Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinema, Müzik & Online Videolar > Radyo, Sinema ve Tiyatro

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
osmanlı, tiyatrosu

Osmanlı Tiyatrosu

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tiyatrosu



Osmanlı Tiyatrosu


Osmanlı Tiyatrosu günümüz tiyatrosunun birçok olumsuz yanlarına ışık tutabilir 130 yıl önce Batı Tiyatrosu örneğinde bir tiyatro kurarken ne seyirci, ne tiyatro sanatçısı ve teknik adamı, ne yazar ne de yönetmen ve sahne tasarımcısı vardı Osmanlı Tiyatrosu kısa zamanda bunların hepsini sağlamıştır Ayrıca Müslüman kadın seyirci, müslüman kadın oyuncu sorunlarına da çözüm getirmiştir Oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiştir Bu kadar kısa sürede her bakımdan iyi örgütlenmiş yerleşik bir repertuar tiyatrosunun kuruluşuna dünya tiyatro tarihinin hiç bir döneminde rastlanmamıştır


Önce Osmanlı Tiyatrosunun çok çağdaş bir tutumuna ilgiyi çekmekte fayda var Osmanlı Tiyatrosu Namık Kemal, Ali Bey, Ahmet Mithat Efendi gibi oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiş, bu yazarların tiyatro sanatçılarıyla elele birlikte çalışmalarına olanak sağlamıştır Çoğunluğu Ermeni olan sanatçıların bozuk teleffuzlarını düzeltmişlerdir Ayrıca Güllü Agop, tiyatro bilgisi ve deneyimiyle bir takım oyunları yazarlarıyla birlikte yazmıştır Böylece tiyatrocu eylemi ile edebiyatçı eylemi güç birliği yapmıştır Sahneye çıkan ilk Türk oyunu olan Mustafa Efendi’nin Leyla ve Mecnun oyunuda böyle bir işbirliğinin sonucudur

Günümüzde ise yazarlar oyunlarını evlerinde yazıp tiyatroya verdikten sonra yalnız ilk gösteriminde görürler


Osmanlı Tiyatrosu’ndan günümüz tiyatrosuna ışık tutabilecek diğer bir örnek de oyuncular bakımındandır Osmanlı Tiyatrosu’nun sanatçıları tam anlamıyla profesyoneldi; kendilerini yanlızca sanatlarına adamışlardı İçlerinde Avrupa görmüş, birkaç yabancı dil bilenler vardı Kolaylıkla devlet kapısında iyi aylıklı bir iş bulabilirlerdi Kimininde iyi para getirebilecek bir zanaatı vardı Ancak onlar kendilerini tiyatroya adamışlardı Çoğu da yaşlılıklarında veremden, yoksulluktan ölmüşlerdi Günümüzün tiyatrocularına gelince çoğu reklamlara çıkar, tv dizi filmlerinde rol alır, sunucu olur Çoğunlukla Brezilya, Amerikan dizilerini seslendirir, milyonların izlediği bu dizilerde de bir ses olarak kalırlar


Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu (1839-1908)

1839 Tanzimat Dönemi’nin başlangıcı olarak benimsenirken aynı yıl tiyatro bakımından da bir önem taşır Bu yıl tiyatro binalarının yapımının yoğunlaştığı yıldırTürkler ilk bakışta kendi geleneksel tiyatrolarıyla Batı Tiyatrosu arasında 2 önemli ayrılık görüyorlardı Bunlardan ilki geleneksel tiyatromuzun bir sahne üzerinde ve bir tiyatro binasında oynanmayışına karşı Batı Tiyatrosunun sahne üzerinde ve tiyatroda oynanışıdır Bu nedenle ayrımı belirtmek için Ortaoyuncular sahne üzerinde oynadıklarında bunu ‘perdeliye çıkmak’ deyimiyle karşılıyordu

Tiyatronun Batılılaşmasına Neden Olan Etkenler


Osmanlı Devleti’nin ilk padişahları sade ve gösterişsiz bir hayat sürmüş olamakla beraber kısa bir zaman sonra saray, Selçuklularınkine uygun bir gelenekle kurulmuştur Selçuk Sarayı’nda büyük ziyafetler verilir, çalgılar çalınıp şarkılar söylenir, şiirler okunur, hikayeler anlatılır, mudhik (güldürücü) ve mukallid (taklid edici)'ler tarafından eğlenceler düzenlenirdi Osmanlı Sarayı’nda da az zaman sonra böyle bir hayatın yerleşip kökleştiğini görüyoruz

Saray ve Çevresi


Batılılaşmada girişim padişahlardan gelmiştir Batı tiyatrosu içinde bu böyle olmuştur Ayrıca tiyatroya karşı dinden ve gerici çevrelerden gelecek karşıcılıkta gene padişah-halife’nin tiyatroya gösterdiği yakın ilgi ile sönmüştür


Saray daha baştan beri geleneksel tiyatromuz için uygun bir ortamdı Genel şenliklerde seyirlik oyunlara saray geniş ölçüde önem verdiği gibi saray içinde de bu oyunların eğitimi ve gösterileri düzenlenmişti Padişahların daha önceki yy’lardaki ilgilerini bir yana bırakarak Batılılaşmanın bilinçleştiği 3 Selim çağını alırsak bu yenilikçi sultanın çağında Batı Tiyatrosunun artık Türkiye’ye girdiğini söyleyebiliriz

2 Mahmut çağında tiyatroya ilginin daha da çoğaldığını görüyoruz 2 tane anfiteatr kurulmuştur


İlk başlarda sarayda temsil veren sanatçılar daha çok gözbağcılar ve sirk topluluklarıydı Ancak ileride de görüleceği gibi bunların tiyatronun gelişmesinde önemli yeri vardır


Saray içinde önce geçici tiyatrolar yapıldı (Çırağan Sarayı’nda, daha sonra 1856’da Dolmabahçe Sarayı’nda) Padişahların dışarıdaki tiyatrolara ilgisi, bunları fermanla ve ödenekle desteklemesi tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sultanın ve yabancı konukların gidebileceği bir tiyatronun olması, sarayın saygınlığı içindi 2 Abdülhamid döneminde ya saraydaki yerli ve yabancı sanatçılarla temsil düzenlenmiş, ya da dışarıdan gelen topluluklara ve sanatçılara saray tiyatrosunda temsiller verdirmiştir Asıl önemlisi sarayın kendi sanatçılarıyla düzenlediği Türkçe temsillerdir Unutmayalım ki ilk Türk oyunu olarak benimsediğimiz İbrahim Şinasi Efendi’nin Şair Evlenmesi komedyası Dolmabahçe Saray tiyatrosunda oynanmak üzere yazarına ısmarlanmıştı


Abdülaziz çağında saray ve çevresinin tiyatrosu kısıtlanmış olmakla birlikte tersine dışarda Türk Tiyatrosu altın çağını yaşamıştır Bunu ise padişahtan çok, yüksek devlet görevlilerinin katkısı ve çabasına borçluyuz Abdülhamid çağında ise tam tersine saray dışı tiyatro can çekişecek kadar kısıtlanmış, saray tiyatrosu ise saray içi ve saray dışından yerli ve yabancı sanatçılarla güçlenmişti

Yüksek Devlet Görevlileri-Türk Elçileri-Basın


Batı Tiyatrosu ile tanışıklığımızda ve bu tiyatronun ülkemizde gelişmesinde saray ve çevresi ölçüsünde belki daha da önemli bir etken olarak devlet görevlilerinin, dışarıya giden Türk elçilerinin ve yeni gelişmekte olan basın ve yayınında önemli katkısı vardır Saraya koşut olarak devlet adamları da konaklarında Batı Tiyatrosu ve müziğine önem veriyorlardı


Avrupa Tiyatrosu’nun tanınmasında Tanzimat öncesi ve sonrası kurulan elçiliklerimizinde önemli katkısı vardır Asal görevleri diplomatik ilişkilerin yanısıra, elçiliklerimizden gittikleri ülkede Türkiye’nin batılılaşmasına katkısı olacak bilgileri vermeleri istenmişti


Tiyatronun tanınmasında basının önemli yardımı görülmüştür Tiyatro duyurularına, haberlerine, eleştirilerine ve özellikle Avrupa’daki tiyatro yaşamı üzerine verdiği bilgilerle halkı tiyatro konusunda aydınlatıyorlardı Hatta oyun metinlerine de yer veriyorlardı

Yabancı Elçilikler


Kimi elçiler, elçilikleri içinde tiyatro yaptırıp, burada temsiller verdirmişlerdir, bu temsillere Türkler seyirci olarak gelmiş, temsillereTürk oyuncularınında kendi gösterileriyle katıldığı olmuştur Elçiler ayrıca dışardaki, özellikle kendi ülkelerini ilgilendiren temsilleri çeşitli yollardan desteklemişlerdir

Azınlıklar


Azınlıklar denilince ilk akla gelen Yahudiler, Rumlar ve Ermenilerdir Ancak özellikle Avrupa’dan gelen çeşitli nedenlerle Türkiye’ye yerleşmiş Levantin ve Türkçe deyimiyle Tatlısu Frenkleri’ni anlamak gerekecektir Bunlar arasında özellikle İtalyan, Fransız ve Almanları düşünmemiz gerekir Bu topluluklar için tiyatro binaları yapılmış, düzenli temsiller verilmesi sağlanmıştı Bunların katkıları daha çok Türkiye’ye yerleşik azınlığın kendi olanaklarıyla ve kendi aralarında sürdürdükleri tiyatro yaşamıdır Türkiye’de Batı Tiyatrosu’nun başlaması ve gelişmesinde Ermeni azınlığın katkısı çok önemlidir

Yabancı Topluluklar


Temsil için dışarıdan sık sık yabancı sahne sanatçıları ve toplulukları gelirdi Bunlar yanlız seyircinin yetişmesi ve sahne sanatlarını tanıması bakımından değil, yerli sahne sanatçıları ve tiyatro adamlarının görgü ve bilgi kazanmaları, yerli toplulukların oyun dağarları,yerli yazarların Avrupa Tiyatrosunu tanımaların bakımından önemli katkıları olmuştur Tiyatro binalarının yapılmasında da doğrudan doğruya yada dolaylı payları vardır

İlk Türkçe Oyunlar

Geleneksel Tiyatromuz doğmaca olduğundan bir yazılı metin söz konusu değildi İlk Türkçe oyun sarayın ısmarlaması üzerine 1859’da Şinasi tarafından yazılan Şair Evlenmesi’dir


Türkçe oyun yazılmasında veya Türkçe’ye yabancı oyunların çevrilmesinde katkısı olan bir kurum Doğu Dilleri Okulu’durBu okulda Fransız ve başka ülkelerden gelen gençlere Türkiye’deki elçiliklerde görevlendirilmek üzere Arapça, Farsça ve Türkçe öğretiliyordu Yabancı elçiliklerde çevirmen olarak kullanılan Ermeni, Yahudi ve Rumların çeşitli nedenlerle işe yaramadıkları görülünce bunlara tiyatro oyunu çevirileri işi verildi


Osmanlı Tiyatrosu’nun kuruluşunu ve sona erişini kesin olarak saptamak güçtür Bu kuruluştan ve sona erişten ne anladığımıza bağlıdır Osmanlı Tiyatrosu adı altında ilk Türkçe gösterimini verdiği yıl olan 1868’i benimsemek daha uygun gözüküyor


Osmanlı Tiyatrosu’na asıl gücünü veren 1870 yılında devletin tanıdığı tekel imtiyazıydı Nitekim bu imtiyazı aldığı yıldan başlayarak tiyatro hızlı bir gelişme göstermiştir; daha önemlisi Türk aydınları, yazarları ve devlet adamlarıyla sıkı ilşkisi bu yıldan sonra artmıştır


Sona erişe gelince burada da çeşitli tarihler düşünülebilir Eğer Osmanlı Tiyatrosu adına bağlı kalacak olursak, bu adı Güllü Agop’tan sonrada kullananlar olmuştur, öyle ki Meşrutiyet döneminde de adı Osmanlı Tiyatrosu olan topluluklar vardı On yıl için verilen tekelin işlerlik gücü 1880’den daha önce azalmıştı Buna karşı, Güllü Agop tekelin sona erdiği yılda da duyurularında imtiyaz sahibi olduğunu gösteren başlıkları kullanagelmiştir Güllü Agop’un bu sırada kurduğu topluluğun adı Asya kumpanyası idi


Kimi görüşe bakılırsa Gedikpaşa Tiyatrosu’nun yıktırılış yılı olan 1884 tarihi önemlidir Ancak bu yıl, başka bakımlardan önemli olmakla birlikte Osmanlı Tiyatrosu’nun sona erişi olarak kabul edilemez

Güllü Agop

Batı Tiyatrosu’nun gelişmesi, Türk yazarlarının dramatik sanatla ilgilenmesi, profesyonel tiyatroculuğun gelişmesi kadar, her bakımdan örnek bir kültür kuruluşu olan ve izleri günümüze kadar gelen Osmanlı Tiyatrosu’nu kuran, geliştiren, ona yön veren Güllü Agop üzerine tiyatroculuğu dışında bilgimiz pek azdır; doğum ve ölüm yılları bile kesin değildir Güllü Agop hem Türk, hem Ermeni olamak üzere iki toplumun ilişginiydi Bizler her zamanki değerbilmezliğimizle onunla ilgilenmemişiz


Güllü Agop’un tiyatroda adına ilk 1862’de rastlıyoruz Şark Tiyatrosu, dönemi 5 Mayıs 1862’de Hugo’nun Kral Eğleniyor’u ile kapatmıştı Agop burada sahneye çıkmış ve herkes tarafından beğenilmişti

Bundan sonra sahne koyucu ve oyuncu olarak katıldığı İzmir’de Vaspuran Tiyatrosu’nda ve sonra başına geçtiği Asya Kumpanyası’nda çalışmalarına devam etmiştir


Güllü Agop tiyatroculuk yaşamında hep Türk ve Ermeni toplumları arasında sıkışmış, bocalamış, iki yanı da hoşnut etmeye çaba göstermiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.