Tiyatroda Yeni Bir Soluk |
03-25-2014 | #1 |
Şengül Şirin
|
Tiyatroda Yeni Bir SolukTiyatroda yeni bir soluk Can Bora için tiyatro her şeyden önce insana yapılan bir keşif Tiyatroda farklı bir anlatımın peşinde olması biraz da bundan “Görünmeyeni” göstermek için dans ve video art’ı da taşıyor oyunlarına DANTEL de bu çok disiplinli tiyatro tarzını bizimle paylaştığı ilk projesi Sevmeyi, sevilmeyi, kırgınlıkları anlatıyor Can Bora bir tiyatrocu Ancak alışılageldik oyunlardan farklı bir anlatım tarzının peşinde o Sadece rol yapmakla yetinmiyor, dans, video-art ve tiyatroyu tek bir sahnede topluyor DANTEL de bunu gerçekleştirdiği ilk projesi Bora tiyatroyu, DANTEL’i vedahasını bakın nasıl anlatıyor Önce biraz sizi tanıyarak başlayabilir miyiz, neydi size tiyatroya iten? En sade şekliyle “itki” diyebiliriz 10 yaşındaydım, annemle Ziverbey’deki Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin önünden arabayla geçerken “Ben buraya gelmek istiyorum!” demiştim Şimdi daha akademik düşündüğümde o isteğin nedenini buluyorum: tiyatroda iletişim, anlayış, büyü ve de “keşif” var İnsan, her katmanında sırların, bence en büyüklerinden Paris’te Tiyatro Bilimi eğitimi aldınız Bu eğitimin bir oyuncuya ne gibi yararı oluyor? Bölüm, oyunculuk ve performans dışında daha kuramsal öğretileri de kapsıyor; estetik, mizansen tarihi, dramaturji, ışık tasarımı, yazarlık Dolayısıyla, bir oyuncuyu entelektüel açıdan geliştirmekle kalmıyor, ona yeni bakış açıları da sunuyor Bir şeyi yaptığınızda, onu savunabilmeniz ve doğru kavrayabilmeniz için, altını doldurmalısınız “Neden, nasıl, ne için”e inandırıcı ve tatmin edici cevaplar verilebilmeli Sadece oynamakla yetinmediniz, dans eğitimi de aldınız Neden? Dansa çocukluğumdan beri ilgim vardı ama bir türlü nasip olamamıştı derinleşmek Paris’te Belediye konservatuvarındaki dans dersimiz ön ayak oldu beni uyandırmaya Zaman içinde dans da içimde evrimleşti Şu anda “hareketi” her şeyin kaynağı olarak görüyorum ve harekete kattığınız “tavrı” Oluş haline sizi yaklaştıran en kuvvetli araç bence hareket Daha soyut, daha sübtil bir çerçevede, vücut sisteminden tutun da dünyanın dönüşüne kadar her şey hareket halinde ve bizler de, insan olarak aynı şekildeyiz İçle dışın bir olduğunu ya da içteki kuralların dışarıda da hüküm sürdüğünü idrak edebilmeyi “hareket etmeye” borçluyum ya da insanın çok daha derin katmanlarını ya da başka başka potansiyellerini keşfetmeyi DANTEL, çok disiplinli bir tiyatro oyunu Dans, video art ve animasyonu içinde barındırıyor Üstelik Blue Screen tekniğini de sahneye taşımışsınız bu oyunla Nereden aklınıza geldi bu teknikleri kullanmak? Paris’te yaşadığım dönem yalnızca tiyatro için değil tüm sahne sanatları için dans, sirk, opera ve performans- ufkumun açıldığı bir kapı oldu Ulusal, uluslararası birçok isim, büyük prodüksiyonu görme şansınız oluyor ve şunun farkına varıyorsunuz; sınır yok! Özellikle de kuramsal açıdan çok büyük bir araştırma var Tiyatro nedir, neye hizmet etmelidir, neden tiyatro yapıyoruz, farklı kitlelerden insanları nasıl tiyatroya davet edebiliriz ve tiyatro da kendi sürecinde “şu an” nasıl evrimleşebilir, gibi soruları sormaya devam ediyorum sürekli Yüksek lisans tezlerimde çağdaş tiyatro ve görsel (dijital) sanatların ilişkisini inceledikten sonra, nasıl diyeyim, aradığımı ya da ihtiyacım olanı bulmuş gibi hissettim! Sinema sanatı nasıl doğuşunda tiyatrodan beslenmişse, şimdi de sıra belki de tiyatroda Medya çağında yaşıyoruz, tiyatro gibi bir sanatın da günümüz kültürünü ve araçlarını dışlaması garip kaçmaz mı? Diğer yandan, tiyatroda daha çok ilgimi çeken, hep içsel unsurlar veya durumlar Günümüzde, görsel sanatlar ya tezatlık yaratarak ya da video art’ta “zaman” nasıl manipüle edilebilir bir öge haline gelmişse, o derecede de “görünmeyeni” bize sergileyebilir, algılarımızla oynayabilir hale geldiler Gelelim konuya; hayatı, kırgınlıkları, aşkı “Dantel”le bağdaştırmak nereden aklınıza geldi? Dantelden anladığım açıkçası biraz tezat kavramlar Zaman ve emek isteyen, unutulmaya başlanan bir “el uğraşı” Kişisel, hatta belki de mahremiyeti var Ama aynı zamanda da, eski anneanneleri dantel işlerken düşündüğümde bir içe kapanıklığı ya da soyutlanmayı da beraberinde getirdiğini görüyorum Melankolik bir yanı var; evi ve içindeki eşyaları süslemek için yapılsalar da karanlık bir ağ, bir taraftan da Bu bahsettiğim zıtlıklar, hayatın merkezinde de var olan bir şey değil mi? Şekil olarak bir yandan da “mandala”ları hatırlatıyorlar: içinde her şey var İçerden ya da dışarıdan aldığınızı diğer yöne doğru aktarıyorsunuz Çok da sözcüklerle anlatılamayan ama duyumsal olarak algılanabilen bir durum var ortada Diğer bir deyişle, benlikten çıkan her şey, örülen bir dantelde vuku bulabilir Sevmek-sevilmek insanlığın hep peşinde olduğu iki ihtiyaç Hayatların kilit sorunları arasında dolayısıyla Siz bu sorunu sahneye taşıma ihtiyacını neden hissettiniz? Derdiniz neydi bu iki duyguyla? Bu duyguyla hâlâ da derdim var İnsanın kendisini keşfedebilmesi, tanıyabilmesi için çoğu zaman bir ömür bile yetersiz Hani bazen bir şeyleri içinizden bilirsiniz de kelimelere dökemezsiniz Cevaptan eminsinizdir de, şu an çıkaramazsınız Görmek ve duyumsamak için bir seri serüvenden geçmemiz gerekiyor Ya da şöyle sorayım: sevmek-sevilmek gibi bir derdimiz olmasaydı, biz ve dünya nasıl olurdu? Craft’da “sorgu” adlı bir oyununuz da olacak Orada ne bekliyor izleyiciyi? Yetiştirebilirsek, sezon kapanmadan ilk gösterimlerini yapmak istiyoruz “sorgu”nun Seyirciyi üç oyuncu ve yeniden ekranlar, performansa dayalı bir oyunculuk bekliyor “sorgu”, kendi iradeleriyle “cisimsizleşme” kararı alan üç ya da kim bilir belki de bir kişinin öyküsü Sanal benlik kavramından yola çıktık; teknoloji, modern kültür, otorite ve birbirimizle olan ilişkimize dayanıyor Esra Açıkgöz / Cumhuriyet
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|