Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
insan, insansılar

İnsan Ve İnsansılar

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Ve İnsansılar




İnsan Ve İnsansılar



"İNSAN"LAR VE "İNSANSI"LAR
Burada Cenâb-ı Hak'kın bize açtığı çok önemli bir gerçeği açıklamak istiyorum Bu elbette bizim değerlendirmemizdir ki, kimse bunu kabul ile zorunlu değildir
Bizim müşahedemize göre
"Yeryüzünde kan dökücü, fesat çıkarıcı varlıklar" ifâdesi meleklerin o an için yeryüzündeki "insan"ları ve onların yaşantılarını tesbit etmelerinden ileri geliyordu Çünkü o sıralar yeryüzünde ilk "insan" varolmamıştı ve yalnızca "insansı"lar yaşamaktaydı!
Dikkat edilirse, Kur`ân-ı Kerîm’de Adem`in ilk insan türünden bir varlık olduğuna dâir hiç bir âyet yoktur! Kur`ân ‘daki bu açıklama "yeryüzünde Halife meydana getirileceği" yolundadır
O devirde yeryüzünde bir tekâmül sürecinden geçerek bugünkü "insan"a son derece benzeyen; fakat zihnî fonksiyonlar yönünden düşünce, muhakeme gibi insanî vasıflardan yoksun; "homo-saphien" olarak adlandırılan, insan bedeninde hayvanlığı yaşayan topluluklar vardı Ki biz bunlara "insansı" demekteyiz
Bunlar kişisel menfaatleri için birbirlerine her türlü zararı verebiliyorlar; kan döküp, fesat çıkarıyorlardı! Yaşamları yalnızca hayvansal düzeyde olup, yeme-içme, çiftleşme, olabildiğince her şeye sahibolma gibi son derece sınırlı bir şekilde devam ediyordu
Ve elbette o zaman yeryüzünde en bilinçli varlıklar olan "CİN"ler de bunlar üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunabiliyorlardı
Melekler de kendi kapasiteleri ve gördükleri örnekler kadarıyla, "Halife" olacak "insan"ı, o ana kadar yaşayagelmekte olan "insansı"lar gibi değerlendirerek; onu "Yeryüzünde kan dökücü, fesat çıkarıcı bir varlık olarak" zannetmişlerdi!
Oysa, "Adem" ismiyle işâret edilen "şekillenmiş çamur" yani "hücresel beden" sahibi varlığa, yani, "insansı"ya, belli bir kıvama -sevveytu- geldikten sonra Allah "ruhundan üfle"miş; böylece o, bir "mutasyon" geçirmişti! Bundan sonra da "insansı"lar arasında da ilk "insan" olmuştu Hazreti Adem !
"Onu kıvama erdirip, ruhumdan üflediğim zaman" (Sâd: 72)
Burada dikkat edilmesi gereken husus, öncelikle insan bedeninin, "insanî" hakikatı ortaya çıkartabilecek bir "kıvama", kemâle gelmesidir Ki bu da yukarıdaki âyette ön oluşum olarak belirtilmiş; daha sonra da "ruhum" ifadesiyle "esmâ-i ilâhi’nin mânâları" anlatılmak istenmiştir! Bilindiği gibi "ruh" kelimesinin çok önemli bir anlamı da "mânâ"dır
"Allah, Adem`e bütün isimleri tâ`lim etmişti"!
"Ruh nefhi" ifadesiyle anlatılan, "esmâ-i ilâhi’nin" kapsamlı bir kapasiteyle ortaya çıkarılabilmesi yeteneğini oluşturan "mutasyon" olayı sonucunda, beyin kapasitesi Allah-u Teâlâ`nın "tâlim edilen" tüm esmâsının özelliklerini ortaya koyabilecek kemâlâta ulaşmış; böylece de cennet hâli diye bahsolan yaşama geçmişti Adem!
Yani, kendi esmâ-i ilâhi’sini, zâhiren ve bâtınen bütün boyutlarda ortaya çıkarabilecek kemâl üzere Adem`i meydana getirdiği için, bu kemâlinin neticesi olarak Adem, varlıkları, mevcûdâtı değerlendirmeğe gitmişti
Adem’in, bütün varlığı ve mevcûdâtı kendisindeki geniş mânâ kapasitesi ile değerlendirmesi sonucunda, melekler şaşırmışlar, hayrete düşmüşlerdir! Ki bu da gayet doğaldır! Çünkü kendi bileşimlerinde o isimlerin mânâları yok, ortaya çıkmıyor
Bunun neticesi olarak:
"Sen mutlak olarak münezzehsin, biz ancak senin bizde izhâr ettiğin ilim kadar değerlendirme yapabiliriz" (Bakara: 32)
demişlerdir
Ve bu deyişin ertesinde de, Adem`e "secde" etmişlerdir!
Yâni, Adem`in kemâlini, Adem`de çıkan mânâların, ilâhi isimlerin yanında kendi kapasitelerinin yetersiz kaldığını itiraf etmek sûretiyle secde etmişlerdir! Buradaki "secde"yi, "O`nun Halife`lık kapasitesi önünde yetersiz ve âciz kaldıklarını itiraf" diye anlamak mümkündür
Fakat, İblis secde etmemiştir! Yani, Adem`in yapısını oluşturan esmâ bileşiminin kapsamından ileri gelen bu üstünlüğü kabul etmemiştir
"Melekler secde etti, fakat İblis secde etmedi, o kibirlendi, kendini daha büyük gördü"! (Bakara: 34)
İblis, her ne kadar, yapısının hammaddesi diyebileceğimiz bir biçimde, özü itibariyle bir kısım melekî güce sahip ise de, esas itibariyle "cin" sınıfındandır
Abdullah ibni Abbas ve Said ibni Cübeyr, cinlerin, meleklerin ateşten yaratılmış bir kolu olduğunu söylüyor
İbni Abbas`a göre ;İblis, Cennet muhafızı ve cinlerin başı, aynı zamanda da yakın gök ve dünyanın sultanı idi
Yâni, "insansı"lar devrinde ve öncesinde, yer yüzünde ve dünya semâsında yani maddeye dönük fikirler ve değerler dünyasında, bugünkü tâbiriyle tüm Güneş Sistemi içerisinde yaşayan varlıklar cinlerdi “İblis” lâkaplı cin ise bütün bunların, hepsinin başıydı
"İblis" kelime olarak, Allah`ın rahmetinden umudu kesilen, Rahmete ermesinden umud kesilen, Allah`dan uzak düşmüş mânâsına geldiği gibi; "iltibasa düşen", yani, "ikileme düşen" anlamını da veriyor
İblis`in melek değil cin olduğu ise, Kehf Sûresinde şöyle vurgulanıyor;
"İBLİS secde etmedi çünkü o CİN`dendi" (Kehf: 50)
Burada kısaca şu açıklamayı tekrarlamak istiyorum:
Kâinatta ne tür varlık varsa hepsinin de aslı "melek"tir!
"Cin" denilen "nârî" yapı, gerçekte, "nûr" denilen yapının, belli bir esmâ terkibi sonucunda yoğunlaşmak suretiyle, bir üst boyutta yeni bir tür olarak oluşmuş hâlidir
"Madde" ise direkt olarak, "nur"un çok daha yoğunlaşmasıyla meydana gelmiştir!
"İnsan" gelecekte önce "berzah" denilen "nârî" boyutta yer alacak; takdirinde olanlar da mutlak kıyâmet sonrasında bu boyuttan "nûrî" boyuta, yani "cennet" boyutuna, "nûrî" bir bedenle, "melek"leşmiş bir halde geçeceklerdir!
"Nârî" yapıdan yaratılmış olmaları sebebiyle yapıları ve benlikleri bize göre çok güçlü olan cin"lerin âlimleri ve bu arada İblis lâkabı verilen şeytan, biliyordu ki, varlıkta bir "TANRI" kavramı yok, sadece her boyutta dilediği gibi zâhir olan ALLAH var! Dolayısıyla da kendisini "HAK" olarak görüyor; tam anlamıyla Firavun`luğunu yaşıyordu elindeki tüm olanaklar ve kuvvetlerle!
Ancak kendilerinde bir kısım esmânın zâhir olmaması, terkiplerinde bir kısım esmânın zâhire çıkmaması dolayısıyle, özellikle "Tevhid, Vahdet kemâlâtı ve bunun sonucu olan Kader ilmi" konularında kesinlikle yetersiz olduklarını; ve bundan dolayı da cinlerin çok çok büyük bir kısmının müşrik olduğunu, Allah`a şirk koşanlardan olduğunu belirtmiştik "AKIL ve İMAN" ile "RUH İNSAN CİN" isimli kitaplarımızda
Nitekim, bu Âyet-i Kerime`de, iblis`in secde etmediği, "kâfir" olduğu, yani, "gerçeği örten"lerden olduğu anlatılıyor
Biraz önce de bahsettiğim gibi, her insan karşısındakini olduğu gibi değil, ancak kendi kapasitesi kadar değerlendirebilir
Her insan böyle olduğu gibi, her varlık da, bu ister cin, ister melek veya insan olsun böyledir ve bu asla değişmez Zaten kâinatta bütün varlıklar üç bölümde tanıtılmıştır: "Melek-cin-insan" Hangi sınıftan olursa olsun, her birim, karşısındakini, ancak kendi kapasitesi kadar değerlendirebilir Kendi kapasitesini aşan bir değerlendirmeyi yapabilmesi mümkün değildir Kendi kapasitesindeki genişleme oranında, karşısındakini değerlendirişi de değişir
Dolayısıyla, cinler de, cinlerin başı olan İblis de kendi kapasitesinin dışında kalan özellikleri itibariyle Adem`i değerlendirememiş; O`nun bütün varlığının, ilâhi mertebelerin sonucu ve de isimlerin bir formülle oluşmuş bileşimi olarak meydana geldiğini müşahede edememiş
Yâni, olayın içyüzündeki Hakikata vâkıf olamamış, "insan"ı, özellikle zâhiri yapısı olan bedeni itibariyle değerlendirmek sûreti şu kanaate varmıştır:
"O topraktan meydana gelmiştir, bense ışından! Muhakkak ki ışınlar maddenin üstünde hükmedicidir, maddeye tesir edicidir Öyleyse ben O`na secde etmem"!
Yâni, üstünlüğünü kabul etmem!
İblis`in, insanın maddeden, topraktan meydana gelmesi, kendi yapısının ışınsal bir yapı olması sûretiyle onu rahatlıkla etkiliyebilmesi yönündeki görüş, her ne kadar haklı ise de
İnsanın bu madde bedenini yönlendiren beyninin, ilâhi isimlerin hepsini açığa çıkartabilecek bir kâbiliyet ve kapasitede var oluşunu değerlendiremeyişinin neticesinde de, "insan"ı ve ondaki "Halife" olma özelliğini inkâr etmiştir!
Bütün bu idrâk edemediklerini inkâr sonucunda da "insan"ın Öz`ündeki, Zât`ındaki, varlığındaki ilâhî mertebeleri müşahede edememek sûretiyle "Allah"tan uzağa düşmüştür! Burada geçen "Uzağa düşmek" acaba "mesafe-mekân" anlamında mıdır?
Şeytan,"Allah"ı anlayamamış, idrâk edememiş, neticede "insan"dan o yüce kemâlin zuhûrunu inkâr etmiş; böylece de "Allah"tan ayrı düşmüş, ilâhî huzurdan tardedilmiş"tir
İblis`in "tardedilme"sinin anlamı; "Ulûhiyet kemâlâtının özelliklerinin zuhûrunu hakkıyla değerlendirememesi yüzünden gerçeklerden uzaklaşması" şeklinde değerlendirilir
Bunu anlatan kelime de "LÂNET" olmaktadır! "Uzak olma", anlamına olarak!
Şİmdi, burada üzerinde ibret alınması gerekli bir nokta vardır O da şudur:
"İnsan"da, onun varlığını oluşturan Mutlak Varlık "Allah"ı müşahede edememenin sonucu, İblis gibi "lânet"lenerek tardedilmektir!
Kim ki, "İnsan"a baktığı zaman onu "Allah"tan ayrı bir varlık olarak görür; onda ilâhi esmânın zuhûrunu müşahede edemezse; ondaki varlığın, Hakk`ın varlığı olduğunu anlayıp, değerlendiremezse"; bu yanlış değerlendirmesi yüzünden "İblis" yani "şeytan" hükmüyle yaşamını sürdürür!
İnsanın insana bedenen secde etmesi kesinlikle câiz değildir! Hazreti Rasûlullah, insanların kendisi gelirken bile ayağa kalkmalarına müsaade etmemiş, bunu yasaklamıştır! Kendisi için başkalarının, ayağa kalkmasına, hele secde etmesine müsaade edenler, Rasûlullah Aleyhisselâm’ın yolundan sapan kişilerdir!
Ancak
Bâtında "insan"a "secde" etmeyen de "Allah`ı inkâr" ederek "gerçeği örten"lerden olur! "Teşbih"in hakkını vermemiş olur
"Çün bildin mü`minin kalbinde Beytullah var,
Niçin izzet etmedin, ki ol evde ALLAH var?
Her ne var Âdemde var; Âdem`den iste Hak`kı sen!
Olma İblis-i şakî, Âdem’de sırrullah var!"
Öte yandan Zâhirde "insan"a "secde" eden ise yine "Allah`ı inkâr" ederek "gerçeği örten"lerden olur! "Tenzih"in hakkını geri bırakmış olur
"Halife" olarak yaratılmışken, kendi varlığındaki bu yüce nimetten gaflete düşer; yalnızca karşısındakinde görüp kendindekinden perdelenmek sûretiyle, Hıristiyanların Hazreti İsa`ya karşı olan durumuna düşer; ve neticede "Halife"lık kemâlâtından mahrum kalır
Eğer daha da gaflet ederse, karşısındaki "insan"da O`nun varlığını göremezse, bu defa da cin seviyesine düşer, şeytan seviyesine düşer ve böylece de tamamen bedene dönük değerlendirmeler içinde yiyip, içip, zevkedip,
"Belki de onlar hayvanlardan da daha aşağıdadırlar" (A'râf: 179)
şeklinde hüküm yer!
"İNSAN"LAR VE "İNSANSI"LAR
Burada Cenâb-ı Hak'kın bize açtığı çok önemli bir gerçeği açıklamak istiyorum Bu elbette bizim değerlendirmemizdir ki, kimse bunu kabul ile zorunlu değildir
Bizim müşahedemize göre
"Yeryüzünde kan dökücü, fesat çıkarıcı varlıklar" ifâdesi meleklerin o an için yeryüzündeki "insan"ları ve onların yaşantılarını tesbit etmelerinden ileri geliyordu Çünkü o sıralar yeryüzünde ilk "insan" varolmamıştı ve yalnızca "insansı"lar yaşamaktaydı!
Dikkat edilirse, Kur`ân-ı Kerîm’de Adem`in ilk insan türünden bir varlık olduğuna dâir hiç bir âyet yoktur! Kur`ân ‘daki bu açıklama "yeryüzünde Halife meydana getirileceği" yolundadır
O devirde yeryüzünde bir tekâmül sürecinden geçerek bugünkü "insan"a son derece benzeyen; fakat zihnî fonksiyonlar yönünden düşünce, muhakeme gibi insanî vasıflardan yoksun; "homo-saphien" olarak adlandırılan, insan bedeninde hayvanlığı yaşayan topluluklar vardı Ki biz bunlara "insansı" demekteyiz
Bunlar kişisel menfaatleri için birbirlerine her türlü zararı verebiliyorlar; kan döküp, fesat çıkarıyorlardı! Yaşamları yalnızca hayvansal düzeyde olup, yeme-içme, çiftleşme, olabildiğince her şeye sahibolma gibi son derece sınırlı bir şekilde devam ediyordu
Ve elbette o zaman yeryüzünde en bilinçli varlıklar olan "CİN"ler de bunlar üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunabiliyorlardı
Melekler de kendi kapasiteleri ve gördükleri örnekler kadarıyla, "Halife" olacak "insan"ı, o ana kadar yaşayagelmekte olan "insansı"lar gibi değerlendirerek; onu "Yeryüzünde kan dökücü, fesat çıkarıcı bir varlık olarak" zannetmişlerdi!
Oysa, "Adem" ismiyle işâret edilen "şekillenmiş çamur" yani "hücresel beden" sahibi varlığa, yani, "insansı"ya, belli bir kıvama -sevveytu- geldikten sonra Allah "ruhundan üfle"miş; böylece o, bir "mutasyon" geçirmişti! Bundan sonra da "insansı"lar arasında da ilk "insan" olmuştu Hazreti Adem !
"Onu kıvama erdirip, ruhumdan üflediğim zaman" (Sâd: 72)
Burada dikkat edilmesi gereken husus, öncelikle insan bedeninin, "insanî" hakikatı ortaya çıkartabilecek bir "kıvama", kemâle gelmesidir Ki bu da yukarıdaki âyette ön oluşum olarak belirtilmiş; daha sonra da "ruhum" ifadesiyle "esmâ-i ilâhi’nin mânâları" anlatılmak istenmiştir! Bilindiği gibi "ruh" kelimesinin çok önemli bir anlamı da "mânâ"dır
"Allah, Adem`e bütün isimleri tâ`lim etmişti"!
"Ruh nefhi" ifadesiyle anlatılan, "esmâ-i ilâhi’nin" kapsamlı bir kapasiteyle ortaya çıkarılabilmesi yeteneğini oluşturan "mutasyon" olayı sonucunda, beyin kapasitesi Allah-u Teâlâ`nın "tâlim edilen" tüm esmâsının özelliklerini ortaya koyabilecek kemâlâta ulaşmış; böylece de cennet hâli diye bahsolan yaşama geçmişti Adem!
Yani, kendi esmâ-i ilâhi’sini, zâhiren ve bâtınen bütün boyutlarda ortaya çıkarabilecek kemâl üzere Adem`i meydana getirdiği için, bu kemâlinin neticesi olarak Adem, varlıkları, mevcûdâtı değerlendirmeğe gitmişti
Adem’in, bütün varlığı ve mevcûdâtı kendisindeki geniş mânâ kapasitesi ile değerlendirmesi sonucunda, melekler şaşırmışlar, hayrete düşmüşlerdir! Ki bu da gayet doğaldır! Çünkü kendi bileşimlerinde o isimlerin mânâları yok, ortaya çıkmıyor
Bunun neticesi olarak:
"Sen mutlak olarak münezzehsin, biz ancak senin bizde izhâr ettiğin ilim kadar değerlendirme yapabiliriz" (Bakara: 32)
demişlerdir
Ve bu deyişin ertesinde de, Adem`e "secde" etmişlerdir!
Yâni, Adem`in kemâlini, Adem`de çıkan mânâların, ilâhi isimlerin yanında kendi kapasitelerinin yetersiz kaldığını itiraf etmek sûretiyle secde etmişlerdir! Buradaki "secde"yi, "O`nun Halife`lık kapasitesi önünde yetersiz ve âciz kaldıklarını itiraf" diye anlamak mümkündür
Fakat, İblis secde etmemiştir! Yani, Adem`in yapısını oluşturan esmâ bileşiminin kapsamından ileri gelen bu üstünlüğü kabul etmemiştir
"Melekler secde etti, fakat İblis secde etmedi, o kibirlendi, kendini daha büyük gördü"! (Bakara: 34)
İblis, her ne kadar, yapısının hammaddesi diyebileceğimiz bir biçimde, özü itibariyle bir kısım melekî güce sahip ise de, esas itibariyle "cin" sınıfındandır
Abdullah ibni Abbas ve Said ibni Cübeyr, cinlerin, meleklerin ateşten yaratılmış bir kolu olduğunu söylüyor
İbni Abbas`a göre ;İblis, Cennet muhafızı ve cinlerin başı, aynı zamanda da yakın gök ve dünyanın sultanı idi
Yâni, "insansı"lar devrinde ve öncesinde, yer yüzünde ve dünya semâsında yani maddeye dönük fikirler ve değerler dünyasında, bugünkü tâbiriyle tüm Güneş Sistemi içerisinde yaşayan varlıklar cinlerdi “İblis” lâkaplı cin ise bütün bunların, hepsinin başıydı
"İblis" kelime olarak, Allah`ın rahmetinden umudu kesilen, Rahmete ermesinden umud kesilen, Allah`dan uzak düşmüş mânâsına geldiği gibi; "iltibasa düşen", yani, "ikileme düşen" anlamını da veriyor
İblis`in melek değil cin olduğu ise, Kehf Sûresinde şöyle vurgulanıyor;
"İBLİS secde etmedi çünkü o CİN`dendi" (Kehf: 50)
Burada kısaca şu açıklamayı tekrarlamak istiyorum:
Kâinatta ne tür varlık varsa hepsinin de aslı "melek"tir!
"Cin" denilen "nârî" yapı, gerçekte, "nûr" denilen yapının, belli bir esmâ terkibi sonucunda yoğunlaşmak suretiyle, bir üst boyutta yeni bir tür olarak oluşmuş hâlidir
"Madde" ise direkt olarak, "nur"un çok daha yoğunlaşmasıyla meydana gelmiştir!
"İnsan" gelecekte önce "berzah" denilen "nârî" boyutta yer alacak; takdirinde olanlar da mutlak kıyâmet sonrasında bu boyuttan "nûrî" boyuta, yani "cennet" boyutuna, "nûrî" bir bedenle, "melek"leşmiş bir halde geçeceklerdir!
"Nârî" yapıdan yaratılmış olmaları sebebiyle yapıları ve benlikleri bize göre çok güçlü olan cin"lerin âlimleri ve bu arada İblis lâkabı verilen şeytan, biliyordu ki, varlıkta bir "TANRI" kavramı yok, sadece her boyutta dilediği gibi zâhir olan ALLAH var! Dolayısıyla da kendisini "HAK" olarak görüyor; tam anlamıyla Firavun`luğunu yaşıyordu elindeki tüm olanaklar ve kuvvetlerle!
Ancak kendilerinde bir kısım esmânın zâhir olmaması, terkiplerinde bir kısım esmânın zâhire çıkmaması dolayısıyle, özellikle "Tevhid, Vahdet kemâlâtı ve bunun sonucu olan Kader ilmi" konularında kesinlikle yetersiz olduklarını; ve bundan dolayı da cinlerin çok çok büyük bir kısmının müşrik olduğunu, Allah`a şirk koşanlardan olduğunu belirtmiştik "AKIL ve İMAN" ile "RUH İNSAN CİN" isimli kitaplarımızda
Nitekim, bu Âyet-i Kerime`de, iblis`in secde etmediği, "kâfir" olduğu, yani, "gerçeği örten"lerden olduğu anlatılıyor
Biraz önce de bahsettiğim gibi, her insan karşısındakini olduğu gibi değil, ancak kendi kapasitesi kadar değerlendirebilir
Her insan böyle olduğu gibi, her varlık da, bu ister cin, ister melek veya insan olsun böyledir ve bu asla değişmez Zaten kâinatta bütün varlıklar üç bölümde tanıtılmıştır: "Melek-cin-insan" Hangi sınıftan olursa olsun, her birim, karşısındakini, ancak kendi kapasitesi kadar değerlendirebilir Kendi kapasitesini aşan bir değerlendirmeyi yapabilmesi mümkün değildir Kendi kapasitesindeki genişleme oranında, karşısındakini değerlendirişi de değişir
Dolayısıyla, cinler de, cinlerin başı olan İblis de kendi kapasitesinin dışında kalan özellikleri itibariyle Adem`i değerlendirememiş; O`nun bütün varlığının, ilâhi mertebelerin sonucu ve de isimlerin bir formülle oluşmuş bileşimi olarak meydana geldiğini müşahede edememiş
Yâni, olayın içyüzündeki Hakikata vâkıf olamamış, "insan"ı, özellikle zâhiri yapısı olan bedeni itibariyle değerlendirmek sûreti şu kanaate varmıştır:
"O topraktan meydana gelmiştir, bense ışından! Muhakkak ki ışınlar maddenin üstünde hükmedicidir, maddeye tesir edicidir Öyleyse ben O`na secde etmem"!
Yâni, üstünlüğünü kabul etmem!
İblis`in, insanın maddeden, topraktan meydana gelmesi, kendi yapısının ışınsal bir yapı olması sûretiyle onu rahatlıkla etkiliyebilmesi yönündeki görüş, her ne kadar haklı ise de
İnsanın bu madde bedenini yönlendiren beyninin, ilâhi isimlerin hepsini açığa çıkartabilecek bir kâbiliyet ve kapasitede var oluşunu değerlendiremeyişinin neticesinde de, "insan"ı ve ondaki "Halife" olma özelliğini inkâr etmiştir!
Bütün bu idrâk edemediklerini inkâr sonucunda da "insan"ın Öz`ündeki, Zât`ındaki, varlığındaki ilâhî mertebeleri müşahede edememek sûretiyle "Allah"tan uzağa düşmüştür! Burada geçen "Uzağa düşmek" acaba "mesafe-mekân" anlamında mıdır?
Şeytan,"Allah"ı anlayamamış, idrâk edememiş, neticede "insan"dan o yüce kemâlin zuhûrunu inkâr etmiş; böylece de "Allah"tan ayrı düşmüş, ilâhî huzurdan tardedilmiş"tir
İblis`in "tardedilme"sinin anlamı; "Ulûhiyet kemâlâtının özelliklerinin zuhûrunu hakkıyla değerlendirememesi yüzünden gerçeklerden uzaklaşması" şeklinde değerlendirilir
Bunu anlatan kelime de "LÂNET" olmaktadır! "Uzak olma", anlamına olarak!
Şİmdi, burada üzerinde ibret alınması gerekli bir nokta vardır O da şudur:
"İnsan"da, onun varlığını oluşturan Mutlak Varlık "Allah"ı müşahede edememenin sonucu, İblis gibi "lânet"lenerek tardedilmektir!
Kim ki, "İnsan"a baktığı zaman onu "Allah"tan ayrı bir varlık olarak görür; onda ilâhi esmânın zuhûrunu müşahede edemezse; ondaki varlığın, Hakk`ın varlığı olduğunu anlayıp, değerlendiremezse"; bu yanlış değerlendirmesi yüzünden "İblis" yani "şeytan" hükmüyle yaşamını sürdürür!
İnsanın insana bedenen secde etmesi kesinlikle câiz değildir! Hazreti Rasûlullah, insanların kendisi gelirken bile ayağa kalkmalarına müsaade etmemiş, bunu yasaklamıştır! Kendisi için başkalarının, ayağa kalkmasına, hele secde etmesine müsaade edenler, Rasûlullah Aleyhisselâm’ın yolundan sapan kişilerdir!
Ancak
Bâtında "insan"a "secde" etmeyen de "Allah`ı inkâr" ederek "gerçeği örten"lerden olur! "Teşbih"in hakkını vermemiş olur
"Çün bildin mü`minin kalbinde Beytullah var,
Niçin izzet etmedin, ki ol evde ALLAH var?
Her ne var Âdemde var; Âdem`den iste Hak`kı sen!
Olma İblis-i şakî, Âdem’de sırrullah var!"
Öte yandan Zâhirde "insan"a "secde" eden ise yine "Allah`ı inkâr" ederek "gerçeği örten"lerden olur! "Tenzih"in hakkını geri bırakmış olur
"Halife" olarak yaratılmışken, kendi varlığındaki bu yüce nimetten gaflete düşer; yalnızca karşısındakinde görüp kendindekinden perdelenmek sûretiyle, Hıristiyanların Hazreti İsa`ya karşı olan durumuna düşer; ve neticede "Halife"lık kemâlâtından mahrum kalır
Eğer daha da gaflet ederse, karşısındaki "insan"da O`nun varlığını göremezse, bu defa da cin seviyesine düşer, şeytan seviyesine düşer ve böylece de tamamen bedene dönük değerlendirmeler içinde yiyip, içip, zevkedip,
"Belki de onlar hayvanlardan da daha aşağıdadırlar" (A'râf: 179)
şeklinde hüküm yer!
ALINTI AHULUSİ

Alıntı Yaparak Cevapla

İnsan Ve İnsansılar

Eski 08-06-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Ve İnsansılar



Onu kıvama erdirip, ruhumdan üflediğim zaman" (Sâd: 72)
Burada dikkat edilmesi gereken husus, öncelikle insan bedeninin, "insanî" hakikatı ortaya çıkartabilecek bir "kıvama", kemâle gelmesidir Ki bu da yukarıdaki âyette ön oluşum olarak belirtilmiş; daha sonra da "ruhum" ifadesiyle "esmâ-i ilâhi’nin mânâları" anlatılmak istenmiştir! Bilindiği gibi "ruh" kelimesinin çok önemli bir anlamı da "mânâ"dır
Yine muhteşem yüreğine yakışır muhteşem bir paylaşım olmuş EMEĞİNE ELLERİNE, YÜREĞİNE SAĞLIK SEVGİLİ kocayürek Rabbim hepimizi insansı varlıklar olmaktan ve olanlardan korusun sevgilerle

Alıntı Yaparak Cevapla

İnsan Ve İnsansılar

Eski 08-06-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Ve İnsansılar




Alıntı:








LâL Nickli Üyeden Alıntı



Onu kıvama erdirip, ruhumdan üflediğim zaman" (Sâd: 72)
Burada dikkat edilmesi gereken husus, öncelikle insan bedeninin, "insanî" hakikatı ortaya çıkartabilecek bir "kıvama", kemâle gelmesidir Ki bu da yukarıdaki âyette ön oluşum olarak belirtilmiş; daha sonra da "ruhum" ifadesiyle "esmâ-i ilâhi’nin mânâları" anlatılmak istenmiştir! Bilindiği gibi "ruh" kelimesinin çok önemli bir anlamı da "mânâ"dır
Yine muhteşem yüreğine yakışır muhteşem bir paylaşım olmuş EMEĞİNE ELLERİNE, YÜREĞİNE SAĞLIK SEVGİLİ kocayürek Rabbim hepimizi insansı varlıklar olmaktan ve olanlardan korusun sevgilerle





Sevgili güzel yürek muhteşem olan bu paylaşımların değerini anlayıp,içine sindirmektirBu potansiyel sende var diye düşünüyorumALLAH hepimizi insansı varlıklar olmaktan ve olanlardan korusunAMİNMelek yüreğine sevgilerimi gönderiyorum sevgi ve sağlıkla kal

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.