Seven Sevene Yardım Etmez Mi? |
08-05-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seven Sevene Yardım Etmez Mi?Birkaç yıl önce, bağlı bulunduğumuz Genel Müdürlük; Dört arkadaşımla birlikte, beni bir ilimizde, memur statüsünde işçi almak üzere görevlendirmişti Sözünü ettiğim ilde on personel alacaktık ve bunlar il müdürlüğü bünyesinde görevlendirilecekti Biz beş arkadaş birleşerek, sözünü ettiğim ile gittik Önceden ayrılan bir misafirhaneye indik İle gelişimizi kimsenin duymasını istemiyorduk Beşimizin de kanaati oydu ki, hak edeni kazandıralım, siyasi ve diğer baskılara boyun eğmeyelim Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes bir referansla bizi rahatsız edecekti, çünkü Türkiye'nin gerçeği buydu Bunun için çok dikkatli davranıyorduk İle ikindi vakti gittik İkindi namazını kılmak için tarihi bir cami olup olmadığını sorduk Biliyorduk ki bu ilimiz cami bakımından biraz fakirdi Tarihi bir cami olduğunu söylediler Beş arkadaş, arabamıza atlayarak oraya gittik Kimse bizi tanımıyor, zaten cami de şehrin biraz dışında İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boş Beşimiz de şadırvana oturarak abdest almaya başladık Ayakkabılarımı çıkarıp çoraplarımı da sıyırmaya başlamıştım ki, ayaklarımın önüne bir takunya konduBu takunyaları önüme kim bıraktı diye başımı kaldırınca, yüzüme tebessümle bakan, yirmibeş yaşlarında bir gençle karşılaştım: "Ben buraları bilirim, siz yabancıya benziyorsunuz; namaz kılana hizmet, 'ın rızasını kazandırır kabul etsin!" dedi Gencin tebessümü, davranışı bizi çok etkiledi Sordum: "Sen kimsin? Adın nedir?" "Adım Celâl Bu mahallede oturuyorum" Bir an abdest almayı bırakarak, gençle ilgilenmeye başladım "Ne işle meşgulsün Celâl?" "Şimdilik işim yok Ama inşallah yakında işe gireceğim" "Nasıl olacak o?" dedim Yüzüne huzurun ve mutluluğun tebessümünü kuşanarak: "Üç gün sonra Müdürlüğünde sınavla adam alınacak Rabbim, oraya girmeyi nasip edecek inşallah" dedi Arkadaşlarım da abdest alırlarken, Celâl'le aramızda geçen bu diyaloğa kulak vermişlerdi "Peki Celâl, bu zamanda işe girmek zor, senin torpilin var mı? Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?" Celâl'in o mütevekkil halini hiç unutamıyorum! Hepimizin üzerinde bomba tesiri oluşturacak sözü söyleyiverdi: "Benim referansım (cc)'tır; ne güzel vekildir O Dün gece O'na dilekçemi sundum Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?" Yâ Rabbi! Ne işe tutulmuştuk! Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum Gözlerimin buğulandığını ona göstermemeliydim "Celâl, baban yok mu?" "Yok, ben üç yaşındayken ölmüş Anneciğim büyüttü beni" Temiz bir saflık üzerindeydi Bütün söylediklerini gönülden söylüyordu Bu, o kadar meydanda idi ki, kalbi adeta yüzüne vurmuştu "Askerliğini yaptın mı?" "Yaptım ya, hem de çavuş olarak" "Evli misin Celâl?" Bir anda gözleri yere düştü Yine o mütevekkil hâli bütün yüzünü kaplamıştı "He ya, evli değil de sözlüyüm İnşallah, işe girer girmez hemen düğünümü yapacağım!" "Ama Celâl, üç gün sonraki sınav için o kadar kesin konuşuyorsun ki, sanki kazanmış gibisin!" Gözlerini ufka dikti, daldı, sustu ve biraz sonra: "Ben Rabbimi seviyorum, inanıyorum ki O da beni seviyor Seven sevene yardım etmez mi?" Ona söyleyecek lâf bulamıyordum , bizi kocaman kocaman(!) müdürleri, Celâl kuluna hizmet etmek için oraya göndermişti, adeta Kim müdür, kim garibandı? Celâl dilekçesini büyük makama verince, melekler harekete geçtiler, daireler, müdürler harekete geçtiler ve hep birlikte ona koşmaya başladılar; çünkü emir büyük makamdandı 'a malik olan insanın mahrumiyeti söz konusu olabilir miydi? Sormaya devam ettim: "Bari Celâl, evlenecek kız bulabildin mi? Bu zamanda hem yetim, hem de işsize kim kız verir ki?" Başını salladı ve "doğru" diyerek ekledi: "Zor nişanlandım ya razı olsun, kayınpederim olacak olan insan, "Sözde Müslüman" değil, hakiki mü'min "Bu zamanda namazında-niyazında damat nerde bulunur, hem rızkı veren 'tır" dedi ve kızını bana verdi Rabbim rızkımızı verecek inşallah" Celâl lise mezunuydu Üçyüz kişinin katıldığı yazılı sınavı başarıyla geçti Ve bizler, önümüze sunulan -Bakanlık dahil- tüm referansları bir kenara koyarak, Celâl'in referansını en öne koyduk Mülakât gününe kadar bizi göremedi Mülâkata girdiğinde karşısında bizi görünce birden şaşırdı, yüzü kızardı ve gözleri yere düştü Sessizliği bozdum: "Celâl, bizi tanıdın mı?" "Evet!" "Peki ne diyeceksin şimdi?" Ağlamaya başladı Çocuk gibi ağlıyordu İster istemez bizler de ona uyduk Sabah makamında hıçkırıklar boğazımızda düğümlenmişti Celâl, ellerini kaldırdı ve dua etmeye başladı: "Ey Rabbim, ben niyazımı Sana sunmuştum Hâlimi Sana açmıştım Þimdi burdaki müdürlerime karşı mahcubum Ey 'ım, ben Sen'den başkasından istememeyi istedim, Sen'den, yine de öyleyim" Sessizlik odayı doldurmuştu "Ne olur bana izin verin çıkayım" dedi "Peki Celâl" dedik, "Güle güle, işini, aşını, eşini mübârek kılsın!" 'tan isteyenler muratlarına erdiler de gayrısından isteyenler helâk oldular dilerse bütün dünyayı Celâllere hizmetçi yapar Celâl yüreğine ve saflığına ulaşmak gerek Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Saçı başı dağınık, eli yüzü tozlu, kapılardan koğulmuş öyleleri vardır ki, bu şöyle olacak diye yemin etseler, onların dediğini yapar” Müslim, Birr 138, Cennet 48 |
|