Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüÂbâdî: Eskiden kullanılan kâğıtlardan birinin adıdır Hint âbâdîsi de denilirdi Hindistan'da Devletâbâd şehrinde yapıldığı için bu adı almıştır Sarımtırak renkli, güzel ve parlak bir kâğıttır Kur'an ve murakkalarda kullanılırdı Dut ağacı elyafından yapılan bu kâğıtların bir zamanlar Avrupa taklitleri görülmüştür; (Frenk âbâdîsi) Acem kösteği: Eski yazmalarda kitap dikildikten sonra, dibinde ve iç tarafından, bir kısmı kitaba, bir kısmı da cilde gelmek üzere yapıştırılan, ince tıraş edilmiş deri parçası Bu şekilde yapılan ciltler çok sağlam olurdu Acem sanatkâr: Türkiye'ye dışardan gelen sanatkârlara denirdi «Arap olmayan» anlamına gelirse de bizde doğuda bulunan milletlere Acem denmiştir Bunlara Asya Türkleri de dahildir Bu deyiş bugün yalnız İranlılar için kullanılır Adem Sakal:Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Âdilşâhî: Eskiden kullanılan kâğıtlardan birinin adı H XI (M XVII) yüzyıl başlarında kullanılmıştır Ağaç: Tezhipte kullanılan süsleme motiflerindendir Servi, hurma, hayat ağacı, meyveli, ya da çiçekli ağaçlar tezhip unsuru olarak kullanılmıştır Ahar: Nişasta, yumurta akı, nişadır, kitre, zamk-ı Arabi, üstübeç, beyaz şap, balık tutkalı, un, hatmi çiçeği, taze gül yaprağı, pirinç gibi maddelerden, yapılan ve ham kâğıtların terbiyesinde kullanılan sıvı Bu maddeler tek tek veya karışık olarak kullanılır Kâğıt iki şekilde aharlanır : 1- Ahar yapılacak madde sıcak suda eritilir, kıvamınca karıştırılıp kâğıt buna daldırılır 2- Sünger veya pamukla ahar kâğıdın üstüne sürülüp kurutulur Bir kat ahar sürülmüşse tek aharlı; iki veya daha fazla sürülmüşse çift aharlı denir, buna kısaltılarak çiftâli de denilmiştir Ahar kâğıda iki üç defadan fazla sürülmemelidir, aksi hâlde zamanla çatlar Ayrıca kâğıda ahar sürüldükten sonra, bir hafta geçmeden kâğıtları mührelemek lâzımdır Yazıların çeşitlerine göre aharın cinsi değişir Yalnız bir tarafına yazı yazılacak kâğıtlara (levha) kalın ahar; kitap yapraklarının iki tarafına ince ahar yapılırdı Kâğıdın cinsine göre birkaç kat sürüldüğü de olurdu Meşk kâğıtlarına kolaylık olsun diye kalın ahar sürülmüştür Âhar ve mührelenmiş kâğıtlar, zamana, rutubet, küf ve kitap kurtlarına karşı daha dayanıklıdır Eskiden en güzel aharlar İstanbul'da yapılmıştır Beyazıt semtinde, eski Askerî Tıbbiye karşısında aharlanmış, mührelenmiş kâğıtların satıldığı eski kitaplarda kayıtlıdır Ayrıca hattatların kendi kâğıtlarını aharladıkları da bilinmektedir Aharlanmış kâğıt mürekkebi emmediği için, yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür Hattatlar ellerini tükürükleyerek veya yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden «mürekkep yalamak» deyimi ortaya çıkmıştır Ahenin kalem: Demir kalem Bk Kalem Ahmet Çoktan: Ebru sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/ebru/sanatçılar Ahmet Zeki Yavaş: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Ak deri: Eskiden kâğıt yerine kullanılan ve üzerine yazı yazılan derilere verilen ad Koyun ve keçi derileri kuruduktan sonra kazınır Üzerine sert taş ile sürtülmek suretiyle, pürüzleri giderilerek, yazı yazmaya hazır hâle getirilirdi Papirüs denilen yapraklardan daha dayanıklı idi Uzun müddet kalması istenilen kitaplar bu deri üzerine yazılmıştır Tirşe adı da verilir Avrupalılar, daha çok Bergama'da yapıldığı için, Pergament (Parşömen) derler Akkâse: Yazma eserlerde, vassale gibi ekleme biçiminde olmayıp, bir kâğıdın kenar ve orta kısımlarının ayrı renklerde boyanmasına ve bu şekildeki kenarı başka, ortası başka renkli kitaplara verilen ad Âklâm: Kalemler: Bk Kalem Eskiler, altı daha sonra yedi ve en sonunda on iki türlü yazı olduğunu kabul ediyorlardı Bunların hepsine birden aklâm deniyordu Aklâm-ı Sitte: Türkçesi «altı kalem» Farsçası «şeş kalem» Rika, muhakkak, sülüs, reyhanı, nesih, tevkî yazılarına toplu olarak verilen ad Alikurna: Eskiden ve özellikle sülüs yazı için kullanılan kâğıtlardan birinin adı İtalya'da Livorno'da yapılan bu kâğıtta (A Ligorna) kelimesi, soğuk damga ile vurulduğunda «Alikurna» şeklinde yazılmıştır Battal ve evsat olarak iki boyu vardır Battal büyük, evsat ise eser-i cedid, kadardı Katlı olanlarına Çifte ali, renkli olanlarına ise Alikurna boyalısı denirdi Ahar, bu kâğıtlara da uygulanırdı Alikurna boyalısı: Bk Alikurna Aliye Tirkeş Göze: Tezhip sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Alparslan Babaoğlu: Ebru sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/ebru/sanatçılar Alt bölüm: Fasıl Yazmalarda bölüm içinde yer alan küçük ayırımlardan her biri Altı kalem: Bk Aklâm-ı sitte Altın cetvel: Yazma sayfalarında metin çevresine çizilen altına cetveldir Bunlara siyah tahrir çekilir Altın tabağı: Altın ezmeğe mahsus tabaklara denir Büyük ölçüdedirler Mertebanî tabaklar bu işe uygundur Ayrıca, bunlardan ufak ve ateşe dayanıklı kapların içine konan küçük tabaklara da altın tabağı denir Altın tozu: Çoğunlukla fermanlarda kullanılan, altın tozundan yapılmış rıha verilen ad Ayrıca bk Rıh Altın varak: İnce tirşeler arasında çekiçle do ve döve inceltilen altın levhaÂlara verilen ad iyi bir altın varak elde etmek için yaklaşık on bin çekiç darbesi gereklidir Yapıştırma levha hâlinde tezhip de kullanılırdı; Ciltlerde ise, meşinin üstüne yumurta akı sürüldükten sonra altın varak yapıştırılır, bunun üzerine istenilen yazı ile hazırlanan ısıtılmış kalıp basılmak suretiyle şekil verilirdi Altın yaldız: Türk kitap kaplarında genellikle bütün yüzeyi kaplamaz Ya tezyin edilen kısımlar üzerindeki kabartma süslere, sarı ve yeşil olmak üzere iki renk yaldız sürülür; veya kabartmalar deri renginde bırakılıp zemin yaldızlanır Yaldız suyu yapmak için parmak ucu ile bir varak alınarak çukurca bir tabakta zamk-ı Arabî ve mumsuz balla birlikte ezilir, önce donuk çamur rengi olan altın mahlûlü, ezme sonucunda açılır ve altın rengini alır Bundan sonra tabağa yarıya kadar filtre olmuş su doldurulur, altının zamkı erir ve toz hâlinde altın tabağın dibine çöker Su boşaltılır Müzehhip, dipteki altın tozlarını jelatinli su ile ezerek fırça ile alıp işler Süzülen suda kalan yaldızdan zerefşan kâğıt yapmakta yararlanılır Altlık: Hattatların, yazı yazarken kâğıtlarını üzerine koydukları destek Birçok kâğıt üst üste konur, alt ve üstüne tıraş edilmiş meşin, renkli kâğıt veya ebru yapıştırılarak altlık elde edilirdi Yumuşak ve sünger kâğıdına benzeyen ara kâğıtlar yapıştırılmaz, dört ucundan tıraş edilerek hepsi birden meşinle tutturulurdu Ara kâğıtlar 4-5 mm kalınlıkta olana kadar üst üste konmalıdır Üst ortası çiçekli veya manzaralı olan altlıklar da vardır Bunlar zamanın meşhur mücellit, müzehhip ve ressamlarına yaptırılırdı Meşhur mücellitler altlıklarına imza da koyarlardı Edirne işi bir altlıkta 1138 H/1769 M tarihiyle «Mehmed Vehbi” imzası görülmüştür Ayrıca, Ord Prof Dr A Süheyl Ünver'in notlarında, yazarken kâğıt kaymasın ve el kâğıdı kirletmesin diye üste katlanan bir kısmı da bulunan aldıklar olduğu belirtilmiştir Alttan ayırma şemse: Klâsik ciltlerdeki, şemse türlerinden birinin adı Motifin zemini altınla doldurulmuş, motifler kabartma şeklinde üstte ve deri renginde bırakılmıştır Ayrıca bk Şemse Ara süsler: Sayfaların metin aralarındaki boşluklarına yapılan süsler Arabesk: Bk Girift Aşki: Altının varak hâline getirilmesi işleminde kullanılan kuzu derilerinin kireçten çıkarıldıktan sonra etten ayrılan tarafının üzerinden yağlan ve fazlalıkları almak için yararlanılan iki kulplu bıçağın adı Bu şekilde haÂzırlanan derilerden tirşe ile zar yapılırdı Atlama şiraze: Formaya dikilmeyerek yalnız yapıştırılmış olan şiraze Bunlar süs niteliğinde olup, formaya dikilen şiraze kadar sağlam olmadığından makbul değildi Atlas çiçeği: Bk Sadberk Avadanlık: Hattatlarla kâtiplerin yazı için kullandıkları araçlar Kalem, hokka, kalemtıraş, altlık, makta vb «Abadanlık» kelimesinden alınmıştır; Ayak: Yazmalarda sayfa sırasını belirtmek amacıyla, bir sonraki sayfanın ilk harf veya kelimesi, bir önceki sayfanın alt köşesine yazılmıştır Bu yazıya ayak adı verilir Çoban, murakıb, müş’ir, müşîr, müşîre veya payende de denilir Ayrıca reddade (geri döndüren), müşahide (gözcü), ta'kibe (izleyen) ve garip kelimelerinin de bu anlamda kullanıldığı olmuştur Ayırma rûmî: Bk Rûmî Ayırma şemse: Ya şekiller ya da zemin altın ile doldurulmak suretiyle yapılan şemselere verilen ad Yapılış şekline göre alttan ayırma şemse veya üstten ayırma şemse adını alır Aynalı yazı: Arap harfleriyle karşılıklı yazılan yazılar Harfler veya kelime yazıldıktan sonra simetriği de yazdırdı Çifte vav, çifte hu, aynalı Muhammed yazıları buna örnektir Müsenn yazı veya çift yazı da denir Ayten Taşpınar: Suluboya sanatçımızdır kaynak / Alpman sanat galerisi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüBab: Fasıl, bolüm Yazmaların içindeki büyük bölümlerden her biri Bağdat kâğıdı: Bir zamanlar Bağdat'ta yapılmış kâğıtlara verilen ad 656'da Moğolların istilâsı üzerine, kâğıtçılık Tebriz, Şam ve Mısır taraflarına göçmüştür Balık tutkalı: Morina balığının damağından yapılan yapıştırıcı madde Ahar yapımında kullanılırdı Daha sonra bu maddenin yerine jelatin kullanılmıştır Nişasta aharının üzerine balık tutkalı çekildiğinde, kâğıtlar rutubetli bir yerde kaldıklarında yapışabilirler Banu Paker: Seramik sanatçımızdırBakınız seramik/sanatçılar Baskı kalıbı: Kitap kaplarına kabartmalı süsler basmakta kullanılan kalıp Baş: Ayın (?), mim (?) gibi eski harflerin satırın üstünde kalan baş tarafı Başlık: 1-Yazmalarda ilk sayfanın üst başına yapılan süslemeli levhalara verilen isim Metin sayfanın ortasından, bazan da üçte birinden başlar, üstüne besmele veya uygun bir deyişle süsleme yapılır, buna başlık veya serlevha denirdi 2- Yazmalarda ve eski basma kitaplarda kitap adı Battal: Bk Battal kâğıt Battal ebru: Belirli bir şekli olmayan ebrulara verilen ad Battal adı verilen büyük boy kâğıtlarla yapıldığı için bu adı almıştır Battal kâğıt: Büyük kesimde kâğıtlar hakkında kullanılan ad Yalnızca battal da denir Bedahşî lâcivert: Tezhipte kullanılan koyu lâcivert boyanın adı Solmayan bu boya Bedahşan'dan geldiği için bu adı almıştır Belgin Sunar: Tezhip sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Bellut (bulut) şeceri: Palamut ağacı Külü bir çeşit ahar yapımında kullanılır Berna Kervan: Tezhip sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Berk: Tezhipte kullanılan yaprak şekilleri Berk, Farsça «yaprak» demektir Üçlü yaprak motiflerine seberk, beşlisine pençberk, uzunca ve kenarları tırtıllı olanlarına berk-i ıtri denilir Berk-i halkârî: Halkârî işlerindeki yaprak motiflerine denir Berk-i ıtrî: Itır yaprağına benzeyen süsleme motifi Besmele oku: Besmele'deki sin harfinin çekilişinden hasıl olan uzun çizgiye verilen addır Beş kollu yıldız: Bk Beşli yıldız Beşli yıldız: Türk süsleme sanatında kullanılan bir yıldız şeklidir Beş kollu yıldız da denir Mührü Süleyman denilen altı kollu yıldız gibi beşli yıldız da tılsım olarak kullanılmıştır Tabanları olmayan üç üçgenin birbirine geçmesinden meydana gelen bu şeklin 3 ve 5 gibi mistik özelliği olan sayılarla, göz şeklini ifade eden üçgen ve nazara karşı kullanılan pençe ile ilgisi vardır Beşyaprak: Bk Pençberk Beyaza çekme: Eski şekli «tebyiz» Yazma eser müsveddesini temize çekme Beyazî: Uzunluğuna açılan yazma kitaplara verilen ad Beyazî kelimesini daha çok İranlılar kullanmış, Türkler bu çeşit kitaplara Sığır dili demişlerdir Beyza-i tuğra: Bk Beyze Beyza Tuna: Tezhip sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Beyze: Bk Tuğra Bezeme: Çoğunlukla yazma, bazen de basma kitaplarda görülen tezhip, minyatür vb süsleme Bezeme yazıları: Ana bir tip olmayıp, merak ve değişiklik isteği sonucudur Bezeme yazılarının çifte yazılar, tuğralar, eşya, bitki, hayvan, yapı biçiminde ve resimli yazılar gibi çok çeşitli şekilleri vardır Bezir isi mürekkep: Ketentohumu yağının yakılması suretiyle meydana gelen isten yapılan mürekkebin adıydı İçi sırlı çanaktaki beziryağı, üzerine fitil konulmak suretiyle yakılır; üstüne de is toplamak için içi sırlı bir kapak asılırdı Yağ bitene kadar yandıktan sonra kapakta biriken is, tavuk tüyü ile başka bir kaba alınır, daha sonra içine belirli ölçüde zamklı su doldurulmuş mermer büyük bir havana boşaltılırdı Burada havaneliyle vurularak karıştırılır, bu iş iki üç ay sürerdi İyi mürekkep ancak üç ayda imal edilebilirdi Koyu siyah, akıcı, solmayan bir mürekkepti Bu mürekkebe hattatlar biraz mazı atarlar, böylece solmaz ve rutubetten etkilenmezdi Bıçkı: Eski mücellitlerin meşin tıraş etmek için kullandıkları balta şeklinde âlet Billur mühre: Camdan yapılan mühre Kaz yumurtası biçim ve büyüklüğünde olup, kâğıt cilâlamakta kullandırdıAyrıca bk Mühre Bînukat: Ebced hesabında noktasız harf; harflerin noktalarım koymadan yazılan yazı, Bk Mühmel Bitkisel motifler: Tezhip sanatında kullanılan motiflerdir Çeşitleri: Çiçekler: hataî (stilize), realist çiçek motifleri (vazolu-vazosuz), minyatürdeki çiçekler Yapraklar: seberk, pençberk, sadberk Ağaçlar: yapraklı veya meyveli ağaçlar, hayat ağacı, servi… Bitme işareti: Bk Temme, Temmet Boğum: Kamış kalemlerin ortalarına tesadüf eden, kapalı ve hafif çıkıntılı kısımlarına verilen ad iki boğumlu, üç boğumlu Bordür: Klâsik ciltlerde, kapağın dış kenarını çevreleyen kısma denir Yerine göre pervaz, ulama, kenar suyu gibi isimler alır Bordür üzerine yuvarlak veya beyzî şekilde parçalar konmuş ise bunlara kartuş pafta denir Dendanlı, kitabeli bordürler vardır Boynuz gılâfı: Kalemtıraş ve benzeri bıçaklar için boynuzdan yapılan kılıflara denir Boynuz sıcak suda yumuşatılarak levha hâline getirilip sonra kılıf yapılırdı Boyun: Arap harflerinin bükülme yerlerine verilen ad Böcek mühre: Bk Mühre Bölük-ü Rumiyan: Memleketimizin yerli sanatkârları toplu hâlde çalışır ve zevkimizi dışardan gelecek etkilere karşı korumak isterlerdi Bir araya toplandıklarında onlara «Anadolulular bölüğü» anlamına Bölük-ü Rumiyan denirdi Bk- Acem sanatkâr Bölüm: Yazma eserlerin kendi içinde bölünebildiği büyük ayırımlardan her biri, bab Buketli şemse: Bir kaideden, bir sap üzerinde tek merkezden çıkartılarak, tabiatta olduğu gibi, dalların ortasına veya ucuna küçüklü büyüklü çiçekler oturtularak şemse hâlinde toplanmıştır Bazen bu dallar bir vazonun içinden çıkartılmıştır Buketli, şemseler oyma şeklinde veya kızdırılmış kalıpla deri üzerine yapılmış, kap üzerindekiler özellikle elle işlenmişlerdir Bulut: XV ve XVII yüzyılda yaygın olarak kullanılan tezhip motiflerindendir Stilize edilmiş ve kıvrımlarla uzatılmış bir bulut izlenimi verir Yardımcı motif olarak kullanılır ve süslemeyi doldururlar Bazen da desenin çıkış noktasını simgeleyen zemin olarak kullanılmıştır Çin bulutu da denilmiştir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüCam mühre: Bk Mühre Cava kalemi: Cava'da yetişen bir bitkiden yapılan bu kalem abanoz gibi sert ve içi doludur «Hacı Hattat Efendi üç Cava kalemi açmıştır : Yazı kalemi Hereke kalemi, Secavent kalemi…” Hattatlar ince çizgi çizmek ve küçük yazılan yazmak için bu kalemi kullanırlardı Pirinç üzerine yazılan iblâs sûreleri, sancak Kur'anları , bu kalemle yazdırdı Cavî kalemi: Bk Cava kalemi Cedid: Bk Eser-i cedit Cedvel: Yazma kitaplarda ve levhalarda yazıyla kenarı ayırmak üzere altınla çekilen çizgilere verilen ad Tek çizgi veya biri kalın biri ince iki çizgiden ibarettir Kırmızı (lal) ve başka renkli cetvel de kullanılmıştır Jengârla yapılan tirşe renkli cetveller, jengâr kâğıdı yiyerek sayfayı yırttığı için, makbul değildir Ayrıca bk Kuzulu cetvel Cedvel çekmek: Yazmalarla, levhaların sayfa kenarlarına çizgi çekilmesine denir Cetveli müzehhipler çekebildiği gibi bu işi kendine meslek edinenler de vardı, bunlara cedvelkeşdenirdi Cedvel kalemi: Cedvel çekmeğe mahsus kalem, tirling Cedvelkeş: Yazma kitapların sayfa kenarlarına ve yazı levhalarının etrafına yaldız veya mürekkeple çizgiler çekerek onları çerçeve içine alan sanatkâr Kalemkeş de denir Celi: Hattın kalın nevileri hakkında kullanılan bir terimdir, özellikle büyük levhalarda veya taş üzerine yazılan kitabelerde kullanılmıştır Celi kalemi: Büyük boydaki yazılar için kullanılan kalemlere denir Ya çok kalın kamıştan veya her hattatın kalem açışına göre, tahtadan yapılırdı Çok büyük yazılar için bu tahtadan kalemin kat'ı boydan boya kesilir ve mürekkebin kolay akmasını sağlamak için içine sünger yerleştirilirdi Celî-nüvis: Celî yazıyı güzel yazan sanatçı; büyük yazı yazan Cemal Güvenç: Suluboya sanatçımızdır Bakınız resim/suluboya/sanatçılar Cendere: Ciltlenecek kitap dikildikten sonra dibinin yapıştırılması için mengene olarak kullanılan, tahtadan, iki ucu vidalı âletin adı Cenkâr: Bk Jengâr Ceylân derisi: Üzerine yazı yazılacak duruma getirilen ceylân derisi Kâğıttan önce kullanılmıştır Müze ve kütüphanelerde kûfî yazıyla ceylân derisi üzerine yazılmış Kur'an ve sûreler bulunmaktadır Ceylân kâğıdı: Bk Ceylân derisi Cilbend: Yazma kitap ciltlerinin muhafazası için kullanılan kutu; içindeki bir kurdele çekilince kitap dışarı çıkar Aynca yazı ve resim konulmak üzere bir kenarından bez ile yapıştırılmış iki mukavvadan ibaret kapaklara da cilbent adı verilir Ağız tarafından ve yanlarından küçük şeritlerle bağlanır Cilt: Türkçe'ye Arapça'dan geçen bu kelime «deri» demektir Yazılı eserlerin korunması amacıyla yapılan kitap kapları da çoğunlukla deriden yapıldığı için cilt adını almıştır Devamı >> Cilt ara kapağı: Ciltlenmiş bir yayında dış kapak ile ara kapak arasında bulunan yaprak Cilt ara kapağının ön ve arka yüzünde yazı bulunmaz Metni cilde bağlayan dayanıldı iki yapraktan biridir Diğer cildin iç kısmına yapıştırılır Osmanlı ciltçiliğinde en güzel ebru örnekleri cilt ara kapaklarında görülür Cilt kanadı: Kitap kapağı yerine kullanılan bir terimdir Ciran: Ciltte kullanılan beyaz ceylân derisi Cönk: Halk şairlerinin dikdörtgen biçiminde uzunlamasına ciltlenmiş olan şiir mecmualarına verilen addır H X (M XVI) yüzyılın tanınmış kişilerinden, Bursa'yı ikinci vatan seçen ve yazılarını uzunlamasına defterlere yazan Dede Efendi, bu ismi mahlas olarak kullanmış, kendisine Dede Cöngî denilmiştir Cüz: Bir iki formadan ibaret küçük kitaplara verilen ad Kur'an'ın ayrılmış olduğu 30 kısmın her birine cüz denir Genelde 20 sayfa bir cüz sayılır Cüz gülü: Yazma Kur'an-ı Kerim'lerde cüzlerin başlangıcında sayfa kenarına yapılan yuvarlak tezhip Bk Gül Cüzlük: Cüz teşkil edecek büyüklükteki kâğıda verilen ad; yirmi sayfadan meydana gelen forma Bugün on altı sayfadan oluşan forma, eskiden yirmi sayfa idi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #4 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüÇaharkuşe: Harap olmuş kitap kapaklarının dört köşesine geçirilen meşin eklere verilen ad Çaharkuşe cilt: Kenarları yaklaşık birer santim, eninde deri ile çevrilmiş, ortası ebru, kumaş veya kâğıt kaplı cilt II Beyazıt devrinde ciltlenmiş kitaplar genellikle çeharkuşe kumaş kaplıdır Bu kumaşlar çoğu zaman ufak karelidir Çakmak mühre: Her iki tarafından tutularak kullanılan, ağaçtan yapılmış merdane biçimindeki mühre Ellerin arasında kalan kısımda ağaç oyulmuş ve içine 4-5 cm eninde, 10-12 cm boyunda, 1-15 cm kalınlığında sert bir taş yerleştirilmiştir Bu taş Süleymaniye taşı, zebercet (yeşim) veya akiktir Ayrıca Bk Mühre Çârdank: Bk Talik Çark-ı felek: Merkezden çevreye genişleyerek açılan eğrilerin oluşturduğu yuvarlak süsleme motifi Çâr-kûşe: Bk Çaharkuşe Çâr-kûşe cilt: Bk Çaharkuşe cilt Çehar-kûşe: Bk Çaharkuşe Çekmek: Âharlanacak kâğıdın, şaplı suyun içine batırılıp çıkarılma işlemine denir Çengâr battal: Eskiden kullanılan büyük boy renkli kâğıt Çerbe: Şeffaf kâğıt, yağlı kâğıt Çevre kesmek: înce, düz bir levhanın üstüne çizilen çizgilerden keserek şekilli parçalar meydana getirmek İnce kâğıtları çeşitli şekillerde kesip oyarak elde edilen şekiller başka kâğıda yapıştırılarak çok güzel süslemeler yapılmıştır Buna katı’a, sonraları daoymadenilmiştir Çıplak satıh: Tezyinatta, üzerinde süsleme bulunmayan kısımlara verilen ad Çifali: Bk Tekali Çift aharlı: Üzerine iki veya daha çok ahar sürülmüş kâğıda çiftâharlı denir Buna kısaltılarak Çiftâlide denilmiştir Çiftâli: Bk Çiftâharlı Çift dikiş: Çift dikişle dikilen ciltli kitaplara verilen ad Çift kuzu: Bk Kuzulu cetvel Çift pervaz: Bk Pervaz, Çift yazı: Bk Aynalı yazı Çifte aharlı ebru: Üzerine önce nişasta, sonra yumurta akıyla ahar sürülmüş ebrulu kâğıtlara denir Çifte âharlı kâğıt: İki yüzüne ahar sürülmüş kâğıtlara verilen ad Çifte ali: Alikurna kâğıdının katlanıp kısaltılmış olanları Çifte vav: Eski yazılardaki vav (?) harfinin aynalı (b bk) yazılmasıyla meydana gelen şekil Bu ve bunun gibi yazılara hatt-ı müsenn da denilirdi Çiftekuş: Kuş şeklinde filigranlı bir kâğıdın adı Venedik'te yapılan bu kâğıtlara Çiftekuşlu Venedik kâğıdı da denirdi Çühar-gûşe: Bk Çaharkuşe Çile tahrir: Hattatlar arasında kurdele yerine kullanılan bir tabir Tahrir, sayfanın yazı kenarlarını çevirmek üzere dört tarafına çekilen çizgiye denir Çin bulutu: Bk Bulut Çin mürekkebi (siyah): Susam yağından elde edilmiş is karası, jelatin, Borneo kâfuru, misk karıştırılarak yapılan dört köşe çubuk şeklinde bir çeşit kuru mürekkeptir Gerektiğinde su ile küçük bir tabakta ezilerek kullanılır Çintamani (Çintemani - Çintumani)): Bir süsleme motifi Taman, Çinli ve Japonlar da Buda'nın sembolüdür Biri üstte ikisi altta üç inci tanesi ile şimşeğe benzeyen iki yatay şekilden ibarettir, inciler, bir noktada birbirine yaklaşan, iç içe daire motiflerinden oluşurlar ve bazen yalnız olarak süslemede bulunurlar Kaplan çizgisi ve beneği veya pars beneği de denilmiştir Orta Asya'dan gelen bu motifi Türkler birçok yerde hatt kumaşlarda kullanım şiardır Çoban: Bk Ayak
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #5 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüDakik: Buğday değirmende öğütülürken havaya karışan ve değirmenin duvarlarına çok ince zerreler hâlinde yapışan un Bir çeşit ahar yapımında nişasta yerine kullanılırdı Dal: Tezhip motifi Levhaların köşelerine yapılan çiçek demetine verilen ad Dalgalanma: Tezhip de ve resimde dalga gibi eğri çizgiler meydana geldiğinde verilen ad, Damar mühresi: Bk Mühre Darü'l-kütüp: Kütüphane, kitaplık Defe: Yüz adetlik altın varak paketi Deffe: Kitap cildinin iki kapağından her biri Deffeteyn: Bir kitap kabı gibi ortasından menteşeli ve açılıp kapanır iki kanat şeklinde çift sayfalara verilen ad Üzerlerine dinî ve sembolik resimler yapılır, bazıları büyük kitaplara kap olarak kullanılırdı Fildişinden olanları da vardır Sanatkârlar arasında deffeteyn, doğrudan doğruya kitap cildine denir Defne dalı: Süsleme motifi Defne ağacının yapraklarına benzer Defter: Eskiden cilt yerine kullanılan bir terim Birçok kâğıdın birbirine bağlı olarak bulunduğu mecmua demektir Dendan: 1- Farsça'da «dişÂ» demektir Eski yazıda sin harfinin dişlerine ve yazıda buna benzer bir, iki ve üç harfin yan yana gelmesiyle meydana gelen dişlere verilen isim, 2- Tezhip terimi olarak, başlıklarda, giriş çıkış ve dönüş yerlerinde, kendine mahsus yapılan ve dişe benzeyen şekillere de dendan adı verilir Deri : Eski Türk ciltleri genellikle deridendir Bu iş için, üzerine kabartma bezemeler işlemeye en uygun olan ve meşin denilen koyun, derisi, sahtiyan denilen keçi derisi ve rak adı verilen ceylan derisi kullanılmıştır Bu derilerin çeşitli kısımlarına şu isimler verilir : Hayvanın baş tarafına gelen deri kısmına kafa, baştan kuyruğa kadar olan kısma sırt, kenara gelen kısma etek denir Derilerde kurt yeniklerinden meydana gelen izlere de okra denilir Deri ciltler: Deri üzerine kalıpla kabartma, gömme veya elle yapılan, çizme, oyma teknikleri ile hazırlanan cildi erdir Deri kaplı: Üzerine deri veya ak deri kaplanmış kitaplar hakkında kullanılır Deri tıraşlamak: Ciltçilikte kullanılan derinin, tıraş bıçağı ile istenildiği kadar inceltilmesi işlemine denir Derkenar: Yazma kitaplarda, sayfa kenarındaki beyit veya yazılar Deste: Tezhip terimi olarak, on yaprak altın varaktan ibaret pakete denir Destesenk: Ezme işleminde kullanılan, billur veya mermerden yapılmış âlet Somaki, porselen ve diğer sert taşlardan da yapılır ve özellikle tezhipte kullanılan boyaları ezmekte kullanılırdı Destezenk: Bk Destesenk Destisenk: Bk Destesenk Deşti: Eski bir yazı çeşidi Devat: Hokka ve kalem mahfazası işini aynı zamanda gören divit'in Arapça ismi Türkçe'de divit olarak isimleşmiştir Bk Divit Devletâbâdî: İpekten yapılan kâğıtların bir çeşidi Buna âbâdî de denir Hindistan'ın Devlet-âbâd şehrinde yapıldığından bu adı almıştır Devrim Erakalın: Ahşap yontma sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/ahşap yontma/sanatçılar Dış pervaz: Levhaların dış tarafına veya boya ile çekilen pervaza verilen ad Dimişkî: Şam (Dimeşk)'da yapılan ve eskiden kullanılan düşük kaliteli kâğıtlardan birinin adı Âlî'ye göre, zamanında kullanılan kâğıtların en âdisi idi Dişi oyma: Bk Katı' Dip: Bk Sırt Dip kösteği: Şirazeler örüldükten sonra kitabın sırtına yapıştırılan ince meşin Şirazeler de buna yapışır ve dikişlerle kolonlar bu deri altında yapışmış olarak kalır Modern ciltlerde bu deri yerine bez veya kâğıt yapıştırılmaktadır Bu işe dip tutmak denir Dip taşı: Altın varakçıların üstünde altın dövdükleri mermer taş Dip tutmak: Şiraze örüldükten sonra, kitabın sırtına deri, bez veya kâğıt yapıştırmak Bk Dip kösteği Divâni: Türklere özgü, hareketli ve girift bir yazıdır Bu yazıda harf ve kelimeler birbirine kaynaşmıştır, birbirlerine ulaşa ulaşa gider, sona yaklaşınca yükselmeğe başlar Bu hat, ferman, berat ve menşur yazmak için kullanılmıştır Divâni celisi: Asıl divanîden daha gelişmiş ve teferruatlıdır Divâni kırması: Divanî île rik'anın birleşmesinden meydana gelen bir yazı çeşididir Divit: Aslı devat'tır "Devat" kelimesi Türkçe'de divit olarak isimleşmiştir Kalemleri koyacak bir kutu yanında kapaklı hokkasıyla, beldeki kuşağa çaprazlamasına sokularak taşınan ufak bir yazı takımıdır Divitşor: Bk Milhez Dolama dal: Tezhipte, helezon şeklinde kıvrılmış dal ve yapraklardan meydana gelen süslemenin birbiri içine düşen yuvarlak kısımlarına verilen addır Dönbaba: Süslemede kullanılan bir çiçek biçiminin adıdır Turna gagası da denilir Dövme altın: Yaprak (varak) hâlinde altın Dudak: Sayfaların ön kenarlarının bozulmaması için sertâbın iki yanında alt kapak ve mıklep boyunca bırakılan fazlalığa denir Dûde: Mürekkep yapımında kullanılan is «Halis beziryağı birkaç tane toprak çanağa doldurulup rüzgârsız yerde toprağa ağız hizasına kadar gömülür, serçe parmağı kadar fitil ile yakılıp üstlerine başka çanaklar kapanır Bir miktar sonra kuş kanadı ile üstteki çanak bir kâğıda sıyrılır Ekmek hamuru içinde pişirilip mürekkep yapılacak hâle gelir” Durak: Müzehhep çiçeklere verilen ad Bunlar kitap süslemesinde genellikle âyetlerin söz başlarına veya sonlarına konulduğu için bu adı almışlardır Vakfede denir Düz levha: Bk Kubbe levha
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #6 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüEbru: Su yüzeyindeki toz boyalara kâğıt tatbik olunarak yapılan boyama sanatıdır Ebru fırçası: Bir ağaç dalına at kılı takılarak özel olarak hazırlanır Ortası boş bırakılmıştır Ebrulu kâğıt: Üzerine boya ile somakiye benzer damarlar yapılmış kâğıda verilen ad Eskiden bu kâğıtlar kitap ve defterlere kap olarak geçirilirdi Ecza-i şerife: Kur'an, sureler, en'amlar, evrad gibi varak hâlinde yazma cüzlere verilen ad Amme, Tebareke, Kad-seme, Vez-zariyat surelerine de ecza-i şerife denilir Eda Şahan: Tezhip sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Edirne kırmızısı: Al renk yerine kullanılan bir deyimdir Türk kırmızısı da denir Edirnekârî: Edirne'de yapılan lake ciltlere verilen ad Bu ciltlerin üzerinde renkli nakış ye resimler vardır, nakışların üzerine vernik çekilmiştir Lake ve ruganîds denir Ehl-i hiref: Hiref, hirfet kelimesinin çoğulu olup, «sanatlar, meslekler» anlamına gelir Sanat erbabının toplu olarak isimlerinden ve ücretlerinden bahseden kayıtlarda rastlanan ehl-i hiref deyimi de sanat ehli, sanatkâr anlamındadır Ejder motifi: Eski Türk nakış-resimlerinde, minyatürlerde görülen bir motif Bereketli yağmurlar yağdıran veya fırtınalar koparan bir kudret sayılan ejder, bulut şeklinde tasvir edilmiştir Bir yılan şekli verilen bir bulutun bazı yerlerine küçük kıvrımlı kuyruklar, eklenerek şimşek resmedilmiştir El taşı: Ebru yapımında kullanılacak boyalan ezmeğe yarayan taş El yazması: Elle yazılan kitaplara verilen ad Gerek müellif gerekse müstensih tarafından elle yazılmış kitap Daha çok "yazma eser" ve "yazma" şeklinde kullanılmıştır Elif: Arap alfabesinin birinci harfi olan elif, ayrıca tuğranın dört bölümünden birisidir Tuğrada dik olarak yukarıya doğru çekilen üç paralel çizgiye elif veya tuğdenir Elvan kâğıt: Renkli kâğıt Elvan, renk anlamına gelen «levn» kelimesinin çoğuludur Yazıya çok önem veren Türkler elvanı bilir, al, yeşil, pembe, mavi, siyah, renk yermek için, bitkilerden yapılma boyalar kullanırlardı En'am: En'am süresiyle, diğer bazı önemli Kur'an-ı Kerim surelerini içeren kitapçığa verilen ad En'am-ı Şerif de denir Bunlar güzel bir yazı ile yazdırılıp, tezhiplenerek iyi bir cilt yaptırılırdı Erkam–ı divâniye: Bk Siyakat Erkek oyma: Bk Katı' Eser-i cedid: Eski kâğıtlardan birinin adıdır Kâğıdın başında Arap harfleriyle ve soğuk damga ile «eser-i cedit» yazılı olduğu için bu adı almıştır Cedid de denir Esre: Eski yazıda harfi “i” sesiyle okutmak için harfin altına konulan küçük çizgi Etek: Hat terimlerindendir Hilye'nin göbek altındaki kısmına verilen addır (BkHilye) Ciltçilikte derinin kenar kısımlarına da etek denir (Bk Deri) Etekli vav: Düz şekilde yazılan vav'lar hakkında kullanılan bir deyimdir Evsat: Kâğıdın orta boyu için kullanılır Bk Alikurna Ezme yaldız: Tezhip ve cilt işlerinde kullanılan bir nevi sulu yaldız Zamk-ı Arabî su içinde eritilip, bu suyla gereği kadar altın varak ezilir; elde edilen macun birkaç defa yıkanır Jelatinli su ile karıştırılarak fırça ile sürülür
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #7 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüFahri oyması: Bursalı Fahri adlı oyma ustasının, çok meşhur oymalarına verilen ad Faide: Faydalı olan bend, fıkra Bk Fevâid Fasıl (Bölüm): Yazmalarda bütünü meydana getiren ayırımlardan her biri Fatma Tirkeş Gülaç: Tezhip sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Ferhat Kurlu: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Ferman: Baş tarafı tuğralı ve çoğu kez tezhipli uzun kâğıtlara yazılmış padişah buyrukları Fevâid: Yazma kitaplarda, kitabın baş veya sonuna ya da boş yapraklarına, kitabı okuyanlar tarafından eklenen yararlı bilgiler; faideler Fevzi Gününç: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Fırfırı: Kırmız böceğinden çıkarılan, mora çalan kırmızı renk Fihrist: Bir kitabın içinde bulunan bab ve fasılları kısaca ve alfabetik olarak gösteren cetvel Bazı yazmalarda son derece güzel tezhipli ve geometrik süslemeler içinde fihrist yer almıştır Filigran: Eski kâğıtların dokusunda bulunan, aydınlığa tutulunca görülebilen çizgi, resim, yazı gibi şekiller Avrupa'dan gelen eski kâğıtlar filigranlı ve daha çok enine su çizgilidir Doğudan gelenlerde ise bunlar yoktur ve karışık zeminlidir Bu kâğıtlar ham olarak gelir ve âharlanırdı Frenk âbâdîsi: Bk Âbâdî Frenk kâğıdı: Avrupa'dan gelen kâğıtlara verilen addır Bunların içinde en beğenilen İngiliz kâğıdı idi Yaldızlı İngiliz kâğıtları takrirlik olarak kullanılmıştır Fuat Başar: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #8 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüGarip: Bk Ayak Geçme: Tezhip de, birbiri içinden geçer biçimde tertip edilen geometrik çizgilerden ibaret süsleme şekilleri, örgü de denilir Kenarsuyu (bordür) ye yalın hâlde olmak üzere iki büyük bölüme ayrılır Geçme nokta: Tezhip motifi Birbirinin altından ve üstünden geçmek üzere çeşitli şekillerde ve düzgün biçimde yapılan nokta Mücevher nokta da denir Surelerde âyet aralarında çok kullanılmıştır Gelgit ebrusu: Bk Tarama ebru Geometrik motifler: Yalın, geometrik biçimlerden oluşan süsleme motifleriözellikle Anadolu Selçukluları döneminde yaygın olarak ciltte ve tezhip de kullanılmıştır Gersef: Bk Lika Gevaş: Bk Nakş-ı âbî Gezlik: «Eğri kılıcın ağzı» Kalemtıraş yerine de kullanılırdı Gez açmağa mahsus küçük kalemtıraş Ayrıca bk Kalemtıraş Gıldırgıç: Mücellit terimlerindendir Kitaplar ciltlenirken kenarlarını kesmeye yarayan rende biçiminde âletin adıdır Girift: Motifleri birbirine girik ve içice olan süsleme Kıvrım ve dallar, örgü gibi birbirinin içinden geçmektedir Geometrik olanlarına geçme denir Avrupalılar girifte, İslâm memleketlerinden geldiği için, yanlış olarak, arabesk demişlerdir Girift yazı: Harfleri birbiriyle içice girmiş yazı Bir yazı çeşidi değil yazılma biçimidir Sanatkârane de olsa okunması güç olduğundan makbul sayılmamıştır Göbek: Hat terimi olarak, Hilye-i şerifin, Peygamberin vasıflarının yazıldığı yuvarlak kısmına verilen ad Ayrıca bk HilyeŞemse ciltlerin ortasındaki motife de göbek denir Göbek gülü: Şemselerin ve yıldız biçimindeki geometrik orta süslemelerin merkezine yapılan küçük ve yuvarlak çiçekler Gömme şemse: Süsleme yapılacak yerlerin mukavva ile birlikte derileri de kesilmiş ve sonradan, kabartma süsü kavi başka deri buralara yapıştırılmışsa buna gömme şemse denir Bu usûlle yapılan şemselerde motifler sürtünme ile yıpranmaz Ayrıca Bk Şemse Gubarî: Eski harflerle yazılan, çok ince bir çeşit yazının adı Gubar, Arapçada toz demektir Yazı, toz gibi ince yazıldığından bu adı almıştır Gûni-i Tebrizî: Eskiden kullanılan yazı kâğıtlarından biri Lui Tebrizî de denirdi Bk Kâğıt Gül: Yazma kitapların sayfa kenarlarında görülen, çevresi tezhiplenmiş, ortası boş, yuvarlak motifler Ortalarına o sayfadaki komi yazılırdı Çok çeşitli süslemeleri yapılmıştır Daha çok Kur'an'da, durulacak veya secde edilecek âyetler hizasında görülür Bunlara vakıf, vakfe, secde, hizip, sure, cüz gülü gibi (Bunlara Bk) isimler verilir Gül gonca: Tezhipte, hataîlerin yanına gonca biçiminde eklenen motifin adıdır Gülce: Rozet Gül şeklinde yuvarlak motifler Ciltlerin katlarına madenî kalıplarla basılan yuvarlak süsleme Gümüşsüyü: Minyatürlerde akarsular gümüş suyu ile boyanmıştır Gümüş, jelatin suyu içinde eritilir, kâğıt üzerine sürülür Mührelenince su gibi parlar Yalnız gümüş, hava oksijeniyle temas edince oksitlendiğinden zamanla kararır ve kâğıdı yırtar
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #9 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüHabeşî: Eskiden Habeşistan'da yapılan bir yazı kâğıdı türü Hafız-ı kütüb: Kitapları hıfzeden, saklayan; kütüphaneciCumhuriyet öncesinde kütüphaneler çoğunlukla yazma eserlerden oluşur ve kütüphanecilere hafız-ı kütüb denirdi En önemli ve son örneklerinden biri, Beyazıt Devlet Kütüphanesi hafız-ı kütübü İsmail Saib Efendi'dir Hafif ebru: Üzerine yazı yazılmak üzere hazırlanan ve çok açık renk boyalarla yapılan ebru Hâkk: Kazıma; bir şeyin üstünü çelik kalemle yazı veya resim olarak oyma işi Hakkak: Mühür ve resim kazıyan, oyan sanatkâr Ağaç, taş, maden üzerine resim yapan, yazı yazan kişi Halezon: Sümüklü böcek kabuğu Bkz Miskale Halkâr: Yalnız altınla yapılan süsleme Halkârî (hallikârî «yaldızlama işi») de denilir Halk arasında helkâr, hefkâr şeklinde de bilinir Halkârın hazırlanmasında, önce altın, varak, yuvarlak dipli çini tabakta 3-5 damla Arap zamkı veya süzme bal, ile ezilir Ezilmiş altından küçük bir zerre avuç içinde parmakla yayıldığında gözle görülmeyecek kadar ufalıyorsa veya ezilmiş altın üzerine bir damla temiz su damlatıldığında altın zerreleri bu damlanın üzerine çıkıyorsa işlem tamamdır Ezilmiş altını Arap zamkından temizlemek için tabağa bol su konup fırça ile altının suya karışması sağlanır Bir süre sonra zerreler tabağın dibine çökmeğe başlar Ezilmeden kalan ve hemen çöken altın parçalarına müşair denir ve bunlar yeniden ezilmelidir Altın tamamen dibe çöktüğünde zamklı su; tabak sarsılmadan dökülür Ezilmiş altın, jelatinli su ile karıştırılarak, fırça ile sürülmek suretiyle kullanılır İşlenecek halkâr deseni, yapılacağı yer büyüklüğünde ince bir kâğıda taslak hâlinde çizilir Dikine olarak iğnelenir ve bir çıkın içine kokmuş söğüt kömürü tozu ile silkilerek yapılacağı yere geçirilir Eğer koyu renk kâğıda geçirilecekse, tebeşir tozu da silkme işleminde kullanılabilir Kömür tozu izleri ince kurşun kalemle tespit edildikten sonra bir kürk parçası ile zemin temizlenir Desenlerin ortası sulu altınla, gölgelendirilir ve kenarlarına koyu altınla tahrir çekilir Açıklı koyulu gölgeler çeşitli kalınlıkta fırça kullanılarak yapılır Daha sonra zermühre ile parlatılır Halkârda özellikle donuk bir parlaklık istendiğinden, zer mührelenirken araya saman kâğıdı denilen ince, yarı şeffaf ve parlak kâğıt konur Aharlı ye hafif renkli kâğıtlarda halkâr daha güzel görünür Halkâr tarzındaki süslemede stilize ya da gerçek biçimiyle her cins çiçek ve deşen çizilmiştir Bazı kitapların her sayfasında ayrı motifli halkârî süsleme görülür Açık renk kâğıda yapılan halkârlarda desenlerin dış kenarına, uygun renkte tahrir çekilir, buna tahrirli halkâr denilir Bazen da desenlerin iç ya da dışı hafif renklendirilerek boyalı halkâr elde edilir, buna da zer-şikâf adı verilir Halkâr gölgesi: Halkâr adı verilen yaldızlı süsleme şekillerinde beliren gölgelere verilen ad Halkârî: Bk Halkâr Hamail: Gümüşten dört köşe, kabartmalı veya telkari tarzında yapılan, içine âyetler ve küçük din kitapları konulan kab, muska, insan üzerinde taşınmaya mahsus olan dua veya küçük din kitabı Hamdi Telli: Digital art sanatçımızdır (Bkz Koleksiyon/özel koleksiyonlar/digital art) Hanbalık kâğıdı: Çin'in iyi cins âbâdî kâğıdına verilen ad Hanbalık, Pekin'in eski adıdır Hançere: Bkz Koleksiyon/geleneksel sanatlar/tuğra Hane-i kalem: Maktada, kalemin üzerine oturmasına mahsus olan yuvanın adı Hareke: Arapça ve Eski Türkçe yazıların az bir kısmında, sesli harflerin yerini tutmak üzere, sessiz harflerin üst veya altına konulan işaretler Harirî: Eskiden ipekten yapılan bir cins kâğıda verilen ad Harirî Hindi: Harirî kâğıdın Hindistan'da yapılan türü Harirî Semerkandî: Semerkant'ta yapılan harirî kâğıt Boyutları Hindistan'da yapılandan daha küçüktür Harpi: Süslemede kullanılan mitolojik hayvan motiflerindendir Yarı insan yarı hayvan biçiminde yapılır Harrerehu: Bk Ketebe Hasan Çelebi: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Hasan Türkmen: Tezhip sanatçımızdırBkz Geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Haseki küpesi: Süslemede kullanılan küpe biçimindeki çiçeğin adıdır Haşebi: Ağaç liflerinden yapılan eski yazı kâğıtlarına verilen ad Haşiye: Kenar, pervaz; bîr kitabın, sayfa kenarına veya altına yazdan yazı; bir eserin metnini şerh ve izah eden kitap Hat: Yazı Bazan da, hüsn-i hat gibi, "güzel yazı" anlamında kullanılmıştır Arap yazısı zamanla ve özellikle Türklerin elinde çok gelişmiş, büyük bir estetik değer kazanmıştır Bu gelişmelerle birçok yazı çeşidi ortaya çıkmıştır: Ma'kilî, küf î, aklâm-ı sitte (altı kalem, şeş kalem : sülüs, nesih, muhakkak, reyhanî, tevki*, rik'a), talik, divanî, siyakat, icazet Bunlara şikeste, sünbülî, seçeri, celiler, hurdalar, mülâsıklar, kırmalar, gubariler ve bezeme yazıları da eklenirse islâm yazılarının sayısı çok artacaktır Hataî: Merkezinde lotusu andıran stilize edilmiş bir çiçek motifi ve etrafındaki dallarda stilize çiçek ve yapraklar bulunan süsleme biçimi Ayrıca eskiden kullanılan kâğıtlardan birinin adıdır Türkistan'da Hatay şehrinde imâl edilir, ham olarak gelir ve âbâdî gibi aharlanıp mührelendikten sonra kullanılırdı Ağaç elyafından yapılmıştır Hatayı: Bk Hataî Hatem: Mühür Hatime: Bitiş Yazma kitaplarda müellifin eserini bitirirken yazdığı duaları, hattatını, varsa müzehhibini belirten yazılan kapsayan son yaprak Hatip ebrusu: H XII (Milâdi XVIII) yüzyılda Ayasofya hatibi olduğu bilinen zatın yaptığı ebrulara ve benzerlerine verilen ad Belirgin olmayan dörtgen köşelerinde renkli çiçek desenleri şeklinde tertiplenmiş ebrulardır Hattat: Hat yazan kişi Güzel yazı yazan sanatçı Son Abbasî halifesi Musta'sım Billâh'ın kölesi olduğu söylenen Amasyalı Yâkut-ı Musta'sımi'ye kadar kalemin ağzı düz kesilirdi Yakut eğri keserek tahrif-i kalemi bulmuş ve aklâm-ı sitteye yeni bir biçim kazandırmıştır İşte Yakut'a, sanatta yaptığı bu yenilikten dolayı hattat denilmiş, hat ve hattatlık Yakut'la seçkin bir sanat ekolü hâline gelince kelime terimleşmiştir Yakut'tan önce güzel yazı yazanlara katip denildiği gibi hattat da deniliyordu, fakat Yakut 'tan sonra yalnız hattat kelimesi kullanılmış, katip ve küttâp denilmemişti (Bkz Meşhur Hattatlar) Hatt-ı icâzet: İslâm yazılarından birinin adı "Kırma" da denilir Sülüsle nesih arasındadır Hattat icazetnameleri, vakfiyeler ve dua kitapları, Kur'an'lann bilhassa sure başları bu yazı ile yazılıdır Elif başları kıvrık ve harfler de kıvrılmaya meyillidir Hatt-ı îlhanî: İlhanlılar devrinde ve daha çok Anadolu'daki binalarda kitabe olarak kullanılan keşideli yazı Hatt-ı Mağribî: Cezayir, Tunus, Faslıların yazılarına verilen ad Kûfî'nin acemice yazılmış şeklidir Hatt-ı Şecerî: Uydurma bir yazıdır Tanınmış hattatların hiçbiri böyle bir örnek bırakmamıştır Yazıyı iyi öğrenemeyenler arasında sanki ağaç dallarını tabiî yönlerinde keserek yazının şekline göre dizmiş ve düzenlemişler izlenimini bırakır Bunlar çoğunlukla tanınmış hattatların herhangi bir yazıları üzerinden bu dalları eğip bükerek yapılmıştır Hatt-ı Zerendud: Altınla yazılmış cel'î yazılar Hayvan motifleri: Süslemede iki şekilde kullanılmıştır : Yalın hayvan biçimleri (harpi "yarı insan-yarı hayvan", simurg, anka, ejder), stilize hayvan motifleri (rûmî "stilize hayvan organları") Heft Kalem: Batılı müellifler talik yazı biçimini de aklâm-ı sitteden sayarlarken, bazıları ta'likin eklenmesiyle, rik'a, sülüs, muhakkak, reyhanı,nesih, tevkî', talik yazılarının, hepsine birden “heft kalem” (yedi kalem) derler Helezonî nokta: İçinde helezona çizgiler bulunan ve süslemede kullanılan nokta Helkâr: Bk Halkâr Hendesî tezyinat: Doğru ve eğri çizgilerden meydana gelen süsleme; geometrik süsleme Herat cildi: Özellikle Herat'ta yapılan bir cilt biçimi Şemseli fakat yaldızsızdır Hereke kalemi: Bkz Cava kalemi Herkâr: Bkz Halkâr Hibr: İyi cins mürekkep Hilye: Peygamberin vasıflarını ve Allah'ın adlarını ihtiva eden yazılar Kâğıda yazılarak mukavvaya yapıştırılırdı Levhanın ortasına bir daire yapılır, sülüsle oklu besmele, yuvarlak olarak ve besmelenin sağından başlayarak Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali isimleri ile göbek adı verilen dairenin orta kısmına nesihle Peygamberin vasıfları yazılır Etek adındaki alt kısımda ise âyet ye hilye-i şerifenin devamı ile yazanın adı kaydedilir Sağ ye solunda Peygamberin torunları Hasan ve Hüseyin'in adı yazılıdır Hind âbâdîsi: Bkz Âbâdî Hind kâğıdı: Pamuktan yapılan ve minyatürde kullanılan kâğıt Hind kalemi: Hindistan'dan gelen bir kalemdir İçinde çok az boşluk vardır ye üzeri beneklidir Boğumları oldukça uzundur Çok sert olduğundan hattatlar bu kaleme pek ilgi göstermemişlerdir Hindî: Orta kalitede kâğıt çeşitlerinden biridir Hint'te yapıldığından bu adı alır Hizânetü'l-kütüb: Kütüphane Hizib gülü: "Hizp: kışını, bölük" Yazma Mushafların hiziplerinin baş tarafına konulan, etrafı yuvarlak, içi boş süsleme Genellikle her beş sayfada bir sayfa kenarına konulur (Bkz Gül) Hokka: içine mürekkep konulan yuvarlak kap Çok sanatkârane olanları, kapaklı ve kapaksızları vardır Eskiden çok kıymetli Çin gülabdanlarının boğazını kırarak dip tarafından hokkalar yaptırırlardı Ağızları ve dipleri gümüş ve altın kapak ve ayaklarla süslenirdi Bunlar sair porselen, altın ve gümüşten yapılırsa da Çin'de hokka olarak yapılıp gelmişleri yoktur Kütahya'da çinî hattat hokkaları da yapılmıştır Hokka takımı: Yazı yazmak için gereken bir veya iki hokkayı ve kalemleri koyacak yerleri olan takım Bunlar çoğunlukla uzunca bir tepsi üzerinde iki hokkadan meydana gelir Birine mürekkep diğerine rıh konurdu Kırmızı (sürh) mürekkebe mahsus ayrıca küçük hokkaları vardır Hoş-nüvis: İranlıların hattat karşılığı olarak kullandıkları terim Hûb-nüvis: Güzel yazı yazan, İranlılar hattat anlamına kullanmışlardır Hurda: Kırma yazılar biraz daha ince yazılırsa hurda adını alır Talik hurdası, nesih hurdası gibi çeşitleri vardır Bunların daha incelerine ise gubarî denilir Hurda nakış: Bkz Minyatür Hurda tezyinat: Özellikle levhalardaki kelime ve harflerin süslenmesi için yapılan bezemeler Huruf-ı müteselsil: Hiç kalem kaldırmadan, devamlı bir satır hâlinde yazılan yazılar Hutût-ı sitte: Altı yazı, şeş kalem, aklâm-ı sitte Hüsn-I Hattın ana yazı stillerini oluşturan 6 stile verilen ad Hüccet: Mahkeme belgesi,delil Hülya Dönmez: Tezhip sanatçımızdırBkz Koleksiyon/geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Hülya Erdem: Tezhip sanatçımızdırBkz Koleksiyon/geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Hülya Kalaycı: Tezhip sanatçımızdır Hüseyin Gündüz: Hat sanatçımızdır Bkz Koleksiyon/geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Hüseyin Türkmen: Hat sanatçımızdır Hüsn-i hat: Bkz Hat
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #10 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğüİbda: Yaratma; sanatın her devirde ve her yüzyıla ait bütün ayrıntılarını bildikten sonra, şimdiye kadar yapılmamış, yeni bir çığır açma; yeni, ayrı ve bir esasa bağlanmış üstün örnekler İ’câm: Harfleri noktalama, yazıya nokta koyma İcâzet: Bk Hatt-ı icazet İc’azetname, icâzet: İlimde ve yazıda öğrenimini bitirenlere verilen belge; hattat icazetnamelerine son asırda ketebe kıtası denilmiştir İcazetnamede, silsilenamedeki gibi, kimin kimden yazı öğrenmiş olduğu sıra ile gösterilir Kıtalarda ise yalnız öğrenci ve öğretmenin ismi ile dualar yazılmıştır İcazetname almadan önce yazıya ketebe konulamaz İç: Arap harflerinin karınlı veya tekneli olanlarının çizgi içindeki kısımlarına verilen isim İç kapak: Dış kapaktan sonra gelen, bazen boş bazen da eserin adı ve vakıf mühürlerinin bulunduğu yaprak İç yüz: Kapağın iç tarafı Bâzı ciltlerde tıraş edilmiş deri tezyin edilmeden düz olarak yapıştırılmıştır Selçuklular zamanında ciltlerin iç yüzlerindeki süsleme, kızgın demirin bastırılması ile yapılmış belli motiflerden ibarettir XV yüzyıldan sonra birçok Türk cildinde iç kısım, ya oyma (katı') şeklinde veya dıştakinin aynı kabartma şekillerle süslenmiştir Ebru kâğıt kaplanmış veya âyet yazılmış müzehhep iç yüzler olduğu gibi, nadiren iç yüzde halkârî süslemelere de rastlanır İklil: Taç Bk Ser sûre İlhanî: İlhanlılar devrinde Anadolu'da yaygın olarak kullanılan keşideli bir yazı türüne verilen ad İnce yazı: Eski yazıların bir sanat gösterisi olarak ince yazılması Bk Gubarî İsfidaç: Bk Üstübeç Istampa baskılı cilt: Soğuk ıstampa, üzerine modelin kazındığı bir demir levha kızdırıldıktan sonra derinin üzerine bastırılır Bu Istampa modeli meşin üzerine bir altın yaprakla bastırılarak yaldızlı cilt elde edilir İstif: “Bir şeyi birbiri üzerine ve sıra ile dizip yığmak” demek olan bu kelime, eski yazıda kelimeleri birbiri üzerine çıkararak dizmek yerine kullanılmış bir terimdir Hattatlıkta değerli olan, ne kadar üst üste olursa olsun kolay okunanıdır Rakım Efendi, sülüs istifte çok başarılıdır Muhsin zade Abdullah Bey, yazacağı yazıyı kurşun kalemle istifler; âz okuma bilen bir çocuğa gösterip çocuk okuyabilmişse onu yazarmış İstinsah: Nüshasını çıkarmak, kopya etmek Eskiden, müellifin yazdığı ya da hazırladığı kitabı elle çoğaltma işlemi Bu işi yapanlara müstensih denilir Itrî: Süsleme motifi Bir tür yaprak şeklidir Itır yaprağına benzediğinden bu adı almıştır Berk-i ıtrî de denilir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #11 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüJapon kâğıdı: Japonya'da su kenarında yetişen saza benzer bir bitkinin lifleri ayrılarak, elle yapılan, krem renkli, parlak, çok sağlam ve pahalı bir tür kâğıt Özellikle, yazma eserlerin onarımında kullanılmaktadır Jengâr: Bakırdan elde edilen parlak yeşil renkte boya Jeng, Farsça'da «pas» demektir Bakır pası renginde boyaya da bu ad verilmiştir Cedvellerde sık kullanılmıştır Yalnız, bakır oksitlendiğinden bu boyaların sürüldüğü yerlerde zamanla yırtılma ve kırılmalar görülür
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #12 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüKabartma şemse: Eski ciltlerde kapak süsleme motifi şemsenin kabartmalı olanlarına verilen ad Kabartma olmayanlarına yazma şemsedenilirdi Kafes: Bk Zilbahar cilt Kaftan giydirmek: Yazı meşk edenlerin yazıları hocaları tarafından beğenildiğinde, yazının üstüne beğenme (pesent) işareti çekilmesi Kâğıda çekmek: Müzehhiplerin ve yaldız işleyenlerin altın varakları deste kâğıdına çekmelerine denir Kâğıt: Bitkisel maddelerin hamur hâline getirildikten sonra yufka gibi açılarak kurutulmasıyla elde edilen ince yaprak Yazma eserlerde ve levhalarda Şarktan ve Avrupa'dan gelen ham kâğıtlar kullanılmış; bunlar çeşitli şekillerde aharlanıp mührelenmişlerdir (Bk Ahar) Kâğıt makası: Makas kelimesinin aslı mıkraz, mikras'tır Eskiden yazı kâğıtları tek ve büyük tabakalar hâlinde satıldığından, herkes istediği ölçüde kâğıt kesmek için kâğıt makası kullanmıştır «İstanbul, Foça, Sivas, Rumeli, Bosna ve Prizren'de kâğıt makasçılığı mahallî el sanatları arasında yer almıştır Devamı>> Kâğıt oyma: Bk Katı' Kakum: Hattatların yazı yazarken, kâğıdı yağlandırmamak ve elin hareketlerine engel olmamak için, ellerinin altında tuttukları altı ince tüylü, üstü çuha kaplı deri parçasının adı Kalem: 1- Yazı yazmakta kullanılan kamış Hattatlarımızın kullandıkları kamış kalemler genellikle Irak ve İran'dan gelirdi Bu kamışlar, kararmaları için gübreye yatırılır, koyu kahverengini alırdı Devamı>> 2- Eski harflerle yazılan yazı çeşitlerinden her biri: sülüs kalemi, reyhani kalemi, kûfî kalemi vb Kalem çekmek: Tezhip işlerinde motiflerin etrafına çizgi ile çerçeve yapmak Kalem fırça: Müzehhiplerin kullandığı tek tüylü ince fırça Desenin kâğıt, üzerine çizilmesi için kullanılır Minyatürde de kullanılan bu fırçalar, 3 aylık kedinin ensesinden kesilen kıllardan yapılır Bu kıllardan birkaç tanesi alınıp, içlerinden birinin sivri tarafı taşkın olarak ibrişimle bağlanır ve bir güvercini kanadı sapına dip taraflarından takılarak bu kanal yine ibrişimle boğulmak suretiyle tüyler raptedilir Böylece hazırlanan fırça bir tahta sopaya geçirilerek kullanılır Eğer kılın ucu pürüzlü ise bir kibritin alevinden hafifçe geçirilerek düzeltilir Kalem sırçası: Kamış kalemlerin üzerindeki parlak mine Kalem açıldıktan sonra hemen mürekkebe batırılacak olursa bu parlak tabaka mürekkebi almaz Bunu gidermek için, içine kül konmuş bezi bu tabakaya sürmek lâzımdır Kalem tepsisi: Kalemleri koymaya mahsus dar ve uzunca tepsiye verilen addır Ağaçtan yapılanlarının yanı sıra gümüşten, altından olanları da vardır Kalem yastığı: Bk Makta Kalemdan: Kalem koymağa yarayan kutu Arapçası «mikleme» dir Kubur ve kalemlik de denir Kalemler birbirine çarpmasın diye kalemdanların içine mitreşe adı verilen çuha örtü konulurdu Bağa, sedef, fildişi süslemeli olanları vardır Düz tahtadan, gümüşten yapılanlar ve üstleri beyitlerle süslenmişleri de bulunurdu Kalemgir: «Yazıya elverişli» demektir Yazı yazılırken kalemin kâğıda sürtünmeden kolaylıkla yürümesi Kâğıtların kalemgir olması için üzerlerine âhar ve tıl sürülürdü Kalemkâr: Kalemle iş işleyen sanatkâr Kalemkârî: Kalemle yapılan boya işleri Kalemkeş: Eski yazma kitapların veya yazı levhalarının kenarına yaldız veya mürekkeple çizgi çizen kişi Bk Cedvelkeş Kalemlik: Bk Kalemdan Kalemsilen: Kalemin ucuna toplanan ye kuruyarak pürüzlenen mürekkebi silmekte kullanılan çuha veya sünger Kalemtıraş: Kamış yazı kalemlerini açmakta kullanılan uzunca saplı bıçak Arapçası mibree' dir Gezlik de denir Yazı takımları arasında mutlaka kalemtıraş bulunur; sapları kemik, fildişi, sedef, öd ağacı, abanoz, akik, mercan, hünnap veya pelesenkten yapılırdı Kalemtıraş kını: Kalemtıraşı saran, meşin veya ağaçtan yapılmış koruyucu, mahfaza Kalemtıraş tığı: Kalemtıraşın madenî bıçak kısmı Kalıp: 1- Hattatlar arasında cel'î yazıların müsveddelerine verilen ad Kalıplar çeşitli şekillerde meydana getirilirdi Bazı hattatlar sulu mürekkeple kaba kâğıtlar üzerine yazarlar ve sonra tashih ederlerdi Bazıları ise garip usûller denemişlerdir: Recaî Mehmed Şâkir Efendi, kalıplarını makasın, iki ucunu açarak kâğıt üzerinde yürütmek suretiyle yazmış ve makasın iki ucunun bıraktığı çizgileri kalemle çizerek istediği kalıbı elde etmiş; Şefik Bey ise Beyazıt'ta bugün Üniversitenin dış kapısı üzerindeki «Daire-i Umur-ı Askeriyye» yazısını, iki kalemi birbirine bağlayarak, bir günde yazmış Hattat kalıbı yaptıktan sonra sıra, istenilen yere geçirilmesine gelir, bunu da mücellit yapardı En sık kullanılanı iğneleme usûlü idi 2 - Ciltçilikte motiflerin, deriye geçirilmesi işleminde kullanılan kalıplar Önceleri bu iş için demir ve tahta kalıp kullanılırken, sonraları deriyi bozmaması için, sertleştirilmiş deri ve özellikle deve derisi kalıplar kullanılmıştır Tıraş edilmiş deri parçaları kabartma olacak motifin büyüklüğünde kesilir, 3 cm kalınlığında oluncaya kadar çiriş denilen özel bir kola ile üst üste yapıştırılır Kuruyunca tahta kadar sert bir blok hâline gelir Bu, "muşta" denilen âletle dövülerek istenilen ölçüde inceltilir Mücellit, çizdiği deseni bunun üzerine silker ve bir hakkâka verir; hakkâk, derinin üzerindeki kabartma olacak kısımları yeterince oyarak çukurlaştırır, böylece motif kalıbı elde edilmiş olur Kalıp baskısı: Mücellitlerin kitap cildi erine bastıkları süsleme motiflerinin kalıpları üstüne baskı yapmak için kullandıkları âletin adı Kalledehu: Bk Ketebe Kamış kalem: Bk Kalem Kanad: Bk Şiraze Kapak: Bîr kitabın üstünü örten ve cildini teşkil eden mukavva kapaklardan her birisi Kapak süslemesi: Eski yazma kitaplarda ilk sayfaya kapak olarak yapılan süsleme Kaplan çizgisi ve beneği: Türk süsleme motifi Bk Çintamani Karalama: Sipariş almadığı zamanlarda hattatın, eli durmasın diye gelişigüzel karaladığı yazılar Hattatlar boş zamanlarında harf ve kısa cümleleri, noktalarını koymadan, tekrar tekrar yazarlardı Yolda giderken veya bir yerde otururken, sağ elinin parmaklan arasında, zeytin büyüklüğünde bir taneyi yuvarlayıp duran hattatlar vardır Ord Prof Dr A Süheyl Ünver'in notları arasında rastlanan şu örnek karalamanın önemini çok güzel belirtmektedir Hattat Mustafa İzzet Efendi; «Haftada bir gün yazmam, ertesi gün elim hemen değişir Bu bir günlük istirahattan dolayı yazının bozulan tarafını yalnız ben hissederim, kimse farkında olmaz Eğer iki gün yazmasam, başkaları da bunu farkeder» dermiş Karga: Bk Mıklep Kargacık: Süsleme terimi Arap harflerinin sonuna ve yazıda boş kalan yerlere konulan süs motiflerinden birinin adıdır Karşılaştırma: Bk Mukabele kaydı Kartuş-pafta: Geniş bordürler ya da Sertap üzerine yuvarlak veya beyzî şekilde parçalar konmuş ise bunlara kartuş-pafta denilir Bazen bu paftalarda cildi yapan sanatkârın ismi ile karşılaşmak mümkündür Edirne ciltlerinde bu kartuş-paftaların içleri beyitlerle doldurulmuş, bu beyitlerin içinde mücellidin adı da geçirilmiştir Ayet-i kerime yazılmış kartuş-paftalar da vardır Pafta veya kitabe de denilmiştir Kasım Beygi: Eskiden kullanılan kâğıtlardan birinin adı (Bk Kâğıt) Kat': Kesme, kesilme Katı': 1) Kat' eden, kesen, 2) Eski kalemtıraş çeşitlerinden biri Söğüt yaprağı biçimindedir Katı' denilen sanat eserleri bu kalemtıraşla yapılırdı Kat'ı kâmil: Kâğıdın, asıl büyüklüğü değiştirilmeden kullanılmasıyla meydana getirilen eski yazma kitaplara verilen isim Büyük Mushaflar böyledir, Katı'a Oyma: Herhangi bir şekil ve yazının kâğıt veya deriden oyularak çıkartılmasıyla meydana getirilen bir süsleme sanatıdır Oyulup çıkartılan kısma erkek oyma, oyulan kısma ise dişi oyma denilir Erkek ve dişi parçalar başka bir deri veya kâğıda yapıştırılarak süsleme yapılır «Oymalar tek tek oyulmamıştır Muhtelif renkte boyanmış ve terbiye edilmiş kâğıtlar beş-altı sahifesi üst üste yapıştırılarak ince bir karton kıvamına gelince oyma âletleri ile oyulmuştur Sonra bunlar suya atılmış, suda birbirinden ayrılan parçalar isteğe göre boyanıp tahrirlenerek muhtelif yerlere yapıştırılmışlardır» Ayrıca bk Mukatta Katı'a şemse: Bk Müşebbek şemse Katığ: Katı'a kelimesinin katîğ olarak kullanıldığı da görülmüştür Kâtib-i kütüb: Kütüphane görevlisi Kâtibi kalemtıraş: Bıçak biçimli eski kalemtıraşların bir çeşidi Ucu dönük biçimliydi Safi adlı sanatkârın yaptığı kâtibi kalemtıraşlar meşhurdur Katta': Kesmeci; katı'a, oyma işlerini yapan sanatkâr Bu sanatkârların en meşhuru Bursalı Fahri''dir, Kattanan: Katta'lar; katı'a işi yapan sanatkârlar Kebikeç: Eskiden yazma kitaplara yazılan bir tılsım sözü Bu tılsım, kitaplara güve ve böceğin dokunmaması için yazılırdı Kenarsuyu: Bk Bordur, Geçme Kesira: Bk, Kitre Keskin yazı: Usûlüne ve kurallarına, uygun yazı Kesme: Şemse ciltlerin köşelerinin dışına, bütün cilt devredilmek, fakat birbirine bitişmemek suretiyle yapılan motiflere verilen addır Buna «parça su» da denilir Motifler birbirine bitişik olursa «yekpare su» adını alır Kesme yazı: Eski hattatların kâğıdı kesip oyarak meydana getirdikleri yazı; mukatta' yazı Bu şekilde hazırlanmış çok güzel bir Kaside-i Bürde, Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya 4170 numarada bulunmaktadır Keşide: Eski yazıda kuyruklu ve uzantılı harflerin bu bölümlerinin, güzel göstermek veya istife uydurmak amacıyla özel biçimde çekilmesi, uzatılması; bu uzantıya verilen ad Ketebe: Bir hattatın yazdığı yazıya ismini koyması, demektir Yazı meşkedenler, hocalarından ehliyetlerini gösteren icazetnameyi aldıktan sonra yazılarına ketebe koyarlardı Aslı, «o yazdı» demek olan ketebehu'dur Bazı hattatlar ketebeden sonra, «min telâmiz-i filan» diyerek üstatlarının adını da yazarlardı "Ketebe yerinde, Nemekahu, eğer yazan kendinden bir söz katıyorsa Harrerehu, harekeli yazılmış ise Rakamehu, tevazu için veya karalama olduğunu ifade için Sevvedehu, bir meşke bakarak yazmış ise veya meşk olduğunu ifade için Meşşakahu, istinsah suretiyle yazılmış ise Nesehahu veya Satarehu, aynen taklid edilmiş ise Kalledehu gibi tabirler kullanılmıştır" Ayrıca murakka'at, kıt'a, kitap, ve levhalarda el-Fakîr, el-Hakir, el-Müznib, er-Râcî gibi takdim edilecek makama veya yazının konusuna uygun tevazu ifade eden cümleden sonra isim yazanlar da olmuştur, isimden sonra bazen "Güfire lehu, Gufire zünûbuhu" gibi dua cümlesi ilâve edenler de olmuştur» Ketebe kıtası: Bk icazetname Kettâb: Güzel yazı yazmayı kendisine meslek edinen sanatkâra eskiden verilen isim Yakut al-Musta'sımî'den sonra hattat denilmiştir; Kıl kalem: Müzehhiplerin minyatür yapmak ve ince çizgiler çizmek için kullandıkları fırçanın adıdır Bu fırçalar tek kıldan yapılırdı Kılçıklı ebru: Boyalarının, deseni, içice geçmiş V harfine benzetilerek düzenlenmiş ebrulara verilen ad Kırma: Bir yazının, asıl kaleminden daha ince ve kırıklı yazılmasına denir Kırık döküktür Sülüs kırması, nesih, kırması gibi Ayrıca bk Hatt-ı icazet Kırmız: Kırmızı kabuklu ve kabuğundan, lakit adında bir tür boya çıkarılan böcek Kırtâs: Kâğıt, sayfa; kâğıtçı Kıta: Dört mısradan meydana gelen nazım şekli Ayrıca güzel yazı ile yazılmış küçük levhalara da kıta denilmiştir Kıvrıkdal: Süsleme motifi Kıvrımdal: Bk, Saz yolu Kilke: Bk Lika Kitabe: Bk, Kartuş-pafta Kitap başı süslemesi: Yazma ve kimi basma kitapların ilk sayfalarına yapılan süsleme Kitre: Kesira da denilir Bir çeşit ahar yapımında kullanılır Anadolu'da yetişen geven dikeni denilen nebatın sapı çizilerek oradan akıtılan sıvının sertleşmesiyle elde edilen, yapıştırma özelliği az bir maddedir Ebru yapımında da kullanılır Taze ve beyaz olanı makbuldür Kol: Bk Tuğra Koltuk: Murakkaların ilk satırını teşkil eden sülüs yazıdan sonra, nesih yazı ile o satırdan kısa olarak yazılan satırların iki tarafında kalan boş kısımlar hakkında kullanılan bir terimdir Bunlara tezhip yahut altın tozundan zerefşan süs yapılırdı» Divanlarda da yazılı sayfaların uygun kare şeklindeki boşluk kısımlarına tezhip yapılarak koltuk adı verilmiştir, Buna koltuk işleme denir Kontür: Bir rengin etrafına çekilen çizgi, çevre çizgisi Tezhipte tahrir yerine, Fransızca'dan dilimize giren bu kelime de kullanılmıştır Kozak: Antlaşmalar, name-i hümâyunlar ve önemli emirlerin konulduğu mahfazanın adıdır Körük: Kitap koymağa yarayan mahfazanın açılıp kapanan kısmına verilen ad Köşe: Mücellit terimi olarak, şemse ciltlerin dört köşesine yapılan motiflere verilen isim Tezhip terimi olarak, levhaların kenar uçlarına yapılan süslere verilen ad Köşe bezemesi: Ciltlerin köşe süslerine verilen isim; köşebent Köşe çiçeği: Ciltlerin köşe süslemesi Köşebent: Cilt kapağının dört köşesine yapılan süsler Türk ciltlerinde çoğunlukla şemse ile köşebent arasındaki kısım boş bırakılmıştır Az sayıda XVI yüzyıl Türk cildinde bu kısım da süslenmiştir Köşelik: Üçgen formlardan oluşup, köşe boşluklarını süsler; köşebent Kubbe levha: Kitap başlıklarının kubbe şeklinde yapılmış olanlarına verilen addır Sade olanlarına düz levha denirdi Kubbeli: Tezhipli kitapların, ilk sayfalarında kubbe levha bulunanlarına verilen addır Bu tezhip, cami ve minareleri andıran şekillerde yapılmıştır Kubur: Üstünde kalem, koymaya mahsus yeri, altında hokkası bulunan yazı âletinin adıdır Üzeri nefis tezhipli ve beyitler yazılı olanları vardır Üstüne vernik çekilmiştir, içine kalem, kalemtıraş, makta, kâğıt makası konulurdu Kûfî: Ma'kılî yazıdan gelişerek, daha muntazam ve bazen köşeli harflerle yazılan İslâmi yazı Kûfe şehrinden adını almıştır Arabistan, İran, İspanya (Endülüs Emevîleri) ve Türk ülkelerinde yazılmıştır Selçuklu Türkleri kûfî yazının düğümlü, çiçekli, geçmeli gibi dekoratif örneklerini ortaya koymuşlardır Geometrik karakterli kûfi'nin, yazma ve yapma kûfî, olarak iki çeşidi vardır Yazma kûfî kalemle yazılan, yapma kûfî göre, pergel gibi araçlarla çizilerek yapılan yazılardır Yazma kufiye en güzel örnekler ise kütüphanelerde bulunan ve ceylân derisi üzerine yazılmış olan en eski Kur'an cüzleri veya nüshalarıdır Kumaş cilt: Kenarları deri, ortası kumaş cilt (Bk Çeharkuşe cila) XIyüzyılda yapılmış örneklerine rastlanmıştır Ancak XVI yüzyılda yapılanları en güzelleridir II Beyazıt devrinde ufak kareli kumaşlarla yapılmış pek çok örneği kütüphanelerde mevcuttur Kumkuma: Yazı hokkası yerine de kullanılan bir terimdir Kumlu ebru: Serpiştirilmiş kum tanelerini andıran şekilde yapılmış ebrulara verilen addır Kurt: Tezhip terimi Levhaların kenarına yapıştırılan ve perva» adı verilen ebru kâğıtlar üzerine yapılan süslemeler Kuzu: Müzehhiplerin iplikten daha kalın ve cedvelden ince olarak sayfa kenarlarına altınla çektikleri hat Kuzulu cedvel: Yeşil altınla sarı altından bir arada çekilerek ve araları mürekkeple ayrılarak meydana getirilen cedvellere denilir Sarı altın yeşil altının dörtte biri ölçüsünde olur İnce cedvel yalnız dışa çekilirse tek kuzulu cedvel, dışa ve içe çekilirse çift kuzulu cedvel denilir Külliyat: Bir müellifin bütün eserlerinin, yazılmış ya da basılmış, toplu biçimine verilen ad Kümmî: Eski yazma kitap çeşitlerinden, birinin adıdır Uzunlamasına ve küçük olan bu kitapları, eskiden âlimler yenlerinde taşımak üzere yaptırmışlardır Künye: Yazmaların fişlenmesinde bir yazarın şöhreti, adı, baba, dede adı ve nisbeti ile doğum, ölüm tarihlerini gösteren kayıt Kürk: Yazı yazılırken elin nemi kâğıda geçmesin diye el altına konulan kürk parçası Kürrase: Yazma kitapların, sekiz sayfadan meydana gelen formasına verilen ad Kürsü: Bk Tuğra, (Sere) Küttab-ı i'câm: Harfleri noktalayan, yazıya nokta koyan kâtipler
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #13 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüLâk: Bk Lika Lake cilt: Mukavva, deri veya tahta üzerine uygulanan çeşitli boyamaların üzerine vernik sürülmek suretiyle hazırlanan ciltlere verilen ad Lake ilk defa 5000 yıl önce eski Mısırda tahta lâhitler üzerinde görülmüştür Sulu boya ile yapılan nakışların bozulmaması için, bir sıvıda eritilen bir nevî reçine, boyalar üzerine kaplanmıştır Bu, suda erimeyen ve bozulabilecek altınlı ve sulu boyalı kap nakışları üzerine, korumak amacıyla sürülen bir verniktir Ciltlerin üzerine boya ve altınla çiçek vs resimler yapılır; üzerine rugan (bk rugan, rugani) da denilen vernik çekilirdi Önce mukavva murakka hazırlanır, murakkanın üzerine vernik çekilir; üzerine altın veya boya ile nakış yapılır, üst üste birkaç kat vernik çekilirdi Deri üstüne yapılacaksa, sirkeli yumuşak bir bezle derinin yüzü temizlenerek yağı alınır, bu işlemle boya veya altının deri üzerine düzgün olarak sürülmesi ve dökülmemesi sağlanır; boya ve altından sonra da birkaç kat vernik çekilirdi Türkiye'de özellikle Diyarbakır Bursa, İstanbul ve Edirne şehirlerinde lake cilt yapılmıştır Önceleri rugani diye isimlendirilen bu ciltlere, en güzel örnekleri Edirne'de yapıldığı için, Edirnekârî de denilmiştir XVIII yüzyıl sonlarında lake cildlerde bir gerileme başlayarak, sonraları Avrupa etkisi altına girmiştir Lakit: Kırmızı boya Hattatlarla Müzehhiplerin yazı ve tezhipte kullandıkları bu boya kırmız böceğinden çıkartılır Şapla işlenerek kırmızı renkli boya hâlinde bir tortu teşkil eder Lâl: Kırmızı mürekkep Lâl efşân: Celî divanî yazılarda harekelerden sonra gayet ince olmak üzere toz hâlinde serpilen kırmızı boyanın adıdır Lâl-i Bedahşî (Bedahşânî): Bedahşân kırmızısı Lası: Bk Lika Levha: Kitap başlıklarına verilen ad Başlık veya serlevha da denir Hüsn-i hatla yazılan ve çerçevelenerek duvara asılan yazılara da levha denilir Bu yazıların küçüklerine ise kıt'a denilir Lif: Bk; Lika Lika : 1- Mürekkep hokkalarının dibine konulan ham ipeğin adıdır Arapçası milka'dır İran'da ise kilke denir Kamış kalemin, hokkanın dibine çarpıp bozulmasını, kalemin ucunda çok mürekkep kalmasını ve hokka devrildiğinde mürekkebin dökülmesini önlemek amacıyla kullanılmıştır Lif de denilmiştir Tuhfe-i hattatın'e göre lika'ya; «peşm», «peşençe», «lası», «gersef», «zevane»,«penag” da denilmiştir Mürekkep tortusundan katılaşan lika çıkarılıp yıkanır, çürüyünce yenisi konurdu 2- Lika, aynı zamanda yaldız altına sürülen maddenin adıdır Lâk da denilir Zamk türünden bu madde önceleri yerli olarak yapılmış, sonra Avrupa'dan gelmeye başlamıştır Lu-i Tebrizî: Eskiden kullanılan şeker rengi yazı kâğıtlarından birinin adıdır Bk Kâğıt Gûnî-i Tebrizî de denmiştir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #14 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüMadalyon süsleme: Tezhipte ve ciltçilikte kullanılan beyzî ve dilim süsleme motifi Mağribî yazı: Bk Hatt-ı Mağribî Mahat: Mücellit terimlerindendir Kap ile dip (sırt) arasındaki açıklığa verilen addır Bu kısma meşin veya bez kaplanır Kapağa hareket kolaylığı sağlar Mahmut Peşteli: Ebru sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/ebru/sanatçılar Mahzuf: Bk Mücerret Makas: Bk Kâğıt makası Makilî yazı: Hiçbir parçasında yuvarlaklık olmayan, düz, dik ve köşeli bir yazı biçimidir Kûfî yazı, bu yazıdan gelişmiştir Makta: Mikta veya kalem yastığı da denir Bir karış uzunluğunda, kalınca bir parmak eninde ve yassıdır Kalemi yonttuktan sonra üzerine koyarak ucunu çıtlatmak için, yani dikine keserek yazı yazacak bir hâle getirmek için kullanılmıştır Kalemin oturduğu yuvaya hane-i kalem denir Makta genellikle fildişinden yapılmıştır Altın kakmalı olanları da vardır Ama bunlarda da kalemin ucunun geleceği yere ufak ve konik bir fildişi parça yapıştırılmıştır Makta ustaları mülga Mevlevî tekkelerinden ve bazen Bektaşî'lerden çıkmıştır Bu maktaların baş tarafında zarif bir Mevlevi sikkesi ve altında talik yazıyla «Ya Hazret-i Mevlânâ» yazısı vardır Daha altta hendesî şekillerde çiçekler ve üstatların zarif ve girift imzaları görülür N Rüştü Büngül'ün, Eski Eserler Ansiklopedisi'nde makta yapan üstatlar arasında Bursalı Fahrî, Edirneli Nakşî, Çevrî, Resmî, Fikrî, Rıza ve Eski Reşid adları geçmektedir Malizme: Eskiden, 20 sayfadan ibaret cüz yerine kullanılan bir terimdir Matlap: Yazmalarda sayfa kenarına konan ye metinde dikkati çekmesi gereken noktayı işaret eden küçük yazılar; bu yazıların süslenmesi Mazgala: Bk Zermühre Mecma: Geniş karınlı, kare şeklinde madenî hokkalara verilen ad Bu tür hokkaların kapaklarına şecâb denilirdi Mecmua: Yazma ya da eski basma kitaplarda birden çok eserin yer aldığı cilt bütünü Mecmuatü'r-resail: Risaleler mecmuası Mehmet Tahir: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Mekke toprağı: Varak hâline getirilmek için tirşe ve zar içinde dövülen altının yapışmaması için kullanılan toprağın adıdır Eskiden İstanbul'un Anadolu yakasına Mekke toprağı adı verildiği için, buralardan alınan toprağa da aynı ad verilmiştir Mertebanî tabak: Merteban'da yapılan yeşilce sırlı seramik tabak Altın ezme işleminde kullanılmıştır Bk Altın tabağı Mesahif: Mushaflar, sayfa hâline getirilmiş kitaplar, Kur'an'lar Meşin: Cilt yapımında kullanılan koyun derisi Meşk: Yazı hocasının ders olarak verdiği yazı örneği Sülüs ve nesih yazı öğrenmek isteyen kimse, yazı temrini yaptıranların bir satır yazısını meşk itibar ederek, baka baka aynen taklit etmeğe kalkar; bunu nazırlar ve meşki ile hocasına takdim eder Meşk tariflerinde harfler üzerinde ufak ve büyük noktalar, hatt talik çıkarmalarında noktalar arasında boş yuvarlak ve yaymalarıyla tarifler vardır Noktalar yan yana harflerin açıklıklarını, çizgiler de harflerin yönlerini gösterir Hoca, öğrencisinin meşk taklidini alır, benzetilmeyen harfleri, açıklamalarda bulunarak düzeltir, öğrencisi de bol bol tekrarlayarak yazıyı öğrenmeye çalışır Meşşakahu: Bk Ketebe Mıkraz: Kesecek âlet, makas Bk Kâğıt makası Mıskale: Kazınan (hâkkolunan) kâğıdın pürüzlerini düzeltip, eskisi gibi parlatmak için, çoğu zaman deniz böceği kabuğundan yapılan âlet Minkaf, halezon terimleri de bu anlamda kullanılmıştır Mıstar: Satar çizmeye yarayan âletin adıdır Üzerinde sıra sıra bükülmüş ibrişim gerili bir mukavvadan ibaret olan mıstar, kâğıdın altına konur; üstünde, temiz bir bezle sarılı parmak gezdirilerek kâğıtta hafif kabartma çizgiler meydana getirilirdi Çeşitli geometrik düzenlemelerle hazırlanmış mıstarlar vardır, Mıstar kalemi: Yazma kitapların kenarlarına yaldız veya boya ile yapılan çizgileri çizmeğe yarayan âletin adıdır Demirden pergel şeklinde idi Boya yahut yaldız iki çatal arasına konur, öylece çizilirdi Mibree: Hattatların ve kâtiplerin kalem yontmak için kullandıkları kalemtıraşın, Arapça adıdır Mibret: Eğe cinsinden bir âlet Kamış kalemin elyafı ile diğer kısımlarının temizlenmesinde kullanılırdı Mihzele: Mürekkep süzecek âlet; keçe veya çuhadan olur Micrede: Divitin temizlenmesinde kullanılan âletin adıdır Midad: Yazı mürekkebi; yazı yazmaya mahsus siyah veya renkli sulu madde Dude denilen isten yapılır Gûlzar-ı Savab'da bir kaç çeşit mürekkep yapımı tarif edilmiştir Mürekkebe, iyi akması için, kaynatılmış nar kabuğu suyu konur «Hokkana lika koy, üzerini isle yapılmış mürekkeple doldur, biraz sirke yahut koruk suyu kat, biraz da aşı, zırnık kâfur koy; karıştır» Eskiden mürekkebi dövmek ve inceltmek için kervanlarda develerin üstüne, yanlarına şişeler veya fıçılar içinde asarlarmış Develer hareket ettikçe mürekkep karışır, kendi kendine dövülürmüş Ya da hamamlarda kapı tokmaklarına asılır, kapı açılıp kapandıkça mürekkep çalkalanıp incelirmiş Midad-ı Mutavvas: Kuruduktan sonra çok parlak duran mürekkep Midak: Sürh adı verilen kırmızı boyayı ezmekte kullanılan âlet Mermer veya somakiden düz olarak yapılır; üstüne konan madde, mermer veya billurdan bir âletle ovularak ezilir Mifreşe: Kamış kalemlerin birbirine veya mahfazaya çarparak bozulmaması için, divitin kalem konan kısmına yerleştirilen örtü Genellikle çuhadan yapılmıştır Mifrez: Kalemin yarılması işinde kullanılan kalemtıraş Mihatta: Hattatların, kalemin ucundaki kılları almada kullandıkları âlet Mürekkep lif (lika) ile kullanıldığından, yazarken, çürüyen lif parçaları kalemin ucuna takdirdi Bunları almak için mihatta kullanılırdı Mihfere: Yanlışları düzeltmek için, yazıyı kazımakta kullanılan kalemtıraş, bıçak Mihrabiye: Ucu ince tığlarla biten, mihrap şeklinde kitap başlığı, serlevha Mihrak: Bk Milhez Mihras: Renkli mürekkep yapmakta kullanılan maddeleri ezmeğe yarayan âletin adı Buna havan da denilirdi Somaki, pirinç veya mermerdendi Mikleb: Eski ciltlerde alt kapağa sertâb ile bağlanıp, üst kapak ile kitap arasına girerek sayfa kenarlarım koruyan, ucu sivri parça Sivri uçtan kenara olan uzunluk, kapak eninin yarısına eşittir Türkçesi karga'dır Eski Türk ciltlerinde mıklebin üst ve iç tarafı da cilt kapağı kadar süslüdür, iç yüzlerde görülen katı'a süslemelere mikleb içinde de rastlanılan Mikleb, okuma sırasında, kalınan, sayfayı göstermek için de kullanılır Mikleme: Kalem koymak için kullanılan kutunun Arapça adıdır Daha çok kalemdan adı ile anılmıştır Çoğunlukla mukavvadan ve beyzî olanları kullanılmıştır Mikras: Kesecek âlet, makas Bk Kâğıt makası Mikşat: Kamış kalemin kabuğunu soymaya yarayan âlet Mikta: Bk Makta Mikyassü-l hat: Bk Sülüs Mil’aka: Hattatların kullandıkları küçük kaşığın adıdır Lal, sürh gibi sulu boya maddesi ile rıh'ın hokka ve kâğıda aktarılmasında kullanılmıştır Milhez: Mürekkep karıştırmakta kullanılan âletin adıdır Mihrak ve Farsça divitşor da denilmiştir Milka: Bk Lika Minekârî: Mine işleri; mavi renkle işlenmiş iş; Minkaf: Bk Mıskale Minyatür: El yazması kitapları süslemek için sulu boya ile yapılan ve metindeki olayları yansıtan figüratif resimlere verilen ad İtalyanca "minature" kelimesinden alınmadır Türkçe'de küçük nakış anlamına hurda nakış denilmiştir (Bkz Geleneksel Sanatlar Minyatür Sanatı) Misin: Bk Meşin Mitreşe: Kalemler birbirine çarpmasın diye kalemdanların içine konulan çuha örtü Mizanü'1-hat: Bk Sülüs Motif: Süs, sık sık yinelenen çizgi süsü;,bir biçimin konusu Osmanlı ciltlerinde; hataî, rûmî, bulut, penç, yaprak, gonca, geçme» nilüfer, ıtır yaprağı, gül, tepelik, orta bağı, tığ en çok kullanılan motiflerdir Manzara, arabesk ve canlı hayvan motiflerine rastlanmaz Memlûk ve Selçuk ciltlerinde stilize ye arabesk motif görülür Herat üslλbunda stilize motifle birlikte manzara ve hayvan figürleri de bulunur Muavveç yazı: Eski harflerle yazılan yazılardan birinin adı Yılankavi çizgilerden ibaret olan bu yazıyı 1908'den sonra İsmail Hakkı Baltâcıoğ-lλ icat etmiştir Yeni harflerin kabulüyle diğerleri gibi tarihe karışmıştır Muhakkak : Sülüs yazının yatık ve uzun çizgileri olan çeşidine verilen ad Nadiren murakka ve kıtalar yazılmış, besmele dışında fazla kullanılmamıştır" Muhaşşa: Haşiyeli kitap Muhaşşi: Haşiyeyi yazan kişi Muhayyer: Eski kâğıt çeşitlerinden birinin adıdır Lui Tebrizî gibi bu da şeker renktir Bk Kâğıt Mukabele kaydı: Kopya edilmiş nüsha ile aslının karşılaştırılıp kontrol edilerek bunun, kitabın zahriyesine veya hatimesine kaydedilmesi Bu kayıt görülen kitapların doğruluğuna daha çok güvenilir Makatta': Deri veya kâğıttan oyma şeklinde yapılan işlere verilen ad Bk Katı'a Mukatta' yazı: Bk Kesme yazı Mukavva: «KuvvetlendirilmişÂ» Klâsik ciltlerde ilk zamanlar tahta kullanılmış, daha sonra bunun yerini mukavva almıştır Cilt için kullanılacak mukavva şöyle hazırlanır: İstenilen kalınlığı sağlayacak kadar kâğıt, suları aksi yönde olmak üzere yapıştırılır Kolanın içine kabı kurttan korumak için şap, tenekâr, tütün suyu gibi zehirli maddeler katılır Bu suretle hazırlanmış mukavva iyice kuruduktan sonra tahta gibi sert olduğundan eğilip bozulmaz Böyle mukavvalara murakka mukavva denilir Murakıb: Bk Ayak Murakka: 1- Hattatların ayrı ayrı kâğıtlara yazdığı ve bir araya toplanarak mecmua hâline getirilen meşk ve yazılara verilen ad 2- Birkaç kâğıdın suları aksi yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavvaya verilen ad Üzerine yazı sayfası yapıştırılır veya cilt kapağında kullanılır Murakka mukavva: Bk Mukavva Murassa cilt: Kıymetli taşlarla bezenmiş cilt Mine veya mercanla işli ciltler hâlen müzelerde mevcuttur Musanna: Usta elinden çıkmış, sanat eseri, çok süslü Musavvir: Eskiden insan resmi ve tablo yapan sanatçı Ressam Mushaf: Sayfa hâlife getirilmiş şey Türlü sayfalardan meydana gelen kitap; sonradan Kur'an anlamında kullanılmıştır Mustafa Rakım Efendi (1757 - 1825): Türk hat sanatının büyük üstatlarından biridirİsmail Zühdî Efendi’nin en büyük talebesi ve küçük kardeşidir Devamı>> Muşta: Baskı âleti (Bk Kalıp); Vaşsale demlen kâğıt yapıştırmaların ekini belli etmemek için mücellitlikte kullanılan âlet Mücedvel: Sayfa kenarları cetvelli olan kitaplar hakkında kullanılan bir terini Mücellid: Kitap ciltleyen, ciltçi Mücerret: Eski yazıda noktasız harflerle yazılan şiir ve nesirler hakkında kullanılan bir terim Mahzuf veya Mühmel de denilmiştir Mücevher nokta: Bk Nokta, geçme nokta Müellif: Kitabı yazan kişi Müellif hattı: Yazmanın başka bir hattat tarafından değil, yazarın kendi el yazısıyla yazılmış aslı Müellif müsveddesi: Yazarın hazırladığı, beyaza çekilmemiş yazma eser Mühmel: Bk Mücerret Mühre: Kâğıtlar aharlandıktan sonra parlatma için kullanılan âletin adıdır Bazen kalemtıraş kabzasının ucu da bu iş için kullanılmıştır Kaymasını sağlamak için biraz sabun sürülür Müzehhiplerin altını parlatmak için kullandıkları akike de mühre denilmiştir, Mühre çeşitleri: Böcek mühre: Deniz böceklerinin kabuğundan yapılmıştır Cam mühre : Yuvarlak veya kalın camdan yapılmıştır Çakmak mühre; damar mühresi: Tezhiplerde yaldızlanan yaprak damarlarını, süslemelerin girintili çıkıntılı yerlerini parlatmak için kullanılan, açılmış kurşun kalem biçiminde mühre Tırnak mühresi de denilir Har mühre: Katır boncuğu Zer mühre: Yaldız cilalamaya yarayan ucu akik mühre Mühre tahtası: Üzerinde kâğıt mührelenen âletin adıdır Pesterek de denilmiştir Ihlamurdan yapılan ve ortası çukurca olan bu tahta çeşitli boylardadır Tek parça olması şarttır Mühreli kâğıt: Ahardan sonra mühre sürülerek parlatılan ve kalemin üzerinde kaydığı kâğıt Bu kâğıtlar mürekkebi emmez Mühresenk: Akik türünden bir taşın adıdır Bir sopaya takılarak, tezhip nakışlarını ve yaldızlan mührelemekte kullanılmıştır Mührezen: Kâğıtların üzerine mühre vuran sanatkâr Mühür: Yazma eserin kime ve niçin ait olduğunu göstermek amacıyla basılmıştır Kitabın hangi kütüphaneye ait olduğunu gösteren "demirbaş mührü", sadece bağışlanan kitaplara vurulan ve bağışlayanın adını taşıyan "bağış mührü", "vakıf mührü" ve yalnız isim bulunan "zat mührü" gibi çeşitleri vardır Eski mühürlerimiz taşları, madenleri, sapları ve kazınmaları bakımından güzel sanatların bir kolu halindeydi Meşhur hakkâkların çeşitli maddeler üzerine kazıdıkları isim," mısra, âyet ve istifler büyük sanat değeri taşımaktadır Üzerine akik, yakut, firuze, yeşim taşı kakılmış mühürler vardır Manzum mühürler de yaygın olarak kullanılmıştır Şair, Hamit'in dedesi Abdülhak Molla'nın mühründe "Çaresaz ola hakim-i mutlak Bula her derde deva Abdülhak beyti" kazılı imiş Mülâsık: (İltisaklı) bitişik Aralık verilmeden yazılan yazı Bk Hat Mülemma şemse: Motifin hem zemini, hem de kendisi altın yaldızla işlenerek yapılmış şemseM Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü'nde «Renkli şemseler hakkında kullanılan bir tâbirdir Kabın şemse veya köşebent kalıbının Basılacağı kısmın münasip noktalarına, kap meşinine zıt renklerde meşin parçalar yapıştırılarak, üzerine kalıp basılmak suretiyle yapılırdı Yaldız işleme aradan görününce renk renk meşinler kitaba başka bir güzellik verirdi» demektedir Mülevven şemse: Bu şemselerde tek renk deri kullanılmayıp, bezemeler cilt kapağında kullanılandan başka renkte deri ile kaplanmıştır Bu şekilde renkli derilerle yapılan mülevven şemse ciltte, motifleri üstten veya alttan ayırma tarzında altınla bezemek mümkündür Mümsiha : Hattatlarla kâtiplerin kalemin mürekkebini silmek için kullandıkları beze verilen ad Bu bez siyah ve yumuşak olurdu Münhanî: Eğri, Bk Selçuklu münhanîleri Mürekkeb: Yazı yazmakta kullanılan maddenin adıdır (Bk Midad) Dλde denilen bezir veya kandil isinden yapılmıştır Süleymaniye Câmii'nde, kandillerin isi hava cereyanı ile özel olarak yapılmış bir odacığa toplanır ve mürekkep yapımında kullanmaları için, hattatlara verilirmiş Mürekkeb yalamak: «Okuyup yazmak, ilim öğrenmek» yerine kullanılan bir deyim Bezir isi mürekkeple aharlı kâğıda yazılan yazının yanlışı yalamak suretiyle silindiği için bu deyim ortaya çıkmıştır Mürgdar şemse: Çiçekleri arasındaki dalların üzerinde kuşlar bulunan şemselere verilen ad Mürsel vav: Vav harfinin yazılış biçimlerinden biri Bu türlü vav harfi yuvarlak yazılırdı Müsennâ: İki kat, iki katlı; iki kısımdan meydana gelmiş, iki noktalı harf Müsenn yazı: Bk Aynalı yazı Müstensih: İstinsah eden; kitabın kopyasını çıkaran kimse Müsvedde: Karalama, taslak; beyaza çekilmek üzere ilk kez yazılan ve üzerinde düzeltmeler yapılan yazı Müşahide: Bk Ayak Müşair: Halkâr için altın ezme işleminde, ezilmeden kalan ve hemen çöken altın parçalarına verilen ad Bunların yeniden ezilmesi gerekir Bk Halkâr Müşebbek: Şebeke şekline sokulmuş, ağ ve kafes gibi örülmüş olan Müşebbek şemse: Deri ince ince oyularak cild kapağının içyüzüne yapıştırılmak suretiyle yapılan şemse Katı'a şemse de denilir Müşîr: Bk Ayak Müş'ir: Bk Ayak Müşire: Bk Ayak Müteferrik: Dağınık, ayrı ayrı; içinde değişik, eserlerden parçalar bulunan yazma eser Müteselsil: Bk Huruf-ı müteselsil Müzehhep: Eski yazmaların tezhipli olanları Baştan sona tezhipli kitaplar yapıldığı gibi yalnız ilk, bazen ilk ve son yaprağı tezhipli kitaplar da vardır Kur'an'lann ilk iki, diğer yazma kitaplarınsa birinci sayfası çoğunlukla tezhipli olur Müzehhip: Tezhip yapan sanatkâr Bunların çarşıları vardı Müzehhipler arasında hattat olanlar bulunduğu gibi, birçoğu kullandığı boyayı da kendisi yapardı Müznib: «Suç işleyen, günahkâr» Bk Ketebe
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat Sözlüğü |
12-03-2010 | #15 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Sanat Ansiklopedisi - Sanat SözlüğüNâdir nüsha: Fazla nüshası bulunmayan yazma eser Nakış: Eskiden boyalı resimlere, minyatürlere verilen ad Yazma kitaplara renkli olarak yapılan süsleyici resimlere, minyatürlere nakış, yapanlara da nakkaş denilirdi Buna tasvir ve şebih yazmak (b bk) da denilirdi Yapanlar nakkaş, musavvir, şebihnüvis adlarını alırdı Nakış resim: Minyatür Nakışhâne: Nakış yapılan yer; resim atölyesi karşılığında kullanılmıştır Fatih Sultan Mehmet, yeni sarayında bir saray nakışhânesi kurmuş ve başına da Özbek asıllı Baba Nakkaşı getirmişti Lâle devrinde ise milli resim ve oymacılığımız üzerine albümler hazırlayan özel nakışhâneler bulunmaktadır Nakkaş: Yazmalara minyatür ve tezhip yapan sanatkâr, özellikle kitaplara minekârî resim yapanlara denilmiştir Nakkaşlık İranlılar tarafından geliştirilmiştir Şark nakkaşlarının başı üst ad Bihzad'dır Nakş-i âbî: Su ve zamk ile karıştırılmış boyaların kâğıt üzerine sürülmesiyle yapılan resimlerdir İranlıların gevaştâbir ettikleri bir usλl ile yapılırdı Bu usλlde boyalar şeffaf değildir, renklerin içinde beyaz vardır Bunu da çoğunlukla beyaz veya altın bir astar zemin üstüne işlerler ve boyaları beyaz boya ile karıştırırlardı Nakş-ı zerkâr: Yaldızla yapılan süslemelere verilen ad Nâzır: Eski kitaplıklarda denetleme işini yürüten kişi Necmeddin ebrûsu: Meşhur hattat, mücellit ve ebrûzen Necmeddin Okyay'ın buluşu olan çiçekli ebruya verilen ad Nemekahu: Bk Ketebe Nesehahu: Bk Ketebe Nesih: Bir yazı çeşidi Kalınlığı sülüsün üçte biri kadardır Kûfî yazının, köşelerinin yuvarlanması ile meydana gelmiştir Abbasî veziri İbn-i Mukle'nin kûfîyi değiştirerek nesih yazı sitilini meydana getirdiği rivayet edilir Daha çok Kur'an-ı Kerim'ler nesihle yazılmıştır Murakkalar ve bilyelerin göbekleri de nesihle yazılmıştır Türk hattatlarınca çok kullanılmış bir yazıdır Nestalik: Osmanlılarda ta'lik adı verilen yazıya İranlılar, «nesih» ile «talik» ten bozma olarak «nestalik» demişlerdir Neşe Üçer: Suluboya sanatçımızdır Bakınız resim/suluboya/sanatçılar Neşşaf kâğıt: Sünger kâğıdı gibi gözenekli bir kâğıt Mürekkepçiler bunu mürekkebi süzme işinde kullanmışlardır Nevregân: Mücellitlerin mukavva ve deri oymakta kullandıkları âletin adıdır Eğri ve ağzı keskin olan bu bıçağın ucuyla katı' da yapılırdı Nick Merderyan: Hat sanatçımızdırBakınız geleneksel sanatlar/hat-tezhip/sanatçılar Nigâr: Eskiden resim, suret, insan resmi yerine kullanılan, Farsça bir kelimedir Nigârende: Bk Nigârî Nigârhane: Eskiden resim ve tasvir yapanların çalıştıkları yer Nigârî: Eskiden insan resimleri yapan ressama verilen ad Nigârende de denirdi Nişanlı şiraze: Bk Şiraze Nişasta âharı: Nişastanın pişirilmesiyle yapılan âhar Bu âhar sürülen kâğıt kolay silinirdi Çifte âharlı ebru yapımında da, yumurta âharının altına bu âhar sürülmüştür Nizamşahî: XVII yüzyılda kullanılmakta olan bir kâğıt cinsi Ayrıca bk Kâğıt Nokta: Kur'an-ı Kerimler'de âyet ve cümleleri ayırmak, yazmalarda durakları belirlemek için kullanılmış küçük yıldız ve çiçek şekillerine verilen isim Muntazam, geometrik olanlarına mücevher nokta, altı köşelilere şeşhâne nokta, beş yapraklılara pençberg denilir Diğer şekilleri: geçme nokta, yaprak nokta, helezonî nokta, zerender-zer nokta (bunlara bk) Nokta demiri: Mücellit terimlerindendir Noktalar üzerine vurulan demirin adıdır Bununla ciltlerde nokta yapılır Noktasız yazı: Arşivde, kimi nedenlerle noktasız olarak yazılan yazı Siyakat, tevkî, divanî kırması gibi yazıların noktasızlarına rastlanmaktadır Nüsha: 1- Bir eserin elle yazılarak çoğaltılmış olanlarından her biri 2- Tezhip terimi Talik yazı ile eğimli yazılan levhalarda yazı ile çerçeve arasına üçgen şeklinde yapılan süslemenin adıdır, Nüvis:Yazan, yazıcı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|