|
|
Konu Araçları |
dede, ekitaplar, hikayeleri|kitap, korkut, özetleri |
Dede Korkut Hikayeleri|Kitap Özetleri E-Kitaplar |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dede Korkut Hikayeleri|Kitap Özetleri E-KitaplarDEDE KOTKUT HİKAYELERİ Türk edebiyat tarihinin büyük alimi prof Fuat köprülünün derslerinde söylediği bir sözü vardırBütün Türk edebiyatını terazinin bir tarafına koysanız ,dede korkutu diğer tarafına koysanız ,yine dede korkut ağır basar Dede korkut kitabının değerini ifade etmek için bundan daha güzel bir söz bulmak mümkün değildir Dede korkut kitabı Türk edebiyatının en büyük abidelerinin Türk dilinin en güzel eserlerinin başında gelir Dede korkut hikayelerinin her biri karşımıza bağımsız ve tamam bir hikaye olarak çıkmakta,fakat hepsi birden büyük bir bütün teşkil etmektedir Bu bütünün konusu maceraları yaşayışı ve hayat görüşleri ile geniş oğuz topluluğudur Ayrı ayrı olarak hikayelerin konusu ise bu topluluk içindeki beylerin teker teker başlarından geçen çeşitli maceralardır Hikayeleri bir bütün teşkil edecek şekilde birbirine bağlayan asıl nesne hikayelere dağıtılmak suretiyle bütün esere yerleştirilmiş olan içtimai tablodur Kitabın,hikayelerin bütünü ile çizmiş olduğu bu tablo aynı devirde aynı bölgede bir hanın etrafında belirli bir hanlık düzeni içinde toplanmış bulunan oğuz derebeylerini canlandırmaktadır Hikayeler aynı devirde aynı bölgede yaşayan ve birbirine çeşitli şeklerde bağlı bulunan Oğuz beyleri etrafında toplanmıştırHer hikaye esas olarak bir beyin macerası olmakla beraber az veya çok diğer beylerinde katıldığı veya hiç değilse bir vesile ile isimlerinin karıştığı bir olaylar silsilesidir Sonra ön planda ön planda beyler bulunmakla beraber,beylerin çevresi ve yaşayışı canlandırılırken adetleri gelenekleri ve çeşitli yönleri ile bütün bir oğuz kavminin hayatı bu hikayelere aksettirilmiştirbu aksettirme işi ise bütün hikayelere yayılmış olmakla bulunmakta,bu suretle vakaları bakımından birbirinden ayrılan hikayeler tek bir topluluk hayatının bütün bir oğuz kavminin yaşayış ve dünya görüşlerinin etrafında toplanmaktadır İçindekiler bakımından böyle bütünlük gösteren dede korkut kitabında,hikayelerin kompozisyonuna özen gösterilmemiştir Hikayelerin elimizde elimizdeki şeklini tespit eden meçhul sanatkar aksine her hikayeyi düzenlerken yalnız onu düşünmüş ve her hikayeye en büyük etki ve kuvveti verebilmek için elindeki malzemeyi istediği şekilde kullanmaktan çekinmemiştir Onun içindir ki toptan bakınca bir çok anlatış tip ve vaka tekrarları ve benzerlikleri göze çarpar Fakat her hikayede çok iyi şekilde tertip edildiği ve bağımsız bir bünyeyi büründüğü için bu tekrar insanı sıkmamakta ve aksine eserin çok sıcak bir atmosferi içinde insanı tanıdık bir hava gibi karşılamaktadır Her hikaye hep aynı tip vaka ve kahramanlarla doludur Bunların içinde aynı kafir beylerinin her hikayenin sonunda Oğuz beyleri tarafından tekrar tekrar öldürülmesi gibi garipliklerde vardır Dede korkut hikayeleri genel olarak bir takım mücadelenin ikisi oğuzların kendi aralarında geçerBunlardan birinde mücadele bir beyin oğlu ile kendi adamları arasın dada geçer Ötekinde iç oğuzla dış oğuz karşılaşır Bunların dışında kalan sekiz hikayede mücadele oğuz beyleri ile kuzeydeki ve batıdaki kafirler arsındadır Düşmanların en büyüğü şökli meliktir Diğer düşmanlar kara aslan,melik,kara tüken vs gibi tekürlerdir Hikayeler çok defa Bayındır han’ın veya Kazan bey’in ziyafetinde başlar Mücadeleler tehlikeli durumlar gösterdikten sonra hep oğuz beyleri üstün gelmesiyle sona erer Vakaların geçtiği alan kuzey-doğu Anadolu ve Azeri alanıdır Burada sınırları açık bir şekilde belli olmayan oğuz ülkesi vardır Oğuzlar iç oğuz ve dış oğuz diye ikiye ayrılırlar Dede korkut akıl hocalarıdır Oğuz kavminin bütün müşkülünü o çözer Dede korkut aynı zamanda ozandır ve hikayelerde anlatılan her mücadelenin sonunda yapılan şenliklerde kopuz çalıp destanlar söyler Bütün hikayeler mücadelelerin sonunda onun tarafından düzenlenerek sahiplerine ithaf edilmiştir Dede korkut Türklüğün milli hayatını aksettirmekte Türk kültürünün zenginliklerini renkli folklorunun sayısız değerlerini, Türk milletinin yüksek insani vasıflarını,duygularını faziletlerini ve meziyetlerini dile getirmektedir Dede korkuta tabi bir şekilde büyük kahramanlık hikayesi ile karşı karşıya kalır Türklerin alp insan tipinin davranışlarının en yükseğini görürüz Aynı manaya gelen “alıp”, “yiğit”, “ eren” gibi kelimeler eserde en çok geçen, en muteber kelimelerdir “eren” kelimesi dede korkutta dini bir manaya bürünmemiştir Dede korkutta tabiat çok coşkundur mesela suyun en makbulü olarak “kanlı su” tabiri tekrarlanıp durur,insanları sürükleyip götüren,boğan su büyük bir şevkle anlatılır Dede korkutta eski Türklerin atlı bozkır medeniyetinin temel unsuru olan hayvan,büyük ve müstesna bir yer tutar;insanın hayatına karışır Öyle ki kahramanların ağlaması,bağırması gibi bir çok hareketleri hayvanlara benzetilerek,bir meziyet gibi,aynı kelimeler birleştirilir Dede korkutta baş döndürücü bir hareket içinde vakalar akıp giderler Zaman zaman bir tek cümle ile bir ata sözü ile beş yıl on yıl atlandığı,zamanın üzerinden büyük bir kolaylıkla geçildiği görülür Dede korkutta Türk tarihinin derinliklerinde yatan bir çok vakalar silsilesinden derin izleri görülür Bu izler eski Türk tarihinin bir çok destanlaşmış unsurları ile oğuz Türklerinin önce orta Asya’daki ilk yurtlarında,sonra batıda doğu Anadolu ve Azerbaycan sahasında yaşadıkları tarihin geniş akisleri şeklinde karşımıza çıkar dede korkut tam olarak destan değildir yarı manzum yarı mensurdur Yani biraz halk hikayelerine benzer Fakat gerek manzum kısımların çokluğu,gerek nesrin normal olmayıp çok defa seçili düzenli manzumeden yeni çevrilmiş hissini veren bir nesir olması onu halk hikayelerinden çok farklı kılmakta ve destan menşeinden uzaklaştırmaktadır Hacim bakımından ise dede korkut bir mukaddime ile,her biri ayrı bir bütün olan,fakat hepsi bir arada da ayrı bir bütünlük teşkil eden 12 destan parçasından ibarettir Bunlardan hiç biri bir destan niteliğinde değildir Bu bakımdan dede korkut halk hikayesi olmağa yöneldiği sırada tespit edilen büyük bir destan manzarası arz etmektedir Dede korkutta bir kahramanın etrafında dönen destan bütünlüğü yoktur Dede korkut tarihi kayıtlarla varlığını bildiğimiz,fakat ele geçmemiş olan asıl büyük,manzum ve tam bir oğuz destanından ayrılmış ve hikayeleşmeye yönelmiş büyük destan parçalarından ibarettir Dede korkutun dili tam bir destan dili olarak Türkçe’nin emsalsiz bir şaheseri durumundadır Bu dil milletin ağzında asırlarca süzüle süzüle adeta atasözleri haline gelmiş bir dildir Destan dili bakımından mukaddes kitapların diline benzer Onun için dil bakımından dede korkut Türkçesinin mukaddes kitabı durumundadır diyebiliriz Üslubu ise bu dile uygun;yalın,açık,kesin,fakat ihtişamlı destan üslubudur Dede korkut hikayelerin de bir çok da öğütler verilmiştir; 1) Devlete verilen öğütler Dede korkutta genel bir ilke şeklinde oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir Bu birliği devam ettirebilmek için devlet adamlarına; Ekonomik güce sahip olma Hüner ve erdem sahibi olma Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır Destanlarda vurgulanan bu unsurlar sanırız dünya döndüğü sürece devam edecektir Ayrıca Alplere de şöyle öğütler veriliyor Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak Düşman ile savaşta üstün gelmek Ülkesine sahip çıkmam Zengin ve eli açık olmak(aç doyurmak yoksul donatmak şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak) Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek 2)Halka verilen öğütler Dede korkutta halka Alpler kadar yer verilmese de hem çoban gibi kahramanlarla hem de örnek Alplerle halka da bir takım öğütler verilmiştir; • Anaya babaya hürmet göstermek • Devlete sadık olmak • Misafirperver olmak • Dedikodu yapmamak • Gönlü zengin olmak • Dürüst olmak • Korkak olmamak • Çocuğunu iyi yetiştirmemek • Üstüne düşen görevi yerine getirmek • Eşine sadık olmak |
Dede Korkut Hikayeleri|Kitap Özetleri E-Kitaplar |
10-21-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dede Korkut Hikayeleri|Kitap Özetleri E-KitaplarDEDE KORKUT'UN SOYU Dede Korkut’un soyu hakkında kesin bir bilgi elde edilememekle birlikte, mukaddimede Bayat Boyu’ndan olduğu geçiyor Ayrıca bazı kaynaklar Kara Hoca’nın oğlu olduğunu söylemektedirEbulgazi de Kayı boyundan olduğunu yazmıştır Karmış Han’ın oğlu demiştir Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler Bir başka rivayete göre de Hıristiyan Aziz Kirkor’dur DEDE KORKUT’UN KİŞİLİĞİ Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar Keramet sahibi olduğuna inanılır Gelecekten haberler verdiği söylenir Ozan ve kamdır Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulurOğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve Hz Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir; 1- Kutsal Kişiliği , 2- Bilge Kişiliği Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır DEDE KORKUT’UN KUTSAL KİŞİLİĞİ Destanlarda Dede Korkut kerâmet sahibi biridir Doğa üstü bir manevi güce sahiptir Destanlarda şu gibi kerametleri görülmüştür; 1- Gelecekten Haber Verme: “ Korkut Ata söyledi: Ahir zamanda hanlık tekrar Kayı’ya geçecek Kimse ellerinden alamayacak, ahir zaman olup kıyamet kopuncaya kadar “ (Mukaddime) Destanda geçen örnekte de belirtildiği gibi Dede Korkut gelecekten haberler verirdi Bu haberleri geçmişte yaşadığı deneyimlere dayanarak söylerdi 2- Halkın Onun Sözünü Tutması: “ Korkut Ata Oğuz kavminin müşgülünü hallederdi Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmadan yapmazlardı Her ne ki buyursa kabul ederlerdi Sözünü tutup tamam ederlerdi “ (Mukaddime) Hanlardan çobana kadar herkes onun sözüne güvenirdi, ona danışırlardı 3- Duasının Allah Katında Kabul Olması: “… Ne derse olurdu Gaipten haber söylerdi Hak Taâla onun gönlüne ilham ederdi “ (Mukaddime) , “… Dede Korkut dedi: (Kılıç) Çalarsan elin kurusun dedi Hak Taâla’nın emri ile Deli Karçar’ın eli yukarıda asılı kaldı Zira Dede Korkut keramet sahibi idi, dileği kabul olundu “ (Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı) Birinci örnekte geçen “Ne derse olurdu” Cümlesi hem halkın onun sözünü dinlediği hem de duasının kabul edildiği anlamındadır İkinci örnekte de duasının kabul olduğu belirtilmiştir Dede Korkut’taki bu kerametlerin iki kaynaktan gelmiş olabileceği düşünülmektedir; 1- İslam Tasavvufu 2- Şamanist İnanç Dede Korkut’un destanlarda İslam tasavvufuna uymayan davranışları bu ihtimali zayıflatıyor Mutasavvıflardaki kamil insan olma hedefi, çile çekme, dergah… gibi unsurlar Dede Korkut’ta görülmüyor Ermişlerinkine benzeyen olağan üstü olaylar yaşaması da yazıya geçirilene kadar uğramış olduğu değişiklikler olabilir, çünkü Türklerin İslam'ı henüz kabul ettiği ve değişim içerisinde olduğu 15-16 yylarda yazıya geçirilmiştir Dede Korkut’un kutsal kişiliğinin şamanist yaşantıdan gelmiş olabileceğini kabul edebiliriz Ozan oluşu şamanistlerin özelliğini hatırlatmaktadır Ayrıca kerametlerini gizlememesi de kutsal kişiliğinin şaman inancından geldiğini güçlendirmektedir DEDE KORKUT ’UN BİLGE KİŞİLİĞİ Dede Korkut sıradan insanlardan, devlet adamlarına kadar herkesin saydığı ve danıştığı bilgedir, öğüt vericidir Bilgeliği eğitici, öğretici ve tenkit edicidir Onun bu kişiliği tarih ve toplum yaşantısından gelmektedir Geçmiş alplerin başından geçen olayları anlatır ve öğüt verir DEDE KORKUT KİTABI HAKKINDA ÖN BİLGİ Kitabın asıl adı "Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan" dır Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı’dır Kitap on iki destansı hikaye ve bir mukaddimeden oluşmuştur Hikayeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır Fakat destanlar İslamiyet öncesi dönemden de izler taşımaktadır Bu yüzden destanların oluşmasının daha erken evrelerde olduğu tahmin edilmektedir Kitapta, Salur Kazan ve Bayındır Han gibi kahramanların, mekanın ve zamanın ortak oluşuyla ve her hikayede Dede Kokut’un ortaya çıkışıyla on iki hikaye birbirine bağlanır Bugün elimizdeki iki nüshanın Akkoyunlu Devleti’nin çökmeye başladığı dönemlerde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir Nüshalardan biri tamdır ve Almanya Dresten Kitaplığı’nda bulunmaktadır Altı hikayenin bulunduğu eksik bir nüsha ise Vatikan’dadır Nüshalar üzerine ilk incelemeyi Alman Türkiyatçı Fr Von diez Tepegöz Destanı’nı Almanca’ya çevirerek yapmıştır Kilisli Rıfat (1916, eski yazı ile), Orhan Şaik Gökyay (1938) ve Muharrem Ergin (1958) de kitabı yurdumuzda yayınlamışlardır DEDE KORKUT KİTABI HAKKINDA ÖN BİLGİ Kitabın asıl adı "Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan" dır Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı’dır Kitap on iki destansı hikaye ve bir mukaddimeden oluşmuştur Hikayeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır Fakat destanlar İslamiyet öncesi dönemden de izler taşımaktadır Bu yüzden destanların oluşmasının daha erken evrelerde olduğu tahmin edilmektedir Kitapta, Salur Kazan ve Bayındır Han gibi kahramanların, mekanın ve zamanın ortak oluşuyla ve her hikayede Dede Kokut’un ortaya çıkışıyla on iki hikaye birbirine bağlanır Bugün elimizdeki iki nüshanın Akkoyunlu Devleti’nin çökmeye başladığı dönemlerde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir Nüshalardan biri tamdır ve Almanya Dresten Kitaplığı’nda bulunmaktadır Altı hikayenin bulunduğu eksik bir nüsha ise Vatikan’dadır Nüshalar üzerine ilk incelemeyi Alman Türkiyatçı Fr Von diez Tepegöz Destanı’nı Almanca’ya çevirerek yapmıştır Kilisli Rıfat (1916, eski yazı ile), Orhan Şaik Gökyay (1938) ve Muharrem Ergin (1958) de kitabı yurdumuzda yayınlamışlardır DEDE KORKUT DESTANLARI Kitapta daha önce de belirttiğimiz gibi on iki tane destan vardır Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır Hikayelerin dili oldukça sadedir 15-16 yyda yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçe’ye sahiptir Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır Kitapta yaklaşık 8000 tane farklı sözcük ve deyim geçer Cümleler kısa ve yalındır DEDE KORKUT DESTANLARININ GENEL İÇ YAPISI Destanlar olağan üstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, sade olaylar da konu olmuştur Destan niteliğine tüm Oğuzlar'ı etkilemesiyle ulaşmıştır Hikayeler basit görünen olaylarla başlamış ama tüm Oğuzlar'ın etkilenmesiyle sonuçlanmıştır Hikayelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir Destanlaşmış tarih olayları anlatılmıştır Oğuzların dini inançları belirtilmiştir, örneğin Alpler kafirlerle savaşa gitmeden evvel arı sudan abdest alıp, iki rekat namaz kıldıkları belirtilmiştir Halkın iktisadi durumu da anlatılmıştır Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikayede görülmektedir Yalnız, Oğuzlar’da üstünlük zenginlikle, mal mülkle olmaz Oğuzlar’da üstülük yiğitlikle olur Erkek gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir Verdiği isimler genellikle delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır Mesala Boğaç Han’a ‘Boğaç’ ismi boğayı boğduğu için verilmiştir Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa küçük düşerler Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler Kazan Han’ın hikayesinde de böyle olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için, ağaca bağlamıştır Hikayelerde kadın da söz sahibidir Kadın da hanlık edebilir Kadın evlenirken güçlü, yiğit birini arar Gerektiğinde kadın da savaşır fakat kadının savaşması erkeği küçük düşürür Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp'inin nasıl olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan herkese pay düşüyor Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmiş Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir Verilen dersler bu kadarla da kalmıyor Bunların bir kısmı doğrudan devlete ve yöneticilere bir kısmı da millete verilmek istenen derslerdir 1- Devlete Verilen Öğütler; Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına; · Ekonomik güce sahip olma, · Hüner ve erdem sahibi olma, · Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır Destanlarda vurgulanan bu unsurlar sanırız dünya döndüğü sürece devam edecektir Ayrıca Alplere de şöyle öğütler veriliyor; · Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak · Düşman ile savaşta üstün gelmek · Ülkesine sahip çıkmak · Zengin ve eli açık olmak ( ‘Aç doyurmak, yoksul donatmak‘ şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak ) · Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek 2- Halka Verilen Öğütler; Destanlarda halka Alpler kadar yer verilmese de hem çoban gibi kahramanlarla hem de örnek Alplerle halka da bir takım dersler verilmiş; · Devlete sadık olmak , · Misafirperver olmak , · Dedikodu yapmamak , · Gönlü zengin olmak , · Dürüst olmak , · Korkak olmamak , · Çocuğunu iyi yetiştirmek , · Üstüne düşen görevi yerine getirmek , · Eşine sadık olmak , · Ana babaya hürmet etmek Bazı öğütler de var ki, pek çoğu atasözleri gibi kalıplaşmıştır; · Ecel vakti ermeyince can çıkmaz · Çıkan can geri gelmez · Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin · Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz Ve bunlar gibi pek çoğu doğrudan olarak mukaddimede verilmiş Bir o kadar da hikayelerin mânzum ve secîli kısımlarında mevcuttur DEDE KORKUT DESTANLARI'NDA YER ALAN ESKİ TÜRK GELENEKLERİ · Ad Koyma : Oğuz Türklerinde bir gencin ad alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu Bu yiğitliği gösterdikten sonra Dede Korkut'u çağırırlardı Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle alakalı bir isim verirdi; " Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin" · Toy etme ( Toplantı yapıp karar verme) : Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı; " Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler Ağır misafirlik eylediler · Düğün : Halen devam eden bir geleneğimiz olan düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı · Kız İsteme : Kız babasından veya abisinden istenirdi Kız istemeğe büyük ve saygın kişiler giderdi Dede Korkut Deli Karçar'dan kız kardeşini Bamsı Beyrek'e şöyle istemiştir; "Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek'i Bamsı Beyrek'e istmeğe gelmişim" · Başlık Alma : Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için aşırı miktarda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır " Deli Karçar der : Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin? Dede der : Verelim dedi, görelim ne istersin? Deli Karçar der : Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm" · Sövüş Etme : Misafir İçin Hayvan Kesme Oğuzlar bir misafir geldiği zaman onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi · Düş Yorma : Rüyalarında gördükleri garip durumları Dede Korkut'a yorumlatıp mana çıkarırlardı |
|