Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adlar, eğer, feryad, kalem, mürekkep

Kalem Feryâd Eder Ağlar Mürekkep

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kalem Feryâd Eder Ağlar Mürekkep



günlük yazılar - ali çolak yazılar - güne dair bir bakış


Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep!


Kâğıda, kaleme, mürekkebe karşı münafıkça bir tavır içinde olduğumuzu kim inkâr edebilir? Böyledir ve hüzünlüdür Her gün evden, ceketinin iç cebinde en az üç fiyakalı dolmakalemle çıkan bendeniz bile, mesela şu okumakta olduğunuz satırları, bilgisayar tuşlarına dokunarak huzurunuza getirmekteyim


Kimilerimiz, evet, dolmakalemi seviyoruz ama onu asıl işlevi olan yazmak için değil, bir çeşit haz nesnesi, bir statü emaresi yahut içimizde 'kalem'e dair henüz bütün bütün kurumamış 'saygı' ya da 'vefa'nın ifadesi olarak taşıyoruz cebimizde Çünkü, kaliteli bir dolmakalem, tıpkı zarif bir saat, gözlük yahut yüzük gibi, gündelik hayatımıza küçük saadetler katmaya yeter


Deminki 'münafıklık' yakıştırmamın sebebi, tastamam budur! Kalemi seviyor, ona hürmet ediyor gibi görünüyoruz ama bu, sahih bir ilişki olmaktan çok biraz gösteriş, kişisel tatmin ve statü endişesine dayanıyor Oysa kalemin biricik işi 'yazmak'tır ve onun kâğıtla buluştuğu anda çıkardığı 'cızırtı', hakiki bir yazı adamı için tarifsiz bir zevk, bulunmaz bir saadettir Böyle zamanlarda kalemin konuştuğundan, sahibinin onu anladığından ve o mahrem zamanların kâh hüzünle, kâh neşeyle ama daima sonsuz bir gönül sarhoşluğu içinde geçtiğinden şüphe edilmez Bir 'yazıcı', kalemiyle paylaştığı, onun bildiği sırlardan daha fazlasını kime açabilir? Kalemin feryadı, mürekkebin ağlayışı, bu senli benli ilişkiyi, bu sırdaşlığı yürütecek sahipler bulamamak endişesinden olmalıdır Durup şöyle yakardıkları söylenir: "Beni nâdân eline verme yâ Rab!" Kaba, cahil, kendini bilmez birinin elinde, kalem ve mürekkep, hakikati söyleyen bir dil olmaktan çıkar; alelâde bir nesneye, belki bir zehir kuyusuna dönüşür


Kalemin, kâğıdın ve mürekkebin adamakıllı bir yalnızlık ve gurbetle baş başa kaldığını fark ediyor musunuz? Evet, pahalı, gösterişli, mükemmel kalemler üretiliyor Binbir renkte mürekkep bulunabiliyor ve kâğıt, belki hiçbir çağda olmadığı kadar bol ve çeşitli Öyleyse bu yalnızlık, bu gurbetlik neden?


Nasıl anlatmalı bunu? Belki âşinasızlıktan Kalemi, kâğıdı, mürekkebi yücelten bir medeniyetin ve onun oluşturduğu estetik anlayışın yokluğundan Mahir ustaların elinden çıkmış kalem kapakları, işlemeli kalem kutuları; porselenden, ceviz, abanoz, zeytin ve kuka ağacından, pirinç ve altından nadide mürekkep hokkaları, gümüş hokka takımları; çiçek motifli, fildişi divitler; altın ve gümüş kakmalı, yanağına besmele yazılı dünya güzeli kâğıt makasları Parlaklık, güzellik, kalıcılık kazansın diye içine gülsuyu, safran, sarısabır, rastık taşı, mersin yaprağı, koyun ödü, bal, çivit otu suyu, Hacıbektaş tuzu, kâfur otu, Yemen şapı, kaya tuzu, kına suyu, katırtırnağı çiçeği suyu, gül sirkesi, misk gibi bin bir nesne katılmış mürekkeplerin uzak, çok uzak zamanlarda kalışından Kalem, kâğıt ve mürekkep, bütün akrabalarını, âşinalarını kaybetmiş; sonra bilmedikleri, bütün bütün yabancısı oldukları bir kıtaya düşmüş mülteciler gibi yaşıyor aramızda Ait oldukları iklimden, kültürden ve medeniyet havzasından uzakta Dillerinden anlayan ustalar, eline yakışan kullanıcılar bulamamanın kederiyle Kopardıkları feryat ve figan bundandır


Rivayet edilir ki, Sultan II Mustafa, bazen saray protokolünü bir yana bırakır, yazı yazmakta olan Hâfız Osman'ın hokkasını tutarmış Bir gün, hocasının kalemindeki kudret karşısında dayanamayıp, "Artık bir Hâfız Osman daha yetişmez" deyince, büyük hattat, "Hünkârımız gibi hocasına hokka tutan padişahlar geldikçe daha nice Hâfız Osman'lar yetişir!" buyurmuştur Kâğıdın, kalemin ve mürekkebin kendini mesut hissettiği zamanlar, böyle zarif insanların çağı olmalıdır Bugün dolmakalem hâlâ yaşamaya devam ediyorsa, ömrünü, bu inceliklerin bin perdeden geçmiş gölgesini üzerinde taşıyan insanlara borçludur


Şimdi tam da yeri geldi, soralım: Sahi, ilköğretimdeki 'güzel yazı' uygulamasına ne oldu? Geçen yıllarda elyazısı mecburiyeti getirilmiş ve okula başlayan çocuklar, bütün dünyada kullanılan o güzelim bitişik el yazısını öğrenmeye durmuşlardı Bir hevesle başladı ve ilk yıl uygulandı Sonra tam da bize yaraşır bir tutumla gevşetildi, sulandırıldı ve galiba unutuldu Bizde de dolmakalemle zarif el yazısı yazabilen bir nesil yetişecek diye sevinmiştik, boşuna mıydı? Bana bu konuda cevap verecek bir Maarif yetkilisi var mıdır?


Kalemin feryâdı, mürekkebin ağlaması dinmiyor!

ali çolak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.