüfus bilgilerini ise Tahrîr defterlerinden öğreniyoruz

TAHRîR DEFTERLERİ: Bir yer fethedildiğinde ya da belirli aralıklarla kaza ve sancakların vergi

yükümlüsü "erkek nüfusunu" ve bunların ödeyeceği vergi miktarını saptamak amacıyla "TAHRîR"

denilen bir sayım yapılırdı Tahrir defterlerini "Nişancı" tutar, bir örneği de Eyalette

saklanırdı

2)- TOPRAK : Osmanlı Devletinde ekonominin en önemli kaynağı topraktı

OSMANLILARDA TOPRAK SİSTEM

A)- MİRî ARAZİ B)- MÜLK ARAZİ C)-VAKIF ARAZİ

1)- Havass-ı Hümayun toprakları

2)- Paşmaklık toprakları 1)- Öşür Topraklar

3)- Malikâne toprakları 2)- Haraci Topraklar

4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları

5)- Dirlik Toprakları

a)- Has

b)- Zeamet

c)- Tımar

A)- MİRî ARAZİ: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır Mirî toprakların başlıcaları şunlardır:

1)- Havass-ı Hümayun Toprakları: Gelirleri doğrudan doğruya devlet hazinesine giren topraklar

olup, mukataa ve iltizam yoluyla yönetilirdi

2)- Paşmaklık toprakları: Gelirleri padişah kızlarına ve ailelerin bırakılan topraklardı

3)- Malikâne toprakları: Devlet adamlarına hizmetleri karşılığı mülk olarak verilen

topraklardı

4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları: Fetih sırasında bazı kumandanlara, hizmetlerine karşılık

olmak üzere verilen topraklardır

5)- Dirlik (Tımar)Toprakları: Vergi geliri, devlet adamlarına ve askerlere hizmet veya maaş

karşılığı verilen topraklardır Dirlik sahibi, toplanan verginin maaş olarak ayrılan

"Kılıç hakkı" olarak ayrılan bölümünden geriye kalanla CEBELÜ denilen tam teçhiatlı asker

yetiştirirdi Dirlik topraklar üçe ayrılırdı: a)- Has b)- Zeamet c)- Tımar

B)- MÜLK ARAZİ: Mülkiyeti kişilere ait topraklardır İki bölümde incelenebilir:

1)- Öşriyye (öşür topraklar): Bu topraklar, fethedildiği zaman MÜSLÜMANLARA verilmiş veya

fethedildiğinde müslümanlara ait olan topraklardır Bu gibi topraklar sahiplerinin malı

olup, dilediği gibi kullanırlar, satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras

olarak bırakabilirlerdi Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak ÇİFT RESMİ, ürün

vergisi olarak da "ÖŞÜR" vergisini verirlerdi

2)- Haraciye (Haracî topraklar): Bu topraklar bir yerin fethinden sonra GAYRî MÜSLİM halkın

elinde bırakılan,onlara mülk olarak verilen topraklardır Sahipleri, dilediği gibi

kullanırlar,satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras olarak bırakabilirlerdi

Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak HARAC-I MUVAZZAF ürün vergisi olarak da

HARAC-I MUKASSEM vergisini verirlerdi

C)- VAKIF ARAZİ: Gelirleri kişiler ya da devlet tarafından hayır kurumlarına bırakılan

topraklardı

TOPRAK SİSTEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:

1)- Tımar sisteminin bozulmasıyla, "Dirlik topraklar" MİRî MUKATAA'ya çevrilerek, yani gelirleri

hazineye devredilerek, peşin alınan bir bedel karşılığı üç yıllığına "İltizam"a verilmeye

başlandı

NOT: Mültezîm denen iltizam sahipleri daha fazla vergi toplamak için halka baskı

yapmışlardır Bu durum "Celali isyanlarına" veya vergisini ödeyemeyen köylünün toprağını

terk ederek büyük şehirlere göç etmesine neden olmuştur

2)- Devletin artan masraflarının karşılanması için Mukataalar mültezîmlere üç yıllık dönemler için

değil, ömür boyu verilmeye başlandı Bu sisteme MALİKANE USULÜ denilir (1695'te)

3)- "Malikane usulüyle" sağlanan gelirlerde yetmeyince, bu defa Mukataaların yıllık kârları paylara

ayrılarak satılmaya başladı Bu usule de ESHAM USULÜ denilmiştir (1775)

4)- Tımar ve zeâmet sistemi IIMahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet

memurları memurları maaşa bağlanmıştır

5)- 1854'te "Arazi kanunnamesi" ile MÜLKİYET sistemine geçilerek, uzun süre bir toprağı kullananlar

o toprağın sahibi olmuşlardır (Zilliyet)

6)- 1858'de çıkarılan bir başka "arazi kanunu" ile tarım ürünlerinden alınan çeşitli vergiler

kaldırılarak, tek vergi olarak "AŞAR" vergisi yürürlükte tutuldu

AYAN VE EŞRAF: Şehirlerin, köylerin, aşiretlerin ileri gelenlerine "Ayân ve eşraf" denilirdi Bu

kişiler bulundukları yerlerde en etkili ve zengin kişilerdi

AYAN VE EŞRAFIN GÜÇLENMESİNİN SEBEPLERİ:

1- Tımar topraklarının mukataaya çevrilmesiyle, bu toprakları iltizama alanlar genellikle "Ayânlar"

oldu Böylelikle Dirlik sahiplerinin haklarına sahip olan âyânlar bulundukları yerleri yönetmeye

başladılar

2)-Merkez teşkilatını bozulmasıyla "beylerbeyi" veya "sancak beyi" olarak atananlar makamlarına

gitmeyerek o eyalet yada sancaktaki âyânı MÜTESELLİM (vekil) olarak görevlendirmiştir Ayanlar

böylelikle devlet gücünün temsilcisi durumuna gelince daha da güçlenmişlerdir

NOT: II Mahmut döneminde âyânlarla padişah arasında SENED-İ İTTİFAK diye bir belge imzalayarak

anlaşma yoluna gitmiştir (1808)

OSMANLI EKONOMİSİNDE TARIM

Osmanlı ekonomisinin en önemli sektörü tarımdır 17 yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devleti

tarım ürünleri bakımından kendine yeten bir ülkeydi Ancak, zaman zaman karşılaşılan kuraklık, sel,

isyanlar, göçler,ve tımar sisteminin bozulması üretim kayıplarına neden olmuştur Özellikle hububat,

bağ-bahçe ziraâti ön plandayken, 18 yüzyıldan itibaren Avrupa'da sanayinin gelişmesi doğrultusunda

tütün, pamuk gibi sanayi bitkilerinin üretimi önem kazanmıştır Ayrıca Avrupa'nın tarım ürünü

ihtiyacı artınca Osmanlı Devletinde GEÇİMLİLİK düzeyde üretimden PAZAR EKONOMİSİ'nin ihtiyaçlarını

karşılayacak bir üretim düzeyine gelinmiştir

OSMANLI EKONOMİSİNDE HAYVANCILIK

Hayvancılığın Osmanlı ekonomisine katkıları şunlardı:

1)-Tarım alanında : Toprakları ekmek için öküz, manda gibi hayvanlardan yararlanılıyordu

2)-Gıda alanında : Etinden yağından,sütünden yararlanılıyordu

3)-Sanayi alanında: Yünü ve derisi giyim, dokuma ve ayakkabı üretiminde hammadde olarak

kullanılıyordu

4)-Ulaşım alanında: At,katır ,eşek gibi hayvanlar taşıma ve ulaştırmada kullanılıyordu

5)-Maliye alanında: Hayvanlardan ve hayvansal ürünlerden alınan vergiler devletin başlıca

gelir kaynaklarını oluşturuyordu

OSMANLI EKONOMİSİNDE MADENCİLİK

Osmanlı devleti'nde madenler iltizam olarak dağıtılırdı Çıkartılan madenlerin çoğu ülke içinde

işlenemediğinden dışarıya ihraç edilirdi

NOT: Osmanlılarda ilk madenin işletilmesi Osman Bey zamanındadır Bilecik'in fethi ile buradaki

demir madeni işletilmiştir

OSMANLI EKONOMİSİNDE SANAYİ

Osmanlı Devletinde sanayi kesimi esnaf birlikleri(Lonca) halinde teşkilatlanmıştıEsnafın üretimi

elemeği-göznuruna dayanıyordu Bu mevcut sanayi öncesi üretim başlangıçta ülke ihtiyaçlarını

karşılıyordu Ankara'da sof, Bursa'da İpekçilik, Selanik'te çuhacılık, Bulgaristan'da aba

Kayseri,Manisa ve Tokat'ta dericilik(debbağlık) yaygındı Ayrıca Osmanlı Devletinde savaş araç ve

gereçlerini üretmek için fabrika ve imalathaneler de kurulmuştu

Bunlar:

Tersane (Gemi yapım yeri): ilk büyük Osmanlı tersanesi Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da

yapıldı Daha sonraki dönemlerde İstanbul, Sİnop,İzmit, Süveyş, Basra gibi sahillerde başka

tersaneler de kuruldu

Tophane: İstanbul'un fethinden önce Edirne ve Bursa'da, fetihten sonra da İstanbul'da top döküm

tesisleri kuruldu

Baruthane: İlk baruthane Gelibolu'da kuruldu

AVRUPADAKİ EKONOMİK GELİŞMELERİN OSMANLI SANAYİİNE ETKİLERİ:

1)- Coğrafi keşiflerle zenginleşen Avrupalılar; artan tüketim eğilimlerini, elde ettikleri altın ve

gümüşle Osmanlı pazarlarından karşılayınca esnaf hammadde bulmakta zorlandı

2)- Sanayii inkılâbı sonucu bol ve ucuz, üstelik kapitülasyonlar nedeniyle düşük gümrüklü Avrupa

mallarıyla Osmanlı esnafı rekabet edemedi

NOT: Esnafı zorlayan başka bir konuda şehirlere göç eden köylünün,maaşları alan yeniçerilerin ve

diğer grupların esnaflığı yeni bir geçim yolu olarak görmesiydi Bu durum esnaf

teşkilatlarının disiplinli yapısını bozmuş, artan esnaf sayısı geçimlerini iyice

zorlaştırmıştır

OSMANLI DEVLETİNİN SANAYİİYİ GELİŞTİRMEK İÇİN ALDIĞI TEDBİRLER:

1)- Sanayi hammaddelerinin ihracını yasaklamıştır

2)- Gelişmiş teknolojiyle yeni imalathaneler açmıştır

3)- Islah-ı Sanayii Komisyonu kurarak, esnaf birliklerini canlandırmaya ve onları şirketleşmeye

çalışmıştır

Osmanlı Devleti Tanzimat fermanıyla ülkenin kalkınması için yabancı sermayeden yararlanacağını

açıklamıştı Bu yolla Osmanlı ülkesinde haberleşme ve ulaşımı geliştiren adımlar atılmıştır

Kırım savaşı sırasında ilk defa TELGRAF hattı döşenmiştir Yine yeni bir teknoloji olan

"demiryolu" Osmanlı ülkesine girmiştir Verilen imtiyazlarla İngilizler Batı Anadolu hattını,

Almanlarda Bağdat Demiryolunu inşa etmişlerdir

OSMANLILARDA TİCARET

ANADOLU'DA TİCARET YOLLARI:

1- Sağ Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Konya, Adana üzerinden Halep'e uanıyordu

2- Orta Kol:İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol,Diyarbakır'a buradanda Musul ve Bağdat'a

kadar uzanıyordu

3)-Sol Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Erzurum ve Kars'a uzanıyordu

RUMELİ'DE TİCARET YOLLARI:

1- Sağ Kol: İstanbul'dan Bulgaristan, Eflak-Boğdan ve Erdel'e uzanıyordu

2- Orta Kol: İstanbul'dan Edirne,Belgrad üzerinden Avrupa içlerine uzanıyordu

3)-Sol Kol: İstanbul'dan Edirne, Selanik üzerinden Mora'ya uzanıyordu

TİCARETLE İLGİLİ DEYİMLER:

Menzil : Yol üzerindeki konaklama noktaları denirdi

Menzil Teşkilatı: Haberleşme TATAR denilen ulaklar tarafından yapılıyordu Devlet habercilerin çabuk

gitmelerini sağlayacak dinlenmiş atları ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için

konaklama yerine yakın köy ve kasabalardaki bazı aileleri bu iş için

görevlendirirdi Bu teşkilata "menzil teşkilatı" denirdi

Derbentçi : Ana yolların, boğaz ve geçitlerin güvenliğinden sorumluydu

Mekkâri Tâifesi : Yolcu ve mal taşıma işlerini meslek edinen esnaflara verilen ad

OSMANLI TİCARET GELİRLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:

1)- Ticaret yollarının değişmesi(Ümit Burnu)

2)- Kapitülasyonlar

3)- 1838 Balta Limanı Antlaşması

KAPİTÜLASYONLAR:

Kapitülasyon: Gümrük,Hukuk,ve ekonomik konularda verilen ayrıcalıklara denir İlk ticari

imtiyazlar ORHAN BEY tarafından CENEVİZLİLER'e verildi

İstanbul'un fethinden sonra Fatih "Ceneviz" ve "Venedikliler'e" ticarî imtiyazlar

tanıdı

Kanuni Sultan Süleyman 1535' de Fransızlarla Osmanlıların "AHİDNAME", Fransızların

KAPİTÜLASYON dediği anlaşmayı yaptı

NOT:Kanuni'nin amacı Şarlken'e karşı Fransa'yı yanına

çekerek, Avrupa hırıstiyan birliğini bölmekti

NOT: Kapitülasyonlar I Mahmut zamanında (1740) sürekli hale getirildi

NOT: Kapitülasyonlar 24 Temmuz 1923'te LOZAN ANTLAŞMASI ile kaldırıldı

BALTA LİMANI ANTLAŞMASI(1838): İngiltere ile II Mahmut döneminde imzalanmıştır Bu antlaşmayla

ihracattan alınan vergiler artırılırken (%12), İthalattan alınan vergiler azaltılıyordu (%5)

II Mahmut'un bu antlaşmadan amacı Mehmet Ali Paşa'ya ve Rusya'ya karşı İngiltere'nin desteğini

kazanmaktı

NOT: Balta Limanı Anlaşması'ndan sonra diğer devletlere de aynı haklar genişletilerek verilmiş ve

Osmanlı ülkesi Avrupa Devletlerinin bir "açık pazarı" haline gelmiştir

DIŞ BORÇLAR

Osmanlı Devleti bütçe açıklarını kapamak için önce halka ek vergiler getirmiş,yeterli olmayınca

KAİME adı verilen hazine tahvillerini çıkarmıştı Bu da yeterli olmayınca dış borca yönelmek zorunda

kalmıştı

İlk Dış borç 1854 yılında KIRIM SAVAŞI sırasında İngiliz ve Fransız sarraflarından alındı 20 yıl

gibi kısa bir sürede Osmanlı devleti Borç batağına saplandı

1881'de yayınlanan ve adına MUHARREM KARARNAMESİ denilen bir kararnameyle iç ve dış borçlarının

ödenmesini DûYûN-I UMUMİYE (Genel Borçlar) denilen üyeleri alacaklı ülkeler tarafından seçilen bir

komisyona bıraktı Osmanlı Devleti borçlarına karşılık tuz, tütün, ipek ve damga vergilerini karşılık

olarak gösterdi Osmanlı Borçları meselesi LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI ile

çözümlendi

OSMANLILARDA MALİYE

PARA:

MADENİ PARALAR(SİKKELER)

Osmanlılar 19 yüzyıla kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılma paralar

kullanmışlardır Bu madenlerden "DARPHANE"de kesilen yassı yuvarlak parçacıklara SİKKE

denilirdi Bunların gümüşten olanına AKÇE, Altından olanına da SİKKE-i HASENE(Sultani) yada

"kırmızı" denilirdi

İlk Osmanlı parası Osman Bey tarafından bastırıldı Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş

paraya "AKÇE" denildi Fatih amanında basılan altın paraya da SULTANİ adı verildi

Sikkelere bakır katılmasına AYAR denilirdi Bu tip paralara KIRKIK AKÇE adı verilirdi

Sonraki dönemlerde çeşitli isimlerde sikkeler piyasaya sürülmüştürBunlar GURUŞ,PARA, PUL,

METELİK, MECİDİYE dir

KAĞIT PARA:

İlk kağıt para Sultan Abdülmecit döneminde basıldı Hazine bonosu niteliğindeki bu paraya KAİME

denildi

OSMANLI VERGİ SİSTEMİ

Osmanlı Devletinde vergiler 1-Şeri vergiler, 2- Örfi vergiler olmak üere ikiye ayrılıyordu:

1-ŞERİ VERGİLER: Bunların şeriatın emrettiği vergilerdi

a)- Öşür: Müslümanlardan alınan toprak ürünü vergisidir Elde edilen ürünün onda biri vergi

olarak alınırdı

b)- Haraç: Müslüman olmayanlardan alınaaan vergiydi ikiye ayrılıyordu:

1-Harac-ı Mukassem: Elde edilen üründen alınırdı

2-Haracı Muvazzaf: Toprak vergisiydi

c)- Cizye: Müslüman olmayan erkeklerden, askerlik görevi karşılığı alına vergidir

d)- Ağnam: Hayvandan sayısına göre alınan vergi

2- ÖRFİ VERGİLER: Padişahın iradesiyle konulan vergilerdi Başlıcaları:

a)-Çift Resmi: Reayanın sipahiye ödediği toprak vergisi

b)-Çift bozan vergisi: Toprağını izinsiz olarak terkeden veya üç yıl üst üste ekmeyenlerden

alınan vergi

c)-Avarız: Olağanüstü hallerde, divanın kararı ve padişahın emri ile toplanan vergilere

denirdi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.