İstanbul Hakkında Bilmedikleriniz |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul Hakkında Bilmediklerinizİstanbul hakkında bilmedikleriniz İstanbul, 9 ayrı dil ve kültürde 33 farklı isimle anılıyor İslambol’dan Dersaadet’e Stimbol’den Eskomboli’ye… Bir de semtleri var Mesela Beşiktaş, Hz İsa’nın beşiğinin taşı! Peki Maçka’nın Rumca’da “kalın sopa” anlamına geldiğini biliyor musunuz? Çeşitli dil ve medeniyetlerde farklı şekillerde adlandırılan İstanbul, Grekçe’de “Vizantion”, Latince’de “Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma”, Rumca’da “Konstantinopolis, Istinpolin, Megali Polis, Kalipolis”, Slavca’da “Çargrad, Konstantingrad”, Vikingce’de “Miklagord”, Ermenice’de “Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli”, Arapça’da “Bizantiya, el-Mahsura, Kustantina el-uzma”, Selçuklular’da “Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul” ve Osmanlıca’da “Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, Istanbul, Islambol, Darü’s-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü’l-Hilafetü’l Aliye, Payitaht-ı Saltanat, Dergah-ı Mualla, Südde-i Saadet” gibi bilinen farklı 33 isme sahip Tarihçilere göre, İstanbul isminin nereden geldiğine yönelik bir rivayette de kent, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten sonra nüfusun çoğunu Müslümanlar oluşturduğundan, bunu ifade etmek için “İslambol” adı kullanıldı Kentin adının son şekli ise 1920 yılında Atatürk’ün şehrin ismini “İstanbul” olarak belirlemesiyle gerçekleştiği anlatılıyor Adalardan bir prens gelir bizlere İstanbul’un ilçelerinden Adalar’ın yabancılar tarafından “Prens Adaları” olarak anıldığı, bunun nedeninin ise Roma ve Bizans devirlerinde prenslerin ve asillerin bu adalara sürgün edilmelerinden kaynaklandığı söyleniyor Kınalıada’nın isminin, kırmızıya çalan demir oksitli toprağı, Sedef Adasının ise uzaktan bakıldığında bitki örtüsünün sedefe benzetilmesinden kaynaklandığı belirtiliyor Hz İsa’nın beşik taşı Beşiktaş ise İstanbul’un fethi sırasında küçük bir Rum köyüydü Bir rivayete göre, Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerine demir attırıp halatlarını bağlamak amacıyla diktirdiği 5 adet taş direkten, bir diğer rivayete göre ise bir papazın bu semtte yaptırdığı kiliseye Kudüs’ten Hazreti İsa’nın yıkandığı “beşik taşı”nı getirtmesinden alıyor ismini Suların taksim edildiği yer Eğlence mekânı olarak bilinen Taksim ise 1 Mahmut döneminde yapılmış olan meydanın köşesindeki sivri kubbeli yapıdan adını alıyor Bu yapının ismi ise kente ilk defa kuzey ormanlarından su getirilip, suların taksim edildiği yer olarak bilinen “Maksem”den geliyor Bey’in oğlu Beyoğlu semti adını, İslamiyet’i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus prensinden veya ‘Bey Oğlu’ diye anılan Venedik prensinin burada oturmasından almış Tarihi yarımadada turistlerin gözbebeği Eminönü ilçesinde, Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren “Gümrük Eminliği” binası bulunduğu için “Eminlik Önü” diye anılıyordu Semtin adı zamanla bugünkü haline dönüştü Avcıların bıldırcını Tarihi Osmanlı’ya dayanan ve 1912 Balkan Savaşı sonrasında Bulgaristan’dan gelen Türkler’in yerleştirildiği “Avcılar” ilçesi adını, “sonbaharda kuzeyden gelen bıldırcın sürüleri ve av hayvanlarının burada çok olmasından” alırken, “Ambarlı” semtinin adı “1924 yılında mübadeleyle giden Rum çiftçilerin köyünde ambarlarının bulunduğu yer olmasından, Denizköşkler ise eskiden İstanbullular’ın denize girdikleri sayfiye yerlerinden biri olmasından geliyor 40 tür üzüm nerede yetişir? Osmanlı döneminde yine Rumların yaşadığı köylerden biri olan Bağcılar ilçesi, 1929 yılında Bulgaristan’dan gelenlerin “Çıfıtburgaz” olarak bilinen bu çiftlik arazisine yerleştirilmesi ve devlet tarafından temin edilen üzüm fidelerinin burada yetiştirilmesi nedeniyle bu adla anıldı İlçede, eskiden 40 değişik türde üzüm yetiştiriliyordu Yenibosna semtinin ilk adının, “Saraybosna” olduğu biliniyor Bir rivayete göre Osmanlı döneminde Saraybosna yakınlarında yararlılık gösteren bir beye tımar olarak verilmesinden dolayı semt bu adı aldı Eskinin Uzunköy’ü, Atatürk’ün Bakırköy’ü Bizans döneminde ismi ‘Makri Hori’ (Uzun köy) olan semt, 14 yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra ‘Makriköy’ olarak anılmaya başlandı Cumhuriyet’in kurulmasının ardından Türkiye sınırları içerisinde kalan yabancı kökenli isimlerin değiştirilmesi sırasında Atatürk’ün isteğiyle semt, Bakırköy adını aldı Florya’nın ismi hakkında ise pek çok rivayet bulunuyor Reşad Ekrem Koçu’ya göre, İskender Çelebi, Arnavutluk’un Florina kasabasındandı ve inşa ettirdiği bahçeye verdiği bu isim, zamanla “Florya” adına dönüştü Bebek semti ismini, Sultan Fatih’in Rumeli Hisarı’nın yapımı ve kuşatması sırasında bölge asayişini sağlamak için “Bebek Çelebi” lakaplı bir bölük başı tayin etmesinden alıyor‘Gala’ kelimesi Rumca’da ‘süt’ anlamı taşıyor ve semtteki süthanelere gönderme yapılarak ‘Galata’ ismi türetildi Diğer bir anlatıya göre de bu isim, İtalyanca’da ‘denize inen yol’ anlamına gelen ‘galata’ kelimesinden geldi Kilisenin uçan taşları Rivayete göre Kabataş, yıldırım düşmesi sonucu Güngörmez Kilisesinin havaya uçan taşlarından birinin buraya düşmesinden alıyor adını Maçka, Rumca’da “kalın sopa” anlamına gelen “Matsouka” ya da “maçugah (nişangah)” sözcüğünden doğdu Zamanın Osmanlı sultanlarından biri bir gün emir vererek İstanbul’un havası en temiz semtinin bulunmasını ister Nasıl ölçüleceği konusunda ise vezirlerden yardım ister Vezirlerden biri her semte kanlı et bulunan direklerin asılmasını, en geç bozulan etin olduğu direğin havası en temiz semt olacağını söyler Kanlıca, büyük arayla birinci olur ve sultan emir vererek buraya ‘Kanlıca’ ismini verir” Bizans’ın ‘Skutari’ denilen ve şehrin Anadolu yakasında bulunan askeri birliklerinden gelen ‘Skutarion, zamanla değişerek Üsküdar oldu Has ahırın yedi kapısından biri Aksaray”ın, Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamı İshak Paşa’nın İç Anadolu Bölgesi’ndeki Aksaray’ı ele geçirdikten sonra o bölgede yaşayanları buraya gönderdiği ve semtin adının buradan geldiği, “Ahırkapı”nın, Marmara Denizi’nin kıyısında yer alan ve padişah atlarının bulunduğu “Has Ahır”ın 7 kapısından birisinin bu semtte bulunmasından kaynaklandığı biliniyor Tevfik Fikret’in kuş yuvası Aşiyan semti, Tevfik Fikret’in burada bulunan ve Farsça’da “kuş yuvası” anlamına gelen “Aşiyan” adlı evinden alıyor adını Bağlarbaşı’ nın ise dönemin ünlü bağ ve bahçelerin burada yer alması nedeniyle bu adı aldığı belirtiliyor Beyazıt Sultan II Beyazıt’ın semtte kendi ismiyle anılan bir külliye yaptırmasından geldiği biliniyor Bizans’ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu’nun büyük sütunlarından birisi olan Çemberlitaş, bulunduğu bu semte adını verdi Madam Feri’nin Feriköy’ü Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan ‘Madam Feri’ye bölge toprakları bağışlandı ve semtin ismi bu şekilde oluştu Teşvikiye İsmi, Sultan Abdülmecit’in, bölgede yeni bir mahalle kurulması için teşvikte bulunmasından geldiği ve bu durumun, Rumeli ile Valikonağı caddelerinin kesiştiği noktada bulunan bir taş kitabede de belgelendiği biliniyor Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerine kurulan hipodrom, semte de Veliefendi ismini verdi” Kaynak: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ’nin “İstanbul’un İlçe ve Semt İsimleri-1” adlı kitabından |
İstanbul Hakkında Bilmedikleriniz |
08-23-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul Hakkında Bilmediklerinizİstanbul'un fethiyle ilgili bilmediklerimiz! Bu yıl İstanbul'un fethinin 555 Yıldönümü Dünya tarihinin en büyük olaylarından biri olan İstanbul fethinin bilinmeyenlerini tarihçi Erhan Afyoncu yazdı İstanbul'un fethinde açık kapı efsanesi Bu yıl İstanbul'un fethinin 555 Yıldönümü İstanbul'un fethi dünya tarihinin en büyük olaylarından biridir Ancak Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini küçümsemek için İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini teselli etmişlerdiBu yıl İstanbul'un fethinin 555 yıldönümü Ancak Batı hâlâ bu fethi unutamadı Son Roma İmparatorluğu'nun başkentinin elimize geçmesini hiçbir zaman hazmedemediler Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini küçümsemek için fetihten hemen sonra İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini teselli etmişlerdi KUŞATMA BAŞLIYOR Uzun bir hazırlık döneminden sonra 6 Nisan 1453'te Osmanlı ordusu Bizans surlarının önündeydi 6 Nisan gecesinden başlanarak surlar top ateşi ile dövülmeye başlandı Surlarda yıkılan yerler, müdafiler tarafından hemen dolduruluyordu 7 ve 12 Mayıs tarihlerinde iki büyük saldırı gerçekleştirildiyse de, bir netice alınamadı Bunun üzerine Osmanlı toplarının çoğu Topkapı-Edirnekapı arasına kaydırıldı ve saldırılar şehrin en zayıf bölgesinde yoğunlaştırıldı Kuşatmanın uzaması, Avrupa'dan gelebilecek yardım yüzünden Osmanlı ordusunu zor duruma sokmuştu Bu sırada Venedik donanması Ege'ye gelmişti 25 Mayıs'ta Bizans'a son kez teslim ol çağrısı yapıldı Bizanslılar'dan şehri teslim etmek isteyenler oldu Ancak İtalyanlar buna şiddetle karşı çıktılar Bu sırada Macarlar'ın, yardıma geldiği haberleri Osmanlı ordusunun moralini bozmuştu Tehlike büyüktü Vezirizam Çandarlı Halil Paşa, baştan beri savunduğu kuşatmayı kaldırma fikrinde ısrar etti Ancak Zağanos Paşa, Şehabeddin Paşa, Turahan Bey ve Akşemseddin saldırıya devam edilmesi gerektiğini söylediler Büyük bir saldırıya geçilmesi için karar alındı Askere şehir alındığında üç gün yağma izni verildiği duyurusu yapıldı 28 Mayıs 1453'te bütün orduya İstanbul'a yapılacak son saldırı için hazırlanmaları emri verildi 29 Mayıs sabahı gün ağarmadan genç padişahın emriyle savaş naraları atarak saldıran askerlerin sesleriyle son hücum başladı Hiç durmadan çalan mehter askeri coşturuyordu Bizanslılar bu seslere karşılık vermek için şehirdeki bütün kiliselerin çanlarını çaldılar SON HÜCUM Osmanlı askerleri şehre dur-durak bilmeden saldırıyorlardı Fatih ilk olarak azapları ve ordusundaki Hıristiyanlar'ı surlara saldırttı Osmanlı ordusunun en seçkin birlikleri surlara saldıran askerlerin arkasında düşmanın yorulmasını ve sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı Saatler süren çatışmaların ardından II Mehmed son darbeyi vurmak üzere yeniçerileri savaşa soktu Binlerce askerini arka arkaya şehit veren Osmanlı ordusu karşısında Bizans'ın dayanma direnci kalmamıştı Şehre her taraftan saldırılıyordu Ancak asıl savaş Topkapı-Edirnekapı arasındaki surlarda oluyordu Fatih, şehrin en zayıf kısmı olduğunu anladığı Topkapı-Edirnekapı arasındaki surları günlerce süren top ateşiyle ve lağım patlatarak tahrip ettirmişti Bu yüzden asıl hücum bu bölgeden yapılmaktaydı Bir gülle parçası şehrin en büyük savunucularından olan Cenevizli Giustiniani'yi yaraladı Adamlarının komutanlarını alarak Haliç'teki gemilerine gitmeleri, Bizanslılar'ın son direncini de kırdı Bu sırada Topkapı civarındaki surlara çıkan Türk askerlerini gören Bizanslılar haykırarak şehrin iç kısımlarına doğru kaçmaya başladılar Topkapı surlarında ardı ardına Türk bayrakları dalgalanmaya başladı İstanbul bir anda "Şehir düştü, şehir düştü" sesleriyle çalkalanmaya başladı Surlarda dalgalanan Bizans Kartalı ve Aziz Markos'un aslanı bulunan bayrakların yerini Türk sancakları almıştı Şehrin savunması çökmüştü Binlerce Türk askeri içeriye girmeye başladı Bizanslılar evlerine, ailelerinin yanına giderken, bir kısım ahali ile yabancılar Haliç'teki gemilere kaçıyorlardı Öğlen olduğunda şehir tamamen Türkler'in eline geçmişti AÇIK UNUTULAN KAPI İlk büyük Osmanlı tarihçisi Hammer'den Romancı Stefan Zweig'e kadar birçok Batılı tarihçi ve edebiyatçı İstanbul'un fethinin son safhasını şu şekilde anlatırlar; "Surların arasında dolaşan birkaç Türk askeri Edirnekapı ile Eğrikapı arasında bulunan Kerkoporta (Cambazhâne) denilen yayalara ayrılmış küçük kapılardan birisinin aklın alamayacağı bir unutkanlık yüzünden açık kaldığını görürler Diğer askerlere de haber verilir ve Türkler bu kapıdan girerek İstanbul'u fethederler Herkesin unuttuğu bir kapı olan Kerkoporta, küçücük bir rastlantı, dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir" Bu bilgi sadece o sırada Midilli'de olan, yani şehrin fethini bizzat görmeyen Dukas Tarihi'nde vardır ve dönemin diğer kaynakları ile uyuşmaz Dönemin Türk kaynakları ile Barbaro, Dolfin ve dönemin diğer Latin ve Bizans kaynakları incelendiğinde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılmaktadır Açık kapı söylentilerinin gerçekle alakası yoktur Fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türklerin eline geçmesini küçümsemek için çıkarılmıştır Bu rivayet Batı'da çok yaygındır Ancak yerli ve yabancı tarihlerin çoğuna göre Türk askerleri bugünkü Topkapı'ya yakın bir yerden savaşarak şehre girmişlerdir Nitekim bu bölgenin ismi de, surların gördüğü tahribat sebebiyle, fetihten sonra Top Yıkığu Mahallesi olarak anılmıştır iSTANBUL’UN FETHi BiZE BÜYÜK BiR iMPARATORLUĞUN YOLUNU AÇTI İstanbul'un fethi genç padişaha sonsuz bir kudret ve otorite sağlamıştı Fetih öncesi büyük karışıklıklar içerisinde çalkalanan Osmanlı Devleti bu fethin getirdiği büyük prestijle hem İslâm dünyasının en parlak devleti haline geldi, hem de düşmanları üzerinde psikolojik yılgınlık yarattı Fatih fetihten hemen sonra iktidarını sınırlayan Çandarlı'yı görevden aldı ve bir müddet sonra öldürttü Aynı şekilde hükümdarlığı üzerinde bir tehdit olarak gördüğü Osmanlı şehzadesi Orhan Çelebi de fetih sırasında ortadan kalkmıştı Fatih'in veziriazamlarının sonuncusu hariç hepsi kapıkulu kökenlidir Bu durum hükümdara aristokrat Türk ailelerinin nüfuzundan kurtulması imkânını vermiştir Ancak her şey devşirmelere bırakılmamış, dinî, idarî ve malî bürokrasi Türk kökenlilerden teşkil edilmiştir Böylelikle kapıkulları ile Türkler arasında bir denge kurularak devlet yönetiminde tek söz sahibinin padişah olması sağlanmıştır Osmanlı tarihçilerinin en önemli ismi Prof Dr Halil İnalcık, fetret devrinin gerçek bitişinin İstanbul'un fethi ile olduğunu söyler İstanbul'un fethi öncesinde sallanan imparatorluk, fetihle kazandığı büyük itibar sayesinde dünya siyasetine yön verecek bir imparatorluk olma yoluna girdi Halil İnalcık, fetih sayesinde II Mehmed'in kendisini cihanşümul bir imparatorluğun temsilcisi olarak gördüğünü, mutlak ve hudutsuz bir iktidar kazandığını söyler Bu durum merkeziyetçi devletin kurulabilmesini ve devamlı fütuhat faaliyetlerinde bulunulabilmesini sağladı Fatih'in cihanşümul hakimiyet fikrinin temelleri geniş bir yelpazeden oluşuyordu: Türk-Moğol hükümdarlık geleneği, İslâmî hilafet telakkisi ve Roma imparatorluk fikri Fatih, fetihten sonra kendisini Roma İmparatorluğu'nun yegâne varisi sayarak, Bizans İmparatorları ile akraba bütün sülaleleri (Trabzon Rum İmparatorluğu, Mora Despotları vs) ortadan kaldırmak için faaliyete geçmişti Fatih'in şahsında Türk-İran-İslâm ve Roma hükümdarlık geleneklerini birleştiren Osmanlı padişahı tipinin doğmuştu |
İstanbul Hakkında Bilmedikleriniz |
08-23-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul Hakkında BilmediklerinizKız Kulesinin Hikayesi Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidius’un kaydettiği bir aşk hikayesidir Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikaye, Hero’nun kuleden ayrılmasıyla başlar Hero Afrodit’in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdırYıllar sonra Afrodit’in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır Birbirine aşık olan iki genç, Leandros’un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder Leandros’un yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde Hero’nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi’nden boğazın sularına bırakır Kavuşamayan aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatra’nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya’nın giriş kapısının üstüne yerleştirir Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır Yılanın, ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır En son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir Battal Gazi’nin askerleri ile Kızkulesi’ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru’nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar’dan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır Çokça bilinen “Atı alan Üsküdar’ı geçti” lafı bu hikayeden gelir Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir |
|