Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gündüz, kedi”, vassaf, “istanbul’da

“İstanbul’da Kedi” ve Gündüz Vassaf

Eski 11-27-2014   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

“İstanbul’da Kedi” ve Gündüz Vassaf



“İstanbul’da Kedi” ve Gündüz Vassaf

Gündüz Vassaf “İstanbul’da Kedi”de destansı bir metin ve mizahi bir dille kendine özgü bir yaşayışa sahip kedilerin, geçmişten bugüne nasıl ulaştığını anlatıyor Öte yandan kitap, insanın değerini sorgularken kedinin gözünden nasıl göründüğümüzü de resmediyor




‘Kediler şiir yazar’
Yeryüzünde insanoğluyla ilişki kuran pek az hayvan var ki kedi kadar şöhretli olsun İnsanın en iyi anladığını sandığı fakat her defasında tatlı bir hüsrana uğradığı bir ilişki bu Dünyayı kedi gözünden görmek ne kadar mümkün orası tartışmalı ama kedi için yazılanın, söylenenin ve ona yakıştırılan sıfatların haddi hesabı yok Bazen Tanrı’dan çok Tanrı, bazen hepimiz gibi Her iki anda da kendine özgü, muzip, büyüleyici, sıradan ve şaşırtıcı Belki bunların toplamı yüzünden kendinden emin ve hiçbir şeyden çekinmeden bin yıllardır yanımızda duruyor, uzağa kaçıyor ve ayağımıza dolanıyor
Kedinin dilini anlamak ve onun gibi konuşmak zor Sadece büyük bir saygı göstergesi şeklinde kedi tarihine dipnotlar düşülüyor Gündüz Vassaf’ın İstanbul’da Kedi şiir-romanını bu gözle okumalı; kedi tarihine iliştirilen dipnotlardan biri olarak


ZORLU BİR BİLMECE


Sokrates’in “Kendini tanı” buyruğu neden “Kediyi tanı” diye değiştirilmesin? Kendini bilen bu dostlar, bize benliğini ne kadar açıyor? Elbette kendi istediği kadar, eşref saati geldikçe “Her dilden anlayan” kedinin böyle bir ağırlığı olsun zaten, Vassaf’ın başlangıç noktası da bu



“Bize her göz kırptıklarında, gözlerimizi kaçırdığımız, kediler”in “üstüne” giden bir tür destan İstanbul’da Kedi Kendini Tanrı olarak gören, insanın mı onunla yoksa onun mu insanla oynadığı belli olmayan kedi, tam da o eşref saatini anlatırcasına önümüzde beliriyor Sahipsiz ve bundan gayet memnun biçimde salınıyor Vassaf’ın dediği gibi “destansa köpeklerin kahramanlıkları, kediler şiir yazar” Yani insana bir çeşit “had bildirme” ve zorlu bir bilmece Nuh’un Gemisi’ne girmese de insanın kibrine diz çöktüren yine kedi
Oradan oraya giden, götürülüp kaçırılan kedinin destansı tarihi, biraz da insanın geçmişi Kovalamaca ve sükûnetin, savaşlar ve kopuşların da: Tacirin elinde mal, halkını kandırmak isteyenin yanı başında Tanrı “Astıklarına tapan, taptıklarını asan” insanoğlunun hallerinin biricik tanığı aynı zamanda O tanıklığı okurken Vassaf’ın şiir-romanından rahatlıkla bir soru devşirebiliriz:



Kediye bencil etiketini yapıştıran insana ne demeli?



Kara kedinin uğradığı haksızlık da gemiye alınmadığı gibi kitaba da yazılmayan veya dedikodusu yapılıp kutsal mekânlardan kovulan kedi de bize “tarih kabızı” oluşumuzu gösterir gibi sağımızda solumuzda Vassaf’ın kedileri, uygarlığın kepazeliğini her seferinde yüzümüze vura vura anlatıyor
Herodotos’un şahitliği ve Megaralı Byzas’ın kedileri kentine yerleştirmesi, konunun diğer tarafı Yani madalyonun öbür yüzü İstanbul’a gelen ve kentin gizli simgesine dönüşen kediler, “Avrupa’da şehir yokken” bu kentin sakiniydi Hangi sokağa girsek hangi mahallede dolaşsak orayı mesken bellemiş bir kedi bizi karşılıyor İstanbul’u İstanbul yapan biraz da bu Beri yandan yıkımın ya da “büyük çılgınlıkların” da gözlemcisi
Vassaf, İstanbul kedilerini adeta şehrin dört bir yanındaki kulelere yerleştirmiş Her şeyi denetleyen, bilen ve anlatan koca bir topluluk Nöbeti arkadaşlarına devretseler de sanki ilk günden beri oralardan hiç ayrılmamışlar


“KEDİ DEDİĞİN ŞEHRİN KENDİSİDİR”


Sevenleri kadar kedi fobisi yüzünden ortalığı kasıp kavuranlar yok mu? Mesela Napoléon, Sezar, Abdülhamid, Cengiz Han, Mussolini ve Hitler Vassaf’ın metninde, yeryüzündeki bütün soydaşlarıyla beraber İstanbul kedileri onları da izliyor Öbür taraftan bilindik hikâye tekrarlanıyor: “İstanbul’da adettir, kedi dediğin şehrin kendisidir” Elbette haklı bir gururla ve bilge bir sessizlikle şehri gezerken bambaşka bir şey daha anlatmaya uğraşıyorlar: “Biz kediler sustukça, insanlar tarihlerine kanar
Aristoteles’in “şehvet düşkünü” dediği kedi, Descartes ve Aquinolu Thomas için “ruhsuz”, Augustinus içinse “acıyı duymayan” bir yaratık Oysa Vassaf’ın sıraladığı belgelerle beraber kedilerin tanıklığındaki geçmiş, kimin ruhsuz, kimin acıya duyarsız ve şehvet düşkünü olduğunu gösteriyor
Vassaf’ın metni, bir kedi yürüyüşü gibi hafif ve sağlam adımlar atıyor Soysuzların kediye sığınıp soylulaşma çabasından tutun da onları teşhir eden kedilerin bıyık altından gülüşüne varana kadar anlatımı şenlendiren birçok satır mevcut Bunlar, kedinin şiiri olduğu gibi arada onların şarkısı olarak da karşımıza çıkıyor
İnsanın kendini övüp göklere çıkarması karşısında, kedinin sessiz şiiri biraz gözümüzü açar belki, kim bilir “Dünyayı kavrayamayacak kibrimizi” yontabilir Vassaf’ın metnini bir de buradan bakarak okumak lazım
alibulunmaz@cumhuriyet<img src="imag...nlineimg" />tr
İstanbul’da Kedi/ Gündüz Vassaf/ Yapı Kredi Yayınları/ 298 s
Ali Bulunmaz / Cumhuriyet Kitap Eki

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.