Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
diploma, kalan, sahipsiz

Sahipsiz Kalan Diploma

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sahipsiz Kalan Diploma




Üniversitede derslerin bitmesine az bir zaman kalmıştı Birkaç ay sonra diplomasını alacak, öğretmen olacaktı Hayalleri ve hedefleri vardı Arkadaşlarına karşılık beklemeden yardım eder, herkes onu daha çok bu özelliğiyle tanırdı Ders kitaplarının ilk sayfalarına güzel sözler yazar, bunları hayatına uygulamaya çalışırdı Bu güzel sözlerden biri, "Sizin en hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır" Hadis-i Şerifiydi


O gün Salim Bey, "Osmanlı Tarihi" dersinin vize sonuçlarını açıklıyordu Elindeki son yazılı kâğıdı Tayfun Şahin'indi Üzerinde 100 yazıyordu İsmini okumadı; ama Salim Beyin yüz ifadelerinden sınıf arkadaşları bu kâğıdın ona ait olduğunu anlamışlardı Sınıfı birden derin bir sessizlik kapladı Herkesin üzüntüsü yüzünden okunuyordu


Tayfun, bir öğrenci yurdunda kalıyordu Yurt idarecilerini çok seviyor, onlardan insanî değerler adına çok şeyler öğrendiğini söylüyordu Yurt, onun için evi kadar sevdiği bir yuvaydı Ona ek bir bina daha yapılmıştı Kendisi gibi daha birçok talebe orada barınacaktı Buna çok seviniyordu Sadece temizlik işleri kalmıştı; o da tamamlanınca yeni öğrenciler gelecekti Temizlik yapmak için öğrenciler arasından birkaç gönüllü aranınca, Tayfun ve iki arkadaşı, "İnsanlığa hizmet, Hakk'ın rızasını kazanmaktır" diyerek hemen kolları sıvayıp işe giriştiler


Gayretli bir çalışmayla iki gün içinde binanın temizliği bitti İkinci gün akşam geç vakitte toz toprak içerisinde odasına döndüğünde, Tayfun sıcak bir duş alıp rahatlamak istedi İşte ne olduysa o anda oldu Bu bir dalgınlık mıydı, yoksa bir davetiye mi yollanmıştı kendisine? Şofbenden sızan gazın tesiriyle derin bir uykuya daldı Kimsenin bundan haberi yoktu Uzun bir süre sonra, yurt müdürü, banyonun ışığını açık görünce olayın farkına vardı Derhal Tayfun'u hastaneye kaldırdılar Ama yapılacak bir şey kalmamıştı


Müdür, gece yarısına doğru yurda döndü Bitkin bir halde idare odasına geçti Üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyordu ki telefon çaldı Gecenin bu saatinde arayan da kimdi? Ahizeyi korkuyla kaldırdı Telefondaki ses, yurdun ihtiyaçlarının temininde kendilerine yardımcı olan emekli öğretmendi O, yurda on kilometre kadar uzakta bir evde oturuyordu Gördüğü bir rüyanın tesiriyle uyanmış, bir daha uyuyamamıştı Yurdu aramadan içi rahat etmeyecekti Hemen gördüğü rüyayı müdüre anlattı:


"Rüyamda, Kâinatın Efendisi (sav) ile yeni yapılan yurdu gezdik Allah Resulü (sav) yurttan ayrılırken, sevdiği bir genci yanında götürdü"


Tayfun'un vefat haberi kadar bu rüya da dostları arasında yayıldı Bütün sınıf arkadaşları da duydu İşte onun adı okunmadan sınıfı sessizlik ve hüzün kaplamasının sebebi buydu Selim bilinen rüyayı anlatarak sınıftaki sessizliği bozdu Diğer arkadaşları da o güzel insanla olan hatıralarını anlatıp biraz olsun rahatlamak istiyorlardı Bunun farkında olan Salim Bey, o günü Tayfun'u anmaya ayırdı


İlk sözü Enver aldı


"Liseyi de onunla beraber okudum Yedi yıldır beraberdik O sanki başka bir dünya için yaşıyordu Şimdi bana bıraktığı büyük bir hatıra var elimde: ders notlarını tuttuğu büyük bir defter Her ders için ayrı bir bölüm ayrılmış En sonda ise duygu ve düşüncelerini yazdığı bir bölüm var İşte dikkatimi çeken bir yazı 'Dikkat!' ile başlıyor O bir mektup mu, yoksa vasiyetname mi, bilemiyorum Şöyle devam ediyor yazı:


'Dizmeye başladığın boncukları bitirmeden ölebilirsin Sıvamaya başladığın odanı tamamlamadan hayata gözlerini yumabilirsin Çıktığın seferini tamamlamadan fâni ömrün bitebilir Evet, her an ölebilirsin Madem hakikat böyledir; gurur ve enaniyeti bırak, üzerindeki gafleti at ve ölüme daima hazırlıklı ol Tâ ki, ölüm meleği geldiğinde seni hazır bulsun İşte sen böylesine bir şuurla yaşa ki kabirde de, mahşerde de rahat edesin Öyleyse, işlediğin günahları pişmanlık ve istiğfar gözyaşlarınla yıkamaya bak; onlara bir daha yaklaşmamaya karar ver! Olur ki, Yüce Mevlâ, hâline ve gözyaşlarına acır da merhamet eder"


Sınıftaki herkes bir şeyler söyledi Kimi onun vefasından, kimi çok kitap okumasından, kimi bilgiçlik için değil, yaşamak için okuduğundan, kimi Yaratıcı’sıyla alâkasından bahsetti Ama konuşmaktan çok dinlediler Enver'in okuduğu yazı ve emekli öğretmenin gördüğü rüya, zihinlerde bir araya gelince herkes bir daha sarsılmıştı Bundan da öte, hepsinde bir merak vardı Tayfun bu satırları yazarken, vefatının yakın olduğunu mu hissetmişti, yoksa sürekli ahiret endişesiyle mi yaşıyordu? Belki her ikisi de söz konusuydu!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.