12 Eylül... |
04-03-2008 | #1 |
cansel
|
12 Eylül...Ülkemizin son 40 yıllık tarihi, devrim ile karşı-devrim arasındaki mücadelenin tarihi olmuştur Bu tarihsel süreçte, yükselen devrim mücadelesi karşısında emperyalizm ve oligarşinin karşı-devrimci hareketi, her zaman askeri darbeyle tamamlanmıştır 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar geçen zaman diliminde devrimci mücadelenin ülke çapında gelişmesi ve yükselmesi, aynı zamanda 12 Eylül askeri darbesinin uygulamalarının boyutlarını belirlemiştir 12 Eylül askeri darbesinin izlerinin ülke çapında ve her alanda 20 yıldır varlığını sürdürmesinin nedenleri de bu uygulamalarda ortaya çıkmaktadır Ekonomik alanda 24 Ocak 1980 Kararları nın ”tam ve kesin” olarak uygulamaya sokulduğu 12 Eylül dönemi, ülke tarihinin en geniş ve kitlesel pasifikasyon ve depolitizasyon uygulamalarına sahne olmuştur Devrimci örgütlere ve kitleye yönelik askeri terör, devrimci, ilerici, solcu olarak görülen herşeye karşı bir terör olarak ortaya çıkmıştır Askeri darbenin ilk aylarında doğrudan devrimcilere ve devrimci örgütlere yönelik olarak yürütülen şiddet ve baskı, giderek devrim mücadelesinin hedeflediği yeni toplumsal düzene ilişkin her türlü izin ortadan kaldırılmasına yönelmiştir DİSKten Türk Dil Kurumuna kadar uzanan bir dizi uygulama, devrimciliği, ilericiliği ya da solculuğu temsil eden herşeyin şiddet ve baskıyla yüzyüze olduğu ve olacağı yargısının kitlelere yerleştirilmesine hizmet etmiştir 3 Milyon kişinin soruşturmadan geçirildiği, 650 bin kişinin gözaltına alındığı 12 Eylül terör döneminde bireylere yönelik şiddet ve baskı, toplumsal alanda sola ilişkin her türden düşünce, istem, özlem, davranış biçimi, değer yargısı vbnin yokedilmesine yönelik bir şiddet ve baskıya dönüştürülmüştür Devrimci mücadeleyle şu ya da bu düzeyde ilişkisi olan herkes, 12 Eylül sürecinde karşı karşıya bırakıldığı şiddet ve baskı ortamında, o güne kadar inandığı, düşündüğü şeyleri inkar etmek, bireysel yaşamında düşüncelerine ilişkin her türlü davranıştan, kuraldan vazgeçmek durumuna itilmişlerdir Ve 12 Eylül yönetimi burada da durmayarak, bireylerden günlük yaşantısındaki her türlü ilerici, solcu davranış biçimlerini terk etmesini de bir koşul olarak ortaya koymuştur Gözaltına alınıp bırakılan her birey, kendisine bir iş bulmak, askerliğini yapmak ve evlenmek olarak tanımlanan üç koşulu yerine getirmeye zorlanmıştır Bu koşulları yerine getiren bireylere, bir süre sonra (okullarda din derslerinin zorunlu hale getirilmesine paralel olarak) yeni bir koşul daha getirilmiştir: namaz kılmak ve oruç tutmak Böylece 12 Eylül askeri yönetimi, 1980 öncesinde kendisine devrimci diyen bireylere mevcut düzenin içinde yaşama olanağı tanırken, aynı zamanda onların devrimcilikle ilgili her türden değeri çiğnemelerini zorunlu hale getirmiştir Bunun sonucu ise, her türden devrimci değerin, bizzat devrimcilik yapmış kişiler tarafından ayaklar altına alınması, değersizleştirilmesi, yozlaştırılması olmuştur Bu uygulamanın toplumsal ölçekteki sonucu ise, kitlelerin, şiddet ve baskı karşısında kendi değerlerini terkeden, onları değersizleştiren ”sol”culardan uzaklaşması ve devrimcilere olan güvenini yitirmesi olmuştur Meyhanelerde, birahanelerde toplaşan ”eski solcular”ın devrimci değerleri bu terkedişleri karşısında toplumun gösterdiği tepki, aynı zamanda onların tecrit olmalarına da neden olmuştur Ancak bunların tecrit oluşu, bireyselliklerinin ötesinde siyasal sonuçlar doğurmuş ve açık biçimde kitlelerin devrimci hareketten uzaklaşmaları ve karşı bir konuma geçmeleriyle somutlaşmıştır İşte toplumsal ölçekte tecrit olan bu eski ”solcular”, 1993 sonrasında T Özalın ”yeni” politikalarıyla toplumun üstünde, ”elit” bir konuma yükseltilmişlerdir T Özalın ağzından düşürmediği ”transformasyon” politikalarıyla, askeri yönetimin şiddet ve baskı yöntemleriyle devrimci düşüncelerden ve değerlerden kopartılan ve bunlara karşı bir yaşama sokulan ”eski solcular” yeni kuşakların biçimlendirilmesi için basın-yayın alanında ”iş” sahibi haline getirilmişlerdir 1984den itibaren Sovyetler Birliğinde Gorbaçovla birlikte başlatılan ”perestroyka” ve ”glasnost” politikaları, eski ”solcular”ın yeni ”iş”lerinde kendilerine ”sol” bir görünüm verebilmeleri için uygun bir ortam yaratmışt
__________________
worapsow adige |
|