Sinop Cezaevinde Yazılan Şarkı |
10-15-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sinop Cezaevinde Yazılan ŞarkıSinop cezaevinde yazılan şarkı Dünyada, cezaevinin ünüyle anılan şehirlerin sayısı çok azdır Ama hiçbiri, Sinop Cezaevi kadar tarihsel derinliğe sahip değildir Bunun bir çok nedeni olsa da, kentin coğrafi konumu, bunda sanırız en önemli etken olsa gerek Çünkü Sinop, Uygarlıklar Ülkesi Anadolu'nun "yalnız kenti"dir Orta kuşakta bulunmasına karşın, Karadeniz'e bir "kısrak başı" gibi uzanır Bu konum ona, özel bir güzellik katarken, aynı zamanda ideal bir Koloni Kenti de yapar İlkçağın Koloni Kentleri üzerinde, her zaman bir sis perdesi vardır Onların tarihsel derinliğine dair elde ettiğimiz bilgiler, çok belirgin değildir Buna karşın, kale duvarları ile korunan, daha çok küçük yerleşim alanları olduklarını görüyoruz Ve bu ölçekte Sinop'un, MÖ 6500'e kadar indiğini biliyoruz Sinop Kalesi, günümüzden 4000 yıl önce, bölgeye egemen olan Gaskalılar tarafından yapılmıştır Kale, kentin konumundan dolayı önemini hiç kaybetmemiş ve hatta onu, bir Kale Kent bile yapmıştır Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar, gerekli ilaveler yaparak, onu değerlendirmişlerdir Ama kalenin ana plandaki boyutları, MÖ 72'de Pontus Kralı Mithridates Eupatur döneminde şekillenmiştir Sinop'un Türkler tarafından alınması, 1214 yılında Anadolu Selçukluları dönemine rastlar Sultan İzzettin aaakavus, kaleye kuzey-güney yönünde paralel bir sur ekleyerek, İç Kale'yi meydana getirmiştir Ayrıca enine örülen bir duvar ile de, bu İç Kale ikiye bölünmüştür Güneyde kalan ve 9500 m²lik bu kısım, bugünkü Tarihi Sinop Cezaevi'nin kullanım alanını oluşturacaktır Sinop Kalesi'nin bir cezaevi olarak kullanılmasına ilişkin elimizdeki en eski kayıt, 1568 tarihlidir Bu dönemin çok sayıdaki ayaklanmalarının birinde, İbrahim ve Mehmet adlı iki suhtenin, yağmacılık suçuyla, kalede hapsedildiğini görüyoruz Çeşitli tarihlerde Sinop'a uğrayan gezginler, Kale'ye değinmeden geçmemişlerdir Örneğin Evliya Çelebi, bu kenti 1640 yılında anlatırken şu gözlemlerde bulunur: "Kale düz bir yerde kurulmuş olup, iki taraftan dalgalar döver Dikdörtgen biçimindedir Hapishaneyi oluşturan İç Kale, 11 adet burç ile desteklenmiştir Burçların yüksekliği 22, duvarlarınki 18 metredir İç Kale'yi çepeçevre kuşatan duvarlar 3 metre kalınlığında olup, muhafızlar için devriye yolu özelliğindedir" Yine Evliya Çelebi, çok renkli ama biraz abartılı üslubuyla, Sinop Cezaevi'ni şöyle anlatır: "Büyük ve korkunç bir kaledir 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır Tanrı korusun, oradan mahkum kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar" Evliya Çelebi'nin anlattıklarında gerçek payı çoktur Deniz kenarında olduğu halde, denizi göremeyen mahkumlara Sabahattin Ali, 1933'te şöyle seslenecektir: "Görmesen bile denizi / Yukarıya çevir yüzü" Öyle ya, burada mahkumların dünyasına dışarıdan katılan yalnızca iki şey vardı: Özgürlükten uçarak gelen martılar ve bahçe duvarında kendiliğinden açan kır çiçekleri� Çünkü o dönemde, Sinop Cezaevine "girilir, ama çıkılmaz"dı Nemden kibritin bile yanmadığı bu mekanda, mahkumlar çürümek ve ceza sürelerini tamamlayamadan ölmekle, karşı karşıya kalırlardı Linklerimizi üyelerimiz görebilir Uslanmam üyeliği için tıklayın Selçuklu Sultanı İzzettin aaakavus, kalenin güneyine 5 adet burç yaptırmış ve her birine komutanlarının adlarını vermiştir Bu burçlar, kale bir cezaevine dönüşmeden önce, zindan olarak kullanılmıştır Kale burçlarının kendisi gibi kitabeleri de, günümüze kadar ulaşmıştır Bu "eski zindan" yaklaşık 800 yıllık geçmişi ile, Anadolu'daki en eski kültürel varlıklarımızdan birini oluşturur Tarihte çeşitli devletler, kendi mimari tarzını yükseltirken, önceki uygarlıkların işlenmiş taş malzemesini, amaçlarına uygun olarak kullanmışlardır Bir örneğini İstanbul Beyazıt'taki Patrona Hamamı'nda gördüğümüz bu uygulama, doğaldır ve yadırganmamalıdır Burada da, İç Kale'nin duvar ve burçlarının yapımında, Selçuklu öncesine ait uygarlıkların taş malzemesi kullanılmıştır Üzerlerinde Grekçe ve Latince yazıların okunabildiği bu taşlar, kendi dönemlerinin önemli "tarih kayıtları" olarak karşımızda durmaktadır Çeşitli sütun başlıkları ve kesme taşlardan oluşan bu parçalar, Selçuklu mimarisinin katkılarıyla birlikte, daha da önem kazanmaktadır Uzun süre tersane ve zindan olarak kullanılan İç Kale, 1887 yılında Cezaevi'ne dönüşmüştür Bu konuda İstanbul'dan görevlendirilen Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa, amaca uygun olarak, önemli düzenlemeler yapmıştır Buna göre, iki kat üzerine, kesme taştan ve sık pencereli olarak yapılan cezaevi, "U" biçiminde tasarlanmıştır Ayrıca, mahkumlar tarafından kullanılmak amacıyla tek kubbeli bir hamam yapılmıştır Tarihi Sinop Cezaevi'nin "konuk" listesi, her dönemde kabarık olmuştur Konuklar arasında, 1713'te Kırım Hanı Devlet Giray'dan başlayıp, 1932'de Sabahattin Ali'ye kadar, bir çok ünlüyü sayabiliriz Farklı milliyet ve bölgeden gelen mahkumlar nedeniyle cezaevi, deyim yerindeyse "Nuh'un Gemisi"ni andırıyordu Buna, Sinop'ta zorunlu ikamete tabi tutulanlar dahil değildir Kaçmanın imkansız olduğu bu cezaevinde, geçen yüzyılın başında güzel bir uygulama başlatılmıştır Mahkumlara el sanatları öğretilmiş ve marangozluk, kuyumculuk ve oymacılık gibi sanatlarla, üretime yöneltilmiştir Böylece üretilen eşyalar dışarıya satıldığı gibi, mahkumlar da el emeklerinin karşılığını almıştır Daha da önemlisi, "zaman yükü"nün ağırlığı hafifletilmiştir Çocuk CezaeviCezaevinin girişi, geniş merdivenli ve rahat bir plana sahiptir Sırtını batı duvarına vermiş avluya açık olan binada 28 oda vardır Yakınında aynı yüzyıla ait taş hamam bulunmaktadır Küçük fakat sevimli bir mimarisi olan hamam, orijinal özelliğini aynen korumaktadır Hamamın girişinde ılıklık ve ona bitişik 5 adet kurnası bulunmaktadır Sonradan yapılan değişimle, kurna sayısı 7'ye çıkarılmıştır Dikdörtgen planlı ve tonoz kubbeli bir sıcaklık bölümü bulunmaktadır Kubbenin küçük cam pencerelerinden aydınlanan, sıcaklık kısmında göbek taşı yoktur Alt katta, zeminden aşağıya merdivenle inilen ve kesme taşlı kapısı olan külhan bulunmaktadır Cezaevinin, duvarla ikiye ayrılan İç Kale'nin kuzeyindeki bölmede, 1939 yılında 2 katlı ve 9 koğuşlu, ikinci bir taş bina yapılmıştır Çocuk Cezaevi olarak kullanılan bu binanın mimarisi, eskisine uygundur Ama 1996'da "E-Tipi Kapalı Cezaevi"nin yapılmasıyla, Sinop'taki hükümlü ve tutuklular buraya taşınmıştır Linklerimizi üyelerimiz görebilir Uslanmam üyeliği için tıklayın Bugün Tarihi Sinop Cezaevi, artık bir turistik gezi alandır ve geçmişte yaşadıklarından uzaktadır Ve yüzyılların yükünü üzerinden atmak istercesine, olanlara kayıtsız Yalnızca, hayret dolu bakışlarla, kendini tanımaya çalışan turistleri ağırlıyor Bu haliyle, mutlu da görünüyor Bizim bu konuda bir çabamız var Fransa'nın Bastil Hapishanesi'nden çok daha eski olan Tarihi Sinop Cezaevi'ne, UNESCO'nun koruması altında, Kaynak: ProfDr Mahir AYDIN (19 Mayıs Ünv) TARİHİ SİNOP CEZAEVİ Başın öne eğilmesin Aldırma gönül, aldırma Ağladığın duyulmasın, Aldırma gönül, aldırma Dışarda deli dalgalar Gelip duvarları yalar; Seni bu sesler oyalar, Aldırma gönül, aldırma Görmesen bile denizi, Yukarıya çevir gözü: Deniz gibidir gökyüzü; Aldırma gönül, aldırma Dertlerin kalkınca şaha Bir sitem yolla Allaha Görecek günler var daha; Aldırma gönül, aldırma Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter; Ceza yata yata biter; Aldırma gönül, aldırma SALİ |
|