Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çerkes, çerkeslerde, çerkeslerin, dramı, göçler, isyan, soykırım, sürgünleri

Çerkeslerin Dramı,Çerkeslerde İsyan, Çerkeslerde Soykırım,Çerkes Sürgünleri Ve Göçler

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çerkeslerin Dramı,Çerkeslerde İsyan, Çerkeslerde Soykırım,Çerkes Sürgünleri Ve Göçler



Çerkeslerin Dramı,Çerkeslerde İsyan, Çerkeslerde Soykırım,Çerkes Sürgünleri Ve Göçler
Çerkeslerin Dramı,Çerkeslerde İsyan, Çerkeslerde Soykırım,Çerkes Sürgünleri Ve Göçler

Çerkeslerin Dramı

İşgal, Soykırım, Sürgün ve Göç

Kafkasya ve Çerkezlerle ilgili bir yazı yazılırken, bu konuların, özel olarak ilgilenmeyenlerce bilinmediği ya da yanlış bilindiği göz önüne alınarak, kısa da olsa bazı önbilgilerin verilmesi gereği ortaya çıkmaktadır
Bu nedenle, bilenlerce tekrar niteliğinde olmasını da göze alarak, bazı açıklamalarda bulunmayı yararlı gördük
Önce Kafkasya ve Çerkesler hakkındaki tanımlara değindikten sonra Kafkasya ile ilişki kuran toplumlar, Kafkasya'nın Ruslar tarafından işgali, soykırım, sürgün ve göç hakkında daha geniş bilgiler vermeye çalışacağız

Kafkasya Neresi?
Kısa ve yalın bir anlatımla Kafkasya'yı şöyle tanımlayabiliriz "Kafkasya, Karadeniz'den Hazar'a kadar uzanan ve geçit vermeyen Kafkas Sıradağları ile bu omurganın iki yanında yer alan ülkelerdir"
Kafkasya, güney ve kuzey olmak üzere ikiye ayrılmaktadır
Güney Kafkasya denilince Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan anlaşılmakta ise de Ermenistan'ın Kafkasya ile bir ilişkisi olmaması nedeniyle bu anlayış gerçek konuma uygun düşmemektedir Anadolu'nun doğusunda bulunan bir ülke denilmesi daha yerinde olabilir Gürcüler ve Lazlar, Güney Kafkasya'nın yerli halklarıdır Ermeniler, Hint-Avrupai bir halktır
Türkiye basınında ve siyasal söyleminde Kafkasya sözü ile bu ülkeler anlaşılmakta, Kuzey Kafkasya göz ardı edilmektedir Kuzeyden bakıldığında ise Kuzey Kafkasya asıl Kafkasya olarak kabul edilmekte, Güney Kafkasya'ya "Trans-Kafkasya: Kafkas Ötesi" denilmektedir Demek ki bakış açısına göre farklı anlamlar ortaya çıkmakta, bu da kavram kargaşasına neden olmaktadır
Kuzey Kafkasya, Abhazya'yı da içine alacak şekilde, Kafkas sıradağlarından başlayarak Kuban ve Terek nehirlerinin ötelerine kadar uzanmaktadır (Çerkeslerin bir kabilesi olan Bjeduğlar, Rus işgali öncesinde kuban Nehrinin kuzeyinde oturuyorlardı)
Abhazlar, Abazinler, Çerkesler (Wubıhlar ve Adığeler), Çeçenler, Dağıstanlılar, Kuzey Kafkasya'nın yerli halklarıdır Hint-Avrupa kökenli olup iki bin yıl önceleri gelen Osetler (Alan-Asetin), Asya kökenli olup Kuzey Bozkırları yoluyla gelen Karaçay-Balkar, Nogay ve Kumuklar, aynı ülkenin kaderini paylaşan yerli halkları durumuna gelmişler ve ülkenin eski halklarıyla birlikte ortak Kafkas Kültürü'nü ve kimliğini yaratmışlardır

Çerkesler Kimdir?
Çerkesler, Kuzey Kafkasya'nın yerli halkıdır "Çerkes" adı, Grekler tarafından Batı Kafkasya'da yaşayan halklara verilmiş "Kerket" ya da benzeri bir adın değişerek bugünkü şeklini almasıyla oluşmuştur Çerkez halkı, kendine kendi dilinde "ADIĞE" demektedir
"Çerkes" adı, kullananlara göre, değişik kapsamda anlamlar taşımaktadır Bunları şöyle açıklayabiliriz:
En geniş anlamda, Karadeniz'den Hazar'a kadar bütün Kuzey Kafkasya halklarını kapsamaktadır Örneğin Evliya Çelebi, gezi notlarında "Çerkes" adını bu anlamda kullanmıştır Ancak bütün Kuzey Kafkasya halkları "Çerkes" adını bu kadar geniş anlamda kabul etmezler Karaçay-Balkarlar, Osetler, Çeçenler, Dağıstanlılar kendilerine "Çerkes" demezlerDaha da dar anlamda: Adığe'lere ve Wubıhlara "Çerkes" denilir En dar anlamda: Sadece Adığelere "Çerkes" denilirBir adım daha atarsak, hiçbir Kafkas halkı kendine "Çerkes" demez, kendi dilinde kendine verdiği bir ad vardırTürkiye'de "Çerkes" adı, Kuzey Kafkasya'dan göç etmiş olan halkların tümü için kullanıla gelmiştir Bunun nedeni, Rus işgali sonunda Osmanlı ülkesine göçerek yerleştirilmiş olan halkların çoğunu Çerkeslerin (Adığelerin) oluşturmuş olmasıdır

Kafkasya'dan Kimler Geldi Geçti?
Kafkasya, tarih boyunca çeşitli akınlara ve işgallere uğramış olmakla beraber bunların çoğu kalıcı olamamıştır Ancak yüzyıllarca sürmüş savaşlardan sonra 21 Haziran 1864'te tamamlanan Rus işgali kalıcı olmuştur Diğer işgalciler, ülkenin tamamına sahip olamamış, ancak belli bir bölgesine geçici bir zaman için egemen olabilmiştir İşgal sırasında dağlara ekilen yerli halk, işgalcilerin uzaklaşmasıyla yeniden düzlüklere inmiştir Ancak son savaş olan Rus savaşında, düşman sadece ovaları işgal ile yetinmemiş, son noktasına kadar dağları da işgal altına almış ve bütün ülkeye hakim olmuştur Bugün aynı durum devam etmektedir
Ruslardan önce Kafkasya'dan gelip geçen halklar şunlardır: İskitler, Sarmatlar, Alanlar, Gotlar, Hunlar, Moğol Avarları (Dağıstan Avarları ile karıştırılmamalıdır), Araplar, (Araplar, Kuzey Kafkasya'yı işgal edememişler, ancak Hazar kıyılarını ve Dağıstan'ın az bir kısmını işgal etmişlerdir), Moğollar (Cengiz), Timur ve Kırımlılar
Kafkasya'nın Karadeniz ve Kırım kıyılarında ticaret kolonileri kuran Grekleri ve Cenevizlileri işgalci saymak mümkün değildir Onlarla Kafkasyalılar arasındaki ilişkiler ticaret alanında olmuş, bu arada karşılıklı kültürel etkileşimler de meydana gelmiştir
Osmanlı Devleti'nin Kuzey Kafkasya ile doğrudan ilişkisi olmamıştır Araç olarak, kendisine bağlı olan Kırım Hanlığı'nı kullanmıştır Kırım Hanlığı, 15 yüzyıldan 18 yüzyıla kadar 300 yıl boyunca Kuzey Kafkasya'ya karşı çok zalimce davranmış, akınlar, işgaller ve talanlarda bulunmuştur Fakat bu arada Çerkes kültüründen etkilenmiş, prenslerini küçük yaştan itibaren Çerkes ailelerin yanına vererek Çerkes geleneklerine göre eğitim aldırmaya başlamıştır

Rusya'nın Kafkasya'yı İşgali:
Rusya, Rurik tarafından, Leningrad'ın güneyindeki İlmen Gölü kıyısında, Novgorod kentinde 864 yılında kuruldu (Tarihin ya da talihin cilvesine bakın ki bu devlet, kuruluşundan 1000 yıl sonra, 1864'te Kuzey Kafkasya'yı işgal edecek ve Çerkeslerin varlığına ölümcül bir darbe indirecekti)
Rusya'nın merkezi 905 yılında, bugünkü Ukrayna'nın başkenti olan Kiev'e taşındı 965'te Kiev prensi Svyatislav, Hazarların Don Nehri kıyısındaki Sarkel (Sarkala) kentini alarak yıktı 1016 yılında Bizans-Rus Birleşik ordusu, Volga kıyısındaki başkent İtil'i alarak Hazar Devletinin varlığına son verdi Svyatislav, Taman yarımadasını da işgal ederek Çerkeslerle komşu oldu ve oğlu Mtislav'ı oraya prens olarak tayin etti Çerkeslerin söylencesinde hala yaşayan ve şarkısı söylenen Mtislav ve Ridade'nin teke tek savaşı burada olmuştur
7-10yüzyıllar arasında 300 yıl süresince Slavlarla Kafkaslar arasında tampon durumunda olan Hazar Devleti'nin yıkılışı ile Slavlar ile Çerkesler karşı karşıya gelmiş oldular 250 yıl kadar süren bu temas ve savaşlar, Moğolların Rus steplerini işgali ile sona erdi Bu kez, 1230 yılında kurulmuş olan Türk-Tatar-Moğol karması Altınordu devleti, yıkılış tarihi olan 1556 yılına kadar, yaklaşık 300 yıl, Ruslarla Çerkesler arasında tampon işlevini yapmış oldu
Altınordu devletinin yıkılışı ile tekrar karşı karşıya gelen Ruslarla Çerkesler arasına artık bir daha tampon bir güç girmedi Rus-Kafkas savaşları, aralıklı olarak yüzlerce yıl sürdükten sonra Rusların Kafkasya'yı kesin olarak işgalleriyle 1864'te sona erecekti
Kafkasyalılar, bir yandan Rusya ile savaş halindeyken, diğer yandan Kırım Hanlığı'nın Kafkasya'ya saldırıları da devam ediyordu Bu saldırılara karşı Kabardey Prensi Temıryıko 1567 yılında Rus Çarı İvan Grozni (Korkunç İvan) ile bir dostluk antlaşması yapmış ve kızı Mari'yi de Çarla evlendirmişti 1587'de İvan'ın ölümü ile bu dostluk sona erdi

Değerli tarihçi İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya kitabında Kafkas-Rus savaşlarını şu dönemlere ayırmaktadır
Birinci dönem: 968-1230 Svyatislav'dan Altınordu Devletinin kuruluşuna kadar 262 yıl sürdü
İkinci dönem: 1556-1864 Altınordu Devletinin yıkılışından 1864'te Kafkasya'nın kesin olarak işgaline kadar 308 yıl sürdü

Hem insan sayısı, hem silah bakımından eşit olmayan güçler arasında yapılan savaşı, sonunda haklı olan değil, güçlü olan kazandı Kafkaslıların gücü bitti, savaş da bitti Ve Elbruz, ak başına kara bulutları sarıp gözyaşlarını bıraktı ki hala akmakta
Şöyle bir soru sorulabilir
Aralıklı olarak yüzyıllarca sürmüş olan bu savaşların sonunda Kafkasyalıların yenilgisi kaçınılmaz mıydı? Bu soruya: Dışardan yardım alınmaması durumunda evet kaçınılmazdı, diye cevap verilebilir Çünkü:
Rusların güçlü bir devletleri vardı, Kafkasyalıların yoktu Kendilerine özgü toplum yapılarında geleneklerine göre yaşamlarını sürdürüyorlardı
Ruslar sayıca çok fazlaydı, Kafkaslılar azdı
İki taraf da iyi savaşıyorlardı, ancak Rusların modern ordularına ve silahlarına karşılık, Kafkaslıların silahları ilkeldi Tüfek, kama, kılıç gibi silahlardı Topun üstüne kılıçla saldırıyorlar ve çok kayıp veriyorlardı Tüfekleri için barut bile bulamıyorlardı Savaş taktikleri baskın, vur-kaç şeklinde oluyordu Kesin sonuçlu muharebelere girme olanakları yoktu
Rusya'nın genişleme, sıcak denizlere inme ve Hindistan'a girme gibi uzun vadeli bir planları vardı ve bu planın gerçekleştirilebilmesi için Kafkasya, elde bulundurulması gereken jeopolitik bir bölgeydi Bu nedenle Rusya, ne pahasına olursa olsun Kafkasya'yı ele geçirmek emelindeydi, nitekim Rus kaynaklarına göre Rusya Kafkasya savaşlarında 1,5 milyon askerini kaybetmişti
Rusya, 1801'de Gürcüstan'ı, 1810'da Abhazya'yı kendine bağlayarak Kuzey Kafkasya'yı güneyden de kuşatmış oluyordu 1822'de Kuzey Kafkasya'nın orta bölümünü de (Kabardey ve Osetya) işgal ederek Daryal geçidinden Tiflis'e inen askeri Gürcü yolunu güvence altına almış oldu Böylece Kuzey Kafkasya'nın doğusu (Çeçenistan ve Dağıstan) ile batısı (Çerkezistan) arasındaki bağlantıyı kesti Ve Rusya'ya karşı savaşmakta olan Kuzey Kafkasya'nın doğu ve batı bölgeleri askeri güçlerini birleştirerek savaşma olanağını yitirdiler
Şamil'in komutasında Dağıstan ve Çeçenistan'da verilen ve 1834-59 yılları arasında 25 yıl süren savaşlar, cihat ve gazavat olarak adlandırılan dinsel ağırlıklı savaşlardı Şamil, kahramanca savaşmasına ve büyük başarılar kazanmasına karşın kesin zafere varamadı, 6 Eylül 1859 tarihinde, son direniş noktası olan Gunip'te General Baryatinski'ye teslim olmak zorunda kaldı
Böylece doğudaki güçleri serbest kalan Rusya, onları batıya kaydırmak suretiyle bütün gücüyle Çerkezistan'a yüklendi Batıdaki direniş, ulusal bir nitelik taşıyordu Gerilla savaşlarıyla Ruslara inatla karşı konuluyordu
Şamil tarafından 1848'de Çerkezistan'a gönderilen Naib Muhammed Emin, Şamilinkine benzer bir örgütlenmeye gitmek istedi, ulusal nitelikteki direnişe dinsel bir nitelik vermeye çalıştı, bunun için şiddete baş vurdu, kabileler arasında savaşlara neden oldu Sonunda kendisi lider seçildiyse de Şamil'in teslimi üzerine, iki ay sonra o da gidip Ruslarla anlaştı ve teslim oldu Böylece Çerkezistan halkını başsız bırakmış oldu Fakat halk savaşa devam etti, giderek kayıpları arttı Bir görüşe göre, Çerkeslerin de uygun şartlarla Rusya ile anlaşıp savaşı bırakması daha uygun olabilirdi, çünkü artık Çerkeslerin savaşı kazanma şansları kalmamıştı Böylece soykırım ve sürgün belki de önlenebilirdi Nitekim son beş yıllık savaşlar yenilgiyle sonuçlandı, 21 Mayıs 1864 tarihinde savaş bitti ve Kafkasya tamamen Rusya'nın işgali altına girdi Savaşları kazanmak için kahraman ve haklı olmak yetmiyordu, güçlü olmak da gerekiyordu ve Çerkeslerin gücü bitmişti
Kafkas-Rus savaşları, kanlı ve vahşiyane oldu Ruslar kadın-erkek, çoluk-çocuk demeden soykırım (jenosit) uyguladılar Dağıstan, Çeçenistan, Osetya ve Kabardey bölgelerinden Osmanlı ülkesine göçler oldu, Batı Kafkasya halkları ise (Adığe, Wubıh, Abaza halkları) toptan sürgün edildi Şimdi bu olayları biraz daha açmamız gerekecek

Soykırım, Sürgün ve Göç

Önce bu kavramlar arasındaki benzerliklere ve farklara değinmekte fayda var
Soykırım (Jenosit), bir düşmanın, işgal ettiği topraklardaki insanları toptan öldürmesi demektir Böylece işgal edilen ülke, sahiplerinden arındırılır ve ülkeye işgalci tarafından el konulur İşgalci devlet, getirip kendi halkını buraya yerleştirir Tarihte bunun örnekleri çok görülmüştür, bugün de görülmektedir
Sürgün, işgal edilen ülkede hayatta kalan insanların, toplu olarak zorla topraklarından çıkarılıp başka yerlere gönderilmesidir Sürgün, anayurdun kaybıdır Sürülenler de gittikleri ülkelerde dillerini ve kimliklerini yitirerek asimile olurlar, yani tarihten silinirler
Soykırım ve sürgün, toplumları ve kültürleri yok etmenin yöntemleridir
Göç, işgal ya da diğer zorlayıcı nedenlerle ülkelerinde yaşma olanağını yitiren toplumların ya da insanların başka ülkelere gitmeye mecbur kalmalarıdır
Yukarıda açıklandığı gibi, Rusya Kafkasya'da bu yöntemlerin üçünü de uyguladı
Soykırım, savaş boyunca Karadeniz'den Hazar'a kadar Kuzey Kafkasya'nın tümünde uygulandı 1859'da Şamil'in teslimi ile Dağıstan ve Çeçenistan'da savaş sona erdi, ancak batıda, yani Çerkezistan'da savaşın devam ettiği beş yıl içinde, 1864'e kadar soykırıma da devam edildi, çünkü Rusya'nın amacı, Kuzey Kafkasya'nın batı dünyasına açılan penceresi olan Karadeniz kıyılarını kesin olarak Çerkeslerden arındırmaktı Bunun yolu da savaş sırasında halkı olabildiğince yok etmek (jenosit), kalanları da topraklarından sürmekti Bu plan, aynen uygulandı Ölenler öldü, kalanlar 1864'de toplu olarak Osmanlı ülkesine sürüldü Geride kalan az sayıda halk da (85 bin kişi kadar), bugün Adığey Cumhuriyeti'nin bulunduğu bölgeye sürüldü Kıyı bölgesinde, 15 civarında Şapsığ köyü kaldı Bunların da kıyıya 20 kmden fazla yaklaşmaları yasaklandı Aşağı yukarı Amerikalıların Kızılderililere uyguladığı jenosit ve iskan yöntemlerinin aynısı Çerkeslere de uygulandı Boşaltılan yerlere Ruslar ve Kazaklar yerleştirildi
Göç, 1864 kesin yenilgisinden önce başlamıştı, ancak 21 Mayıs 1864'te silahların susmasıyla, göç toplu sürgüne dönüştürüldü Daha sonraki yıllarda da göçler, aralıklı olarak devam etti
Sürgün sırasında halkın yarısı açlık ve hastalıktan öldü Çeşitli rakamlar ortaya atılmakla beraber, sürülen Çerkes sayısının bir buçuk milyon civarında olduğu kabul edilmektedir
Çerkeslerin Müslüman olmaları nedeniyle Osmanlı Devleti, onları kendi ülkesine yerleştirmeyi kabul etmiş ve bu konuda Rusya ile anlaşmıştı Osmanlı Devleti'nin Çerkesleri kabul etmesinde, din olgusunun dışında nedenler de vardı Onları en iyi şekilde kullanmanın hesaplarını yapmıştı Ruslarla yapılan uzun savaşlar nedeniyle savaş, Çerkesler için artık bir yaşam tarzı olmuştu Erkekler hep silahlıydı, onların bu savaş deneyimlerinden yararlanmak mümkündü
Bağımsızlık isteyen Balkan halkları (Bulgarlar, Sırplar) Osmanlı Devleti'ne karşı başkaldırı içindeydi Rusya ve Avusturya, Fransa, İngiltere (kısaca Hıristiyan dünyası) onların arkasındaydı Osmanlı Devleti, Çerkesleri kullanmak için 300 bin Çerkesi Balkanlara yerleştirdi Şimdiye kadar anayurtlarını savunmak için Rusya'ya karşı savaşan Çerkesler, artık Osmanlı adına Balkanlarda savaşacaklardı Anadolu'ya yerleştirilen göçmenler de Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Maraş, Çukurova, Suriye ve Ürdün hattı boyunca yerleştirilmişti Amaç, Rum, Ermeni, Kürt ve Ermenilere karşı denge oluşturmaktı
Sürgünden 13 yıl sonra, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı patlak verdi Bu savaşta Çerkesler, bir yandan orduya alınırken, diğer yandan gönüllü süvari birlikleri halinde savaştılar Bu gönüllü birliklere Musa Kunduk Paşa, Şamil'in oğlu Gazi Muhammed, Geranduk Berzeg komuta ettiler Çerkeslerin bu savaşa bu kadar önem vermelerinin nedeni, Rusya'nın yenileceğini ve böylece kendilerinin ve anayurtlarına dönebileceklerini ummalarıydı
Fakat savaş umulduğu gibi olmadı, tam tersine oldu Osmanlı Devleti, hem batı hem doğu cephesinde yenildi Ruslar, doğuda Erzurum'u aldılar, batıda Yeşilköy'e kadar gelip İstanbul'a dayandılar Osmanlı Devleti, barış istemek zorunda kaldı
Sürgün Üstüne Sürgün:
Balkanlardan Sürgün: 1877-78 Osmanlı Rus savaşının sonuçları, anayurda dönüşün kapılarını kapatırken, sürgün üstüne sürgünün kapılarını açmıştı 1878 Berlin Antlaşmasına, Çerkeslerin Balkanlardan çıkarılması şartını koymuşlar, Osmanlı Devleti de bunu kabul etmişti Böylece Balkanlara yerleştirilmiş olan Çerkesler, tekrar sürgün edilerek Anadolu'ya, Suriye ve Ürdün'e gönderildiler
Marmara Bölgesinden Sürgün: Bilindiği gibi, Yunanlılara karış yapılan kurtuluş savaşı sırasında, Marmara bölgesinde padişahçı Çerkes Anzavur Ahmet isyan etmiş, bu isyan, Kemalist Çerkes Ethem tarafından bastırılmıştı Savaşın bitiminden altı ay sonra, 1923 Mart ayında, Marmara Bölgesindeki 16 Çerkes köyü, isyan olaylarıyla ilişkileri olduğu gerekçesiyle doğu illerine sürgün edildi Halk, kara vagonlara doldurularak Malatya'ya kadardı gönderildi Sonra sürgün kaldırıldı, köylüler köylerine döndüler, fakat mallarını ellerinden çıkarmışlardı Bu sürgün, hem ekonomik hem de moral bakımdan halkı zor durumda bıraktı Sürgünün kaldırılmasında o zaman başbakan olan Rauf Orbay'ın etkili olduğu söylenmekte ise de, Rauf Orbay'ın sürgün kararı alındığında da başbakan olduğu göz önüne alınırsa, olayın izahı zorlaşmaktadır
Golan Bölgesinden Sürgün: 1967 Suriye-İsrail Savaşında Golan bölgesinin ve Kuneytra kentinin İsrail tarafından işgali üzerine, büyük göçte (sürgünde) o bölgeye yerleştirilmiş olan 15 kadar Çerkes köyü, oradan sürüldü Her şeylerini bırakarak perişan halde Şam'a sığındılar Okullara, barakalara yerleştirildiler Bilindiği gibi Golan Bölgesi hala İsrail'in işgali altındadır Sürgün edilenler de kaderleriyle baş başa bırakılmıştır
Ne Yapılabilir?
Gerek anayurtta, gerekse anayurt dışında yaşayan Çerkeslerin kültürel kimliklerini sürdürebilmek için yapabilecekleri şeyler, yaşadıkları ülkelerin sosyal ve demokratik yapılarıyla orantılı ve sınırlıdır
Kafkasya Cumhuriyetlerindeki siyasal yapılanma, hiç yoktan iyi olmakla beraber olması gerekene göre yetersizdir Rusya, uzun vadeli asimilasyon politikasını devam ettirmektedir
Kafkasya dışındaki Çerkeslerde de asimilasyonun ivmesi giderek artmaktadır Türkiye'nin en önemli sorunu demokrasidir Demokratik hak ve özgürlüklerin yaşama geçirilmesini isteyenler olmakla beraber, etkin güçler, Türkiye'nin bölünebileceği endişesi ya da bahanesiyle farklı kültürlerin varlıklarını sürdürme çabalarına sıcak bakmamaktadır Sessizlik ya da tek ses, çok sesliliğe tercih edilmektedir, biçimsel ve göstermelik bir demokrasi yeterli görülmektedir
Turancılık, Türkiye milliyetçiliği, İslamcılık, çağdaşlık gibi ideolojiler arasında rekabet sürmektedir
Gönül ister ki tarih ve coğrafya bakımından Avrupa ile Asya arasındaki özel bir konuma sahip olan Türkiye, gelişmiş ve demokrat dünyadaki yerini alsın İşgallerden, soykırımlardan, sürgünlerden, göçlerden bugüne gelebilen Türkiye Çerkesleri de bu özgürlük ortamında, uzun süre içinde zaten benimsemiş oldukları Türk kimliği yanında, kendilerine özgü kültürel kimliklerini de becerebildiklerince yaşatma şansına sahip olsunlar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.