Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
6 filo, ağının, amerikanın, ardında, donanmanın, hatırası, ilk, karşı, kurduğu, türklere

&Quot;6. Filo&Quot; Adının Ardında Amerika'nın Türkler'e Karşı Kurduğu İlk Donanmanın Hatırası

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

&Quot;6. Filo&Quot; Adının Ardında Amerika'nın Türkler'e Karşı Kurduğu İlk Donanmanın Hatırası



"6 Filo" adının ardında Amerika'nın Türkler'e karşı kurduğu ilk donanmanın hatırası yatar

Cezayir'deki Türk korsanları, 18 asırda Amerika Birleşik Devletleri'ni haraca bağlamışlardıAmerika'nın haraçtan kurtulmak için kurduğu ilk filo, altı gemilik bir Akdeniz Donanması idiAmerikalılar bugün Akdeniz'de dolaşan savaş gemilerine "6 Filo" adını vererek bu anıyı hala yaşatıyorlar

Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında 14 ile 20 yüzyıllar arasında altı asır saltanat sürmüş olan Osmanoğulları devleti, topraklarının ortasında yeralan Akdeniz'de tam bir egemenlik kurmuştuBu denizin kuzeyinde yer alan Latinler'in "Mare Internum" yani "iç deniz" dedikleri bu denizde, Asyalı Türkler'le denizci ırkların birleşiminden doğan güç ve bilgi dengesi, bölgenin tarihinde sonraki yüzyıllarda görülmedik bir siyasi birlik sağlamıştı

BARBAROS, PADİŞAHLA GÖRÜŞTÜ

Malazgirt zaferinden sonra Küçük Asya'ya girerek miladın bininci yılından itibaren Batı'da söz sahibi olmaya başlayan Türkler, Osmanlı Devleti'nin çatısı altında bölgenin eski ve yeni tüm denizci devletlerini tek bir devlet çatısı altında örgütlemeyi başarmış, bir kara ve deniz imparatorluğu kurmuştu Bu imparatorluk Doğu'da İpek yolu üzerinde İran ve Mısır'la, Batı'da İtalya İspanya ve Fransa ile boy ölçüşüyordu O çağda, Asya'nın mert delikanlısı o yerde sıcak denizlerin haşarı genciyle bir araya gelmiş ve dünyaya yeni bir çağın kapılarını açmıştı

Amerika Birleşik Devletleri'nin iç istikrarı sağlayıp gelişmeye başlaması da tam bu zamana rastlar

Türkler ilk defa olarak 1516 da bir Anadolu çocuğu olan Oruç Reis'in komutasında, İspanyollar'a karşı üstünlük kurarak Cezayir'e çıkmışlardı Az sonra Cezayir Beyi olan ve kendisi gibi kızıla çalan sakalından dolayı Avrupalılar'ın ona da "Kızıl sakal" yani "Barbaros" adını taktıkları kardeşi Hızır reis, 1533 de Kanuni Sultan Süleyman'ın daveti üzerine İstanbul'a gelerek Osmanlı Devleti'nin hizmetine girdi ve Cezayir Beylerbeyi hil'atini giyerek kaptan-ı derya ünvanını aldıkanuni bu görüşme sırasında Hızır Reis'e "Bu kadar gazayı bir ömre nasıl sığdırdın? Sen dinin hayırlısısın, adın Hayreddin olsun" dediAynı yıl İstanbul tersanelerinde Barbaros Hayreddin Paşa'ya verilmek üzere 61 parça gemi inşa edildiPaşa'nın Osmanlı Devleti'nin hizmetine girmesiyle idaresinde bulunan Cezayir vilayeti, beylerbeylik olarak kendisine verildi Şehrin muhafazası için de 1533 de İstanbul'dan 2 bin kadar yeniçeri gönderilerek Cezayir Ocağı'nın temeli atıldı Bu miktar daha sonra 20 bine kadar yükseltildi

Barbaros 1551 de Trablusgarb'ı, 1574 de de Tunus'u ele geçirerek Osmanlı hakimiyeti altına aldıOsmanlı Devleti'ne katılan diğer yerlerde olduğu gibi, bu üç Afrika ülkesi de başlangıçta klasik eyalet teşkilatı kurularak beylerbeylik şeklinde doğrudan doğruya merkeze bağlandı Zamanla yarı muhtar bir şekle giren ve İstanbul'un onayı ile seçilen yöneticilere teslim edilen bu vilayetlere "Garb Ocakları" adı verildi

Ocakların yönetimi sertti 1689 ile 1830 seneleri arasında başa geçen 30 Cezayir dayısından 14 ü osmanlı yönetimi tarafından idam edilmişti Böylece, Osmanlı hükümdarlarının etki alanları 18 yüzyıla kadar İstanbul'dan Fas'ın Tlemsen şehrine kadar uzanıyordu

Akdeniz'de o çağda Osmanlı bandırası çekmemiş ve İstanbul'dan izin almamış hiç bir gemi serbestçe dolaşamazdı Sultanın bayrağını taşıyan gemiler dokunulmazdı, diğerlerini yağma etmek ise serbestti Elde edilen ganimet eski Osmanlı kanunu olan "pençek" usulüne göre beşe ayrılır ve bir kısmı ilgili ülkenin yoksul ve ihtiyaç sahibi olan halkına, bir kısmı alim ve sanatlkarlarına, bir kısmı zadegan sınıfına, bir kısmı padişaha, bir kısmı da gemi kaptanı ile savaşçılara dağıtılırdı

DİSİPLİNLİ KORSANLAR

Garb Ocakları’nın emrindeki Türk korsanlarının İslam dinine ve etnik örf ve özelliklerine bağlı sağlam kanun ve gelenekleri vardı Bunların “deniz uğrusu” adı ile denizlerde dolaşan, hırsızlık yapan, kanunsuz ve nizamsız serseri denizci grupları ile benzer yanları yoktu Disiplinliydiler Hareketleri, Osmanlı imparatorluğu’nun yönetmelik ve kanunlarıyla sınırlıydı Kurallara uygun davrananlar Osmanlı’nın himayesine hak kazanıyordu
Sefer sırasında İstanbul’dan gönderilen emirnameler ile Osmanlı donanmasına katılırlar ama savaş dışında kendi inisiyatifleriyle hareket ederlerdi Korsanlar Avrupa’yı asırlarca korkutmuş Türk akıncılarının denizlerdeki devamıydı Kaptanlar sık sık İstanbul’a gelerek denizcilik konusunda bilgilerini geliştirir ve Evliya Çelebi’nin yazdığına göre devamlı olarak harita satın alırlardı

AMERİKALILAR ESİR ALINDI

17 yüzyılın büyük bilgini Katip Çelebi’nin “Tuhfetü’l-kibar” isimli kitabı aradıkları eserlerin başında yeralıyordu Daha sonra Türk korsanlarının arasına Müslüman olmuş batılı intikamcı maceracılar da katılmış, kaptanlık ve reislik rütbesine kadar yükselmişlerdiBunlara Avrupalılar “ihanet” edenler anlamında “renegado” derlerdi Deniz savaşlarında özellikle kendi ırkdaşlarına karşı pek gaddar davranan renagadolar, dehşet saçarlardı

1776’ya kadar İngiliz sömürgesi olan Amerika, bağımsızlık savaşını kazanmış ve mücadelenin lideri George Washington yeni devletin ilk başkanı seçilmiştiAmerika artık diğer kıtalara açılmak, ticaret ve deniz yollarında faaliyet göstermek zorundaydı Kongre’nin bu maksatla görevlendirdiği kişiler, Akdeniz’deki ilk anlaşmayı 1786 Temmuz’unda Fas ile imzaladılar Fas Sultanı, Amerika ile dost olduğunu duyuruyor ve Amerikan gemilerinin Fas limanlarını kullanmalarına izin veriyordu Osmanlı Devleti ile henüz benzer bir anlaşma yapılmamış olmasına rağmen, Amerikan ticaret gemileri Akdeniz’de seyretmeye başlamışlardı Cezayirli korsanlar 17857den itibaren rastladıkları Amerikan gemilerine el koyuyor, mallarını yağmalıyor ve denizcileri esir olarak satılmak üzere Cezayir’e götürüyorlardı

1785’in 25 Temmuz’unda İspanya’nın Cadiz limanına gitmekte olan kaptan Isaac Stevensen idaresindeki “Maria” adlı Amerikan gemisi Cezayirli korsanlar tarafından zaptedildi Bundan beş gün sonra da kaptan Richard O’Brien komutasındaki “Dolphin” adındaki gemi de Cezayirliler’in eline geçtiHer iki gemide toplam 21 denizci vardı Cezayir’e götürülen esir Amerikalılar, mesleklerine ve uğraşlarına göre çalıştırılmaya başlandıAmerikalılar, sabah dokuzdan öğleden sonra dörde kadar demirci, marangoz veya inşaat amelesi olarak çalıştırılıyorlardıKendilerine günde sadece iki somon ekmek veriliyordu Bazı delikanlılar da Dayı’nın hizmetine verilmişti Özgürlüklerine pek düşkün olan Amerikalılar’a bu esaret oldukça zor geliyordu

Esirler, durumlarını mektupla Cediz’deki Amerikan diplomatlarına ve Paris’deki Büyükelçi Jefferson’a bildirerek kurtarılmalarını talap ettiler
Amerika, o tarihlerde zengin bir ülke değildiEsirleri kurtarmak için Cezayir’e John Lamb adında bir temsilci gönderdiler Lamb, Cezayir Dayısı Mehmed Paşa’ya her esir için 200 dolar ödemeyi teklif ettiAncak dayı, kaptanlar için 6 bin, her gemici için de 400 dolar fidye istedi Amerika bunu karşılamayı kabul etmedi Temsilci Lamb, İspanya’ya elleri boş olarak döndü Amerikalılar daha sonra uzun bir süre vatandaşlarını kurtarmak için girişimde bulunmadılar Bu sırada Amerikalı kaptan O’Brien, Paris Büyükelçisi Jefferson’a gönderdiği mektubunda korsan devletlere vergi verilerek barış anlaşması yapılmasında ısrar ediyor, yoksa ticaretin durma noktasına gelebileceğini yazıyordu

Bu mektup, Jefferson’da Akdeniz’de kuvvetli bir donanma kurulması fikrini yarattı Daha sonraları Birleşik Amerika Başkanı olan Jefferson, Londra Elçisi Adams’a gönderdiği mektupta, “Mesele silah kuvvtiyle halledilebilir Amerika tarafından hazırlanacak 150 topa sahip bir donanmaya Napoli ve Portekiz devletleri de katılırsa, ocaklar yola getirilebilir” diyordu
Amerikalılar’a yapılan saldırının perde arkasında İngiltere ile Fransa’nın parmağı da vardı Bu iki ülke,ticari menfaatleri gereği Amerikalılar’ın tecavüze uğramasına ses etmiyorlardı

Amerikan Kongresi, esirlerin kurtarılması meselesini ancak 1790 da görüşebildiJefferson, o günlerde dışişleri bakanıydı ve bu konudaki engin tecrübelerini bir raporla Kongre’ye sundu Türk denizcilerinin gözüpek ve atılgan olduklarını, gemilerini düşman gemilerine bindirerek yakından savaştıklarını yazıyordu Kongre, meselenin çözümünde Başkan George Washington’a tam yeti verdi Amerika’daki bu gelişmeler Cezayir’deki esirleri de fazlasıyla memnun etmişti1791’de Cezayir Dayısı Mehmed Paşa ölmüş, yerine yeğeni ve hazinecisi Hasan Dayı geçmişti Cezayir’deki bir Amerikan ajanı durumu ülkesine hemen bildirdi Hasan Dayı’nın işbilir ve akıllı olduğunu söylüyor Kongre’den izin çıkarsa iyi bir barış anlaşması yapılabileceğini söylüyordu

20 Şubat 1792’de, senatodan yılda yüz bin doları geçmemek üzere Cezayir, Tunus ve Trablusgarp ile barış yapılması, esirler için de azami 40 bin dolar ödenmesi konusunda bir karar çıktı Ama, ayrılan bu meblağ sadece Cezayir Ocağı için bile yeterli değildi

Cezayir, cimri davranan Amerikalılar’ın teklifini kabul etmedi Cezayir filosu, 5 Ekim 1793’de Cebelitarık Boğazı’nı geçerek Atlas Okyanusu’na açılınca Amerikalılar’ın etekleri tutuştu Barış artık daha güç bir ihtimaldi ve Cezayirliler’in daha çok para isteyecekleri de kesindi

Amerikalılar’ın korktuğu olay bir süre sonra gerçekleşti Tüm alarm durumuna rağmen Cezayirli denizciler, tam 11 adet Amerikan ticaret gemisini ele geçirmeyi başardılar Gemilerde 105 denizci vardı Ülkenin ticaretini durma noktasına getiren olay, büyük yankı buldu Amerikan kamuoyu,her ne olursa olsun bu sorunun çözülmesini istiyordu ve öncelikle, Amerikan ticaretinin korunması için güçlü bir deniz filosunun kurulmasına karar verildi

6 FİLO KURULDU

Kongre, 27 Mart 1794 de altı altı gemiden oluşan bir filo oluşturmak için Başkan’a yetki verdiAmerikan filosu, bir yıl sonra harekete geçmeye hazırdı
1795 de Joseph Donaldson’un başkanlığındaki bir Amerikan heyeti görüşmeler yapıp anlaşmaya varmak üzere Cezayir’e gitti Donaldson ile Cezayir Dayısı Hasan Paşa, 5 Eylül 1795 günü Cezayir’de bir “Dostluk ve Barış Antlaşması” imzaladılarMetin Türkçe olarak kaleme alınmıştı ve daha önce Fas ile imzalanan ve Arapça olan alınan 1786 daki anlaşmadan sonra, Amerikan tarihinin İngilizce olmayan metniydi

Amerika, Cezayir Anlaşması’na göre Cezayir’de bulunan esirlerin bırakılması için Dayı’ya 642 bin 500 dolar haraç ödeyecek ve her sene 12 bin Cezayir altını karşılığı 21 bin 600 dolar da vergi verecekti Kongre, anlaşmayı 1796’nın 7 Mart ‘ında onaylayınca, metin yürürlüğe girdi ve Birleşik Amerika, böylelikle Osmanlı Devleti’nin resmen vergi mükellefi oldu

ZORLA İSTANBUL’A GÖTÜRDÜLER

Amerika, 1796 nın 4 Kasım’ında Trablusgarb’ın, 1797 nin 28 Ağustos’unda da Tunus’un Dayıları ve Beyleri ile anlaşmalar imzaladı Trablusgarb ile varılan anlaşma uyarınca Amerikan tarafı Trablusgarp Beyi Yusuf Paşa ile Paşa’nın divanına Amerikalı esirlerin iade edilmeleri karşılığında 40 bin ispanyol doları ödüyor, Trablusgarb’ın ileri gelenlerine altın ve gümüş saatler, elmas yüzükler ve pahalı kumaşlardan yapılmış kaftanlar vermeyi taahhüt ediyordu
Üçüncü Selim’in hükümdarlığı sırasında imzalanan ve Türkçe olan bu anlaşmanın ilginç taraflarından biri de, besmeleyle başlayan metnin hemen girişinde “Bu belge dünyanın hakimi, denizlerin ve karaların hükümdarı, kralların efendisi, sultanlar sultanı, imparatorlar imparatoru, Sultan Mustafa Han’ın oğlu Sultan Selim Han’ın dikkatli nazarları altında imzalanmıştırAllah, O’nun hükmünü daimi kılsın” şeklindeki ifadenin yeralmasıydı ve bu ifadeler, metni Türk tarafının dikte ettirdiğini göstermekteydi

Amerika, “Garb Ocakları” vergisini 19 Asrın ilk çeyreğine kadar ödemeye devam etti ama bu mükellefiyetten daha sonra güç kullanarak kurtuldu
1800 yılının Eylül’ünde Amerikan hükümetine ait George Washington gemisi yıllık vergiyi ödemek üzere Cezayir’e gitti Dayı, bağlı olduğu Osmanlı padişahına bir jest yapmak istedi

Geminin kaptanı, William Bainbridge idi Dayı, geminin, kendi elçilik heyetini İstanbul’a götürmesini istediKaptan ve konsolos buna yetkileri olmadığını anlatmak istedilerse de başaramadılar Dayı ısrarcıydı Hatta, Amerikalılar’a talimatını yerine getirmelerine kadar gemideki bayraklarını indirmelerini ve kendi bayrağını çekmesini emrettiAmerikalılar çaresiz kaldılar, hükümetlerine “İstanbul’a gitmeye mecbur kaldık” dediler

17 Ekim’de yola çıkan gemi, 11 Kasım’da İstanbul limanına girdi Elçilik heyeti, padişaha hediye olarak 100 zenci köle, 60 cariye, 4 at, 150 koyun,25 sığır,4 aslan,4 kaplan, 4 antilop, 12 papağan,elmaslar ve para da getirmişlerdi

Amerika Birleşik Devletleri’nin ülke dışında kurduğu ilk filo altı gemilik bir Akdeniz Donanması idi Bu filo Amerikan ticaret gemilerini Türk korsanlardan korumak için kurulmuştu ve Amerikalılar bugün Akdeniz’de dolaşan savaş gemilerine “ 6 Filo” adını vererek bu anıyı hala yaşatıyorlar


Kaynak: Ht tarih
Nezih Uzel

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.