|
|
Konu Araçları |
biyografisi, hakkında, hasan, hasanın, hayatı, kimdir, uzun |
Uzun Hasan Kimdir? Uzun Hasan'ın Hayatı, Uzun Hasan'ın Biyografisi Hakkında |
09-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Uzun Hasan Kimdir? Uzun Hasan'ın Hayatı, Uzun Hasan'ın Biyografisi HakkındaUzun Hasan Kimdir? Uzun Hasan'ın Hayatı, Uzun Hasan'ın Biyografisi HakkındaUzun Hasan Kimdir? Uzun Hasan'ın Hayatı, Uzun Hasan'ın Biyografisi Hakkında UZUN HASAN Uzun Hasan 1423 yılında Diyarbakır'da doğdu Babası Akkoyunlu hükümdarı Celaleddin Ali Beydir Akkoyunlu hükümdarı Ali Bey'in oğlu Cihangir, babasının ölümü üzerine tahta geçmişti Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu Kara Yülük Osman’ın torunu olan Uzun Hasan’ın gençliği, hükümdar Cihangir ile Akkoyunlu Emiri Hamza Bey arasında yapılan taht savaşlarında geçti Uzun Hasan, devlet yönetimindeki ilk tecrübesini Akkoyunlu hükümdarı olan abisi Cihangir tarafından kendisine ikta olarak verilen Ergani ve çevresinde edindi 1452 yılında abisi Cihangir’in Karakoyunlu’larla yaptığı savaşta esir düşmesi üzerine Akkoyunlu tahtını ele geçirmeyi başardı Uzun Hasan, Trabzon Rum İmparatorunun kızı Katerina Despina ile evlendi Trabzon'u Osmanlı saldırısına karşı koruyacağına dair Rum İmparatoruna söz verdi Uzun Hasan, ayrıca İstanbul'a elçi göndererek, Trabzon Rum İmparatorluğunun her yıl verdiği verginin affedilmesini ve karısına çeyiz olarak verilmiş olan Kayseri yöresinin de teslimini istedi Fatih Sultan Mehmet bu istekleri reddetti ve 1461 yılının ilkbaharında Trabzon seferine çıktı Osmanlı akıncıları karşısında başarısız olan, Uzun Hasan'ın kuvvetlerinden yardım alamayacağını anlayan, Trabzon Rum İmparatoru David Komnenos, 26 Ekim 1461'de Trabzon'u, Fatih Sultan Mehmet'e teslim etti Uzun Hasan bu gelişmelerden sonra ülkesini Gürcistan, Suriye ve Azerbaycan yönünde genişletmek için harekete geçti Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'ı yenilgiye uğrattı Medresesi’ndedir Uluğ Bey Dünyaca ünlü Türk matematikçisi ve astronomi bilgini olan hükümdardır 22 Mart 1395 tarihinde Semerkant'ta doğdu Timurlenk'in torunlarından olup hükümdar Muînüddin Şah Ruh'un oğludur Asıl adı Mehmet Torgay'dır 13 yaşında iken Horasan ve Maveraünnehir eyaletlerine hakan naibi oldu 1446 yılında babasının ölümü üzerine hükümdar oldu Saltanat yılları sırasında matematik ve astronomi ile yakından ilgilendi Astronomiye ait tablosu yıllar sonra İngiltere ve Fransa'da basıldı 1449 yılında kendisine isyan eden oğlu Abdüllatif Mirza tarafından 54 yaşında iken öldürüldü Uluğ Bey, babası Şah Ruh ölünce, 1446’da hükümdar oldu İlk işi olarak devletini güçlendirerek ülkesini parçalanmaktan kurtardı Uluğ Bey hakan olunca, Osmanlı Devleti ile münasebetlerini sıklaştırmaya ve geliştirmeye gayret etti İki Türk ülkesi arasında elçiler, bilim adamları gidip gelmeye başladı O, savaştan çok kendisini bilime adamış bir hükümdardı Sarayına zamanın bilginlerini topladı ve onları korudu İnceleme için Çin’e kadar heyetler gönderdi Uluğ Bey Semerkant’ta bir medrese, bir de rasathane yaptırdı Astronomi ilminin gelişmesine çalıştı Bu rasathane orta çağdaki astronomi bilgisini en yüksek düzeye ulaştırdı Uluğ Bey, tarihe adını “Asya Fâtihi” diye yazdıran Büyük Cihangir Timurlenk'in öz torunuydu Ama dedesinin askerlik ve savaşçılık açısından hiçbir huyu onda görülmüyordu Dedesi, çolak eli ve topal bacağına rağmen, at üzerinde kılıç sallayıp, ülkeler fethetmişti Fakat, Uluğ Bey'in yeryüzünde bir karış toprak bile fethetmek gibi bir ihtirası yoktu Onun bütün merak ve hevesi, yeryüzünde değil, gökyüzündeydi Ülkeler fethetmekten ziyade, gökyüzü âleminde araştırmalar yapmayı, gök kubbenin sırrını çözmeye çalışmayı tercih ediyordu Uluğ Bey'in ilim adamı oluşunda, yaradılışının büyük rolü olduğu kadar, babası şah Ruh'un da büyük payı vardı Çünkü, Şah Ruh, güzel sanatlara hayran bir kişiydi İlme ve bilginlere büyük değer verirdi Onun Horasan'ın başkenti olan Meşhed'de yaptırdığı cami bir yeni aletlerle donattı Uluğ Bey zamanında yeni astronomi aletleri yapılmış, eski aletler geliştirilmişti IX ve X yüzyılda bir usturlab ile ancak 43 işlem yapılırken, Uluğ Bey zamanında geliştirilen usturlab, 1000’den fazla işlem yapıyordu Uluğ Bey’in usturlabının çapı 40 metre idi Uluğ Bey, bu arada gökyüzünün bir de haritasını yapmayı başarmıştı Bu gökyüzü haritası, kendisinden sonra gelecek nesillere astronomi çalışmalarında ışık tutacak, onlara rehber olacaktı Uluğ Bey, astronomi çalışmalarının temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde de geniş çalışmalar yaptı Kendisinden önceki Doğu ve Batı dünyasının tahmini bilgilerini bir kenara bırakıp, bilimsel esasları tespit ederek, trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı Dünya onu, astronomi alanındaki eseriyle tanıdı Semerkant’taki rasathanesinde yapılan çalışmalar, bugünkü astronomiye hala ışık tutmaktadır Zîc-i Ulûgî denilen cetveli, diğer ilmî eserleri ve rasatları, akademiden farkı olmayan sarayındaki çalışmalarının sonucudur Zîc-i Ulûgî, diğer adı “Gûrgânî Takvimi” olan bu cetvel, o devrin ilmî esaslara dayanan yegâne takvimi sayılmaktadır Bu eser, daha önce yazılan ‘zîc’lerin yanlışlarını düzeltiyor ve yıldızların hareketini daha mükemmel gösteriyorduZîc-i Ulûgî, 1655 yılında İngiltere'de Oxford şehrinde İngilizce, 1853’te de Fransızca olarak basıldı Daha sonra da çeşitli dillere tercüme edildi Batı bilim dünyası, Uluğ Bey’e “XV yüzyıl Astronomu” unvanını layık görürken, Milletrerarası Astronomi Derneği de Ay yüzeyindeki bir kratere onun adını verdi Beş ülkenin astronomlarından ve özellikle Ay’a uydu gönderen ülkelerin uzmanlarından oluşan bir komisyonun hazırladığı Ay Haritasında, üç Türk astronomunun adları da yer alır Büyük bir kratere Uluğ Bey adı verilmiştir Ay atlasında adları bulunan diğer iki Türk bilgini, Bîrûnî ve Nasireddîn Tûsî’dir Kozmografya konusunda yazdığı bir kitap da günümüze kadar, birçok ilmî araştırmalara kaynak olmuştur Tarihin en âlim olduğu kadar en âdil bir hükümdarı olarak da tanınan Uluğ Bey, aynı zamanda kötü talihli bir hükümdardı Oğlu Abdüllatif Mirza, babasına baş kaldırmış ve gözünü tahta dikerek işi bir iç savaşa kadar götürmüştü Bu savaşta ağırlığını ortaya koyan Uluğ Bey, oğlu Abdüllatif Mirza kumandasındaki âsileri yenmeyi başarmıştı Bu iç savaş sonunda Abdüllatif Mirza da esir düşmüştü Uluğ Bey, dedesi Timurlenk gibi katı yürekli bir insan değildi Asi evlâdını bağışladı, kendisine nasihatte bulundu Bu konuda bir hükümdar olarak değil de, yüreği evlât sevgisiyle dolu hassas bir baba olarak düşünmüş ve ona göre hareket etmişti Fakat oğlu Abdüllatif Mirza, o iyi yürekli, âlim ve kâmil babanın oğlu değilmiş gibi, Uluğ Bey ile taban tabana zıt karakter taşıyan bir insandı Babasına baş kaldırıp yenilmesinden sonra, onun verdiği manevî dersi alamamıştı Serbest kalır kalmaz derhal yeni bir darbenin hazırlıklarına koyuldu Bu kez geçen seferkinden daha kuvvetli bir ordu toplayıp başarı kazanmak için ne gerekirse yaptı Ve bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra babası Uluğ Bey'e tekrar baş kaldırdı ve onun üzerine tekrar saldırdı Bu ikinci iç savaşta şans hiç de Uluğ Bey'e gülmedi Doğrusunu söylemek gerekirse, affettiği oğlunun kendisine karşı yeniden bir hücuma girişeceğine ihtimâl vermiyordu âlim babaUluğ Bey fena halde gafil avlanmıştı Emrindeki kuvvetler yenildi Her şey tamamen tersine gelişti; bu kez 54 yaşındaki baba, âsi oğlunun eline esir düştüUluğ Bey, oğluna göstermiş olduğu anlayış ve merhameti ne yazık ki ondan göremedi İsyankâr evlât, savaşın galibi kumandan olarak, babasını 25 Ekim 1449 tarihinde ölüme mahkûm etti Dünyanın en ünlü matematikçisi ve astronomi bilgini olan Uluğ Bey, bir hükümdardan ziyade bir baba için en acı son ile hayatını kaybetti ve dedesi Timur Han’ın yanına defnedildi |
|