Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, lügat, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

E Gr: İstifham, sorgu edatı (Ezehebe Nuri: Nuri gitti mi derken Ezehebe´nin başındaki "E" harfi gibi) * Arapça kelimelerin sonuna "e" gelerek onları müennes yapmaya yarar Âdil, Âdile Emin, Emine Kâmil, Kâmile Nuri, Nuriye gibi (Bak: Müennes)
EÂCİB (U´cube C) Çok tuhaf ve acaib, şaşılacak şeyler
EÂCİB-İ DEHR Dünyanın ve zamanın çok şaşılacak yerleri, şeyleri
EACİM (Acem C) Yabancılar, Arap olmayanlar İranlılar
EADİ (Adüv C) Düşmanlar Hasımlar
EALİ (A´lâ C) İtibarı ve şerefi yüksek zâtlar İyiler Günahtan sakınan temiz ve sâlih amel sâhibi kimseler
EAMM Pek şumullü, daha umumi ve geniş
EARİB (A´rabî C) Çölde yaşayan, göçebe Arablar
EARİZ (Aruz C) Aruzlar, şiir vezinlerinden bahseden ses kalıpları Şiirde beytin birinci mısraının son kısımları
EARR Hörgücü küçük deve
EASİR (İ´sâr C) Şiddetli fırtınalar, kasırgalar
EÂZIM (A´zam C) İleri gelen büyükler Büyük adamlar
EÂZIM-I ESMÂ İçinde çok isimlerin mânası bulunan, isimlerin en büyükleri Cenab-ı Hakk´a mahsus isimlerin en mühim ve büyükleri
EÂZIM-I MİLLET Millet büyükleri
EÂZIM-I ÜDEBÂ Ediplerin, edebiyatçıların en büyükleri
EAZZ Galip * Daha aziz, daha şerefli, en şerefli, azizler
EAZZ-İ AHİBBÂ Dostların en azizi
EB (Ebâ, Ebu, Ebi) Baba, peder Ced
EB-İ MÜŞFİK şefkatli baba, merhametli peder
E´BA Yükler, hamuleler, çuvallar
EBAB Bir yere gitmek için hazır olmak
EBABİL Dağ kırlangıcı Kuş sürüsü Sürüler, bölükler(Hz Resul-ü Ekrem´in (ASM) doğumundan evvel, Hristiyan Habeşliler dinlerini yaymak için San´ada bir mâbed yaparak, Kâbe yerine Arabları bu mâbede çekmeğe çalıştılar Kâbe-i Muazzama durdukça buna muvaffak olamıyacaklarını anladıkları için Kudsi Kâbe´yi tahribe karar verdiler Ebrehe kumandasındaki Habeş Hristiyan Ordusu Mekke´ye kadar geldiği sırada Ebâbil kuşlarının gökten taş yağdırmaları üzerine mahvoldular Habeş ordusunun önünde bir fil yürütüldüğü için bu meşhur irhâsatdan olan tarihi hâdiseye "fil vak´ası" denir) (BOL) (Çendan velâdet gecesinde değil, fakat velâdete pek yakın olduğu cihetle, o hâdiseler de İrhâsât-ı Ahmediye´dir ki (ASM) Sure-i Elemtera Keyfe´de nass-ı kat´i ile beyan edilen "Vaka-i Fil"dir ki; Kâbe´yi tahrib etmek için, Ebrehe nâmında Habeş Meliki gelip, Fil-i Mahmudi namında cesim bir fili öne sürüp gelmiş Mekke´ye yakın olduğu vakit fil yürümemiş Çare bulamamış, dönmüşler Ebâbil kuşları onları mağlub etmiş ve perişan etmiş; kaçmışlar Bu kıssa-i acibe, tarih kitablarında tafsilen meşhurdur İşte şu hâdise, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın delâil-i nübüvvetindendir Çünki velâdete pek yakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi ve sevgili vatanı olan Kâbe-i Mükerreme, gaybi ve hârika bir surette Ebrehe´nin tahribinden kurtulmuştur M) (Bak: Ebrehe)
EB´AD Çok uzak, en uzak, daha uzak
EB´ÂD (Bu´d C) Mesafeler, uzaklıklar
EB´ÂD-I BÎNİHAYE Sonsuz uzaklıklar
EB´ÂD-I NÂMAHDUD Hudutsuz uzaklıklar ve mekânlar
EB´ÂD-I SELÂSE Üç uzaklık ki bunlar : En, boy, yükseklik (derinlik)
EBADİD Müteferrik, dağınık
EBAET (C: Abâ) Kamışlık yer * Kamış
EBAHH Sesi kısık olan kimse Avazı tutkun kişi (Müe: Buhhâ)
EBAHİR Kuş kanadının üçüncü mertebede olan yelekleri
EBAİD (Eb´ad C) Yakın olmayan (hısım ve akraba) * En uzak yerler
EBALİS (Ebâlise) (İblis C) İblisler, şeytanlar
EBARİK (İbrik C) Su kapları, ibrikler
EBARİK Balçıklı, kumlu yer * (Ebrak C) Alaca atlar
EBATIL Böğürler, yanlar
EBATİH (Ebtah C) Kumlu dereler ve ırmaklar
EBATİL (Ubtule C) Beyhude, bâtıl, hurâfe, mantıksız, hakikatsız şeyler
EBAZER (Bak: Ebu Zerr-i Gıffarî)
EBAZİR (Ebzâr C) Yemeklere katılan baharatlar, kurumuş kekikler
EBB (C: Abâb) Kuru ot Taze ot * Mer´a, otlak, çayır * Kavga etmek veya bir yerden gitmek için hazırlanmak
EBBAL Deve çobanı
EBBALE Bir yüklük odun * Bir kısım halk Cemaat Cemiyet
EBBAR İğneci İğne yapan veya satan kimse
EBBAZ Kaçma, ürkme * Sıçrayıp atlayan karınca
EBBED-ALLAH (Allah ebedî, dâim eylesin!) mânasına bir dua
EBCED Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfabesindeki harfleri içine alır İbâredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu suretle gösterilmektedir $(Ebced) $(Hevvez) $(Hutti) $(Kelemen) $(Sa´fes) $(Kareşet) $(Sehaz) $(Dazig)Bu sekiz kelime bütün huruf-u hecâ denen yirmi sekiz harfi içine almış ve sıra ile eliften gayn harfine kadar, birden bine kadar her harfte aşağıdaki sıra ile gösterildiği gibi değerler verilmiştir Elif: 1, Bâ: 2, Cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Ze: 7, Ha: 8, Tı: 9, Yâ: 10, Kef: 20, Lâm: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayn: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100 Rı: 200, Şın: 300, Te: 400, Se: 500 Hı: 600, Zel: 700, Dad: 800, Zı: 900, Gayn: 1000 Şimdiki Arabcada alfabe bu sırayı tutmuyorsa da harflerin rakam gibi kullanıldığı zaman, yine eski sıraya uymak için Ebced sırasını da devam ettirmişlerdir Hem birbirine benzeyen harfler bu sırada dizilmiştir Eskiden İslâmlarda matematik ve fizikte bu harflerin rakam yerine kullanıldıklarını biliyoruz
EBCEDHAN f Ebced okuyan Mektebe yeni başlayan, acemi
EBCED HESABI Ebced harf tertibinde görüldüğü gibi, Kur´ân-ı Kerim daha nâzil olmadan harflere rakam değeri verilerek tarih yazılır ve hâdiseler kaydedilirdi Bundan böyle Arab, Fars ve Türk Ebediyatında hâdiselerin tarihleri Ebced hesâbı ile yazılırdı Birçok muharebe, zafer, büyüklerin doğum ve ölümü, yüksek mevkilere geçiş, câmi, köprü, çeşme yapılış ve açılış tarihleri bu hesaba uyularak mısralarla ifade edilirdi İşte bu ebcede göre harflere sayı değerleri verilerek kuvve-i kudsiye sâhibi ve büyük evliya ve allâmelerden ve ehl-i sünnet ve cemaat eshabı birçok müellifler, Kur´ân-ı Kerim´den, âyet ve hadis-i şeriflerden de mânalar çıkarmışlardır Ebced hesabının Kur´ân´a tatbikinden çıkan şudur ki: Kur´ân´ın her kelimesi ve kelimelerdeki her harf bile Allah´ın ilim ve iradesiyle bilhassa belli maksatlarla seçilmiştir Her harfin bile yerine göre hususi bir vazifesi vardırMeselâ: Elmalı Tefsiri sh: 3956´da Molla Câmi Merhumdan şu tarihî nakil vardır: Kur´ân-ı Kerim´in 34´üncü sure, 15´inci âyetinde (Beldetün Tayyibetün: $ "İyi bir beldedir" ifâdesi ile İstanbul kasdedilmiştir ve İstanbul´un fetih tarihi bu cümlenin ebcedi ile haber verilmiştir) diye gösteriliyor: Bu cümledeki harfleri sıra ile hesab ederek şu neticeyi görmekteyiz: 2 + 30 + 4 + 400 + 9 +10 + 2 + 400 = 857 hicri senesi oluyor Bu tarih İstanbul´un Sultan Fatih Mehmed Hazretleri zamanında milâdi 1453 tarihinde fethine tevâfuk etmektedir (29 Mektub Rumuzât-ı Semaniyede : Kur´ân-ı Kerim´in 108 Suresinde: $ ebcedî makamı 857 olarak, aynen "Beldetün Tayyibetün" gibi İstanbul´un İslâm eline geçmesi olan 857 tarihine tevafuk etmekle işaret ediyor Evet mâdem Sure-i Kevser, Resul-i Ekrem´e (ASM) ihsan edilen fütuhat-ı azîmeye delâlet ediyor Elbette İstanbul´a dahi bakıyor)Bundan başka, Fetih Suresinde $ âyetinin, Sultan Mehmed Fâtih´in Uzun Hasan´a galib geldiği tarih 878 olarak görülmektedirBundan başka Timurleng´in Şâm-ı Şerif´i harab ettiği tarihi hesab edecek olursak, Kur´ân-ı Kerim´in 2´nci suresinin 114´üncü âyetindeki "Harab" $ kelimesinden aynı hesabla: 600 + 200 + 1 + 2 = 803 hicrî tarihi çıkıyorRisale-i Nur Külliyatından Şuâlar Mecmuasında ve İmâm-ı Buhâri Tarihinde Ebi Aliye İbn-i Cerir ve İbn-i Hâtem´den nakledilen ve Kadı Beyzâvi Tefsirinde de mezkur bulunan aşağıdaki rivâyet dahi Ebced Hesabının Kur´ân-ı Kerim ile olan şeksiz alâkasını isbat etmektedir: (Bir zaman Benî İsrâil âlimlerinden bir kısmı huzur-u Peygamberîde surelerin başlarındaki $ gibi mukattaât-ı hurufiyyeyi işittikleri vakit, hesâb-ı cifir ile dediler: "Yâ Muhammed! Senin ümmetinin müddeti azdır" Hz Resul-ü Ekrem onlara mukabil dedi: "Az değil!" Sâir surelerin başlarındaki mukattaâtı okudu ve ferman etti "Daha var" Onlar sustular Ş)
EBCEL
EBCEL Cüssesi büyük olan iri yapılı adam * Atta ve devede bulunan bir damar (İnsanda o damara, "ırk-ı ekhal" derler)
EBDA´ (Bedi´ den) En bedi Ziyade bedi´ ve güzel Daha çok dikkati çeken
EBDAL (Bedil veya Bedel C) Evliyâdan, ziyâde nuraniyyet kazanmış olanlar Evliyâ zümresinden bir cemaat Arapçada halkın lüzumlu işlerinin tasarrufuna memur bir cemaata denir (Mâsivâ alâkasından mücerret ve Cenab-ı Hakk´ın muhabbetinde fâni ve müstağrak olan zâtlar OS)
EBDAN f Kavim, aşiret, kabile * Şayeste, lâyık, münâsib, muvafık, uygun
EBDAN (Beden C) Bedenler Tenler
EBECC Patlak gözlü adam
EBED Ebedîlik Zevalsizlik Sonu olmamak (Bak: Beka)Aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan "kuvve-i hayâliye"ye denilse ki: Sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla "Oh" yerine "Ah" diyecek ve teessüf edecek Demek, en büyük fâni, en küçük bir âlet ve cihazat-ı insaniyeyi doyuramıyor İşte bu istidattandır ki, insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihâta etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envaına yayılmış arzuları gösterir ki: Bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir Bu dünya ona bir misâfirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur S)(İnsanın fıtrat-ı zişuuru olan vicdanı saadet-i ebediyeye bakar, gösterir Evet, kim, kendi uyanık vicdanını dinlerse, "Ebed! Ebed!" sesini işitecektir Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz Demek o vicdan, o ebed için mahluktur Demek bu vicdanî olan incizab ve cezbe, bir gaye-i hakikiyenin ve bir hakikat-ı câzibedârın yalnız cezbi ile olabilir S)
EBED-ÜL-ÂBÂD Tükenmez, ebedî hayat Sonsuzluk * Cennet
EBED-ÜL ÂBİDÎN Ebediyyen, sonsuz olarak
EBEDD Gövdeli, iri cüsseli kimse İki uyluğunun arası geniş ve etli olan kimse
EBEDEN (Ebedâ) Devamlı olarak Kat´â ve aslâ Hiçbir vakit
EBEDGÂH f Kabir, mezar
EBEDHANE f Kabir, mezar
EBEDÎ Sonsuza ve ebediyete âit Ebediyete dâir ve müteallik(Kur´ân bize bu âlemin fâni, geçici olduğunu, herşeyin devamlı değiştiğini ve takdir edilen bir zaman sonunda sona erdiğini ve ereceğini belirtiyor Madde âleminin bir başlangıcı ve sonu olduğunu bundan da anlıyoruz Kur´ân, bize ebedî âlemin varlığını da haber veriyor, bu dünya hayatının ebediyet âlemine geçiş için bir hazırlık, tekâmül ve geçiş dönemi olduğunu, ebediyet âlemindeki hayata uygun bir varlık olmak için bu dünyada Allah´ın emir ve kanunlarına uygun yaşamak gereğini hatırlatıyor ve emrediyor)
EBEDİYYEN Ebedî olarak, ilel-ebed * Hiç bir vakit, hiç bir zaman
EBELET Çok yemekten gelen ağırlık, hazımsızlık
EBEN Töhmetli, kabahatli kişi * Adâvet, düşmanlık
EBEN AN-CEDD Babadan, dededen
EBER Hurmanın budaklanması ve ıslah edilmesi * Akrep sokması
EBERR Çok faziletli, şerefli Çok sâdık ve dindar Çok iyilik sever * Şenlikten uzak, bedevi
EBES Çok süt içmekten dolayı midede ve karında meydana gelen şiş $
EBEVEYN Ana ile baba (Eb ile ümm)
EBGAZ Çok fazla buğzedilen, hiç sevilmeyen, nefret edilen
EBH Unutulan şeyi hatırlatmak
EBHAK Bir gözlü
EBHAL (Buhl den) En hasis, çok cimri, daha tamahkâr * Büyük gözlü
EBHÂR (Bahr C) Bahirler, deryalar, denizler
EBHÂR-I VÂSİA Geniş denizler
EBHAR Nefesi ve ağzı fena kokan adam
EBHAS Gözlerinin üstünde veya altında bir miktar yumruca et parçası olan kişi
EBHEKAN Kuzu kulağı adı verilen ot
EBHEL Ardıç ağacının yemişi * Ardıç ağacının bir nevi
EBHEM Söz söylemeye muktedir olmayan Konuşmaya iktidarı bulunmayan adam
EBHER En bâhir, en âşikâr En parlak, daha çok zâhir * Temiz kanı yürekten bedene dağıtan büyük bir damar
EBHİRE (Buhâr C) Dumanlar, buğular
EBHUR (Ebhar) (Bahr C) Denizler, bahrlar
EBHUR (Bahur C) Buharlar Buğular
EBİ (Bak: Ebu)
EBİ-L BENÂT Kızların babası
EBİB İri taneli yağmur
EBİH Yüzünden örtüyü kaldırmayan tesettürlü kadın
EBİL Devenin hâllerinden anlıyan kimse
EBİL Nasârâ rahibi ve ekâbiri
EBİL-ÜL EBİLÎN İsa Peygamber (Aleyhisselâm)
EBİYE İmtinâ edici, çekinen kadın
EBKA´ Alaca karga
EBKA Ağlattı (mânasında mâzi fiili Bak: İbkâ)
EBKÂR (Bikr C) Bekârlar * Mc: Evvelce kimsenin söylemediği sözler
EBKÂR-I EFKÂR Evvelce söylenmemiş olan fikirler
EBKEM (Bükm den) Dilsiz Konuşamıyan
EBKEMÎ f Dilsizlik, dili olmamak
EBKEM Ü LÂL Cevapsız bırakmak Susmak Dilsiz gibi sükût etmek
EBKEMİYET Dilsizlik Konuşamamazlık
EBLAD Eser
EBLAĞ En beliğ Daha beliğ Daha fasih Çok beliğ
EBLAK Rengârenk * Alaca bulaca * Alacalı at
EBLAK-SÜVAR f Alaca ata binmiş kişi * Mc: Savaşçı, cenkçi yiğit
EBLEC Açık kaşlı * Mc: Nurlu, parlak, vuzuhlu
EBLED Ebleh, ahmak, bön Söylenilen şeylere aklı hemen taalluk etmeyen kimse * Açık kaşlı * Şişman gövdeli kişi
EBLEH Ahmak Bön Budala
EBLEHÂNE f Ahmakçasına Eblehçesine
EBLEHÎ f Ahmaklık, saflık, bönlük
EBLEHİYYET Ahmaklık, eblehlik, bönlük, salaklık, saflık, kalın kafalılık
EBLEK f Alacalı renk
EBLEM Kalın dudaklı adam
EBLİM Bal, asel
EBLUÇ f Ezilmiş tozşekeri Nebat şekeri
EBLUK f Münafık, iki yüzlü adam * Şarlatan
EBNÂ (İbn C) Oğullar Çocuklar Veledler Ferzendeler
EBNÂ-İ ÂDEM Adem oğulları İnsanlar
EBNÂ-İ BEŞER İnsan oğulları
EBNÂ-İ CİNS Kendi sülâlesinden gelenler Aynı cinsten olanlar
EBNÂ-ÜD DEHALİZ Anası babası belli olmayıp etrafa atılmış, sokağa bırakılmış çocuklar
EBNÂ-YI MAZİ Mâzinin insanları
EBNÂ-YI SEBİL Yolcular, seyahat edenler, seyyahlar
EBNÂ-YI VATAN Vatan evlâtları
EBNİYE (Bina C) Binalar Yapılar
EBNİYE-İ ATİKA Eski binâlar
EBNİYE-İ MÜRTEFİA Yüksek binalar
EBR Ürkmek Kaçmak
EBR f Bulut
EBR-İ BAHAR Bahar bulutu
EBR-İ BÂRÂN Yağmur bulutu
EBR-İ İHSAN İhsan, lütuf bulutu
EBRAC Burçlar, kaleler
EBRAH Zor olmak, güç olmak
EBRAK Fazlaca parıltılı * Taşlı, kumlu, balçıklı yer * Alaca renkli at * İki renkli lekeli bir şey
EBRÂR (Berr C) Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler Sâdıklar İyiler
EBRÂR-I ÜMMET Ümmetin iyileri Hayırlıları
EBRAS İnsanın rengini degiştiren alaca ve miskin eden çok fena bir maddi hastalık ismi
EBREC Gözünün akı çok olan güzel gözlü kimse
EBRED (Berd den) Çok soğuk
EBREHE Peygamberimizin (ASM) doğumundan elli gün kadar evvel Kâbenin tahribine gelen Habeş Ordu Kumandanının ismi (Bak: Ebabil)(Fillerle varıp Kâbeye, hem Ebrehe zâlimİsterdi ki, yapsın nice bin türlü mezâlimİsterdi ki; o beyt yıkılıp şöhreti sönsünHalk Kâbeyi terkederek, kiliseye dönsünİsterdi ki; çeksin doğacak nura bir sedHem doğmadan ölsün diye "Mahbub-u Müebbed"Günlerce gidip Kâbeye hem yaklaşan orduBirdenbire bir tehlike sezmiş gibi durduSür´atle gelip bir sürü kuş, semt-i bahirden Taş harbine başlar, pek acib hepsi birdenİndikçe havadan o muamma gibi taşlar Cansız yıkılıp yerlere yatmış nice başlarŞahıyla beraber kocaman orduyu Mevlâ Olsun diye mahbuba nişan eyledi mevta EL)
EBREK En bereketli
EBRENCEN f Bilezik Kadınların kollarına taktıkları altından mâmul zinet eşyası
EBRESİM İbrişim
EBRESİMÎ İbrişimci
EBREŞ Alaca benekli at * Kırmızı ve beyazdan meydana gelen alaca renk
EBRİC Yayık adı verilen ve yoğurttan yağ çıkarılan nesne
EBRKÂR f Şaşkın, sersem, ne yapacağını bilmeyen adam (Ebr´in "bulutun" yerinde durmayıp gezici olmasından kinâye olarak, bu mânayı aldığı sanılmaktadır)
EBRU f Kaş * Bir nevi dalgalı kumaş ve kâgıt ismi
EBRUFERAH f Güler yüzlü
EBRUVÂN f Kaşlar
EBS Sütü çok içmekten dolayı karnı şişmek
EBSAR (Basar C) Gözler Dikkat sahipleri Görücüler
EBTAH (C: Ebâtih) Kumlu ırmak ve dere
EBTAL (Battâl C) Yiğitler, cesurlar, döğüşken erler
EBTAL (C: Ebâtil) İnsanın böğrü * En boş Boşuboşuna Çok bâtıl
EBTER Kuyruğu kesik hayvan * Sonunda oğlu ve kızı kalmayan insan * Ölümünden sonra adı hatırlanıp anılacak hayrı ve ihsanı kalmayan kişi * Eksik, tamamlanmamış
EBTİNE (Bâtın C) Çukur yer, kuytu yer
EBU Peder, baba, ata, eb
EBU BEKİR-İ SIDDIK (RA) Asıl adı Abdullah, künyesi Ebu Bekir, lâkabı Sıddık ve Atik Erkekler içerisinde Resul-i Ekreme (ASM) ilk iman eden; bütün muharebelerde ona refakat eden; seferde, hazarda, bütün tehlikeli anlarda Peygamber Efendimizle (ASM) beraber çalışmış ve onun en yakın Sahâbesi Onun sohbetinden feyz almış, nübüvvet sırlarının en samimi mahremi Her şeyini, bütün malını İslâmiyet uğruna, Peygamberimize (ASM) sadakati ile feda etmiş, sırf lillâh için çalışmış, hiç bir maaş kabul etmeden hilâfet makamında bulunmuş, İslâmın ilk Reis-i Cumhuru olmuştu Seçimle başa geçmiş, zekât vermeği kabul etmemek ve irtidad etmek gibi hareketlere karşı mücadele etmişti Kur´ân-ı Kerimin Sure ve Ayetlerini ilk def´a cem´ edip bir cilt halinde toplamıştı Hilâfeti zamanında Hz Halid kumandasında İslâm Ordusu Suriye ve Şamı fethetmişti
EBU CABİR Ekmek
EBU CA´DE Kurt, zi´bEBU CAFER $ Bin Abdullah Bin Cafer bin Ebî Tâlib (RA) : Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm´dan 25 Hadis rivayet etmiştir Kureyş´in Haşimî kolundandır 80 senesinde 80 yaşında iken vefat etti (RA)
EBU CA´FER Sinek
EBU CEHL "Cehalet babası" demek olan bu kelime, Hazret-i Resul-i Ekrem (ASM) zamanında, mu´cizeleri ve çok delilleri ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ı gördüğü halde iman etmeyen din düşmanı puta tapan gururlu bir müşrikin lâkabıdır Bedir Gazasında öldürüldü
EBU CEMİL Tere otu
EBU DAVUD (Bak: Kütüb-ü Sitte)
EBU-D DERDA Uveymir adı ile de meşhurdur Ashab-ı kirâmın âlim ve hakîmlerindendi Peygamberimiz: "Uveymir, Ümmetimin hakimlerindendir" buyurmuştur Uhud´dan itibaren bütün muharebelerde bulunmuştur 179 hadis rivâyet etmiştir Hikmetli sözlerinden birisi şudur: "Âlim olmayınca insan müttaki olamaz, bir âlim âmil olmadığı halde ilim sâhibi sayılamaz"
EBU EYYUB Deve, cemel
EBU EYYUB-İL ENSARÎ Sahabe-yi Kiramdan olup Halid bin Zeyd-i Hazrecî diye de anılır Hicretten sonra Peygamberimize (ASM) ilk mihmandârlığı yapmış idi Hicretin 50 yılında pir-i fâni olduğu halde teberrüken Kostantiniyye´nin fethine azimet eden İslâm ordusu ile harbe iştirak etmiş, İstanbul surları dışında şehid olmuştur Sonradan ancak Sultan Mehmed Fatih´in Hocası Akşemseddin Hazretleri tarafından mezarı keşf edilmiştir 150 hadis-i şerif nakletmiştir (RA)
EBU HALİD Köpek, kelb * Canavar
EBU HANİFE (Bak: İmam-ı A´zam)
EBU HASAN-I ŞAZELÎ (Bak: şazelî)
EBU HUMEYD Ayı denilen canavar
EBU HÜREYRE (RA) Peygamberimize (ASM) bütün gücüyle hizmette bulunmuş ve İ´lâ-yı kelimetullâh yolunda Peygamber (ASM) ile bütün muharebelere iştirak etmiş, 5374 aded Hadis-i Şerif nakletmiştir Hicri 75 yılında, Medine-i Münevvere´de, 78 yaşında iken dâr-ı bekaya irtihâl etmiştir (RA) (Bak: Ashab-ı Suffa)
EBU İKRİME Güvercin kuşu
EBU İYAZ SELEME BİN AMR BİN EL EKVÂ (RA) Biat-ı Rıdvanda hazır bulunan, gayet cesur, nişancı, hamiyetperver bir sahabedir 77 hadis-i şerif rivayet etmiştir Hicrî 74 tarihinde, 80 yaşında iken Medine-i Münevvere´de vefat etmiştir (RA)
EBUK Kaçmış köle
EBU KALEMUN Bir nevi kumaş ki, göze türlü türlü görünür Bâzıları "gülistân-ı kemhâ" derler
EBU KATADE HARİS BİN RİB´İY (RA) Ensardan ve Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın süvarilerindendir 170 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir Uhud Gazvesinden itibaren bütün muharebelere iştirak etmiş bir kahraman olup 74 tarihinde 80 yaşında iken Medine´ye avdetinde vefat etmiştir (RA)
EBU KAYS Çakal
EBU-L ALA-İ MAARRÎ (Mi: 973 - 1057) Kör olmasına rağmen hafızasının fevkalâdeliği ile tanınmış büyük Arap şairlerinden biridir ki, kasideleriyle meşhurdur
EBU-LA-ŞEY Hiçbir şeyin babası Hiç bir şeyi olmayan
EBU-L AVN Hurma
EBU-L MEYMUN Bal, asel
EBU-L MİREH Şeytan
EBU-L MUHTAL Katır, bağal
EBU MANSUR-U MATÜRİDÎ (Bak: Matüridî)
EBU NAFİ´ Sirke
EBU-N NACİ´ Helva
EBU-N NECM Tilki
EBU SAİD-İL HUDRÎ Ashab-ı Kirâmın en mümtazlarından ve Ensardandır 1170 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir Uzun müddet fetva vazifesinde bulunmuş, Hicri 72´de 86 yaşında iken Medine-i Münevvere´de vefat etmiştir (RA)
EBU LEHEB (Ebi Leheb) Asıl adı: Abduluzza´dır Güneş gibi, âlemleri aydınlatan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm´ın nurundan gözünü kapadı ve küfre hizmete çalıştı, iman etmedi Peygamberimizin amcası idi Karısı ve oğulları sırf düşmanlık için çalıştılar Adı "Alev babası" mânasında olan "Ebu Leheb" kaldı
EBU-L EMİN Tokluk, şiba´
EBU-L FADL Altun
EBU-L HARİS Arslan
EBU-L HUSAYN Tilki
EBU-L İBER Utanmaz, edepsiz, hayasız adam
EBU-L KA´KA´ Kuzgun
EBU SABİR Tuz, milh
EBU SÜFYAN (Mi: 597 - 653) Kureyş kabilesinin bir kolu olan Beni Ümeyyenin Reisi ve Hz Muâviyenin (RA) babası
EBU SÜLEYMAN Horoz
EBU TALHA ZEYD BİN SEHL (RA) Ashab-ı Kiram arasında, sayılı kahramanlardan ve atıcılardandır Resul-ü Ekreme (ASM) atılan oklara göğsünü germiştir 20 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir Hicri 34 tarihinde vefat etmiştir Bütün muharebelere katılmış bir kahraman-ı İslâmdır (RA)
EBU TALİB (-619) Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) amcasıdır (Diyorsunuz ki: Amcası Ebu Tâlib´in imanı hakkında esahh nedir Elcevap: Ehl-i Teşeyyu, imanına kail; Ehl-i Sünnet´in ekserisi, imanına kail değiller Fakat benim kalbime gelen budur ki: Ebu Tâlib, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın risaletini değil; şahsını, zâtını gayet ciddi severdi O´nun -o gayet ciddi- o şahsî şefkati ve muhabbeti, elbette zâyie gitmeyecektir Evet, ciddi bir surette Cenab-ı Hakk´ın Habib-i Ekremini sevmiş ve himaye etmiş ve taraftarlık göstermiş olan Ebu Tâlib´in inkâra ve inada değil, belki hicab ve asabiyet-i kavmiye gibi hissiyata binaen, makbul bir iman getirmemesi üzerine Cehennem´e gitse de; yine Cehennem içinde bir nevi hususi Cennet´i onun hasenatına mükâfaten halkedebilir Kışta bazı yerde baharı halkettiği ve zindanda -uyku vasıtasıyla- bazı adamlara zindanı saraya çevirdiği gibi, hususi Cehennem´i, hususi bir nevi Cennet´e çevirebilir M)
EBU TAYYİB EL-MÜTENEBBİ (Hi: 915 - 965) Kûfe´de doğdu Bağdat´ta öldü Büyük şairlerden olup, divanı vardır
EBU-L VAKT Vakit ve hâlin te´siri altında kalmıyanlar
EBU-T-TURAB Hz Alinin (RA) bir lâkabı(Bu isim Hz Ali Radiyallahu anh, toprak üzerine oturduğu veya yattığından dolayı tevâzuuna işareten Peygamber Efendimiz (ASM) tarafından verilmiştir)
EBÛÜ "İkrar ederim, sığınırım, itiraf ederim, tövbe ederim" mânasına fiildir
EBU ZA´FEL Fil
EBU ZENE MaymunEBU ZERR-İ GIFFARÎ $ Cündüb bin Cünâde (RA) : İlk İslâm olanların beşincisi olup ilimde İbn-i Mes´ud hazretlerine müsavi sayılırdı Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâmdan 281 Hadis-i Şerif nakletmiştir Hazreti Ali Kerremallahu Vechehu kendisine "İlim dağarcığı" lâkabını vermiştir Hi: 31´de Hakkın rahmetine kavuşmuştur (RA)
EBU ZİYAD Eşek, hımar
EBU ZÜBAB Fâre
EBU ZÜR´A Domuz, hınzır
EBU-Z ZEHEB Çok zengin olan adam, altın babası
EBVA´ Medine-i Münevvere´ye bağlı olup, Mekke-i Mükerreme yolunda bir köyün adıdır Medine´ye yirmiüç mil uzaklıktadır Köyün üstünde dik ve kuru bir dağın adı da Ebvâ´dır Bu köy iki şey ile meşhurdur Biri: Peygamberimizin annesi Hz Amine´nin kabri orada bulunmaktadır İkincisi ise: Hicretin birinci senesinde birinci defa olarak yapılan gazanın orada olmasıdır
EBVÂB (Bab C) Kapılar * Kısımlar Bahisler Parçalar
EBVÂB-I MÜZEHHEB Yaldızlı kapılar
EBVÂB-I RAHMET Rahmet kapıları
EBVÂB-I SEMÂ Semâ kapıları, gök kapıları(78 surenin 18 ve 19 âyetlerinin tefsirinden bir kısmıdır:"O fasl günü o gündür ki, sura üfürülür Yani sur üfürülünce siz ölüler uykudan uyanır gibi uyanır kalkarsınız da, (sure: 17, âyet: 71 mantukunca) her ümmet imamıyla çağırılarak derhal alay alay, ümmet ümmet, cemaat cemaat mahşere gelirsiniz ve o sırada, semâ açılmıştır Nizâm-ı âlem değişmiş; bugün kapalı, sağlam bir bina olan semâ fethedilmiş; (sure : 69, âyet: 16 mazmununca inşikak edip yer yer açılmıştır da hep kapılar olmuştur Her tarafı kapılardan ibaret gibi küşâd edilmiştir" ET)(7 surenin 40 âyetinin meâlinden bir parça: "Şüphe yok o kimselere ki, küfre düştüler ve bizim vâzıh âyetlerimizi tekzib ettiler, onların birer âyet-i İlâhiye olduğunu kabul etmediler ve onlara karşı tekebbürde bulundular, onlara imandan ve muktezasıyla amel etmekten kaçındılar Onlar için gök kapıları açılmaz, onların duaları, amelleri kabul edilmez veya onların ruhları oralara yükselemez Ve deve, iğnenin deliğine girinceye kadar; öyle büyük bir cisim, o kadar dar bir yere girinceye kadar; öyle mümkün olmayan bir hâdisenin vukuuna değin, yani hiçbir zaman cennete giremiyeceklerdir Onların Cennet´e girmeleri, böyle vukuu muhâl birşeye muallaktır, onlar ebediyyen Cehennem´de muazzeb olup duracaklardır" Ömer Nasuhi Bilmen)
EBYAN Cömert, eli açık, muhtaçlara ve yoksullara yardım eden kimse * Yemekten tiksinen kişi
EBYAT (Beyt C) Beyitler İki mısradan müteşekkil kısımlar
EBYAZ Beyaz Akça Parlak Daha parlak Sefid olan
EBZ Ürkme, korkma Kaçma, kaçış * Aniden, birdenbire ölmek
EBZA Göğsü çıkık
EBZAH Göğsü çıkık
EBZAR (Bezr C) Yemeklere konulan baharat
EBZER Üst dudağında sarkık derisi olan
EBZÜN Küvet, banyo * İçinde yıkanılabilinen küçük havuz

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

ECAHİL (Echel C) En cahil, daha bilgisiz olanlar
E´CAM (Acem C) Arab olmayanlar Güzel arabi bilmeyenler Güzel ve fasih konuşamıyanlar * Acemiler
ECAMİRE Taifeler, kabileler, kavimler
ECANİB (Ecnebi C) Ecnebiler Yabancılar
ECBE Alnı geniş olan adam
ECC (C: İcâc) Devekuşu seğirtmek
ECCE (C: İcâc) Sıcak fazla olmak * Karışmak
ECDA´ Burnu kesik olan kimse * Kulağı, eli ve dudağı kesik kimse
ECDAD (Cedd C) Dedeler Babalar Büyük babalar
ECDAS (Cedes C) Kabirler Mezarlar
ECDEL (C: Ecâdil) Çakır doğan kuşu
ECDER (Cedir den) Daha büyük Pek münasib
ECEBE Büyük alınlı Alnı geniş olan kimse
ECEL Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti Âhirete göç etmek * İleride olacağı şüphesiz olan * Allah´ın takdir ettiği ömür
ECEL-İ FITRÎ Her mahlukun yaradılışı itibariyle Cenab-ı Allah (CC) tarafından tayin olunan vasati ömrü * Biyolojik ömür
ECEL-İ KAZÂ (Bak: Ecel-i mübrem)
ECEL-İ MEV´UD Mukadder olan ölüm şüphesiz gelecek olan ölüm
ECEL-İ MUALLAK Levh-i Mahv İsbat´ta mukadder olarak yazılı, bâzı şartlarla mukayyed olan ecel Ecel-i müsemma
ECEL-İ MÜBREM Elinden kurtulunması mümkün olmayan, kaçınılmaz olan ecel
ECEL-İ MÜSEMMA f Muayyen bir zamana kadar, Allah´ın takdir ettiği ölüm
ECEL-İ NÂ-GEHAN Ansızın gelen ecel Birdenbire âni ölüm, vefat
ECELİYYET Sonradan vukuu şüphesiz olan hâdise
ECELL (Celil den) Çok güzel çok büyük En üstün Çok celil
ECELL-İ MAHLUKÂT Mahlukların en üstünü İnsan
ECELL Evet, neam, belî
ECEM (C: Acâm) Çok fazla sıcak
ECEME (C: Acâm-Ecemât - Ecem-Ücüm) Meşelik * Kamışlık
ECEMM Mızraksız adam * Boynuzsuz koyun * Etli kemik * Bacasız ev
ECEN Suyun tadı ve rengi değişik olmak
ECERRAN İns ve cinn
ECEŞŞ Gür sesli
ECFAN (Cefn C) Göz kapakları * Asma çubukları * Kirpikler
ECHAM Gözü büyük ve kırmızı olan * (Müe: Cahmâ)
ECHEL Çok câhil Çok bilgisiz En câhil
ECHELİYYET Çok bilgisizlik Çok câhil oluş
ECİC Ateş parlaması
ECİL İşini geriye bırakan, geciktiren * Geciktirilen, geriye bırakılan şey * Bir yerde birikip toplanmış su
ECİLLE (Celil C) Fazilet, ilim ve rütbe itibariyle daha yüksek olanlar Büyükler
ECİM Bir şeye çok devam etmekten usanç gelme * Suyun necis olup bozulması * Birini istemediği hâle koymak
ECİNNE (Cenin C) Ceninler Ana karnındaki çocuklar
ECİNNÎ Cin taifesinden bir fert (Bak: Cinn)
ECİR (Bak: Ecr)
ECİR Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren Gündelikçi(Devletler, milletler muharebesi tabakat-ı nev-i beşer muharebesine terk-i mevki ediyor Zirâ, beşer esir olmak istemediği gibi, ecir olmak da istemez S)
ECİRLİK t Ücretle çalışma, hizmetkârlık
ECİRNÂ (İcâret den) Bizi hıfzeyle, muhafaza eyle (meâlinde)
ECİRNİ (İcâret den) Beni hıfzeyle, beni koru (meâlinde)
ECL İllet, sebeb, cihet İçin, dolayı den Arabçada "Li" ilâve ederek kullanılır Meselâ: Li-eclillâh $ : Allah için, Allah rızası için
Lİ-ECL-İL-MASLAHA İş icabı, maslahat için
ECLA Pek âşikâr, pek belli Pek parlak, ziyade güzel * Başında kıl bitmeyen kel
ECLA´ Dudakları kısa olup dişlerini tamamen örtmeyen
ECLAD (Cild C) Hayvan derileri
ECLAH Devenin veya üstü düz olan arabaların üzerlerine yapılan ufak kulübe * Başı kel olan adam
ECLEC Yumru ve geniş alınlı
ECLEF (Cilf den) Çok edepsiz, pek hayasız
ECLEL Ulu ve büyük kimse * Azam
ECLİYET Cihetiyet, sebebiyet Sebeb oluş
ECMA´ En toplu Birikmiş Ziyade birleşmiş
ECMA Üstü açık ev
ECMAİN Hepsi, cümlesi
ECMAL (Cemel C) Develer * Cümleler * Yekünler
ECMAT (Ecme C) Ormanlar, sık ağaçlı yerler
ECME (C: Ücem-Ecmât) Orman, sık ağaçlı yer
ECMEL (Cemil den) Çok güzel, en yakışıklı Daha güzel
ECNAB (Cenb C) Yanlar Yan taraflar
ECNAD (Cünd C) Cündler, askerler, erler, neferler, taburlar
ECNÂS (Cins C) Çeşitler, neviler, türler
ECNÂS-I MUHTELİFE Çeşitli, türlü cinsler
ECNEB Muti ve münkad olmayan İtaatkâr olmayan * Garib, yabancı, ecnebi *Sert başlı at
ECNEBİ Yabancı Garip Alışmamış Başka milletten olan
ECNEBİYYET Ecnebilik, yabancılık, gariblik
ECNEF Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam * Beli eğri, kambur olan adam
ECNİHA (Cenah C) Kanatlar Cenahlar Taraflar
ECR (C: Ücur) Bir iş, bir hizmet mukabilinde verilen şey * Ahirete aid mükâfat, hayır ceza * Ücret, mukabil, karşılık Sevab * Tıb: Kırılan bir uzvun sarılması
ECR-İ MÜSEMMÂ Mukavele ve pazarlıkla kararlaştırılan ücret
ECRA´ (C: Ecâri) Bir şey yetişmeyen kumlu yer
ECRAM (Cirm C) Ruhsuz büyük varlıklar Cirmler Yıldızlar
ECRAM-I SEMAVİYE Gök cisimleri, yıldızlar
ECRAM-I ULVİYE Ulvi yıldızlar Büyük cirimler
ECRAS (Ceres C) Büyük çıngıraklar, çanlar
ECREB Uyuz hayvan veya insan
ECRED Tüysüz adam, köse Genç * Çorak, otsuz yer Bir şey yetişmeyen arazi * Tüyü yumuşak ve kısa olan at
ECRİBE (Cirâb C) Dağarcıklar, meşin veya bezden yapılmış olan çantalar
ECSAD (Cesed C) Cesedler Cisimler Tenler Vücudlar
ECSAM (Cisim C) Cisimler
ECSAM-I NÂMİYE Büyüyüp yetişen cisimler Nebat gibi büyüyenler
ECSAM-I ULVİYE Ulvi cisimler
ECSEL Karnı büyük olan kişi
ECSEM Cesim, pek iri, gövdesi büyük olan İri yarı kişi
E´CUBE (Bak: U´cube)
ECUC Işık veren, parlayan Parlak nesne * Suyun tuzlu ve acı olması
ECÜME Havuz
ECVAD (Cevad C) Sahiler Cömertler Eli açıklar
ECVAF (Cevf C) İçler Kovuklar
ECVED En cömert En sahi Daha iyi
ECVED-İ MENSUCAT Dokumaların en iyisi
ECVED-ÜN NÂS İnsanların en iyisi olan Hz Peygamber (ASM)
ECVEF Ortası boş Kof * Mc: Boş kafalı Çok cahil * Gr: Ortasında harf-i illet sayılan elif, vav, yâ harfleri bulunan fiil kökü
ECVİBE (Cevab C) Cevaplar
ECVİBE-İ MÜSKİTE Susturucu cevaplar
ECYAD (Cîd C) Uzun boyunlar
ECYAF (Cife C) Kokmuş etler Cifeler
ECYAL (Cîl C) Soylar Tâifeler Kavimler Nesiller
ECYED Uzun boyunlu (adam)
ECYEM Gözü büyük ve kırmızı olan (Müe: Ceymâ)
ECZÂ (Cüz C) Eczacılıkta kullanılan çeşitli maddeler * Ciltlenmemiş kitab ve saire * Cüz´ler, parçalar, kısımlar * Bir kimyevi terkible vücuda gelip yanma hassası gibi böyle bir kuvvet ve te´siri haiz bulunan şey
ECZÂ-İ ASLİYE Vücudda temel teşkil eden parçalar ve kısımlar, unsurlar
ECZÂ-YI ŞERİFE Kur´ân-ı Kerim´i meydana getiren otuz cüz
ECZÂ-İ UNSURİYYE Esas teşkil eden parçalar
ECZÂ-İ ZÂİDE Fazladan olan kısımlar, parçalar
ECZAHANE f Eczacı dükkanı Ecza dolabı İlaç satılan mağaza
ECZAL (Cizl C) Ağaç kökleri, tomrukları
ECZEB Suyu geçirmeyen sağlam zemin
ECZEM (Cüzâm dan) Cüzamlı, miskinlik illetine uğramış olan * Parmakları veya eli kesik olan adam
ECZEM Burnu kesilmiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

ED´ Yerine getirmek Ödemek Borcunu vermek Vazifesini yapmak * Tarz Üslub * Şive * Tekebbür * Fık: Namazı vaktinde kılmağa "Eda" ve vakit geçtikten sonra kılınan namaza da "Kaza" denir (Bak: Kaza)
EDA-İ FERÂİZ Allah´ın (CC) farz olarak emrettiklerini yerine getirmek Farz vazifelerini ifa etmek
EDA-YI DEYN Borç ödeme
EDA-YI SALÂT Namazı vaktinde kılma
ED´AC Gözleri kara renkte ve büyükçe olan * Pek siyah şey
EDAKK En dakik, pek ince, çok mühim
EDAKK-I UMUR İşlerin en mühimmi
EDALL (Bak: Adall)
EDÂMALLAH Allah (CC) dâimî eylesin (mealinde duâ)
EDANİ (Ednâ C) Ednâlar, en deniler, en alçaklar Alçak, pek bayağı ve aşağılık kimseler
EDAT Sebep Âlet Avadanlık * Gr: Kendi başına mâna ifade etmeyip, kelime veya fiillerle birlikte mâna ifade eden kelime veya harf İsim ile fiilden gayri kelime
EDB Ziyafet verip, halka yemek yedirmek
EDBAR (Dübür ve Dübr C) Ard ve arka taraflar Herhangi bir şeyin sonları ve akibetleri
EDBAR-ÜN NÜCUM Fecirden evvel kılınan iki rek´at nafile namaz
EDBAR-ÜS SÜCUD Akşam namazından sonra kılınan iki rek´at nafile namaz
EDBES Rengi ne kızıl, ne siyah olan hayvan
EDD (C: Üdüd) Kuvvet * Yetişmek * Ric´at etmek
EDDAİ "Mâlum bir duâcı Duâcınız Hayrınızı isteyen" meâlinde imza yerine yazılan bir tâbir
EDEB Terbiye Kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek Güzel ahlâk Usluluk Hayâ * Ist: Sünnet-i Resul´e (ASM) uygun hareket etmek * Utanılacak şeylerden insanı koruyan meleke; kuvve-i râsiha-i nefsiye * Edebiyat ve ondan bahseden ilim(Kur´anın edebi ise: Öyle bir hüznü verir ki, âşıkane hüzündür Yetimâne değildir Firak-ul ahbabdan gelir Fakd-ül ahbabdan gelmez Lemeat)
EDEB-İ KELÂM Söz güzelliği, söz zarifliği * Edb: İfade arasında bayağı ve çirkin tabirlerin bulunmaması İfadenin güzel oluşu
EDEB-İ MUÂŞERET (Bak: Âdâb-ı muaşeret)
EDEB-AMUZ Edeb öğreten
EDEBÎ Edebe dâir Güzel söylenmiş yazı Edebiyata âit Ehl-i edebe, terbiyeli, ahlâklı ve edebli olanlara dâir ve edebe mensup ve müteallik
EDEBİYAT Düşünce, duygu veya herhangi bir hakikatı veya herhangi bir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir halinde güzel şekilde ifâde san´atı Bu san´atla uğraşan ilim kolu * Edebiyata âit yazıları toplayan kitapEdebiyatın sözlük anlamından biri de edebe, yani terbiyeye uygun söz söylemektir Demek ki edebiyatçı edepli olmalı, edepsizce söz ve yazılar edebiyat olamaz(Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelân; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz: Ya aşkla hüsündür, ya hamâset ve şehâmet, ya tasvir-i hakikat İşte yabani edebse hamâset noktasında hakperestliği etmezBelki zâlim nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlamakla kuvvet-perestlik hissini telkin eder Hüsün ve aşk noktasında, aşk-ı hakiki bilmezŞehvet-engiz bir zevki nefislere de zerkeder Tasvir-i hakikat maddesinde, kâinata san´at-i İlâhî suretinde bakmaz;Bir sıbga-i Rahmanî suretinde göremez Belki tabiat noktasında tutar, tasvir ediyor; hem ondan da çıkamazOnun için telkini aşk-ı tabiat olur Maddeperestlik hissi, kalbe de yerleştirir; ondan ucuzca kendini kurtaramazYine ondan gelen, dalâletten neş´et eden ruhun ıztırabatına, o edepsizleşmiş edeb (müsekkin, hem münevvim); hakiki fayda vermez S)
EDEBİYAT-I CEDİDE 1896 - 1901 tarihleri arasında Avrupa te´siri ile meydana gelen edebiyat cereyanına verilen isim Yeni edebiyat Servet-i Fünun Edebiyatına verilen ad
EDEBİYAT YAPMAK Mc: Güzel ve uzun uzun sözlerle mevzu dışına çıkarak konuşmak
EDEBİYYUN Edebiyatçılar Edebiyatla uğraşanlar
EDEME Derinin iç yüzü (Dış yüzüne "beşere" derler)
EDEVAT (Edat C) Aletler Takımlar, parçalar * Gr Fiil veya isimlere eklenen küçük kelime veya harfler Edatlar
EDEVAT-I KİTABET Yazı vasıtaları
EDEYAN f Çok koşan hayvan
EDFA (Edfâk) Beli kamburlaşıp bükülmüş kimse * Uzun boynuzlu keçi * Kanadı uzun kuş
EDFER İğrenilen, tiksinilen, nefret edilen şey
EDGAM Yüzü ve dudaklarının etrafı siyah olup, sâir bedeni başka renk olan at
EDHAK Daha uzak, daha ırak
EDHAN (Dühn C) Sürülecek güzel kokulu yağlar
EDHAR Eb´ad ve erzel kimse
EDHEM (C: Dühem-Edâhim) Karayağız at
EDHİNE (Duhân C) Duhanlar, dumanlar, sisler * Tütünler
EDİ Küçük ve şerir (adam) * Küçük kap
EDİB Edebiyatçı Güzel ve san´atlı söz söyleyen veya yazan * Edebli, terbiyeli(Edibler edebli olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı Ve onların sözleri, kalb-i umumi-i müşterek-i milletten bitarafane çıkmalı Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyânet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli İk M)
EDİB-İ BÎ-MÜDANÎ Eşsiz edebiyatçı
EDİBÂNE f Edibe yakışır, terbiyeli bir surette Edebiyatçı gibi
EDİLLE (Delil C) Deliller, işaretler Alâmetler Rehberler İsbat vasıtaları
EDİLLE-İ AKLİYE Akıl ile bulunan isbat vâsıtaları, akli deliler
EDİLLE-İ ASLİYE (Bak: Edille-i erbaa)
EDİLLE-İ ERBAA (Edille-i şer´iye) Fık: Fıkıh ilminin istinad ettiği deliller: Kitab (yani Kur´an-ı Kerim´deki deliller), sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha (Usul-ü erbaa ve edille-i asliye tabirleri de aynı mânada kullanılır)
EDİLLE-İ KATI´A İtiraz edilmeyecek derecede kat´î ve sağlam deliller
EDİLLE-İ KAVİYYE Sağlam deliller
EDİLLE-İ ŞER´İYE (Bak: Edille-i erbaa)
EDİLLE-İ TÂLİYE Huk: Örf, âdet, teâmül, istishab, asıl ve amel, maslahat-ı mürsele, kaide-i külliye, âsâr-ı sahabe ve âsâr-ı kibar-ı tabiîn gibi deliller
EDİM Sahtiyan, tabaklanmış deri * Satıh, yüz, zemin
EDİM-İ ARZ Yer yüzü
EDİMME Derinin ikinci tabakası
ED´İYE (Duâ C) Duâlar
ED´İYE-İ HAYRİYE Hayırlı dualar
ED´İYE-İ ME´SURE Peygamberimiz (ASM) ile, sahabelerden naklolunan te´sirli ve makbul duâlar
EDİYYE Az, kalil
EDKEN Bulanık, * Rengi siyaha yakın olan
EDLEM Karayağız, siyah adam * Kara eşek * Uzun yanaklı * Uzun boylu
EDM Üns tutmak * İttifak etmek, birleşmek * Islâh etmek
EDMAS Kaşlarının üç kısmı ince ve dipleri kalın; başının kılları ise az olan kimse
EDMEN f Hâlis ve katıksız misk
EDMİGA (Dimağ C) Beyinler, dimağlar
EDMU´ Göz yaşları Aberat
EDNA Pek aşağı, en alçak Pek az, pek cüz´i * Çok yakın
EDNANÎ (Denâvet den) Beni yaklaştırdı (meâlindedir)
EDNAS (Denes C) Pislikler, necisler, kirler * En aşağılar, âdi ve bayağı kişiler
EDNEF Burnu kısa olan adam
EDNİK Çengel
EDRA´ Vücudu beyaz, başı siyah olan at * Hecin
EDRED Dişsiz, dişi çıkmamış veya dökülmüş kimse
EDREM Topukları etli kimse (ki, topuğu etten belli olmaz) * Dişleri dökük adam * Düz şey
EDREM f Eğerin altına konulan keçe
EDRENG f Sıkıntı, içdarlığı Musibet, belâ, felâket, âfet
EDSAK Ağzı büyük olan adam
EDSEM Çok yağlı (şey)
EDSER Gaflette bulunan, gafil adam
EDV Aldatmak, hud´a
EDVA (Da´ C) İlletler, hastalıklar
EDVAR (Devr C) Devirler, zamanlar
EDVAR-I HAMSE Beş devir, beş vakit(Beşer esirliği parçaladığı gibi ecirliği de parçalayacaktır: Bir rü´yada demiştim: Devletler milletlerin hafif muharebesi; tabakat-ı beşerin şedid olan harbine terk-i mevki ediyor Zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı Şimdi ecir olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor Beşerin başı ihtiyar; edvar-ı hamsesi var Vahşet ve bedeviyet, memlukiyet, esaret, şimdi dahi ecirdir, başlamıştır geçiyor S)
EDVAR-I SÂBIKA Geçen zamanlar
EDVAR-I SEB´A Yedi devreler Dünyanın yaradılışından beri geçirdiği devreler ki, nazariye olarak söylenir
EDVAR-PERDAZ Devirleri dile getiren Devirleri terennüm eden
EDVEK Devenin, misvak ağacını yemesi * Bir yerde sâkin olmak * Yaranın veremi sakin olmak
EDVEŞ Gözü dumanlı adam
EDVİYE (Devâ C) İlâçlar, devâlar
EDVİYE-İ MÜESSİRE Te´sirli ilaçlar
EDYAK (Dîk C) Dîkler, horozlar
EDYAN (Din C) Dinler
EDYAN-I BÂTILA Bâtıl dinler Bozuk, hükmü hakikatten ayrılmış olan dinler
EDYAN-I MEFSUHA Hükmü kaldırılmış eski dinler Hıristiyanlık, Yahudilik gibi (Bak: Mensuh)
EDYAN-I SEMAVİYE Allah tarafından gönderilmiş hak dinler
EDYAR (Deyr C) Manastırlar, kilisler Hıristiyanların ibadethâneleri

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EF´A Engerek yılanı * Mc: Fena huylu, tabiatı kötü olan adam
EFADIL (Efâzıl) Faziletliler, iyiliksever ve temiz kimseler
EFAHİM (Efhâm C) Büyük zatlar Pek büyük, muhterem kimseler
EFAHİS (Ufhus C) Taşların aralarında veya kayalıkta bulunan kuş yuvaları
EFAİ (Ef´a C) Engerek yılanları
EFAİK (Efike C) Yalanlar, dolanlar, düzme sözler İftiralar
EFAİM Vâsi olmak, geniş olmak, bol olmak
EFAKİL (Efkel C) Titrekler, titreyenler
EF´ÂL (Fiil C) Fiiller, işler, ameller
EF´ÂL-İ HASENE İyi ve güzel ameller, fiiller, işler
EF´ÂL-İ İHTİYARİYYE Kişinin kendi isteğiyle yaptığı işler, Kişinin kendi ihtiyârî fiilleri
EF´ÂL-İ MÜKELLEFÎN Mükellef olanların (yani; Cenâb-ı Hakk´ın teklif ve emirlerini kabul ve vazifeli kimselerin) yaptıkları amel ve işler Bunlar şu isim altında sıralanır: Farz, vâcip, sünnet, müstehab, mübah, mekruh, haram, sahih bâtıl, fâsid, helâl
EF´ÂL-İ SEYYİE Kötü ve çirkin ameller, fiiller ve işler
EFANİN (Üfnûn C) Değişiklikler * İşler, şartlar, hâller * Sarmaşık gibi birbirine sarılmış sık ağaç dalları
EFARİT (İfrit C) İfrit gibi, ifrite benzer adamlar Hilekârlar, kurnazlar, cüretliler * Pek hain cinler * Şeytanlar, iblisler
EFATİH Mantar ve ona benzer bitkiler
EFAVİC (Efvâc C) Bölükler, takımlar, kısımlar
EFAVİK (Fuvâk C) Hıçkırıklar
EFAVİYE Yemeklere konulan kokulu baharat
EFAYİK (Efike C) Uydurma, düzme, asılsız, yalan sözler İftiralar
EFÂZIL (Efdal C) Fâzıllar, faziletliler Mümtaz ve çok bilgili kimseler
EFÂZIL-I UKALÂ Akıllıların en ileri gelenleri
EFÂZIL-I VÜKELÂ-YI FİHÂM Büyük vekillerin bilgilileri
EFDA´ Eli ve ayağı eğrilmiş
EFDAH (Fadih den) Çok rezil, daha rezil
EFDAL (Fazl C) Ziyadeler, fazlalar, çoklar * İhsanlar, ikramlar, iyilikler, meziyetler, hünerler
EFDAL Daha faziletli, daha lâyık, daha iyi
EFDALAN Emn ile adâlet
EFDALİYET Faziletçe üstünlük Fazileti, iyiliği ziyâde olmak
EFDER (Evder) f Amca Babanın erkek kardeşleri * Yeğen Amca, hala, teyze çocukları
EFEK Sarfetmek, harcamak
EFEKK Zayıflıktan dolayı omuzu mafsaldan ayrılmış olan kimse
EFEKTİF Fr Nakit para, elde bulunan para
EFELL Güdük kılıç
EFENDİ (Rumcadan) Sahib, mâlik, mevlâ Ağa Şer´î hâkim, kadı, molla (Saygı ve nezâket mübalağası olarak kullanılır Eskiden büyüklere ve şâyân-ı hürmet zâtlara Efendimiz denildiği gibi, her zaman için Hz Peygamber Aleyhissalâtu Vesselâm´a da, mü´minler Efendimiz diyerek hürmet ve sevgilerini ifade ederler)
EFERR Çok koşan, pek çok kaçan
EFFAF Çok of! çeken Sıkıntılı, muztarib ve kederli kimse Elemli, gamlı, tasalı adam
EFFAK (İfk den) Çok iftira eden, çok yalan isnad eden kişi
EFFAK Ticaret için bütün dünyayı dolaşıp gezen tüccar adam
EFGAN f Acı ile bağırıp çağırmalar Feryatlar ve istimdat
EFGAR (Figâr) f Yaralı, kötürüm, sakat, cerih
EFGEN (Figen) f Düşüren, yere atan, yıkan, yere atıcı, düşürücü, yıkıcı
EFGENDE f Yere atılmış, düşürülmüş Yıkılmış, yıkık Bozulmuş, tahrib edilmiş * Biçare, zavallı, düşkün
EFHAM (Fahim den) Çok büyük, pek büyük
EFHAM Anlayışlar, zihinler, anlamalar
EFHAS (Fahs C) Her şeyin içleri, boşlukları
EFHAZ (Fahz C) Akrabalar, yakın hısımlar
EFHEM Anlayışlı, kolay anlayan
EFİD (Eftid) : f Medhedici, öven, sena eden * Hayret edilecek, şaşılacak, taaccüb edilecek şey
EF´İDE (Fuâd C) Kalbler Gönüller
EF´İDE-İ HÂLİSE Temiz ve saf kalbler Bozulmamış, tahrib edilmemiş kalbler, gönüller
EFİH Bir adamın beynine vurmak
EFİK Dibâgatı tamam olmamış deri
EFİKA Fenâ, hoş olmayan, çirkin ve kötü şey
EFİKE (C: Efâik) Yalan, dolan, iftira
EFİL(E) (C Afâl-Efâil) Genç küçük deve
EFİN Çürük ceviz * Zayıf fikirli ahmak kimse
EFK (Ufuk) Yalan söyleme * Kaçmak Bir işten sapmak
EFK Çok fazla atâ ve ihsan etmek * Gitmek, zehab
EFKAM Eğri
EFJÛL f Kandırma * Kışkırtma, tahrik etme * Dağınık, perâkende
EFKAR Pek fakir, çok fakir
EFKAR-I FUKARA Fakirlerin en fakiri, çok fakir
EFKÂR (Fikir C) Fikirler Düşünceler
EFKÂR-I ÂLİYE Yüksek düşünceler, fikirler
EFKÂR-I ÂMME Halkın düşüncesi ve fikirleri
EFKÂR-I SÂİBE Maksada uygun fikirler, doğru sözler
EFKÂR-I UMUMİYE (Bak: Efkâr-ı âmme)
EFKEL (C: Efâkil) Titremek
EFL Gurub etmek, batmak
EFLAH Çok felah bulan, kurtulan, selâmete çıkan Taleb ettiği şeye, arzusuna vasıl olan
EFLÂK (Felek C) Felekler, gökler Dünyalar, âlemler Asumanlar
EFLAK Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Romanya´yı meydana getiren asıl ülke (Merkezi Bükreş´tir)
EFLATUN Plâton (MÖ 429 - 347) Aristo´nun üstadı, Sokrat´ın talebesi, eski Yunan filozofudur
EFLATUNÎ Leylakî ile ergüvanî arasında, hafif mor karışık renk
EFLATUNİYE Eflâtuna göre olan felsefe, düşünüş (Plâtonizm) Çok ileri veya parlak devir
EFLEC (Felc den) Seyrek, sık olmayan diş Bazıları dökülmüş olan diş * Geniş omuzlu, kollarının arası açık olan adam * Nüzul hastalığına tutulmuş olan kimse
EFLEC-ÜL ESNÂN Seyrek dişli
EFLES Çok müflis, iflâs etmiş, züğürt
EFLUD Yetişkin, gürbüz (çocuk)
EFN Noksan etmek İçmek * Sağmak * Davarın sütü az olmak
EFNAD (Fened C) Bunaklar, yaşlarının ilerlemesinden bunamış olanlar
EFNAN (Fen C) Neviler, çeşitler * (Fenen den) İnce dallar * Üslublar, şubeler
EFNAN-I ELVAN Renk çeşitleri
EFNİYE (Finâ C) Avlular
EFRA´ İşi gücü olmayan adam Boş dolaşan kişi * Kuruntulu, vesveseli adam * Başının saçı tamam olan kimse (Müe: Für´â)
EFRAD (Ferd C) Fertler Askerler
EFRAD-I ADÎDE Çok kalabalık fertler
EFRAH Ferahlamalar İç açılmaları Sevinmeler
EFRAHTE f Yukarı kaldırılmış, yükseltilmiş, yükselmiş
EFRAK Ayrılmış * Çatal ibikli horoz
EFRAN Neş´eli, keyifli, sevinçli olan kimse Mesrur
EFRAS (Fers C) Atlar Beygirler
EFRAŞTE f Yükseltilmiş, yukarı kaldırılmış
EFRAZ f Kaldırma Yükseltme Yüksek Yukarı Bülend
EFRENC (Fr: Franc dan) Bu kelime, Ortaçağda teşekkül ederek, o sıralarda Frankların ve bilhassa Charlemagne´in hükmü altında bulunanlara ve zamanla genişleyerek bütün Avrupalılara denmiştir Frenk Avrupalı ve hasseten Fransız
EFRENCÎ (EFRENCİYYE) Frenklere yani Avrupalılara mahsus ve aid * Frengi hastalığıyla alâkalı ve münasebetdar
EFREND f Debdebe, gösteriş, süs, bezek
EFREZ Arkası kambur gibi olan (adam)
EFRUG f şu´le, nur, ziya, ışık
EFRUHTE f Şu´lelenmiş, parlamış, ziyalanmış, nurlanmış, ışıklanmış, aydınlanmış * Yanmış, tutuşmuş
EFRUŞE f Un helvası
EFRUZ f (Efruhten: Tutuşturmak, ziyalandırmak mastarının emir kökü) Şule Aydınlatıcı Parıltı
EFSA f Sihirbaz Efsuncu İnsanı teshir edici
EFSAH Daha fasih En fasih Pek çok güzel ifade
EFSAH-I FÜSEHÂ Fasih ve güzel konuşanların en fasihi ve güzeli
EFSAK En fâsık, çok edepsiz
EFSAL (Fesl C) Alçak, âdi ve aşağılık kişiler
EFSANE Masal Uydurulmuş yalan hikâye
EFSANE-CUYÎ f Masal, efsane arayıcılık
EFSANE-GU(Y) Masal söyleyen, efsane anlatan
EFSANE-PERDAZ f Hikâye yazan, masal uyduran, meddah, romancı
EFSAR f Yular
EFSED Pek fena, çok bozuk, fazlaca kötü
EFSER f Tâc Padişah tâcı
EFSUN f Sihir, büyü, üfürük Sihirbazların tuzağı Hile ile yapılan kötü işler (Efsun İslâmiyetçe men´edilmiş ve büyük günâhlardan sayılmıştır)
EFSUNGER f Büyücü, sihir yapan Efsun yapan kimse
EFSUS f Yazık! Hay! Eyvah! gibi bir teessür edatı
EFSÜRDE f Soluk, donmuş, hissizleşmiş
EFSÜRDE-DİL f Kalbi hissizleşmiş Donuk gibi olmuş kalb
EFSÜRDE-DİMAG f Beyni donmuş * Mc: Kabiliyetsiz
EFSÜRDE-GÂN (Efsürde C) Duygusuz, gayretsiz adamlar
EFSÜRDE-MİZAC f Kanı soğuk, soğuk kanlı, mizâcı soğuk adam
EFŞAL (Feşil C) Korkaklar, cesaretsizler
EFŞAN f Dağıtan, saçan, serpen
EFŞAR f Çimdikleme * Sıkılmış, sıkma (meyve suyu gibi)
EFŞE f Bulgur
EFŞÜRDE f Sıkılmış, posası çıkartılmış (şey)
EFŞÜRE f Lübb, hülasa, öz, usâre
EFŞÜRE-İ ENGÜR Üzüm suyu
EFTAH Yassı burunlu
EFTAH Parmaklarının boğumu yassı ve yumuşak olan * Tırnaklarının boğumları yumuşak olan kuş
EFTAN f Düşerek Düşen
EFTAR (Fitr C) Baş ile şehâdet parmaklarının araları
EFTEL (C Fütul) Ön ayaklarının arası geniş olan at
EFUK Gezi ufanmış ok
EFUR Sıçrayıp seğirtme
EFVAC (Fevc C) Cemaatler, takımlar, kısımlar, bölükler, grublar
EFVAF Nâzik, ince kumaşlar
EFVAG Ağzı büyük olan adam
EFVAH Menfezler, ağızlar, delikler * Mc: Yemeğe lezzet için konan baharat
EFVAH-I NÂRİYYE Ateşli silâhlar (Top, tüfek gibi)
EFVAHÎ f Avam sözü, halk kelâmı, ehemmiyetsiz
EFVEH Ağzı büyük ve ön dişleri uzun olan adam
EFVEK Yalancı, yalan söyleyen
EFYAL (Fil C) Filler
EFYUN f Haşhaştan çıkarılan uyutucu madde Afyon
EFYUN-KEŞ f Afyon kullanmaya alışmış olan Afyon tiryakisi
EFZA´ (Fezâ C) Korku ile bağırıp çağırmalar
EFZA f (Sonlarına eklenen kelimelere) Artıran, çoğaltan mânasını verir Meselâ: Hayret-efzâ $ : Hayret verici, hayret artıran
EFZA´ Şiddetli, katı, eşed
EFZAR f Ayakkabı, kundura * Gemi yelkeni * Yemeklere koku ve tad vermesi için konulan baharat * San´atkârların kullandıkları san´at âletleri
EFZAYİŞ f Artma, çoğalma, tezayüd, tekessür
EFZÛD f Çoğalan, artan, tekessür eden, tezayüd eden
EFZUN f Fazla, çok ziyade
EFZUNÎ f Kesret, çokluk, fazlalık, ziyadelik
EFZUNÎ-Yİ ÖMR Ömrün çokluğu, ömrün uzun olması
EFZUNTER f Daha fazla, daha çok

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EGALİT (Uglute C) İnsanı yanıltacak hatalı sözler, yanlış kelâmlar
EGAMM Saçları yüzüne ve ensesine sarkan ve çok olan kimse
EGANİ (Ugniyye C) Nağmeler, şarkılar, türküler, âhenkler
EGANN Sözü burnu içinden söyleyen, burnundan konuşan * Otlu dere
EGARE f Kandırma, kışkırtma, teşvik etme
EGARİB Firak anı, ayrılış zamanı Savaş ânı
EGARR Çok parlak ve kıymetli Beyaz şey * İşi güzel ve hatırlı olan kimse, aziz ve şerefli (Müennesi daha çok müsta´meldir: Şeriat-ı Garrâ gibi)
EGBİYA (Gabi den) Gabiler Akılsızlar Anlayışı kıt olanlar
EGDİYE (Gıdâ C) Gıdalar
EĞE Maden vesaire yontmaya mahsus ince dişli âlet Törpü
EĞERÇİ (Eğerçend) f ise de, her ne kadar, olsa da
EGLAK (Galak C) Kilitler, kilitli şeyler Mc: Anlaşılması zor olan ifadeler
EGLAL (Gull C) Halkalar Kelepçeler Mahkemenin cezaya müstehak kılıp mahkum ettiği kimselerin boyun ve ayaklarına vurulan zincirler * (Galel C) Ağaçlar arasında korulukta akan sular
EGLEB (Bak: Ağleb)
EGMAK (Bak: A´mak)
EGMİS (Gams dan) Batır, daldır (meâlinde)
EGNAM Koyunlar
EGNİŞ f İnşa etme, bina yapma Yapı meydana getirme
EGNİYA (Gani C) Zenginler
EGO Lât Ben Ene
EGOİST Bencil, hodpesent, hodbin, kendini beğenmiş, menfaatperest
EGOİZM Fr Bencillik Kendi menfaatını ön plâna alma Her işi ve davranışta kendini düşünme Bencillik, hem ahlâk, hem de dinde reddedilen kötü bir huydur Bencillikten kurtulmanın çaresi, İslâm terbiyesidir
EGOSANTRİZM Fr Psk: Benmerkezcilik Zihnî gelişmenin ilk çocukluk safhası Bebek büyüyüp kendi varlığı ile başka varlıkları ayırmaya başladığı zamanlarda kendine has bir düşünce tarzı ile düşünür Sanki dünyada en önemli varlık kendisi, herşey onun emrine ve isteğine hazır olmalı Annesi, babası, diğer insanlar ve eşya, isteği gibi kendisine davranmasa ağlamaya başlar Herşeyin merkezi olduğu hissini taşırİnançsız insanlar, bu çocuktan farklı mı düşünüyor Her varlık kendi nefsine maliktir Kendisi için çalışır, kendi zevki için çabalar, gayesi yaşamak ve varlağını devam ettirmektir diyen ve benliklerini dünyanın merkezi yapan, kendilerini firavun gibi tanrı sanan bu insanlar, egosantrik düşünüşten daha aşağı seviyede değiller mi
EGRAZ (Garaz C) Garazlar
EGSAN (Bak: Ağsân)
EGŞİYE (Bak: Ağşiye)
EGTAŞA Karartı
EGTİYE (Bak: Ağtiye)
EGUL f Hiddet ve öfke ile yan yan bakma
EGVAL (Gul C) Büyük felâketler, âfetler, musibetler, belâlar * şeytanlar * Gulyabaniler
EGVAR (Gavr C) Dipler, çukurlar, kuyular Sonlar, uçlar
EGZOST ing İçten yanmalı motorlarda yanmış akaryakıt gazı Bu gazın boşaltılması tertibatı
EHABB Çok sevgili En sevgili
EHABB-I EHİBBA $ Dostların, ahbabların en sevgilisi
EHABB-I EMVAL Malların çok sevileni
EHACC Pek katı, çok sert şey
EHACÎ (Uhcüvve C) Bilmeceler, bulmacalar, yanıltmacalar
EHAD Bir Tek İnfiradla muttasıf sıfât-ı kâmileyi cami´ olan (Bak: Ehadiyyet)
EHAD-ÜL-ÂHÂD Eşsiz, tek, emsalsiz Teklerin teki, bir tek
EHADD (Hadd den) Çok keskin
EHADD-İ SÜYUF Kılıçların en keskini
EHADİD (Bak: Ahadid)
EHADİS Hadisler Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) sözleri, hareketleri ve emirlerini bildiren hakikatler (Bak: Hadis)
EHADİS-İ KUDSİYE (Bak: Hadis-i Kudsî)
EHADİS-İ MERFUA (Bak: Hadis-i Mürsel)
EHADİS-İ MEVZUA (Bak: Hadis-i Mevzu´)
EHADİS-İ MÜRSELE (Bak: Hadis-i Mürsel)
EHADİS-İ SAHİHA (Bak: Hadis-i Sahih)
EHADİYYET (Ahadiyet) Allah´ın (CC) her bir şeyde kendine âit birlik tecellisi (Ehadiyyet, her bir şeyde Halik-ı Külli Şey´in ekser esmâsı tecelli ediyor demektir Meselâ: Güneşin ziyası, bütün zemin yüzünü ihata ettiği haysiyeti ile vahidiyyet misâlini gösterir ve her bir şeffaf cüz´de ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması ehadiyyet misâlini gösterir Ve her bir şeyde, hususan zi-hayatta ve bilhassa her bir insanda o Sani´in ekser esması onda tecelli ettiği cihetle ehadiyeti gösterir M) (Bak: Rahmaniyyet)
EHADÜ HÜMA Onlardan biri Her ikisinden biri
EHAFF Çok hafif
EHAFF-İ MÜCÂZÂT Cezâların en hafif olanı
EHAKK Daha haklı, pek haklı Daha doğrusu En hakiki(Ey talib-i hakikat, madem hakta ittifak, ehakta ihtilaftır Bazan hak, ehaktan ehaktır Hem de olur hasen, ahsenden ahsen S)
EHALİ (Ehl C) Bir memleket, şehir, kasaba köy veya semt veyahut da mahallede yerleşip oturanlar * Avam, halk umum
EHAMM Yakın * Kara, esved
EHANN Genzinden konuşan kimse, hımhım
EHASİN Pek güzel, en güzel olan şeyler
EHASİN-İ AHLÂK Ahlâkın en iyisi, en güzeli Hz Peygamberimizin (ASM) ahlâkı gibi olan ahlâk
EHASS En hasis En bayağı
EHASS Daha uyanık Daha hassas
EHASS Saçı dökülmüş kişi
EHASS Daha hususi, daha yakın, daha hâlis Hususi Ziyade hâs(Eamm´ın zıddıdır)
EHASS-I ÂMÂL Emellerin en hası
EHASS-ÜL HAVÂS En hâlisin hâlisi Şuhudi imân sahibleri olan evliyalar Cenab-ı Hakk´a yakınlık kazananların en hâlisi olan enbiyâ ve evliya Efdallerin efdali, sâlihlerin sâlihi
EHATT En ucuz, daha ucuz * Daha cilâlı
EHAVEYN İki kardeş
EHBAR (Habr C) Âlimler Yahudi âlimleri * Sürurlu anlar
EHDÂB (Hüdb C) Kirpikler
EHDÂB-I MÜHTEZZE Titrek kirpikler
EHDAF (Hedef C) Hedefler, nişan alınan yerler * Yüksek yerler * Meramlar, talebler, arzular, istekler, gayeler, maksadlar, kasıtlar
EHDAK (Bak: Ahdâk)
EHDAM İnce belli
EHDEB Kirpikleri sık ve uzun olan adam
EHDER Sarkık dudaklı
EHEMM Çok mühim olma, daha mühim Çok kıymetli, çok lüzumlu
EHEMMİYET Mühim olma, ağırlık, değerlilik, dikkate değer olma, dikkat ve ihtimam, kıymet, nazar-ı dikkati çekme
EHEVAT (Uht C) Kız kardeşler * Kadın arkadaşlar * Benzer şeyler
EHEVATININ MA-Fİ´Z-ZAMİRLERİ Kardeşlerinin içinde gizli olan şeyler
EHİBBA (Habib C) Habibler, dostlar, sevgililer
EHİL (Bak: Ehl)
EHİLLA Dostlar, kardeşler (Bak: Ahillâ)
EHİLLE (Hilâl C) Hilâller Yeni hilâl şeklinde olanlar
EHİR (Bak: Ahîr)
EHL (Ehil) Yabancı olmayan, alışık olduğumuz * Dost, sahip, mensup Evlâd, iyal Kavm, müteallikat Usta, muktedir ve becerikli anlamıyla ehil ve ehliyet İslâmiyette önemli bir husustur Dinimiz, bize işleri ehline vermemizi emreder Cemiyette işler, mevkiler, makamlar, görevler, ehline verilirse işler düzgün gider, sonuçtan herkes memnun olur Eğer İslâma aykırı olarak ehliyet yerine eş, dost, adam kayırma, parti menfaati vs bayağı, hasis düşüncelere yer verilirse ve işler ehliyetsizlere terkedilirse bundan herkes zarar görür
EHL-İ ÂLEM Âlemin ehli olan insanlar
EHL-İ ARZ Dünyadakiler Yerdekiler
EHL-İ BEYT Ev ehli, evdeki çoluk çocuk Daha ziyade Hz Peygamberimizin (ASM) evine mensub olanlar bu isimle anılırlar (Bak: Âl-i Abâ)
EHL-İ BİD´A (Bak: Bid´at)(Ehl-i bid´a, ecnebi inkılâbcılarından böyle meş´um bir fikir aldılar ki: Avrupa, Katolik Mezhebini beğenmeyerek başta ihtilâlciler, inkılâbcılar ve feylesoflar olarak, Katolik Mezhebine göre ehl-i bid´a ve Mu´tezile telâkki edilen Protestanlık Mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilâl-i Kebirinden istifade ederek, Katolik Mezhebini kısmen tahrip edip, Protestanlığı ilân ettilerİşte, körü körüne taklidciliğe alışan buradaki hamiyet-füruşlar diyorlar ki: "Mâdem Hristiyan dininde böyle bir inkılâb oldu, bidâyette inkılâpçılara mürted denildi, sonra Hristiyan olarak yine kabul edildi Öyle ise İslâmiyette de böyle dinî bir inkılâb olabilir "Elcevap : Din-i İsevîde, yalnız esasat-ı diniye Hazret-i İsâ Aleyhisselâm´dan alındı Hayat-ı içtimaiyeye ve füruât-ı şer´iyeye dair ekser ahkâmlar, Havariyyun ve sâir rüesâ-yı ruhaniye tarafından teşkil edildi Kısm-ı a´zamı, kütüb-ü sâbıka-i mukaddeseden alındı Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, dünyaca hâkim ve sultan olmadığından ve kavânin-i umumiye-i içtimaiyeye merci´ olmadığından; esâsât-ı diniyesi, hariçten bir libas giydirilmiş gibi, Şeriat-ı Hıristiyaniye nâmına örfi kanunlar, medeni düsturlar alınmış, başka bir suret verilmiş Bu suret tebdil edilse, o libas değiştirilse, yine Hazret-i İsâ Aleyhisselâm´ın esas dini bâki kalabilir, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı inkâr ve tekzib çıkmaz Halbuki : Din ve Şeriat-ı İslâmiyenin sahibi olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm iki cihanın sultanı, şark ve garb ve Endülüs ve Hind, birer taht-ı saltanatı olduğundan, Din-i İslâmın esasatını bizzat kendisi gösterdiği gibi, o dinin teferruatını ve sâir ahkâmını, hattâ en cüz´i âdâbını dahi bizzat o getiriyor O haber veriyor, O emir veriyor Demek, füruat-ı İslâmiye değişmeye kabil bir libas hükmünde değil ki; onlar tebdil edilse, esas din bâki kalabilsin Belki; esâs-ı dine bir ceseddir, lâakal bir cilddir Onunla imtizaç ve iltiham etmiş; kabil-i tefrik değildir Onları tebdil etmek, doğrudan doğruya sâhib-i şeriatı inkâr ve tekzib etmek çıkarMezâhibin ihtilâfı ise: Sâhib-i şeriatın gösterdiği nazari düsturların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir "Zaruriyat-ı diniye" denilen ve kabil-i te´vil olmıyan ve "muhkemat" denilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve medâr-ı içtihad olamaz Onları tebdil eden, başını dinden çıkarıyor M)
EHL-İ CEBR Cebriyye, cebriyye fırkasından olan (Bak: Ceberiye)
EHL-İ CEHL Bilgisizler, câhiller
EHL-İ DALÂLET Dalâlette olanlar
EHL-İ DİKKAT Dikkatliler, dikkat sahipleri
EHL-İ DİL (Ehl-i kalb) Kalbi uyanık, basireti ziyade olan Gönül ehli Mâneviyata çok kıymet veren, kalben Cenab-ı Hakk´a çok yakınlık hissedip çok hikmetlerden anlayan zât
EHL-İ DİYÂNET Din işlerinden anlayanlar Dindarlar
EHL-İ DÜNYÂ Dünyaya haddinden ziyade kıymet veren, maddeci kimse
EHL-İ EBED Ebedî olanlar, ebedîler
EHL-İ EMSAR Şehir halkı, kasaba halkı
EHL-İ GAFLET Gafletde olanlar Gafiller
EHL-İ GARET Yağmacı, çapulcu
EHL-İ HADARET şehirlerde yaşayan Medeni
EHL-İ HAK f İmân, İslâmiyet ve Hak yolunda olan Hak mezhebde olan Hakka, hakikata vâsıl olmuş olan
EHL-İ HÂL f Hâlden anlayıp, duruma göre idâre eden kimse İlâhi tecellilere ve mânevi feyze mazhar olan
EHL-İ HİBRE f Ehl-i vukuf Bilirkişi Meselenin künhüne vâkıf mütehassıs zât
EHL-İ HİDAYET Hidâyette ve doğru yolda olanlar Hidâyete erişmiş kimseler
EHL-İ HİKMET Hikmet ehli, hikmet bilen
EHL-İ HÜKÜMET Hükümete mensup kimseler, milleti idare edenler
EHL-İ IRZ Yüz aklığı ve şan, itibar sahibi olan, namuslu kimse Şerefli ve temiz olan Namuslu, iffetli ve ismetli Irz ehli
EHL-İ İHTİSAS İhtisas sahibi olan kimseler Bu kişiler yalnız kendi meslekleriyle uğraşırlar, çeşitli meslek ve meselelerle fikirlerini dağıtmazlar (Bak: İhtisas)
EHL-İ İLHAD f Doğru meslek ve dinden, Hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapan, imansızlar, dinsizler
EHL-İ İSLÂM İslâm topluluğu Müslümanlar
EHL-İ İSTİĞRAK Manevi bir coşkunlukla kendinden geçmiş hâle giren zatlar
EHL-İ KELÂM (Bak: Mütekellimîn)
EHL-İ İ´TİZAL Mu´tezile´den olan (Bak: Mu´tezile)
EHL-İ KALB (Bak: Ehl-i dil)
EHL-İ KEŞF f Perdeli olan ve zâhir hislerle bilinmeyen hakikatları, Cenab-ı Hak´kın lütf u ihsanı ile bilen veliler
EHL-İ KEŞF-İL KUBUR Kabir âleminde olanları bilen, kabirdeki ölünün ahvâlini keşfedip doğru olarak haber veren veli, evliya(Ehl-i keşf-il kuburun müşahedesiyle müteaddid vâkıatla, tahsil-i ulum ânında vefat eden bazı müştak ve ciddi bir talebe-i ulum, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor Hattâ meşhur bir ehl-i keşf-il kubur, vefat eden ve İlm-i Sarf ve Nahv okuyan bir talebenin kabrinde Münker, Nekir´e nasıl cevap verecek diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki; melek-i sual, ondan sordu: $ "Senin Rabbin kimdir " dediği zaman, o Nahv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş:"Â mübtedâdır, onun haberidir" Nahiv ilmince cevab vermiş, kendini medresede zannetmiş Ş)
EHL-İ KIBLE Müslüman, kıble ehli
EHL-İ KİTAB f Allah´ın gönderdiği kitaplara inanan * Müslüman, Hristiyan veya Yahudi olan (Hakiki Hristiyanlık veya Yahudilikten çıkmamış bulunan)(Kur´an-ı Kerim, o cümlede ehl-i kitabı imana teşvik etmekle, onlara bir ünsiyet, bir sühulet gösteriyor Şöyle ki:Ey ehl-i kitab! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur Size ağır gelmesin! Zira, size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz; diye teklifte bulunuyor Zira Kur´ân, bütün kütüb-ü sâlifenin güzelliklerini ve eski şeriatlarının kavaid-i esasiyelerini cem´etmiş olduğundan, usulde muaddil ve mükemmildir Yâni ta´dil ve tekmil edicidir Yalnız, zaman ve mekânın tegayyür etmesi tesiriyle tahavvül ve tebeddüle maruz olan füruat kısmında müessistir Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur Evet, mevasim-i erbaada giyecek, yiyecek ve sair ilâçların tebeddülüne lüzum ve ihtiyaç hasıl olduğu gibi, bir şahsın yaşayış devrelerinde, talim ve terbiye keyfiyeti tebeddül eder Kezalik, hikmet ve maslahatın iktizası üzerine, ömr-ü beşerin mertebelerine göre ahkâm-ı fer´iyede tebeddül vardır Çünkü, fer´î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat iken, diğer bir zamana göre mazarrat olur Veya bir ilâç, bir şahsa deva iken, şahs-ı âhere dâ´ olur Bu sırdandır ki, Kur´ân, fer´î hükümlerden bir kısmını nesh etmiştir Yâni vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir İİ)
EHL-İ KUBUR Kabir ehli Ölüler
EHL-İ KURA Köylerde, kasabalarda yaşayan
EHL-İ MEDER Evde oturan Medeni
EHL-İ NAMUS Namuslu kimse, namus ehli
EHL-İ NÂR Cehennemlik olan Cehennem ehli
EHL-İ NEFİY Nefyedenler, aksini veya olmadığını iddia edenler
EHL-İ NÜBÜVVET Peygamberler
EHL-İ RUM f Osmanlı Eskiden Anadolu´da yaşayanların bir ismi Çünkü: Osmanlılar Romalıların (Rumların) çok bulunduğu memleketlerini fethedip yerleştiler
EHL-İ SALÂH Huk: Hâli mestur, nâmuslu, doğru, adaletli olan kimse Sâlih kimseler
EHL-İ SALİB f Bayrağında salib (haç) bulunanlar Hristiyanlar * Osmanlılardan 209 sene evvelki tarihte Haçlı Seferlerine katılan Hristiyan Ordusu
EHL-İ SEKR f Aklı ile hareket edemeyip hissi ve zevki ile hareket eden, sarhoş * Tas: İlâhî bir tecelli ile istiğrak halinde olanın kendinden geçmesi hali
EHL-İ SEVAHİL f Sahilde, deniz veya göl kenarında yaşayanlar
EHL-İ SUFFA (Bak: Ashab-ı Suffa)
EHL-İ SÛK f Çarşı halkı, esnaf
EHL-İ SÜNNET f Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) söz ve hareketlerine şüphesiz, kat´i ve sağlam delillerle uyan Sahabe ve onlara tâbi´ olanların mezhebi ve o mezhepte olan Bunların muhaliflerine "ehl-i bid´a" veya "fırak-ı dâlle" denir
EHL-İ ŞEKAVET İslâmiyetin müsâade etmediği çeşitli rezâlet işleyen bedbaht
EHL-İ ŞİA şia ehli (Bak: şia)
EHL-İ ŞUHUD f Kâinatta tevhid delillerini aynen seyreden, İlâhi ve gizli sırlarını Hakkın izni ile gören şuhud ehli Veli * Görecek derecede kat´i kanaat sâhibi olan enbiyâ ve evliyalar
EHL-İ TAHKİK Hakikatleri delilleri ile bilen âlimler * Tahkik ehli
EHL-İ TAKİB Takip edenler, peşinden gidenler
EHL-İ TEŞEYYU´ şiilik iddia edenler (Bak: şia)
EHL-İ TEVHİD Cenab-ı Hakk´ın birliğini bilip inanan ve sadece bir Allah´a bağlanıp ibadet eden kimse (Bak: Tevhid)
EHL-İ UKUL Akıllılar, akıl sâhibleri
EHL-İ VEBER VE BÂDİYE Çadırda oturan bedevi Arab, çöl ahalisi
EHL-İ VİFAK Beğenilen işlerde birbirine muvafakat edip uyanlar, anlaşanlar
EHL-İ VUKUF Bir mes´ele hakkında bilgi sahibi olan salâhiyetli kimseler Vukuf ehli Bilirkişi
EHL-İ ZEVK Zevklenenler, lezzet alanlar * Tas: Cenab-ı Hakk´a yakınlıkla, kurbiyetle veya uyanık kalble iman ve Kur´an hakikatlarından zevk alanlar
EHL-İ ZİMMET İslâm Devletinin tâbiiyetinden olan Hıristiyanlar İslâm Devleti tarafından korunan müslümandan başka kimse Zimmi
EHLEB Kuyruğu kıllı olan at
EHLEN VE SEHLEN Hoş geldiniz, safâ geldiniz (meâlinde söylenir)
EHLÎ Munis, alışık Yabancı olmayan Kendisi ile ünsiyet edilen
EHLİYYET Yeterlik Bir işin ehli olduğuna dâir vesika İktidar Liyâkat İstihkak Meharet ve mensubiyet
EHLULLAH Allah´a itaat edip, O´nun sevgisi ile O´na yaklaşmış olan Veli Allah´ın sevgisine mazhar olan Evliya
EHME f Eksik, nâkıs noksan * Bulunuş
EHNAME f Aşk, muhabbet, sevda * Kendine çekidüzen verme
EHRAM Mısır´da Firavunların piramit şeklindeki mezarları
EHRAM-I MÜREBBAÎ Dörtgen piramit Dört köşeli ehram
EHRAM-I MÜSELLESÎ Üçgen piramit
EHRAMEN f şeytan, iblis * Dev
EHRAS Dilsiz (Bak: Ahras)
EHRE Büyük ağızlı
EHRED Yırtık şey (Üstbaş hakkında kullanılır)
EHRİMAN (Ehrimen, Ehremen) f Ateşperestlerin şer ilâhının ismi Bâtıl bir ilâh ismi
EHSA Şaşmış, şaşa kalmış, hayret etmiş ve taaccübüne gitmiş olan kimse
EHSÂS (Hiss C) Hisler, duygular
EHSÂS-I RAKİKA İnce hisler, ince duygular
EHŞA Karındaki iç uzuvlar Karında olan
EHTAT Bir bölük cemaat
EHTEM Ön dişi gedik olan
EHUN f Toprakta meydana gelen delik, yarık
EHVA (Havvâ dan) Siyah Kararmış olan
EHVA (Heva C) Nefsin istek ve arzuları Muhabbetler Hahişler * Kasdetmek * Atmak
EHVAL (Hevl C) Korkular Korkulacak hâller Fenalıklar
EHVAL-İ MUHAVVİFANE Dehşetli korkular
EHVAR f Şaşkın, şaşırmış kimse Alık, sersem adam
EHVEC En muhtaç, pek muhtaç (Bak: Ahvec)
EHVEC Uzun boylu ahmak adam
EHVEK Ahmak kimse
EHVEL Korkunç nesne
EHVEN Daha aşağı Daha ucuz Bayağı Adi * Zararı az olan En zararsız
EHVEN-ÜŞ ŞER Ehven-i şerreyn de denir İki şerli işin veya şeyin daha az zararlısı (Bak: Adalet-i izafiye)
EHVENİYET Ucuzluk, ehvenlik, daha hafif, daha zararsızlık
EHVER f Sevgili, mâşuk
EHYA (Bak: Ahyâ)
EHYA Ucuzluk
EHYAN (Hîn C) Zamanlar (Bak: Ahyân)
EHYEB Daha heybetli, daha büyük
EHYEF İnce belli ve yakışıklı genç * Çelimli at
EHYEMİN (Heyeman C) Âşık olmalar, şaşkınlıklar
EHYUN Örümcek, ankebut
EHZA´ Ok mahfazası içinde sona kalan ok
EHZAB (Bak: Ahzab)
EİMME (İmam C) İmamlar (Bak: İmam)
EİMME-İ ÂLÎŞAN $ Çok yüksek mertebesi ve büyük kıymeti olan imamlar İmam-ı A´zam, İmam-ı Şâfiî gibi
EİMME-İ DİN Din imamları, müçtehidler, müceddidler
EİMME-İ EHL-İ BEYT Ehl-i Beyt´ten yetişen, saltanata bilfiil girmeyen ve karışmayan en salâhiyetli, mânevi nüfuz ve ilim ve riyaset sahibi imamlar
EİMME-İ ERBAA Dört imâm Müslümanların en büyük ve yüksek âlimleri ve müctehidlerinden hak mezheb müessisleri olan ve ehl-i imâna rehberlik eden büyük imâmlar İsimleri şöyle sıralanabilir: İmâm A´zam Ebu Hanife, İmâm-ı Şâfii, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Ahmed ibn-i Hanbel (RA)
EİMME-İ İSNÂ AŞER On iki imâm Silsile-i sâdâttan olup müceddit olan imâmlar hakkındaki bir tâbirdir Bu zâtlar esasât-ı İslâmiye ve hakaik-i Kur´âniye ve imâniyenin, dini esasların ve şeriatın muhafazasına çalışan, saltanat işlerine karışmayan mânevi riyâset ve ilim sahibi şahsiyetlerdir
EİMME-İ SELÂSE Üç imâm Fıkıh kitablarında ekseriyetle İmâm-ı A´zam, İmâm-ı Şâfi´i, İmâm-ı Malik için söylenir Hanefi Mezhebine dâir mes´elelerin bahsolduğu kitablarda "Eimme-i Selâse"den maksad; İmâm-ı A´zam ile iki talebesi olan İmâm-ı Muhammed ve İmâm-ı Ebu Yusuf´dur
EİMME-İ VERESE Vâris olan imamlar Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mânevi vârisi olan büyük zâtlar, mürşidler, imamlar
EİNNE (İnân C) Yularlar Dizginler
EİZZE (Aziz C) Azizler
EJAH f Vücutta ve bilhassa ellerde çıkan ufak urlar, siğil, sivilce
EJDER (Ejderha) f Büyük canavar Büyük yılan
EJGAN (Ejgehân) : f Tenbel, miskin, iş yapmaktan hoşlanmayan
EJHAN f Tenbel
EJİR f Akıllı, uyanık, açık göz

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EKABB İnce belli
EKÂBİR (Ekber C) En büyükler Pek büyükler Devlet ricali Rütbece büyük olanlar
EKÂBİR-İ ULEMÂ En büyük âlimler, en büyük İslâm âlimleri Âlimlerin en ileri derecede olanları
EKADİH (Kıdh C) Kıdhlar, oklar
EKAHİ (Ukhuvan C) Papatyalar, papatya çiçekleri
EKALİM (İklim C) İklimler, memleketler, mıntıkalar
EKALİM-İ BÂRİDE Soğuk iklimler, soğuk memleketler
EKALİM-İ HÂRRE Sıcak iklimler, ülkeler
EKALİM-İ SEB´A Yedi iklim * Yedi kıt´a
EKALL Daha az, en az, pek az En küçük (Bak: Akall)
EKALL-İ KALİL Azın azı, pek az, en az
EKALLİYET (Akalliyet) Bir hükümetin tebaiyyeti altında yaşayan, yabancı din ve milliyete mensub olup, ekseriyeti teşkil etmeyen halk Azlık Azınlık
EKAM (Ekme C) Tepeler, bayırlar
EKANİM (Uknum C) Asıllar, rükünler, zatlar
EKANİM-İ SELÂSE Üç unsur (Bak: Teslis)
EKARİB Akrabalar Yakın hısımlar
EKARİM (Kerim C) Kerem sâhibi olanlar
EKASIR (Akser C) En kısalar, pek kısalar
EKASİ (Aksâ C) En uzaklar, pek uzaklar
EKASİ-İ BİLÂD Uzak beldeler, en uzak şehirler
EKASİM (Aksam C) Aksamlar, paylar, kısmetler
EKASİRE (Kisrâ C) Kisralar, şahlar Eski Acem padişahları
EKASİS (Kıssa C) Kıssalar, ibretli hikâye ve dersler
EKATİ (Kati C) Sürüler, koyun sürüleri
EKAVİL (Akvâl C) Kaviller, sözler
EKAVİL-İ BÂTILA Bâtıl sözler, doğru olmayan sözler
EKAVİL-İ KÂZİBE Uydurma ve yalan sözler
EKAZİB Yalanlar, kizbler, yalan ve uydurma sözler, asılsız kelâmlar
EKAZZ Yeleksiz ok
EKBA´ (Kibâ C) Süprüntüler
EKBAD (Kebed ve Kebid C) Kebedler, ciğerler
EKBER Daha büyük, en büyük
EKBER-ÜL KEBÂİR Kebâirin kebâiri Büyüklerin en büyüğü Büyük günahların en büyüğü (Bak: Mubikat-ı seb´a)
EKBES Alnı yumru ve başı büyük kimse
EKDÂR (Keder C) Kederler, acılar, üzüntüler
EKDÂR Ü ÂLÂM Kederler, acılar
EKDAS (Küds C) Küdsler Hurmalar
EKDER Bulanık * Bozrenkli
EKELE (Âkil C) Çok yiyenler, oburlar, pisboğazlar
EKEME Bayır, yüksekte olan taşlık tepe
EKERAT Ziraat ve imar için, sahiblerinin rençberlere verdikleri arazi
EKESS Ufak dişli, küt dişli
EKFA´ (Küfv C) Eşler, benzerler, denkler, eşitler, uygunlar, müsaviler, muadiller
EKFAL (Bak: Akfâl)
EKFAN (Kefen C) Kefenler, ölülerin sarıldıkları bezler
EKHAL (Kühl C) Göze çekilen sürmeler
EKHEB Gök renkli, mavi renkli
EKHEL Gözü sürmeli* Baş ve gövde damarı
EKİD(E) Sağlam, metin, muhkem * Sarih, kesin, açık, kat´i, muhakkak Kuvvetli, te´kidli
EKİDEN Metin, muhkem ve sağlam şekilde * Açık ve kesin olarak Sarahaten ve kat´iyyen * Mükerreren, tekrar olarak
EKİLE Yenmiş, yenilmiş yemek
EKİNOKS Fr Altı aylık fasılalarla gece ve gündüzün eşit oluşu
EKİR (C: Ekere) Ekinci
EKKAF Eğerci, semerci
EKKAL Çok yeyici, obur
EKKE Pek sıcak gün
EKL Yemek yeme
EKL Ü ŞÜRB Yeyip içme
EKLE Bir kere doyana kadar yemek
EKLEF Yüzü çilli olan adam * Koyu renkli arslan
EKLEKTİZM yun Fls: Birbirinden farklı görüşlerin bazı ortak taraflarını bulup uzlaştırıcı bir görüş ileri sürme
EKLİPTİK Güneşin dünya etrafında yapmış olduğu zahirî hareketinde çiziyor gibi göründüğü yol
EKMAM (Kimm C) Tomurcuklar Ağaç çiçeklerinin kapçıkları
EKMAM (Kümm C) Elbisenin kolları, yenleri, kol ağızları
EKME (C: Ekemât-Üküm) Yüksek yer
EKMEH Anadan doğma kör * Tepe,bayır, yüksek yer
EKMEHİYYET Ekmehlik, anadan doğma körlük
EKMEL Mükemmel, en kâmil, eksiği olmayan, en mükemmel
EKMEL-İ ENBİYA Nebilerin en mükemmeli, Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM)
EKMEL-İ MAHLUKAT Yaradılmışların en mükemmeli, Hz Muhammed (ASM) (Bak: Mefhar-i Kâinat)
EKMELÂNE Ekmel olana yakışacak şekilde
EKMELİYYET Pek mükemmel ve kusursuz olanın hâli Kusursuzluk, mükemmellik, noksansızlık, eksiksizlik
EKNAN (Kinân C) Mahfazalar, perdeler * Evler, odalar, hücreler Çadırlar
EKNUN f şimdi, el´an, hâlâ
EKOL (Fr Ecole) Fikir üzerinde işleyen bir nevi mekteb * Bir üstadın talebeleri Bir üstadın mesleği, tarzı
EKOLALİ yun Psk: Sesleri taklit etme, yansıtma Çocuk dünyaya geldiği zaman çevresinde konuşulan dilin seslerini çıkaramaz Kendine mahsus sesleri çıkarır Çevrede konuşulan dilleri dinleye dinleye çevredeki sesleri taklid etmeye başlar, bu taklid edebildiği sesleri sık sık tekrar eder Meselâ: ba, ba, ba gibi Bu dilin gelişmesinde psikolojik bir safhadır İslâm terbiyesinde dünyada çocuğun duyacağı ilk ses olarak ezan okunur Çocuk bununla bırakılmamalı, Kur´an sesine küçükten itibaren alıştırmalı, anadili gibi kendine yakın bulmalıdır
EKOLOJİ yun Canlı varlıklarla çevreleri arasındaki münasebetleri araştıran biyoloji kolu
EKONOMİ yun İktisad Tutum Geliri gideri hesaplıyarak lüzumsuz masrafı bırakıp artırmağa çalışmak Ölçülü ve idâreli harcamak İnsanların sınırsız olan ihtiyaçlarıyla bunları sağlamaya yarayacak sınırlı imkân ve vasıtalar arasında mümkün olan azami uygunluğu temin için (sağlamak için) yapılan çalışma ve faaliyetler Bu faaliyetlere hâkim olan kaideleri inceleyen ilimİktisadî hâdiseler istihsal (üretim), istihlâk (tüketim), mübadele (değişim) ve tevzi (bölüşüm, dağıtım) olmak üzere dört çeşite ayrılır İktisat ilmi bu hâdiselerin birbirleriyle olan ilişkileri, müvazeneleri (dengeleşimleri), teşkilâtlanma ve idaresi bakımlarından şekillerini inceletmekte ve hâdiselerin matematikî olarak mümkün modellerini bulmaya çalışmaktadır Günümüzde iktisat politikaları büyük bir ehemmiyet kazanmıştır İktisadî politikalar, bugünkü dünyamızda iki ana sisteme ayrılmıştır 1- Kapitalizm; 2- Sosyalizm Bunlar arasında zikredilen "karma ekonomi" şekli esas itibariyle bunlardan birine dâhil edilmektedir İslâm iktisat sistemi bunlardan esastan ayrılmaktadır Bu iki sistem, dünya hayatını esas alan maddeci sistemlerdirKapitalist sistem, emeği ferdî sermayeye sosyalist sistem, emeği devlet tahakkümüne bağlar Kapitalist sistemde sermaye sahipleri, sosyalist sistemde devlet ve toplum adına bir grup hakim olur Her iki sistem istismar "sömürme" ve tahakküme dayandığı için cemiyet hayatında anarşiyi ve ihtilâlleri doğurmakta, insanlık, barış, huzur ve saadete ulaşamamaktadırİslâmiyet ise kapitalizmin ferdin istismarını; sosyalizmin kollektif tahakküm ve istismarını ortadan kaldırır Herkesin kazancı, emeğine göre olur
EKPEK-ÜL KÜPEKA Köpeklerin en köpeği * Çok âdilik ve alçaklık
EKRA´ (Bak: Ker´)
EKRAD Kürdler
EKRAM Küçük burunlu * Küçük boylu
EKRAN Üzerine bir cismin hayalinin aksettirildiği saydam olmayan düz satıh
EKREH Çok iğrenç, en kerih
EKREH-İ MAHLUKAT Mahlukların en kerihi, en iğrenci
EKREM Çok cömert, daha kerim, en kerim(Arkadaş! Şu Zat-ı Nurâni (ASM) mürşid-i imâni, Resul-i Ekrem (ASM) bak nasıl neşrettiği hakikatın nuriyle, Hakkın ziyasıyla, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâb ile âlemin şeklini değiştirerek nurâni bir şekle sokmuştur MN)
EKREM-ÜL EKREMÎN Ekremlerin en ekremi Cenab-ı Hak (CC)
EKREMANE Ekremce, ekrem olana yakışacak şekilde Çok elaçıklığıyle, cömertlikle
EKREMİYYET Ekremlik, ekrem olma hâli
EKSA Üstüste pek çok giyinen (adam)
EKSANTRİK Lât Merkezden uzakta kurulmuş * Mat: İç içe olduğu hâlde merkezleri ayrı olan daireler * Müstesna, taaccüb edilip şaşılacak, hayret verici
EKSEH Aksak kimse
EKSELANS Fr Eskiden bakanlar, elçiler ve cumhurbaşkanları için kullanılan bir ünvan
EKSEM Büyük karınlı, şişman adam
EKSER Pek fazla Daha çok Kesrette olan En çok
EKSERİ f Çoğu zaman, çok defa, ekseriyetle
EKSERİYA (Ekseriyya) Pek çok zaman, en ziyade, sık sık, ekseriyet üzere, alel-ekser
EKSERİYET (Ekseriyyet) En büyük kısım, çokluk* Bir topluluk ve hey´etin yarısından fazlası * Bir mecliste üyelerin verdikleri rey´lerin büyük kısmı ve bunların üstünlüğü
EKSERİYET-İ MUTLAKA f Yarımın bir fazlasıyla elde edilen ekseriyet, mutlak ekseriyet
EKSERİYET-İ SÜLÜSAN Ekseriyet kazanacak tarafın en az mevcudun sülüsânı (üçte ikisi) miktarında olması şartıyla olan ekseriyet
EKSERİYETLE Daha ziydesiyle Çoklukla
EKSİBE (Kesib C) Büyük çöllerde ve sahralarda, rüzgârın biriktirdikleri kum yığınları
EKSİYYE f Boza
EKSPER Fr Uzun tecrübe neticesi bir sahada ihtisas kazanan, meleke sahibi olan kimse
EKSPRES ing Seyahatı esnasında ancak büyük duraklarda duran ve çok hızlı giden vasıta
EKŞEF Açık nesne * Savaşta kalkanı olmayan kimse
EKŞEM Doğuştan kusurlu olan Burnu, kulağı kesik veya noksan doğan (adam) * Pars denilen vahşi hayvan
EKTAD Cemaatler, topluluklar, kalabalıklar, bölükler, takımlar * Misaller, temsiller, örnekler
EKTAF (Ketif C) Omuzlar Omuz kemikleri, kürek kemikleri
EKTAR (Keter C) Haysiyetler, onurlar, şerefler, şanlar, ünvanlar, soylar Nesebler, dereceler, mertebeler
EKTEM Çok sır saklayan, esrar gizleyen kimse * Büyük karınlı ve şişman olan adam
EKUL (Ekl den) Çok fazla yiyen, obur, pisboğaz
EKULÂNE f Oburcasına
EKULÎ Oburluk
EKULÜ Ben derim, ben söylüyorum (meâlinde)
EKULÜ KEMÂ KÂLE Onun söylediği gibi söylerim (meâlinde)
EKVA Daha kuvvetli, en kuvvetli
EKVA´ Eli eğri olan
EKVAB Küpler, kadehler Sırçalar
EKVAH (Kûh C) Kamıştan yapılan penceresiz ufak kulübeler
EKVAN (Kevn C) Alemler Mahluklar Varlıklar Oluşlar
EKVAR (Küvâre C) Petek Arı kovanları
EKVAS (Kevs C) Yaşmaklar
EKVATOR Fr Hatt-ı istivâ Dünyayı kuzey ve güney diye müsavi iki yarım küreye ayırarak, ikisinin arasından geçtiği farzedilen çember şeklindeki büyük çizgi * Yer yuvarlağının tam ortasında farzedilen ve dünyayı iki müsavi kısma ayıran (ve kırk bin kilometre olan) çember
EKVAZ (Kûz C) Kâseler, bardaklar, kadehller
EKYAL (Keyl C) Keyller, kileler, hububat ölçüleri, ölçekler
EKYAS (Kis C) Kisler, para keseleri Torbalar * (Keys C) Akıllı kimseler
EKYES Pek kiyâsetli, zeki, zekâvetli kişi Mâhir, maharetli, becerikli adam
EKZEB Büyük iftira, büyük yalan, uydurma
EKZEF (Kazf den) Çok iftira eden Başkası hakkında çok aleyhde yalan söyleyen
ELÂ Arabçada söze başlarken kullanılır İstiftah harfi tâbir edilir Beş vecih üzere bulunur: 1 - Tevbih ve tenbih, 2 - İnkâr, 3 - İstifham-ı anin-nefiy, 4 - Arz, 5 - Teşvik ve rağbet ettirme, makamlarında
ELA´ Görünüşü güzel, tadı acı olan bir ağaç
EL-ACEB Acayip, Şaşılacak şey Tuhaf şey
EL-AKS-ÜL MÜSTEVÎ Man: Mevzuu mahmul ve mahmulü de mevzu kılmak "İnsan hayvandır" kaziyesinde her iki kelimenin yerlerini değiştirerek "Bazı hayvan insandır" dediğimiz şeklindeki kaziyenin adıdır
EL-ÂLÂ Cenâb-ı Hakkın lütuf ve ihsanları Ni´metler
EL-AMAN Meded, aman, imdâd (mânasına olup yardım ve şikâyet edâtı olarak kullanılır)
EL-AN Şimdi Hâlâ Hâl-i hazırda
ELASS Sık dişli * Çenesi kulaklarına yakın olup boynu kısa olan
EL´AS Gök dudaklı
ELASTİK Fr Esnek, toplanıp çekilir, uzayıp kısalan
ELASTİKİYYET Fr Esneklik Elâstiklik
ELB Sürmek Reddetmek * Cem´etmek, toplamak
ELBAB (Lübb C) Akıllar
EL-BAB-ÜL EVVEL Birinci kısım İlk cüz Birinci kapı
ELBETTE (Te´kid edâtı) Kat´i veya kat´iye yakın hükümlerde kullanılır Yazılı sözlerde daha çok "elbet" şeklinde geçer
EL-BUĞZU FİLLAH Allah için buğzetmek Bütün şiddet, adavet ve düşmanlık Cenab-ı Hakk´ın (CC) rızası dairesindedir İhlâsı kıracak, hissî hareketten sakınmaktır(Cay-ı ibret bir hâdise: Bir vakit İmam-ı Ali (RA) bir kâfiri yere atmış Kılıcını çekip keseceği zaman, o kâfir ona tükürmüş O kâfiri bırakmış, kesmemiş O kâfir ona demiş ki: - Neden beni kesmedin Dedi:- Seni Allah için kesecektim Fakat bana tükürdün, hiddete geldim, nefsimin hissesi karıştığı için ihlâsım zedelendi, onun için seni kesmedim O kâfir ona dedi: "Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti Madem dininiz bu derece safi ve hâlistir, o din haktır" dedi M)
ELBÜRZ f Kafkas sıradağlarının en yükseği * Hakkında türlü türlü hurafeler ve masallar anlatılan Kaf Dağı * Uzun boylu ve yakışıklı kimse
ELCEZİRE Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında bulunan yerin adı Bugün Irak´ın toprakları arasındadır
ELCİME (Licâm C) Hayvanların ağızlarına takılan gemler
EL-CÜZ´Î Man: Mânası, mefhumu başkalarına şâmil olmayan, yani tek mâlum ferde âid olan kelime
ELEDD Sert çarpışan kimse Metin * Hakkı kabul etmeyen, inatçı adam
ELEKTRİK-İ MUDİ (Elektrik-i muzi) Parlak ışık veren, parlayan lâmba
ELEKTROLİZ Fiz: Birleşik bir cismi elektrik vasıtasıyla elemanlarına ayırma işi
ELEKTRON yun Atomda negatif yüklü zerrecik (Bak: Delil-i inayet)
ELEM Ağrı Acı Keder Sancı Dert Gam Kaygı(Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalâlettedir Bunun izahı ise; bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar gibi hastalıklar, elemler, belâlar hücum etmeye başlarlar Bir meded bir yardım için müsterhimane tabiata ve anâsıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır Ecram-ı semaviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar Bakar ki, hayatî hâcetleri bağırıp çağırmaya başlarlar Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki: vicdanı binler âmâl (emeller) ve emanî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir Acaba, hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meâdi, Sâni´ ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı İİ)
ELEM-İ DEMBEDEM Vakit vakit gelen elem Ara sıra gelen acı
ELEM-İ YE´S Ümidsizlik elemi, yeisten gelen sıkıntı
ELEMAN (Lât: Element) Unsur Bileşik bir şeyi meydana getiren basit şeylerden biri Bir bütünün parçaları
ELEM-NAK Elem verici
ELEM-NÜMUD Elem gösteren, elemli
ELEM-ZEDE f Acılı Kederli Dertli
ELEMZEDE-GÂN (Elemzede C) f Elemliler, kederliler, dertliler
ELENDES şiddetli savaş eden kimse
ELENG f Sur, duvar, siper * Kale ve istihkâm askeri
ELES Hâinlik yapmak Hıyanet etmek * Mecnun olmak
EL-ESİRRE Taht Bilinen bir makam sandalyesi Kürsü
ELEST $ Rabbiniz değil miyim (meâlinde olan âyet-i kerimenin kısaltılmış işaretidir) (Bak: Bezm-i elest, Kalubelâ)
ELET Noksanlaştırmak Eksiltmek * Hapsetmek * Yemin vermek
ELETT Dişi kökünden çıkıp düşmüş olan kişi
EL-EVVEL İbtidası olmayıp, herşey üzerine sâbık olan
EL-EYS Vücud Varlık Büyük cisim (Bak: Leys, Eys)
ELEZZ (Leziz den) Çok lezzetli, en leziz
ELEZZ-İ ET´İME Yemeklerin en lezzetli olanı
ELF 1000 Bin sayısının ismi Bin adet şey vermek ve ünsiyet eylemek (mânâlarına gelir)
ELF-İ EVVEL Peygamberimizin hicretinden sonra geçen bin yıl
ELF-İ SÂNİ İkinci bin
ELFAF Lifler Lif lif Sarmaş dolaş * Cemaatler, taifeler
EL-FATİHA Kur´ân-ı Kerim´in birinci suresinin adı olup bu sureyi okumaya işâret için söylenir (Bak: Fâtiha)
ELFAZ (Lafz C) Lafızlar Sözler Lügatlar
ELFAZ-I CEMİLE Güzel sözler
ELFİRAK Ayrılma, ayrılık sözü
ELFİYE (ELFİYYE) Edb: Bin beyitli kaside
ELFÜ-ELFİ Bin kere bin
ELGA Dolaşık * Boynuzluluk
ELGAF Sık otlar ve ağaçlar
ELGAZ (Lügaz C) Lügazlar Bilmeceler, bulmacalar, yanıltmacalar
ELGIBTA Gıpta olunur, gıpta ederim
ELH İbadet
ELHA Malâyâni ve boş konuşan * Dizlerinden biri diğerinden büyük olan deve * Karnı sarkık olan (Müennesi: Lahva)
ELHAF Kirli, pis
EL-HAK Hakkın ta kendisi Tam doğrusu Tam gerçekten * Hakkı, hakkı ile izhar ve beyan eden * Varlığı hiç değişmeyen, ibadete lâyık ve her hakkın sahibi, Allah (CC) Âdil-i Mutlak ve Vacib-i lizâtihi
EL-HAKKU YA´LÛ Hak gâlib ve yüksektir, meâlindedir Bu mâna, bir Hadis-i Şerife işaret eder
ELHAL şimdi, hâlâ, henüz, şimdiki hâlde
EL-HALİM Suçluların cezalarını derhal vermek iktidarında olduğu halde sonraya bırakan ve yumuşak muamele eden, çok halim (Allah (CC)
ELHAMDÜ-LİLLAH Kısaca meali: Her ne kadar hamd ve şükür varsa, ezelden ebede ve kimden kime olursa olsun hepsi Allah´a mahsustur İman, şükür, hamd, memnuniyet ifâde eden bir deyimdir (Bak: Hamd, Sübhanallah)(Leziz taamlara, hoş meyvelere şâkirane muhabbet-i meşruanın uhrevi neticesi, Kur´anın nassiyle, Cennet´e lâyık bir tarzda leziz taamları, güzel meyveleridir Ve o taamlara ve o meyvelere müştehiyane bir muhabbettir Hattâ dünyada yediğin meyve üstünde söylediğin "Elhamdülillah" kelimesi, Cennet meyvesi olarak tecessüm ettirilip sana takdim edilir Burada meyve yersin Orada "Elhamdülillah" yersin Ve ni´mette ve taam içinde in´âm-ı İlâhiyi ve iltifat-ı Rahmâni´yi gördüğünden o lezzetli şükr-ü mânevi, Cennet´te gayet leziz bir taam suretinde sana verileceği, hadisin nassiyle, Kur´an´ın işârâtiyle ve hikmet ve rahmetin iktizasiyle sabittir S)
ELHAN (Lahn C) Lâhnlar, nağmeler, besteler, ezgiler
ELHAN-I ŞİTA Cenab Şahâbeddin´in şöhret bulmuş olan bir kış şiiri Kış nağmeleri
ELHASIL Hasılı, sözün özü, kelâmın lübbü, neticesi, kısası, kısacası Hülasa-i kelâm, netice-i kelâm, filcümle
EL-HAYY Diri ve devamlı hayat sâhibi Zâtî hayat ile münferid, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten Allah (CC)
ELHAZ (Lahz C) Göz ucu ile bakışlar
EL-HAZER Sakın! Sakınınız! (manasınadır)
ELHUBBU-LİLLAH Allah için sevmek Muhabbet, dostluk, sevgi sırf Allah içindir Hoş geçim, insanlara olan muhabbet Cenab-ı Hakk´ın rızası içindir (Bak: Mana-yı harfî)
ELHÜKMÜ-Lİ-L EKSER Çokluğa, ekseriyete göre karar verilir Hüküm ekseriyete göredir
ELHÜKMÜ-LİLLAH Hüküm Allah´ındır
ELİBAB Durdurmak Lâzım olmak
ELİBBA´ (Lebib C) Akıllılar, kâmiller, kemalât sahipleri, olgun kimseler
ELİF Birinci harf-i hecânın adı (Bak: Ebced) * (Ülfet den) : Bütün harflerle ülfet edebildiği için böyle isimlendirilmiştir Ebcedî değeri de bire delâlet eder
ELİF Munis, sahip, dost
EL-İHSAN ALE-L İHSAN $ İhsan üzerine ihsan, lütuf üzerine lütuf
ELİL İnlemek, enin
ELİM (Elime) Acı veren, acıtan, ağrıtan Çok şiddetli ağrı veren
EL-İNSAF İnsaf edilsin, insaf edilmeli, insaf edelim
ELİPS Fr Odaklar adı verilen sabit iki noktasından uzaklıkları toplamı sabit olan noktaların gösterdiği kapalı eğridir Eğri ve kapalı bir geometrik şekildir Karşılıklı iki tarafından genişlemiş bir çemberi andırır
EL-İYAZÜ-BİLLAH Allah´a sığınır, Allah´a iltica ederiz Allah korusun, Allah saklasın (meâlinde duâ)
ELİYY Çok yemin eden adam
ELİZ f Sıçrama * Çifte, tekme
ELKAB (Lakab C) Lakablar, namlar Rütbe ve makam sahiblerinin derecelerine göre söylenen ve çok zaman hürmet ifâde eden isimler
EL-KARİA Kıyâmet
EL-KÂSİBÜ HABİBULLAH Cenab-ı Hakk´ın (CC) ma´rifetini ve rızâsını kazanan onun habibidir, sevgili kuludur (Hadis meâli)
ELKEN Dilinde tutukluk olan, kekeme, peltek
ELKISSA Sözün kısası, sözden anlaşıldığına göre, hülâsa
ELL Hastanın inlemesi * Harbe ile vurmak * Sürmek Sâfi * Sür´at etmek, hız yapmak
ELLEYS Mutlak hiçlik Adem-i sırf
ELLEZİ Mânası kendinden sonra gelen cümle ile tamamlanan bir kelimedir (Bak: Mevsule)
ELMA Karamtıl dudaklı * Çok koyu gölge
ELMA´ (Elmaî) Çok zeki, zekâveti kuvvetli, idrak derecesi üstün olan kimse
EL-MACİD Allah (CC)
ELMAH(İ) Her gördüğü şeyi araştırmağa ve tedkik etmeğe meraklı olan kişi
ELMAS Çok kıymetli, beyaz, şeffaf mâden Cevher Kıymetli taş (En saf karbondur)
ELMAS Küçük kaşlı olan
ELMAS-PARE Elmas parçası * Mc: Çok güzel
ELMAS-RİZE Elmas kırıntısı, döküntüsü
ELMAS-TIRAŞ Elmas gibi yontulmuş olan makbul bir cam, kristal
ELMAZ Yalnız üst dudağı beyaz olup, burnu bile ak olmayan at
EL-MECİD Esmâ-i İlâhiyedendir
EL-MİNNETÜ LİLLAH Minnet ancak Allah´ındır "Ancak Allah´a minnet edilir"
EL-MÜHEYMİN Her şeye dikkat edip koruyan ve emin eden (Allah CC)
ELSA´ Sık dişli * Sin telâffuz edecek yerde sâ telâffuz eden Râ yerine yâ telâffuz eden (meselâ "er" diyecek yerde "ey" demek gibi)
ELSEN Fasih ve düzgün konuşan
ELSİNE (Lisan C) Diller Lisanlar
ELSİNE-İ ENAM Mahlukatın dilleri Halkın dilleri
ELSİNE-İ GARBİYYE Batı dilleri, garb lisanları
ELSİNE-İ MUHTELİFE Çeşitli ve birbirinden farklı diller
ELSİNE-İ SELÂSE Üç lisan Türkçe, Arapça ve Farsça
ELSİNE-İ ŞARKİYE Doğu dilleri
ELSİNE-İ TERKİBİYE Birbirine eklenen kelimelerle konuşulan diller Terkibli ifâdesi çok olan, Arabçaya uymayan lisanların hususiyeti (Arabî Lisanına "Tasrifî" denilir Çünkü aynı kökten kelimeler rahatlıkla yapılmaktadır Arabçaya bu hususta yetişen başka bir lisan yoktur)
ELT Noksanlaştırmak Hapsetmek * Yemin vermek
ELTA´ Boz dudaklı Dişlerinin rengi değişmiş olan
ELTAF (Lutf C) Lütuflar, iyi muameleler, iyilikler, iyilikseverlikler Nezaketler, nazik davranmalar Okşamalar
ELTAF Daha lâtif Daha hoş Çok lâtif
ELTİ t İki kardeş zevcelerinin her birine nisbetle diğeri Bir kadının kaynının zevcesi
ELUF Ülfeti fazla, herkesle konuşup görüşmeye alışık olan kimse
ELUH Kasem, and, yemin
ELUK Sefir, büyük elçi
ELUKE Risalet
ELULE Semiz, besili koyun
ELVAH (Levha C) Levhalar Tablolar
ELVAH-I ÂLEM Âlemin görünüşü, manzara ve levhaları
ELVAH-I MAHFUZA (Bak: Hafiziyyet, Levh-i Mahfuz)
EL-VALİ Her şeye mâlik ve sâhib olan Allah (CC)
ELVAN (Levn C) Renkler Muhtelif görünüşler
ELVAN-I İBADET İbadet renkleri * Mc: İbadet çeşitleri(Nasılki insan, şu âlem-i kebirin bir misal-i musaggarıdır ve Fâtiha-i Şerife, şu Kur´an-ı Azîmüşşan´ın bir timsal-i münevveridir Namaz dahi bütün ibadatın envâını şâmil bir fihriste-i nuraniyedir ve bütün esnaf-ı mahlukatın elvan-ı ibadetlerine işaret eden bir harita-i kudsiyedir S)
ELVAN-I SEB´A Yedi renk
ELVE Yemin etmek, kasem
ELVEDA Allah´a emânet olun Allah´a ısmarladık (yerine söylenen bir ta´birdir)
EL-VEHHAB Allah (CC)
ELVES Zayıf kimse * Ahmak kimse
ELVİYE (Livâ C) Livâlar, sancaklar, bayraklar
ELVİYE-İ MÜTEMEVVİCE Dalgalanan bayraklar
ELYAF (Lif C) Lifler
ELYAK Daha münâsib Daha lâyık
ELYASA (AS) Benî İsrail Peygamberlerindendir Benî İsrail ise; günden güne Kitabullah´ı dinlemez olmuştu Cenab-ı Hak Asuriye Devleti´ni onlara musallat eyledi Sonra Yunus (AS) Asuriye içinde Ninova şehrinde Peygamber oldu
ELYE (C: Eleyât) Koyun kuyruğu * Başparmağın ve dizin aşağı yanlarında olan kabaca etler
ELYEL Çok karanlık gece
ELYES Bahadır, yiğit
ELYEVM Bugün Hâlâ (Bak: Yevm)
ELZEM Daha lâzım Çok lâzım Ziyade mucib * Küçük parmaklı
ELZEMİYYET Pek lüzumlu ve gerekli olan bir şeyin hâli Son derecede lüzum, gereklilik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EM Soru sorma mânasında atıf edatıdır İstifham elifi mânasına da gelir "Yahut, belki, yoksa" kelimeleriyle tercüme edilebilir
EM´Â (Miâ C) Bağırsaklar
EM´Â-İ GALİZA Kalın bağırsaklar
EM´Â-İ RAKİKA İnce bağırsaklar
EMACİD (Emced C) Emcedler, en şanlılar, en şerefliler, eşrefler, en fazla haysiyet ve onur sahibi olan kimseler
EMAK Uzun, tavil
EM´AK (Meak C) Göz pınarları
EMÂKİN (Mekân C) Yerler Mekânlar
EMÂKİN-İ MUKADDESE Mukaddes yerler, kutsal mekânlar
EMALE (Bak: İmâle)
EMALİC (Ümluc C) Fidanlar, yapraklar, uzun yapraklı otlar
EMALİS (İmlis"e" C) Otsuz ve susuz sahralar, çöller
EMAM Bir şeyin ön tarafı
EMAN Korkusuzluk * Af ve yardım dileme Eminlik (Bak: Aman)
EMANAT (Emanet C) Emanetler
EMANET Eminlik İstikamet üzere bulunmak * Birisine koruması için teslim edilen şey Birisine bir şeyi koruması için teslim edilen şey Birisine bir şeyi koruması için bırakma Emniyet edilip inanılan şey * Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen * Osmanlılar Devrinde bazı devlet dairelerine verilen isim Şehr emâneti, Rusumat emâneti gibi(Dinimiz, emaneti ehline bırakmamızı emreder İdare makamları da birer emanettir Hz Ömer (RA) halifelik makamına getirilince şöyle demiştir: "Ey insanlar! Ben Allah ve Peygamberimize itaat ettiğim sürece, siz de bana uyun ve itaat edin Doğru yoldan saparsam, kılıçlarınızla beni doğrultun" Demek ki müslüman hata ve haksızlık karşısında pasif kalamaz)
EMANETDAR f Kendisine birşey emanet edilen kimse, emanetçi
EMANETDARÎ f Emanetçilik
EMANETEN Emanet yoluyla, emanet olarak * Bir resmî daire tarafından bizzat, ihale şeklinde ve iltizam suretiyle olmayarak
EMAN-HAH f Eman isteyen, eman diliyen, aman diyen
EMANİ Emniyetler Niyetler, gayeler, istekler Arzular, dilekler * f Eminlik, korkusuzluk
EMANİ-İ MAHSUSA Hususi arzular, özel maksatlar
EMARAT Emareler, nişanlar, işaretler, ip uçları
EMARAT-I HASENE İyi alâmetler
EMARE Alâmet, işaret, nişan, iz, ip ucu, belirti(Gizli olan umura Şeriat emarelere göre hükmeder İİ)
EMARET Emirlik Bir emir veya bey veya prensin idaresinde olan memleket
EMARİD (Emred C) Bıyıkları terlememiş gençler
EMASİL (Emsel C) Benzerler, eşler, akranlar, müsaviler * İtibarlı kimseler
EM´AT Gövdesinde kılı olmayan kimse * Tüyü dökülen kurda "zi´b-i em´at" derler
EM´AZ (C: Emâız) Sert, sağlam, taşlı yer
EMAZİR (Mezir C) Kuvvetli ve azamet sahibi olanlar
EMBEL Kılıcı ve silahı olmayan * Eyer üstünde doğru oturamayan * Boynu eğri olan
EMBRİYOLOJİ yun Biy: Canlıların başlangıçtan itibaren gelişmesini inceliyen biyoloji ilminin bir bölümü İkiye ayrılır: 1- Ontogonez: Yumurtadan yavruların meydana gelişini inceler 2 - Flogenez: Canlıların ilk yaratılışı ile bugünkü şekli arasında meydana gelen değişmeleri inceler Dünyada başlangıçtan bugüne kadar iklim, fizik ve kimyevi şartlar, beslenme şartlarında değişmeler olmuştur Allah, yarattıklarına karşı çok merhametli ve lütufkâr olduğu için zor şartlarda canlıların yok olmaması için vücutlarında gerekli değişikliklerle donatmıştır Meselâ: Kutup tilkisinin kışın karlı ortama uyması için tüyleri beyaz, baharda ve yazın ise boz olur DDT gibi kimyevi ilaçlarla böceklerin tamamen imhâ olmaması için bir müddet sonra böcekler bir muâfiyet "bağışıklık" kazanıyorlar Bunun gibi, canlılar âleminde rahmet eseri sayısız hikmetli hâdiseler var Bu, hâdiselere "İçgüdü" "Mütasyon", "evrim" gibi bir takım isimler takıp tesadüfle izah etmek imkânı yoktur
EMCAD (Mecid C) şeref, onur ve haysiyet sahibleri
EMCED (Mecid den) Pek büyük, daha büyük, şerefi şânı çok olan
EMCED-İ EMÂCİD şereflilerin şereflisi, en şerefli
EMCER Karnı büyük kimse
EMDEŞ Elinin sinirlerinde rahâvet olup eti az olan kimse
EME (C: İmâ-İmât) Câriye, kadın köle
EME Unutmak, nisyân * İkrar etmek
EMED Son, nihayet Gayet Encam, intihâ
EMEDD (Medd den) Daha uzun, pek uzun, daha tavil
EMEDD-İ A´MÂR Ömürlerin en uzun olanı
EMEK-DAR f Emeği geçmiş, kıdem ve mükafâta hak kazanmış memur, hizmetçi Eski ve sadık hizmetçi
EMEL Ricâ, ümid, şiddetli istek Ummak * Gaye (İnsanları canlandıran emeldir, öldüren ye´istir M)
EMENE Emn, emniyet, eminlik
EMERE (C: İmer) Çöllerde taştan belirlemek için yapılan alâmetler
EMERR Pek acı
EMESS Çok fazla temâs eden, dokunan En çok messeden
EMEVİ DEVLETİ Dört halife devrinden sonra devlet idaresi Beni Ümeyye hanedanına geçmiştir Buna nisbetle bu devlete "Emevi Devleti" adı verilmiştir (Mi: 661-750) seneleri arası Emevi Devletinin saltanat devresidir Muâviye bin Ebi Süfyan´dan başlamak üzere 14 halife gelip geçmiştir Son halife Muhammed bin Mervan (2 Mervan) dır Bu devirde kavmiyetçilik İslâmiyete çok zararlar vermiştir Yine bu devirde Din-i Mübinin aktar-ı İslâmda yayıldığını unutmamak icab eder Doğuda Türkistan ve Endonezya, kuzeyde Kafkasya, batıda Anadolunun yarısı, İspanya ve Kuzey Afrika Emevi topraklarına katıldı Emevi hükümdarlarının Ehl-i Beyt´e ettikleri zulüm ve akıttıkları kan sebebiyle çıkan isyanlar devleti zayıflattı Abbâsi taraftarları ile kavi bir ekseriyet Abbasi tarafına geçti Horasan´lı Ebu Müslim, Emevi Devletini bir muharebede Abbasilere devretti Böylece Emeviler tarihe karışmış oldu (Bak: Endülüs, Muaviye)
EMGAZ Kırmızı, kızıl nesne, ahmer * Aşkar at * Koyunu sağdıklarında süt ile birlikte kan çıksa "emgazeti´ş şât" derler
EMHAK Donuk beyaz
EMHAL (Mehl C) Mehiller, mühletler, vâdeler, zamanlar, bir iş veya vazifenin yapılması için verilen fazla zamanlar
EMHAR (Mehr C) Mehrler, nikâh bedelleri Zevceynin ayrılmaları halinde kadına verilecek olan ve nikâhta kararlaştırılan para ve sair eşyalar * (Mühür C) Taylar, at yavruları
EMİHE Koyunlarda meydana gelen uyuzluk
EMİME Bir cins ot * Demirci çekici
EMİN Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan Korkusuz * Kendisinden korkulmayan * Kendine inanılan İtimat edilen * İnanan, güvenen * Çok iyi bilen, şüphe etmeyen
EMİR (Bak: Emr)
EMİR Emredici olan Seyyid Şerif Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi * Büyük ve meşhur bir soydan gelen * HzPeygamber´in (ASM) soyundan gelen * Zengin
EMİR-ÜL CEYŞ Serasker, serdar, başkumandan
EMİR-ÜL MA´ Amiral Deniz kuvvetlerinde albaydan büyük rütbede bulunan subaylar
EMİR-ÜL MÜ´MİNÎN Müminlerin, İslâmların işlerinde emir ve tedbir eden reis Halife İslâm Devlet Reisi
EMİRANE f Emredene yakışır bir surette Emir gibi
EMİRBER f Subayların kıt´a ve daire dışında emirlerinde bulunan erler
EMİRKULU Aldığı emri yapmağa mecbur olan, verilen emri yerine getirmekle görevli kimse
EMİRNAME f Âmirin emri yazılı olan kağıt Üst makamdan verilen emir kağıdı
EMKİNE (Mekân C) Mekânlar, hâneler, evler, mahaller, mevkiler, yerler
EMKİNE-İ CEDİDE Yeni evler
EMLA´ (Mele´ C) Topluluklar, mele´ler, cemaatler, cemiyetler, bölükler, kalabalıklar
EMLAH (Melih den) Pek melih, en melâhatli, çok güzel
EMLAH (Milh C) Tuzlar
EMLAK (Mülk C) Mülkler İnsanın tasarrufunda bulunan yerler * Melekler
EMLED En genç, çok körpe ve nazik vücut veya dal (Müennesi: Meldâ)
EMLES Avuç içi gibi düz ve yumuşak olan
EMLET Mülk etmek Çiftlendirmek, tezvic
EMM Kasdetmek
EMMÂ (Şart edâtıdır) "Lâkin, ancak şu kadar var ki" meâlinde
EMMÂ-BA´DÜ "Bundan sonra" manasına olup bir başlangıç hitabından sonra söylenir Buna fasl-ı hitab denir
EMMARE Emreden Zorlayan Cebreden
EMN Eminlik Korkusuzluk Emniyet Bir şeye itimad etmek İnsanda doğruluk ve imandan ileri gelen yüksek bir meleke ve kabiliyet Rahatlık
EMN Ü ÂSÂYİŞ Eminlik ve rahatlık, korkusuzluk, tehlikesizlik, güvenlik
EMN Ü EMÂN Korkusuzluk ve emniyet hâli
EMN Ü EMÂNET Emniyet ve eminlik
EMNİYET (Emniyyet) : Eminlik, emin olma hâli, korkusuzluk, tehlikesizlik * İtimad, güvenme, inanma * Polis ve zabıta teşkilâtı
EMNİYET-İ TÂMME Tam bir emniyet ve korkusuzluk
EMPERYALİZM Fr Bir devletin, sınırlarını genişletme politikası Sınırları genişletmekteki gaye, başka memleketlerin zenginlik kaynaklarını ele geçirme ve insanlarını kendi hesaplarına çalıştırmaktır Bu maksat için çok defa silâhlı harp, hem masraflı, hem de hürriyet fikriyle bağdaşmadığından zamanımızda daha sinsi ve maskeli bir emperyalizm şekline başvurulmaktadır Modern emperyalizm denilen bu şekil iktisadi ve kültür hayatı bakımından bir ülkeyi kendine bağlamak suretiyle menfaat (yarar) sağlamaktadır Gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ülkeleri bu yolla kendilerine bağımlı hâle getirmektedir İnsanlarını kendi kültür ve ideolojileriyle yetiştirdikleri için felsefe, siyasi görüş ve yaşayış bakımından kendilerinden ayrılamaz hâle getirmek isterler
EMR İş buyurma * Buyurulan şey * Madde, husus, hâdise
EMR-İ ADEMÎ Olması mümkün olan birşeyin sebeblerinden bir veya birkaçını yapmamakla o şeyin olmamasına sebep olmak
EMR-İ Bİ-L-MARUF, NEHY-İ ANİL-MÜNKER Dinin emirlerini, Kur´âni ve İslâmi hakikatleri neşretmek ve bildirmek, men´edilen şeyleri de yaptırmamak İyiliği, İslâmi hususları emretmek ve teşvik etmek, kötülüğü men´edip yaptırmamağa sevketmek (Fakat bu kudsi vazifeyi âdabına itaat ve riâyet ederek ifâ etmek lâzımdır, zirâ bu itaat da dinimizin emirlerindendir)
EMR-İ HAK Hakk´ın emri, Allah´ın emri Ölüm
EMR-İ HÂS Hususi emir Belli bir şahsa verilen emir Özel ve belli bir iş
EMR-İ İLAHÎ Allah´ın emri Mc: Ölüm(Ubudiyet, emr-i İlahîye ve rıza-yı İlahîye bakar Ubudiyetin dâisi, emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı Hak´tır Semeratı ve fevaidi, uhreviyedir Fakat ille-i gaiyye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmiyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz Belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler Eğer o dünyaya âit fâideler ve menfaatlar, o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz´ü olsa, o ubudiyeti kısmen ibtal eder Belki o hâsiyetli virdi akim bırakır, netice vermez İşte bu sırrı anlamıyanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve fâidesi bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendî´yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşen-ül Kebir´i, o fâidelerin bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar O fâideleri göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur Çünki, o fâideler o evrâdların illeti olamaz; ve ondan, onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek Çünki onlar fazlî bir surette o hâlis virde talebsiz terettüb eder Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer Yalnız bu kadar var ki; böyle hâsiyetli evradı okumak için, zaif insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar O fâideleri düşünüp, şevke gelip, evrâdı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez Hem de makbuldür Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve selef-i salihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder MN)
EMR-İ İSTİHBABÎ Müstehab veya sünnet olan vazife* Sevdirmek için verilen emir * Muhabbetin gereği olarak yapılması gereken iş
EMR-İ İ´TÂ Verme emri Verilme emri
EMR-İ İTİBÂRÎ Hakikatta, hariçte vücudu olmayıp, var kabul edilen emir, iş (İnsanın fiilleri, kesbi gibi) (Bak: İtibâri)
EMR-İ KÜFRÎ İmansızlığa ait bir iş ve bir husus
EMR-İ KÜN "Kün" emri Cenâb-ı Hakk´ın verdiği "Ol" mânasına gelen "Kün" emri Allah (CC) bir şeye "Ol" diye emretse, (Yani, "Kün" dese) o şey derhal olur (Yâni, "Fe Yekun")
EMR-İ MAAŞ Geçinme işi ve hususu Hayat ihtiyaçları
EMR-İ MÜŞKİL Zor iş, müşkil emir
EMR-İ NİSBÎ Kıyas ile olan emir Öncekilerine veya diğerlerine göre olan iş veya emir veya hâdise İllet-i tâmme istemiyen ve vücud-u haricisi bulunmayan emir
EMR-İ TEKVİNÎ Yaradılışa ait İlâhi kanun ve nizam Tekvine dair işler, hâdiseler, maddeler Fıtri kanunlar ve Âdetullahın tazammun ettiği emirler (Meselâ ilmin i´tâsı, mânen ameli emrediyor Zekânın i´tası ilmi emrediyor İstidadın bulunması zekâyı, aklın verilmesi ma´rifetullahı, kudretin verilmesi çalışmayı, cesaretin verilmesi cihadı mânen ve tekvinen emrediyor İİ)
EMR-İ VÂKİ´ Beklenilmeyen iş, sürpriz Zorlayıcı bir baskı ile bir işi yapmaya mecbur etmek
EMRAN (Mern C) Kürkler, mernler, hayvan derileri, postları
EMRAZ (Maraz C) Hastalıklar Marazlar
EMRAZ-I AKLİYE Akıl hastalıkları
EMRAZ-I ASABİYE Sinir hastalıkları
EMRAZ-I AYNİYYE Göz hastalıkları
EMRAZ-I DAHİLİYE Dahilî hastalıklar, iç hastalıkları
EMRAZ-I EFRENCİYE Frengi hastalıkları, efrenci marazları
EMRAZ-I İNTANİYYE Mikroplu ve ateşli hastalıklar
EMRAZ-I KALBİYE Kalb hastalıkları(Arkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur O hastalık marazı da ulum-u akliyeye tevaggul etmek nisbetindedir Demek mânevi olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevkeder Ve akliyat ile iştigal eden, emraz-ı kalbiyeye mübtelâ olur! MN)
EMRAZ-I NİSAİYE Kadın hastalıkları
EMRAZ-I SÂRİYE Geçici, bulaşıcı, sâri hastalıklar
EMRE Ak gözlü, beyaz gözlü
EMRED Henüz tüyü bitmemiş, sakalı gelmemiş olan genç
EMREŞ şerli, kötü kimse
EMRET Kaşının kılı dökülmüş kimse * Yeleksiz ok
EMRÎ (Emriye) Emirle ilgili, emre ait
EMS Dünkü gün
EMSAH Yürürken uylukların birbirine sürtmesi
EMSAL (Misâl C) Denk Benzer Yaşları birbiriyle aynı olanlar * Mat: Kat sayı * (Mesel C) Kıssalar, hikâyeler, romanlar, masallar, destanlar
EMSAR (Mısr C) Büyük şehirler, beldeler, memleketler, kasabalar
EMSEL (Misil C) İmtisale şayan olan Tam benzer Efdal, ekrem ve eşref olan
EMSEN Bevlin akması
EMSİLE (Misâl C) Misaller Örnekler * Arapçada fiil tasrifini gösteren kitap
EMSİYE (Mesâ C) Akşamlar, akşam vakitleri Günün son zamanları
EMŞAC (Meşc C) Nutfenin vasfı Karışık Dağınık
EMŞAK Yürürken uylukların birbirine sürtmesi
EMT Yüksek yer Küçücük tepecikler * Doldurma
EMTAR (Matar C) Yağmurlar
EMTEN Pek metin, çok dayanıklı, en sağlam, fazlaca muhkem
EMTİA (Meta´ C) Ticaret malları
EMTİA-İ ECNEBİYE Yabancı memleket malları
EMTİA-İ TİCARİYYE Tüccar malları
EMUMİYYE Analık
EMUN Kuvvetli, dayanıklı deve
EMVÂC (Mevc C) Dalgalar
EMVÂC-ÜL BİHÂR Denizlerin dalgaları
EMVAH (Ma´ C) Sular
EMVAL (Mal C) Mallar
EMVAL-İ BÂTINA Nakit paralarla, evlerde, mağazalarda bulunan ticaret malları
EMVAL-İ GAYR-İ MENKULE Bir yerden başka yere taşınamıyan, sabit olan mallar (Dükkan, ev, tarlagibi)
EMVAL-İ MENKULE Bir yerden başka yere taşınabilir, götürülebilir eşya ve mallar (Masa, karyola, perde, çakı gibi)
EMVAL-İ METRUKE Sahipleri olmayan, sahipleri kaybolmuş, sahipsiz mallar Terkedilmiş mallar
EMVAL-İ ZÂHİRE Sâime denilen hayvanlar ile bir kısım arazi mahsulâtı ve madenleri ile yer altındaki hazineler ve gümrüklere uğrayan ticaret mallarıyla, nakitler
EMVAT (Meyyit C) Meyyitler Ölüler
EMYA(N) f Para kesesi, içine para konulan torba, çanta
EMYAL (Mil C) Miller (Bak: Mil)
EMYAL-İ BAHRİYYE Deniz milleri 6080 kadem, yani 1852 metreden ibaret olan deniz mesafesi
EMYUS Anason dedikleri ot * Kendisinden tuz meydana getirilen taş ki, Türkçe ona "tuz taşı" derler
EMZA Çok te´sirli olan, çok müessir * Hükmü çok geçen * Kat´i, şüphesiz
EMZAH Yürürken uylukları birbirine sürüyüş
EMZER Katı gönüllü, katı kalbli kimse
EMZER Karnı büyük olan, şişman
EMZİCE (Mezc den) Mizaclar, tabiatlar, huylar, meşrebler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

ENA Ermek, idrak * Saat
ENA´ Eğlenmek
ENABİB (Ünbube C) Kamış gibi boğum, boğum olan şeyler İçi boş olan fen âletleri, borular
ENABİK (İnbik C) İnbikler
ENACİL (İncil C) İnciller
ENADİD Perişan, saçılmış, dağılmış, pejmürde şeyler Perakende
ENAET Acele etmeyip teenni üzere olmak Yavaş hareket
ENAFİS (Enfes C) En nefis olan şeyler
ENAHİD f Venüs gezegeni Zühre seyyaresi
ENAK Ferahlı, sürurlu, neş´eli, sevinçli
ENAM Halk Bütün mahlukat
EN´AM Deve, sığır, koyun gibi hayvanlar * Kur´ân-ı Kerimin altıncı Suresinin adı ve bir kısım Kur´ân âyetlerinden ve Surelerinden müteşekkil dua kitabı
ENAMİL (Enmele den) Parmak uçları
EN´AMTE Sen nimet verdin, in´âm ettin (meâlinde)
ENANİYET (Enâniyyet) Benlik Kendine güvenmek, gurur Hodbinlik Sadece kendine taraftarlık Her yaptığı işi kendinden bilmek(Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emanetin müteaddit vücuhundan bir ferdi, bir vechi, "Ene" dir Evet "Ene" , zaman-ı Âdem´den şimdiye kadar âlem-i insaniyetin etrafına dal budak salan nurani bir şecere-i tuba ile, müthiş bir şecere-i zakkumun çekirdeğidir Şu azîm hakikata girişmeden evvel, o hakikatın fehmini teshil edecek bir mukaddime beyan ederiz Şöyle ki:Ene, künuz-u mahfiye olan esmâ-i İlâhiyyenin anahtarı olduğu gibi, kâinatın tılsım-ı muğlakının dahi anahtarı olarak bir muamma-yı müşkilküşadır, bir tılsım-ı hayretfezadır O ene, mahiyetinin bilinmesiyle, o garib muamma, o acib tılsım olan ene açılır ve kâinat tılsımını ve âlem-i vücubun künuzunu dahi açar Şu mes´eleye dair "Şemme" isminde bir risale-i Arabiyemde şöyle bahsetmişiz ki:Âlemin miftahı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır Kâinat kapıları zâhiren açık görünürken, hakikaten kapalıdır Cenab-ı Hak, emanet cihetiyle, insana ene namında öyle bir miftah vermiş ki; âlemin bütün kapılarını açar ve öyle tılsımlı bir enaniyet vermiş ki; Hallâk-ı Kâinat´ın künuz-u mahfiyesini onun ile keşfeder Fakat ene, kendisi de gayet muğlak bir muamma ve açılması müşkil bir tılsımdır Eğer onun hakiki mahiyeti ve sırr-ı hilkati bilinse; kendisi açıldığı gibi kâinat dahi açılır Şöyle ki:Sâni-i Hakîm, insanın eline emanet olarak Rububiyyetinin sıfât ve şuunatının hakikatlarını gösterecek işaret ve nümuneleri câmi´ bir ene vermiştir Tâ ki; o ene, bir vâhid-i kıyâsi olup, evsaf-ı rububiyyet ve şuunat-ı Uluhiyyet bilinsin Fakat vâhid-i kıyâsi, bir mevcud-u hakiki olmak lâzım değil Belki, hendesedeki farazi hatlar gibi, farz ve tevehhümle bir vâhid-i kıyasî teşkil edilebilir İlim ve tahakkukla hakiki vücudu lâzım değildirSual : Niçin Cenab-ı Hakk´ın sıfât ve esmâsının mârifeti, enaniyete bağlıdır Elcevab: Çünki mutlak ve muhit bir şey´in hududu ve nihayeti olmadığı için, ona bir şekil verilmez ve üstüne bir suret ve bir taayyün vermek için hükmedilmez, mahiyeti ne olduğu anlaşılmaz Meselâ: Zulmetsiz daimî bir ziya, bilinmez ve hissedilmez Ne vakit hakiki veya vehmî bir karanlık ile bir hat çekilse, o vakit bilinir İşte Cenab-ı Hakk´ın, ilim ve kudret, Hakîm ve Rahim gibi sıfât ve esmâsı; muhit, hudutsuz, şeriksiz olduğu için onlara hükmedilmez ve ne oldukları bilinmez ve hissolunmaz Öyle ise, hakiki nihayet ve hadleri olmadığından farazî ve vehmî bir haddi çizmek lâzım geliyor Onu da enaniyet yapar Kendinde bir rububiyyet-i mevhume, bir mâlikiyet, bir kudret, bir ilim tasavvur eder; bir had çizer Onun ile muhit sıfatlara bir hadd-i mevhum vaz´eder "Buraya kadar benim, ondan sonra O´nundur" diye bir taksimat yapar Kendindeki ölçücükler ile, onların mahiyetini yavaş yavaş anlar Meselâ: Daire-i mülkünde mevhum rububiyetiyle, daire-i mümkinatta Hâlikının rububiyyetini anlar ve zâhirî mâlikiyyetiyle, Hâlıkının hakiki mâlikiyyetini fehmeder ve "Bu haneye mâlik olduğum gibi, Hâlık da şu kâinatın malikidir" der ve cüz´i ilmiyle O´nun ilmini fehmeder ve kesbî san´atçığıyla O Sâni-i Zülcelâl´in ibdâ-i san´atını anlar Meselâ: "Ben şu evi nasıl yaptım ve tanzim ettim Öyle de şu dünya hanesini birisi yapmış ve tanzim etmiş" der Ve hâkezâ Bütün sıfât ve şuunat-ı İlâhiyyeyi bir derece bildirecek, gösterecek binler esrarlı ahval ve sıfât ve hissiyat, enede münderiçtir Demek ene, âyine-misâl ve vâhid-i kıyasî ve alet-i inkişaf ve mâna-yı harfî gibi; mânası kendinde olmayan ve başkasının mânasını gösteren, vücud-u insâniyetin kalın ipinden şuurlu bir tel ve mâhiyet-i beşeriyenin hullesinden ince bir ip ve şahsiyet-i âdemiyyetin kitabından bir eliftir ki, o elifin "İki yüzü" var Biri, hayra ve vücuda bakar O yüz ile yalnız feyze kabildir Vereni kabul eder: Kendi icad edemez O yüzde fâil değil; İcattan eli kısadır Bir yüzü de şerre bakar ve ademe gider Şu yüzde o fâildir, fiil sahibidir Hem, onun mahiyeti, harfiyedir; başkasının mânasını gösterir Rububiyeti hayâliyedir Vücudu o kadar zaif ve incedir ki; bizzat kendinde hiçbir şey´e tahammül edemez ve yüklenemez Belki, eşyanın derecat ve miktarlarını bildiren mizân-ül-hararet ve mizân-ül-hava gibi mizanlar nev´inden bir mizandır ki, Vâcib-ül Vücud´un mutlak ve muhit ve hudutsuz sıfâtını bildiren bir mizandırİşte, mahiyetini şu tarzda bilen ve iz´an eden ve ona göre hareket eden $ beşaretinde dâhil olur Emaneti bihakkın edâ eder ve o ene´nin dürbüniyle, kâinat ne olduğunu ve ne vazife gördüğünü görür ve âfâki malûmat nefse geldiği vakit, ene´de bir musaddık görür O ulum, nur ve hikmet olarak kalır Zulmet ve abesiyete inkılâb etmez Vaktâki ene, vazifesini şu suretle ifa etti; vâhid-i kıyâsi olan mevhum rububiyetini ve farazi mâlikiyetini terkeder Hakiki ubudiyetini takınır Makam-ı "ahsen-i takvim"e çıkarEğer o ene, hikmet-i hilkatini unutup, vazife-i fıtriyesini terkederek kendine mâna-yı ismiyle baksa kendini mâlik itikad etse; o vakit emanete hiyânet eder $ altında dâhil olur İşte bütün şirkleri ve şerleri ve dalâletleri tevlid eden enaniyetin şu cihetindendir ki, semâvat ve arz ve cibal, tedehhüş etmişler; farazi bir şirkten korkmuşlar Evet ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken, mahiyeti bilinmezse, tesettür toprağı altında neşvünema bulur; gittikçe kalınlaşır Vücud-u insanın her tarafına yayılır Koca bir ejderha gibi, vücud-u insanı bel´eder Bütün o insan, bütün letâifiyle âdeta ene olur Sonra nev´in enaniyeti de bir asabiyet-i nev´iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip, o ene, o enaniyet-i nev´iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni-i Zülcelâl´in evamirine karşı mübareze eder Sonra kıyas-ı binnefs suretiyle herkesi, hattâ herşeyi kendine kıyas edip, Cenab-ı Hakk´ın mülkünü onlara ve esbaba taksim eder Gayet azîm bir şirke düşerEvet, nasıl mirî malından kırk parayı çalan bir adam, bütün hâzır arkadaşlarına birer dirhem almasını kabul ile hazmedebilir Öyle de: "Kendime mâlikim" diyen adam, "Herşey kendine mâliktir" demeye ve itikad etmiye mecburdurİşte, ene, şu hâinâne vaziyetinde iken; cehl-i mutlaktadır Binler fünunu bilse de, cehl-i mürekkeble bir echeldir Çünki duyguları, efkârları; kâinatın envâr-ı mârifetini getirdiği vakit, nefsinde onu tasdik edecek, ışıklandıracak ve idame edecek bir madde bulmadığı için, sönerler Gelen herşey, nefsindeki renkler ile boyalanır Mahz-ı hikmet gelse; nefsinde, abesiyet-i mutlaka suretini alır Çünki şu haldeki ene´nin rengi, şirk ve ta´tildir, Allah´ı inkârdır Bütün kâinat parlak âyetlerle dolsa; o ene´deki karanlıklı bir nokta, onları nazarda söndürür; göstermez S)
ENAR f Nar meyvesi
ENASE Demirin yumuşak olması
ENASİ (Enâsiye) (İnsan C) İnsanlar * Basar, göz
ENASİYA Bir mürekkeb ilâç
ENB Horlamak, tahkir etmek Ayıplamak
ENBAHUN f Sağlam, metin, muhkem, tahkim edilmiş yer * Hisar, kale
ENBAN(E) f Yiyecek çantası, heybe Dağarcık adı verilen deri çanta
ENBAR f Yığın, dolu, küme * Gübre Ekinlere, kuvvet vermesi için dökülen eski fışkı, hayvan tersi
ENBAR (Nibr C) Anbarlar, nibrler İçinde çeşitli mallar saklanan kapalı mahfaza, oda
ENBAŞTE f Yıkılmış, dağılmış * Tıkanmış
ENBAZ (Nebez C) Namlar, lâkablar, takma adlar, soyadları
ENBAZ f Ortak, şerik, eş
ENBAZÎ f Şeriklik, ortaklık
ENBEL En şerefli
ENBER Kadın tuzluğu adı verilen ufacık kara yemiş
ENBERUT f Armut
ENBESTE f Koyulaşmış, katılaşmış, sıvılığını kaybetmiş * Uyuşmuş, miskinleşmiş insan
ENBESTE-DEM f Miskin, uyuşuk kişi Tenbel, gayretsiz kimse
ENBİR f Yaş ve kuru çamur
ENBİRE f Üzeri toprakla sıvalı olan damlarda sıvanın altına konulan çalı, saz, talaş gibi şeyler
ENBİYA (Nebi C) Nebiler Peygamberler (Aleyhimüsselâm)(Eğer suâl etseniz ki: Bi´set-i enbiya ile beraber şeytanların vücudundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor "El hükmü lil-ekser" kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer, şerdir; hattâ bi´set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir Elcevab: Kemiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar Meselâ: Yüz hurma çekirdeği bulunsa toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur Fakat su verildiği ve mücâhede-i hayatiyeye mâruz kaldığı vakit, su-i mizâcından sekseni bozulsa; yirmisi, meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki: "Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu " Elbette diyemezsin Çünki o yirmi, yirmi bin hükmüne geçti Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan, zarar etmez; şer olmaz Hem meselâ : Tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibariyle beşyüz kuruş eder Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa; yirmisi, yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki: "Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu " Hayır öyle değil, belki hayırdır Çünkü o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dörtyüz kuruş fiatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandıİşte nev´-i beşer bi´set-i enbiya ile, sırr-ı teklif ile, mücâhede ile, şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüzbinlerle enbiya ve milyonlarla evliya ve milyarlarla asfiyâ gibi âlem-i insaniyetin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde, kemiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvanat-ı muzırra nev´inden olan küffarı ve münafıkları kaybetti M)
ENBİYA SURESİ Kur´ân-ı Kerim´in 21suresi olup Mekke-i Mükerreme´de nazil olmuştur
ENBUB f Minder, döşek, yatak Döşeme
ENBUDE f İstif edilmiş, katlanmış, nizamlanmış, nizama konmuş, devşirilmiş
ENBUH f Ziyade, çok, kalabalık * Çokluk, ziyadelik, cemaat, izdiham * Meclis, kurultay * Kalın, yoğun * Duvarın yıkılıp dökülmesi
ENBUŞE Patates gibi yerden çıkarılan şeyler * Ağaç kökleri
ENBÛY f Koklama, koku alma
ENBUZEN f Asıl, esas, madde
ENBÜR f Ateş veya ocağı karıştırmağa mahsus âlet
ENBÜRE f Dere, çay * Tüyü dökülmüş olan hayvan * Dolap beygiri * İşkembe
ENCAD (Necd C) Yüksek yerler, yüce mekânlar
ENCÂM Son, nihayet, netice
ENCÂM-I KÂR İşin neticesi, amelin sonu
ENCAS (Necis C) Pisler Necis şeyler
ENCERE Gemi lengeri
ENCİN f Tane tane, ufak ufak, parça parça * Sıvacı
ENCİR(E) f İncir meyvesi
ENCUH (Encug) f Kıvrım * Buruşmuş, solmuş meyve
ENCÜM (Necm C) Yıldızlar Necmler
ENCÜMEN f Cemiyet şura Meclis Komisyon
ENCÜMEN-İ DÂNİŞ Akademi İlim encümeni
ENCÜMEN-GÂH f Cemiyet, meclis
ENDA´ Yüksek, yüce, âlâ * (Nedâ C) Nedâlar, çiğler, şebnemler
ENDAD (Nidd C) Benzerler Emsâller * Misiller şerikler, eşler(Vahdaniyet ve kudret-i İlâhiye bu kadar âyât-ı fiiliye ve kavliyesiyle zâhir ve bâhir iken, buna karşı insanlardan bazıları vardır ki, Allah´a karşı denkler, nazirler tutarlar ki onları Allah gibi severler Emirlerine, yasaklarına, arzularına itaat ederler de Allah´a isyan ederler Şübhe yok ki böyle yapmak gerek Allah´ı inkâr ederek olsun ve gerek olmasın, mâna-yı uluhiyette onları Allaha ortak yapmaktır Bunların bir kısmı bu şirki açığa vururlar Firavunlara, nemrutlara yapıldığı gibi onlara açıktan açığa ilâh, mâbud nâmını vermekten çekinmezler, Rabbimiz, tanrımız derler Ve hatta İlâhlarının tevellüd ve tevâlüdüne kail olarak onlara aynı cinsten, mâbud payesinde oğullar, kızlar tasavvur ve isnad ederler Diğer bir kısmı da tasrih etmeden aynı muameleyi yaparlar, onları Allah sever gibi severler, veliyy-i nimet tanırlar, onların muhabbetini mebde-i hareket ittihaz ederler Allah´a yapılacak şeyleri onlara yaparlar Allah rızasını düşünmeden onların rızalarını kazanmağa çalışırlar Allah´a isyan olan şeylerde bile onlara itaat ederlerİnsanlar tarafından böyle muhabbet ile mâbud pâyesi verilen endâd o kadar çeşitlidir ki; bir taş, bir mâden parçasından, bir ot, bir ağaçtan tut, tâ, yıldızlara, ruhlara, meleklere kadar çıkarFilvaki servet, haşmet, kuvvet, câh u ikbâl, güzellik, hüsün gibi herhangi bir ümide sebep sayılan dilberler, kahramanlar, hükümdarlar gibi insanları, Allah gibi seven ve onun uğrunda herşeyi göze alan nice kimseler vardır ki bu nokta-i şirkin putperestlik esasını, beşeriyetin en büyük yarasını teşkil ederHasılı, reislerini ve büyüklerini Allah sever gibi sevenler ve onları, Allahın emirlerine muhalif olan emirlerini dinliyerek Allah´a isyan edenler; bunları Allah´a nazir ve emsâl kabul etmiş olurlar ki, bütün putperestlik esası, bu muhabbet tarzındadır ET) (Bak: Put, Sanemperest)
ENDAD Ü EZDAD Benzerler ve zıtlar
ENDAHT (Endâhten den) f Atmak İlka etmek * Silâh boşaltmak
ENDAHTE f Terkedilmiş, bir tarafa atılmış Bırakılmış
ENDAM f Beden Vücud * Vücudun tenasübü Vücudun görünüşü * Letafet İntizam ve üslub
ENDAM-I MEVZUN Düzgün endam, düzgün beden
ENDAMÎ f Vücuda uygun, bedene münasib, biçimli
ENDAR f Baştan geçen bir olay, vakıa, sergüzeşt, hikâye, kıssa
ENDAVE f Sıvacı malası * Şikâyet
ENDAYİŞ f Yaldızlama, sıvama
ENDAYİŞGER f Yaldızcı, sıvacı
ENDAZ f Atan, atmış, atıcı mânasında birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Dehşet-endaz $ : Dehşet verici, korkutucu
ENDAZE f Ölçü, mikyas * Arşının bez, basma vesâire ölçmeğe mahsus küçük cinsi (60 cmdir) * Tahmin, takdir * Derece, mertebe * Mc: Hesap
END-BEND f Utanmış, mahcub * Boğum boğum, kısım kısım, parça parça
ENDEK f Az, kalil * Yaşı küçük, küçük yaşlı
ENDEME f Mazideki sıkıntıları hatırlama, geçmişdeki ıztırabları tahattur etme
ENDER (Nâdir den) Çok az, pek az bulunan, daha nâdir * (C: Enâdir) Harman yeri
ENDER (Zarfiyet edatıdır) f İçinde Derununda Dahilinde
ENDEREZ f Nasihat, öğüt, vasiyet * Mektub
ENDERÎ Kalın ip, halat * Şam yakınında bir köyün adı * Bir dağ adı
ENDERUN İç, dâhil * Kalb, içyüz, gönül * Vaktiyle Osmanlı Sarayının iç teşkilâtı
ENDİŞ Düşünen, mülâhaza eden, ölçülü davranan mânasında sıfat terkiblerinde kullanılır Meselâ: Akibet-endiş $ : Her işin sonunu düşünen
ENDİŞE f Korku Düşünce Merak, keder, kuruntu
ENDİŞE-İ İSTİKBAL Gelecek zamanı düşünmekten gelen merak, üzüntü, keder Geleceği düşünmek
ENDİŞE-İ MEVT Ölüm endişesi Ölüm korkusu
ENDİŞNAK f Endişeli, kederli, meyus, sıkıntılı, düşünceli
ENDİYE (Neda C) Çiyler, şebnemler
ENDUH (Endüh) : f Keder, elem, gam, gussa, kaygı, sıkıntı, ıztırab, üzüntü
ENDUH-GÜSAR f Kederi yok eden Gamı, sıkıntıyı gideren
ENDUH-NÂK f Kederli, sıkıntılı, gamlı, üzüntülü
ENDUHTE f Biriktirmiş, biriktirilmiş Kazanmış, kazanılmış, Hazırlanmış * Ödenmiş
ENDUZ f Kazanan, elde eden, biriktiren, toplıyan mânalarına gelir ve kelimeleri sıfat yapar
HİKMET-ENDUZ Hikmet kazanan
ENDÜLÜS (Mi: 756-1031) Dört halife devrinden sonra kurulan Emevi devleti yıkıldıktan sonra Emevilerin Afrikadan Avrupa´ya geçip şimdiki Portekiz ve İspanya´da kurdukları İslâmi devletin bir ismidir Bunlara Endülüs Emevileri denir Abbasilerin katliâmından kurtulan Abdurrahman ismindeki zât Afrika yoluyla İspanyaya geçerek Emevilerin orada devamı sayılabilecek Endülüs Emevi devletini kurdu El-Dahil (muhacir) lakabiyle maruf Abdurrahmandan itibaren lll Hişamla sona ermek üzere 16 halife gelip geçmiştir lll Abdurrahman´a kadar Kurtuba emirliği diye adlandırılan bu devlete bu hükümdar zamanında Emdülüs Emevi Hilâfeti nâmı verildi Hükümdar, Emir-ül Mü´minîn ünvanını aldı Bu devir; ilim ve irfanın zirveye ulaştığı, Avrupalıların ilim tahsili için Endülüs´e akın ettikleri devirdir Bundan sonra Emevilerin inhitat ve sukut devri başlar Ne kadar çalışırlarsa da kaderin fetvasıyla icraatı sona erer (Bak: Emevi)
ENDÜSTRİ Fr Sanayi, imalât, sanatlar Hammaddeyi mâmul eşya hâline getirme Bu da ikiye ayrılır 1- Küçük sanayi: Ev ve atölyelerde basit âlet ve makinelerle eşya imalâtıdır 2- Büyük sanayi: Su buharı, akaryakıt, elektrik, atom enerjisi gibi büyük çapta enerji kaynaklarından faydalanılarak fabrikalarda seri hâlde ve çok miktarda yapılan imalâttır
ENE Ben * Gr: Birinci şahıs zamiri (Bak: Enaniyet)
ENERJİ Fr Kuvvet Güç Fiziki kuvvet * Gücünü harcama isteği ve iktidarı
ENES Üns mânasına kullanılır ve vahşetin zıddıdır
ENES İBN-İ MALİK Ensardan ve Ashâb-ı Kiram´ın fakihlerindendir Hicretin ibtidasından itibaren on sene Resul-i Ekrem Efendimizin (ASM) hizmetinde bulunmakla şeref kazanmıştırResul-i Ekrem´den (ASM) 2630 Hadis-i Şerif rivâyet etmiştir 100 yaşına kadar yaşamış, hicri 92 veya 94 senelerinde Basra´da ebedî hayata kavuşmuştur En son vefat eden sahabe, Hazret-i Enes´tir (RA)
ENF Burun Koku ve teneffüse mahsus âzâ * Bir şeyin ucu veya evveli veya en şiddetlisi * Bir şeyin sivri yeri * Bir şeyin en şerefli olan yeri
ENFA´ Daha nâfi Daha menfaatli Pek faydalı
ENFAL Ganimetler Düşmandan alınan mallar
ENFAL SURESİ Kur´ân-ı Kerim´in 8 suresidir
ENFAR (Nefir C) Cemaatler, topluluklar, cemiyetler Halk, ahali, kalabalıklar, izdihamlar
ENFAS (Nefes C) Nefesler Soluklar * Ruhlar Canlar * Cevherler * Duâlar
ENFAS-I HAYRİYYE Hayırlı nefesler
ENFAS-I MA´DUDE Sayılı nefesler İnsan hayatı Miktarı muayyen olan ömür dakikaları
ENFES Daha hoş Çok hoş Daha iyi Pek nefis
ENFES-İ ÂSÂR Eserlerin en nefisi, eserler içinde en değerli olanı
ENFEZ En nüfuzlu, daha tesirli
ENFÎ Burunla ilgili
ENFİYE Buruna çekilen çürütülmüş tütün tozu
ENFLASYON Fr Piyasaya gerektiğinden fazla kâğıt para çıkartmaktan dolayı paranın değeri düşüp fiyatların yükselmesi
ENFÜS (Nefs C) Nefsler, ruhlar, canlar Yaşayanlar
ENFÜSÎ Bir kimseye mahsus görüş ve düşünüş Nefse, kendi hayatına aid, dâhile aid (Subjektif) (Objektifin zıddı)(İ´lem eyyüh-el-aziz! Afaki mâlumat, yâni; hâriçten, uzaklardan alınan mâlumat, evham ve vesveselerden hâli olamıyor Amma bizzat vicdâni bir şuura mahal olan enfüsi ve dâhili mâlümat ise evham ve ihtimallerden temizdir Binaenaleyh merkezden muhite, dâhilden hârice bakmak lâzımdır MN)
ENGAM f Vakit, zaman, an Mevsim (Aslı: Encam´dır)
ENGAME f Topluluk, cemaat, kalabalık, izdiham Toplanma yeri, meclis * Muharebe yeri, ceng meydanı * Oyuncular derneği
ENGAR f Sanma, zan, tasavvur şüphelenme * Tamamlanmayan, eksik kalan iş
ENGARE f Tamamlanmayan, eksik kalan iş, nakış veya taslak * Hikâye, efsâne, roman, kıssa * Başdan geçen bir olayı tekrarlama * Hesap defteri * Utanarak geri geri çekilme
ENGAZ f San´atkârların kullandıkları san´at âletleri
ENGEL f İlik, düğme * Sözü sohbeti çekilmeyen kaba kimse
ENGEL t (Bak: Mâni´)
ENGİHTE f Yükseltilmiş, karıştırılmış, oynatılmış, koparılmış
ENGİŞT f Kömür
ENGİŞTAL f Hasta ve zayıf kimse Dermansız, bî-derman kişi
ENGİZ f Koparan, karıştıran, tahrib eden
ENGİZİSYON Fr XVI ve XVII asırlarda Hristiyan Katolik Mezhebine âit kiliselerden alâkayı kesen veya Papa´ya karşı gelenlere yapılan -insanları arslanlara parçalatmak, fırında yakmak gibi- dehşetli işkenceler veya onları bu azaba mahkûm eden mahkemelere verilen isim * Çok ağır ve çok zâlimce cezâya hükmeden mahkeme * Çok ağır işkence
ENGÛR f Üzüm
ENGÛREK f Gözbebeği
ENGÜBİN f Bal
ENGÜJ f Filcilerin fili idare etmekte kullandıkları ucu eğriltilmiş demir karga burnu
ENGÜRUS Macar * Macaristan
ENGÜŞT f Parmak
ENGÜŞT-İ KİHİN Serçe parmak
ENGÜŞT-İ MUHANNÂ Kınalı parmak
ENGÜŞT-İ NİL Fakirlik, fukaralık
ENGÜŞT-İ SÜTÜRG Baş parmak
ENGÜŞTANE f Dikiş yüksüğü
ENGÜŞTE f Ekincilerin harman savurdukları âlet, yaba
ENGÜŞT HAİDEN f Yok farzetmek, bir an için olmadığını kabul etmek * Mahvetmek * Parmakla göstermek
ENHA (Nahv C) Nahvlar, taraflar, canibler, cihetler, yanlar * Yollar, tarikler
ENHAR (Nehr C) Nehirler, çaylar, ırmaklar (Bak: Enhür)
ENHAR-I AMÎKA Derin olan nehirler
ENHAS En uğursuz, pek uğursuz Eş´em
ENHÜR (Nehr C) Nehirler, ırmaklar, çaylar, akarsular (Bak: Enhar)
ENİD Ham * Henüz olmamış çığ nesne * Değişik olmak
ENİK(A) Güzel, ince Latif şey Ahsen
ENİN Acı ve sızıdan inleyiş
ENİNDÂR f İnleyen, enin eden
ENİR Çirkin huy, fena tabiat, kötü mizac
ENİS(E) (Üns den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan Sevgili * Sulu ve ağaçlı yerlerde bulunan ve sesi gayet hoş bir kuş Çeşitli nağmelerde öter, kâh deve gibi kükrer ve at gibi kişner; insana alışır * Yaban horozu
ENİS-İ DİL Gönül dostu
ENİSAN f Boş ve mânasız yalan söz
ENİSE Ateş, nar, od
ENİSE f Donmuş, pekişmiş şey
ENİSUN Türkçede hafifleterek "anason" derler
ENİŞE f Hafiye, gizli polis * Casus Gizli haberler öğrenerek veya sırları çözerek düşmanlara haber veren kimse * Dalkavuk, yaltakçı
ENİT Hased etmek
ENKA Daha temiz, en pâk
ENKAD Bir alaca kuşun adı
ENKAL İşkence âletleri Bukağılar, kayıt ve kelepçeler * Nefsin cismani alâkalara ve bedeni lezzetlere bağlanıp kalması
ENKAS En noksan, çok noksan, pek eksik
ENKAZ Yıkıntı, yıkılmış şeyin artıkları Harabenin parçaları
ENKAZ-I REMİME Kazaya uğramış ve esaslı tarafları tahrib olmuş gemi veya tekne enkazı
ENKAZ-I ÜMMİD Ümit yıkıntısı, ye´se düşme
ENKEB Omuzunda yük olduğu için eğilip yürüyen * Yanında oku ve yayı olmayan kişi
ENKER (Neker den) Çok kötü, çok nefret edilen Menfur Müstekreh
ENLEM (Arz dairesi) t Yer yüzünde herhangi bir noktanın ekvatora olan uzaklığının açı cinsinden değeri Dünyanın büyüklüğü X yy başlarında Sincar sahrasında ve Kûfe civarında bir meridyenin uzunluğunu ölçmek suretiyle bulan Musa Oğulları nâmıyla tanınan Muhammed, Ahmed ve Hasan isimlerindeki üç kardeş İslâm âlimidir Avrupa´da bu ölçme, 800 yıl sonra 1736 yılında yapılmıştır
ENMA (Nümuv den) En çok, en ziyade bereketli ve büyümüş olmak
ENMAR (Nimr C) Nimrler, kaplanlar
ENMAS Kaşının kılları az olan kişi
ENMELE (C: Enâmil) Parmak ucu
ENMUZEC Nümune, misâl, örnek
ENNANE Çok inleyen ve çok şikâyetçi olan kadın
ENNE Çok inleyen
ENNE Gr: Kat´iyyet bildirir ve kelimenin başına getirilir (Bak: İnne)
EN-NUR Cenab-ı Hakk´ın her çeşit nurun Halik´ı olması ve onlara nur vermesi dolayısıyla bir ismi
ENSA (Nesy C) Unutmalar, nesyler
ENSAB (Neseb C) Soylar, nesebler Baba tarafından hısımlar
ENSAB (Nasb C) Dikili taşlar Müşriklerin, yanında kurban kestikleri putlar
ENSAB Doğru boynuzlu
ENSAC (Nesc C) Nesicler (Bak: Nesc)
ENSAF (İnsaf dan) Daha insaflı, çok acıyan, en merhametli
ENSAF (Nısf C) Nısıflar, yarımlar
ENSAL (Nesl C) Nesiller Soylar Zürriyetler Sülâleler
ENSAR (Nâsır C) Yardımcılar Müdâfiler * Peygamberimiz Resul-ü Ekrem (ASM) Mekke´den Medine´ye hicretinde Onun mücadelesine iştirak edip ona yardımcı, müdâfi, muhafız vaziyetini alan ve Cenâb-ı Hak´tan ve Hz Peygamber´den (ASM) yardım ve nusret dileyen Sahabe-i Kiram hazeratı Bu Zevat-ı Kirâm Medine´deki "Evs ve Hazreç" kabilesindendirler (RAnhüm) Ensârullah da denir (Bak: Ashab)
ENSEB En lâyık, çok münasib, tam yerinde
ENŞAT Kovası, bir defa çekmekte çıkan, dibi yakın kuyu
ENTAK (Nutk dan) Çok güzel söz söyliyen, çok iyi nutuk veren
ENTE Sen (Bak: Şahıs zamiri)
ENTELLEKTÜEL Fr (Bak: Münevver) Aydın Akıl ve zihinle ilgili
ENTERESAN Fr Alâka çekici, dikkate lâyık, nazarı celbedici Câlib-i dikkat
ENTERNE Fr Belirli bir yerde oturmağa mecbur edilen yahut gözaltına alınan kimse
ENTİMEM yun Man: Mantıkta kısaltılmış kıyas şekli Öncül veya had denilen ve bilinen kaziyelerden biri söylenmeden sonuca varmak Örnek: (Orucu bozdu, o halde 61 gün keffareten oruç tutması gerekir) Burada hadlerden biri (Orucu bozan, 61 gün keffareten oruç tutar), kaziyesi biliniyor kabul edilerek söylenmiştir ve yalnız (Orucu bozdu) kaziyesinden hareket edilerek sonuç çıkarılmıştır
ENTRİKA İtl Hile, gizli tedbir ve dolap
ENUK Kartal kuşu
ENUŞA f Mecusi mezhebi * Sevinç, sürur, neş´e * Adalet, âdillik, doğruluk, hakdan ayrılmamaklık
ENUŞE f Hoş, mes´ut, saadetli * Genç padişah * şarab, içki
ENÜK Kurşun
EN´ÜM (Ni´met C) Nimetler, iyilikler, lütuflar, ihsanlar * Medine-i Münevverede bir mevki ismi
ENVA´ (Nev´ C) Neviler, çeşitler, türler
ENVA´-I KESİRE Çok çeşitler, çok neviler
ENVAH (Nevh C) Nevhler, ölmüş olan bir kişinin arkasından ağlayan kadınlar, matem tutan hanımlar, ağıt yakanlar
ENVAR (Nur C) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar
ENVEK (C: Nevkâ) Ahmak
ENVER En nurlu, daha nurlu, çok parlak
ENYAB Çenenin yan tarafındaki kesici veya azı dişleri
ENZA´ Kılsız, tüysüz kimse
ENZAD (Nazad C) Şanlı, şerefli, namlı ve tertibli kimseler * Toprak tabakaları
ENZAL (Nezl ve Nizil C) Soysuzlar, alçaklar, âdi ve aşağılık adamlar
ENZAM Balıkların karınlarında peydâ olan yumurta dizileri
ENZAR (Nazar C) Bakışlar, görüşler Seyr
ENZAR-I DİKKAT Dikkatli bakışlar, dikkatli görüşler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EPİK Fr Mevzuu kahramanca olan yazıların frenkçe ismi
EPSAN f Bileği taşı
EPÜRNAK f Delikanlı, genç yiğit, bahadır
ER f Eğer, şâyet, ise, olsa, olur ise mânalarına gelir
ER Erken, geç değil
ERABET Akıllı, zeyrek ve uslu olma
E´RAC Anadan doğma topal, aksak
ERACİF Uydurma, yalan sözler (Bak: Recefe)
ERACİF VE EKÂZİB Yalan ve uydurma sözler
ERACİH (Urcuha C) Salıncaklar
ERACİZ (Ürcuze C) Mısraları kafiyeli, kısa vezinli şiirler, kasideler
ERADÎN (Arz C) Yerler Arzlar, dünyalar
ERAHH Tırnağı yassı ve geniş olan hayvan
ERAİK (Erike C) Tahtlar Koltuklar
ERAK Uykusuzluk
ERAKK Çok ince, ziyade rakik, ince ve yumuşak
ERAKK-I HİSSİYAT Duyguların en inceleri Gizli hisler, ince duygular
ERAMİL(E) (Ermele C) Bekârlar Dul kadınlar Kocaları ölmüş veya boşanmış kadınlar
ER´AN Ahmak, bön, salak, ebleh * Deli, çılgın * Şaşkın, şaşırmış, taaccüb etmiş * Uzun boylu, akılsız kişi * Leşker * Dağ (Müe: Ra´nâ)
ERANİB (Erneb C) Tavşanlar
ERANİB (Ernebe C) Burun uçları
ER´AS Zayıflığından veya yorulduğundan dolayı yab yab yürüyen kişi
ERAS Başı büyük olan kimse
ERASS Sık dişli
ERAVEND f şevk, arzu, istek, taleb * şan, nam, şöhret, meşhur olma
ERAYİS (Eris C) Çiftçiler, ekinciler
ERAZİL (Erzel C) Reziller, namussuzlar, yüzsüzler
ERBAA Dört
ERBAB f Ulu, ulvi, âlâ * Reis, başkan, şef
ERBAB (Rab C) Sahipler * Rabler, Terbiyeciler * Bâtıl ilâhlar * Türkçede diğer bir mânası: Maharet sahibi, elinden iyi iş çıkan kimse Bir işin ehli
ERBAB-I DENÂET Alçak ve rezil kimseler
ERBAB-I GARAZ f Garaz sahibleri, kötü niyetliler
ERBAB-I SİYER Tarihçiler Peygamberimiz Resul-i Ekrem´in (ASM) hayatını bilenler
ERBAH (Ribh C) Ribhler, faydalar, kazançlar, kârlar, gelirler * Faizler
ERBAİN Kırk Kırk gün devam eden kara kış
ERBAİYYET Dört olmak
ERBAŞ Ask: Subay ve assubayların dışında kalan rütbeli asker
ERBAUN Kırk sayısı
ERBED Boz renkli
ERC f Kıymet, kadr, değer * Gergedan
ERC Uzunluğuna yapılan ev
ERCA (Recâ C) Taraflar, yönler, cihetler
ERCA Çok rica edilen, pek fazla taleb edilen, çok istenilen
ERCAF (C: Eracif) Yalan haber
ERCAH Daha üstün, daha râcih
ERCAL (Ricl C) Ayaklar
ERCAN Fars diyarında bir yerin adı
ERCEL Büyük ayaklı kişi * Ayakları siğilli olan at
ERCEN Dübüründe zahmeti olan deve
ERCİL bot: Ceviz-i hindi Hindistan cevizi
ERCİYE Arkaya, sonraya bırakılan şey
ERCMENDÎ f Haysiyetli, şerefli, itibarlı, muhterem
ERCUZE (Bak: Kaside-i Ercuze)
ERCÜL (Ricl C) Ricller, ayaklar
ERCÜMEND f Muhterem, şerefli Muazzez
ERCÜVAN Erguvan çiçeği * Kırmızı kadife * Kırmızı şey
ERD f Öfke, kahır, kızgınlık, hiddet * Un
ERDA Ağaç kurdu
ERDE Çürük nesne
ERDEB f Muharebe, ceng, cidâl, kavga
ERDEB Bir ağırlık ölçüsüdür Arab ülkelerinde kullanılır Miktarı, İstanbul kilesiyle dokuz kileyi karşıladığı gibi, kullanıldığı mahalle göre de değişir
ERDEM Usta gemici
ERDEN Bir nevi kumaş
ERDİYE (Rıdâ C) Baş örtüleri
ERD-ŞİR f Eski İran hükümdarlarından bazılarının adıdır
EREB Hâcet, ihtiyaç San´at
EREC Güzel ve hoş koku Misk ü anber ve ıtır gibi şeylerin güzel kokusu
EREDA (C: Erad-Erâdât) Ağaç kurdu Güve
ER´EF Daha rauf, çok şefkatli
EREK Misvak ağacını çok yediğinden dolayı devenin karnı incinmek
EREN t Yetişen Ermiş Veli
EREN Sevinmek, sürur
ERENDAN f "Hâşâ" mânasına inkâr ifade eden bir kelimedir
ERENDİZ Müşteri gezegeni Jüpiter yıldızı
ERES Çiftçilik, çiftçi olma
ER´ES Başı büyük, kocakafa
ERETT Peltek adam, kekeme kimse
ERFA´ Daha yüksek, çok ulvi, en yüce
ERFA´-I DERECÂT Derecelerin en yükseği
ERFAK En ziyade yumuşak * Arkadaş, refik olmaya en çok lâyık, elyak
ERFEŞ Nefsî isteklerine düşkün olan * Kulakları uzun ve kaba (adam)
ERGA(B) (Ergav) : f Irmak, dere, çay, nehir, akarsu * Su akıtmak için açılan yol, ark
ERGAD Maişetçe daha ferahlık Geniş maişet
ERGAL Sünnet olmamış kişi
ERGAN Söz dinlemek
ERGANDE f Hırslı, öfkeli * İçkiye düşkün olan sarhoş
ERGAVAN Bir kırmızı çiçek Ercüvân denilen kırmızı çiçekli ağaç
ERGEN (Bâliğ) Çocukluk çağından gençlik çağına geçmiş olan, aklı ermeğe başlamış, bâliğErginlik çağına gelen müslüman genç, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek gibi Allah´ın farz kıldığı emirlerini yerine getirmeğe mükellef (yükümlü) olur Küçük yaştan itibaren derece derece gerekli dini bilgiyi öğrenir Ve iyi alışkanlıklar edinirse ergenlik çağında bunlara daha kolay uyar
ERGİDE f Hiddetlenmiş, kızmış, öfkelenmiş, asabileşmiş
ERGİDE-NİGÂH f Öfkeli, hiddetli bakış
ERGİMEK (Bak: Zeveban etmek)
ERGUN f Sert başlı at Hızlı ve oynak olarak giden at
ERGÜVAN Güzel ve parlak kızıl renkli bir çiçek (Garbda ercuvan denilir)
ERHA (Rehâ C) El değirmenleri
ERHAB Vâsi, geniş, açık
ERHAM (Rahim C) Döl yatakları, rahimler * Yakın hısımlar, akrabalar
ERHAM En rahim, en merhametli, en çok şefkatli
ERHAM-ÜR RÂHİMÎN Merhametlilerin en merhametlisi * Allah´ın (CC) sıfatlarındandır
ERHAM Başı beyaz olan at
ERHAS (Rahis den) Pek ucuz
ERİC Güzel koku Misk, anber ve ıtır gibi hoş ve lâtif olan şeylerin kokusu
ERİD Besili, semiz
ERİH Râyiha-i tayyibe Temiz ve güzel koku
ERİKE Taht Padişahın tahtı * Oturulacak yer Koltuk
ERİKE-ÂRÂ f Tahtı güzelleştiren, süsleyen (Padişah)
ERİKE-NİŞİN f Tahtta oturan
ERİKE-PİRÂ f Tahtı süsleyen, pâdişah
ERİS f Zeki, akıllı, uyanık, zeyrek, uslu
ERİS(Î) Çiftçi, çift süren, ekinci
ERİŞ f Bilek * Arşın, endaze
ERİŞ Sakatlanan bir uzuv için yaralayandan alınan şer´i diyet * Satıldıktan sonra kusuru ve noksanları belli olan malın, kıymetinden bunun için indirilen miktar
ERK Tıb: Uykusuzluk hastalığı
ERK Kuvvet, kudret, güç, iktidar, nüfuz
ERKA Ziyade yükselen Çok yükselen
ERKAB Boynu kalın olan adam veya arslan
ERKABAN Uzun boyunlu
ERKAH (Rükh C) Rükhler, sığınılacak yerler, sığınaklar, siperler
ERKAM Rakamlar Sayı işaretleri * Yazılar
ERKAM-I AŞERE Sıfır da dahil olduğu birden dokuza kadar olan sayılar
ERKAM-I CÜMEL Ebced hesabı
ERKÂN (Rükn C) Rükünler Esaslar Temeller İleri gelen kimseler
ERKÂN-I ASKERİYE Yüksek rütbeli askerler Zabitler, subaylar
ERKÂN-I DEVLET Devletin ileri gelenleri, dünyevi makamca ileri olanları
ERKÂN-I HARB Harb için yetişmiş zâbit Kurmay subay * Harb işlerini idare eden kumandanlar Harb erkânı
ERKÂN-I İSLÂMİYE İslâmiyetin esasları, temelleri, rükünleri (Şehâdet getirmek, Namaz kılmak, Oruç tutmak, Zekât vermek ve Hacca gitmek)
ERKÂN-I SALÂT Namazın rükünleri
ERKÂN-I SEB´A Yedi rükün
ERKAN Sarılık denilen bir hastalık çeşidi * Ekini ifsâd eden âfet
ERKAM (C: Erâkım) Alaca yılan
ERKAŞ (C: Erakiş) Siyahlı-beyazlı alaca yılan
ERKAT(A) (C: Erâkıt) Aklı karalı alaca yılan * Yer yer beyazlığı olan her kara nesne
ERKE Misvak ağacı Bu ağaç sıcak memleketlerde ve bilhassa Yemende yetişir
ERKEB Büyük dizli Dizleri büyük olan kimse * Bir dizi diğerinden büyük olan deve
ERM Bükmek
ERMAGAN f Armağan, hediye Bir kimseye bir işteki muvaffakiyetinden dolayı verilen hediye
ERMAH (Remh C) Remhler, darbeler, vuruşlar * (Rumh C) Rumhlar, süngüler, mızraklar
ERMAM (Rimme C) Çürük kemikler
ERMAN f Arzu, istek, taleb * Pişmanlık, pişman olmak, nedamet
ERMAN-HÂR f Pişman olan, nedamet eden
ERMAS Eski ve köhne nesne * (Remes C) Sallar
ERMAS Gözü çapaklı kişi
ERMED Kül rengi, gri Boz renkli nesne * Gözü ağrıyan adam
ERMEDA Ateş külü
ERMEL (C: Erâmil) Ayakları siyah olan koyun * Kadını olmayan erkek
ERMELE (C: Erâmil) Erkeği olmayan kadın
ERMENİ Eskiden batı Asya´nın kuzey kısmında ve Avrupa´nın Asya´ya komşu olan bazı yerlerinde dağınık şekilde yaşayan bir milletti ki, İranlılar ve Romalılar tarafından birçok defa mağlub edilmeleri üzerine çeşitli yerlere dağılmışlardır Ve bu dağılma sonucunda büyük şehirlere de yerleşerek san´at, kuyumculuk ve ticaret gibi işleri elde etmişlerdir Ermeniler nerede varsa, bugün kendi dillerini konuşmaktadırlar Anadolu´da yaşayanların bir kısmı Türkçe ve Kürtçeyi de iyi bilirler
ERMİDA´ Kül
ERMİYE (Remi C) Remiler, kasırga bulutları ki, bu bulutlardan dolu yağar
ERMUN f Gündelikçiye verilen peşin ücret
ERNEB Tavşan * Kadın ziynetlerinden biri * İri fare
ERNEBE (C: Eranib) Burun ucu
ERRAC Fesatçı, müzevir, yalancı adam, sahtekâr
ERRAHİM En merhametli, büyük nimetler veren, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vermek suretiyle mükâfatlandıran Allah (CC)
ERRE f Tahta kesecek dişli âlet, bıçkı (Küçüğüne verilen testere ismi bundan gelir)
ERRE-HÂNE f Bıçkı yeri, hızar
ERRE-KEŞ f Bıçkıcı
ERREZZAK Bütün rızıkları ve faydalanacak şeyleri yaratan ve ihsan eden Allah (CC)
ERS f Gözyaşı
ERS Ekmek
ERSAD (Rasad C) Rasadlar, gözlemler, gözetlemeler, gözlemeler
ERSAH Uylukları etsiz, zayıf (adam) * Kurt
ERSEM Üst dudağı beyaz olan at
ERSEN f Meclis, kongre, cemiyet
ERSUSA Şeair-i İslâmiyeden olan ve Osmanlı İmparatorluğu zamanında kullanılan kavuk, büyük sarık
ERŞ Fesat, niza, ihtilaf, rüşvet * Fışkırmak * Tırmalamak * Fık: Yaralanan veya kesilen bir uzuvdan dolayı verilmesi lâzım gelen diyet
ERŞAH Cin fikirli adam
ERŞED Her hali daha iyi olan * Doğru yola diğerlerinden daha yakın olan
ERŞEM Yemeğin kokusundan iştahı gelep karnı acıkan (adam) * Vücuduna iğne batırıp çivit ile şekil veya resim yapan adam
ERTA Bir ağaç cinsidir ve yaprağıyla debbağlar sahtiyan boyarlar
ERTEL Peltek adam
ERUME (C: Erum) Kök, anakök Asıl, menba * Ağacın ve boynuzun kökleri
ERVA´ Çok güzel olan genç * Son derece yiğit, cesur ve bahadır adam * Korkmak
ERVAH (Ruh C) Ruhlar Canlar
ERVAH-I HABİSE Habis, kötü ruhlar Allah´a isyan eden, itaati sevmeyen anarşist ruhlar
ERVAH-I TAYYİBE İyi ruhlar, iyi kimselerin ruhları
ERVAH Halk içinde yürürken at üzerindeymiş gibi görünen uzun boylu kimse * Adımları birbirine yakın olan
ERVAK (Revk C) Revkler, perdeler, örtüler * Çadırlar, muvakkat olarak bezden yapılan odalar
ERVAK Sâfi nesne * Uzun dişli adam
ERVAM (Rumi C) Romalılar, Roma imparatorluğu halkından olanlar, rumlar * Rumiler, Arap diyarının haricinde bulunanlar
ERVEB Yoğurt
ERVEC Halk içinde çok geçen şey
ERVENAN Dik ses, sadâ * Iztırablı, sıkıntılı, üzüntülü gün
ERVEND f Tecrübe, deneme, sınama * şeref, şan, şöhret, nam ve itibar, haysiyet
ERYAF (Rif C) Verimli, mamur, düz ve ekini bol olan yerler
ERZ f Kıymet, baha, değer Kadir ve itibar
ERZAK (Rızık C) Rızıklar Azıklar Yiyecek içecek maddeler İhtiyaçlar Maddi, mânevi muhtaç olduğumuz şeyler
ERZAK-I ASKERİYYE Askere verilen erzak
ERZAL (Rezil C) Reziller Kepâzeler Herkesten hakaret ve nefret görenler
ERZAN f Ucuz, değeri düşük, pahalı olmayan * Lâyık, münâsib, muvafık, elyâk, şâyân, müstehak, uygun, yerinde
ERZANÎ f Ucuzluk * Lâyıklık, liyakat, münasiblik, muvafakat, uygunluk
ERZANİŞ f Hayır ve iyilikler
ERZE Çam ağacı
ERZE f Samanlı sıva çamuru * Çamdan çıkarılan zift
ERZE-GER f Sıvacı
ERZEL Daha rezil Çok fena Pek kötü En rezil
ERZEL-İ NÂS İnsanların en rezili, en fenası
ERZEL-İ ÖMR İhtiyarlığın sonları, bunaklık günleri
ERZEN Kendisinden sopa ve baston yapılan bir cins sağlam ağaç * Şam darısı denen beyaz ve iri cins darı
ERZENÎN f Darı ekmeği
ERZİDE f Pahası kesilmiş, kıymeti kararlaştırılmış, değeri belli edilmiş olan şey
ERZİZ f Kalay

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

ES Koyuna iys iys demek
ESA´ Atmak
ESA Merhem, tiryak, ilâç
ES´AB (Sa´b dan) Pek zor, çok zor
ES´AB-I UMUR İşlerin en zor olanı
ESABE (C: Esâib) Bir nevi ağaç
ESABİ´ (İsbi´ C) Parmaklar
ESABİ-ÜL KADEM Ayak parmakları
ESABδ (Üsbu´ C) Haftalar, yedi günlük zamanlar
ES´ABÎ Gayet güzel ve beyaz göz
ES´AD Daha mes´ud, en bahtiyar Daha said olan En mes´ud
ESADD Menedici
ESAFİL (Esfel C) Esfeller Sefâlet çekenler Pek adi ve bayağı kimseler Çok alçak olanlar
ESAHH En sahih Çok doğru İllet ve kusurdan çok uzak ve beri olan $
ESAKIF (Üskuf C) Piskoposlar, başpapazlar, metropolitler
ESAKİF (Eskef C) Eskiciler, kunduracılar
ESAKK Yürürken dizlerini birbirine vuran
ESAL Tâzim etmek, övüp medhetmek
ES´AL Dişinin yanında zâid bir diş daha biten kimse
ESALE Uzun yüzlü olmak Sarkık olmak
ESALİB (Üslub C) Üslublar Tarzlar Cihetler
ESAM Günah * Günah için olan cezâ
ESAME Askerlerin ve bilhassa Yeniçerilerin kaydı, ulüfe defteri
ESAMİ İsimler, adlar
ESAMM (C: Summun) Kulağı sağır olan * Katı taş
ESANİD İsnadlar Senedler
ESANS Çeşitli yollarla bitkilerden elde edilen veya suni olarak yapılan, kokulu ve uçucu sıvı
ES´AR (Sı´r C) Narhlar Satılan şeylerin bilinen ve değişmeyen fiatları
ES´AR (Su´r C) Yiyecek içecek artığı
ESAR Esirlerin ellerini bağladıkları ince kayış
ESARET Esirlik Kölelik Kullara kendini teslim etmiş olmak Başka milletten olanlara boyun eğmek
ESARET-İ HAYVANÎ Hayvanlara yakışır bir esirlik Zulüm, işkence ve haksızlık içinde hayat geçirmek
ESARİR Gizli sırlar * Yüz ve avuçtaki çizgiler
ESAS Temel Kök Rükün şart Hakikat ve mahiyetler
ESAS Ev eşyası Eve âit lüzumlu şeyler * Mal Rızık
ESASAT (Esas C) Esaslar Temeller, kökler
ESASE f Gözucu ile bakma
ESASEN Kendiliğinden, aslından, temelinden
ESASİYYE Asılla temelle alâkalı Esasa ait ve müteallik
ESATÎN Sütunlar Üstüvaneler Direkler * Mc: İleri gelen kimseler
ESATİR İlk zamanlara ait uydurma hikâyeler Masallar Mitoloji * Saflar Sıralar
ESATİR-ÜL EVVELÎN İlk zamanlara ait efsâneler
ESATÎZ (Esâtîze) : (Üstaz C) Usta başıları Bir işin tedbirinde, öğretilmesinde önderlik edenler
ESATT (C: Sitât) Köse
ESAVİD (Sevâd C) Sevadlar, karanlıklar, siyahlıklar
ESB At, beygir, feres
ESB-İ SABÂ-REFTER f Rüzgâr gibi giden at
ESB-İ TÂZİ Arap atı
ESBAB (Sebeb C) Sebebler Bir şeye vâsıta olanlar Sebeb olanlar (Evet, izzet ve azamet ister ki; esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında Tevhid ve Celâl ister ki; esbab, ellerini çeksinler te´sir-i hakikiden M N)(Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı, temin eden bir nizamı kâinatta vaz´etmiş Ve her şeyi, o nizama müraat etmeğe ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir Ve bilhasa insanı da, o daire-i esbaba mürâat ve merbutiyet etmeğe mükellef kılmıştır Her ne kadar dünyada, daire-i esbab, daire-i itikada galip ise de; Ahirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir Buna binaen, bu dairelerin herbirisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır Aksi takdirde daire-i esbabda iken; tabiatiyle, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mu´tezile olur ki, te´siri esbaba verir Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyle, imaniyle daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tenbelcesine bir tevekkül ile nizâm-ı âleme muhalefet eder İİ)
ESBAB-I FESHİYYE Huk: Bir i´lâmın istinaf suretiyle bozulmasını icabettiren sebepler
ESBAB-I HAKİKİYE Gerçek sebepler, hakiki sebepler
ESBAB-I MÛCİBE Gerektiren sebebler İcab eden sebepler
ESBAB-I MUHAFFİFE (Esbâb-ı mazeret) Yapılan bir cürmün ve kabahatın cezasını hafifletici sebebler
ESBAB-I MÜCBİRE İcbar eden, cebreden, zorlayan sebepler
ESBAB-I MÜŞEDDİDE Kuvvetlendiren, artıran sebepler Cezâ hukukunda; cezâyı ağırlaştıran kanuni veya takdiri sebepler (Esbâb-ı muhaffifenin zıddıdır)
ESBAB-I NAKZİYYE Bir hükmün daha yüksek bir merci tarafından bozulmasını icâb ettiren sebepler Bozma sebepleri
ESBAB-I NÜZUL İnmesinin sebebleri * Kur´an-ı Kerim âyetlerinin gelmesine (Cebrail Aleyhisselâm vasıtası ile indirilmesine) sebeb olan hâdiseler
ESBAB-I SAHİHA Doğru ve sahih sebepler
ESBAB-I SÜBUTİYE İsbata yarıyan sebepler Sübut delilleri
ESBAB-I TABÎİYE Tabiattaki sebepler (Bak: Delil-i İnâyet)
ESBABPEREST Allah´ı unutarak sebeblere haddinden ziyade değer veren Her şeyi bir sebebe bağlayıp, Allah´ın fâil ve her şeyin hâkimi olduğunu inkâr eden veya ona kıymet vermek istemeyen(Arkadaş! Esbab ve vesaiti, insan, kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur Meselâ kelb, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir Hatta sadâkat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur Bu güzel ahlâkına binâen, insanlar arasında kendisine, mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmağa lâyık iken, maalesef insanlar arasında mübarekiyet değil necis-ül-ayn addedilmiştirTavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ile yapışır ki; Mün´im-i Hakiki´den bütün bütün gafletine sebep olur Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakiki´den yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun Çünki hükümler, hadler, günahları afveder; ve beyn-en-nas tahkir darbesini, gaflete keffâret olarak yemiştirÖteki hayvanlar ise vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar Meselâ, kedi seni sever, tazarru´ eder (senden ihsanı alıncaya kadar) İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki; sanki aranızda muârefe yokmuş ve kendilerinde, sana karşı şükran hissi de yoktur Ancak Mün´im-i Hakiki´ye şükran hisleri vardır Çünki, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar Şuur olsun olmasınEvet kedinin "mır! mır! ları "Yâ Rahim! Yâ Rahim! Yâ Rahim!" dir MN)
ESBAK Geçenki, geçen, evvelki, önceki Daha önce geçmiş olan Evvel gelen
ESBAN Kadınların başlarını örttükleri güzel ve ince bir örtü * Kadınların, yüzlerini örtükleri peçe, tül
ESBAT Rahatlar, huzurlar * Haftanın son günleri
ESBAT (Sıbt C) Torunlar Çocuğunun çocukları Oğlunun oğulları * Beni İsrâil kabileleri
ESBEL Bıyıkları uzun olan adam
ESBİL f At hırsızı, at çalan
ESBRAN f At süren, süvâri, at koşturan
ESBRİZ (Esb-riz) f At koşusu * Savaş meydanı
ESBSÜVAR (Esb-süvâr) f Ata binmiş
ESBTAZ f At koşturucu, at koşturan * At koşturacak meydan, saha * Her şemsî ayın onsekizinci günü
ESCA´ (Sec´ C) Edb: Nesirde fıkra sonlarının kafiye tarzında olan uygunlukları, vezinli nesirler
ESCAL (Secel C) İçi su dolu kovalar
ESCER Kırmızı gözlü kimse * Su biriken yer
ESDAF Sadefler, inci kabukları * Midye ve isridye gibi deniz mahluklarının şeffaf, parlak kabukları
ESDAK (Sıdk dan) Çok sadık, doğru ve emniyetli kimse
ESDİKA Sâdıklar, sâdık olanlar
ESED Arslan, şir
ESEDD Sağlam, kavi, muhkem
ESEDÎ Arslana aid * Üzerinde arslan resmi bulunan mâdeni para
ESEDULLAH Allah´ın arslanı * Hz Ali´nin (RA) bir nâmı, lâkabı
ESEF Hüzün, gam, nedamet, pişmanlık Daralmak Elden çıkan bir şey için hâsıl olan üzüntü
ESEFA Vâ esefâ! Eyvah, yazık!
ESEF-HAN f Acıyan, merhamet eden, şefkat eden, esef eden
ESEF-NAK f Hüzünlü, acıklı, esefli
ESEKK Tavşan * Kulağı kesik olan * Küçük kulaklı * Kulağı işitmeyen Sağır
ESELE (C: Eslâl-Üsül) Ilgın ağacı * Asıl
ESELE (C Eselât) Dil ucu * Urgan ucu Uzun süngü
ES´ELÜKE Senden isterim (meâlinde)
ESENN Daha yaşlı, en yaşlı İhtiyar
ESER Yapı, birinin meydana getirdiği şey * Bir hususa dâir Peygamberimizden (ASM) rivâyet bulunması Sünen-i Resul * Bir şeyin varlığına delâlet eden te´sir * Meydana getirilen kitap Kitap te´lifi
ESER-İ DEST El eseri, kendi kuvvet ve kudretinin eseri
ESER-İ HAYAT Hayat alâmeti, hayat eseri, hayat belirtisi
ESER-İ SAN´AT San´at eseri San´at değeri olan eser
ESER-İ CEDİD Eskiden imâl edilen kâğıt cinslerinden birinin adı idi
ESER Serçe kuşu Usfur * Göbeğinde illeti olan
ESFA En saf, pek safi, pek temiz
ESFA Alnı dar at * Tez yürüyüşlü katır
ESFAD (Safd C) Atiyye ve ihsanlar
ESFAR (Sefer C) Seferler, yolculuklar, yola gidişler * Düşmana karşı gidişler, akınlar * (Sifr C) Büyük kitaplar, ciltler
ESFAR-I BAHRİYYE Deniz yolculukları Deniz seferleri
ESFAR-I BAÎDE Yolculuklar, uzak seferler
ESFAT (Sefet C) Sepetler
ESFEL En sefil, çok sefil, en alçak, en aşağı, çok fenâ
ESFEL-İ SÂFİLÎN Sefillerin en sefili Cehennem´in en aşağı tabakasındakiler
ESFEL-İ SÂFİLÎN-İ HISSET Alçaklığın en aşağı derecesi
ESFELİYYET Aşağılık, âdilik, alçaklık
ESHA´ Türlü türlü, günâ gûn, rengârenk
ESHA (Sahi den) Çok cömert, fazla eli açık, pek sahi kimse
ESHAB (Bak: Ashâb)
ESHAB Çekmek, cezb
ESHAL Misvak ağacı
ESHAM (Sehm C) Oklar * Nasibler, hisseler
ESHAM-I UMUMİYE Tanzimat devrinde devletin, halka borç karşılığı olarak verdiği hisse bedelleri
ESHAM Küçük katreli yağmur * Kara nesne, esved
ESHAM Kara nesne
ESHAR Seher vakitleri, seherler Gece yarısından sonra ve tan yeri açılmazdan evvelki vakitler
ESHAR-I BAHAR Bahar sabahları
ESHED Becerikli, maharetli, mahir, açıkgöz, uyanık olan kişi
ESHEL Çok kolay, daha kolay, asan
ESHEL-İ TARİK En çıkar yol En kolay ve kestirme olan yol
ESHEL-İ UMUR İşlerin en kolayı
ESHER Uyanık kimse
ESHİYA (Sahi C) Cömertler, sahiler
ESİ (C: Esât) İlaç yapmak
ESİD Ev önü * Bağlanmış kapı
ESİF Kederli, esefli, tasalı, gamlı
ESİHHA´ (Sahih C) Özürsüz olanlar, sıhhati yerinde ve vücudu sıhhatte olan kimseler
ESİL Şerefli, şanlı, namlı, haysiyetli, itibarlı ve otoriter kişi
ESİL Parlak, uzun ve dolgun yüz * Doğru şey
ESİL (C: Asal-Esail-Usul) İkindi sonrasından akşama kadar olan vakit * Kavi, muhkem, sağlam
ES´İLE (Sual C) Sualler Bir şey istemeler Sorular
ES´İLE-İ SİTTE Altı suâl * Risale-i Nur Külliyatından Mektubat Mecmuasında bir küçük risâlenin adı
ESİM (İsm den) Günahkâr, günah işlemiş, kabahatlı, cürümlü, suçlu, yalancı kişi
ESİNNE (Sinân C) Kılıçlar, seyfler * Süngüler * Bileği taşları
ESİR Birbirine yakın olmak, mütekarib
ESİR Bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde Elektrik, ışık ve hararetin yayılmasına vasıtalık eden madde Görülmeyen ve varlığı bütün ehl-i ilimce kabul edilen lâtif, rakik, elâstikiyeti hâiz seyyal madde("İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" mânasında olan $nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş Madde-i esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir $ âyeti, şu madde-i esiriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk´ın arşı su hükmünde olan şu esir maddesi üzerinde imiş; esir maddesi yaratıldıktan sonra, Sâniin ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur Yani esiri halkettikten sonra, cevahir-i ferd´e kalbetmiştir İİ)
ESİR Kul, köle Harpte teslim alınan düşman Teslim olan
ESİR-İ HARB Harp esiri, harpte esir edilmiş olan
ESİRÂNE f Esirce, kölece
ESİRE Seçkin, güzide * İlim bakiyyesi
ESİRÎ Esirlik, kölelik, kulluk
ESİRÎ Esir ile alâkalı Uçacak gibi hafif
ESİRRE Tahtlar, oturulacak yerler * Milletin belli başlı ileri gelenleri
ESİS Asıl esas, hak, doğru * Hediyeler Armağan olarak verilen şeyler
ESİS Titremek * Küp veya desti saksısı ki, içinde reyhan ekerler
ESİS Çok olan şey, kesir
ESKAB Delmek * Ateş yakmak
ESKAF Uzun boylu, iri kimse
ESKAL (Sekal C) Ağır yükler, ağır şeyler Kalabalık, ağırlık
ESKAL (Sakil den) Daha sakil, en ağır, en çirkin * Kaba, can sıkıcı
ESKAM (Sakam C) İlletler, hastalıklar, dertler
ESKEF (C: Esâkif) Kunduracı, eskici
ESKEFE Kapı basamağı, eşik
ESKİMO Grönland, Alaska ve Kuzey Kanada´da yaşayan bir kavmin adı
ESL Dikenli ağaç * Süngü * Hasır otu
ESL Karaılgın ağacı
ESLÂF (Selef C) Selefler, evvelkiler, geçmişler
ESLÂF-I İZÂM Evvelce gelmiş olan büyük zâtlar (İmâm-ı A´zam, İmâm-ı Şâfii gibi)
ESLAH En sâlih, en iyi (Bak: Aslah)
ESLAHAKALLAH Allah seni ıslâh etsin
ESLAK Ağaç, şecer
ESLAS (Sülüs C) Sülüsler, üçde birler, üçde bir parçalar
ESLEB İnsanın vücudunda veya yüzünde bulunan ben, nokta * Süprüntü, moloz
ESLEM Daha sağlam, en selâmetli, en sâlim
ESLEM-İ TARİK Yolun en selâmetlisi En selâmetli yol
ESLİHA (Silâh C) Silâhlar Muharebe ve cenk âlet ve edevâtı
ESLİHA-İ ATİKA Eski silâhlar, eski tip silâhlar
ESLİHA-İ CÂRİHA Yaralayıcı, cerh edici silâhlar (Kılıç, kama, hançer, bıçak gibi silahlardır)
ESLİHA-İ CEDİDE Yeni silâhlar
ESLİHA-İ NÂRİYYE Ateşli silâhlar
ESLİHA-İ SAKİLE Top gibi ağır silâhlar
ESMA´ Kulaklar İşitmeler
ESMA´ Adlar Nâmlar İsimler
ESMA-ÜL HÜSNA Allah´ın isimleri Cenab-ı Hakk´ın güzel isim ve sıfatları Aşağıdaki fıkrada Esma-i Hüsna´dan bazıları zikrediliyor Hem alâkadar olduğun ve perişaniyetlerinden müteessir olduğun; senin bir nevi hânen ve içindeki mevcudat, senin o hânenin ünsiyetli levazımatı ve sevimli müzeyyenatı hükmünde olan dünyayı ve içindeki mahlukatı kemâl-i hikmet ile tanzim ve tedbir ve terbiye eden Zâtın, Hakîm ismine ve Mürebbi ünvanına senin ruhun ne kadar muhtaç, ne kadar müştak olduğunu dikkat etsen anlarsın Hem bütün alâkadar olduğun ve zevalleriyle müteellim olduğun insanları, mevtleri hengâmında adem zulümatından kurtarıp şu dünyadan daha güzel bir yerde yerleştiren bir Zâtın Vâris, Bâis isimlerine, "Bâki, Kerim, Muhyi ve Muhsin" ünvanlarına ne kadar ruhun muhtaç olduğunu dikkat etsen anlarsınCenab-ı Hakk´ın adl ve hikmet içindeki ism-i Hak ve Rahmânirrahim´in cilvesini görmek istersen, bahar mevsiminde zeminin yüzünde çadırları kurulmuş, muhteşem dört yüzbin milletten mürekkeb nebatat ve hayvanat ordusuna bak ki; bütün o milletler, o taifeler, birbiri içinde oldukları halde, herbirinin libâsı ayrı, erzakı ayrı, silâhı ayrı, tarz-ı hayatı ayrı, talimatı ayrı, terhisatı ayrı oldukları halde ve o hâcâtlarını tedarik edecek iktidarları ve o metâlibi isteyecek dilleri olmadığı halde, daire-i hikmet ve adl içinde, mizan ve intizam ile Hak ve Rahman, Rezzak ve Rahim, Kerim ünvanlarını seyret, gör Nasıl hiçbirini şaşırmıyarak unutmıyarak, iltibas etmiyerek terbiye ve tedbir ve idare ederİşte böyle hayret verici muhit bir intizam ve mizan ile yapılan bir işe, başkalarının parmakları karışabilir mi Vâhid-i Ehad, Hâkim-i Mutlak, Kâdir-i Külli Şey´den başka bu san´ata, bu tedbire, bu rububiyete, bu tedvire hangi şey elini uzatabilir Hangi sebeb müdahale edebilir S)
ESMA-İ İLÂHİYE Allah´ın isimleri(Herşeyden Cenab-ı Hakk´a karşı pencereler hükmünde çok vecihler var Bütün mevcudatın hakaikı, bütün kâinatın hakikatı, esma-i İlâhiyeye istinad eder Her bir şeyin hakikatı, bir isme veyahut çok esmâya istinad eder Eşyadaki san´atlar dahi, herbiri birer isme dayanıyor Hattâ hakiki fenn-i hikmet, "Hakîm" ismine ve hakikatlı fenn-i tıb "Şafi" ismine ve fenn-i hendese, "Mukaddir´ ismine ve hâkezâ Herbir fen, bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi, bütün fünun ve kemalât-ı beşeriye ve tabakat-ı kümmelîn-i insaniyenin hakikatları, esma-i İlâhiyeye istinad der Hattâ muhakkıkin-i evliyanın bir kısmı demişler: "Hakiki hakaik-i eşyâ, esma-i İlâhiyedir Mâhiyet-i eşya ise, o hakaikın gölgeleridir Hattâ birtek zihayat şeyde, yalnız zâhir olarak yirmi kadar esma-i İlâhiyenin cilve-i nakşı görünebilir S)
ESMA-İ MEVSULE Vasleden isimler (Bak: İsm-i mevsule)
ESMA-İ MÜBHEME Tek başına bir mâna ifade etmeyen isimler Arabcada: (Ellezine) gibi kelimeler esma-i mübhemeden olduğundan onu tayin ve temyiz eden yalnız sılasıdır Demek bütün kıymet sılasına aittir
ESMA-İ ZÂTİYE Zâta ait isimler * Allah´ın zâtına ait isimleri(Zât-ı Vâcib-ül-Vücud´un bin bir esmasından bir kısmına "Esma-i Zâtiye" denilir ki, her cihetle Zât-ı Akdes´i gösterir Onun adı ve onun ünvanıdır "Allah, Ehad, Samed, Vâcib-ül-Vücud" gibi çok esmâ var Bir kısmına da "Esmâ-i Fiiliye" tâbir edilir ki, çok nevileri var Meselâ: "Gaffâr, Rezzak, Muhyi, Mümit, Mün´im, Muhsin" RN)
ESMA-İ ZÜRUF Gr: Zarf olan isimler Bir şeyin bir zamanda veya mekânda veya diğer bir şey ile beraber veya ondan evvel veya sonra vuku´ bulduğunu ifade eden kelimelerdir Bunlar Arapçada (maa, kabl, ba´d, ind) gibi kelimelerdir
ESMAH Çok cömert, pek eli açık, en semahatli
ESMAK (Semek C) Semekler, balıklar
ESMAN (Sümn-Semen C) Her şeyin pahası, tutarları, semenleri * Sekizde birler
ESMAR (Semer C) Meyveler, Yemişler
ESMAR (Semer C) Masallar Akşam sohbetleri
ESMAT (C: Sümut) Saçının ve sakalının karası beyazıyla karışıp ikisi beraber olmak
ESMER Siyaha, karaya çalan kumral renk
ESNA Ara Aralık Sıra Vakit Zaman Hengâm
ESNA-İ HARB Ask: Savaş anı, harb sırası, ceng zamanı, muharebe esnâsı
ESNA-İ TESADÜM Ask: Çarpışma anı, müsademe zamanı, vuruşma esnası
ESNA Daha parlak En parlak
ESNA´ Bülent, yüksek, yüce, ulvi
ESNAF Sınıflar Sıralar Türlüler, menbalar, menşe´ler, asıllar, esaslar
ESNAH (Sinh C) Kökler, menbalar, menşe´ler, asıllar, esaslar
ESNAM (Sanem C) Putlar Tapılan heykeller Suretler Sanemler
ESNAMPEREST Puta tapan, putperest
ESNAN (Sinn C) Dişler * Yaşlar İnsanın doğduğu andan ölümüne kadar uzvî sîretinde birbirini takibeden muhtelif zamanlar (Yâni: Tufuliyet, Sabavet, Şebabet, Kühûlet ve Şeyhuhet denilen zamanlar)
ESNİYE (Senâ C) Övmeler Senâlar Medhetmeler
ESR Esir etmek * Muhkem bağlamak * Takviye etmek (Bak: Esir) * Göbeğinde illeti olan
ESRA´ Daha çabuk Pek çabuk Çok sür´atli Çok seri * (C: Esâri) Asma filizi * Başı kırmızı, gövdesi beyaz olup, kum içinde bulunan bir böcek
ESRAR (Sır C) Sırlar Gizli hikmetler ve mânalar Bilinmeyen şeyler * Keyif veren zehir Uyuşturucu madde * Elinde ve el ayasında olan hatlar
ESRAR-I HAFİYYE Gizli ve saklı sırlar
ESRAR-I HÜSN Ü ÂN Güzelliğin sırları
ESRAR-ENGİZ f Esrarlı, gizli, ürperti verici
ESRAR-KEŞ f Esrar denen zehiri kullanan kimse Esrar içen
ESREM Kırık dişli, dişleri kırılmış veya dökülmüş olan kişi
ESRİK Sarhoş, mest * Azgın, kızgın * Zayıf, hasta, hâlsiz, dermansız, tâkatsiz
ESRÜM Dişi dökük olan kimse
ESS Otun vaya saçın çok ve sık olup birbirine dolaşması
ESSALAVAT Peygamberimiz Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize veya Cenab-ı Hakk´a (CC) karşı hamd, şükür ve teşekkür ifade eden dua, selâm ve salâvâtlar (Bak: Salâvat)
ESSEBEBÜ KELFAİL (Essebebü ke-l fâil) Bir işe sebeb olan, o şeyi yapan fâil gibidir (mealinde) (Hizmet-i Kur´âniye ve imâniyenin yapılmasına sebeb olanlar, bu mukaddes hizmeti yapmış gibi mes´ud ve me´cur olurlar, hayırlara, ecir ve sevablara nâil olmak nimet-i uzmasına erişirler)
EST Ayakları uzun olan
ESTA´ (Satı dan) Uzun boyunlu Boynu uzun olan insan veya hayvan
ESTAĞFİRULLAH Cenâb-ı Hak´tan kusurumun örtülmesini dilerim Allah (CC) kusurumu efvetsin (mealinde, kusurunu anlayan bir müslümanın duâsı Hürmet veya ikramlara karşı tevâzu maksadı ile de söylenmektedir) (Bak: İstiğfar)
ESTAN(E) f İstirahat edilecek ve uyunacak rahat yer
ESTAR Örtüler, perdeler
ESTAR (Satr C) Yazı dizileri, satırlar
ESTEH f Çekirdek * Kemik Vücud iskeletini meydana getiren nesne
ESTEÎN Yardım isterim, istiâne ederim (meâlinde fiil olup, müfred birinci şahıstır)
ESTER Katır
ESTERVEN f Çocuk doğurmayan, kısır kadın
ESTİNE f Yumurta
ESÛF Fazlaca eseflenen, pek üzülen, çok kederlenen, çok fazla acıyan, yufka yürekli
ESUK Deli koyun
ESUM Çok yalancı, iftiracı, kabahatli ve günahkâr olan adam
ESUS Katı, sağlam, muhkem nesne
ESVA´ (Sâ´ C) Kuyular, çukur yerler * Ölçekler
ESVAB (Sevb C) Sevbler, giyecekler, giyimler
ESVAF (Suf C) Suflar, koyun yünleri
ESVAK (Sûk C) Çarşılar Pazarlar
ESVAK Uzun incikli
ESVAR (Sur C) Surlar, hisarlar, kaleler, kal´alar * Ziyafetler, şölenler
ESVAT (Savt C) Sesler Savtlar
ESVE´ Yaramaz nesne
ESVED Çok siyah kara renkli olan
ESVED-ÜL-KALB (Bak: Süveydâ)
ESVEDEYN İki siyah mânâsına gelen bu kelime, yılanla akreb için kullanılır
ESVEL Karnı sarkık olan erkek (Müe: Sevlâ)
ESVİDE (Sevâd C) Sevâdlar, karanlıklar, siyahlıklar Karaltılar * Çok mallar, fazla mülkler
ESY Tasa, keder, hüzün
ESYAF (Seyf C) Seyfler, kılıçlar
ESYAH (Seyh C) Nehirler, akarsular * Çizgili elbiseler
ESYAN Kederli, gamlı, tasalı, kaygılı, hüzünlü, üzüntülü

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EŞA (C: Âşâ) Hurma ağacının küçüğü
EŞAİM (Eş´em C) En şomlar, en uğursuzlar
EŞAİRE (Eş´ari C) Dinde meşhur imam Eb-ul-Hasan-ül-Eş´arî´ye bağlı olan sünnet ehlinin bir kısmı
EŞAKK Meşakkatli, zahmetli
EŞ´AL Kuyruğu beyaz olan at
EŞAM f Ölmiyecek kadar az olan yiyecek ve içecek şeyler, kut-i lâyemut
EŞ´AR (C: Eşâir) En iyi şâir * Kılı çok olan kimse * Davarın tırnağı çevresinde olan kıl
EŞ´AR (Şa´r C) Kıllar Tüyler Tüycükler * (Şiir C) Şiirler, manzum ve güzel yazılar
EŞ´ARÎ Eş´arî mezhebi veya o mezhepte olan Asıl adı Eb-ul Hasan-ül-Eş´arî olan İmam-ı Eş´arî, Ehl-i Sünnet itikadını âyetlere, hadislere göre izah ve şerh ederek tesbit etmiştir Ehl-i Sünnet Mezhebi itikadına tercümanlık ederek İslâmiyet´e büyük hizmet etmiştir (Hi 260-324) İtikada dâir meydana koyduğu hakikatları kabul edenlere Eş´arî ve Mezhebine de Eş´ariye denir
EŞ´AS Saçı dağınık olan * Saçı dökülmüş kişi
EŞAVİZ Halk Millet Nâs
EŞBAH (Şebâh C) Şahıslar, cisimler, vücudlar * Büyük kapılar * Uzaktan görünen karaltılar, hayâller * Renk, levn
EŞBAH (şibh C) Benzeyenler şibihler Nazirler
EŞBAL (Şibl C) Arslan yavruları
EŞBEH Daha çok benzeyen Pek benzeyen
EŞBEH Mert, yiğit, kabadayı, cesur kimse (Bu tâbir bilhassa yeniçeriler hakkında kullanılırdı)
EŞBÛ f Odunluk, kömürlük Kömür ve odun konulacak yer
EŞCA´ Daha yiğit, pek kahraman En şecaatli * Parmak ardlarının sinirleri
EŞCAN (Şecen C) Şecenler, elemler, gamlar, kederler, tasalar, sıkıntılar, ıztırablar
EŞCAR (Şecer C) Ağaçlar
EŞCAR-I BAĞ Bahçenin, bağın ağaçları
EŞCAR-I MÜSMİRE Meyve ağaçları
EŞDAK Doğru konuşan Yalan söylemeyen Sâdık * Büyük ağızlı
EŞEBB Arasından geçmek mümkün olmayan ağacın sıklığı
EŞEDD Daha şiddetli Çok fazla şiddetli Pek fazla şiddetli
EŞEDD-İ İHTİYÂÇ En şiddetli ihtiyaç
EŞEDD-İ MÜCÂZÂT En şiddetli ceza
EŞEDD-İ ZULÜM Zulmün en şiddetlisi
EŞEFF Çok parlak Daha şeffaf Işığı daha iyi geçiren * Suyu kendine çok fazla çeken
EŞEKK Çok şek ve şüphe sahibi Tereddütte ileri giden
EŞELL Çolak Kolu sakat olan * Eli dâima hareketli olan kimse
EŞ´EM (C: Eşâim) En uğursuz, pek şom
EŞEMM Burnu kuvvetli koku duyan
EŞEN f Karpuz ve kavun hamı, kelek * Ters giyilmiş elbise
EŞERR Çok fazla sevinmek * Tekebbürlük etmek, gururlanmak * Çok şerli En kötü ve şerli
EŞERR-İ NÂS İnsanların en şerlisi, nasın en kötüsü
EŞFA´ En çok şefaat eden En şafi
EŞFA Hastalığı def´e çok faydalı, şifa-bahş olan
EŞFAK Daha fazla şefkatli Çok şefkatli
EŞFAR (Şüfr C) Göz kapağının kenarları, kirpik yerleri
EŞGAL (Şugl C) İşler Meşguliyetler
EŞGAL-İ MÜHİMME Ehemmiyetli ve mühim işler
EŞHA şefkat
EŞHAD Şevâhidler Şâhitler (Bak: Alâ-ruûs-il eşhâd)
EŞHAR f Kalye taşı denilen radyom hamızı * Nişadır
EŞHAS (Şehs C) Şahıslar Kişiler
EŞHAS-I MA´RUFE Tanınmış kişiler, bilinen şahıslar
EŞHEB Kır (at) Kır, çil renkte olan aslan * Güç iş * Soğuk gün * Bir nesnenin kenarı
EŞHEL Kırmızı ile karışık koyu mavi, elâ * Elâ gözlü adam
EŞHER (Şehir den) Çok meşhur, pek fazla tanınmış, en şöhretli olan
EŞHÜR (şehr C) Aylar
EŞHÜR-ÜL-HACC Hac ayları mânâsına gelen bu kelime; İslâmiyetten evvel Kâbenin tavaf edildiği; Şevval ve Zilka´de ile Zilhicce ayından da alınan 10 günle cem´an 70 günlük zamana verilen addır
EŞHÜR-ÜL HURUM İslâmiyetten evvel Arab kabileleri arasında vuruşmanın ve muharebenin haram kılındığı Zilka´de, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayları
EŞİ´A (Şuâ C) Şualar Aydınlıklar
EŞİDDA Çok şiddetli sert olanlar Pek şiddetli davrananlar
EŞİHA f At kişnemesi
EŞİR Pek sevinçli, çok mesrur * Kibirli, mütekebbir kimse
EŞİRRA Çok şerliler Çok kötü insanlar Çok şerli mahluklar
EŞ´İYA (AS) Beni-İsrail peygamberlerindendir (MÖ 759-700) tarihlerine kadar Beni-İsrail arasında peygamberlik yapmış, birçok mucizeler göstermiştir Zamanının padişahı tarafından takib ettirilerek bir ağaç oyuğunda gizli olduğu halde, ağaçla beraber biçki ile kesilerek şehid edilmiştir 66 babdan ibaret kitabında İsa´nın (AS) geleceğini müjdelediğinden hıristiyanlar arasında Eş´iyanın İncili diye şöhret bulmuştur (K A´lâm)
EŞK f Gözyaşı Dem
EŞK-İ ŞÂDİ Sevinçle ağlayış Sevinçten dökülen gözyaşı
EŞK-İ TARAB Sevinçten dolayı akan gözyaşı
EŞK-İ TEESSÜR Teessürden dolayı akan gözyaşı
EŞKA En şaki, haydut, eşkiya, katı-üt tarik
EŞKAH Kırmızı yüzlü (adam) al renkli (at)
EŞKÂL (Şekil C) Şekiller, kılık
EŞKÂL-İ HAYAT Hayatın şekilleri
EŞKÂL-İ ZEMAN Zamanın şekilleri * Ahmet Rasim´in bir romanı
EŞK-ALUD f Gözü yaşlı
EŞKAR Mavi gözlü ve sarı tenli kimse * Yelesi ve kuyruğu kırmızı olan sarı at
EŞK-BAR f Çok ağlayan Çok gözyaşı döken
EŞK-EFŞAN f Çok ağlayan, gözyaşı döken
EŞKEL Gözlerinin akı kırmızılı olan adam * Beyaz koyun
EŞKELE Hâcet
EŞKİYA Şakiler Yol kesenler Asiler Allah´a veya kanunlara isyan edip kötülük yapanlar Haydutlar, anarşistler, âsiler Hak ve kanunlara baş kaldıranlar, Allahın emirlerine karşı gelenler
EŞKİL Yaban soğanı
EŞK-RÎZ f Gözyaşı döken, ağlayan
EŞKU (şekâ dan) şikâyet ediyorum (mealindedir)
EŞKU(B) f Tavan * Tabaka, kat, derece, mertebe
EŞK-VER f Ağlayan, gözyaşı döken
EŞMAT Saç ve sakallarına kır düşmüş olan
EŞME Kumsal yerde kaynayan pınar
EŞMEL Daha şâmil Çok şeyleri içine alan Daha çok kaplamış
EŞNA f Yüzücü, yüzgeç * Kıymeti büyük olan mücevher
EŞNA´ Daha şeni Çok çirkin ve fena
EŞNE Ağaç yosunu
EŞNEB Dişleri inci gibi beyaz olan adam
EŞRAF (şerif C) Şerefliler İleri gelen büyükler
EŞRAF-I BELDE Memleketin ileri gelenleri
EŞRAK Ortaklar şerikler
EŞRAR Tahribçiler Kötülük edenler * Kötü şeyler şerliler
EŞRAT Nişanlar Alâmetler şartlar
EŞRAT-I SAAT Kıyâmet alâmetleri (Bak: Kıyâmet)
EŞREF En şerefli Daha şerefli En iyi, en güzel
EŞREF-İ MAHLUKAT Mahlukatın en eşrefi, yaradılmışların en şereflisi İnsan
EŞREF-İ SAAT Saatlerin şereflisi Uğurlu ve işlerin rast gittiği, dua ve dileklerin kabul edildiği an
EŞREM Burnu yirik * Üst dudağı yarık olan
EŞREŞ Muhalefet eden, karşı gelen
EŞRİA (Şirâ C) Yelkenler
EŞRİBE (Şerâb dan) İçilecek şeyler, şerablar
EŞTAT (Şetit C) Takımlar, fırkalar, bölümler Esnaf, sınıflar Çeşitler, cinsler, neviler
EŞTAT-I ULUM İlimlerin nevi´leri, çeşitleri
EŞTER Yırtlak gözlü
EŞÜDD Büluğa gelmek mertebesi
EŞVAK Dikenler (Nebat) * Tıb: Kemiklerin uzaması
EŞVAK (şevk C) şiddetli arzular, istekler, neşveler
EŞVAT (Şavt C) Sıçrayışlar, zıplamalar, koşmalar, koşuşmalar * Kâbe-i Muazzama´yı yedi defa tavaf etme, etrafını dolaşma
EŞVE Gözü değen kişi
EŞVEŞ Göz ucuyla bakan kişi * Yüksek bina
EŞYA (Şey C) (Bu kelime, Türkçede müfret gibi kullanılır) Ev döşemeye mahsus halı, dolap vs * Elbise, yatak, çamaşır gibi malzemeler * Yük, yük eşyası
EŞY´ (Şia C) Bölükler, bölümler, kısımlar, neviler, fırkalar, tabakalar, cinsler, çeşitler Cemaatler, cemiyetler, topluluklar * Yardımcılar
EŞYAH (Şeyh C) Şeyhler, ihtiyarlar, yaşlılar, pir-i fâniler
EŞYEB (Şeyb den) Saçı sakalı ağarmış, yaşlanmış olan kişi İhtiyar
EŞYEM Yüzünde ve vücudunda çok beni olan adam
ETA Kavak ağacı
ETAJER Fr Kapaksız ve rafları olan taşınabilir dolap
ETAN f Dişi eşek * Bir kısmı havada, bir kısmı suyun içinde kalan kaya; yosunlu taş * Kuyu kenarında üstüne oturup su içmeye mahsus taş
ETAVE Gelmiş, geçmiş, gelen, misafir, garib, gariban, kimsesiz, biçare
ETBA´ Tâbi olanlar, bağlı olanlar, emri altında bulunanlar (Cenâb-ı Hakka ve Resul-ü Ekreme (ASM) tâbi ve muti olan veli bir üstâdın ve bir mürşid-i ekmelin gösterdiği Hak ve hakikat, iman ve Kur´ân yolunda gidenler, ona tâbi´ olanlar)
ETBAK (Tabak ve Tabaka C) Yemek tepsileri, sofraları Büyük sahanlar * Tabakalar, dereceler, mertebeler, katlar * Kabileler, kavimler, aşiretler
ETELAN Adım birbirine yakın olmak
ETEMM Tam, en mükemmel, hiç noksansız
ETENAN Adım birbirine yakın olmak
ETENE Hayvanlarda ana ile cenin arasındaki kan alış-verişini temin eden organ * Bitkilerde yumurtacıkların yumurtalığa yapışık bulundukları doku
ETEYEMMENÜ (Teyemmün den) Ben kendimi teyemmün ediyorum (meâlindedir) (Bak: Teyemmün)
ETFAL (Tıfl C) Çocuklar, tıfıllar
ETFAL-İ BAĞ Yeni yetişen körpe hâlindeki fidanlar
ETFAL-İ MEKÂTİB Mekteb çocukları, okul talebeleri
ETFALİYET Çocukluklar Çocukluk halleri
ETHAL Kâbe-i Şerif yakınında bir dağın adı * Bulanık su veya şerbet
ETİ Bir kişinin bir yere su iletmek için yaptığı ark * Sel
ETİBBA Tabibler, tıb ilmini bilenler, doktorlar
ETİBBA-İ HASSA Saray hekimleri, saray doktorları
ETİKET Fr Bir şeyin cinsini, miktarını veya fiyatını belli etmek için üzerine konan küçük yafta * Teşrifat, görgü
ET´İME (Taam dan) Yemekler, taamlar, yenecek şeyler
ET´İME-İ LEZİZE Lezzetli yemekler
ETİME (C: Etâyim) Ateş yakacak yer
ETİR Günah
ETKA (Taki den) Allah korkusu ile günahtan çok fazla çekinen Haram veya helâl olduğunu iyice bilmediği şüpheli şeyleri yapmayan Günah işlemeyen Her şeyde Cenab-ı Hakk´ın rızasını gaye ve maksad edinen
ETKIYA (Taki C) Çok takvâ sâhibi olanlar Takiler Takvâda çok ileri giden mes´ud kimseler
ETLA´ Uzun boylu
ETLAD Evde doğan câriyeler * Eski mal * Damızlık denilen doğurucu hayvan
ETMESEH Karanlık, sessiz gece
ETNAB (Tınb C) Çadır ipleri * Ağacın kök damarları * Vücudun sinirleri
ETNİK yun Bir kavim, bir ırkla ilgili olan İslâmiyet, kavmiyeti ve ırkçılığı reddeder Etnik bölücülüğe karşı en kuvvetli siper, İslâm şuuru ve kardeşliğidir
ETNOGRAFYA (Etnografi) yun Kavmiyyat Kavimlerin, milletlerin gelişmesini, terakkisini ve has vasıflarını inceleyen, onların kültürlerinden bahseden ilim kolu
ETNOLOJİ yun Kavimleri, ayrı dil ve ırktan toplumların hayat ve özelliklerini inceleyen ilim Önce hristiyan misyonerleri dinlerini yaymak için kavimlerin özelliklerini öğrenme ihtiyacını duymuşlar ve onların zayıf damarlarından faydalanmayı düşünmüşlerdir 19yydan itibaren ilmî gaye ile araştırmalar yapılmıştır Bugün siyasî ideolojiler yayılmak amacı ile, etnik, kavmî hususiyetler ve zaaflardan istifade ederler
ETRA Dere gibi akan su
ETRAB (Tırb C) Hep bir yaşıt olanlar, akranlar
ETRAD Kaşları kılsız olan kimse
ETRAF (Taraf C) Taraflar, yanlar, canibler, yönler, uçlar, kıyılar
ETRAF-I ERBAA Dört taraf (Sağ, sol, ön, arka)
ETRAF (Türfe C) Nazik ve zarif şeyler * Lezzetli taamlar, güzel yemekler
ETRAH (Terah C) Tasalar, kederler, elemler, gamlar, üzüntüler, sıkıntılar, ıztırablar
ETRAK (Türk C) Türkler
ETRAS (Türs C) Türsler, harpde kullanılan kalkanlar
ETRİBE (Turab C) Topraklar
ETRİKA (Tarik C) Tarikler, yollar, caddeler * Sebepler, vesileler, vasıtalar * Maişeti te´min etmek için tutulan meslekler, geçinmek için yapılan işler
ETT Galip olmak
ET-TAHİYYATÜ Bütün mahlukatın hayatları, kal ve hâl dilleri ile Hâlıkları olan Allah´a (CC) karşı yaptıkları hamdler, şükürler, mânevi hayat hediyeleri (Bak: Tahiyye)
ETTAR Kasnakçı
ET-TEVVAB Tevbeleri kabul edici olan Allah Kendine tevbe ve rücu´ eden kulları çok Tevbeyi kabulde çok beliğdir Tevbe edeni hiç günah yapmamış gibi afv u rahmeti ile bahtiyar eder
ETTUN (C: Etâtin) Hamam külhanı
ETUM Su kaplumbağası
ETÜD Fr İnceleme, tetkik etmek * Musikide didaktik maksatla bestelenmiş eser
ETVAK (Tavk C) Kadın gerdanlıkları * Hindistan cevizinin sütü
ETVAR (Tavır C) Tavırlar, haller, davranışlar
ETVAR-I NÂ-LÂYIKA Uygunsuz ve münasebetsiz hareketler
ETVAS (Tâus C) Tavus kuşları
ETYAB (Bak: Atyeb)
EV Şek, tahayyür, ibham, istisnâ, şart, teb´iz için kullanılan harf-i atıf "yahut, veya, meğer ki, bel, belki ister" gibi kelimelerle türkçeye terceme edilebilir
EVABİD (Abide C) Abideler (Bak: Abide)
EV´AC Geniş, vâsi
EVAGİ (Agıye C) Bahçe, tarla ve bostanları sulamak için açılan arklar, su akıtılacak yerler
EVAHİR Ahirler, ayın son günleri, sonlar
EVAHİR-İ RAMAZAN Ramazan ayının sonları, son günleri
EVAİL Başlangıçlar, önler, evveller, eskiler
EVALİ Çok iyi ve münâsib olanlar Evlâlar
E´VAM (Bak: A´vam)
EVAM f Ödünç, borç * Renk, levn
EVAMİR Emirler, emredilenler, vazifeler (Bak: Emr)
EVAMİR-İ TEKVİNİYE Tekvine âit emirler(Fıtrat yalan söylemez Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim", doğru söyler Yumurtada bir meyelân-ı hayat var Der: "Piliç olacağım", Biiznillâh olur, doğru söyler Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım", metin demir onu yalan çıkaramaz, sözünün doğruluğu demiri parçalar Şu meyelânlar iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir M) (Bak: Emr-i tekvinî)
EVAN (Bak: Avân)
EVANİ Kapkacaklar, kaplar
EVAR(E) f Hükümet dairelerine ait defterler, resmî defterler * İmaret
EVARİN f Güzel olmayan, çirkin
EVASIT (Evsât C) Vasatlar, orta hal ve vaziyetler
EVAVİN (İyvan C) Büyük salonlar, sofalar, holler Kasırlar, köşkler
EVB Dönülmesi lâzım gelen yere dönmek * Kasd İstikamet
EVBAR f Yutma, yutuş
EVBAŞ Mahalle çapkını Şahısların rezilleri * Muhtelif yerlerden gelmiş, toplanmış bir cemaat, bir bölük
EVBAŞAN (Evbaş C) Aşağılık kimseler, âdi kişiler, alçak ve rezil insanlar Ayak takımları
EVBE Rucu etmek Geri çekilmek, dönmek
EVC Bir şeyin en yüksek derecesi, en yüksek noktası Zirve * Koz: Seyyare mahreklerinin merkezden en uzak noktaları
EVC-İ BÂLÂ En yüksek nokta
EVC-İ RİF´AT Yüksekliğin son noktası, zirvesi, tepesi
EVCA´ (Veca C) Ağrılar Acılar Sızılar
EVCA-İ BATN Karın ağrıları
EVCA-İ ŞEDİDE Şiddetli ağrılar
EVCAR İçinde gizlenmek için avcılar tarafından yapılan siperler, çukurlar
EVCEB Çok vacib Çok gerekli Çok lüzumlu
EVCEB-İ VECÂİB Lüzumluların en lüzumlusu, en çok lüzumlu olan şey
EVCEDETHU-L ESBAB (İcad dan) "Onu sebepler icadediyor Sebepler bu şeyi icadediyor" mânasında dinsizliği ima eden bir söz
EVCEH En vecihli, çok uygun, en münâsebetli
EVCEH-İ AKVÂL Sözlerin en uygunu, kavillerin en münasebetlisi
EVCEL Çok korkak adam Cesaretsiz kişi
EVCER Çok çekingen, utangaç kimse
EVC-GİR f Yükselen, yükseğe çıkan
EVC-PERVAZ f Yüksekte uçan
EVCÜMEND f Top, küme, yığın, toplanma * Toplu, idareli, evini muntazam tutan Hanesini iyi ve tertipli bir hâlde bulunduran
EVDA Yaban faresi * Kursağının tüyleri beyaz olan güvercin (Bak: Kası´a)
EVDA Ednâ
EVDAD (Vedid C) Sevgililer, sevilenler
EVDİYE (Vâdi C) Vâdiler Dereler
EVED Kuvvet Ağır yük götürmek * Eğrilik
EVEND f Kap Kabkacak
EVFA Çok vefalı Çok sadakatli Ahdine vefası kuvvetli * En çok Pek tamam * Tam yetişmek
EVFAD Çeşitli fırkalar
EVFAK Daha muvafık En uygun En muvafık
EVFER (Vâfir den) Çok Bol
EVGAD (Vagd C) Ahmaklar, eblehler, salaklar, bönler, akılsızlar
EVGENC f Nedâmet, pişmanlık, pişman olma hâli
EVHAD Vahid Tek
EVHAL (Vahal C) Sıvalar, balçıklar, çamurlar * Mekânlar, hâneler, evler, durulacak veya oturulacak yerler
EVHAM Olmayan bir şeyi olur zannı ile meraklanma Üzüntü Vehimler Kuruntular Zarar ihtimâli çok az olan bir şeyden meraklanma ve üzülme
EVHAMIN MÜDAFAASI Vehimlerin def´edilmesi, kuruntuların kovulması
EVHAM-SÂZ f Evham veren
EVHAŞ Daha vahşi En vahşi
EVHAŞ Nefret veren şey
EVHEN En gevşek, çok zayıf, pek dayanıksız, kuvvetsiz tâkatı kalmamış
EVİDDA Ahbablar Hâlis ve sâdık dostlar
EVİL Siyaset
EVİND f Hud´a, hile, aldatma, oyun
EVİY Yerleşme Yerine gelme Koruma
EV´İYE (Viâ C) Mahfazalar, kaplar, gizlemeye veya saklamaya yarayan şeyler * Damarlar
EV´İYE-İ ŞA´RİYYE Tıb: Siyah ve kırmızı kan damarları arasındaki gayetle ince olan damarlar
EV´İYE-İ VERİDİYYE Tıb: Siyah kan damarları
EVK (C: Evâk) Ağırlık, yük * İçinde su biriken çukur yer
EVKAF (Vakıf C) Allah yoluna hizmet için verilip devamlı bırakılan şeyler Sahibi tarafından şeriata uygun olarak bir hayır iş ve hasenata tahsis olunmuş mülk veya mallar (Bak: Vakıf)Osmanlı devletini asırlar boyu kuvvetli bir devlet olarak ayakta tutan kuruluşlardan biri de vakıftır Osmanlı tarihini inceleyen batı tarihçileri vakıf kuruluşlarına hayran kalmışlar ve kendi ülkelerinde bunun örneklerini kurmaya başlamışlardır Amerika´da kurulmuş önemli vakıflar hâlen vardır Vakıf müessesesini komünizme karşı çok mühim bir set olarak görmektedirler Atalarımızın bu hayır kuruluşlarının bugün memleketimizde takdir edilmesi ve ihmâl edilmemesi gereklidir
EVKAF-I HÜMAYUN Tar: Padişahların ve onlara mensub olan kişilerin bıraktıkları vakıflar
EVKAF-I MAZBUTE İdaresi Evkaf Nezareti´ne ait olan vakıflar
EVKAR (Vekr ve Vekre C) Kuş yuvaları
EVKAS Boynu kısa olan
EVKAŞ Ayak takımı Terbiyesiz, ahlaksız, adi ve alçak kimse
EVKAT (Vakit C) Vakitler
EVKAT-I HAMSE Beş vakit Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının kılındığı vakitler
EVKAT-I MUAYYENE Belli vakitler, belli zamanlar
EVKAT-I SALÂT Namaz vakitleri
EVKED Pek te´kitli, çok kuvvetli, en kavi
EV-KEMA KAL Söylediği gibi Söylendiği gibi * Hadis-i Şerifi lâfzı ile aynen nakletmekte bir hata olmuşsa, mes´uliyetten kurtulmak için bu kelâm söylenir "Bu naklettiğim hadisin metninde yanlışım varsa Peygamber (ASM) aslında nasıl söylemiş ise aynen onu kastediyorum" demektir
EVKES Pinti ve soysuz kişi
EVL (Bak: Te´vil)
EVLA Daha iyi, birincisi, başta gelmesi lâzım geleni
EVLÂD (Veled C) Veledler Çocuklar
EVLÂD-I VATAN Vatan çocukları
EVLÂD-I ZÜKUR Erkek çocuklar
EVLADİYET Evlâda mahsus, evladlık, bünüvvet
EVLADİYYE Evlatlık, evlada mahsus * Mc: Çok sağlam ve dayanıklı ev veya eşya
EVLAD Ü IYAL Çoluk çocuk Evlâdlar ve karısı
EVLAK Delilik, cünun
EVLEVİYET Daha öncelik Başta gelir olmak Daha beğenilir Daha münâsip olmak
EVLİYA (Veli C) Veliler Nefsine değil, dâimâ Cenab-ı Hakk´ın rızâsına tâbi olmağa çalışan, ibâdet ve taatta, takvâ ve riyâzatda çok yüksek mertebelere ulaşıp Allahın (CC) mahbubu ve karibi olan büyük ve ender zâtlar (Bak: Veli)
EVLİYA-İ İZÂM Büyük evliya
EVLİYA-İ UMUR İş başında bulunanlar, işleri idâreye vazifeli olanlar(Ey evliya-i umur! Tevfik isterseniz, kavânin-i Âdetullaha tevfik-i hareket ediniz Yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız Zira, mâruf umum Enbiyanın memâlik-i İslâmiye ve Osmaniyeden zuhuru, Kader-i İlâhinin bir işaret ve remzidir ki; bu memleket insanlarının makine-i tekemmülâtının buharı diyanettir Ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri, ziya-yı İslâmiyet ile neşv ü nema bulacaktır H)
EVLİYA ÇELEBİ Kütahya´lı olup, Mi: 25 Mart 1611´de doğmuştur Meşhur eseri; Seyahatnâme´sidir
EVN Yab yab yürümek * Vakarlı, sessiz ve ciddi olmak * Heybenin bir gözü * Denk
EVRA f Hisar, kal´a, kale
EVRAD Virdler (Bak: Vird)
EVRAK (Vakar C) Sahifeler Yapraklar
EVRAK-I HAVÂDİS Cerideler, gazeteler
EVRAK-I NAKDİYYE Kağıt paralar
EVRAK (C: Vuruk) Sivri ve uzun dişli * Yüzü renkli güvercin * Siyahı beyazına galip olan at ve deve (Müe: Vürka)
EVRAM (Verem C) Veremler, vücudda hasıl olan yumrular, şişler
EVRAN Biçme, ölçü, mikyas, tahmin, keşif, biçim, endam, tenasüb
EVRE f Elbisenin dış yüzü
EVRE Ahmak kimse
EVREK f Çocukların ağaca ip takmak suretiyle yaptıkları salıncak
EVRENCEN f Kadın bileziği
EVREND f Hile, aldatma, hud´a, oyun * Nam, şan, şeref * Serir, erike, taht
EVRENG f Taht, evrend * Şan, şeref, nâm * Zinet, süs * Akıl, irfan * Ağaç kurdu * Hoş hâllilik, hâlin hoşluğu * Hile, desise, hud´a, aldatma, oyun * Yakışıklılık
EVRENG-NİŞİN f Tahtta oturan, hükümdar
EVRENG-ZİB f Tahtı süsleyen Hükümdar, padişah
EVRİDE (Verid C) Vücudun her tarafından kalbe kanın gitmesini temin eden damarlar Siyah kan damarları(Sâni-i Hakîm, beden-i insanı, gayet muntazam bir şehir hükmünde halketmiştir Damarların bir kısmı telgraf ve telefon vazifesini görür Bir kısmı da, çeşmelerin boruları hükmünde, âb-ı hayat olan kanın cevelânına medardırlar Kan ise; içinde iki kısım küreyvât halkedilmiş Bir kısmı küreyvât-ı hamrâ tâbir edilir ki, bedenin hüceyrelerine erzak dağıtıyor Ve bir kanun-i İlahî ile hüceyrelere erzak yetiştiriyor (Tüccar ve erzak memurları gibi) Diğer kısmı küreyvât-ı beyzâdırlar ki; ötekilere nisbeten ekalliyettedirler Vazifeleri, hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaadır ki, ne vakit müdafaaya girseler Mevlevi gibi iki hareket-i devriyye ile, sür´atli bir vaziyet-i acibe alırlar Kanın hey´et-i mecmuası ise: İki vazife-i umumiyyesi var Biri: Bedendeki hüceyratın tahribatını tâmir etmek Diğeri; hüceyratın enkazlarını toplayıp, bedeni temizlemektir Evride ve şerayin namında iki kısım damarlar var ki: Biri sâfi kanı getirir; dağıtır, sâfi kanın mecralarıdır Diğer kısmı enkazı toplayan bulanık kanın mecrasıdır ki, şu ikinci ise kanı, "Ree" denilen nefesin geldiği yere getirirlerSâni-i Hakîm, havada iki unsur halketmiştir Biri azot, biri müvellid-ül-humuza Müvellid-ül-humuza ise: Nefes içinde kana temas ettiği vakit, kanı telvis eden karbon unsur-u kesifini kehribar gibi kendine çeker, ikisi imtizaç eder Buhari hâmız-ı karbon denilen (Semli havaî) bir maddeye inkılâb ettirir Hem hararet-i gariziyyeyi te´min eder, hem kanı tasfiye eder Çünki: Sâni-i Hakîm fenn-i kimyada aşk-ı kimyevi tâbir edilen bir münasebet-i şedideyi, müvellid-ül-humuza ile karbona vermiş ki: O iki unsur birbirine yakın olduğu vakit, o kanun-u İlâhî ile, o iki unsur imtizaç ederler Fennen sabittir ki: İmtizaçtan hararet hâsıl olur Çünki imtizaç, bir nevi ihtiraktır Şu sırrın hikmeti şudur ki: O iki unsurun, herbirisinin zerrelerinin ayrı ayrı hareketleri var İmtizaç vaktinde her iki zerre, yâni onun zerresi, bunun zerresiyle imtizaç eder, birtek hareketle hareket eder Bir hareket muallâk kalır Çünki imtizaçtan evvel iki hareket idi Şimdi iki zerre, bir oldu Her iki zerre, bir zerre hükmünde bir hareket aldı Diğer hareket, Sâni-i Hakîm´in bir kanunu ile hararete inkılâb eder Zaten "hareket, harareti tevlid eder" bir kanun-u mukarreredir İşte bu sırra binaen beden-i insanîdeki hararet-i gariziyye, bu imtizac-ı kimyeviyye ile temin edildiği gibi, kandaki karbon alındığı için kan dahi sâfi olur İşte nefes dahile girdiği vakit, vücudun hem âb-ı hayatını temizliyor Hem nâr-ı hayatı işal ediyor Çıktığı vakit, ağızda, mucizat-ı kudret-i İlâhiyye olan kelime meyvelerini veriyor $ S)
EVS Bahşiş vermek * Kurt
EVSA´ Daha geniş Çok vasi´
EVSÂF (Vasf C) Vasıflar, sıfatlar
EVSÂF-I CEMİLE Güzel vasıflar İyi hasletler
EVSÂF-I NİSBİYE f Ölçü ve kıyasa göre olan vasıflar (Sıcaklık, soğuklukla bilindiği, karanlık derecesi aydınlıkla görüldüğü gibi)
EVSAH (Vesah C) Pislikler, murdarlıklar, kirler
EVSAK En çok inanılan, ziyade sağlam Daha çok vüsuk sahibi
EVSAL (Vasl C) Vücuttaki mafsallar, oynaklar
EVSAM (Vasm C) Arlar, hayâlar, utanmalar
EVSAN (Vesen C) Putlar Sanemler
EVSAT Ortada olmak * Vasatta olan Orta Orta hâlli
EVSÂT (Vasat C) Ortalar Vasatlar
EVSÂT-I MUFASSAL Kur´ân-ı Kerimin 86 suresi olan Tarık Suresinden 98 sure olan Beyyine Suresinin sonuna kadar olan surelerdir
EVŞAB Aşağılık kimse, âdi ve rezil kişi Ayak takımı
EVŞAL (Veşl C) Damla damla akan su * Birbiri ardınca katar gibi peşpeşe gelen kimseler
EVŞAZ Yardımcılar, tarafdarlar Aşağılık ve ayak takımı olan kişiler * Vücuttaki mafsallar, oynak yerler
EVŞEN Yaltakçı, dalkavuk
EVŞENG f Sicim İnce ip
EVTAD (Veted C) Direkler Kazıklar * Ricâlullahtan birine verilen isim
EVTAD-ÜL ARZ Tepeler Dağlar Arzın direkleri
EVTAF Kirpikleri uzun ve kaşı kıllı olan kimse
EVTAN (Vatan C) Vatanlar, insanın doğup büyüdüğü ve sevdiği memleketler, hatta uğrunda can verilen topraklar
EVTAR (Vatar C) İhtiyaçlar
EVTAR-I ÂCİLE Acil ihtiyaçlar
EVTAR (Veter C) Tek, eşi olmayan (harf) * Saz telleri Yay
EVTAS Arap Yarımadasında, Hevâzın ilinde bir derenin ismi olup, Peygamberimizin (ASM) Huneyn Vak´ası bu vâdide vuku bulmuştur
EVVAB (Evb den) Rücu´ eden Geri dönen * Günahlardan tevbe edip hakkı kabul eden
EVVABÎN Tevbe edip günahlardan dönenler
EVVAH Kusurunu bilerek, ah, vâh ederek yalvarmak * Çok âh edip duâ eden * Merhametli Sağlam imanlı Yakin ilim sahibi Dinde çok âlim olan Hz İbrahim Aleyhisselâmın bir vasfı
EVVEL İlk İbtida
EVVEL-ÜL-EVÂİL Evvellerin evveli * Hâdiselerin başlangıcı
EVVELA İlkönce, birinci olarak, herşeyden önce
EVVEL-BAHAR Nevbahar İlkbahar
EVVEL-BE-EVVEL Herşeyden önce, ilk, evvelâ
EVVEL-EMİRDE İşin başlangıcında, herşeyden önce
EVVELEN Evvelâ, birinci, ilk olarak
EVVELÎN Evvelkiler, ilkler
EVVELÎN Ü ÂHİRÎN İlkler ve sonlar Evvelkiler ve sonrakiler
EVVELİYAT Başlangıçlar Mukaddemat İlk öndekiler İbtidaki cihetler * Her akıllının tereddütsüz tasdik ve kabul edeceği hususlar * Man: Mücerred mevzu ve mahmulleri arasındaki nisbet tasavvur edilince aklın kat´iyyetle teslim ve tasdik ettiği kaziyeler
EVVELİYET Evvel oluş (Bak: Mecaz)
EVY Bir nesne yerine gelmek
EVZA´ (Vaz´ C) Haller Durumlar
EVZA-I GARİBE Garip haller
EVZAH Daha açık Pek âşikâr En vâzıh
EVZAK İçinde su veya başka birşey biriken çukur yer
EVZAN (Vezin C) Vezinler Tartılar
EVZAN-I ARUZİYYE Edb: Aruz vezinleri
EVZAR (Vizr C) Ağırlıklar Yükler * Mc: Günahlar * (Vezer C) Kal´alar, kaleler, hisarlar, sığınılacak yerler * Üstünlükler, galebeler * Dağlar
EVZAYİŞ f Çoğalış, artış

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EY (Arabçada) "Bak, dinle, dikkat et, yahut, demektir ki" mânalarına gelir Bir ibareyi tefsir için kulanılır Türkçede: Yakın nidâ içindir
EYA f Acaba mânasına nidâdır "Hey, ey" gibi çağırma, nidâ, seslenme edatı olarak da kullanılır
EYADİ (Eydi) (Yed C) Eller * Mc: Sebepler Nimetler
EYADİ-İ KESİRE Çok eller Çok sebebler
EYALAT (Eyâlet C) Valilerin idareleri altında olan memleketler, vilâyetler
EYALET (C: Eyâlât) Vilâyet Bir vâlinin idaresinde olan memleket, şehir
EYAMA (Eyyim C) Bekârlar, evli olmayanlar
EYAMİN (Eymen C) Pek hayırlı, uğurlu olanlar En yümünlü
EYAZİ f Kadınların yüzlerine örttükleri peçe, örtü
EYBE Rücu´ etmek * Gurub etmek, batmak
EYD Kuvvet
EYD Rücu´ etmek * Avdet etmek
EYDA´ Za´feran
EYDİ (Yed C) Eller * Mc: Kuvvetler (Daha çok Eyâdi şeklinde kullanılır)
EYDİYE (Yed C) Nimet * Eller
EYHEM Sağır * Bahadır
EYHEMAN Ateş ve sel
EYHUKAN Maydanoz otu
EYİD Kuvvetli, şiddetli kimse
EYİR Sıcak yel
EYKE Sık ve birbirine karışmış ağaç * Yumuşak * Ağaç bitiren bataklık (Bak: Ashab-ı Eyke)
EYKER İlâç yapılan bir ot
EYM (C: Üyum) Yılan
EYMAN (Eymün) (Yemin C) Andlar Yeminler Kasemler * Fık: Zevcesi ölmüş er * Sağ taraflar Sağlar
EYMAN-I SÂDIKA Doğru yeminler
EYMEN En meymenetli En uğurlu Sağ taraf
EYMEN VÂDİSİ Musa´nın (AS) tecelliye mazhar olduğu Tûr Dağı´ndaki vadi
EYNE Nere Nerede Nereye (mânasına sual için söylenir ve zarf-ı mekândır) * Zaman An * Yorgunluk (mânâsında da kullanılmıştır)
EYNEL MEFER (Eyn-el mefer) Nereye gidilebilir Nereye kaçılabilir Kaçacak yer var mı
EYNESSERA-MİN-ES-SÜREYYA (İmkânsızlık bildiren bir tâbirdir ki) Yer nerede, Süreyyâ nerede Süreyyâ ile yer bir olur mu (meâlindedir ve birbirlerine zıt ve uzak olan şeyler için söylenir)
EYNİYET Mekânda bulunması sebebiyle birşeye ârız olan hâlet
EYS Varlık Vücud Mevcud * Kahir Zulüm * Zarar, ziyan * Ümidsiz olmak Ye´se düşmek (Bak: Leys)
EYSAR Çadır eteğini kazığa bağlamakta kullanılan kısa ipler * Ot
EYSER Sol taraf Soldaki * Pek kolay
EYTAL (C: Eyatil) Boş böğürlü
EYTAM (Yetim C) Yetimler Babaları ölmüş çocuklar
EYTAM VE ERÂMİL Yetimler ve dullar
EYUM Erkeksiz kadın (ki, önce ere varmış olsun-olmasın)
EYVAH f Heyhât, yazık
EYVALLAH Bir kısım müslümanlar arasında tasdik işareti veya yemin ifade eden bir tâbirdir Bazan Allaha ısmarladık yerine söyliyenler de vardır Fakat makbul olanı; ayrılırken de buluşurken de selâmlaşmaktır ve bu sünnet-i seniyyedir
EYVAN f Köşk Büyük salon Büyük sofa Divanhâne
EYVAN-I KİSRA Dicle Nehri kenarında sol tarafta Medâyin şehrinde yıkıntıları bulunan eski İran (Acem) Padişahına mahsus bir saray Bu saray, Peygamberimizin (ASM) doğduğu gece çatlamıştır
EYYAM (Yevm C) Devirler Günler * Güç, iktidar, nüfuz
EYYAM-I ÂDİYYE Tâtil günlerinin haricindeki günler
EYYAM-I BAHUR Ağustos ayının ilk yedi günü
EYYAM-I BÎZ (Eyyâm-ül bîz) Her arabî ayın 12, 13, 14, 15´inci günleri
EYYAM-I CEM´ Hac mevsiminde Arafat ve Mina´da geçen dört gün
EYYAM-I KUR´ANİYE Kur´an-ı Kerim´e göre olan günler (Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi´ra yıldızının bir günü bin senedir)
EYYAM-I MAZİYYE Geçmiş günler
EYYAM-I RESMİYYE Resmi günler
EYYAM-I TEŞRİK Kurban bayramının birinci gününden sonraki diğer üç güne verilen isimdir Zilhiccenin 11, 12 ve 13 üncü günleridir Birinci gününe "yevm-i nahr" (kurban günü) denir
EYYAMÜN MA´DUDAT Kurban bayramının son üç günü * Sayılan günler * Ramazan-ı Mübârekin sayılı günleri
EYYAN Vakit, zaman
EYYİD Kuvvetlendir, teyid et, devam ettir (meâlinde)
EYYİD-ALLAHU MÜLKEHU Allah´ım onun mülkünü devamlı kıl, kuvvet ver (meâlinde duâ)
EYYİM Bekâr, dul Eyyim; gerek bikir, gerek seyyib olsun zevci olmayan kadına ve zevcesi olmıyan erkeğe denir ki, buna bekâr denir Bundan başka eyyim; hür kadına ve bir kimsenin kızı, hemşiresi, teyzesi gibi yakın hısmına da ıtlak edilir (ET)
EYYÛB (AS) : Kur´ân-ı Kerim´de ismi geçen İshak Aleyhisselâm´ın oğlu olan Ays´ın evlâdından Eyyûb Aleyhisselâm, bir peygamber idi Pek çok malı ve Şam tarafında çok mülkü vardı Her makbul kulunu ve peygamberini Allah imtihana çektiği gibi onu da denedi Cümle emlâki emvâli elinden gitti O yine şükretti Hasta oldu, yine Rabbine şükrediyordu, sabrediyordu Bedeninde yaralar açıldı, yine sabretti Yaraları kurtlandı, yanına kimse varmaz oldu, yalnız bir zevcesi ona hizmet ederdi O yine sabreder ve ibâdetine devam eylerdi (Kısas-ı Enbiya Cevdet Paşa)(Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm´ın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidirHazret-i Eyyûb Aleyhisselâm´ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı hâlde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve mârifet-i İlâhiyyenin mahalleri olan kalb ve lisânına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki ubudiyet-i İlâhiyye için demiş: "Yâ Rab! Zarar bana dokundu Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime hale veriyor" diye münâcât edip, Cenab-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillâh için o münâcâtı gayet hârika bir surette kabul etmiş Kemal-i âfiyetini ihsan edip envâ-i merhametine mazhar eylemiş L)(Hz Eyyûb´un (AS) zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hz Eyyûb´dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz Çünkü, işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şübhe kalb ve ruhumuza yaralar açar Hz Eyyûb´un (AS) yaraları kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu Bizim mânevi yaralarımız pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor O münacât-ı Eyyûbiyeye o hazretten bin def´a daha ziyade muhtacız L)
EYYÛB-ÜL ENSARÎ (Bak: Ebu Eyyub-ül Ensarî)
EYYÜ Sual sormak için "Hangi Ne Ne vakit " mânalarına kullanılır
EYYÜHEL-İHVAN Ey kardeşler, ey ihvân (meâlinde hitab)
EYZAN Böylece, kezâ, bunun gibi, yine böyle, bu da böyle
EZ f den, den
EZ ÂN CÜMLE O cümleden olarak
EZA Ticarette kaybetme, zarar etme * Kibir ve gururunu bıraktırma * Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey * Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak Tetavül etmek
EZ´AF (Zı´f C) Bir şeyi iki katı yapan fazlalıklar Katlar
EZ´AF-I MUZÂAFA Pek çok, kat kat
EZ´AF Çok zayıf, en zayıf
EZ´AF-ÜL İBAD Kulların en zayıf olanı
EZ´AF-I NÂS İnsanların en zayıf olanı
EZAHİR Çiçekler, şükufeler
EZAHİR-İ EFKÂR Fikir çiçekleri
EZ´AKÎ Kısa boylu ve kötü olan adam Kötülük yapan kimse
EZAME (C: Ezamât) Hışım ve gadap etmek Kızmak, hiddetlenmek
EZAMİM (İzmâme C) Cemâatler, topluluklar
EZAN Namaza dâvet ve vahdaniyet-i İlâhiyyeyi ve hakaik-ı İslâmiyyeyi âleme, kâinata ilân etmek için minare ve emsali mahallerde edilen nidâ Kamet getirmek * Bildirmek(Ezan, Müslümanlığın mühim bir şiârıdır Ezan esnasında konuşmamak, hattâ Kur´an okumayı bırakıp dinlemek efdaldir Bİİ) (Bak: Taabbüdî)
EZANÎ Ezan ile alâkalı
EZANÎ SAAT Ezanın kendine göre ayarlandığı saat Her hangi bir yerde güneşin tam gurub ettiği andan, sonraki gün aynı vakte kadar, 24 saat olmak üzere ayarlanmış saat
E´ZAR Özürler Kusurlar Bahaneler
EZ´AR Saçı az olan kimse * Otu az olan yer * Zâlim ve kötü huylu kimse
EZAT (C: Üzâ-Ezy) İçinde su birikmiş çukur yer
EZB Anasından yeni doğmuş hayvan
EZBAD (Zebed C) Paslar * Dörtte birler, çeyrekler * Köpükler
EZ-CÜMLE f Bu cümleden, meselâ, bunun gibi
EZDAD Zıdlar Mukabil ve muhalif olan şeyler Birbirinin tersi veya zıddı olanlar(Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki: İçinde iki unsur var ki, her tarafa uzanmış, kök atmış: Hayır şer, güzel çirkin, nef zarar, kemâl noksan, ziya zulmet, hidayet dalâlet, nur nâr, imân küfür, tâat isyan, havf muhabbet gibi âsârlariyle, meyveleriyle şu kâinatta ezdad, birbiriyle çarpışıyor Daima tagayyür ve tebeddülâta mazhar oluyor Başka bir âlemin mahsulâtının tezgâhı hükmünde çarkları dönüyor Elbette o iki unsurun birbirine zıd olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek; temerküz edip birbirinden ayrılacak O vakit, Cennet - Cehennem suretinde tezahür edecektir Madem âlem-i beka, şu âlem-i fenâdan yapılacaktır Elbette anasır-ı esasiyesi, bekaya ve ebede gidecektir Evet, Cennet - Cehennem; şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden dalının iki meyvesidir ve şu silsile-i kâinatın iki neticesidir ve şu seyl-i şuunatın iki mahzenidir, ve ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudatın iki havzıdır ve lütuf ve kahrın iki tecelligâhıdır ki; dest-i kudret bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkaladığı vakit, o iki havuz, münasip maddelerle dolacaktırŞu remizli nüktenin sırrı şudur ki:Hakîm-i Ezeli, inayet-i sermediyye ve hikmet-i ezeliyyenin iktizası ile, şu dünyayı, tecrübeye mahal ve imtihana meydan ve esmâ-i hüsnâsına âyine ve kalem-i kader ve kudretine sahife olmak için yaratmış Ve tecrübe ve imtihan ise neşvünemaya sebeptir O neşvünema ise, istidatların inkişafına sebeptir O inkişaf ise, kabiliyetlerin tezahürüne sebeptir O kabiliyetlerin tezahürü ise, hakaik-ı nisbiyenin zuhuruna sebeptir Hakaik-ı nisbiyyenin zuhuru ise, Sâni-i Zülcelâl´in esmâ-i hüsnâsının nukuş-u tecelliyatını göstermesine ve kâinatı mektubat-ı Samedaniyye suretine çevirmesine sebeptir İşte şu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki: Ervâh-ı âliyenin elmas gibi cevherleri, ervâh-ı sâfilenin kömür gibi maddelerinden tasaffi eder, ayrılırİşte, bu mezkur sırlar gibi daha bilmediğimiz çok ince, âli hikmetler için, âlemi bu surette irade ettiğinden şu âlemin tegayyür ve tahavvülünü dahi o hikmetler için irade etti Tahavvül ve tegayyür için zıtları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi Zararları menfaatlara mezcederek, şerleri hayırlara idhal ederek, çirkinlikleri güzelliklerle cem ederek, hamur gibi yoğurarak şu kâinatı tebeddül ve tagayyür kanununa ve tehavvül ve tekâmül düsturuna tâbi kıldı Vaktaki meclis-i imtihan kapandı Tecrübe vakti bitti, esmâ-i hüsnâ hükmünü icra etti Kalem-i kader, mektubatını tamamiyle yazdı Kudret, nukuş-u san´atını tekmil etti Mevcudat, vezaifini ifa etti Mahlukat, hizmetlerini bitirdi Herşey, mânasını ifade etti Dünya âhiret fidanlarını yetiştirdi Zemin, Sâni-i Kadirin bütün mu´cizat-ı kudretini, umum havarik-ı san´atını teşhir edip gösterdi Şu âlem-i fena, sermedi manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı O Sâni-i Zülcelâl´in hikmet-i sermediyyesi ve inayet-i ezeliyyesi; o imtihan neticelerini, o tecrübenin neticelerini, o esmâ-i hüsnânın tecellilerinin hakaikını, o kalem-i kader mektubâtının hakaikını, o nümûne-misâl nukuş-u san´atının asıllarını, o vezaif-i mevcudatın faidelerini, gayelerini, o hidemat-ı mahlukatın ücretlerini ve o kelimat-ı kitab-ı kâinatın ifade ettikleri mânaların hakikatlarını ve istidat çekirdeklerinin sünbüllenmesini ve bir mahkeme-i kübra açmasını ve dünyadan alınmış misali manzaraların göstermesini ve esbab-ı zâhiriyenin perdesinin yırtmasını ve herşey doğrudan doğruya Hâlık-ı Zülcelâline teslim etmesi gibi hakikatları iktiza etti ve o mezkur hakikatları iktiza ettiği için, kâinatı dağdağa-i tagayyür ve fenadan tahavvül ve zevalden kurtarmak ve ebedileştirmek için o zıtların tasfiyesini istedi ve tegayyürün esbabını ve ihtilâfatın maddelerini tefrik etmek istedi Elbette kıyâmeti koparacak ve o neticeler için tasfiye edecek İşte şu tasfiyenin neticesinde cehennem, ebedî ve dehşetli bir suret alıp, taifeleri $ tehdidine mazhar olacak Cennet ebedî, haşmetli bir suret giyerek ehil ve ashabı $ hitabına mazhar olacak Hakîm-i Ezelî, şu iki hanenin sekenelerine, kudret-i kâmilesiyle ebedi ve sabit bir vücut verir ki; hiç inhilâl ve tagayyüre ve ihtiyarlığa ve inkıraza mâruz kalmazlar Çünki inkıraza sebebiyet veren tagayyürün esbabı bulunmaz S)
EZDER f Münâsib, muvâfık, yaraşır, lâyık
EZ-DİL Gönülden
EZDİLİ CAN (Ez-dil-i cân) Candan ve gönülden
EZEB Leim kimse * Kısa boylu
EZEBB f Saçları uzun ve kaşlarının kılları çok olan adam
EZEC (C: Azec) Süleyman Aleyhisselâm´ın yaptığı bir bina adı
EZECC Uzun ve ince kaşlı
EZEL İbtidası ve başlangıcı olmayan, her zaman var olan
EZELÎ Ezele mensub ve müteallik Devamlı var olup varlığının başlangıcı olmayan
EZELİYYE Ezele mensub, ezel ile ilgili, ezelîlik(S - Bütün silsilelerin Hâlik´ın vücub-u vücuduna kat´i şehadetleri göz önünde olduğu halde, bazı insanların madde ile maddenin hareketinin ezeliyeti cihetine zâhib olmakla dalâlete düştüklerinin esbabı nedendir C - Kasd ve dikkatle değil, sathi ve dikkatsiz bir nazarla, muhal ve bâtıla, mümkin nazarıyla bakılabilir Meselâ:Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arayanlar içinde ihtiyar bir zat da bulunur Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadekası üzerine eğilen beyaz bir kıl nasılsa gözüne ilişir O zat derhal "Hilâli gördüm" der "İşte bu gördüğüm Ay´dır" diye hükmederİşte sathî ve dikkatsiz nazarlar bu gibi hatalara düştükleri gibi, yüksek bir cevhere ve mükerrem bir mahiyete mâlik olan insan, kasdı ve dikkati ile daima hak ve hakikatı ararken, bazan sathî ve dikkatsiz bir nazarla batıla bakar O batıl da; ihtiyarsız, talebsiz, dâvetsiz fikrine gelir Fikri de, çar-naçar alır saklar, yavaş yavaş kabul ve tasdikine de mazhar olur Fakat onun o batılı kabul ve tasdiki, bütün hikmetlerin mercii olan nizâm-ı âlemden gaflet etmesinden ve madde ile hareketinin ezeliyete zıt olduğuna körlük gösterdiğinden ileri gelmiştir ki, şu garip nakışları ve acib san´at eserlerini esbab-ı câmideye isnad etmek mecburiyetiyle o dalâletlere düşmüşlerdir İİ)
EZELL Kurtla sırtlandan doğan hayvan * Oturak yerinin iki yanları arık ve yeyni olan
EZELL Çok zelil Çok alçak ve rüsvay olan
EZELL-İ NÂS İnsanlar içinde en rezil ve aşağılık olan adam
EZEM Ağzını yumup oturmak * Sabretmek * Yemekten ve içmekten men´etmek * Isırmak * Gayret etmek * Bükmek
EZFAR Tırnaklar * Tırnakbahuru denilen tıbbi bir koku * Şimal kutbunda bulunan küçük yıldızlar
EZFELÎ Cemaat-ı kalile Az cemaat Ufak topluluk
EZFER Güzel kokulu şey
EZFER Uzun tırnaklı
EZFİLE Cemaat, topluluk, güruh, bölük
EZFİR Çok iyi kokulu nesne
EZGEHAN f Tembel adam İşi gücü olmayan kimse
EZHAB (Zeheb C) Yumurta sarıları * Altunlar
EZHAN Zihinler Müdrikler Anlamayı meydana getiren duygular
EZHAR (AZHÂR) (Zahr C) Satıhlar, yüzler * Sırtlar, arkalar Binek hayvanının sırtları
EZHAR (Zehre C) Çiçekler Zehreler şukufeler
EZHAR-I NEV-BAHÂR Bahar çiçekleri
EZHAR-I REBİÎ Bahar çiçekleri
EZHEL Gafil kimse Gaflette bulunan kişi * Pek dalgın
EZHER Pek beyaz ve parlak * Ay, kamer, * Saf ve parlak olan * Cuma günü * Vahşi sığır
EZHER-ÜL VECH Yüzü nurlu olan
EZHERAN (Ezhereyn) Ay ile güneş
EZİB Rezil, âdi ve aşağılık kimse * Kıble rüzgarı * Riyh-u cenub ile Sâbâ arasında esen yel * Sevinmek, ferah ve neşat
EZİKKA (Zukak C) Yollar, sokaklar
EZİLLE Zeliller, alçaklar
EZİMME (Zimam C) Yularlar Bağlar
EZİMME-İ UMUR İşlerin idâresi
EZİN Kefil
EZİN Söz dinlemek * İşitmek
EZİR f Haykırma, bağırma
EZİYET İncinme Sıkıntı çekme
EZKA En anlayışlı En zeki
EZKA En temiz En pâk Ziyade dindar Pâkize
EZ-KADİM f Eskiden, önceleri
EZKAN (Zakn C) Çeneler
EZKAR (Zikr C) Zikirler
EZKAT f Kötü düşünceli kişi
EZ KAZA f Kazâ olarak, tevâfuk olarak Beklenmedik ânda
EZKER Maharetli duvar ustası
EZKİYA Saf, temiz, iyi halli kimseler
EZKİYA (Zeki C) Çabuk ve güzel anlayışlı kimseler Keskin zekâlılar
EZL Güçlük * Darlık * Hapsetmek
EZLAÎ Uzunca ve iri olan şey
EZLAK Aleyhte söz söyleyen adam * Keskin olan şey
EZLAM (Zelm C) Oklar Kumar okları
EZLEF (C: Zelef) Burnunun ucu uzun ve ince olan
EZLEM (Bak: Azlem)
EZLEM Boğazı altında sarkık uzun kılları olan keçi
EZM Yemek, ekl
EZMAN Zamanlar Vakitler Müddetler
EZMÂR (Zimr C) Kahramanlar, yiğitler, bahadırlar
EZMÂR-I ETRÂK Türk kahramanları
EZMAYİŞ Tahtadan yapılmış demir temrenli bir cins ok
EZME Kıtlık, kaht * Şiddet * Darlık * Bir kere yemek
EZMEL Hareket etmek * Muzdarib olmak, acı çekmek * Savt, sadâ, ses * Gül
EZ-MEN f Benden
EZMİNE (Zaman C) Zamanlar
EZMİNE-İ KADİME Eski zamanlar
EZMİNE-İ MÂZİYYE Geçmiş zamanlar
EZMİNE-İ MÜSTAKBELE Gelecek zamanlar, müstakbel zamanlar
EZNAB (Zenb C) Suçlar, günahlar * Kuyruklar
EZNEM Kulakları ucunda sarkık uzun kılları olan keçi
EZ-NEV f Yeni baştan, yeniden
EZ-ON SEBEB O sebepten
EZ-OST Ondan
EZR (C: Uzur) Arka ve sırt * Kuvvet
EZRA Kulağı beyaz, gövdesi siyah olan davar
EZRA Çok konuşma * Çok yeme * Sözü düzgün ve pek fasih olan kimse
EZRAB Diş kökü
EZRAK Saf ve temiz su * Gök renkli, mâvi
EZRAR (Zirr C) Elbise düğmeleri
EZREBÎ Azerbeycan´ın Arapça adı
EZ SER-İ NEV Yeni baştan
EZ-TU Senden
EZÛC Hayâsız ve edebsiz adam * Sert başlı at
EZUM Isırıcı, ısıran
EZUZ Pek keskin olan kılınç veya hançer
EZVAC Çiftler Zevceler Nikâhlı karılar * Kocalar
EZVAC-I TÂHİRAT Hz Peygamber Efendimizin (ASM) ismetli ve iffetli, pâk zevce-i muhteremeleri (RA) "Mü´minlerin anneleri" diye bilinen ve Peygamberimize (ASM) âilelik etmek şerefine ermiş mübârek hanımlar(Zât-ı Risaletin akvâli gibi, ef´al ve ahvâli ve etvâr ve harekâtı dahi menabi-i din ve şeriattır ve ahkâmın mehazleridir Şıkk-ı zâhirîsine Sahabeler hamele oldukları gibi, hususi dairesindeki mahfî ahvalâtından tezâhür eden esrar-ı din ve ahkâm-ı şeriatın hameleleri ve râvileri de Ezvac-ı Tâhirat´tır ve bilfiil o vazifeyi ifa etmişlerdir Esrar ve ahkâm-ı dinin hemen yarısı, belki onlardan geliyor Demek bu azîm vazifeye, bir çok ve meşrebce muhtelif Ezvac-ı Tâhirat lâzımdır M)
EZVAH Münkabız olmak * Yakınlık
EZVAK Zevkler Keyfler Eğlenceler
EZVER Boynu eğri olan kimse
EZVET Küçük yanaklı
EZYAF (Zıyf C) Misafirler Mihmanlar
EZ-YAH f "Buzdan soğuk" mânasına gelir
EZYAK (Zîk dan) Pek dar ve sıkıntılı Çok zor
EZYAL (Zeyl C) Ekler İlâveler Zeyiller
EZYED Çok ziyade Daha fazla En ziyade
EZZ Depretmek ve koparmak * Kandırmak, aldatmak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.