Türk Halk Müziğinin Tarihi Gelişimi |
11-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Halk Müziğinin Tarihi Gelişimi1 - Türk Müziği Türk müzik tarihi kendi bünyesinde kendine has ve kendi ürettiği biçimi ile genel müzik tarihi içinde yerini aldı Türk müzik tarihi “hem Türklerin tarih boyunca müzik ile olan her türlü ilgisinin hem de Türk müzik sistemi ile bu sisteme karışan her türlü müziğin teknik gelişmelerinin incelenmesi” biçiminde tanımlanabilir İlk çağlardan itibaren Dünya’da gelişen ve yayılan Türkler müzikteki ilerlemelerini gittikleri yerlere taşımışlar ve geliştirmişlerdir Bugün Türklerle ilgisi olan tüm ulusların müziklerinde Türk Müziği'nin etkisi görülmektedir Bir çok batılı besteci eserlerinde Türk motiflerini işlemiştir Kısaca Türk Müziği etkisine Asya Avrupa Orta Doğu ve Afrika’nın bir bölümünde rastlamak mümkündür Ayrıca Türkler nota ve müzik aletlerinin gelişmesine de öncülük etmişlerdir Kemençe (ıklığ) tar kopuz saz vurmalı çalgılardan davul tef kudüm kös vb bunlara en iyi örneklerdir Türk Müziği'nin tarihsel gelişimi ve dönemleri ise 2 ana başlık altında toplanır 1) Türk Halk Müziği’nin tarihsel gelişimi 2) Klasik Türk Müziği'nin tarihsel gelişimi 2 - Türk Halk Müziğinin Tarihi Gelişimi Halk müziği dünyanın her tarafında o ülkenin aydınları tarafından yaratılan müzik türlerinden farklı olmuştur Halk müziği ile aydınlar tarafından yaratılan müzik türleri arasında en önemli fark halk müziğinin anonim olmasıdır Halk müziği ülkenin bir ürünüdür Milletlerin öz varlığının yüzyıllar boyunca dile gelmesinden doğmuştur Günlük hayatı yansıtan ezgi ritm ve tonalite bakımından değişik bölgelerde farklılıklar gösteren bu müzik kolu doğal ve sosyal konuları dile getirir Bu müzik türü ritm ezgi ve tonalite bakımından renkli ve zengindir Alman müzikoloğu Hugo Riemann’a göre halk müziği ”ezgi ve sözleri kimin tarafından yapıldığı belli olmayan bir çok sebeple halk tarafından kabul edilmiş ve halk ezgisi ifadesine bürünmüş melodik ve armonik bünyesi kolayca anlaşılan ve popüler bir eda taşıyan müzik türü”dür Türk Halk Müziği ise “Türk milletinin esasını oluşturan büyük halk kitlesinin tarih boyunca ve her medeniyet dairesinde kendi kendine yarattığı içinde eski müzik geleneklerini devam ettirdiği anonim bir karakter taşıyan halk sanat türü”dür Halil Beddi Yönetken’e göre “folklorik anonim bir değer taşıyan vücuda getiricisi belli olmayan Türk köylüsünün Türk aşiretinin Türk aşıklarının müziği”dir Bu sanat; köy küçük kasaba halkının öz müzik kültürünü teşkil eder Türk Halk Müziği kendi özel metrik ve model bünyesi içinde kendine has müzik aletleri vokal ve enstrümantal müzik türleri ile orijinal bir içerik taşır Dönemleri 3’e ayrılır 1) İlk Dönem (İslamiyet’ten Önceki Dönem) 2) İslamiyet Etkisi Altındaki Dönem 3) Bugünkü Dönem 1) İlk Dönem (İslamiyet’ten Önceki Dönem) Türk boylarının tarih sahnesinde göründüğü Orta Asya’da ilk medeniyet izleri arasında kopuz ve onun kullanılması ile halkın yaşayışının ifade edildiği ezgilerin varlığı bilinmektedir Türkler İslamiyet’i kabul etmeden önce Şamanizm’in etkisinde kalarak (bazı Türk boylarında Gök Tanrı inancı Maniheizm ve Budizm inancıda vardır) dini görüşlerini yönlendirmişler dini ayinlerinde müziği kullanmışlardır Yuğ törenlerinde (yas günleri ölülerinin arkasından yaptıkları törenler) toy ve şölenlerinde (yılın belli dönemlerinde hayvanları yedikleri törenler) müziği bir etkileme gücü ruhsal boşalımın bir aracı eğlencelerinin bir parçası olarak kabul etmişlerdir Ayrıca devlet millet birliğini oluşturan; savaşta orduya duygu veren yürüyüş ve hareketini düzenleyen de ses ve ritm dir Elimizde pek fazla kaynak bulunmamasına rağmen Dede Korkut hikayelerinden Orhun Anıtlarından Türklerin halk müziğinin günlük yaşamın içersine girdiğini bilmekteyiz Özellikle Dede Korkut’un günümüze kadar ulaşan hikayeleri bu konudaki en değerli hazine gibidir Dede Korkut’un kitabında tasavvuf ve mistiklik aramak hem güç ve hem de doğru değildir Bununla beraber İslamiyet’ten ve her türlü yabancı dinden arınmış en eski Türk mitolojisinin bir çok mith ve mythos’larını görmek ve duymak da mümkündür Dede Korkut’a Türkmenler ve Orta Asya Türkleri tarafından Korkut- Ata denmektedir Kazakların kopuz ve tanbure dombra gibi sazlarını bulan da Korkut Ata’dır Türklerin karşılıklı konuşmalarını bile kopuz yardımıyla yaptıklarına en güzel örnek Dede Korkut’un “Salur Kazan Esir Olup Oğlu Uruz'un Çıkardığı Destan” da geçen şu söyleme olacaktır Ökçesin ökçesine kakdı Kaburgasın karnına kavşurdı Uyanın çekdi ağzın ayırdı Kafiri öldürdi çökdi üzerine oturdı Aydur: Mere kafirler kopuzum getürün sizi ögeyin didi Vardılar kopuzı getürdiler Eline alup burada soylamış görelüm hanum ne şoylamış; Aydur: Bin bin erdenerden yağı gördüm-ise öyünüm didüm Yigirmi bin er yağı gördüm-ise yıylamadum (Diye bu şoylama devam ediyor) Bu döneme ait en eski Türk karekteri taşıyan eser Ural dağlarının doğusunda aranmış ve Cengiz Han’ın oğlu Cöçi’nin ölümüne neden olan “aksak kulan” veya “aksak yaban eşeği” adlı eser en eski kög (yırlamak Brockelmann’a göre melodi “er kögledi”: adam kendi kendine yırladı) kabul edilmiştir Kazak Türklerinin ağıtlarından “kör kızın şarkısı” yani “sokır kız eni” adlı bir yarı ağıt da çok eski karakterde bulunmuştur Bu ağıtlar her yeni ölen kişi için sözleri biraz değiştirilerek söylenirse de müzik sistemi ve melodileri çok eskilere dayanmaktadır Eski Türk hakanlarının otağlarında ve ordugahlarında “9 kök” denilen bir müziğin müzik takımlarınca her gün çalındığı ortaya çıkartılmıştır |
|