Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bodrumun, hakkında, tarihcesi

Bodrum'un Tarihçesi / Bodrum'un Tarihçesi Hakkında

Eski 06-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bodrum'un Tarihçesi / Bodrum'un Tarihçesi Hakkında



Bodrum Yarımadasının Antik Yerleşimleri

Halikarnassos'tan başka yarımadada en az 12 antik kent daha var

Bu kentler sırasıyla Pedasa, Telmissos (Gürece), Termera ve Aspat kalesi, Müsgebi (Ortakent), eski ve yeni Myndos, Uranion, Madnasa, Sibda(Side), Yeni Karyanda, Syangela, Theangela, Kindye(Sığırtmaç), Eski Karyanda ve Bargylia'dır

Bunların büyük bölümü Leleg yerleşimleridir Halikarnassos kralı 2 Mausolos döneminde bu yerleşimlerin altısının halkı Halikarnassos'a göçe zorlanmış, eski Myndos ve Syangela ise farklı yerlerde Helenistik düzende yeniden kurulmuştur Böylelikle dağınık ve güçsüz kentçikler yerine güçlü ve mamur bir Halicarnassos yaratılması sağlanmıştır

Bargylia dışındaki yerleşimlerde bugüne ulaşan kalıntılar genellikle sur ve burç parçalarıdır Yerleşimler genellikle dağlık tepelik yerlerdedir ve yorucu bir tırmanışı gerektirir Arkeolojiye meraklı olanlar ile zaman ayırıp doğada yürüyüş ve keşif keyfi yaşamak isteyenlere önerilir Kalıntılardan çok çevreye hakim manzaranın etkileyici olduğunu not edelim(Bu yerleşimleri de içine alan yürüyüş parkurları için Bodrum rehber sayfalarında, Bodrum Çevresinde Yürüyüş Parkurları yazısına bakınız)

Pedasa, Bodrum'dan kuş uçuşu 4 km kuzeyde, ormanla kaplı tepelerden birindedir Yol olmadığı için ancak yürüyerek ulaşılabilir Meraklısına keyifli bir yürüyüş ve olağanüstü keşif olanağı sunacaktır bu gezi Kalıntılar tepede 150 metre çapındaki bir daire içinde izlenebilir Genellikle sur ve iç kale kalıntılarıdır bunlar Alanın güney ve güneydoğusuna düşen yamaçlarda ise Leleg'lere özgü türbe biçimli mezarlar görülecektir

Telmissos, Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde Ortakent'i geçtikten 3 km sonra, Gümüşlük sapağından 2 km önce Gürece köyündedir ve kalıntıların bulunduğu tepe anayolun kuzeyine düşer Tepede Helenistik dönem burç kalıntıları izlenir Tarihçi Heredot, Telmissos'ta Apollon Tapınağı'nın bulunduğunu, tapınağın bilicilikte oldukça ünlü olduğunu anlatır Tapınaktan bugüne iz kalmamış

Ortakent'teki Müsgebi de bir Leleg yerleşimidir Bu yerleşimin nekropolisinde yapılan kazılarda, MÖ 15-13 yüzyıla tarihlenen Miken çanak çömlekleri bulunmuştur

Aspat kalesi Akyarlar Aspat koyuna bakan konik tepenin doruklarında, Termera antik yerleşimi ise 2 km yukarıda Mandra köyünün 1 km üzerindeki Asarlık Tepe'dedir Aspat-Mandra köyü arasında yol yoktur Yürümek gerekir

Ama Mandra köyüne Telmissos'un bulunduğu Gürece köyünden başlayan yolu izleyerek araçla ulaşılabilir

Termera kenti de diğer Leleg kentleri gibidir ve bugüne ulaşan kalıntı yok denecek kadar azdır Doruktaki iç kale tümüyle yıkılmış, alttaki surların bir bölümü ise ayaktadır

Eski Myndos'da bir Leleg kentidir Kadıkalesi'nden 1 km içeride, Bozdağ denen tepenin üzerindedir Tepeye yol yoktur ve yürüyüş yaklaşık 1 saat sürer Tepede kentin surlarının ve kare planlı bir yapının kalıntılarını bulacaksınız Doruktan bugünkü Gümüşlük kentini ve yarımadanın büyük bölümünü içine alan manzara son derece etkileyicidir Eski Myndos halkı, 2 Mausolos döneminde Yeni Myndos'a yerleştirilmiş






GÜMÜŞLÜK
Yeni Myndos Gümüşlük köyü ile iç içedir Kent Mausolos döneminden sonra pek imar görmemiş, Roma egemenliğinde ise neredeyse unutulmuş olduğu için, bugüne ulaşan kalıntılar diğer yarımada kentlerinde olduğu gibi yok denecek kadar azdır Kenti çevreleyen sur kalıntıları, Gümüşlük karşısındaki adacıkta da izlenir

Turgut Reis'ten çıkıpda Gümüşlük kavşağına ulaşıldığında ve kavşaktan Gümüşlük'e doğru 1 km ilerlendiğinde yolun 50 metre kadar uzağında kaya mezarları göze çarpar

Yalıkavak'ın 3 km güneybatısında Geriş Köyü'nün üstündeki iki tepede, adı Uranion olduğu sanılan Leleg yerleşiminin kalıntıları vardır Kıyıdaki tepenin üzerinde anıtsal mezar(Mausoleion) kalıntıları sur ve burç kalıntıları, diğer tepede ise sur kalıntıları izlenebilir

Türkbükü ve Gölköy'e hakim tepeliklerden birinde Madnasa (Kökpınar Tepesi), diğerinde ise Sibda/Side (Karadağ) yerleşimleri bulunur Her iki yerleşimden de bugüne ulaşan kalıntılar akropolis'teki sur ve burç kalıntıları ile etrafa dağılmış keramik çanak çömlek parçacıklarıdır

Sibda için Yukarı Gölköy yolundan çıkıpda Belen köyüne araçla gelmek gerekiyor Belen'den başlayan yürüyüş 40 dakika sonra kilise ve kale kalıntılarına ulaştırıyor önce Sonra bir 40 dakika daha yürüyerek Sibda kalıntılarının bulunduğu Karadağ zirvesine çıkılıyor Kalıntılar değil ama yarımadanın bu bölümünü ayaklar altına seren manzara çok güzel

Yarımadanın Gökova körfezi tarafında, Çiftlik köyüne bağlı Alazeytin mahallesinin üzerindeki tepenin doruğunda, Syangela kenti kalıntıları bulunur Mahallenin bitiminden kalıntıların bulunduğu tepeye zeytinlikler arasından geçen 20 dakikalık yürüyüşle çıkılır

Bugüne ulaşan kalıntılar surlar, evler ve diğer yapılardır Tepeden Gökova körfezi ve Orak adası görülür

2 Mausolos'un Syangela halkını yerleştirmek için kurdurduğu Thaengela ise Mumcular-Bodrum yolu üzerindeki Pınarlıbelen köyünün mahallesi Etrim köyünün 15 km üzerindeki tepededir Köyden tepeye olan patika yol oldukça diktir ve yürüyüş zaman alır Köyden rehber almakta yarar vardır Tepedeki kalıntılar bu kadar zahmete değer düzeyde değildir Ama spor olsun isterseniz, hava sıcak değilse ve zamanınız da varsa böyle bir keşif ilgi çekici olabilir Kentten bugüne ulaşan kalıntılar arasında diğer Leleg kentlerinde olduğu gibi burç ve sur kalıntıları ön plandadır Helen uygarlığının izlerini de taşıyan kentte ayrıca Stadion benzeri bir yapı, anıt mezarlar, kamu yapıları ve evler, kuyu ve sarnıçlardan kalıntılar bulacaksınız






BEÇİN KALESİ - MİLAS
Kndye: Milas-Bodrum karayolu üzerinde, Güllük sapağını geçtikten sonra sağda, Kemikler köyü ile Sığırtmaç köyü arasındaki tepelik alanlardadır Anayola oldukça yakın olan tepelerde kaba duvar parçalarından başka bir kalıntının bulunmadığı bu antik yerleşme Kndye kentidir

Sığırtmaç köyünden Güllük körfezine yönelindiğinde, Varvil koyuna uzanan yarımadanın ucunda Bargylia antik yerleşimine ulaşılır Kalıntıların bulunduğu alan anayola 4 km uzaklıktadır Arazi aracıyla ulaşılabilir Güllük'ten tekneyle gelmek daha kolaydır

Helen ve Roma uygarlıklarının etkisinde oldukça parlak bir dönem geçiren Bargylia'da sütunları ve duvarları etrafa dağılmış Roma Tapınağı, kabartmalı bir sunak, ancak küçük bölümü bugüne ulaşan tiyatro, sütun dayanakları kalmış bir stoa kalıntısı, Roma dönemi su kemerlerinden küçük bir parça, kent surları, ilkçağ mezarlığı izlenebilir

Güvercinlik karşısındaki Salih Adası üzerinde Karyanda kentine ait olduğu ileri sürülen kalıntılardan söz ediliyor Yeni Karyanda'nın ise bugünkü Gölköy'de olduğu iddia ediliyor Ama her iki yerleşimi de kanıtlayacak kalıntıları görebilmek mümkün değil

HALİKARNAS

Halikarnassos, şimdiki kalenin bulunduğu yarımada üstünde Zephyria adında küçük bir kentçiğin yerinde gelişmiştir Kurucusu Troezenli Poseidon oğlu Anthes'tir Aioller, İyonlar ve ardından güney Ege kıyılarına gelen Dorlar yörede altı kent ile birlik oluşturmuşlardı

Halikarnassos'un büyümesi Karya satrapı Mausollos döneminde olmuştur Liman kentlerinin getirdiği olanakları bilen Mausollos, surlarla çevirttiği kenti Hellen geleneklerine göre oluşturdu Roma çağında uzun süredir hiç deprem yüzü görmemiş olmakla övünen Halikarnassos, tarihçi Herodotos'un doğum yeridir 1291 yılında bölgeyi elegeçiren Menteşe Türkleri'nin ardından Osmanlı döneminde, 1424 yılında, Bodrum Menteşe sancağının sınırları içinde kaldı




Mausolleion: Karya satrapı Mausollos'un ölümüyle eşi ve kızkardeşi Artemisia tarafından İÖ 350 yılında yaptırtılan anıt mezarın mimarı Pytheos idi Halikarnassos'un orta yerinde geniş bir arazi üstünde yükselen yapı, kaide kesiminde heykellerle bezeliydi İyon sütunlarından oluşan orta kesiminin duvarları da kabartma dizileri ile zenginleştirilmişti Piramitin tepe noktasında ise bir dört atlı araba, arabanın üstünde iki figür durmaktaydı Ünlü yontucular, Skopas, Leokhares, Bryaksis ve Timotheos kabartma ve heykelerin yontulmasında çalışmışlardı Görüldüğü gibi kent sanat açısından bir zirve yaşamış, ortaya çıkan anıtyapı tüm dillere "mozole" biçimiyle girmiştir Mausollos, yakılan dev bir ateşte kül haline gelmiş, mezar odasına çeşitli armağanlar konduktan sonra kapısı dev bir taşla örtülmüştü Mezarın giriş basamaklarında ise son yolculuğa uğurlanırken kesilen kurbanların kemikleri bulundu Yapıyı taş ocağı gibi kullanan Rodos şövalyeleri, St Peter/Bodrum kalesini inşa ettiler 1857'de British Museum adına kazı yapan Sir Charles Newton ise kalanları derledi, adı geçen müzeye taşıdı Son yıllarda modern araştırma ve kazılar Danimarkalı Christian Jeppesen tarafından yürütülmüş, ele geçen bulgular yapının yakınındaki müzede sergilenmeye başlamıştır Mausolleion, eski Gümüşlük yolu üstünde, Tepecik camiinden içeriye dönen sokağın sonunda yeralır






GULET
BODRUM GULETLERİ

Bodrum, tarihten bugüne denizcilikte hep ön sıralarda olmuş

Belki bu nedenle, Türkiye'nin tek önemli su altı ve batık müzesi Bodrum'da, kalede yer alıyor

Müzenin en önemli parçası ise bir batık ahşap tekne Batık bir ticaret gemisine ait Temsili maket, batığın yüküne de yer vermiş
Bu topraklar, ünlü kaptanlar yetiştirmiş Karyandalı (Gündoğan) kaptan Skylax, tarihçi Heredot'a göre Pers donanmasına uzun yıllar kaptanlık etmiş Yunanlılara karşı nice zaferler kazanmış Akdenizle yetinmemiş Hint okyanusuna kadar ulaşmış Akdeniz ve diğer denizler üzerine notları diğer denizcilere ışık tutmuş Bu notlarla "Skylax'ın Sınırları" adı altında dünyada bilinen ilk navigasyon kitabı oluşturulmuş Büyük İskender bu notlar ışığında yönetmiş donanmasını

Sonra Turgut Reis çıkmış Bodrum'un Karatoprak köyünde(bugünkü Turgut reis) çobanlıktan Osmanlı donanmasının kaptanlığına kadar yükselmiş

Yarımadanın hemen her koyu, Bodrum'lu ustaların el emeği göz nuru ahşap tekne yapım yeri olarak tersanelere ev sahipliği yapmış İçmeler, Çiftlik, Tavşan Burnu, Gündoğan, hatta Gümüşlük ve Yalıkavak sayılabilir bu yerler arasında Bir bölümünde, mesela İçmeler'de tersaneler bugün de faaliyette

Bodrum'un ilk sahiplerinden Karyalıların tirhandil teknelerinden evrilerek bugüne gelen guletler, bugün hem Türkiye ve hem de dünya denizlerinde boy gösteriyor

Guletler önceleri balık ve sünger avcılığında kullanılıyordu Korsan gemilerine karşı hızlı, manevra yeteneklerinin üstün olması nedeniyle Antillerde de boy gösterdiler Gulet tipi tekneler seyir yaptıkları denizlere göre de farklılaştı Karadenizde daha çok yük taşımacılığında kullanılmak üzere küpeşteleri yükseltildi Bodrum guletleri sünger ve balık avcılığında kullanıldığı için küpeşteleri suya yakındı

Ekonomi değişti, turizm ön plana çıktı, dünyanın en güzel koylarında dünyanın en güzel ahşap tekneleri turist taşımaya başladı

Turizm geliştikçe guletler de gelişti, boyları büyüdü Konforları arttı Her kamaraya banyo tuvalet kondu Klimalı, minibarlı, geniş yataklı kamaralar yapıldı

BODRUM SUALTI MÜZESİ SALONLARINDA ÖNEMLİ SERGİLER
GENÇ ÇAĞ BATIĞI





BODRUM KALESİ - SUALTI ARKEOLOJİ MÜZESİ
Bodrum Yarımadası açıklarında, Yassıada batığı buluntularının sergilendiği salonda,söz konusu geminin bire bir maketi üstünde dolaşmak olanaklıdır İS6Yüzyıla tarihlenen gemide amphoralara doldurulmuş şarap taşınıyordu Yapılan kazılar sırasında gemi ambarındaki yemek kapları,yemek kalıntıları ve gemicilik eşyaları ele geçmiştir Gemide bulunan tüm demir nesneler,deniz tuzunun etkisiyle çürüdüklerinden bu türden kavkıların içlerine doldurulan kauçuk nitelikleri anlaşılabilmiştir

Sergilenen tüm demir nesneler aslında kauçuk kalıplardır Geminin en ilginç buluntusu ise üzerinde kaptan Yorgo'nun adının kazılı olduğu domuz başlı kolu ile Athena tanrıça biçimli ağırlığı olan kantardır Serginin yer aldığı salon aslında şövalyeler döneminde bir şapel olarak kullanılıyordu 1402-1437 arasında inşa edilmişti

CAM BATIĞI

Marmaris yakınlarında Serçe Limanı adlı küçük körfezde kayalara çarparak batan gemi,buluntuları nedeniyle Cam Batığı olarak tanınır 32 metrede yatan ve 1977-1979 arasında ProfDrGeorge Bass tarafından kazılan batık,büyük ölçüde sağlam ele geçmiştir Geminin taşıdığı cam külçelerinin ayıklanması sonucu İslam-Bizans devletleri arasında serbestçe gidip gelmekte olan bir tüccarın malları ortaya konmuşturHurda camlar yeniden ergitilmek üzere gemiye konulurken bir yandan da yeni üretim camlar uğranılan limanlarda satılıyordu Erken İslam dönemine ilişkin ağırlıklar,bir kılıç ve süzgeçli kaplarla birlikte gemi personelinin oynadığı dama taşlar gibi sayısız buluntu bu batıktan gelir Batık, buluntularının çeşitliliği aracılığıyla 11 Yüzyıla, daha keskin bir saptama ile 1025 yılı sularına tarihlenir Bu sergi için ayrı bir ücret ödeniyor ve 15 kişilik guruplar halinde salona giriliyor

KARYA PRENSESİ ADA



Bodrum kalesi'nin İtalyan kulesinin arkasında yer alan salonda Karya Hekatomnos hanedanından Prenses Ada'nın mezarı ve kişisel eşyaları sergileniyor Bodrum'da yapılan temel kazısı sırasında bulunan mezardan çıkan iskeletin kriminal yöntemlerle Prenses Ada'ya ilişkin olduğu belirlenmiştir İngiltere'de yapılan etlendirme ile yüz çizgileri bakımından Priene'de ele geçmiş bir portre Ada başına benzemesi,takıların Pers etkisi taşıması, antropolojik bakımdan çok doğum yapmış, ata binen bir kişiliği yansıtması gibi özellikleriyle iskeletin Prens Ada'ya ait olma olasığı çok güçlüdür Bu soylu kadın 44 yaşlarında ölmüş, takıları, bir içki kabı ve altın işlemeli giysileriyle mezara konmuştur İÖ330 sularında ölen prensesin lahit kapağı örtülmeden içeriye giren bir farenin iskeleti Ada'nın kemikleriyle birlikte bulunmuştur
Lahit kapandıktan sonra üstü iri taş bloklarıyla örtülmüştür

Karya Prensesi Ada Sergisi salonunda buluntuların ele geçişi video filmi, soyağacı-kronoloji, dönemin toplanma salonu örneğine göre dekor ve mobilyalar ile Priene'den British Museum'a götürülmüş Ada başının alçı kopyası görülebilir

Bu sergiye özel giriş ücreti ödenmektedir

Tunç Çağı Batıkları Salonu:Kalenin doğu kesiminde,İngiliz Kulesi önünde açılan sergi, Türkiye sularından çıkarılmış en eski batıkları saklıyorBu batıklardan Şeytanderesi Batığı, Gökova körfezinde bir yarıkta bulunmuş büyük kaplardan ve küplerden oluşuyorGemisine ilişkin bilgi ele geçirilemeyen ve İÖ16Yüzyıla tarihlenen buluntular, olasılıkla Keramos kentine adını veren bir çömlek üretim merkezinin mallarıydılar Salonda yer alan ikinci batık ünlü Gelindonya Burnu Batığı,tunç levhalarbir örs ve gemicilik-tarım araçlarıyla birlikte suya gömülmüş gemiden geliyor

Türkiye'de yapılmış en eski tarihli gemi kazısı olması niteliğiyle de tanınan Gelidonya Burnu Batığı,Filistin-Kenan ülkesinden yola çıkmıştı ve Mısır skarebelerine göre de bir tüccar gemisi İÖ13yüzyıla tarihlenen gemide, Myken dünyasından gelme bir kap ele geçmiştir Bir başka sergi de Kaş-Uluburun Batığı'na aittir Salonda geminin birebir kesiti ve sualtında bulunuş topografyasıyla sergilenen buluntular, genel olarak Mısır,Kenan ülkesi ve Kıbrıs'a ilişkin ticari mallardır Gemi kargosu içinde bulunan fildişi,abanoz gibi ham mallar, Afrika kökenlidir Kıbrıs kökenli bakır külçeleri çıkarılmıştır Kenan tipi amphoralar içinde Arap yarımadasından getirilme damla tütsü olduğu anlaşılmıştır Ayrıca Mısır kraliçesi Nerfertiti'nin hurdacıya satılmış altın mührü, fildişi menteşeli tahta kitap, gemi koruyucu Kenan tanrıçası heykeli, Mısır kökenli mavi cam külçeleri gibi benzersiz buluntular elegeçmiştir Ağaç halkaları (dendrokronoloji ) yöntemiyle gemi, İÖ1316yılı sularına tarihlenmektedir Serginin gezilebilmesi için özel ücret ödenmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Bodrum'un Tarihçesi / Bodrum'un Tarihçesi Hakkında

Eski 06-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bodrum'un Tarihçesi / Bodrum'un Tarihçesi Hakkında





İnsanların birlerce yıl boyuncu yerleşik olarak yaşadıkları Bodrum, inanılmayacak kadar zengin bir geçmişe sahiptir Birçok büyük uygarlığın ve tarihi olayların içinde veya yakınlarında oluşmuş olması, Halikarnas'ı (Bodrum'un eski adı) tarihçiler için önemli bir yer konumuna getirmiştir Bodrum hakkındaki tüm bilgilerin tek bir kaynaktan elde edilmesi olanaksız gibidir; bu nedenle aşağıdaki bilgiler birçok kaynaktan derlenmiştir
u bölgede yapısal izler bırakan ilk yerleşim yeri Aziz Peter Kalesinin bulunduğu şimdiki küçük kayalık adaydı (O zamanlar kale tamamen suyla çevriliydi) St John şövalyeleri kendi kalelerini inşa etmeye geldiklerinde, MÖ 1100'lerde Dorlar tarafından yapılmış daha eski bir kalenin kalıntılarıyla karşılaşmışlardı
MÖ 5'ci yüzyılda yaşamış olan ve "Tarihin Babası" olarak tanınan Herodot, Halikarnas'ta doğmuştur Herodot, Dorlar'ın, Peleponez'in doğu kıyılarında Trözen'den geldiğini yazmıştır Dorlar, yeni adalarına Zefiriya, yerleştikleri bölgeye de Zefiriyum adını verdiler
Tarihçiler, Harikarnas'ın temellerinin nereye dayandığı hakkında çok az bilgiye sahiptirler Halikarnas hakkındaki ilk bilgiler MÖ 7yy'a dayanır Halikarnas, Heksapolis-Dor Konfederasyonu'na bağlı altı üyeden biriydi Ayrıca karada Knidos şehri, Kos adası ve Rodos üzerindeki üç şehir de bu üyeler arasındaydı
Bu şehirleri kurmak, oraya sonradan gelerek çevreyi önceki sakinleriyle paylaşmak zorunda kalan Dorlar için hiç de kolay değildi Karyalılar olarak bilinen bölge yerlilerinin yoğun ve şiddetli saldırılarından kendilerini korumak zorundaydılar Homeros "İliyada"sında Karyalılar'dan "dil barbarları" diye söz etmiştir (Bununla birlikte, bir çok dilbilimci, Bodrum'un da içinde bulunduğu bölgedeki lehçenin Türkiye'nin batısındaki en kaba lehçe olduğunu belirtmiştir) Eski tarihçiler, Karyalıların Yunanlılar'a miğferlerinin üzerindeki sorgucu nasıl takacaklarını ve önceleri omuz hizasına savrularak kullanılmakta olan kalkan kabzasını nasıl kullanacaklarını öğrettiklerini yazmışlardır
Bir Yunanlı'nın Salmakis'te han açmasıyla (bu han günümüzde, Bodrum limanının batısında, şimdiki Bardakçı Koyu'nun suları altında kalmıştır) Dorlar ve Karyalılar bölgeyi birlikte yönetir duruma gelmişlerdi; hatta Karyalılar zamanla kolonidekilere oranla daha düzenli bir yaşantı kurdular Her iki ırk da barış içerisinde yaşamağa başladı ve karşılıklı ticari ilişkilere de girişildi
Salmakis pınarının bir çok rahatlatıcı özellikleri olduğu rivayet edilmiştir Bir başka rivayet de, içimi mükemmel olan bu suyun erkekleri yumuşattığı, efemineleştirdiği, hatta bazı durumlarda iktidarsızlaştırdığı hakkındadır Bu iddialar sonucunda da Hermafrodit efsanesi doğmuştur
Rivayete göre, güzellik Tanrıçası Afrodit'in delikanlılık çağındaki oğlu bir gün çeşmeden akan suyun oluşturduğu bir gölde yüzer Gölün perisi Salmakis, ona aşık olur ve tanrılara tek bir vücutta yaşayabilmeleri için yalvarır Dileği kabul edilir; tanrılar da yarı erkek, yarı kadından oluşan Hermafrodit'i yaratırlar
Herodot, Halikarnas'ın çevresinde İyonyalı denilen bir grup yerli halkın giderek çoğaldığını, hatta iki halkın içiçe yaşadıklarını yazmıştır Bu durum Heksapolis'in diğer sakinlerinin pek hoşuna gitmemiş ve bir Halikarnaslı'nın yanlış bir davranışı, Halikarnas'ın ittifaktan kovulmasına zemin hazırlamıştır
pollo'nun onuruna her yıl düzenlenen Tropium'daki oyunlara altı şehir de katılır Bir yıl, Agasides adındaki bir Halikarnaslı bronz madalyayı kazandığında, törelere uyup, ödülü Apollo'ya adamak yerine, evindeki duvara asınca, diğer Dor şehirlerini öfkelendirmiş ve Halikarnas'la ilişkilerini kesmeleri için onlara yeterli nedeni sağlamış oldu
MÖ 5'ci yy'da Halikarnas tamamiyle bir İyon şehri görünümündeydi Herodot ve amcası Panyasis o sıralarda eserlerini İyonca'da yazmışlar, bu döneme ait hiç bir eserde de Dor lehçesinin izine rastlanmamıştır
MÖ 546'da Persler (İranlılar) kıyıdaki Yunan şehirlerini işgal etmişler, Halikarnas da diğer şehirlerle birlikte düşmüştür Pers yönetiminde birçok hanedan, şehri yönetimiştir Bunların en ünlüsü de MÖ 480'de yönetime geçen IArtemis'tir
Herodot yazılarında, bu dikkat çekici kadına geniş yer vermiştir; o sıralarda Yunanistan'I istila etmekte olen Zerzes'in donanmasına I Artemis'in gereksizce gönüllü asker toplanması hakkında şöyle yazar: "…erkekçe tavır ve davranışları onu savaşa sürükledi… Yunanistan'a yapılan saldırıya, kadınlığını gözardı ederek katılması, beni gerçekten de etkilemiştir…" Bu saldırıda bir savaş gemisini büyük bir başarıyla kumanda etmesi, Zerzes'e "Emrindeki erkekler kadın, kadınlarsa erkekçe davrandılar" dedirtmiştir
Artemis'in oğlu Pisindalis, onun ardından başa gelmiş ve Halikarnas'ın (Kos ve başka şehirler de olmak üzere) yönetimini sürdürmüştür Tarihçiler Pisindalis dönemi hakkında pek yorum yapmazken, oğlu II Lidamis için acımasız, zalim ve baskıcı sıfatlarını kullanmaktan kaçınmamışlardır Herodot, II Lidanis'in otoritesi ve zulmü karşısında dayanamayarak anayurdunu bırakıp, Samos adasına gitmiştir 1856'da arkeolog Sir Charles Newton,
II Lidanis'in kendi politikasına uymayan görüşlere karşı olduğu olumsuz tavrı açıkça ortaya koyan bir kanun belgesi bulmuştur II Lidanis'in ardından kimin yönetime geldiği, ya da zulmünün neden ve nasıl sona erdiği hakkında hiç bir bilgiye sahip olmamakla beraber, bölgede MÖ 4 ci yy'da büyük bir değişimin yaşandığını söyleyebiliriz
Bir önceki yüzyılda, Pers yönetimi bölgeden atıldıktan kısa bir süre sonra, Atina ile Persler arasında imzalanan "Kral Barışı" antlaşmasıyla, Asya'daki şehirlerin yönetimi tekrar Perslerin idaresine geçmiştir Persler bölgeyi küçük prensliklere bölmüş ve MÖ 377'lerde Kral Mozulus, Karya ve Halikarnas valisi olarak bölgeyi yönetmiştir

Mozolus'un iktidarına kadar Halikarnas oldukça küçük bir şehir niteliğindeydi, ancak Mozolus'un bu bölge için müthiş projeleri vardı Ayrıca, bu bölgenin istihkam ve ticaret için çok elverişli olduğunun da farkındaydı Başkent, Milasa'dan (bugünkü Milas) buraya taşıyarak şehrin etrafına büyük ve uzun duvarlar inşa ettirmişti; bu duvarların günümüze kadar ulaşan bölümleri halen Bodrum'dadır Bölge nüfusunu arttırmak amacıyla Mozolus, diğer altı şehrin yerleşim yerlerini de buraya taşıttı Mozolus, bu projelerini uygulayabilmek için, idaresinde halkı ağır vergilere boğdu Öyle ki; "omzu aşan uzunluktaki saçtan bile vergi alacak kadar…"
Mozolus'un projelerinden biri de, klasik çağdaki Bodrum'dan günümüze ulaşabilen tek yapı olan Antik Tiyatro'dur Bodrum'un ortasındaki Göktepe dağının güney eteklerindeki bu tiyatro, Anadolu'nun en eski tiyatrolarından biridir 1960'larda bir grup Türk tarafından restore edilen bu tiyatro, günümüzde de Bodrum'daki bir çok festivale sahne olmaktadır
Tiyatro'yu görmeye gelen turistler orada öylece oturup, limandan çıkan ve limana yanaşan tekneleri izlerlerken, o keyifli saatlerin nasıl da geçiverdiğini farketmezler Tiyatronun ilginç nitelikleri arasında, oyunlardan önce Diyonyus uğruna kurbanların kesildiği sunağı ve bazı koltukların arasındaki, belki de gölgelik olarak kullanılmış olabilecek delikleri sıralayabiliriz Her koltuk arasında 40 cm'lik bir mesafe bırakılmış olan tiyatro 13000 kişi kapasitelidir Göktepe dağına kısa bir tırmanış sırasında, taştan oyulmuş mezartaşlarını görebilirsiniz Roma ve Helenistik çağdan kalan bu oyulmuş mezartaşları, bir zamanların ölüm sembollerini ve çeşitli lahitleri hala üzerlerinde taşımaktadırlar (bazı kalıntılar halen kale müzesinde sergilenmektedir)
Mezarlarda görülen sembollerden biri de küçük "gözyaşı kapları" dır Bu yüksük büyüklüğündeki kaplar yas tutanların gözyaşlarıyla doldurularak, ölüyle birlikte gömülürdü Bir kişinin önemi arttıkça, "gözyaşı kapları"nın sayısı da artardı Mozolus MÖ 353'te ölünce kızkardeş-karısı Artemis II başa geçti
Artemis II yalnızca onüç yıl tahtta kaldı, fakat iki önemli iş yaptı; biri, tarihsel çağların yedi harikasından biri olan Kral Mozolus'un mezarının inşaatını sürdürmekti ("mozole" sözcüğü buradan alınmıştır), diğeri de, I Artemis'in zekası ile rekabet edebilecek düzeyde yaptığı bir savaştı
Pilini ve diğer tarih yazarları mozolenin gerçek bir harika olarak korunması konusunda fikir birliğindeydiler Deniz üserindeki oldukça uzak bir noktadan bakıldığında, 20 katlı bir bina kadar yüksek görülüyordu Bugün bu yeri görmeye gelen ziyaretçiler, ondaki görkemi ancak hayal edebilmektedirler Mozole 1500 yıl boyunca ayakta kalabilmişse de, bir zelzele sonunda harabeye dönmüştür Daha sonra Aziz Jhon'un Şövalyeleri buraya gelerek, harabedeki kalıntıları, kendileri için inşa ettikleri kalenin duvarlarının yapımında kullanmışlardır

Bu mozolenin genel olarak kabul edilmiş bulunan görünümü şöyledir: Boyu eninden uzun, dört bölümden oluşmuş halde ve sağlam bir taban üzerinde sıra halinde dizili 36 kolonluk bir salon ve sonra 24 basamaklı ve basamakların en üstünde, Mozolus ve Artemis'in heykelleri de bulunan ve dört atın çektiği bir arabanın olduğu bir piramit Duvarların dört bir yanı zamanın en büyük ustalarının freskleriyle bezenmişti ve mozolenin bu derece muhteşem bir yapıt olmasının nedeni de bu duvar freskleriydi Bunların bazı parçaları İngiltere'deki Castle Müzesi içinde bulunan Britanya Müzesi'ne (British Museum) taşınmıştır; ancak bazı sütun ayakları ve bloklar da yerinde görülebilmektedirler (bunların pek çoğu da kalenin duvarlarındadır)
Artemis'in ustaca yaptığı ve anılardan hiç silinmeyen ikinci önemli iş de Rodos'u kuşatmaktı Rodoslular, Karyalı bir kadın hükümdar ile pazarlığa oturmanın yakışık almayacağını düşündüler (hem kim bilir, belki de bu bir fırsattı), Artemis'I oradan kovmak için bir donanma gönderdiler Artemis bu planı önceden duydu ve kuvvetlerini ana limanın yakınındaki gizli bir limana sakladı Rodoslular karaya yanaşarak çıktıklarında, Artemis'in adamları gemileri tekrar açık denize doğrulttular Rodoslu askerler kuşatıldı ve pazar yerinde başları kesildi O sırada Karyalılar onlara ait gemileri Rodos'a yönelttiler Rodoslular kendi askerlerinin zaferle döndüğünü sanarak, düşman askerlerini karşıladılar ve böylece Karyalıların kucağına düşmüş oldular Artemis'in varisleri, onun kadar önemli işler yapmamışlardır
üyük İskender büyük bir hızla Anadolu'yu talan etmeye başladı ve bir süre sonra MÖ 334'de Halikarnas'a gelerek Karya Prensliği'nin kralicesi Orontabatis'e ulaştı Bu şehir, Persler için, İskender'e Ege'de karşı çıkabilecekleri son fırsattı Böylece Orontabatis, Yunanlı paralı askerlerden büyük bir Pers ordusu kurdu Tarihçilerden Diodius ve Aryan'a göre, her iki taraf da olağanüstü gayretlerle savaştı Bu arada Halikarnaslılar da, İskender'I oldukça kızdıran bir direnişi inatla sürdürdüler İskender de askerleriyle şehrin surlarından içeri girdi ve kendisine engel olan direnişçilere ceza olarak, her şeyin yığınlar halinde yakılmasını emretti (fakat yerli halka dokunmadı)
Bir yandan, kıyıdan uzaktaki bu altı şehre yeni yerleşmekte olan halk, kendi topraklarına geri gönderilirken, diğer yandan Orontabatis ve Persli ortağa Memnon, biri ana limanın doğusunda, diğeri ise batısında bulunan Salmakis ve Zefsiya'daki şatolarda mahsul tutuldular Donanmalarının geri kalanı Kos'u tuttu Kale düştüğü zaman, İskender, daha önce yakıp yıktığı bu küçük Adaprensliğinde kuvvet topladı
İskender'in zaptından sonra Halikarnas bir daha eski gücünü kazanamadı Şehrin tarihi bir süre daha hareketsiz geçti, ancak bilindiğine göre, MÖ 3'cü yüzyılda bu şehirde savaş gemileri inşa ettiren Mısır Kralı II Pitoleme'nin gücü altına girdi Roma, Mısır'I MÖ 190 yılında fethettiğinde, Halikarnas da özgürlüğüne kavuştu Bu özgürlük, MÖ 129 yılında Roma,
Karya'yı da Asya'daki yeni yapısına katıncaya kadar sürdü MS 400 yılında, Roma'nın düşüşü ve Hıristiyanlığın yükselişiyle Halikarnas, Afrodisyas Başpiskoposlugu'na bağlı olarak, bir piskoposluk mıntıkasına dönüştü Bu sırada, başkenti Konstantinopol (bugünkü İstanbul) olan Bizans imparatorluğu, en zengin seviyesine ulaştı Bu geniş imparatorluk çok geçmeden Kuzey Afrika, İtalya ve İspanya'yı da topraklarına kattı Ancak Bodrum ve havalisinin önemli olduğu dönem sona ermişti Böylece, Türklerin 11 Asırda bu bölgeyi almalarına kadar, tarihçiler için, bu topraklar hakkında yazabildikleri çok az olay olmuştur Bizanslılar burayı birinci Haçlı dönemi sırasında 1906'da ele geçirdilerse de, Türkler üç yıl sonra burayı geri aldılar
13yy sonlarına doğru, Karya olarak bilinen bölge Menteşe Beyliği'nin eyaletlerinden biri oldu ve 1392'de Sultan Bayezit tarafından Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı Bu sırada Aziz John şövalyelerinin kalesi Simirna'daydı (bugünkü İzmir) Moğol lideri Timurlenk 1402'de burayı harabetti; onlar da, Türk Sultanı Mehmet Çelebi'den, yerine yeni toprak talep ettiler Şövalyelere Halikarnas verildi Burada yeni bir kale inşa ettiler ve bu eyaleti (buraya Mesi derlerdi) yüzyıldan fazla denetlediler

1523'de, tüm sultanların en büyüğü Kanuni Sultan Süleyman, şövalyeleri topraklarından kovdu Osmanlı İmparatorluğu Sultan Süleyman'ın 40 yıllık hükümdarlığı boyunca doruğa yükseldi, fakat bunu uzun süren iç krizler ve düşüş dönemleri takip ettiBodrum 1770'de Rus donanması tarafından top ateşine tutuldu ve 1824'deki Yunan ayaklanmasında da Türk Donanma Üssü olarak kullanıldı Birinci Dünya Savaşı sırasında "Duplex" adlı Fransız savaş gemisi Bodrum'u ateşe tutarak, karaya yanaşmak istedi, ancak halk onları engelledi Osmanlı İmparatorluğu, Bodrum'u İtalyanlara kaptırdı ve İtalyanlar 1919'da burayı işgal ettiler Türk Kurtuluş Savaşı'nın kaçınılmaz zaferi sırasında, İtalyanlar 1922'de buradan sürüldü ve Bodrum, olağanüstü güzellikteki doğal çevresinden dolayı, dinlence yeri ve yaşamın tadı çıkarılan bir belde oldu

Homeros'un 'Ebedi mavilikler ülkesi' dediği ve bir diğer Bodrumlu Cevat Şakir'in de 'başka yerde olup nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır' demesi boşuna değildir Tarih boyunca, önceki adıyla Halikarnassos, sonra da Bodrum, paylaşılamayan ve uğrunda hep

mücadele edilen bir yer olmuştur Bodrum, doğu ve batı limanlarının birleşmesinden meydana gelen yarımada üzerinde yükselen kalesi ve iki limanın kıyılarına dizilmiş bembeyaz evleri, gümbetleri ve denize inen daracık sokakları şöhreti dünyaya yayılmış yatları, tersaneleri ile ünlü bir yöredir

Bugün Bodrum, bir tatil yöresinden beklenen tüm unsurları bünyesinde toplamış, yaz-kış yaşanabilecek önemli bir turizm merkezidir Dünyanın dört bir yanından gelen zengin yatçılardan kısıtlı bütçesiyle bir pansiyonda uzun yaz tatili geçirebilen gelir gruplarına kadar tüm kesimlerin beklentisini karşılayacak donanıma sahiptir

Tarihçe: Bodrum geçmişte bir çok uygarlığa beşiklik etmiştir Çağlar boyunca Ege adalarından gelenlerin sayısız istilasına uğrayan Bodrum, Akdeniz'de hakimiyet kurmak isteyenler için önemli bir merkez olmuştur Ionia ile Likia arasında kalan bölgede diğerlerine göre daha küçük olan Karya (Karia) yer alır Halikarnassos, (Bodrum) Karya'nin önemli şehirlerinden birisi oldu Bölge tarihçi Heredot'u, tarihin ilk kadın amirali olan I Artemisia ve onun kadar başarılı amiral olan II Artemisia'yi, Leachares, Shepas gibi sanatçıları yetiştirmiştir

Bodrum tarih boyunca Preslerin Makedon'ların, Roma Imparatorluğunun ve Bizans'ın egemenliği altına girmiştir Bizans, 1071 yılında Malazgirt'te Selçuklu Sultanı Alpaslan'a yenilmesinden sonra Anadolu hakimiyetini kaybetmiştir Osmanlı hükümdarı Mehmet Çelebi tarafından 1415 yılında Halikarnassos'a yerleştirmiştir Rodos Şövalyeleri, bu günkü Bodrum Kalesini inşa ederek yörede egemenlik kurmuşlardır Akdeniz'i bir Türk gölü haline getiren Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında düzenlediği Rodos Seferinde Rodos ile birlikte Bodrum'u da Osmanlı topraklarına katmıştır

Bodrum'da Tarihin Zenginliği

"Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler"

Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı böyle yazmıştı Bodrum için Türkiye'nin tatil yöreleri içinde hiç bir yer Bodrum kadar değişik bir imaja sahip değildir Herkesin ayrı bir Bodrum'u vardır İsterseniz Bodrum'u Türkiye'ye ve dünyaya tanıtan Halikarnas Balıkçısı'nın Bodrum'u ile başlayalım:

"Eskiden evler, savaş ve savunma için yüksek yamaçlara kondurulurdu Bunlara ev değil "kule" denirdi Ama deniz özlemiyle, maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramayarak, çam kokan nalınlarıyla, tıngır mıngır yokuş aşağı seğirtmişler; iki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler Arkada kalanlar ayak uçlarına kalkarak kızkardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar Kimi cesur evler de denize dalıp kayık olmuşlar ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kızkardeşleriyle alay etmişler İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin, bir de mandalin bahçelerinin sıkı fıkı akrabalığı vardır Denizde gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev ya da mandalin bahçesi olurlar"

Görüp yaşamayana, Bodrum'u tanımayana yalan gelebilir ama Cevat Şakir'in dedikleri aynıyla vakidir, inanın

Bodrum ülkemizin adından en çok söz edilen tatil yörelerindendir Bodrum'u tanıtan Halikarnas Balıkçısı ve onun Bodrum'a sevdalandırdığı aydınlarımızın, Bodrum'u mesken tutup yılın büyük bölümünü ya da tümünü orada geçiren yazar-çizerlerimizin bu ünde büyük payları vardır Selim İleri'nin, Vedat Türkali'nin ve daha nice yazarımızın romanları, hikayeleri vardır Bodrum'da geçen Ünü gittikçe artan, ünü arttıkça kalabalığı da artan Bodrum'da bildiğiniz bir şairimize, yazarımıza ya da ressamımıza rastlarsınız mutlaka bir yerlerde

Ama elbette sadece buradan gelmiyor ünü Bodrum'un engin yürekli süngercileri, denizlere sevdalı kaptanları, balıkçıları, beyaz badanalı evleri, evlerin duvarlarına sarılmış mor çiçekli begonvilleri, içinde olmasa da çevresindeki pırıl pırıl koyları ve en çok da gündoğumuna doğru uzayıp giden geceleri ününe ün katıyor Bodrum'un

Bodrum yalnızca dinlenilecek bir yer değildir Tatile mutlaka eğlence katılır Bodrum tatilinde gün ikiye bölünür Gündüz masmavi bir koyda denize girilir, parlak güneşin yakıcılığına bırakılır bedenler, yani dinlenilir de geceye hazırlanılır Gün batıp da yıldızlar gökyüzünü süslediğinde yeni bir hayatın çağrısı duyulur Bu çağrıya kulak tıkamak mümkün değildir Bodrum gecesinin çağrısıdır bu Dostlukların, düşlerin, aşkların çağrısına kim karşı koyabilir? Hele bir de dolunay süslüyorsa gökyüzünü!

Kıyı boyunda, çevre köylerde ve koylarda, beyaz badanalı evlerin kıyısına dizildiği sokaklarda, yamaçlarda lokantalar geceye hazırdır Usta balıkçıların ağlarına, oltalarına paçayı kaptırmış balıklar buzlara yatırılmıştır Orfozlar, renkli skaroslar, midye dolmaları, kalamarlar ve mutlaka ahtapotlar! Bodrum'da rakı sofrası kurulmuşsa ahtapot salatası olmazsa olmaz Ahtapotlarından mı, pişiren ustalardan mıdır bilinmez ama öyledir

Bodrum'da herkes kendi gönlüne göre bir yer bulur akşamı geçirecek Balıkçı meyhanesi de vardır, pizzacı da Fasıl geçilen yer de vardır, rock müzik de Barlar Sokağı, Cumhuriyet Caddesi, Neyzen Tevfik Caddesi, Azmakbaşı; kısacası her yer barlarla, meyhanelerle doludur Seçim sizin

Bodrum'da tarihin zenginliği

Bodrum sadece deniz ve güneş değildir, sadece renkli geceler de değildir İnsanoğlunun Bodrum'daki macerasının 3000 yıla uzanan bir tarihi var Bodrum'lu Tarihçi Herodot kentin MÖ 1000 yıllarında Dorlar tarafından bugün kalenin bulunduğu yerde kurulduğunu yazıyor O zaman burası adaymış

Halikarnassos en parlak dönemini MÖ IV yy'da yaşamış Burayı Karya başkenti yapan Mausolos'un 24 yıl süren yönetiminde dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve günümüze ancak temelleri ulaşabilen muhteşem Mausoleion anıtının yapımına başlanmıştı Onun ölümünden sonra hem karısı, hem de kızkardeşi olan II Artemisia anıt mezarın yapımını sürdürdü O da tamamlayamadan ölünce sanatçılar kendi olanaklarıyla anıtı tamamladılar 36 sütunla çevrili İon tarzı tapınak bölümü, onun üzerinde 24 basamaklı piramix ve en üstte atlı bir araba ile Mausolos ve Artemisia'nın mermer heykellerinden oluşan 42 metrelik muhteşem bir eser ortaya çıktı Heykeller ve bazı kabartmalar bugün British Museum'dadır Kaçırılmamış, padişahın izniyle götürülmüştür

Artemisia ölünce yerine İdrius, ondan sonra da Prenses Ada başa geçmiş Küçük kardeşi tarafından tahttan indirilen Ada kente hakim olan İskender (MÖ 334) tarafından tekrar tahta çıkarılmıştır

(





BODRUM KALESİ
İskender'den sonra bölge Lysimachos'un (MÖ 301), sonra Ptolemaios'ların egemenliğine girmiş 189'da Rodos, 167'de Bergama Krallığı'na bağlanmış, MS IV yy'da Karia döneminde Piskoposluk Merkezi haline gelmiştir 1274'de Menteşe Beyliği bu bölgede kurulmuş ve Kanuni Süleyman zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır

Eski kent bütünüyle bugünkü yerleşimin altında kaldığı için fazla bir şey ortaya çıkarılamamıştır Bodrum'un üst tarafından geçen karayolunun yanındaki tepede

bulunan ve restore edilen tiyatro da Maussollos döneminde yapılmıştı Kent surlarının bir kısmı Gümbet yolundaki Myndos kapısında görülebilmektedir Kentin simgesi sayılan Kale'nin gördüğümüz sonuncusu Saint Jean Şovalyeleri tarafından Sultan Çelebi Mehmet'in izniyle yapılmıştır 1402'de yapımına başlanan kaleye zamanla eklemeler yapılmıştır Bir depremle yıkılan Mausolleion'un kalıntıları kalede yapı taşı olarak kullanılmışlardı Kalenin kuleleri yapılışlarına göre Fransız, İtalyan, Alman, İspanyol ve İngiliz Kulesi olarak adlandırılırlar Kale bugün müze olarak düzenlenmiştir Ülkemizin ilk ve tek sualtı müzesi buradadır



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.