Silikozis'in Tarihçesi |
07-15-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Silikozis'in TarihçesiSilikosis ilk olarak antik Yunanda bildirilmiştir Silikosisin yaygınlığı makineyle çalışmanın geliştiği ve hastalıkla toz arasındaki ilişkinin daha az bilindiği 19 yüzyılın ikinci yarısında ve 20 yüzyılın başlarında çok yükselmiştir Bugün bile bazı ülkelerde güvenlik için gerekli düzeyleri aşan solunabilir büyüklükteki silis tozlarıyla yoğun etkilenen kişilerde silikosis salgınları bildirilmektedir Amerikan Ulusal İşçi Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsünün (NIOSH) verilerine göre en sık görülen Meslek Hastalıkları listesinin birinci sırasını Mesleki Akciğer Hastalıkları almaktadır Yine aynı kuruluşun verilerine göre ABD’de 12 milyon kişi silikaya maruz kalmakta, maruz kalan kişilerin yaklaşık %5′inde değişik derecelerde silikosis saptanmaktadır Ülkemizde yapılan değişik çalışmalarda ise silika maruziyetinin olduğu değişik iş kollarında silikosis görülme sıklığı %6 ile %36,3 arasında saptandığı bildirilmiştir Ancak bu çalışmalar daha çok büyük iş yerlerindeki bulguları kapsamaktadır Büyük iş yerlerinde hem teknik hem de tıbbi olanakların daha iyi olması ve bu iş yerlerinin sürekli denetim altında olmaları nedeniyle temel sorun 50 kişiden az işçi çalıştıran ve denetimsiz olan iş kollarıdır Buralarda çalışan kişilerde organize ve örgütlü bir denetim olmadığı için rastlantısal çekilen grafiler çoğunlukla birinci basamak hizmeti veren hekimlerce değerlendirilmekte ya da bu kişiler belirtiler oluşunca ilk başvuru yerleri ilk basamak sağlık birimindeki hekim olmaktadır Silikosise neden olan Silisyum dioksit ya da silika (SiO2) dünyada en bol bulunan mineraldir Doğada kristalin (kuvars, kristabolit, tridimit), kriptokristalin (kasedony), amorf (opal) biçimlerde bulunur Kuvars serbest silis örneğidir, çevrede yaygın olarak bulunur ve bazı kayaların büyük kısmını oluşturur Kristabolit ve tridimit doğal olarak püskürtü kayalarında bulunur; kuvarsın ısıtılmasıyla da oluşturulabilir Kristabolit ve tridimit kuvarsdan daha fibrojeniktir Amorf silis olarak tanımlanan silis türüyse kristalsi yapıda olmadığından silikosise yol açmaz Önlenebilir meslek hastalıklarının başında olan silikosisde önemli olan riskli iş kollarında gerekli önlemlerin alınması; toz oluşumunun ve oluşan bu tozun yayılmasının, kişinin solunum düzeyine ulaşmasının önlenmesidir Ülkemizde riskli iş kollarında çalışan kişilerde yasal anlamda izin verilen kuvars düzeyi 0,25 mg/m3 dür Oysa yapılan çalışmalarda 0,1 mg/m3 ve üzerindeki kuvars maruziyetinin de silikosise yol açtığı gösterildiğinden gelişmiş ülkelerde yasal izin verilen sınır 0,1 mg/m3 olmasına karşın bunun 0,05 mg/m3’e çekilmesi iş yerlerine önerilmektedir Silikosis Riskinin Olduğu Bazı İş Kolları: Taş ocakları, Kuvars değirmenleri, Kum püskürtme işleri, Madenciler, Tünel kazıcıları, Dökümcüler, Cam sanayi, Seramik, Vitray yapımı, Çimento üretimi, Çanak-çömlek yapımı, Kiremit, tuğla, balçık üretimi… |
|