Alerji Nedir? Alerji Hakkında |
11-29-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Alerji Nedir? Alerji HakkındaAlerji nedir? Alerji neden oluşur? Alerji çeşitleri nelerdir? Alerjjiye karşı ne yapılmalı? Alerji, vücudumuza dışarıdan giren çeşitli maddelere karşı gösterilen anormal bir tepki olarak tanımlanabilir Burada esas amaç, vücudu yabancı olduğu farkedilen bu maddeye karşı korumaktır Aslında yabancı olduğu halde, vücudumuza hiçbir zararı dokunmayacak hatta yararları olabilecek bu madde adeta bir düşman işlemi görmekte ve düşmana gösterilen bu aşırı tepki vücutta birtakım hasarlara ve zararlara yol açmakta ve alerjik bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır Resmi gerçek boyutunda görmek için tıklayın(Resmi göremiyorsanız üye olunuz) Resmin ismi: alerjijpg Görüntüleme: 8967 Büyüklüğü: 18,6 KB (Kilobyte)Örneğin, yumurtaya alerjisi olan bir kişiyi ele alalım Yumurta, normal insanlar için, içerdiği protein, vitamin gibi yapı taşları ile çok yararlı bir besin maddesidir Yumurtaya alerjisi olan kişi, yumurtayı kendine yabancı, hatta düşman gibi görür Bu kişi yumurta yediğinde bağışıklık sisteminin alarm zilleri çalmaya başlar: Dikkat, vücuduna bir yabancı girdi O senin düşmanın, onu yok et Bağışıklık sistemi de tüm kuvvetleriyle yumurtayla savaşa başlar ve sonuçta hafif kaşıntılardan astıma, saman nezlesinden anafilaksiye kadar çeşitli alerjik tablolar ortaya çıkar Çok değerli bir besin maddesine gösterilen bu tepki ne kadar haksız değil mi? Diğer taraftan, arı zehirine alerjik olan bir kişideki aşırı tepkinin ise son derece geçerli bir mantığı vardır Bu, adı üstünde arı zehiri Bu zehirden vücudun haberdar olması, ona karşı birtakım tepkiler göstermesi, onu yok etmeye çalışması hep vücudun yararı içindir Ama, bu tepkilerden vücut da bu arada zarar görürmüş, o başka mesele Alerjen nedir? Alerjiye neden olan maddelere alerjen denir İnsanlar her maddeye karşı alerjik olabilirlerse de, alerjenlerin çoğu organik kökenli maddelerdir ve normalde zararsız olan, her gün karşılaştığımız, temas ettiğimiz, yediğimiz, içtiğimiz şeylerdir Yumurta, süt, fındık, fıstık, balık, midye gibi besinler İçecekler Çocukların balonu, emzikleri, bulaşık eldivenleri Kedi, köpek, tavşan Bilezikler, küpeler, takılar Tozlar, küfler, polenler Böyle daha binlerce, milyonlarca madde Aspirin, penisilin gibi can kurtaran ilaçlar Hatta, kortizon Evet, bazı insanlar alerji tedavisinin bir numaralı ilacı olan kortizona karşı bile alerjik olabilirler Ne büyük şanssızlık değil mi? Solunum yolları alerjilerinin sebepleri nelerdir? Alerjenler, vücudumuza çeşitli yollarla girebilirler: Deriden, Solunum yoluyla, Sindirim sistemi yoluyla Astıma ve alerjik nezleye yol açan alerjenlerin büyük çoğunluğu solunum yoluyla vücuda giren alerjenlerdir; bunlara havada bulunan alerjenler anlamına gelen aeroalerjen ismi verilir Aeroalerjenlerin en önemlileri şunlardır: Ev akarları, Polenler, Bazı evcil hayvanlar (kedi, köpek) Küf mantarları Bu alerjenlerin, akciğerlerdeki küçük bronşiollere ve hava keseciklerine kadar gelebilmeleri için çaplarının 5 mikrondan daha küçük olması gerekir 5 mikrondan daha büyük çaplı alerjenler, boyutlarına göre, burunda veya üst solunum yollarında tutunurlar Çapları 20-60 mikron olan polenlerin, astımdan çok alerjik nezleye yol açmalarının nedenlerinden biri de bunların büyüklükleri nedeniyle küçük bronşlara kadar gelememeleri olabilir Kimler alerjiye daha yakındır? Bazı kişiler doğuştan alerjiye daha yatkındırlar İşte, doğuştan genetik (kalıtsal) olarak alerjiye yatkın olmaya atopi, böyle kişilere de atopik kişi denir Atopik kişi sahip olduğu kalıtsal özellikler nedeniyle, karşılaştığı bazı maddelere karşı immunglobulin E sınıfından antikorlar üretir ve dolayısıyla da o madde, o kişi için artık herhangi bir madde değil, bir alerjendir Atopik kişilerin kanında alerjik oldukları maddelere karşı yüksek miktarda immunglobulin E antikorları vardır ve bunlarda günün birinde bir alerjik hastalık ortaya çıkma riski yüksektir Atopik kişilerde alerjik hastalığın ortaya çıkmasında, örneğin astım belirtileri göstermeye başlamasında çevresel faktörlerin çok önemli etkisi vardır Nitekim, genetik yapıları aynı olan tek yumurta ikizlerinin sadece %'inde aynı alerjik hastalık bulunur Alerji yalnız kalıtsal faktörlerin etkisiyle ortaya çıkıyor olsaydı, her iki çocuğun da aynı alerjik hastalığa sahip olması gerekirdi Alerjik hastalıklar nelerdir? Alerjik hastalıkların başlıcaları şunlardır: SAMAN NEZLESİ (Alerjik Nezle) GÖZ NEZLESİ (Alerjik Konjunktivit) ASTIM (Alerjik Bronşit) ÜRTİKER ve EGZEMA (Alerjik Deri Hastalıkları) Alerjik hastalıklar nasıl ortaya çıkıyor? Alerjik hastalıkların ortaya çıkması için atopik özelliğe sahip kişinin belirli bir süre allerjenlerle temas etmesi gerekir Buna duyarlılık kazanma süresi denir ve birkaç haftadan birkaç yıla kadar değişebilir Bu dönemde, allerjene karşı immunglobulin E (IgE) adı verilen özel antikorlar üretilir ve bunlar da mast hücrelerinin yüzeylerine yapışırlar Bu kişi tekrar allerjenle karşılaştığında, allerjen ile IgE'nin hücre yüzeyindeki birleşmeleri, mediatör ismi verilen çeşitli maddelerin salınmasına neden olur Allerjik hastalıkların belirtilerinden bu mediatörler sorumludur Allerjik hastalıklar, allerjenle mast hücresi yüzeyindeki antikorların buluşma yerlerine göre farklı hastalıklar olarak karşımıza çıkar Meselâ, bu buluşma burun zarında oluyorsa saman nezlesi, bronşlarda ise astım ve derimizde ise egzema görülür Vücudun tümünü ilgilendiren yaygın allerjik reaksiyonlara ise anafilaksi veya allerjik şok ismi verilir Alerjik hastalıklar neden artıyor? Alerjik hastalıkların her geçen yıl hızla artışının nedenlerini araştıran uzmanlar, bu artışın yaygın antibiyotik kullanımı ve çocukluk çağı infeksiyonlarının azalmasından kaynaklanabileceğine dair bulgular elde etmişlerdir Bağışıklık sisteminin tam olarak gelişebilmesi için 1 yaşından önce geçirilen infeksiyonların büyük önemi vardır Dünyaya allerjiye yatkın olarak gelen çocuklar, geçirdikleri infeksiyonlar sayesinde mikrop ve virüslerle mücadele etmeyi öğrenirler Bağışıklık sistemi bu infeksiyonlar sayesinde güçlenir Buna karşılık, çok temiz ortamlarda büyüyen, çok az infeksiyon geçiren ve çok sık antibiyotik verilen çocukların bağışıklık sistemleri yeteri kadar mikropla karşılaşamadığından, allerjiye daha yatkın olurlar Gerçektende, çok çocuklu ailelerde ve erken yaşta yuvaya gönderilen çocuklarda astım ve allerjik hastalıkların daha az görülmesi, bu çocukların daha çok infeksiyon geçirmeleriyle açıklanmaktadır Buna karşılık az çocuklu ailelerde ve topluma fazla girmeyen ve daha az mikropla karşılaşan çocuklarda astım riski de yüksektir Araştırmacılar, çocukluk çağında geçirilen ve astıma karşı koruyuculuk sağlayan infeksiyonları şöyle sıralıyorlar: Kızamık Kızamıkcık Suçiçeği Kabakulak A tipi hepatit Nezle Astım Allerjiler köy, çiftlik gibi ortamlarda büyüyen çocuklarda ve hatta gebeliklerini bu tür yerlerde geçiren kadınların bebeklerinde de daha az görülmektedir Bu gibi yerlerde kedi, köpek ve diğer çiftlik hayvanları ile iç içe büyüyen çocuklar daha fazla mikropla karşılaştıkları için, bağışıklık sistemleri daha güçlü olmakta ve allerjiye yatkınlık azalmaktadır Çocukluk çağında çok sık antibiyotik kullanılması da astım riskini artıran bir faktördür Çocuklara boğazı ağrıyor, ateşi var, burnu akıyor diye hemen antibiyotik verilmesi gereksiz olduğu gibi zararlıdır da ALERJİK REAKSİYONLAR Besinlere, ilaçlara, böcek zehirlerine karşı gelişen tabloları allerjik hastalık değil, allerjik reaksiyon olarak değerlendirmek daha doğrudur, çünkü allerjenle karşılaşılmadığı sürece bu kişilerde her hangi bir hastalık belirtisi görülmez Oysa, ev tozu akarlarına karşı allerjik olan bir astımlı sadece bu allerjenlerle karşılaştığında değil, başka bir çok nedenle de (soğuk hava, egzersiz, nezle, grip gibi viral infeksiyonlar) astım krizlerine girerler SİGARA Anne ve babaları sigara içen çocuklarda hırıltılı solunum, alt solunum yolları enfeksiyonları ve astım, evlerinde sigara içilmeyen çocuklara göre, özellikle de hayatın ilk yılında çok daha fazla görülür Annenin sigara içmesi, yaşamın ilk yılında ortaya çıkan astım için bir risk faktörüdür Bu risk, annenin alerjik bir hastalığı olması durumunda 4 kere daha fazla olmaktadır Gebelikleri süresince sigara içen annelerin bebeklerinin doğumdaki solunum fonksiyonlarının daha kötü olduğu saptanmıştır Annesi sigara içen bebeklerin kordon kanında IgE düzeyleri yüksektir ve alerjik hastalık riski artmıştır İki ayrı çalışmada da, günde 10 veya daha fazla sigara içilmesinin 12 yaşından önceki astım riskini 2,5 kat artırdığı ve egzamalı çocukların sigara dumanına maruz kalmalarının astım riskini yükselttiği belirlenmiştir YAZ TİPİ HAVA KİRLİLİĞİ Astım ve alerjik hastalıkların oluşumunda yaz tipi hava kirliliği daha önemlidir Yaz tipi hava kirliliğinin esas kaynağı yoğun trafiktir Motorlu araçların egzoz gazlarından çıkan petrol yanma ürünlerine güneş ışınlarının etkisiyle başta ozon olmak üzere çeşitli azot oksitleri meydana gelir Oksidanlar, yani ozon ve azot oksitleri, solunum yolları için adeta zehir etkisi yaratır Bunların, baş ağrısı, gözlerde sulanma, kızarma, burun akıntısı ve hapşırma gibi tahriş edici etkileri hemen herkeste görülür Oksidanlar, solunum yollarını döşeyen hücreler üzerine de çok zararlı ve hasar oluşturucu etkiler yaparlar Araştırmalar, oksidan ismi verilen maddelerin başta astım ve saman nezlesi olmak üzere alerjik hastalıkların ortaya çıkmasında çok önemli etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır Oksidanlar, ayrıca astımı ve bronşiti olanlarda öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığına da yol açarlar BESLENME VE ALERJİ Diyet ile alerjiler arasında çok yakın bir ilişki vardır Son yıllarda, bazı yağ asitlerinin fazla tüketilmesinin, astım ve alerjilerin gelişiminde bir risk faktörü olabileceği ileri sürülmektedir Buna karşılık omega-3 yağ asitlerinin allerjik hastalıkların gelişimini engelleyebileceği düşünülmektedir İçinde balık yağı bulunan diyetlerin astıma karşı koruyucu etkisi olabileceğine dair iddialar vardır Margarinde bulunan trans yağ asitleri tüketimi ile alerji belirtilerinin sıklığı da ilişkili bulunmuştur Birçok araştırmada, az miktarda C vitamini alanlarda akciğer fonksiyonlarında azalma olduğu, ayrıca kış boyunca taze meyve tüketimi ile astım semptomları arasında ters bir ilişki bulunduğu saptanmıştır Aşırı tuz tüketiminin, özellikle erkeklerde astımdan ölüm oranlarını artıran bir faktör olabileceği ileri sürülmüştür Alkolün alerji ve astım belirtilerini tetikleyen bir faktör olduğu eskiden beri bilinir Egzersiz alerjisi nedir? Son yıllarda giderek yaygınlaşan alerjik hastalıkların yeni yeni tanınan türlerinden biri de egzersiz alerjisidir Egzersiz alerjisi, ciltteki hafif kızarma ve kabartılardan karın ağrısı, bulantı ve kusmaya, astım krizinden anaflaksiye kadar çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir Jogging (yavaş koşu), tenis, futbol, bisiklet, kayak ve hatta aerobik gibi birçok spor egzersiz türü alerjiye neden olabilmektedir RİSK FAKTÖRLERİ Yemek yedikten veya bir ilaç alındıktan sonra yapılan egzersizlerde alerji ihtimali daha fazladır Bu yiyecek, kişinin evvelden beri alerjik olduğu bilinen bir madde olabileceği gibi, herhangi bir besin maddesi de olabilir Egzersiz alerjisine neden olabilen yiyeceklerin başlıcaları, karides, istiridye gibi deniz hayvanları, şeftali, üzüm, kereviz, elmadır İlaçlar içinde aspirin, ağrı kesiciler, romatizma ilaçları ile bazı antibiyotiklerin riski daha fazladır Yine egzersizden önce alkol veya kafein (kola, kahve, çikolata) alınmış olması ve egzersizin fazla sıcak ve nemli ya da çok soğuk ve kirli havada yapılmış olması da riskli bulunmuştur Bazı kişilerde yağmur altında yapılan egzersizler suçlanmıştır Adet dönemindeki hanımlarda da egzersiz alerjisi ihtimali daha fazladır Egzersiz alerjisi riskinin en düşük olduğu spor yüzmedir BELİRTİLERİ Egzersiz alerjisi tipik olarak bazı öncü belirtilerle başlar Bunlar, yaygın sıcaklık ve kaşıntı hissi, yorgunluk ve ciddin kızarmasıdır Daha sonra ürtiker (kurdeşen) diye isimlendirilen, 1-2 cm boyutlarında kaşıntılı kabarıklar ortaya çıkar Cilt altı dokusunun şişmesi özellikle yüzde, avuç içi ve ayak tabanında belirgindir Birçok hastada tansiyon düşüklüğü ile beraber şuur ile ilgili bozukluklar da görülür Karında kramp şeklinde ağrılar ile bulantı ve kusma da meydana gelir Baş ağrısı hem çok sık rastlanan ve hem de üç gün kadar devam eden en inatçı belirtilerdendir Egzersiz alerjisinin belirtileri genellikle 2 saat içinde azalmaya başlar, fakat bazen 12 saat sürdüğü de olur EGZERSİZ ALERJİSİNİN ÖNLENMESİ Egzersizle ilgili olarak sadece deri belirtileri gösteren hastaların, efordan önce antihistaminik ilaç almalarının yararı olabilir, ancak bunların her zaman tam etkili olması beklenmemelidir Egzersizden 4 saat öncesine kadar yemek yenilmemeli ve hiçbir ilaç da alınmamalıdır Ağır egzersizden önce, ısınma hareketleri yapılmalıdır Çok sıcak ve nemli ya da soğuk ve kirli havada egzersizden kaçınılmalıdır Soğuk havada yapılacak egzersizlerde ağız ve burnun bir maske ile kapatılması işe yarayabilir Ağır egzersizler birden kesilmemeli, vücudun soğuması için egzersiz 10-15 dakika içinde yavaş yavaş bitirilmelidir Egzersiz alerjisi olan kişiler yalnız başlarına egzersiz yapmamalıdır Egzersiz alerjisi olanlar, egzersizden 10-15 dakika önce nefes açıcı spreylerinden kullanmalıdır Egzersiz sırasında öncü belirtiler ortaya çıkar çıkmaz egzersize son verilmeli ve derhal nefes açıcı spreyler alınmalıdır Alerjinin en korkulanı: Anaflaksi Alerjinin en korkulan, en ağır ve tehlikeli şekli olan anaflaksi, vücudun tümünü ilgilendiren yaygın alerjik reaksiyonlara bağlı olarak gelişir Anaflaksi, alerjik şok ismiyle de bilinir; erken tanınıp acil olarak tedavi edilmediğinde kişiyi şok ya da ölüme kadar götürebilir Gazetelerde okuduğumuz "Penisilin iğnesi yapıldı, yaşamını yitirdi" veya "Arı sokmasından öldü "gibi olayların nedeni hep anaflaksidir Ülkemizde her yıl ortalama olarak 100 kişinin anaflaksiden dolayı yaşamlarını yitirdikleri söylenebilir Anaflaksinin sebepleri Anaflaksiye sebep olabilen pek çok madde vardır: İlaçlar (penisilin, sefalosporin ve diğer antibiyotikler; aspirin, ağrı kesici ve romatizma ilaçları, lokal anestezikler, röntgen çekilirken kullanılan kontrast maddeler) Serumlar ve aşılar Kan ve kan ürünleri Yiyecekler (Yumurta, süt, domates, fıstık, deniz ürünleri) Yiyeceklere konan katkı maddeleri Bozulmayı önleyici maddeler (Sülfitler) Renklendiriciler (Tartrazin) Tat vericiler (Glutamat) Fiziksel etkenler: Egzersiz, soğuk Çeşitli maddeler: Lateks, sperm Anaflaksinin belirtileri Anaflaksi, kişinin duyarlılığına ve alınan alerjenin miktarına göre değişik tablolara neden olur Başta deri, alt ve üst solunum yolları, dolaşım ve sindirim sistemi olmak üzere pek çok organ sistemine ait belirtiler ortaya çıkar Anaflaksi, çok ani olarak ortaya çıkan bir durum olduğu için sadece doktorlar tarafından değil, herkesçe bilinmesi, tanınması ve ilk acil müdahalenin hemen yapılması, hastanın yaşamının kurtarılması bakımından çok önemlidir Alerjenin alım yolu ve vücuda giriş hızı da anaflaksinin ağırlığını belirleyen önemli faktörlerdir Mesela, penisilin iğnesi penisilin hapına göre çok daha ağır bir anaflaksiye yol açar! Anaflaksi belirtileri, alerjenle karşılaşıldıktan hemen birkaç dakika sonra başlar, 15-20 dakikada zirveye çıkar ve 1 saat içinde de azalmaya yüz tutar Anaflaksi, bazı kişilerde belirtiler tamamen kaybolduktan 8-24 saat sonra tekrarlayabilir Bu nedenle, anaflaksi saptanan bir kişinin en azından 24 saat süreyle doktor gözetimi altında kalması gerekir TEHLİKE SİNYALLERİ Anaflakside, solunum ve dolaşım sistemini ilgilendiren belirtiler ciddi bir krizin işaretleridir Solunum sistemi belirtileri: Burunla ilgili olarak kaşıntı, su gibi akıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı gibi belirtiler vardır Ses tellerinin şişmesi (gırtlak ödemi), ses kısıklığı ve konuşma güçlüğü yaratabileceği gibi, bu darlığın çok fazla olması nefes alıp vermeyi güçleştirir, hatta tamamen imkansız kılar ve ölüme neden olur Bazı hastalarda ise astımlılarda olduğu gibi inatçı öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığı gelişir Dolaşım sistemi belirtileri: Çarpıntı, düzensiz ve hızlı kalp atışları, göğüs ağrısı, baş dönmesi vardır Kan basıncının düşmeye başlaması ciddi bir anaflaksinin habercisidir Yaşlı hastalar kalp krizi de geçirebilirler Sindirim sistemi belirtileri: Karında kramp tarzında ağrılar, bulantı, kusma, karında şişkinlik ve gerginlik, ishal ortaya çıkar Diğer belirtiler: Bu sistemlere ait belirtilerden başka birçok hastada, terleme, idrar kaçırma, baş ağrısı, şuur bozukluğu, halüsinasyon görülür Anaflakside ölüm: Anaflakside ölüm nedeni gırtlak ödemi veya inatçı tansiyon düşüklüğü veya kalp krizidir ANAFLAKSİ TEDAVİSİ Anaflaksi çok acil bir durumdur Kişiye hemen girişimde bulunulmadığı zaman kısa zamanda ölüme sebep olabilir Bu sebeple, anaflaksi belirtileri saptanır saptanmaz bir taraftan en yakın doktor veya hastaneye ulaşılmaya çalışılırken, diğer taraftan yapılması gereken bazı işlemler vardır Alerjenin vücuda girdiği yer belli ise (Arı sokmasında olduğu gibi!), o bölgeye hemen turnike yapılarak zehirin kana karışması engellenir Varsa, arının iğnesi çıkartılır Kişi sırtüstü yatırılır ve bacakları yukarı kaldırılır Bu sayede beyin ve kalp gibi önemli organlara daha fazla kan gitmesi sağlanır Hasta sıcak tutulur Mümkünse oksijen verilir Anaflakside yaşam kurtarıcı ilaç ADRENALİN'dir 1:1000'lik adrenalin, 0,3-0,5 ml dozunda 20 dakika arayla cilt altına zerk edilir Anaflaksi tedavisinde yararlanılan diğer ilaçlar kortizon ve antihistaminikler'dir Astım krizi belirtileri olan hastalara bronş spazmını azaltan nefes açıcı ilaçlar da verilmelidir Kan basıncı düşük olan hastalara hem kan basıncını yükselten ilaçlar (vazopressörler) hem de damar yoluyla sıvı uygulanır Gırtlak ödemi nedeniyle asfiksi (boğulma) belirtileri gösteren hastalara nefes alabilmeleri için acil trakeostomi (ana nefes borusuna dışarıdan delik açılması) gerekir ANAFLAKSİDEN KORUNMA Daha önce anaflaksi geçirmiş olanlar, durumlarını bildiren bir kart veya künye taşımalıdırlar Anaflaksi nedeniyle ölüm tehlikesi atlatanların yanlarında sürekli olarak adrenalin bulundurmaları gerekir Bu kişilere adrenalini hangi durumda, nasıl uygulayacakları da öğretilmelidir Anaflaksiye neden olan etkenlerden (ilaç, yiyecek) uzak kalınmalıdır Anaflaksi tanımlayan hastalara iğne şeklindeki ilaçlardan çok hap veya şurup verilmelidir Anaflaksi tanımlayan hastalara ß-bloker sınıfı ilaçlar verilmemelidir En azından 24 saat süreyle doktor gözetimi altında kalması gerekir |
|