Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aynasıdır, kültür, memleketin, seviyesinin, tiyatro

Tiyatro Bir Memleketin Kültür Seviyesinin Aynasıdır

Eski 06-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tiyatro Bir Memleketin Kültür Seviyesinin Aynasıdır



Osman Cemal Kaygısız: Üfürükçü (1935)
Necmeddin Veysi: Güneş (Destan 1934)
Nüzhet Haşim Sinanoğlu: Sakarya (1934) Bir Zâbitin 15 Günü (1934)
Ali Mustafa Soylu: Cem (1931)
Hüseyin Hüsnü: Vatandan Vatana (1933)
Kâzım Naim Duru: Uyanış (1933)
İbrahim Tarık Çakmak: Bozkurt (1935)
Behzat Butak: Atillâ'nın Düğünü (1935) Ana (1936)
Osman Sabri Adal: Vatan Uğruna (1931)
Fuat Edip Altan: Tarih Anlatıyor (1935)
Vedat Ürfi Bengü: Kanun Adamı (1938)
F Şemsettin Benlioğlu: Albayrak (1935)
Ahmet Faik Türkmen: Vasiyet (1936)
Aİsmet Ulukut: Sümer Ülkerleri (1934)
Karagöz Oyunları

Ahmet Süleyman: Karagöz'ün Açıkgözlülüğü (1931) Karagöz'ün Evden Kovulması (1931) Karagöz'ün Evlenmesi (1931) Karagöz'ün Florya Seyahati (1931) Karagöz'ün İç Güveyliği (1931)

Rahmi Balaban: Özdemir Onbaşı (1938) Şehir mi Tövbeler Tövbesi (1938)

Hayalî Küçük Ali: Hayal Perdesi (1937)

MVasıf Okçugil: Karagöz Güvey (1933) Karagöz Salıncakçı (1933) Karagöz Yalova Sefâsında (1933) Karagöz Ahçıbaşı (1933) Karagöz Deli (1933)

Karagözcü Kâzım: Karagöz Milyoner (1934) Karagöz'ün Dünyaya Dönüşü (1934)

Karagöz oyunlarında günün şartlarına göre yenileştirme yapılmıştır Bu anlayış doğrultusunda sonraki yıllarda Ismayıl Hakkı Baltacioğlu: Karagöz Ankara'da (1940) Ercüment Behzat Lav; Karagöz Stepte (1940) oyunlarını yazmıştır

Bu oyunlardan Faruk Nafiz'in Akın Özyurt; Behçet Kemal'in Çoban Attilâ Ergenekon; Yaşar Nabi'nin Mete; Münir Hayri'nin Bayönder oyunları Türk tarihinin Osmanlı öncesindeki olaylardan kaynaklanıyor Türklerin Türk uygarlığının çağı içinde en önde oluşunu sergiliyor ve Türklük bilincini aşılamayı amaçlıyordu Diğerleri ise konularını daha çok Osmanlı'nın son döneminden İstiklâl Savaşı'ndan Atatürk'ün hayatından devrimlerinden alıyordu Kahraman İstiklâl Mavi Yıldırım Sönmeyen Ateş Kızıl Çağlayan Gün Doğuyor ve Devrim Yolcuları'nda Atatürk ön plândadır Ayrıca Hayri Muhiddin de 1926'da Gazi Mustafa Kemal adlı bir oyun yazmıştır

Yukarıda sıraladığımız oyunlar en çok Halkevleri'nde sahneye konuldu Halkevleri'nin oyun dağarcığı içinde yer aldı 1932-33 sezonunda daha ilk kuruluş yılında 55 Halkevi'nde 511 temsil verilmişti Bu sayı 1937 yılında 167 Halkevi'nde 1549 temsile yükselmiştir 1938 yılında dağarcığı genişletmek için bir oyun yarışması da açıldığını görüyoruz 1942 yılına gelindiğinde telif ve tercüme olarak Halkevleri oyun dağarcığındaki eser sayısı 77'ye ulaşmıştı En çok oynananların başında; İstiklâl Akın Mavi Yıldırım Mete Kahraman Çoban Özyurt Beyaz Kahraman Kızıl Çağlayan Kozanoğlu gelmektedir Ayrıca bol bol Karagöz ve kukla temsilleri verilmiştir Bu temsillerde eski oyunların yanı sıra eski oyunların bir kısmı güncelleştirilerek oynatılmış veya yeni oyunlar yazılmıştır

Atatürk'ün konusunu Türk tarihinden halk kültüründen alan eser yaratma dinamizmi opera alanında da ilk ürünlerini vermiştir Türk besteciler tarafından bestelenerek sahneye konulan ilk Türk operaları olan Öz Soy (Saygun 1934) Taş Bebek (Saygun 1934) ve Bayönder (Akses 1934) Ulu Önder'in yol göstericiliğinde ortaya çıkmıştır Hatta daha önce de belirttiğimiz gibi Öz Soy'un konusunu bizzat kendisi vermiştir Atatürk üç perdelik Öz Soy operasıyla Türk ve İran mitolojilerini birleştirerek iki millet arasında bir kardeşlik dostluk köprüsü oluşturmak istemiştir Öz Soy İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Ankara'ya gelişi dolayısıyla 19 Haziran 1934 tarihinde Ankara Halkevi'nde Atatürk'ün ve İran Şahı'nın huzurunda sergilenmiştir Birer perdelik Taş Bebek ve Bayönder operalarının ilk temsilleri ise Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 15 yıl dönümünde 27 Aralık 1934 gecesi Ankara Halkevi'nde Ata'nın huzurunda verilmiştir

Librettosunu Münir Hayri Egeli'nin yazdığı üç perde 12 tablodan oluşan Öz Soy operasının konusu kısaca şöyledir: yeryüzünde insanlar türedikten sonra karanlık ile aydınlık arasında bir çatışma başlamış Nihayet gün gelmiş karanlığa tutsak düşen insanlık İranlı şair Firdevsî'nin Şehnamesi'ne konu olmuş ve şair eserinde insanoğluna musallat olan karanlığı Dahhâk adıyla nitelemiştir Ne var ki zulmü yüzyıllar boyu sürmüş olan Dahhâk'ı Türk ve İran mitolojilerinde ayrı ayrı adlarla anılan bir kahraman (Gâve Bozkurt) devirip aydınlığa yol vermiş ve yeniden ışığa kavuşan insanlar başlarına Feridun adlı bir “Bey” seçmişlerdir Feridun'un üç oğlu doğmuş: Tur İraç Selm Tur tüm Asya'ya egemen olarak Turanîlere ata olmuş Iraç İran'da kalmış İranîlere ata olmuş Selm ise batıya giderek Avrupa Arîlerine baba olmuş

Bir perdelik Bayönder operasının librettosunu yazan Münir Hayri Egeli Türk destanlarından efsanelerinden esinlenmiştir Operada üç rol vardır: Bayönder eşi İzgen ve Ozan Eserin konusu şöyledir: Bir kahanet sonucu Bayönder'in eşi İzgen fırtınalı bir günde ölecektir Bir gün istenmeyen fırtına kopar İzgen ölürken göğsünde sakladığı altın tası Bayönder'e verir Bayönder bu tastan bâde içer ve milletine yararlı hizmetler verir Ölümü yaklaşınca milletinin ulularını toplar ve büyük bir şölen yapar Şölende bütün malını mülkünü ululara dağıtır Altın tası da engine fırlatır Altın tas onun ülküsüdür Türk milleti ne zaman bunalırsa enginden bir yudum içtiğinde altın tastan bâde içmiş gibi güç bulacaktır

Bir perdelik Taş Bebek operasının librettosu da Münir Hayri Egeli tarafından Türk masallarından efsanelerinden esinlenilerek yazılmıştır Bir bebek ustası taştan yaptığı bir kız bebeğe can verir Kız ustaya âşık olur Ancak taş bebek daha sonra ustanın çırağına da âşık olur ve onunla kaçar Nihayet hercaî ruhlu taş bebek sevgisiz ve ruhsuz kalır ve ölür Bebek ustası insan yaratmaya kalkarak hata işlediğini anlar

Atatürk dönemi bestecilerinden “Türk Beşleri” diye anılan besteci grubundan Necil Kâzım Akses 1933; 1934 yıllarında Yaşar Nabi Nayır'ın Mete oyununu da opera olarak bestelemiştir Ahmet Adnan Saygun ise sonraki yıllarda aynı yolda yürüyerek Kerem (1952) Köroğlu (1973) Gılgamış (1983) gibi büyük operalara imza atmıştır

Sonuç: Dâhi komutan büyük devlet adamı Atatürk aynı zamanda bir kültür adamıydı Büyük bir sanatseverdi Türk kültürünün başmimarıydı Konusunu; Türk tarihinden Türk halk kültüründen alan oyunlar yazdırarak operalar bestelettirerek bunların sahneye konulmasını sağlayarak yeni sanatçılar yetiştirerek Halkevlerini kurup sanat çalışmalarını yurda yayarak Türk Halk Kültürü'ne önemli katkılarda bulunmuştur



Alıntı Yaparak Cevapla

Tiyatro Bir Memleketin Kültür Seviyesinin Aynasıdır

Eski 06-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tiyatro Bir Memleketin Kültür Seviyesinin Aynasıdır



Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır "




Atatürk Dönemi Tiyatro ve Opera Çalışmalarında Türk Halk Kültüründen Nasıl Yararlanıldı? - Nail TAN
I Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri

Atatürk Dönemi Tiyatro ve Opera Çalışmalarında Türk Halk Kültüründen Nasıl Yararlanıldı?

Nail TAN ( Türkiye )



Yüce Atatürk Cumhuriyet dönemi müzik çalışmalarında nasıl ki halk ezgilerinin derlenerek en son müzik kurallarına göre işlenip "ye*ni Türk müziğinin" yaratılmasını hedef göstermişse tiyatro ve opera alanında da Türk tarihinden mitolojisinden halk kültüründen yarar*lanılmasını istemiştir

Atatürk çok okuyan okuduğundan milleti için yararlı sonuçlar çıkaran bir cumhurbaşkanıydı Dünya tiyatro ve opera tarihinin önemli eserlerinde antik Yunan tiyatrosunda ve W Shakespeare'in eserlerinde mitolojinin destan ve efsanelerin bol bol kullanıldığını bu sayede görkemli eserler yaratıldığını çok iyi biliyordu Diğer taraftan önünde Tanzimat Meşrutiyet dönemi tiyatrosuyla Dârû'l Bedâyi'nin tiyatro operet mirası duruyordu Ziya Gökalp gibi iyi bir kültür kuramcısını tanıma fırsatını bulmuştu Avrupa'yı da kısmen gezmişti

Ülkemizde tiyatroda halk kültüründen yararlanma düşüncesinin uygulamalarına bilinçsiz bir şekilde Tanzimat ve Meşrutiyet dönem*lerinde başlanmıştır Şinasi Şair Evlenmesi'nde (1859); halk diline yak*laşmaya çalışmış bu amaçla bol bol atasözü ve deyim kullanmıştır 1868 Nisan'ında İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ilk düzenli temsil*ler verilmeye başlandığında; Güllü Agop tiyatroya seyirci çekebilmek için Leylâ ile Mecnun hikâyesine el atmış bu hikâyeyi Dinibütün Mustafa Efendi'ye oyunlaştırmıştır Recaizâde Mahmut Ekrem'in 1874 yılında yazdığı Çok Bilen Çok Yanılır oyunu 1001 Gece Masalları'ndan uyarlamadır

Meşrutiyet dönemi oyun yazarlarından mitolojiye değer verip oyunlarında en çok kullananı Abdülhak Hamit Tarhan olmuştur Tar-han'ın konusunu mitolojiden efsane ve masallardan tarihî olaylar*dan alan oyunları şunlardır: Nesteren (1877) Eşber (1880) Zeynep (1908) Garam (1912) İlhan (1913) Turhan (1916) İbn-i Musa (1917) Ha*kan (1935) 1874'te yazdığı Sabr ü Sebat oyununda ise 73 atasözü ve 36 deyim kullanmıştır Feraizcizâde Mehmet Şakir Evhamî (1885-86) oyununda gölge ve orta oyunu tiplerinden yararlanmıştır Musahip-zâde Celâl ise oyunlarında Türk Halk Edebiyah'ndan halk tiyatro*sundan gelenek ve göreneklerimizden bilinçli bir şekilde yararlanma*sını bilmiştir İstanbul Efendisi (1913-14) ve Kaşıkçılar (1920) oyunların*da bu özelliği açıkça görülmektedir

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân edildikten sonra her alanda ol*duğu gibi güzel sanatlar alanında da çalışmalar bir disipline bağlan*dı Osmanlı'dan intikal eden Darü'l Elhan Darü'l Bedâyi Muzıka-i Hümayun ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali'si yeniden yapılandırıldı adları değiştirildi Halk müziği derlemelerine başlandı (1925) Anka*ra'da Musiki Muallim Mektebi (1924) ve Ankara Devlet Konservatu-varı (1936) açılarak Batı Müziği eğitimine ağırlık verildi Müzik ope*ra bale tiyatro dallarında ihtiyaç duyulan sanatçıların yetiştirilmesi*ne başlandı

Atatürk döneminde profesyonel tiyatro çalışmalarının merkezi Dürü'l Bedâyi idi Ayrıca özel tiyatro grupları da vardı Osmanlı'dan intikal eden bu kuruluşun başına 1927 yılında Muhsin Ertuğrul geti*rildi ve büyük gelişme kaydedildi Kadın oyuncuların sayısı artırıldı Oyun dağarcığı geliştirildi Bilindiği gibi Afife Jale'den sonra Ata*türk'ün isteğiyle Bedia Muvahhit de ilk kez İzmir'de sahneye çıkmış (Temmuz 1923) filmlerde rol almıştı 25 Haziran 1927 gün ve 1167 sa*yılı kanun çıkarılarak eğitim amaçlı temsillerden ve konserlerden tü*ketim vergisi alınmaması sağlandı 19 Kasım 1930 tarihinde Darü'l Be-dâyi'ye bağlı bir Tiyatro Meslek okulu açılarak yeni sanatçılar yetişti*rilmeye başlandı 1931 yılında Darü'l Bedâyi'nin adı İstanbul Şehir Ti*yatroları olarak değiştirildi"

Atatürk döneminde amatör tiyatro çalışmalarının merkezi ise ön*celeri Türk Ocakları 1932 yazından itibaren de Halkevleri'ydi Halkevleri'ndeki dokuz şubeden biri "Temsil Şubesi"ydi Temsil-tiyatro şubesinde birden fazla tiyatro grubu bulunabiliyordu Halkevleri Ça*lışma Talimatnamesi'ne göre" şubelerde oynanacak temsillerin CHP yönetimince seçilmiş olması kadın rollerinin erkeklerce oynanmama*sı şart koşulmuştu Talimatnamenin 48 maddesinde Karagöz ve kuk*la sanatlarımıza da çalışmalarda yer verileceği belirtilmişti

İstanbul Şehir Tiyatrolarının 1930 yılında açtığı Tiyatro Meslek Okulu başarılı olamadı 1936 yılında Ankara'da Paul Hindemith'in yönetiminde bir Devlet Konservatuvarı kuruldu Tiyatro bölümünün başına Prof Carl Ebert getirildi Üç kız (Melek Ökte-Gün Muazzez Lutas-Kurdaoğlu Nermin Sarova) ve beş erkek öğrenciyle (Ertuğrul İlgin Esat Tolga Mahir Canova Nüzhet Şenbay Salih Canar) öğretime başladı" Konservatuvarın şan ve bale bölümlerinden opera ve bale müzik bölümlerinden de orkestra sanatçıları yetişmeye başladı Konservatuvar sanatçıları yetişinceye kadar Ankara'da temsillerde Müzik Öğretmen Okulu Gazi Eğitim Enstitüsü Kız Lisesi İsmet Paşa Kız Enstitüsü öğretmen ve öğrencilerinden yararlanıldı

Tiyatro opera bale sanatlarının alt yapısı oluşturulurken yeni oyun ve operalar yazılması bestelenmesi konusu gündeme geldi Atatürk Cumhuriyet dönemi güzel sanatlar çalışmalarının kaynağını Türk tarihinin Türk halk kültürünün ve Cumhuriyet'in getirdiği yeni değerlerin oluşturmasını istiyordu Bu amaçla bazı oyunların konula*rını bizzat kendisi vermiş bu oyunların metinlerini bir dramaturg gi*bi inceleyip düzeltmiş ilk temsillerinde de hazır bulunmuştur Ata*türk tarih konusuna eğildiği zaman Faruk Nafiz Çamlıbel'e Akın-Öz-yurt-Kahraman üçlemesini yazdırmış Akın oyununun yazılışını denet*lemiş sonunu değiştirmiştir" Behçet Kemal'in Çoban oyununun tem*silinden (3 Nisan 1932) sonra da; "Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır" demiştir Atatürk Münir Hayri Egeli'nin 1932 yı*lında yazdığı Bayönder Bir Ülkü Yolu ve Taş Bebek oyunlarının metinle*rini de bir damaturg gibi incelemiş üzerinde önemli düzeltmeler yap*mıştır" Ata Abdülhak Hamit Tarhan'ın Hakan (1935) oyununu da okumuş bazı satırların altını çizmiştir Bu oyunlardan Bayönder'i Necil Kâzım Akses'e Taş Bebek'i Ahmet Adnan Saygun'a vererek opera olarak bestelemelerini istemiştir Atatürk ayrıca Öz Soy operasının librettosu İçin Münir Hayri Egeli'yi görevlendirmiş ve operanın konu*sunu bizzat kendisi vermiştir Türk ve İran mitolojilerini birleştiren Türk-İran dostluğunu kardeşliğini vurgulayan bu opera Ahmet Ad*nan Saygun tarafından bestelenmiş ve İran Şahı Rıza Pehlevi'nin An*kara'yı ziyareti sırasında Haziran 1934 tarihinde Ankara Halkevi'nde sahneye konulmuştur

Yüce Atatürk'ün gelenekten kaynaklanan kültürel eser yaratma dinamizmine" uygun ilk önemli eser Faruk Nafiz Camlıbel'in Akın oyunudur Manzum bir destandır Akın'ın konusu kısaca şöyledir:

Orta Asya'da yıllarca süren kuraklığın sona ermesi için ihtiyar Hakan İstemi Han yasa gereğince kurban edilecektir Gün Batı ve Doğu Beyleri bu hükmü yerine getirmek üzere İstemi Han'a gelirler Bu üç beyin oğulları da devlet yönetimini öğrensinler diye Hakan'ın yanındadırlar Üç başbuğ hileye başvurur ve kuraklık devam edeceği için kurban edilme sırasının İstemi Han'dan sonra kendilerine de geleceğini düşünerek

Han yerine kızı Suna'nın öldürülmesi için başbakıcıyı kandırırlar Gün Başbuğu'nun oğlu Demir Suna'yı sevmektedir bu yüzden hileyi meydana çıkarır Mertliğe sığmayan bu tutumları yüzünden halk üç başbuğu öldürür Bunların oğulları Bumîn Bayan ve Demir başbuğ olur ve İstemi Han'ın "Akın" ülküsünü gerçekleştir*mek için boylarıyla birlikte üç yöne dağılırlar

Akın önce Ankara Halkevi'nde sahneye konuldu Yüce Atatürk provaları sık sık İzledi ve 4 Ocak 1932 gecesi Ankara Halkevi'nde ve*rilen ilk temsiline de geldi takdirlerini belirtti

Atatürk Muhsin Ertuğrul'dan Akın'ın İstanbul Şehir Tiyatroların*ca da temsilini ister Kötü oynanırsa tenkit edeceğini söyler Oyunda İstemi Han'ı Muhsin Ertuğrul oynamaktadır 11 Şubat 1932 tarihinde İstanbul Tepebaşı Tiyatrosu'ndaki temsile Atatürk İstanbul Valisi Mu*hittin Üstündağ'Ia birlikte gelir Muhsin Ertuğrul'un bu temsille ilgili anıları yayımlanmıştır" İlk perdenin sonlarına doğru gözlerinden yaşlar süzülür Oyundan sonra Atatürk Muhsin Ertuğrul'a; "Bahsi kazandın Sen bizim en değerli sanatkârımızsın!" der

1930'lu yıllarda Atatürk'ün belirlediği amaç doğrultusunda ko*nusunu Türk Tarihinden uygarlığından destan ve efsanelerinden halk kültüründen Cumhuriyet'in erdemlerinden devrimlerinden getirdiği yeni değerlerden alan birçok oyun yazıldı Bunlardan önem*lilerini şöyle sıralayabiliriz:"

Faruk Nafiz Çamlıbel: Akın (1932) Özyurt (1932) Kahraman (1933) Yangın (1933)
Münir Hayri Egeli: Bayönder (1932) Bir Ülkü Yolu (1932) Taş Bebek (1932)
Behçet Kemal Çağlar: Çoban (1933) Ergenekon (1933) Attilâ (1935)
Yaşar Nabi Nayır: Mete {1932} İnkılâp Çocukları (1933) Beş Devir (1933) Köyün Namusu (1933)
İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci: Şeriye Mahkemesinde (1933) Belkıs (1934)
Halit Fahri Ozansoy: On Yılın Destanı (1933)
Necip Fazıl Kısakürek: Tohum (1933)
Aka Gündüz: Beyaz Kahraman (1932) Yarım Osman (1933) Gazi Ço*cuktan İçin (1933) Köy Muallimi (1933) Mavi Yıldırım (1934) O Bir De*virdi (1938)
Abdullah Ziya Kozanoğlu: Kazanoğlu (1932)
Vedat Nedim Tör: Yirmi Dokuz Birinciteşrin (1933)
Vehbi Cem Aşkun: Oğuz Destanı (1935) Atatürk Köyünde Bir Uçak Günü (1936)
Reşat Nuri Güntekin: İstiklâl (1933) Vergi Hırsızı (1933)
Nihat Sami Banarlı: Kızıl Çağlayan (1933)
Vasfi Mahir Kocatürk: Yaman (1933)
Peyami Safa: Gün Doğuyor (1937)
Abdülhak Hâmit Tahran: Hakan (1935)
Nahit Sırrı Örik: Sönmeyen Ateş (1933)
Galip Naşit: Destan (1933)
Ziya Boral: Yaşayan Ölü (1936)
Ferit Celâl Güven-Raşit Rıza Samako: Çakır Ali (1937)
Burhan Cahit Morkaya: Gavur İmam (1933)
Celâl Tuncer: Devrim Yolcuları (1937)
Saim Kerim Kalkan: Vatan ve Vazife (1938)
Ahmet Naim -Celâl Edip: Uzun Mehmet (1938)
Şükrü Halil Tuğal: Kartal (1936)
Yusuf Sururi Eruluç: Yanık Efe (1936) Bir Gönül Masalı (1938)
Musahipzâde Celâl: Atlı Ases (1936) Köprülüler (1936) Lâle Devri (1936)
Aziz Nogay: İstibdattan Cumhuriyet'e (1933) Sevr'den Lozan'a (1933)
Şinasi Okur: Gâzi'nin Yolu (1935) Kadın Saylav (1935)
Naci Tanseli: Zafer İçin (1933)
Yunus Nüzhet Unat: Hedef (1934) Haydi Suna (1938)
Halit Fahri: Ali Baba ve Kırk Haramiler (1936)
Feyzi Kutlu Kalkancı: Timurhan (1934)












Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.