Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlama, demektir, efdal, gelir, mekruh, vacip

Efdal Ne Demektir? Vacip Ne Anlama Gelir? Mekruh Ne Demektir? Efdal, Vacip, Mekruh

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Efdal Ne Demektir? Vacip Ne Anlama Gelir? Mekruh Ne Demektir? Efdal, Vacip, Mekruh



Efdal Ne Demektir? Vacip Ne Anlama Gelir? Mekruh Ne Demektir? Efdal, Vacip, Mekruh
Efdal Ne Demektir? Vacip Ne Anlama Gelir? Mekruh Ne Demektir? Efdal, Vacip, Mekruh

EFDAL

En faziletli, daha faziletli
Efdal, f-d-l- kökünden gelmektedir İki şey arasında izâfiyet ifâde eder Yani bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak suretiyle kullanılır Dolayısıyla bu tâbiri kullanmada iki taraf sözkonusudur Birisi en faziletli veya daha fazîletli şey, diğeri ise kendisinden daha faziletli olunan şey ki; birincisine "mufaddal", ikincisine ise "mafdûlun aleyh" veya "mufaddalun aleyh" denir
Efdal tâbiri, fıkıh kitaplarında sık sık kullanılmaktadır Bunun anlamı şudur: Efdal olan şey ile mafdûlun aleyh olan şeyin her ikisinde de fazîlet vardır; ancak efdal olanda daha fazladır Dolayısıyla böyle bir durumda her iki şeyden birini tercih etmek câiz ise de, efdal olanı yapmak daha iyi ve sevabı daha çoktur Meselâ hacda dışardan gelenler için farz dışındaki tavâfı yapmak nâfile namazdan efdaldir denildiği zaman; hem tavâfta hem nâfile namazda fazilet olduğu, ancak tavâftaki faziletin nâfile namazdan daha çok olduğu; dolayısiyle ikisinden birini yapmak gerekirse, tavâfı nâfile namazına tercih etmenin daha iyi olduğu anlaşılmaktadır Fıkıh kitaplarında buna benzer ifadeler çoktur
İslâm askeri için kışla yapmak, nâfile hacdan efdaldir (İbn Abidin, Reddu'l-Muhtâr, I, 186)
Havuzdan abdest almak, nehirden almaya nazaran efdaldir
Farz, nâfileden efdaldir Ancak şu konular bundan müstesnâdır:
1- Namaz vakti girmeden önce abdest almak mendub, vakit girdikten sonra ise farzdır (namaz için) Ancak burada mendub, farzdan efdaldir
2- Bir alacaklının darda olan borçlusundaki alacağından vazgeçmesi mendub; onu müsâit bir zamana kadar tehir etmesi ise vâcibdir Ancak buradaki mendub vâcibden efdaldir
3- Karşıdakine önce selâm vermek sünnet; verilen selâmı almak farzdır Ancak burada yine sünnet farzdan efdaldir (İbn Abidin, age, I, 126)
Cenaze namazında safların en faziletlisi son saftır
Sadaka verirken en faziletlisi, sadakanın sevabını bütün müslümanlara bağışlamaya niyet etmektir (İbn Âbidin, age, II, 357)
Bu tâbir hadis-i şeriflerde de çok kullanılmıştır:
"Veren el alan elden efdaldir" (Ahmed b Hanbel, II, 480);
"Allah yolunda bir saat nöbet beklemek, kişinin oruç ve gece namazından efdaldir" (İbn Mâce, Cihâd, 8);
"Amellerin en faziletlisi Allah için sevmektir" (Ebû Dâvûd, Sünnet, II);
"En faziletli cihad, (zâlim) yöneticinin yanında hak (doğru) sözü söylemektir" (Ebû-Dâvûd, Melâhim, 17);
"İnsanların en fazîletlisi, Allah yolunda malıyla, nefsiyle cihad edendir" (Buhâri, Cihâd, 2);
"Namazdan sonra en faziletli amel cihaddır" (Ahmed b Hanbel, II, 22);
"En faziletli sadaka müslüman kişinin bir ilim öğrenmesidir" (İbn Mâce, Mukaddime, 20);
"En faziletli dinar (para), kişinin çoluk çocuğuna harcadığı dinardır" (İbn Mâce, Cihâd, IV)
Bir adam, "Ya Rasûlullah, en faziletli müslümanlık hangisidir" diye sordu Rasûlullah (sas), "Senin dilinden ve elinden müslümanların selâmette olmasıdır" diye cevap verdi Peki en faziletli hicret hangisidir? diye sordu Hz Peygamber (sas), "Allah'ın hoşlanmadığı bir şevden hicret etmen (onu yapmamandır)" dedi

Vacip, İslam dini terimi Ef'al-i Mükellefin'dendir Arapça kökenli bir sözcük olan vacip, İslam'da yapılması gereken eylemleri tanımlamak için kullanılır Türkçe'de dini bir mana içermeden sadece "yapılması gereken" manasında kullanılmaktadır
İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'ân-ı kerîm'de açık olmayarak bildirilmiş veya bir sahâbînin açıkça bildirmesi ile tanımlanmış olan emirler Farklı fıkhi mezheplerin farklı vacip anlayışları vardır İslam'ın fıkhi mezheplerinden olan şâfiî mezhebine göre vâcib denince farz (yapılması mutlak olarak emredilen) anlaşılır Fakat diğer mezheplerin vâcibe bakış açısı çoğunlukla daha hafiftir
İslam'da genel görüşe göre vâcibin terk edilmesi, tahrîmen mekrûhtur Yâni harama yakın mekrûhtur Fakat haram değildir Bu konuda da farklı mezhepler farklı görüşler beyan etmiştir Bazı klasik İslam alimlerine göre vacip olan eylem yapılmadığında kişinin tövbe etmesi gerekir Eğer bu tövbeyi etmeden ölürse günah işlemiş olur ve azap görür Ayrıca, İslam dininde çok önemli bir yeri olan namazın vâciblerinden birini bilerek yapmamak namazı bozmamakla beraber günâh olur Unutarak yapmayan sehiv secdesi (unutma secdesi) yapar

Vikipedi, özgür ansiklopedi

MEKRÛH

İslâm'ın, yükümlü müminlerin bazı fiillerine verdiği vasıf Kerahet kökünden ism-i mef'ul Kerahet; istememek, hoşlanmamak ve çirkin görmek demektir Mekrûh ise; istenmeyen, hoşa gitmeyen, çirkin iş anlamındadır Bir fıkıh terimi olarak mekrûh; Allah ve Resulunun, yapılmamasını, bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiildir
Yükümlünün fiilleri şu hükümlerden birisine girer: Farz, vacip, sünnet, müstehap, mübah, haram, mekruh ve müfsit (bk "Ef'âl-i Mükellefin" mad) Hanefîler dışındaki çoğunluk fakihlere göre, bu fiiller; vâcip, mendup, haram, mekruh ve mübah olmak üzere beş tanedir
Haram ve mekruh arasında bazı yakınlıklar vardır Her ikisi de yasaklanan ya da hoş karşılanmayan veya çirkin olan fiilleri ifade eder Ancak haram, Allah ve Resulunun kesin ve bağlayıcı şekilde yapılmamasını istediği fiilleri kapsar Buna şu nasslar örnek verilebilir: "Size analarınız, kızlarınız (ile evlenmek) haram kılındı" (en-Nisâ, 4/23) "Müslüman bir kişinin malını onun gönül rızası olmaksızın (almak) helâl olmaz" (Ahmed b Hanbel, V, 72); "Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin" (el-En'âm, 6/151)
Mekruhtaki yasaklık ise haramdaki kadar kesin ve bağlayıcı değildir Bir fiilin kerahet derecesinde yasak oluşu ayet ve hadislerde kullanılan bazı ifadelerden ve kastedilen kavramlardan anlaşılır Kerahet lâfzının veya kesin haramlık bildirmediğine dair bir karine bulunan nehiy sıygasının kullanılması, ya da nassla fiili yapmamayı özendirici ifadelerin yer alması, mekruhu haramdan ayıran belli başlı özelliklerdir
Şu hadis-i şerifte haram ve mekruh fiilleri birlikte görmek mümkündür:
"Şüphesiz Allahü Teâlâ, analara saygısızlık göstermeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, verilmesi gereken hakkı önlemeyi ve hak edilmeyen şeyi istemeyi haram kılmıştır Yine Allah, dedikoduyu, çok soru sormayı ve malları heder etmeyi sizin için mekruh görmüştür" (Buhârî, Rikâk, 22, Zekât, 53; Müslim, Akdiye, 10, 13, 14; Malik, Muvatta', Kelâm, 20; Dârimî, Rikâk, 38)
Mekruh anlamı taşıyan nehiy sıygasına şu ayet örnek verilebilir: "Ey iman edenler, Cum'a günü namaza çağrıldığı zaman, hemen Allahı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın"(el-Cum'a, 62/9) Bu ayetteki, "alışverişi bırakınız" sözü, "alış-veriş yapmayınız" anlamında, haramlık bildirecek bir nehiy uslûbudur Ancak buradaki yasaklama, bizzat alım-satıma yönelik olmayıp, alım-satım fiilinin dışındaki bir durumdan kaynaklanmış olmaktadır Bu da, cuma namazı sırasında yapılacak alış-verişin namaza gitmeyi engellemesidir Bu yüzden cuma namazı ile yükümlü bulunmayan kadın, çocuk veya gayri müslimlerin bu saatte alış-veriş yapmaları caiz görülmüştür
Yasağın dış bir sebebe dayanması yüzünden Hanefîler böyle bir alışverişe "tahrimen mekruh" derler ve akdi geçerli sayarlar Çoğunluk fakihlere göre ise, bu alış-verişin hükmü haramdır (bk İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Kahire 1952, II, 167-168; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, Şam 1985, II, 263-264, IV, 240)
Bazen fiilin yapılmamasını özendirici bir ifade kullanılmış olabilir Meselâ; Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Mehrin en iyisi en kolay olanıdır" (Ebû Dâvud, Nikâh) Bu hadiste mehirde aşırı gidilmemesi teşvik edilmektedir
Hanefîlerde, haram ve mekruh kavramları, diğer mezheplere göre ban farklılıklar gösterir Hanefîlere göre, haram; Kur'ân, mütevâtir veya meşhur sünnet gibi kesin bir delil ile kesin ve bağlayıcı tarzda, yapılmaması istenen fiildir Zina, ribâ, şarap içmek, kan ve murdar ölmüş hayvan eti yemek gibi Haramın hükmü ise; fiili işleyenin cezaya çarptırılması, o fiilin haramlığını inkâr edenin kâfir ve mürted sayılmasıdır
Mekruh tahrîmen ve tenzîhen olmak üzere ikiye ayrılır
a) Tahrimen mekruh:
Allah ve Resulunun bir fiilin yapılmamasını, kesin ve bağlayıcı tarzda istemiş olmakla birlikte, bu istek haberi vahit gibi zannî bir delil ile sabit olmuşsa, buna "tahrîmen (harama yakın) mekruh" denir Şu hadisi buna örnek gösterebiliriz: "Kişi, kardeşi izin vermedikçe, kardeşinin alış-verişi üzerine alış-verişe girişmesin ve dünürlük üzerine dünürlük yapmasın" (bk Buhârî, Nikâh, 45; Müslim, Büyü', 8, Nikâh, 38, 49, 52, 54, 56) Hadiste, satış üstüne satış ve dünürlük üstüne dünürlük yapmaktan sakınılması kesin ve bağlayıcı bir tarzda istenmektedir Bunun hükmü, haram olması gerekirken, hadisin haber-i vahit olması nedeniyle "Tahrimen mekruh" sayılmıştır
Tahrîmen mekruhu işlemek cezayı gerektirir Ancak inkâr eden dinden çıkmaz
b) Tenzîhen mekruh:
Allah ve Resulunun koyduğu yasağın, kesin ve bağlayıcı nitelikte olmaması halinde, fiil "tahrimen (helâla yakın) mekruh" adını alır Camiye gidecek kimsenin soğan ve sarmısak vb kokusu çevreyi rahatsız edecek şeyleri çiğ olarak yemesi gibi Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Soğan ve sarmısak yiyen kimse, mescidimize gelmesin, evinde otursun" (Buhârî, Ezan, 160; Ebû Dâvud, Et'ime, 41) İkindi namazından sonra, güneş batmadan az önceye kadar nafile namaz kılmanın hükmü de tenzîhen mekruhtur
Tenzîhen mekruhu işlemek cezayı ve kınanmayı gerektirmez Ancak her iki çeşit mekruhu terkeden kimse övülür Hanefîler dışındaki mezhep imamları, Hanefîlerin Tahrîmen mekruh saydıkları fiilleri de haram kapsamına alırlar Onlar, haram anlamında yasak edilmediğine dair işaret bulunan fiiller için yalnız "mekruh" terimini kullanmakla yetinirler Meselâ; "Ey iman edenler, size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın" (el-Mâide, 5/101) ayeti ile Allah, sizin için dedikoduyu, çok soru sormayı ve malı boşa harcamayı hoş görmedi" (Buhârî, İstikrâz 19) hadisi buna örnek gösterilebilir (bk M Ebû Zehrâ, Usûlü'l-Fıkh, yy, 1377/1958, s 45, 46; Zekiyüddin Şa'ban, Usûlü'l-Fıkh, Terc İbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s 217 vd; "Haram", "Kerahet" maddeleri)


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.