Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
falcı, masalı, ünlü

Ünlü Falcı Masalı

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ünlü Falcı Masalı




Ünlü Falcı Masalı

Günün birinde Keloğlan gurbete çıkmaya karar vermiş Heybesini hazırlamış, anasıyla

helallaşmış, çıkmış yola

Sırtında torbası, elinde değneğiyle yürümeye başlamış Evden çok uzaklara gitmiş

Bir köye yaklaşırken hava iyiden iyiye kararmış Çalılıkların ardında da bir karaltı

belirmiş

Keloğlan hemen bir ağacın arkasına gizlenip, adamı gözetlemiş Adam koynundan

çıkardığını, oradaki bir çalının dibine gömmüş Sonrada oradan uzaklaşmış

Keloğlan bir süre bekledikten sonra oraya varmış Yerlere dikkatlice bakmış Adamın

kazdığı yeri bulmuş Toprağı kazmağa başlamış Biraz kazdıktan sonra gözlerine inanamamış Çünkü

toprağın altında bir torba dolusu altın varmış

Keloğlan düşünmüş, taşınmış Bu altının çalıntı olduğuna karar vermiş Hem onu sahibine

vermek, hem de bundan yararlanmak için bir plan kurmuş kendi kendine

Torbayı başka bir yere gömmüş Düşmüş yola Değneğini vura vura yürümüş, yürümüş

Sonunda köye varmış

Doğruca köy odasına gitmiş Kapıyı açıp "Selamünaleyküm ağalar" diyerek içeriye girmiş

Köylüler bir yabancının geldiğini görünce onunla ilgilenmişler

Buyur, buyur deyip konuğa yer göstermişler Eline bir bardak çay verip halini hatırını

sormuşlar

Keloğlana ne iş yaptığını sorduklarında, keloğlan onlara:

-Ben fal bakarım ağalar, demiş Fal bakaar yitikleri bulur, geleceği okurum

Bunu duyan köylüler Keloğlana daha saygılı davranmışlar Köylerine onur verdiğini

söyleyerek onu birkaç gün misafir etmeğe karar vermişler

Hemen önüne büyük bir sini içinde yemek vermişler Keloğlan buna çok sevinmiş Çünkü

sabahtan beri hiç bir şey yememiş Karnı açlıktan zil çalıyormuş

Önüne konan yağı, balı, peyniri, sıcak gözlemeyi indirmiş mideye Üstüne de okkalı bir

kahve içmiş Bir köşeye serdikleri yatağa uzanmış Sabaha kadar deliksiz bir uyku çekmiş

Ertesi gün, sabah olunca köyden bir kese altının çalındığını söylemişler Keloğlana

Keloğlan:

-Bir tas içinde su getirin, demiş

Köylüler hemen bir tas bulup içine de su doldurup Keloğlanın önüne koymuşlar Keloğlanın

ne yapacağını görmek içinde etrafına toplanmışlar Keloğlanda anlamsız anlamsız mırıldanarak

ellerini suya batırmış Sonra ıslak ellerini yüzüne sürmüş Bir an düşünür gibi yapmış Sonra da

köylülere altın dolu torbayı gömdüğü yeri tarif etmiş

Köylüler koşup gitmişler Keloğlanın tarif ettiği yere Altın torbasını elleriyle koymuş

gibi kolayca bulmuşlar

Bu olay Keloğlan'ın saygınlığını artırmış Onu yere göğe koymamışlar Namı da çevre

köylere kadar yayılmış

Günün birinde eşeğini kaybeden bir köylü içinde suya bakmış Sonra adamı başından savmak

için:

-Senin eşeğin ne yerde ne de gökte Ortaada bir yerde demiş

Köylü aranıp dururken, eşeğini küçük bir tahta köprüde bulunca sevinç içinde köye dönmüş

Herkese olanları anlatmış

Bu olay da Keloğlanın ününe ün katmış Keloğlanın ünü köyden köye, köyden kasabaya

yayılmış Eşeğini bulan adam bir gün padişahın bulunduğu kente gitmiş Keloğlan'ın yitik eşeği

nasıl bulduğunu anlatınca bu haber padişaha kadar ulaşmış

Padişah da ne zamandır bir falcı ararmış meğer Babasının emanet ettiği kılıncın sırrını

çözdürmek için Kılınçın sırrının çözülmesi için o güne dek denemediği falcı, bilgin, büyücü

kalmamış Kılıncın sırrını bir türlü çözememişler

Padişahın adamları Keloğlanı bulunduğu köyden apar topar aldıkları gibi yaka paça

padişahın huzuruna çıkarmışlar Keloğlan çok korkmuş Padişahın derdini çözümleyemezse,

kellesinin gideceğini biliyormuş Bu nedenle padişaha "Ben falcı falan değilim" demiş ise de

padişah dinlememiş

Padişah kılıcı Keloğlana göstermiş:

Ben çok küçükken babam bu kılıcı bana verirken, büyüyünce sırrını çözmemi vasiyet

etmişti Ama bugüne kadar bu kılıncın sırrını hiç kimse çözemedi, demiş

Şimdi, Keloğlan bu sırrı çözecek, padişah da ona "Ne dilersen dile benden" diyecekti

iyi hoş ama, keloğlan bunca bilginin, falcının, büyücünün çözemediği sırrı nasıl çözecekti

Keloğlan içinde "bir atlarsın çegirme, iki atlarsın çeğirge" diye söylenmiş

Padişah Keloğlana bugüne kadar kılıncın sırrını çözmek için ortaya çıkıp da başaramayan

kırk kişinin kafasının nasıl vurulduğunu anlatmış Bu sözleri duyan Keloğlanın korkusu daha da

artmış Bu beladan nasıl kurtulacağını düşünmeye başlamış

Padişah:

-Sana yarına dek müsaade, demiş Bu sırrrı çözersen senin için yokluk yok artık Ama

sırrı çözemezsen kel kafan da yok Bunu iyi bilesin Keloğlan

Keloğlan bakmış bir kaçamak yol bulamamış Zamandan kazanmak için padişah'a:

-Bana kırk gün izin verin, kırk gün sonrra bu işi bitmiş bilin demiş

Padişah:

-Hay hay, demiş Bu iş için kırk yıldır bekliyorum Ne yapalım kırk gün daha bekleriz,

demiş

Keloğlan'ı bir odaya kapamışlar Kılıcı önüne koymuşlar İstediği cevizi, inciri, çuval

çuval yığmışlar Her öğün en güzel yemeklerden getirmişler

Keloğlan kırk gün kırk gece düşünmüş kılınçın sırrını çözememiş Kırkıncı gün sabah

erkenden uyanmış Düşünmeye başlamış ama nafile Sırrı çözememiş Kellesi gideceği için

öfkelenmiş Kılıcı eline alarak "Lanet olsun senin altının da elmasın da" diye söylenmiş Sonra

o öfkeyle kılıcı sapından tuttuğu gibi duvara vurmuş Ama öyle hızlı vurmuş ki kılınç sapından

kırılmış Keloğlan elinde kalan sapa dikkatlice bakmış şaşırmış kalmış

Çünkü sapın içinde bükülmüş bir kağıt varmış Kağıdı yırtmadan çıkartmış Kağıtta bir

şeyler yazıyormuş Ama Keloğlanın okuma yazması olmadığından okuyamamış Bu sırada verilen kırk

günlük mühlet de sona ermiş Padişahın adamları Keloğlan'ı yaka paça Padişahın huzuruna

getirmişler Keloğlan elindeki kırık kılıncın sapı ile, içinden çıkardığı kağıdı padişaha

uzatmış

Padişah Keloğlanın uzattığı kağıttaki yazılanları okumaya başlamış Okudukcada

şaşkınlığı artmış

Çünkü kağıttaki yazı babasının yazısı imiş Oğluna yazdığı mektupta şöyle diyormuş:

"Yiğit şehzadem, saltanatım sana kalacak Ama çok küçüksün Bugünlerde ölüp gidersem,

ortalıkta kalmandan korkuyorum Bunun için sana bir hazine sakladım Gömüldüğü yeri bu kağıtta

gösteriyorum Sen büyüyüp kılıncın sırrını çözünce bu hazine senin olacaktır Sen de, padişah

olmasan bile, bu hazine ile rahat bir yaşam sağlarsın kendine"

Hemen mektupta belirtilen yere gitmişler Adamlar topraği kazınca gercekten çok büyük

bir hazine bulmuşlar

Padişah bu işe çok sevinmiş Hem hazineyi bulduğu için, hemde babasının vasiyetini

yerine getirdiği için Keloğlan'a:

-Dile benden ne dilersen? Ne istersen veereceğim, demiş

O zaman Keloğlan bulunan hazineden ufak bir pay ve padişahın güzel kızını istemiş

Padişah önce karşı çıkmış bu isteğe Ama sonra verdiği sözü hatırlamış

Keloğlan ile kızını evlendirmiş Hazineden de büyük bir pay vermiş Keloğlan padişahın

kızı ile mutlu bir hayat sürmüşler

Onlar ermiş muradına, biz gidelim diğer masalları okumaya



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.