1962 yılında bir grup araştırmacı, Güneş'in yaklaşık beş dakikalık aralıklarla öne ve arkaya doğru titrediğini keşfetti

Araştırmaların derinleştirilmesiyle Güneş'in bazı kısımlarının bize yaklaşırken, bazı kısımlarının da bizden uzaklaştığı tespit edildi

1970'lerde bu titreşimin, 'akustik osilasyon'la (Güneş'in içindeki ses dalgaları) meydana geldiği astrofizikçilerce açıklandı
Güneş'in sesini hiç duydunuz mu?
Bu soruya 'evet' diyenler varsa, onlara bu sesin neye benzediğini sorunuz

Belki bu ses bir kuş sesine benziyordur!
Ses dalgaları, bilindiği gibi titreşim dalgalarıdır

Yukarı-aşağı, ileri-geri hareketlerden oluşur

Şâir ruhlu bilim adamlarına göre, Güneş'ten çıkan sesler, kalb atışındaki sesler gibidir

Güneş, bir kalb gibi atmaktadır

Ancak insan kalbi atarken bir kasılma ve gevşeme hareketi yaparak birkaç farklı ses çıkarır

Kalb uzmanları bu sesleri dinleyerek kalbimizin sağlıklı olup olmadığı konusunda fikir yürütürler

Kalb uzmanları nasıl bazı seslerden hareketle sağlığımız hakkında bir fikir sahibi oluyorsa, hellosismology (Güneş'in sismik titreşimlerini inceleyen bilim dalı) uzmanları da Güneş'in içindeki sesleri dinleyerek onun yapısını ve sırlarını çözmeye çalışıyorlar
Bu seslerin oluşturduğu güç ile Güneş bir bakıma gonk veya sıtmalı bir hasta gibi titreşmektedir

Burada enteresan bir hâdise karşımıza çıkmaktadır

Güneş'te milyonlarca farklı ses tespit edilmiştir

Her bir ses, farklı frekanslarda titreşir ve Güneş üzerinde farklı desenler gösterir

Güneş'i büyük bir piyanoya benzetecek olursak, piyanonun farklı tonlarda ses çıkaran 88 adet metal çubuğu vardır

Güneş'teki nota sayısı ise 10 milyondur

Yani Güneş 10 milyon tuşlu bir piyano gibi, beş dakikada bir veya daha değişik zaman aralıklarında çeşitli sesler çıkartmaktadır

Bu sesler bir harmoni içinde kalb atışları gibi Güneş'in akustik yapısını oluşturur

İşte uzmanlar, bu 10 milyon farklı sesi yorumlamakla meşguldürler
Daha enteresan olan ise, insanın bu sesleri duyamamasıdır

Çünkü çıkan seslerin titreşim frekansı, alt duyma sınırımız 20 Hz'den çok aşağıda, 1-4 milihertz arasındadır

Bu da 200 ile 1

000 saniyelik bir zaman aralığıdır, yani Güneş, yaklaşık 3 ile 16 dakika arasında bir titreşmektedir

Bu sesi duymamız imkânsızdır

Zaten işitme sınırımız uygun olsa bile, feza boşluğunda sesleri iletebilecek hava veya bir gaz tabakası olmadığından, bu sesler dünyamıza ulaşamaz

Güneş'ten çıkacak sesi 20

000 ila 40

000 kez büyütecek olursak, fısıltıdan daha az bir ses meydana gelir

Enteresan değil mi? Tepemizde her gün 10 milyon tuşlu bir piyanodan sesler çıkartılıyor, belki de bir konser veriliyor; ama biz bunların hiç farkında değiliz

Güneş gibi Samanyolu'nda bulunan 200 milyar yıldızı da buna eklersek, muazzam bir ses ortaya çıkacaktır

Bu 10 milyon tuştan çıkan ses, bir güç oluşturduğu için, bu sesin Güneş yüzeyindeki yansımaları incelenerek Güneş'in içinde ne olup bittiği hakkında detaylı bilgiler elde edilmektedir
Güneş'teki farklı tipteki seslere; p, g ve f modları adı verilir

p basınca, g yerçekimine, f de yüzeye bağlı modlar olarak adlandırılır

Sadece 10 milyon p ve f modu vardır

Bu modların kombinasyonları kullanılarak l0 milyon farklı ses yaratılmaktadır
10 milyon farklı tondan p moduna birkaç örnek verecek olursak; l yüzeye ait, m ise Güneş'i yatay kesen düzlem sayısıdır
Bu l ve m değerlerine Güneş'in harmonik sayıları denir
(Şekil 1)
Kur'ân'ı asrın idrakine göre yorumlayan Bediüzzaman (ra), Risale-i Nur'da, Yasin Sûresi'ndeki "veşşemsu tecri li müstekarrin leha" âyetindeki lâm harfini açıklarken, herkesin kendi hissiyatına göre bu âyetten bir şeyler anladığını söyler

Kur'an'daki her âyetin binlerce yönü olduğunu, herkesin kendi kepçesine göre bu ummandan bir şeyler aldığını anlatır

Avamdan âlime, âlimden kozmoğrafyacı bir feylesofa, oradan dikkatli bir hakîme kadar tabaka tabaka ilhâmları anlattıktan sonra, en son şâirâne bir fikir ve kalb sahibinin bu âyetten hatta bu âyetteki lâm harfinden hissettiklerini veciz bir şekilde söyle ifade eder: "Güneş nûranî bir ağaçtır

Seyyareler onun müteharrik meyveleri



Ağaçların hilâfına olarak Güneş silkinir, tâ o meyveler düşmesin

Eğer silkinmezse, düşüp dağılacaklar

Hem tahayyül edebilir ki Şems (Güneş) meczub bir ser-zâkirdir (baş zikredici)

Halka-i zikrin merkezinde cezbeli bir zikreder ve ettirir

Bir risâlede şu mânâya dair söyle demiştim

Güneş bir meyvedârdır; silkinip tâ düşmesin müncezip seyyar olan yemişleri
Eğer sükûtuyla sükûnet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları
" (Sözler, Lemeat)
Modern bilimin 1960'lı yıllarda keşfetmeye başladığı Güneş titremesini Bediüzzaman'ın çok daha önce söylemesi enteresandır

Hattâ Bediüzzaman daha da ileri giderek, bu hâdisenin hikmetini söyler

Bu titreme Güneş'in etrafındaki gezegenleri tutması, yani çekim kanunu için elzemdir

Onun için Güneş titremektedir

Bilim dünyası işin iç yüzünü araştırmaya daha yeni yeni başlamıştır

Kim bilir İmam-ı Rabbani'den, Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya, ondan da Uluğ Bey’e ilim adamları bakımından zengin tarihimizi araştırdığımızda daha nice gerçekle yüz yüze geleceğiz
Orta Çağ Avrupa'sının Dünya'nın tepsi şeklinde olduğunu zannettiği dönemlerde, İslâm âlimleri, astronomi ile ilgili birçok eser vermişlerdir

Maalesef, Rönesans'a ışık tutan bu ilim adamlarımızdan ve onların kitaplarından çok az şey bilmekteyiz

Batı'yı peşinden sürükleyen İbni Sinalar, İbnu'n- Nefisler, Zerkaliler, Ali Kuşçular, Nasiruddin Tûsiler, Harizmiler araştırma âşığı ilim adamlarını beklemektedir

Seyyid Kutub'un dediği gibi, insan uzaya serpilmiş, bu engin uzay deryasında yüzen ve kocaman kütleleri bu engin uzayda bir hiç olan şu sayısız yıldız ve gezegenleri seyre durunca o kadar küçülüyor ki

