Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
islamiyet, türkler

Türkler Ve İslâmiyet

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkler Ve İslâmiyet



1) Türkler ile Müslümanlar Arasındaki İlk İlişkiler


Türkler ile Müslüman Araplar arasındaki ilk ilişkiler Hz Ömer (634-644) zamanında başlamıştır Hz Ömer döneminde de İslâm ordularının Kadisiye (636) ve Nihavent (642) savaşlarını kazanıp, Sasanî Devleti’ni yıkmaları ile Müslüman Araplar Horasan, Maveraünnehir ve Kafkasya’da Türklerle karşı karşıya gelmişlerdir Halife Muaviye’nin ünlü valisi Ubeydullah bin Ziyad, 674’te İran ve Turan’ın tabiî sınırı olan Ceyhun Nehri’ni geçerek Maveraünnehir’in önemli şehirlerinden olan Buhara’yı kuşatmıştı Buhara’nın Türk asıllı melikesi Kabaç Hatun ile antlaşma yapıp, o bölgeden ordusu için iki bin Türk askerini alarak geri dönmüştür Daha sonra Kuteybe bin Müslim Horasan valisi oldu Bu dönemde Göktürk İmparatorluğu’nun da zayıflamasından yararlanmak isteyen Kuteybe bin Müslim, Batı Türk illerine çeşitli seferlerde bulundu Bu seferlerde Türklerle şiddetli çatışmalar yaşandı Sonunda Maveraünnehir’e giren Kuteybe bin Müslim Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar’ı alarak Seyhun Nehri’ne kadar olan toprakları ele geçirdi Kafkasya’da da aynı şekilde İslâm orduları Hazar Türklerinin topraklarına seferler yaptılar 737’deki seferlerin sonunda Hazar başkenti İtil kuşatıldı Daha sonra ise Hazar Hakanı Müslüman oldu VII yüzyılın ilk yarısında İslâm Devleti ile Türklerin ilişkileri bazen ticari ve ekonomik olduysa da daha çok, askerî çatışmalarla geçmiştir Bu zamanda bazı Türk beyleri İslâmiyeti tanıyarak Müslümanlığı kabul etmişlerdir VIII yüzyılın başlarında yeniden güçlenen Göktürkler, Müslüman Araplarla savaşmaya başladılar Bu dönemde Kültigin, Maveraünnehir’de bazı yerleri geri almayı başarmıştı Türkler ile Müslümanlar arasındaki mücadeleler, Türgişler Devleti zamanında özellikle de Su-lu Han döneminde şiddetlenerek devam etmiştir Türgiş Hakanı Su-lu Han, Müslim Bin Said komutasındaki Arap kuvvetlerini Semerkant’a çekilmeye mecbur etmişti Su-lu Han’ın bu başarısı, bölgedeki Arap nüfuzunun kırılmasına ve Arap askerlerinin ileri harekâtlarının da bir süre için durmasına sebep olmuştur Su-lu Han’ın ölümü ve devletinin zayıflamasıyla Maveraünnehir’de Emevilere karşı koyabilecek Türk devleti kalmadı Emevilerin Türklere karşı aşırı sert tutumu Türklerin İslâmiyete girmelerini geciktirmiştir Emevi hâkimiyeti, Ebu Müslim adlı Horasanlı bir Türk’ün başlattığı ayaklanma sonucunda yıkılmıştır (750)



2) Talas Savaşı ve Türklerin İslâmiyet’e Geçişleri


Horasan’lı Ebu Müslim’in başlattığı ayaklanma sonucu yıkılan Emevilerin yerine, Hz Muhammed’in soyundan gelen Abbasoğullarının hâkimiyeti başladı Abbasilerin iktidara gelmesiyle, Türkler ile Araplar arasında yeni bir sayfa açılmıştır 742 yılında II Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra Orta Asya’da siyasi bir boşluk meydana gelmişti Bu siyasi boşluktan yararlanmak isteyen Çin, Batı seferine çıktı Böylece Batı Türkistan; Türkler, Araplar ve Çinlilerin hâkimiyet kurmak istedikleri bölge oldu


Öte yandan ileride Çin’e karşı bir Türk birliği oluşturması ihtimali üzerine Taşkent Hükümdarı Bagatur Tudun Çinlilerce öldürüldü Bunun üzerine Bagatur Tudun’un oğlu Karluklardan yardım istedi Bu olaydan sonra Çinlilerle mücadele edemeyeceklerini anlayan bölgedeki diğer Türkler, Abbasilerin Horasan valisi Türk asıllı Ebu Müslim’e başvurdular Bu sırada Çinlilerde büyük bir ordu ile Talas şehri yakınlarına kadar gelmişti


751 yılında Talas Irmağı kıyısında Çin ve Arap kuvvetleri karşı karşıya geldi Karluk ve Yağma Türklerinin Çinlilere karşı, Müslüman Arapların yanında yer almaları, savaşın sonucunu değiştirerek Müslüman Arapların kazanmalarını sağlamışlardır


Talas Savaşı önemli sonuçlar doğurmuştur:


- Bu savaşın millî tarihimiz bakımından en önemli özelliği, Batı Türkistan için Çin istilası tehlikesinin ortadan kalkmış olmasıdır

- Karluklar Türk birliğini sağlayarak Balasagun ve Talas havalesinde 766’da bağımsız bir devlet kurmuşlardır

- Türk Arap ilişkileri dostça gelişmeye başlamıştır

- Türkler bu tarihten sonra yavaş yavaş İslâm dinini kabul etmeye başlamışlardır

- İlk olarak Karlukların İslâm dinine girmelerini takiben, daha sonra da Yağma ve Çiğil Türkleri, Volga Bulgarları, Hazarların bir kısmı ve Oğuz Türkleri de İslâmiyeti seçmişlerdir

- Türkler Abbasi Devleti’nde önemli idarî ve askerî görevler almaya başlamışlardır

- Bu savaşta esir alınan Çin’li kâğıt ustalarının yardımıyla ilk defa Çin’in dışında Semerkant’ta kâğıt üretilmeye başlanmıştır Üretilen kâğıt buradan da diğer İslâm ülkelerine, ticaret yoluyla da Avrupa’ya yayılmıştır

- Türklerle Müslümanlar arasında ticari ilişkiler artmıştır


Türkler X yüzyılın başlarından itibaren büyük kitleler halinde Müslüman olmaya başlamışlardır Bunda; Türklerin eski inançları ile İslâmiyet arasındaki büyük benzerliklerin bulunması etkili olmuştur Bu benzerliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:


- Türkler diğer dinlere karşı engin bir hoşgörüye sahip idiler İslâmiyet de bir hoşgörü dinidir

- Gök Tanrı inancında olduğu gibi, İslâm dininde de tek Tanrı inancı vardır

- Hırsızlık, yalancılık ve adaletsizlik gibi davranışlar Türk töresinde olduğu gibi İslâm ahlakında da yasaklanmıştır

- Gök Tanrı inancındaki kurban, ahiret, cennet ve cehennem gibi kavramlar İslâmiyet’te de vardır

- İslâmiyet’te ki cihat anlayışı, Türklerde cihan hâkimiyeti düşüncesi ile benzerlik göstermektedir

- Gök Tanrı inancında din adamları halktan üstün değildi İslâm dininde de ruhban sınıfı yoktur

- Türkler temizliğe büyük önem verirlerdi; İslâmiyette de "Temizlik imandandır" ilkesi vardır

- İlk Türklerde bulunan eski ozan ve kamlar, İslâm evliyaları ve mutasavvıf dervişleriyle benzerlik göstermektedir



3) Türklerin İslâm Dünyasına Hizmetleri


Abbasilerle birlikte İslâm Devleti’nin iç ve dış siyasetinde önemli değişiklikler olmuştur Emevilerin izlediği Arap yanlısı ve baskıcı siyaset bırakılarak, Müslüman olan herkese eşit haklar tanınmıştır Türklerin İslâm dünyasına ilk girişleri Abbasiler döneminde, daha çok askerî amaçlı görevlerle olmuştur Abbasilerde ilk defa Türkleri devlet hizmetinde görevlendiren Halife Mansur oldu Halife Harun Reşid de saray muhafızlarını Türklerden oluşturmuştur


Bu dönemde Türkler, devletin en önemli askerî bölgesi olan uc bölgelerde (Antep, Urfa, Tarsus gibi) Bizans tehlikesine karşı, İslâm Devleti’ni koruma görevi almışlardır Türklerin yerleştirildiği bu sınır şehirlerine Avasım adı verilmiştir Abbasiler döneminde halifenin emrinde bulunan Türklerin bu devlete büyük hizmetleri olmuştur Türk askerlerinin sayısı bu dönemde o kadar çoğalmıştı ki, Türkler için Bağdat yakınlarında askerî bir şehir olan Samarra kenti kurulmuştu Devlet yönetiminde de önemli görevler alan Türkler, zaman zaman yönetimde bulundukları topraklarda Abbasilere karşı isyan ederek kendi devletlerini kurmuşlardır Tolunoğulları ve İhşidler, Abbasi Devleti’nin toprakları üzerinde kurulan devletlerdendir


X yüzyıl başlarından itibaren Abbasilerin gücü giderek azalmaya başlamış, İslâm dünyası da siyasi yönden parçalanma dönemine girmişti Abbasi halifelerinin Bağdat dışında etkinlikleri giderek azalmıştı 945 yılında Bağdat’ı işgal eden Büveyhoğulları, Abbasi halifesini baskı altına almışlardı İslâm dünyasının bu zor döneminde Büyük Selçuklular, yeni bir siyasi güç olarak ortaya çıktılar 1055 yılında Bağdat’a giren Tuğrul Bey, Abbasi halifesi Kaimbiemrillah’ı Büveyhoğulları’nın baskısından kurtardı Abbasi halifesi bu yardımlarından dolayı Tuğrul Bey’e doğunun ve batının sultanı unvanını vermiştir Böylece İslâm dünyasının savunulması görevi Türklere geçmiş oldu Türkler, uzun yıllar Bizans’ın ve Haçlı ordularının saldırılarına karşı İslâm dünyasını korumuşlardır Türk hükümdarlarının tahta çıktıklarında Abbasi halifelerinden menşur almaları ve halife adına hutbe okutmaları, onların İslâmiyete ve halifeye olan saygılarının birer göstergesidir


Türklerin İslâm dünyasına hizmetleri sadece askerî, siyasi ve idari alanda olmamıştır Tıp, astronomi, matematik, felsefe, coğrafya ve dinî ilimlerde de yetiştirdikleri bilim adamlarıyla, İslâm medeniyetinin gelişmesinde büyük rol oynamışlardır Matematik alanında Harezmî, matematik, coğrafya ve astronomi alanında Birûni, felsefede Farabi, tıp alanında İbn-i Sina ve kelam ilminde de Gazali çok önemli eserler yazmışlardır Böylece Türkler İslâm kültür ve medeniyetinin, doğuda Hindistan’a, batıda Avrupa içlerine kadar yayılmasını sağlamışlardır


İslâm dünyasında eğitim ve öğretim kurumlarının büyük gelişme göstermesi de Selçuklular dönemine rastlar Eğitim ve öğretim faaliyetleri, Selçuklu Sultanı Alparslan zamanında devlet himayesine alınmıştır Karahanlı hükümdarı Buğra Han tarafından Semerkant Medresesi yaptırılmıştır İslâm dünyasında ikinci büyük medrese olan Nizamiye Medresesi de Alparslan zamanında Bağdat’ta, Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından kurulmuştur (1066) Medrese ismini kurucusu olan vezir Nizamülmülk’ten almaktadır


İslâm sanatının; mimari, tezhip (el yazması kitaplara ve hat yazılarına boya ve altın tozu ile yapılan süsleme, yaldızlama), hat (güzel yazı yazma sanatı), çinicilik ve minyatür alanlarında da yetişmiş birçok Türk zanaatkârları, sayısız güzel eserler meydana getirmişlerdir



İslâm Devleti Haritası




(Türklerde Kültür-Medeniyet \ Türkler ve İslâmiyet)


alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.