Hediye Edilmiş Rahmet” Ve Hatâlı Bir Yaklaşım |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hediye Edilmiş Rahmet” Ve Hatâlı Bir YaklaşımHediye Edilmiş Rahmet” ve Hatâlı Bir Yaklaşım Mişkâtü’l-Mesâbîh’in fedâil ve şemâil bölümü, “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in isimleri ve sıfatları” konusunda yer alan 5800 nolu hadiste Efendimiz kendisini şöyle tanımlamaktadır: “Ben, ancak hediye edilmiş rahmetim”1 (İnnemâ ene rahmetün mühdâtün) Hadisin bazı rivâyetleri “Ey insanlar, ben ancak size hediye edilmiş rahmetim,”2 bir başkası “Ben hediye edilmiş rahmet olarak gönderildim”3 ifadelerini taşımaktadır Bu da Peygamber Efendimizin sadece müslümanlara değil, tüm insanlara “hediye edilmiş rahmet” olduğunu göstermektedir Hiç kuşkusuz insanların iman durumlarına göre Hz Peygamber’in rahmet olması da değişik anlamlardadır Ancak “hediye edilmiş” olması herkes için geçerlidir Kutlu Doğum’un gerçek anlamı bize göre işte bu noktada en kapsamlı şekilde ortaya çıkmaktadır İlâhî İkram Hz Peygamber’in bu beyanı ve tanımı, “And olsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini arındıran, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermek suretiyle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur”4 âyetindeki “büyük lütuf”un ve “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik”5 âyetindeki “rahmet”in yorumu ve anlatımıdır Hz Peygamber’in bizzat kendisinin rahmet olduğunun teyididir6 Efendimizin gönderilişi ve bizzat kendisi âlemler için rahmettir Ya da onun gönderilmesinin rahmet olması, bizzat kendisinin rahmet olmasına aslâ engel değildir Gönderilişi rahmet olanın kendisi de rahmettir Nitekim son dönemin ünlü müfessiri merhum Elmalılı Hamdi Efendi de bu ikili mânayı birlikte zikretmiştir Esasen Peygamber Efendimizin kendisini “hediye edilmiş rahmet” olarak takdim etmiş bulunması bu gerçeği açık bir şekilde ortaya koymaktadır Bu noktada yaygın ve genel anlayışın aksine “kendisi değil, gönderilişi rahmettir” gibi yeni yeni ortaya atılan Hz Peygamber’i rahmet olma niteliğinden soyutlayıcı yorumlar,7 ciddi anlamda tartışmaya açıktır Hz Peygamber’in âlemlere rahmet oluşu başlangıçtan beri şöyle yorumlamıştır: Müminlere, hidayetlerine vesile olmak açısından, Münâfıklara, kendilerine müslüman muamelesi yapılması açısından, Kâfirlere ise toptan helak edilmemeleri açısından rahmettir8 Onun, âlemlere rahmet oluşu hiç kuşkusuz evrende her yaratığın kadrinin kıymetinin bilinmesi ve haklarına saygı gösterilmesini emretmiş ve öğretmiş olmasıyla yorumlanmalıdır Bu anlamda, Merhamet-i Muhammediyye’den nasibini almamış herhangi bir yaratık düşünmek mümkün değildir Nitekim Peygamber Efendimizin sahip bulunduğu isimler arasında “rahmet” özü öne çıkanlar oldukça fazladır Eğer Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin rahmet hem de âlemlere, tüm evrene rahmet olduğu tam olarak anlaşılamaz ise, kutlu doğum da idrak edilememiş demektir Çünkü kutlu doğumun “rahmet” noktasında çok derinlikli bir anlam kazandığı ortadadır Merhamet-i Muhammediyye’nin yansımaları işte bu “rahmet”in, ya da -daha açık ifadesiyle- rahmet-i ilâhiyye’nin tecellileridir Bu tecelliler ve yansımalar odağının dünyamıza doğuşu elbette “kutlu bir doğum”dur Bu ilişki kurulmadan ve “hediye edilmiş rahmet” kavramı ve tanımı tam olarak kavranmadan “mevlid-i Nebî” anlaşılamaz Hz Peygamber “hediye edilmiş rahmet” olunca, onun mübarek sözleri hadîs-i şerifler, rahmet damlaları demek olur Sünnet ise bütünüyle o rahmetin açılımı ya da pratiğe dönüşmesi anlamını taşır Toprağımız nasıl nisan yağmurlarına muhtaç ise iman dünyamız da “hediye edilmiş rahmet” damlalarına hasrettir “Muhammed hayatta olsa ve Danimarka’da yaşasaydı onu kovardım…” gibi, o ilahi rahmet odağına kendince güya hakaret etmeye kalkışan çağdaş Ebû Cehiller ve yardakçıları, kendi zavallılıklarını ve nasipsizliklerini ilan etmektedirler Hatâlı Bir Yaklaşım Bu vesile ile bilhassa son zamanlarda bir çeşit salgın halini almaya yüz tutan yanlış ve çarpık bir eğilime işaret etmek kaçınılmaz olmaktadır Kur’an-ı Kerîm taraftarlığı iddiasındaki kimi ilâhiyatçılar, konuları ısrarla hadîs-i şerîflerden bağımsız olarak ele almaktadırlar Dolayısıyla ulaştıkları tartışmalı, eksik ve çizgi dışı sonuçlar da hemen tamamen işte bu bozuk yaklaşımın ürünü olmaktadır Hadisleri ve dolayısıyla Sünnet’i dışlayıcı böyle bir eğilim, “hediye edilmiş rahmet”tin önder ve rehberliğinden yararlanmayı fiilen reddetmek demektir Bu ise, Hz Peygamberin sunduğu yorum zenginliğine ve rahmetine gözlerini kapamak anlamına gelir Özellikle Kur’an-ı Kerîm’i yorumlarken onu tebliğ eden ve açıklayan “hediye edilmiş rahmet”in beyanlarını görmezden gelip bizzat Kur’an’ın “âlemlere rahmet” ve “en güzel örnek” diye tanıttığı rahmet odağına iltifat etmemek, yöntem olarak büyük ve yaman bir çelişkidir Sonuç ise, “usulsüzlük vusülsüzlüğe sebeptir” fehvâsınca büyük bir mahrûmiyettir Hadîs-i şerifleri bütünüyle ihmal etmekten çekinmeyen bu kimselerin, söz konusu yanlış yaklaşımlarını Kur’ân-ı Kerîm taraftarlığı ile açıklayıp savunmaları ise, daha büyük bir garâbet, yanılgı ve yanıltmadır Kaldı ki bu eğilim sahipleri, işlerine geldiği yerlerde çok zayıf hadisleri bile kullanmaktan geri durmamakta ve bilimsel açıdan kabulü mümkün olmayan bir başka tutarsızlığa ve yöntem hatâsına düşmektedirler Öte yandan sözünü ettiğimiz bu eğilim sahiplerinin, taraftar olduklarını söyledikleri yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’i herhangi bir saygı ifadesi kullanmadan ısrarla sadece Kur’an diye anmaları ve yazmaları da ayrıca dikkat çekmektedir Bu durum, Müslüman ağzının yerleşik edebine aykırı olmasının yanında, mukaddes kitabımızın bizzat kendisi için kullandığı kerîm, hakîm, mecîd, mübîn gibi sıfatları9 görmezden gelmek ve dolayısıyla Kur’ân’ın usul ve üslûbuna da aykırı davranmak demektir İşte böyle bir ortamda gerçekleştirilecek olan bu seneki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin, “âlemlere hediye edilmiş rahmet”in derinlikli bir şekilde idrak edilmesine ve söz konusu yaklaşım yanlışının düzeltilmesine vesile olması en büyük dileğimizdir Ya Rab, hediye ettiğin rahmetten ve şefaatinden mahrum etme bizi |
|