Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
analiz, istiklal, marşı

İstiklal Marşı (Analiz)

Eski 09-01-2007   #1
bukettt
Varsayılan

İstiklal Marşı (Analiz)



İstiklâl Marşı Niçin Yazıldı?

Trablusgarp, Balkan, Çanakkale, Yemen ve Millî Mücadele Bire dörtle, bire on arasında ve amansız bir döğüşDünyanın en güçlü devletleri üstümüze çullanmışAnadolu insanı masum bir ceylan Mehmetcik ise sanki can pazarında; cepheler ölüme koşu beldesi olmuş Her Mehmet göğsünü serhat, yüreğini kalkan yapmış Ama nereye kadar? Tarihin kanlı seyrine can borcumuzu, kan borcumuzu ödemişiz

İnsanın da bir tahammül gücü var Zor'u başarır, olağanüstüyü yaparsınız belki ama sürekli değil İşte söylemesi dilimize zor gelse de vakıa artık bir yılgınlık başlamıştır Bu yılgınlığın, tıpkı közün üstünden külün üflenip savrulduğu gibi atılması gerekmektedirYeniden bir kendimize geliş şarttır İnsanları heyecanlandıracak, gönülleri coşturacak; gözlerde damla damla yaşlar sıralayacak bir manevi atmosferin oluşturulması zaruridir Körükle basılan havanın demiri erittiği gibi, insanımızı "vatan, millet, bayrak, sancak istiklâl sevdası" gibi kutlu bir amaçta birleştirip, yüce bir potanın içerisinde tek yürek, tek beden olmuşçasına dirilten millî bir inkılâba ihtiyaç vardır

O zaman insanlar cephelerde yeniden ayyuka kalkar; herkes erkek kadın kız-kızan evlerinden düşmanla kavga için tekrar koşarlar

Bunu da ancak şiirin enfüsî, kelimelerin hikmet yüklü sıralanışıyla yapabilirdiniz

İşte İstiklâl Marşı bu amaçla yazdırılmak istenmiş ve yarışma açılmıştır


Yarışma Açılıyor

İşte o günlerde, "Genel Kurmay Başkanlığının" isteği üzerine, Millî Eğitim Bakanlığı 7 Kasım 1920'de gazetelere verdiği bir ilanla "İstiklâl Marşı için müsabaka açıldığını, güfte ve beste için 500'er lira mükafat konulduğunu bildirdi"

Yarışmaya katılan şiirler memleketin dört bir yanından gelmeye başlamış, beşyüzü aşmıştı

H Basri ÇANTAY şöyle devam ediyor:

Bu marşın M Âkif tarafından yazılmasını kendisine söylediğim zaman O:

– Ben ne yarışmaya girerim, ne de ödül alırım,cevabını vermişti

Ricalarımı tekrar ettikçe:

– Bırak yazsınlar Bu yaştan sonra yarışa mı çıkacağım Ayıp değil mi ? diyordu

Bir gün Meclis'te HSuphi Tanrıöver (Maarif Bakanı), beni gördü Dedi ki:

– Şimdiye kadar yarışmaya 500' den fazla şiir geldi(M Akif'in yazdığı dahil toplam 725) Gelen şiirlerin hiç birisini beğenmedim; İstiklâl Marşı'nı yazması için, Üstad'ı ikna edemez misin? diye sordu

– Âkif Bey müsabaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor Eğer buna bir çare ve şekil bulursanız yazdırmaya çalışırım Düşündü:

– Dur, dedi; ben kendisine bir tezkire yazayım Arzusuna tabi olacağımızı bildireyim Fakat bunu kendisine siz veriniz

Bundan sonraki gelişmeler ise şöyle oldu:

Meclis'te Âkif'le yanyana oturuyoruz Çantamdan bir kağıt parçası çıkarıp ciddi ve düşünceli bir tavırla sıranın üstüne kapandım

– Neye düşünüyorsun Basri?

– Mani olma işim var!

– Peki, bir şey mi yazacaksın?

– Evet

– Ben mani olacaksam kalkayım

– Hayır! Hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir şey sıçrar

– Anlamadım

– Şiir yazacağım da

– Ne şiiri?

– Ne şiiri olacak, İstiklâl şiiri Artık onu yazmak bize düştü!

– Gelen şiirler ne olmuş?

– Beğenilmemiş

– (Üzüntüyle) Ya!?

– Üstad bu marşı biz yazacağız

– Yazalım ama şartları berbat!

– Hayır şartları filan yok Siz yazarsanız müsabaka şekli kalkacak

– Olmaz, kaldırılamaz, ilan edildi

– Canım Vekâlet buna bir şekil bulacak Sizin Marşı'nız yine Meclis'te kabul edilecek Güneş varken yıldızı kim arar?

– Peki bir de ikramiye vardı

– Tabi alacaksınız!

– Vallahi almam!

– Yahu latife ediyorum Onu da bir hayır kurumuna veririz Siz bunları düşünmeyin

– Vekalet kabul edecek mi ya?

– Ben H Suphi Beyle görüştüm Mutabık kaldık Hatta sizin namınıza söz bile verdim!

– Söz mü verdiniz, söz mü verdiniz?

– Evet!

– Peki ne yapacağız?

– Yazacağız!

(Buradaki yazacağız sözünden muradın, Âkif'e ithafen "Yazmalısın!" manasında söylendiği gayet açıktır)

Tekrar tekrar "söz verdin mi?" diye sorduktan ve benden aynı kati cevapları aldıktan sonra, elimdeki kağıda sarıldı Kalemini eline aldı Benim daldığım yapma hayale şimdi o gerçekten dalmıştı

Aradan bir iki gün geçti Sabahleyin erken Üstad bizim evde Marşı yazmış, bitirmiş

Mehmet Âkif neden yarışmaya katılmadı ?




Mehmet Akif'in Evi


Mehmet Âkif, o sırada Burdur Mebusu olarak Millet Meclisi'nde bulunmasına rağmen, bu müsabakaya acaba neden katılmamıştı?

Bunun iki sebebi vardı zannederim Gerçi her iki sebep de müsabaka ile ilgilidir Birincisi, şiirin karşılığında verileceği bildirilen mükâfaat idi Âkif böyle millî bir vazife için para alınmasını doğru bulmuyor, hele kendisine hiç yakıştıramıyordu Üstelik ne kadar halisane duygularla katılırsa katılsın, yarışmaya para için katılmış şüphesini daima üzerinde hissedecekti Ona çok ağır gelen böyle bir baskının altında, tavizsiz ve mert gönlünün duygularını gereği gibi kağıda dökebilmesi mümkün değildi

İkincisi ise, Mehmet Âkif, artık umuma ilan edilen ve her önüne gelenin iştirak edeceği, biraz çocukça gibi görünen bir yarışmaya çağrılacak adam değildi Âkif, o zamana kadar, Safahat'ın 7600 mısra tutan ilk beş kitabını yayınlamış ve bu şiirleriyle büyük bir millî şair olduğunu ispatlamış durumda bulunuyordu Kendisinin bu yüksek mevkii, edebiyat üstadı Recaizade Mahmut Ekrem tarafından, daha Balkan Harbi sırasında açıklanmış ve Üstad Ekrem, Âkif'e Memleketin bir Millî destana ihtiyacı vardır Onu ancak siz yazabilirsiniz Âkif Bey diyerek, kendisini tanıyanlar için çok mühim bir istekte bulunmuştu Şimdi bu seviyede olan bir büyük şairin, adeta çoluk çocuk denilebilecek yüzlerce heveskarla birlikte yarışa çağrılması, elbette uygun birşey değildi

Maarif Vekâleti müsabaka için bir heyet seçmişti Doktor Şair Hüseyin Suat, Bursa Mebusu Şair Muhittin Baha, onlar bu heyette bulunacaklardı Ancak onlar da birer istiklâl marşı yazıp vermişlerdi Sonradan Âkif'in marş yazacağını duyunca ikisi de şiirlerini geri aldılar ve heyete girdiler

Âkif'in İstiklâl Marşı şiiri ilk defa 17 Şubat 1337(1921) tarihinde, Ankarada Sebilü'r-Reşad dergisi'nde yayınlandı Bu ilk yayınında beşinci kıtasındaki "uğratma" kelimesi "bastırma" şeklinde iken, sonradan M Âkif Bey tarafından "uğratma" şeklinde değiştirilmiştir

Bunun dışında İstiklâl Marşı'mızın ilk metni ile sonrakiler arasında hiç bir fark yoktur

Nihayet Marş Büyük Millet Meclisi'nde M Âkif de sırasında

H Suphi Bey, kürsüde İstiklâl Marşı'nı okudu

Meclis alkış tufanları arasında çalkalanıyordu O gün, görüşmelerle geçti Marşın esas kabulü 12 Mart 1337 tarihinin ikinci celsesinde oldu

Ne kadar ibretli bir durum ki İstiklâl Marşı şairi tevazuundan kendi Marşı'nı kürsüden okumuyor Bu görevi H Suphi Bey yerine getiriyor

Yine ne kadar ibretli bir durumdur ki, M Âkif'in şiiri, Millî Marş olarak kabul edilirken şairi, sıkılarak salondan dışarı fırlamış, cümle kapısından çıkmış, hatta caddeyi boylamıştı Konulan ödülü de almamış, çek'ini yoksul kadınlara ve çocuklara örgü işleri öğretmek üzere açılan "Daru'l-Mesai" adındaki iş yurduna bağışlamıştı

Sözün burasında şu hakikati belirtelim; O günlerde bir memur maaşı 75 liradır ve 10 lira zenginlik ölçüsü sayılmaktadır

Bir başka ibretli hâle bakın ki, Âkif ödül olarak verilen 500 lira gibi o gün için büyük bir değer taşıyan parayı almadığı günlerde, paltosu olmadığı için sokağa ya ödünç bir palto ile veyahutta ceketle çıkmak durumunda kalıyordu




Âkif, İstiklâl Marşı konusunda çok hassastı Birkaç gazeteci, ölümünden kısa bir süre önce ziyaretine gittiler Söz İstiklâl Marşı'ndan açıldı

İstiklâl Marşı denince Üstadın gözleri büyümüş ve parlamıştı Hastabakıcının yardımıyla doğruldu, anlatmaya başladı:

İstiklâl Marşı O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi! O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir Binbir facia karşısında bunalan ruhların, ızdıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır O şiir bir daha yazılamaz Onu kimse yazamaz Onu ben de yazamam Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lâzım O şiir artık benim değildir O, milletin malıdır Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur

İstiklâl Marşı'mız, bizim âdeta tarihimizdir Geleceğimizin bir aynası ve bütün milletimizin iman ve ahlakta son gayesi olan temel esasların bir özüdür

Büyük Âkif, milletinin ruhunu okumuş ve onu sanki taşa kazırcasına yazarak, bir anıt gibi gözler önüne dikmiştir


Edebi açıdan İstiklal Marşı

İstiklâl Marşı 41 mısradır Aruz vezninin Fe'ilâtün/ fe'ilâtün/ fe'ilâtün/ fe'ilün, kalıbıyla yazılmıştır


1- BİRİNCİ KIT'A

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak


1 Kıt'anın Manası:

Ey Milletim ye'se düşme; Allah'tan ümidini kesme; Endişelenme Batı ufkunun gurup haline bakarak hüzünlenme Akşam ufkunun şafak kızıllığı sönebilir; bir alev, bir ateş gibi parlayan alsancağım milletimin son ferdi kalana kadar emin ve korkusuzca dalgalanacaktır; asla sönmeyecektir

Âkif, 3 ve 4 mısralarda, Türk Milletinin istiklâline sarsılmaz imanını korkunç gök gürültüleri gibi haykırıyor Bayrağın semalarda dalgalanışını Türk milletinin varlığı, kaderi ve talihiyle aynı görüyor Bir imanı, bir hükmü haykırıyor: Milletimiz var oldukça, Bayrağımız göklerde nazlı nazlı dalgalanmaya devam edecektir

2- İKİNCİ KIT'A


Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gülNe bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl


2 Kıt'anın Manası

MÂkif, İstiklâl Marşı'nın tamamında inanmış adam, vefalı insan görüntüsünden asla taviz vermemiştir Bu inanmışlık ve samimiyet içerisinde bir canlıya seslenir gibi Bayrağa seslenir

Ey benim güzel Bayrağım, ey benim hilal kaşlım! Öyle dargın gibi kaşlarını çatma Senin kaşlarını çatman, bu Milleti derinden yaralar, üzer Hem niçin bize kızmış gibi bakıyorsun?

Senin Millete güleryüz göstermen hayat verir, canlılık, dirilik verir Bu Millet buna layıktır

Benim kahraman milletim hürriyet uğruna oluk oluk kan döktü Gerekirse bundan sonra da döker Hem benim Milletim Bayrağına renk olarak sadece al kanının rengini uygun görmüştür Milletimin uğruna baş koyduğu, can verdiği, İstiklâl simgesi olan Bayrak Milletime gülmezse, Millet de kanını helal etmeyecektir Bu fedakarlığa karşılık senden sadece güleryüz bekliyoruz

İstiklâl ve bağımsızlık, Allah'tan başka mabut tanımayan Milletimin Hakkıdır Bundan asla şüphe edilemez


***

Şubat 1921 Taceddin Dergahı'nda merdivenden çıkınca hemen sol taraftaki küçük odada, rafta idare (küçük gaz lambası) yanmakta; yer yatağında yatmakta olan Mehmet Âkif uyanmış, kağıt arıyor Yok Eline geçirdiği kurşun kalemle yer yatağının sağındaki duvara dönmüş; pınar gibi ilham fışkıran imanlı bağrından çıkan, Türk'ün tarihini ve ebedi geleceğini bir mısrada anlatan kıt'ayı yazıyor Sabah namazı ezanına kalkan oda komşusu Hafız Bekir Efendi (Konya meb'usu) M Âkif'i elindeki çakısı ile duvardaki (kağıda aldığı) kıt'ayı kazırken görüyor


3- ÜÇÜNCÜ KIT'A

Şairin, Bayrağımıza yönelip, kurban olayım diye başlayan ikinci dörtlüğünden sonra, 3 kıt'ada bir meydan okuma görülüyor

Bu kıt'ada benzeyen de benzetilen de yapmacık değil, sade, samimi tabii ve doğaldır

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım


3 Kıt'anın Manası:

Bu Millet tarihin her döneminde hür yaşamış, bundan sonra da hür yaşayacaktır Bu Milleti esarete teşebbüs, çılgınlığın ta kendisidir Böyle bir şeye tevessül edenin ahvaline şaşarım! Çünkü o bu hareketinden dolayı başına gelecekleri düşünemeyecek kadar çıldırmış biri yahut birileri olmalıdır

Kükremiş azgın suların hiç bir sed tanımadan önündeki engelleri çiğneyip aştığı gibi, ben de değil mahkum olmak; gerekirse dağları yırtar enginlere sığmam taşarım

Bir başka açıdan

Ben ezelden beridir hür yaşadım diyerek bir mısranın yarısına, san'at kudreti ile ikibin beşyüz senelik Türk tarihini sığdırıyor "Hür yaşarım" diyerek Türk'ün hür yaşamak karakterini, azmini ve sonsuza kadar ebediyyen hür yaşayacağını; geleceğini haykırıyor Böyle bir milleti esir etmeyi hayal edenlere şaşılır

3 Mısrada Türk'ün kuvveti, kudreti ve haşmeti vardır Hürriyetine mani olan, sed çeken her şeyi ezecek bir sel gibidir Zaten Orta Asya'dan Altay Dağları'ndan Tuna Boyları'na akan bir sel gibidir

4 Mısrada, tarihte dağ yırtmış olmanın kudretini, gururunu yani: Ergenekon Türklerini, Ergenekon Destanını hatırlatır Ezcümle, tarihin ilk devirlerinden beri hür yaşayan Türk, ebediyen de hür yaşayacaktır Buna mani olmak isteyenleri dağları yırtan kuvveti ile sel gibi ezer, aşar

***

4- DÖRDÜNCÜ KIT'A

Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! nasıl böyle bir imanı boğar;
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar
?


4 Kıt'anın Manası:

Batı çelik zırhlı bir duvar misâli bütün âfâkı doldurmuş üstümüze geliyor

Püfff! Bunda telaş edecek ne var ki? Çünkü bu vahşi saldırılara karşı benim öylesine güçlü ve emin bir sığınağım var ki bunu, Batı âleminin hafsalası dahi almaz Bu sığınak, bu serhad iman dolu göğsümdür

Medeniyyet denilen sahte, yalancı, vahşi, saldırgan ama gerçekte güçsüz canavar, ulusun dursun Sonu yaklaşmış olan bu canavar, Milletimin göğsündeki imanı boğmaya yetmeyeceği gibi, onun gebermesi Milletimin eliyle olacaktır

Bir San'at İnceliği

Çoğu insanımız eski yazıyı bilmez Eski yazıda (Osmanlıca yazıda) iki türlü "n" harfi vardır Biri "nun" harfi ile yazılır, diğeri "kef (nazal n)" ile yazılır Şair gerektiğinde "nun" kullanmış, gerektiğinde "kef (nazal n)" kullanmış Bu kıt'anın üçüncü mısrasında geçen "ulusun" kelimesinin sonuna "nun" koymuş; emir verildiği zaman "nun" kullanılır

Sen görevlisin, sen hastasın gibi kelimelerde "kef" yani nazal n kullanılır Burada ise (ulusun kelimesinde) "nun" kullanmıştır Yani burada tevriye san'atı yoktur Buradaki kelimenin sonuna "nun" koymak suretiyle: bırak o "ulumak fiilini işlesin" denmek istenmiştir

Bir Başka Açıdan

Ulusun: Kelimenin kökü: hayvanlar için kullanılan -ulumak-fiilidir İstilacı, sömürgeci, saldırgan, sahte "medeniyet" yaptığı vahşiliklerden canavara: Silahları ile çıkardığı seslerde hayvan ulumasına benzetilmiş Zaten ulumak, boğmak ve canavar kelimeleri arasında uygunluk var

Okunuşu: "Ulusun" sözünü okurken, ayaklarımızın altında, ölmek üzere uluyan bir köpeğe hitab ediyormuş gibi küçük gören, aşağılayıcı, hakaretli bir sesle okunmalıdır

"Medeniyet": Rahmetli M Âkif, şiirlerinde manasını, esas anlamından düşük gördüğü kelimeyi "tırnak" işareti içinde kullanmıştır Burada, yukarıda arzettiğim sahte medeniyeti kasdettiği için böyle yazılmıştır M Âkif asla medeniyyete düşman değildi Bilakis, geriliğin düşmanı idi

İlim ve çalışma tavsiye ediyordu Körü körüne Avrupa hayranı olmayın, batının sadece ilmini tez elden alın diyordu

****



5- BEŞİNCİ KIT'A

Ve bir sesleniş:

Arkadaş! yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın


5 Kıt'anın Manası:

Arkadaş!

Şehidler beldesi Yurduma, hain düşmanın girmesine fırsat verme Sen düşmanı kovmak için gerekirse şehid olmayı göze alır, canını siper edersen, Allah vaadettiği zaferini sana verecek, Seni düşmanlarına galip getirecektir

Hem bu zafer günleri öylesine yakın ki Kimbilir? Belki yarın, belki de ondan daha yakın bir zamanda o zaferi göreceksin

****



6- ALTINCI KIT'A

Şair, bu kıt'ada vatan denen toprağın kutsallığını hatırlatır ve şöyle seslenir:

Bastığın yerleri, "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı


6 Kıt'anın manası:

Bastığın yerleri toprak sanarak yürüyüp gitme Bu toprağın altında bin yıldır bu beldeleri vatan yapmak ve vatanını savunmak için çarpışmış bu uğurda şehid olmuş sayısız insan yatıyor

Onların kimi senin baban, deden Soy kütüğünden geriye doğru gidersen hiç şüphen olmasın, bu topraklar altında hem de çok yakınlarının şehid olarak yattığını göreceksin

Bu toprakları ataların gibi koruyamazsan yazık olur Hem onları da üzmüş olursun

Bütün dünyaları alsan dahi bu Cennet vatanı, veremezsin; vermemelisin

Bir Başka Açıdan

Şehid: Dini, vatanı, milleti ve namusu için savaşarak veya vazife başında canını veren (ölen) müslüman Askerlikte en yüksek mertebe şehidliktir

Dünyada Türk Milleti kadar vatanı için şehid veren başka bir Millet yoktur Vatanımızın her karış toprağı şehidlik olduğu gibi, Vatanımızın dışında da 42 yerde Türk Şehidliği vardır

MÂkif, -Çanakkale Şehidlerine- şiirinde Şehid'e manevi türbe kurmuştur Tarihe sığdıramamış, bu taşındır diyerek kâbeyi başına dikmiş, mor bulutları türbesine tavan diye çatmış, Yedi Kandilli Süreyya'yı uzatmış; tüllenen mağribi akşamları yarasına sarmış ve:

– Yine birşey yapabildim diyemem hatırana

Ey şehid oğlu şehid! İsteme benden makber

Sana ağucunu açmış duruyor Peygamber, diyerek Şehid'in büyüklüğünü anlatmıştır

****


7- YEDİNCİ KIT'A

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ


7 Kıt'anın Manası:

Bu Cennet Vatanın uğrunda nice canlar şehid oldu Toprağın altı öylesine şehid doludur ki, eğer mümkün olsa da toprağı sıksan her taraftan şehidler fışkıracak

Yarabbi! Canımı, sevdiklerimi, bütün varımı al; Fakat benim vatanımı elimden alma Beni vatanımdan ayrı koyma

Bir Güzel Tesbit:

Hiç birşeyim olmasa da vatanımın toprağında yatmak bana yeter (Bu mısralar Oğuz Han'ı hatırlatır Oğuz Han, düşmanlarının isteğine göre atını, silahını, en yakınlarını verir Ama iş çorak bir toprak, vatan parçasına gelince vermez Türklerle, Çinliler harp eder ve Türkler Çin ülkesini baştan başa zaptederler)

****


8- SEKİZİNCİ KIT'A

Bir hatırlatma! Bu kıt'a okunurken bağrılmaz Öyle ya; bize şah damarımızdan daha yakın Allah'a dua edilirken nasıl bağrılır? Burada bir yalvarma, bir istek var Bu da yumuşak, titrek, hafif bir sesle, yalvarırcasına, gözyaşları içerisinde, O yüce Yaratıcı ile fısıldaşıyormuş gibi:

Rûhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâ-mahrem eli;
Bu ezanlar ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli


8 Kıt'anın Manası:

Yarabbi! Bizler vatanımız için ölüyoruz; Senden son dileğimiz vatanıma düşman girmesin Mabedime pis elini değip, pis ayağıyla basmasın Şehadetleri dinimin temeli olan bu ezanlar, benim vatanımın üstünde senin adını yükseltsin

(Dinin temeli olan kelime-i şehadet ezan içerisinde geçmektedir)

Bir Başka Açıdan…

Bitişikteki Taceddin Camii'nde ve diğer camilerde hazin hazin sabah ezanı okunmaktadır Bu ezanlar susacak mıdır?

MÂkif, Yüce Allah'a ellerini açarak milletinin ağzından, bütün vücudu titreyerek niyazda bulunuyor

Bütün Milletin, Mehmetçiğin tek arzusu kendileri şehid de olsalar; yeter ki vatana düşman girmesin, ma'bedlerimizin göğsüne onların kirli elleri ve ayakları değmesin Türk Müslümandır Dünyaya gelen Türk'ün ilk kulağına giren ses, Ezan sesidir Ezandan sonra kulağına adı söylenir Türklüğün ve Müslümanlığın damgasını taşıyan güzel Camilerimizdeki zarif minarelerden günde beş defa yükselen ezan sesleri Cenab-ı Allah'a ulaşır

****



9- DOKUZUNCU KIT'A

O An

Dualar sanki kabul olmuştur Memleket kurtulmuştur İstiklâl ve hürriyet yeniden gelmiştir ve sanki o an yaşanır, onun hazzı içerisinde de dokuzuncu dörtlük seslendirilir; sanki kabul olmuş gibi; memleket ve millet kurtulmuş gibi

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım


9 Kıt'anın Manası:

Yarabbi! Vatanım ve senin dinin uğrunda canlarını veren biz şehidlerin son dileklerini kabul buyur

Bu dileğim vatanımın hür, Milletimin mü'min kalmasıdır Bu dileğimi kabul edersen, işte o zaman eğer başıma dikilmiş bir mezar taşım varsa o bile sevinçten secdeye kapanır Sevinç gözyaşlarım, savaşırken, döğüşürken aldığım yaralardan boşanır Ve yine o zaman benim ruhum yerden yükselerek şehidler makamına gönül huzuruyla gidebilecektir


10- ONUNCU KIT'A

Şair bir önceki kıt'ada "arşa değer belki" derken "belki" kelimesini, "eğer layıksan" anlamında kullanmaktadır Başım arşa değmeye layıksa ben oraya yükselirim

Son beşlik huzur içinde, mutluluk içinde, saadet içinde ve fakat akla gelen bir kötü ihtimal de hesaba katılarak tamamlanıyor Artık istiklâl hak edilmiştir Onun için şair şöyle seslenir

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl


10 Kıt'anın Manası:

Ey benim, şanlı Bayrağım! Artık sen de sabah şafakları gibi dalgalan Artık senin uğrunda dökülen kanlarımızın hepsi de sana helal olsun

Ebediyyen sana ve milletime esaret yoktur Bugüne kadar nasıl hür yaşadınsa, bundan sonra da hür yaşayacaksın Hür yaşamak senin hakkındır

Artık Allah'a tapan milletim için de İstiklâl hak edilmiş ve kazanılmıştır

Bir Başka Açıdan

Şubat 1921'de, İstiklâl Marşı'mızın yazıldığı günlerde, Yurdumuz düşman işgali altında inlemektedir Kuvvetlerimizin üç misli silaha ve imkânlara sahip olan Yunan kuvvetleri Ankara'ya doğru yürümekte; Polatlı'dan düşmanın top sesleri duyulmaktadır Meclis'in Kayseri'ye nakli düşünülmektedir(10 Ocak 1921) I İnönü Harbi başlayalı beş hafta olmuştur Büyük taarruza ve Yunan'ın denize dökülmesine 18 ay ve 18 gün vardır Ama bu kadar zaman önce ve bu kadar zor ve ümitsiz bir durumda; M Âkif, son kıt'ada Millî Mücadele'nin kazanılacağını, kesin zaferin -Ebedî İstiklâl'in müjdesini verir Artık ikinci kıtadaki gibi hilal çehresini, kaşını çatmıyor, naz etmiyor Zafer kazanılmış- şanlı hilal- olmuştur 1 Kıt'adaki karanlığı haber veren şafağın yerine aydınlık güzel günleri haber veren gittikçe aydınlanan, huzurlu Sabah Şafağında, hür ufuklarda şanlı hilal ebediyyen dalgalanmaktadır Artık milletimizin sevgilisi Bayrağı, güldüğüne göre (7 mısrada helal olmaz dediğimiz kanımızı) onun için döktüğümüz kanları da helal ediyoruz Bayrağımız ve milletimiz, ezelden beri olduğu gibi, ebediyete kadar birbirinden ayrılmayacak ve yok olmayacaktır

Tarih boyunca olduğu gibi bu defa da kahraman milletimiz yüce Allah'a olan iman ve ümidiyle mücadele etmiştir O'nun adıyla canını vermiştir Ezanları susturmamıştır O halde Yüce Allah'tan Kur'an'ı Kerim'de vaadettiği zaferleri ve İstiklâl'i hak etmiştir Bayrağımızın ebediyen hür dalgalanmak hakkıdır Yüce Allah'a iman eden milletimizin de İstiklâl ebediyyen hakkıdır

__________________

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-02-2007   #2
TEMUR38
Varsayılan


süper vede yerinde bir paylaşım olmuş
__________________
İLLEDE BÜŞŞŞRAAAA :))
:43:43BLACKROSE <3
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-02-2007   #3
bukettt
Varsayılan


teşekkürler youmun için:)))
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 10-19-2007   #4
önder uçar
Varsayılan


iyiki mehmet akif ersoy katılmışda istiklala marşı birinci seçilmiştam türkiyeye ve türklere yakışır bir marş doğrusu
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.