Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
morarmış, tekâmülün, şafağındayız

Tekâmülün Morarmış Şafağındayız

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tekâmülün Morarmış Şafağındayız




Minibüs hızıyla tekâmül etmenin yegâne formulü, elektrik ampullerinin duylara uymayacak biçimde imal edildiği bir ülkede, geleneksel temizlik böbürlenmesi ile sarılıkla boğuşarak yaşamaktır Üstelik, böyle bir ülkede doğmuş olmanın gururunu, sizinle birlikte yaşayan milyonlarca üstün zekâlı ve süper kültürlü ileri varlıklar arasında her an duymanızı sağlayan sürprizler, tekâmülünüze renk katacaktır

Eğer renkli tekâmülünüzün panoramik sinemaskop olmasını istiyorsanız, adım başı başıboş köpeklerin kol gezdiği sokaklarda dolaşmalısınız Böylece, kısa bir yürüyüş sonunda ısırılarak kudurmanız, önünüze yeni tekâmül imkânları getirecektir Bu fırsattan nasibinizi alamasanız bile; aylar geçtikten sonra radyasyonun âlâsını yuttuğunuzun farkına vardığınızda, "bize bir şey olmaz, gâvur palavrası bu!" diyerek açıklama yapanlar, aslında tekâmül sıçraması için size gerekli yardımda bulunmuşlardır zaten

Suların akmadığı milyonluk nüfusu olan şehirlere sahip, eşine ender rastlanır bir ülkede, köstebeklere özenip sokakları bomba düşmüş bir hale getirmenin tek gayesi tekâmül yolunda hızla ilerlemektir Böylece, akşam saatlerinde üstünüze gelen otomobillerden kaçayım derken, yeni açılmış bir çukura düşerek bacağınızı kırarsınız Halbuki, başka bir ülkede yaşasaydınız böylesine yararlı bir imkânı adım başında bulmanız çok zor olurdu

Aslında kokuşmuş olduğu ileri sürülen gelişmiş Batı toplumunda, 60'lı yıllardan bu yana yaygınlaşan cinsel serbestiyet denemesi bir anda yön değiştirdi Afrika'dan yayılan AIDS hastalığı sosyal bir tehlikeye dönüşünce, inanılmaz bir organizasyon ağı kurularak, araştırma laboratuvarından hükümetlere kadar her alanda bilinçli bir çalışma başladı Halk, yapılan duyuru ve uyarılar karşısında "bize bir şey olmaz" gevezeliğine kapılmadan, birdenbire cinsel ilişkiyi sınırlı tutmaya başladı Ruhen geri olduğunda ısrar edilen bir toplumun, karşılaştığı bir tehlike ile ansızın şuurlu davranışta bulunması dikkate değer

Oysa, gizli fuhuş ve eşcinselliğin sokaklara döküldüğü Yakındoğu ülkelerinin birinde, yetkili kişiler "bizde AIDS olamaz, çünkü dini bütün insanlarız" diyerek, konuyu rahatlıkla geçiştirebiliyorlar Biz de bu davranışa bakarak, ne kadar mütekâmil olduğumuzu ilân edebiliriz

Ortaçağ Avrupasında veba, sarılık, tifo gibi hastalıklar insanları kasıp kavuruyor, sokaklarda başıboş köpekler saldırıyor, susuzluk ve pislikten insanlar kırılıyordu Bu da yetmezmiş gibi, yobazlık ve gericilik yüzünden katliamlara dönüşen kutuplaşmalar oluyordu

Ama o devirde teknoloji yoktu, bilim ilerlememişti Toplumlar bir gelişme dönemindeydiler Kültürel iletişim yeterli olmadığından, kendi kendilerine bu sınavı başarmak zorundaydılar Nitekim, gayretleri karşılıksız kalmadı ve lâyık oldukları düzeye geldiler

Fakat, günümüzde eğer bir toplum ortaçağın özelliğini taşıyorsa, o toplumun da ileride aynı liyâkate erişeceğini söylemek mümkün değildir Çünkü, bilimsel ve teknolojik gelişmenin ortasında hâlâ debelenen bir toplum, bütün bu imkânlarla donatılmış iken, yine de çıkış noktasını idrak edemeyecek durumda ise, lâyık olduğu şey herhalde aynı nitelikte olamaz

Bir toplumun sahip olduğu bilimsel ve teknolojik imkân, o toplumun tekâmül seviyesi için bir gösterge değildir Ancak, bu imkânlardan ne ölçüde faydalanabiliyor ise, ona göre bir değer biçmek mümkün olabilir Meselâ, arıların yaşamı ile ilgili araştırma yaparak sonuçları modern matbaalarda bastırıp yayınlamak bir ölçü olabilir Diğer yandan, arıların bal peteğini doldururken Arapça bir kelimeyi yazdığını iddia ederek, bunun resimlerini modern matbaalarda çoğaltıp yayınlamak da ayrı bir ölçü olacaktır

Arıların yaşamını araştırarak insanlığa faydalı bir şey bulmaya çalışanların toplumunda, bu tür petek resimlerinin üstüne garip iddialar yazarak ilgi çekemezsiniz Ama, öyle toplumlar vardır ki, orada da arıların iletişim mekanizması kimseyi ilgilendirmez de Arapça kelime yazdıkları iddiası mucize gibi karşılanabilir

İlginç olan diğer husus, bu gibi garipliklerle uğraşan toplumlarda aynı zamanda sular bir türlü düzenli akmaz, ortaçağda görülmüş salgın hastalıklar olur, ikide bir gericilik hortlar

Arıların yaşamını inceleyen toplumlarda din alanında araştırma veya inanç kavramı yok mudur hiç? Elbette var Üstelik, sözgelimi Ahuramazda'ya taptığınızı ilân etseniz bile kimse üstünüze yürüyüp ağzından köpükler saçarak sizi gebertmenin farz olduğunu söylemez Ama, aynı serbestîyi suları akmayan bir şehirde bulamazsınız Bırakın bu kadar ileri gitmeyi, aynı dine bağlı olduğunuz halde bile, eşinizin başı açık gezmesi yüzünden taşlanması gerektiğini düşünenler, her an saldırmaya hazır beklemektedir

Hani bir hikâye vardır: Adamın biri en bilge kişiyi arayıp bulmak için yollara düşmüş Gidip konuşmadığı üstad kalmamış ve sonunda çaresizlik içinde vazgeçmeye karar vermiş Tam bu sırada, dağ başında bir çobana rastlamış Kendi halinde ve üstadlık iddiasından uzak olan bu garip çoban, basit cümlelerle inanılmaz bir etki yapmış adamın üzerinde Sonunda adam anlamış ki; bilgelik kitapları devirerek üstad payesine erişmekle olmuyor Dağ başında bile gerçekleri kavramak mümkün Hikâyenin özeti bu işte

Ben bu hikâyeyi duyduğumdan beri bir türlü gerçeklerle bağdaştıramadım Dağ başında, tezekler içinde, koyunlara kaval çalarak tekâmülün doruğuna erişileceğini kabul edemem Tekâmül edebilmek için, insan kendi kendisine yeterli değildir Muhakkak seviyesine uygun bir çevre içinde bulunması gerekecektir Çevre şartları ne denli üstün tesirlere uygun bir aura hazırlıyor ise, tekâmül imkânı da o nisbette artar Bence bu hikâye, tezek içinde doğup miskinliklerine bahane bulmaya çalışanların bir avuntusundan başka bir şey değildir Aksi takdirde, medeniyet denilen kültür birikimi oluşmazdı hiç

Şimdi öyle bir ortamdayız ki, ileride şafak söküyormuş intibaını veren bir pembelik var Eğer tarihe bakacak olursak, ortaçağın ardından gelen aydınlanma döneminde de bu tür bir pembelik vardı ufukta Nitekim, o devirdekilerin üzerine güneş doğdu sonradan Fakat, tarih hep aynı tekrardan ibaret değil Hele, dört yüzyıl önce kalkmış bir otobüsü çoktan kaçırmış bir toplumda bekleşenler arasında isek ve ufuktaki pembelik gittikçe morarıyor ise, belki de bizim için kocaman bir tezek yığını yapıyorlardır, şafak söküyor derken içine düşeceğimiz

Her insan, içinde yaşadığı toplumun karşılaştığı olaylardan belirli bir ölçüde mutlaka sorumludur Ahmet efendinin başına geçen gün taş düşmüş ise, bunun sizinle bir ilişkisi yoktur elbet Ama, hepimizin tepesine radyasyon yağarsa, buna "n'apalım, takdîr-i ilâhî" deyip geçemeyiz Kader dediğimiz şeyi, o İlâh şöyle tanımlamıştır: "Başınıza gelen herhangi bir musibet, ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür (42 Şura: 30)" Birisi çıkıp da, "Atom reaktörünü biz mi patlattık, sarılığı, tifoyu biz mi yaydık yani?" derse, onun cevabı da şöyle verilmiş: "Başa gelen hiçbir musibet, Allah'ın izni olmaksızın olamaz (64 Tegabun: 11)"

Bir toplum yıllardan beri çalkantılı dönemlerden geçiyor, musibetin biri biterken diğeri çıkıyor ise, oturup düşünmenin zamanı çoktan gelmiş demektir Susuzluktan kıvranırken, "yağmur duasına çıkın!" diyenlerin sesinin gürleştiği bir yerde şunu hatırlamakta fayda vardır: "Kalplerinde hastalık olanların pisliklerine pislik katmıştır Onlar, yılda bir iki defa belâya uğratılıp imtihana çekildiklerini görmüyorlar mı! Böyle iken, yine de tevbe etmiyorlar, ibret almıyorlar (9 Tevbe: 125-126)"

Maksadım din dersi vermek değil Ama, dindarlıktan dem vuranların evlerde hû çekerek, sokaklarda başörtüsüz kadınları kovalayarak çoğaldıkları bir dönemde, inandıkları dinin asıl kaynağından örnekler vermek en uygunudur Kadınlara ferâce, erkeklere takke giydirerek bir toplumu musibetlerden kurtarmak mümkün olsaydı, o Kitab'ın içinde ikide bir "kalbinizi temiz tutun, iyi işler yapın" diye uzun uzadıya ikâzlar yapılmazdı

Tekâmül, uzun ve çetin bir yoldur Bu dünyaya gide gele, sonunda bir gün iyi işler yapmasını öğrenecektir insan Ama, o güne örtüye bürünerek değil, kalplerimizdeki örtüyü sıyırıp atınca kavuşacağız Şafak yerinde güneşin doğmasını umuyorsak, aklımızı başımıza toplayıp nereye doğru gittiğimizi görmemiz lâzım Yoksa, umduğumuz yerine bulduğumuzu kabullenmek zorunda kalırız

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.