Ortaçağda Veba Salgını Ve Tarihsel Gelişi Ve Veba İçin Alınan Önlemler |
12-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ortaçağda Veba Salgını Ve Tarihsel Gelişi Ve Veba İçin Alınan ÖnlemlerVebanın Tanımı:Yersinia Pestis adlı bir bakteri türüdür Bulaşma Yolu Veba, kemirgenleri etkileyen zoonotik bir hastalıktır ve sıçanlardan diğer hayvanlara ve insanlara pireleri aracılığıyla bulaşır Zatürreeli veba hariç; enfeksiyonun insandan insana bulaşması söz konusu değildir Hastalığın Seyri Hastalık, mikrop kapıldıktan sonra gelen 2-8 gün içinde kendini gösterir Hastada, aniden başlayan baş ve sırt ağrıları, ateş, titreme, kusma, nefes darlığı, halsizlik, deri lekeleri, burun kanaması, kan tükürme, kasık ağrıları ve devamlı dalgınlık görülür Dili de kahverengi ve kurudur Yapılacak ilk iş hastayı tecrit etmektir Çevresindeki sağlıklı kimselerin de koruyucu aşı olması gerekir Vebanın başlıca 3 klinik biçimi vardır: 1) Hıyarcıklı veba; genellikle enfekte pirelerin ısırığı sonucu meydana gelir Drenaj lenf düğümlerinde lenfadenit (lenf düğümü iltihabı) gelişir, en çok da bölgesel lenf düğümler etkilenir Şişme, ağrı ve lenf düğümleri iltihabı karakteristik veba bubonlarını oluşturur 2) Septisemik veba; hıyarcıklı vebadan gelişir ya da lenfadenit hariç diğer özellikleri taşıyan bir formda gelişir Enfeksiyonun kan dolaşımına yayılması; menenjit, toksik şok ve yaygın damar içi pıhtılaşmaya yol açar 3) Zatürreeli veba; veba basilinin vücudun diğer bölgelerinden akciğerlere yayılmasını izleyen ikincil bir enfeksiyondur Çok şiddetli zatürreeye neden olur Solunum ile çıkan damlacıkların başkalarına bulaşması sonucu oluşan enfeksiyon, o kişilerde primer akciğer vebasına yol açar Acil ve etkili bir tedavi uygulanmazsa, hıyarcıklı veba vakalarının % 50-60'ı ölümle sonuçlanır Tedavi edilmeyen septisemik ve zatürreeli veba da değişmez bir biçimde ölümle sonuçlanır Coğrafi Dağılım Dünyanın birçok yerinde sıçanlarda veba enfeksiyonu odakları bulunur Orta, doğu ve güney Afrika'da, güney Amerika'da, Kuzey Amerika'nın batı bölümünde ve Asya'daki birçok alanda yabani kemirgen vebası mevcuttur Bazı alanlarda, vahşi ve evcil sıçanlar arasında temas yaygındır Bu da lokal insan vebası salgınlara ve ara sıra genel salgınlara neden olur Vebanın Yayılışı:İnsanlara rastlantı ile bulaşmakta ve belli yerlerde endemik olarak ve uygun zamanlarda epidemik karakter kazanmaktadır Hastalığın tarih boyunca gelişimi incelendiğinde pandemiler ve epidemiler yaptığı ve ortadan kendi kendine kaybolduğu gözlemlenmiştir İlkçağda vebanın iyi tanımlanmış ilk salgını olarak kabul edilen Filistin’deki Betsemeş salgını 50 bin kişinin ölümüne sebep olmuştur MS 164’te Roma’da çıkan salgın da aynı şiddetle ölüme sebebiyet vermiştir Ardından Atina salgını, Etiyopya’da ortaya çıkmış ve hızla Yunanistan’a yayılmıştır Salgının dördüncü yılının sonuna geldiğinde nüfusun dörtte biri can vermiştir Avrupa’ya MS 574 yılında ulaşan salgın, sonraki iki yüz yıl boyunca zaman zaman parlayarak varlığını sürdürmüştür Roma İmparatorluğu nüfusunun dörtte birinin bu epidemi sonunda yeryüzünden silinmiştir 1346’da, Hazar Denizi kıyısında başlayan ikinci veba dalgası ise, hemen hemen dört yüz yıl boyunca acımasız hükümranlığını sürdürmüştür Taun adı verilen veba şiddetli pandemiler ile milyonlarca insanın ölümüne sebep oluşturmuş, kimi zaman kıtalarda egemenlik kurmuş ve büyük göçlerle halkları sağa sola dağıtmıştır 14 yüzyılda Çin kaynaklı bir pandemi bütün Asya kıtasını kaplamış ve 25 milyon insan ölmüştür Ticaret yollarının gelişmesiyle veba salgını Uzak Doğu’dan Orta Asya’ya, Mezopotamya ve Yakın Doğu’ya buralardan da İskenderiye, İstanbul, Rusya üzerinden Avrupa ve Afrika’ya ulaşmıştır Bir tıp otoritesi, “Taun, vebadandır, fakat her veba taun değildir” diye yazmaktadır Veba, Avrupalılar’a en az iki farklı türde musallât olmuştur Hıyarcıklı veba ve akciğer vebası Enfeksiyonlu bir pirenin ısırmasıyla başlayan hıyarcıklı vebada, önce siyahımsı bir leke oluşmaktadır Bunu koltuk altlarında, kasıklarda veya boyunda oluşan yumurta benzeri şişlikler izlemektedir Ateş ve hezeyanın (kurban ölürken genellikle bir ölüm dansı yapmaktadır) eşlik ettiği hıyarcıklı veba, bir hafta içinde kurbanlarının yarısından fazlasını öldürmektedir Hasta ölmeden önce, teri, idrarı ve tükürüğü dayanılmayacak kadar yoğun kokmaktadır Akciğer vebası pireden bulaşmamakta, soğuk havalarda, mikrobun akciğerlere yerleşmesiyle ortaya çıkmakta ve burundan kan gelmesine yol açmaktadır Enfeksiyonlu kişinin öksürüğünden ve tükürüğünden bulaşan, öldürücülüğü oldukça yüksek bu veba türü, insanları 24 saat içinde öldürmektedir Avrupalılar bu yüzden, ölülerini gömmek için büyük çukurlar kazmak zorunda kalmışlardır 14 yüzyılın ortasına doğru Orta Asya’dan güneye ve batıya yayılan bir veba salgını önce Ön Asya’ya, oradan da Avrupa’ya sıçramıştır Avrupalıların Kara Ölüm adını verdikleri salgın, geçtiği yerlerde milyonlarca insanı öldürmüştür Kara Ölüm, hem Ortaçağ Avrupa’sında hem de Orta Doğu’da Suriye ve Mısır’da uzun dönemli demografik, sosyal ve iktisadî sonuçlar doğurmuş ve salgın hastalıklar insanlık tarihinin ayrılmaz bir parçası olmuştur Tarihçesi:1335’te Venedik’te 100 bin, Almanya’da 1 milyon 250 bin; 1348’de Avignon’da 150 bin, Paris’te 50 bin ve 1349’da Londra’da 100 bin kişi vebadan ölmüştür Yine 1335 yılında Çin hariç Asya kıtasındaki veba salgınında 24 milyon kişi ölmüştür Veba, Avrupa’ya 1347 sonbaharında Asya’dan gelmiş ve bütün kıtaya yayılmıştır 1348 - 1351 yılları arasında Avrupa’da kara ölüm adıyla anılan büyük salgında, özellikle şehirlerde toplu ölüm faciaları baş göstermiştir Papa IV Clement’in memurlarının tahminlerine göre; Doğu Asya’dan gelen bu amansız veba salgınında toplam 23 milyon 840 bin insan yaşamını yitirmiştir Bu rakam, bütün Avrupa nüfusunun % 31’ini oluşturmaktadır Fransa gibi nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu ülkelerde nüfusun vebadan ölüm oranı % 50’dir İngiltere’de toplam ölüm miktarı yaklaşık 1 milyon kişidir (nüfusun % 30’u) Doğu Avrupa’da ise -nüfus yoğunluğunun azlığından - ölüm oranı % 15 dolayında olmuştur Avrupa’da baş gösteren bu veba salgınları nedeniyle 1330 yılında nüfusu 120 bin olan Floransa şehri, karşılaştığı 8 büyük veba salgını ardından, 1427 yılında 37 bin kişinin yaşadığı küçülmüş bir şehir haline gelmiştir 1525’de Roma ve Napoli nüfusunun 9/10’u veba salgınında yok olmuştur 1550’de Milano’da nüfusun yarısı veba salgınında ölmüştür 1575 - 1577 arasında Venedik’te 50 bin, 1575 - 1585 arasında Messina’da 40 bin, 1581’de Roma’da 60 bin kişi hayatını kaybetmiş ve aynı yıl Milano’da yalnızca 5 bin kişi sağ kalabilmiştir Avrupa’nın bazı önemli merkezlerinde vebadan Moskova’da 1570’te 200 bin; Napoli’de 1665’te 300 bin, Viyana’da 1679’da 76 bin, Prag’da 1661’de 83 bin ve Marsilya’da 1720’de 87 bin kişi ölmüştür Veba Anadolu topraklarında da şiddetli salgınlar şeklinde ortaya çıkmıştır: Selçuklu döneminde Anadolu’da çeşitli yerlerde ve tarihlerde veba salgınları vardır Bu salgınlar, Anadolu’da veya bu ülkenin bir kısmında hükümran olan Bizans İmparatorluğu (İstanbul), Danişmendliler (Malatya), Selçuklular (Konya, Malatya) İnaloğulları (Amid - Diyarbakır), Ahlatşahlar - Sökmenliler (Ahlat), Eyyübiler (Meyyafarikin - Silvan), Artuklular (Mardin) gibi bağımsız veya tabi siyasî teşekküllerin başta merkezleri olmak üzere öteki şehirlerinde ve bu şehirlerin civarında meydana gelmiştir 1429’da Bursa’da baş gösteren veba salgınında çok sayıda insanla birlikte şehrin önemli şahsiyetleri, Emir Muhammed Buharî, Mevlânâ, Şemsettin Fenarî, Emir Süleyman’ın oğlu Orhan Bey ve Hacı Ivaz Paşa da ölmüşlerdir 1492’de Arabistan, Şam, Halep ve Mısır’da baş gösteren bir veba pandemisi İstanbul şehrini etkisi altına almış ve bir ayda 56 bin kişi hayatını kaybetmiştir Mısır, Suriye ve Arabistan’da da aynı dönemde ortaya çıkan veba salgını günde ortalama 1000 insanın ölümüne neden olmuştur Mısır’daki salgın üç gün sürmüş ve bu süre içinde 600 bin insan ölmüştür Aynı yıl, İstanbul şehrinde baş gösteren veba salgınının ilk 5 gününde 1000, izleyen 10 gününde 25 bin, üçüncü 17 günlük döneminde ise 30 bin kişi hayatını kaybetmiştir Bu rakamların toplamı bir aylık sürede 56 bin kişidir Bu salgın sebebiyle Sultan II Beyazıt dört ay boyunca İstanbul’dan uzak yaşamak zorunda kalmış, Edirne’de ikâmet etmiştir Suriye, Mısır ve Arabistan bölgesinde veba salgını daha şiddetli olmuş ve her gün yaklaşık 1000 insan ölmüştür Mısır’da üç günde 6 bin kişinin hayatını yitirdiği kaydedilmektedir Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında, 16 yüzyılın ikinci yarısında son derece olağanlaşmış veba salgınlarının yaşandığı klasik dönem ilgili Osmanlı literatüründe yer almaktadır III Mehmet döneminde, 1597’de İstanbul şehri vebadan kırılmıştır Osmanlı hükümdarı nezdinde İngiltere Kraliçesi’ni temsil eden Elçi Edward Barton bu veba kırımında ölmüştür İsveçli bir gezgin, 1750 yılında İstanbul’daki veba salgını ile ilgili olarak şunları yazmaktadır: "İstanbul’da üç aydır günde 1000 - 1200 kişinin ölümüne neden olan veba yaşanıyor; 24 saat süren yangın yeniçeri odaları dahil binlerce evi küle çevirdi; arkasından dolu fırtınasıyla gelen deprem kırk bin gemiyi mahvetti ve pek çok denizci öldü; askerler ayaklandılar, üstelik halk açlıktan ölmek üzere" 1762 yılında, Diyarbakır’da meydana gelen veba salgını, 50 bin kişinin yaşamını yitirmesine sebep olmuştur 1799 - 1800 yıllarında bu salgın yeniden ortaya çıkmış ve pek çok insan yaşamını yitirmiş, bir kısım halk can korkusu nedeniyle memleketlerinden göç etmişlerdir |
|