Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
meali, muminun, süresi

Muminun Süresi Meali

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muminun Süresi Meali






Muminun Süresi meali Mumine Sitesi
023-el-MÜ'MİNÛN 23-el-MÜ'MİNÛN118 (yüzonsekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur Özellikle ilk âyetlerinde kurtuluşa eren müminlerin ibadetlerinden, ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden bahsedildiği için sûre "el-Mü'minûn" adını almıştır Nitekim Abdullah b Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste Hz Peygamber (s a), bu âyetlerin inzâlini müteakip, "Bana on âyet indi ki, durumu bunlara uyan cennete gidecektir" buyurdu ve bu sûrenin ilk on âyetini okuduRahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;2 Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler;3 Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; 4 Onlar ki, zekâtı verirler;5 Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;6 Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir 7 Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir8 Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler; 9 Ve onlar ki, namazlarına devam ederler 10 İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır; 11 (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar 12 Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık13 Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe haline getirdik 14 Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik Yapıpyaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir 15 Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öleceksiniz 16 Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz17 Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık Biz yaratmaktan habersiz değiliz

Müfessirlerin çoğu, ayetteki “yedi yol”u, yedi gök olarak yorumlamışlardır Müfessir Hamdi Yazır ise, bu yedi yoldan, insanın yedi irdak yolunu anladığını, bunların da görme, işitme, tatma, koklama ve dokunmadan ibaret beş duyu ile akıl ve vahiy yolları olduğunu ileri sürüyor
18 Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter

Yağmurun arzda durması canlılar için büyük bir nimettir Şayet arz, yağmur suyunu tutmayıp olduğu gibi dibe indirir veya bu sular sel halinde büsbütün akıp giderse, canlılar yağmurun hayati faydalarından mahrum kaldığı gibi, -erezyon hadisesinde görüldüğü üzere- yağmur bazen zararlı bile olabilir “Yağmur suyunun arzda durması”ndan, suyun yer altında birikmesi de kasdedilmiş olabilir ki, bu da canlılar için Allah’ın bir lütfudur Çünkü yer altı suları, gerek tabii olarak kaynamak, gerekse insan emeği ile yüzeye çıkarılmak suretiyle faydalı hale gelir Ayette de ifade buyurulduğu gibi Allah Teala, canlılar için bu kadar yararlı olan yağmuru gidermeye, yani yağdırmamaya veya, yağdırsa bile faydasız kılmaya kadirdir Bu ise, gerek insan, gerekse diğer canlılar için en büyük kayıptır Nitekim uzayda şimdiye kadar bilinenler içinde yağmur hadisesinin cereyan ettiği tek gezegen, dünyamızdır Bir an dünyamızda bir yağmur nimetinin ortadan kaldırıldığını düşünürsek -ki ayette de belirtildiği gibi Yüce Allah buna kadirdir- o zaman dünyanın bütün değerini ve anlamını yitirdiğini anlarız Çünkü dünyaya değer ve anlam kazandıran şey, hayattır Su ise aşağıdaki ayetlerden anlaşılacağı üzere hayatın kaynağıdır
19 Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz20 Tûr-i Sînâ'da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir21 Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz 22 Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız 23 Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik ve o: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için O'ndan başka bir tanrı yoktur Hâla sakınmaz mısınız? dedi 24 Bunun üzerine, kavminin inkarcı ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir Size üstün ve hâkim olmak istiyor Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık" 25 "Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım"26 (Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et! 27 Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır 28 Sen, yanındakilerle birlikte gemiye yerleştiğinde: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de29 Ve de ki: Rabbim! Beni bereketli bir yere indir Sen, iskân edenlerin en hayırlısısın30 Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz 31 Sonra onların ardından bir başka nesil meydana getirdik 32 Onlar arasından kendilerine: "Allah'a kulluk edin Sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur Hâla Allah'tan korkmaz mısınız?" (mesajını ileten) bir peygamber gönderdik

Bu ayette kendisinin ve kavminin adı verilmeyen bu peygamber, bazı tefsircilere göre, Hud (as) veya Salih (as)tir
33 Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer"34 "Gerçekten, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz" 35 "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (kabirden) çıkarılacağınızı mı vâdediyor?" 36 "Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!"37 "Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz" 38 "Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz" 39 O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana yardımcı ol!40 Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar! 41 Nitekim, vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik Zalimler topluluğunun canı cehenneme! 42 Sonra onların ardından başka nesiller getirdik 43 Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir44 Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme! 45 Sonra âyetlerimizle ve apaçık bir fermanla Musa ve kardeşi Harun'u gönderdik46 Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik) Onlar ise kibire kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular47 Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız? 48 Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular

47 ayet, inkarcıların umumiyetle içine düştükleri bir hatayı ortaya koymaktadır: Gerçekten onlar insana, yalnızca bu dünyadaki mevkiine, toplum içindeki pozisyonuna göre değer verirler Onların insan hakkında başta gelen değer ölçüleri makam ve mansıptır Böylece onlar, bizatihi insana, onun düşüncesinin ve inancının kalitesine, sahip olduğu ahlaki ve insani vasıflarına değer vermezler 48 Ayet bize gösteriyor ki, inkarcıların bu yanlış değer ölçülerine dayanarak peygamber hakkında vardıkları hüküm, kaçınılmaz olarak kendilerini felakete götürür
49 Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'ı verdik

Müfessir Zemahşeri’ye göre, ayette “onlar” zamiri ile kasdedilenler, Firavun ve eşraf takımı olmayıp, Hz Musa ile Filistin’den Mısır’a göçen İsrailoğullarıdır Zira Kitap, yani Tevrat, Firavun ve adamlarının boğulmalarından sonra vahyedilmiştir
50 Meryem oğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik51 "Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyle bilmekteyim"

Peygamberlere ve onların sonuncusu olan Hz Muhammed’e yöneltilen bu hitaptan, inkarcıların kanaatlerinin aksine, peygamberlerin de birer beşer olduğu ve onlar için, Allah’ın lütfu olan güzel ve helal rızıklardan yararlanmanın bir kusur olmadığı, asıl önemli olan ve onlara yaraşan şeyin, iyi davranışlarda bulunmak, Allah’a en güzel şekilde kulluk etmek olduğu anlaşılmaktadır
52 "Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim Öyle ise benden sakının" (denildi) 53 Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler54 Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak! 55 Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile56 Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar 57 Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar; 58 Rablerinin âyetlerine inananlar; 59 Rablerine ortak tanımayanlar; 60 Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;61 İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar 62 Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar63 Hayır, onların (o inkârcıların) kalpleri bu hususta cehâlet içindedir Ayrıca onların bundan (bu şirk ve inkârcılıklarından) öte birtakım (kötü) işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar64 En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar 65 Boşuna sızlanmayın bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz! 66 Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz 67 Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz 68 Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? 69 Yoksa Peygamberlerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?70 Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir Onların çoğu ise haktan hoşlanmamaktadırlar

Bu ayetler gösteriyor ki inkarcıların Kur’an’a sırt çevirmeleri ve Hz Muhammed’in peygamberliğini kabul etmemeleri hiçbir haklı sebebe dayanmamaktadır Zira onlar Kur’an üzerinde yeterince düşünmüşlerdi; ya da en azından, yeterince düşünmek fırsatını bulmuşlardı Ayrıca, Hz Muhammed (sa)in tebliği, mesela ataları Hz İsmail’in tebliğinin bir devamı idi; yani onlar, Hak Dini büsbütün tanımaz değillerdi Resulullah’ın dürüst ve güvenilir bir insan olduğunu pek ala bilirlerdi; akıllı ve zeki olduğundan şüpheleri yoktu Bununla beraber yine de inanmıyorlardı, çünkü haktan, yani doğruluktan, gerçekten ve dürüstlükten hoşlanmıyorlardı Kendileri hakka uyacakları yerde, hakkı kendi arzu ve isteklerine uydurmaya kalkışıyorlardı
71 Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiIer

Müfessirlerin çoğunluğuna göre ayetteki şan ve şereften maksat, buna vesile olan Kur’an’dır Nitekim, İslam’dan önce Arapların hakimiyetleri Yarımada’nın sınırlarını aşmazken, Kur’an-ı Kerim ve bu yüce Kitab’ın kendisine indiği Hz Muhammed, bu milletin ismini ebedileştirmekle kalmamış, ayrıca Kur’an yoluna koyulan pek çok milletleri de cihanın en büyük ümmetlerinden biri olmak şerefine ulaştırmıştır
72 (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır O, rızık verenlerin en hayırlısıdır 73 Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun 74 Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar 75 Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi 76 Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar77 En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır! 78 O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır Ne de az şükrediyorsunuz! 79 Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız80 Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir Hâla aklınızı kullanmaz mısınız!81 Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler 82 Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?83 Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!84 (Resûlüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?85 "Allah'a aittir" diyecekler Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de 86 Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor 87 "(Bunlar da) Allah'ındır" diyecekler Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de 88 Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor 89 "(Bunların hepsi) Allah'ındır" diyecekler Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de

Bu ayetlerden açıkça anlaşılacağı üzere cahiliye devri Arapları ile onların kalıntıları olan inatçı müşrikler, esasen Allah’ın varlığına ve O’nun kainat üzerindeki hakimiyet ve tasarrufuna inanıyorlardı Bununla beraber, 83 Ayetten anlaşılacağı üzere, Hz Muhammed’in risaletine, onun tebliğ ettiği İslam dinine ve Kur’an-ı Kerim’e inanmıyorlardı Ayrıca, 82 Ayette tasrih edildiği gibi, özellikle öldükten sonra tekrar dirilmeyi yani ahiret gününü kabul etmiyorlardı
90 Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır 91 Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir

Görüldüğü gibi bu ayet ile, birden fazla tanrı inancının,kainatın varoluşu ve işleyişindeki nizam ile ters düştüğü ortaya konmuştur Buna göre kainatın varlık ve nizamındaki mükemmellik, Allah’ın varlık ve birliğinin bir ifadesi ve delilidir
92 Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir

Gayb ve şehadet,iki ayrı bilgi alanını ifade eder Gayb alanına giren malumat, akıl ve duyu organlarının idrak gücünü aşan, ancak bir kısım kabiliyetlerin bir ölçüde sezebildikleri, bununla beraber, en doğru bir şekilde vahiy yolu ile bize intikal eden bilgilerdir Esasen gayb ile bize intikal eden bilgilerdir Esasen gayb alanı, bilgiden ziyade bir iman alanıdır Nitekim Bakara suresinin başında da işaret edildiği gibi, “Amentü” de ifadesini bulan iman esasları hakkındaki bilgilerimiz, bu tür bilgilerdir
Şehadet ise, gaybın aksine, tecrübe ve müşahede sahasına giren duyulur alem ile bu aleme ait eşya ve olayları ifade eder93 (Resûlüm!) De ki: "Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen94 Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma, Rabbim!" 95 Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz96 Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz 97 Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! 98 Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim! 99 Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: "Rabbim! der, beni geri gönder;" 100 "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım" Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır

Sözlükte “engel” anlamına gelen “berzah”, ölüm ile başlayıp, yeniden dirilmeye kadar geçen süreyi ifade eden dini bir terimdir
101 Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar102 Artık kimlerin (sevap) tartılan ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir 103 Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler 104 Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar

Allah Teala, büyük bir nimet olan dünya hayatını şirkle, inkarcılıkla ve kötülükler işleyerek geçirdikten sonra, ölümün dehşeti karşısında, iş işten geçince uyanan, ancak cehennem azabına uğramaktan kurtulamayan bedbahtlara o zaman yönelteceği hitabı ve onların acz ve itiraflarını şöyle ifade buyuruyor:
105 Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi? 106 Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik 107 Rabbimiz! Bizi buradan çıkar Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız 108 Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık! 109 Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi 110 İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz 111 Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir 112 (Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar 113 "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık İşte sayanlara sor" derler 114 Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!115 Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?

Ayetten de anlaşılacağı üzere, dünyadaki bütün canlılar içinde vazife ve sorumluluk taşıyan yegane varlık insandır Esasen insan hayatını anlamlı kılan, ona değer katan temel özellik, insanın bir vazife ve sorumluluk varlığı oluşudur Bu sebeple, vazifelerini ihmal eden ve sorumsuz bir hayat yaşayan insanlar, gerçek anlamda insanlık değerini yitirmiş olurlar Bu dünyada bir kısım insanlar, insanlığının gereği olan vazifeleri ihmal etmiş ve bunların sorumluluğundan kurtulmuş olabilirler Ancak, yukarıdaki ayet açıkça gösteriyor ki, ilahi sorumluluktan kurtulmak ve Allah’ın huzurunda hesap vermekten kaçmak hiç kimse için mümkün değildir Bunun aksini düşünmek, ahlak nizamını ve bu nizamın temeli olan mutlak adaleti inkar etmek sonucuna götürür
116 Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir 117 Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir Şurası muhakkak ki kâfirler iflah olmaz118 (Resûlüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.