Prof. Dr. Sinsi
|
Kuzey Kibris'i Taniyalim
Lefkoşa
Çok eski bir kuruluş tarihi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başşehri olan Lefkoşa daha çok Lüzinyan'lar devrinde gelişmiştir Türk ve Rum kesimlerini ayıran yeşil hatla ikiye ayrılmış olan şehrin kuzey bölümünde Türkler oturmaktadır Lefkoşa'nın etrafında Türklere karşı savunma maksadı ile 1567 yılında Venedikliler tarafından kalın ve yüksek surlar yaptırılmıştı Onbir burcun yeraldığı bu surlar tüm Lefkoşa'yı çevrelemektedir Şimdi Rum kesiminde kalan ve Konstanza diye bilinen burcun üzerinde Kıbrıs'ın Türkler tarafından fethi sırasında şehit düşen Bayraktar'ın türbesi ve Bayraktar Cammi yapılmıştır Cami ile türbe, 1963'te başlatılan Rum saldırıları sonucu Rumlar tarafından yakılmış ve yıkılmıştır Lefkoşa, Ortaçağ ve daha sonraki devirlerde yapılan eserler bakımından zengin bir şehirdir Bu eserler arasında Gotik mimari ve Osmanlı mimari tarzının en güzel örneklerini görmek mümkündür
Üçyüz yıldan fazla Türk idaresinde kalmış olan Kıbrıs'ın, diğer şehirlerinde olduğu gibi eski Lefkoşa'da da bariz bir Türk şehri karakteri vardır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Lefkoşa'nın görülebilecek yerleri arasında Barbarlık Müzesi, Bedesten, Haydar Paşa Camii, Selimiye Camii, Etnoğrafya Müzesi, Büyük Han, Kumarcılar Hanı, Büyük Hamam, Derviş Paşa Konağı yer almaktadır Lefkoşa'nın önemli turistik yerlerinden bazıları şunlardır :
BEDESTEN
![](http://frmsinsi.net/images/frmsinsimages/23/03-11-2012T09-19-43ceb1ca_frmsinsi.net_.jpg)
Selimiye Camisi'nin güneyinde yer alan Bedesten, XIV Y Y 'a tarihlenen Gotik mimari tarzında inşa edilmiş olan bir kilise yapısıdır Yapı, Venedik hakimiyeti döneminde St Nicholas Kilisesi adı altında Ortodokslar tarafından metropolit binası, Osmanlı hakimiyeti döneminde ise bazı değişiklikler yapılarak kapalı çarşı ve hububat deposu olarak kullanılmıştır Bu dönemde (1573) yapının ismi Bedesten olarak değiştirilmiştir Kuzey kapısı, Gotik mimarinin ayakta duran en güzel örneklerinden birisidir Kapının üstünde, Orta Çağın asil ailelerine ait armalar yer almaktadır Yan yana iki kiliseden meydana gelen yapı içerisindeki bir odada, Ömeriye Camisinden getirilen Orta Çağa ait mezar taşları ile Osmanlı devrine ait ahşap bir tavan teşhir edilmektedir
BARBARLIK MÜZESİ
Bu evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Doktoru Binbaşı Dr Nihat İlhan'ın eşi ve üç çocuğu, Binbaşının alaydaki görevinde olduğu bir sırada korunmak için sığındıkları banyo odasında cani Rumlar tarafından kahpece ve acımasızca 1963 yılı Noelinde şehit edilmiştir Bu bina daha sonra müzeye çevrilmiştir Bu müzedeki duvar panolarında sergilenen fotoğraflar, 21 Aralık 1963'te başlayan Rum Katliamı sonucu şehit olan kadın, genç, ihtiyar, masum kardeşlerimizin; evleri ve köyleri yakılıp yıkılmak suretiyle göç etmeye zorlanan soydaşlarımızın öyküsünü yansıtmaktadır
HAYDAR PAŞA CAMİSİ
XIV yüzyılda Lüzinyan'lar tarafından gotik tarzda yapılmış olan bir kilisedir Kiliseye dıştan bakıldığı zaman mimarinin en göze çarpan yanı duvarın içine çekilmiş olan ve yukarı doğru daralan ayaklardır Bu ayakların arasına dar ve uzun pencereler yerleştirilmiştir Kilisenin üç girişi bulunmaktadır Güney kapısının ince bir taş işçiliği vardır Kapı sövesinin (kasasının) üstünde üç tane Lüzinyan armasının kabartması vardır Batı kapısı bu kapıdan biraz daha büyük olup, mimarisi aynıdır Kuzey girişi öteki girişlerden daha sadedir Batı ve Kuzey kapılarında ejderha kabartmaları vardır Kıbrıs 1571 yılında Osmanlıların eline geçtikten sonra yapıya, minare ve minber (mimber) eklenerek camiye çevrildi ve yapının adı Haydar Paşa Camisi olarak değiştirildi Lefkoşa'da St Sophia Katedrali'nden sonra (Selimiye Camisi), sanat açısından tarihi değere haiz ikinci bir yapıt olarak St Catherina Kilisesi (Haydar Paşa Camii) gösterilmektedir
SELİMİYE CAMİSİ
1209-1326 yılları arasından Lüzinyan döneminde inşa edilmiştir İlk olarak St Sophia Katedrali olarak kullanılan yapı Osmanlıların adayı ele geçirmesinden sonra camiye çevrilerek cami olarak kullanılmaya başlanmıştır Selimiye Camii Kıbrıs'taki en güzel tarihi yapılardan biri olarak görülmeye değerdir
BÜYÜK HAN
1572 yılında Kıbrıs'ın ilk Osmanlı Valisi olan Muzaffer Paşa tarafından inşa ettirilen iki katlı bir moteldir Birbirine benzeyen 68 dikdörtgen şeklinde odadan oluşmuştur Ortasında küçük bir cami vardır Bu yapı Anadolu'da bulunan Osmanlı devri çarşı içi iş merkezleri yapısındadır
BÜYÜK HAMAM
Büyük Hamam olarak bilinen Türk Hamamı Latin'lerin St George Kilisesinin harabeleri üzerine inşa edilmiştir Girişteki yay şeklindeki kapı bu harabelerden kalmadır Hamamın iç yapısı klasik Osmanlı mimarisi özelliğindedir
Girne
Girne, Kuzey Kıbrıs'ın incisi ve gözbebeğidir Kent ile çevresi, adanın en gözde tatil beldesidir Bazı söylentilere göre kent M Ö X yüzyılda Akalar tarafından kuruldu Kurucuları kente ülkelerindeki bir dağın adı olan Kyrenia adını verdiler Başka bir söylenti ise M Ö IX yüzyılda buraya yerleşenlerin ticaret kolonileri kuran Fenike'liler olduğudur Kentin adı Roma kaynaklarında Corineum olarak geçmektedir Kentin tarihi adanın tarihi ile aynı olup, Bizans döneminde birkaç kez Arap korsanları tarafından yağma edildi Kentin en ilginç tarihi eserlerinden bir tanesi Girne Kalesi'dir Liman boyunca Türk mutfağına ve ülkemize özgü yemekler yanında diğer yemekleri de sunan lokantalar, barlar ve açık hava kafeteryaları vardır Girne'de görülebilecek yerler arasında Girne Kalesi, Beylerbeyi, St Hilarion Kalesi, Hz Ömer Türbesi, Batık Gemi Müzesi, Bufavento Kalesi, Barış ve Özgürlük Müzesi, Halk Sanatları Müzesi, çeşitli kilise ve manastırlar bulunmaktadır Girne'nin önemli turistik yerlerinden bazı seçmeler şunlardır:
Hz ÖMER TÜRBE VE MESCİDİ
Kıbrıs'taki önemli ziyaret ve adak yerlerinden bir tanesi Hz Ömer Türbesi'dir Yapı, Girne'nin yaklaşık 4 km doğusundaki Çatalköy'ün kıyı şeridinde bulunmaktadır Hz Ömer Türbesi'nde adları bilinmeyen 7 İslam mücahidinin türbesi bulunmaktadır Türbeler Muaviye ordusu komutanlarından Ömer ile altı arkadaşına aittir Bunlar, şimdiki türbenin yanında şehit oldular (M S 647) Cesetleri buradaki bir mağaraya gömüldü Bazı söylentilere göre türbedeki yedi mezarın Kıbrıs'ta İslamiyet'i pekiştirmek için "Makam Türbesi" olarak yapıldığı doğrultusundadır Bazı söylentilere göre ise de Osmanlıların Kıbrıs'ı fethi üzerine mağaradaki ceset kalıntıları çıkarılarak bugünkü yerlerine defnedilmişlerdir Daha sonra buraya bu türbe ile mescit yapılmıştır Bu nedenle türbeye Hz Ömer adı verilmiştir Hz Ömer Türbesi, 1963 Rum saldırılarından sonra işgal edilerek talan edilmişti Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk'lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıştı Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı, 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir
BEYLERBEYİ
Girne'nin 4-5 km doğusunda yer alan mütevazi bir köydür Köyün nüfusu yaklaşık 500 civarındadır Manzarası çok güzel olan ve sakin bir yer olduğu için Latince adından da anlaşılacağı gibi, "huzur yeri" olarak adlandırılır Beylerbeyi denince insanın aklına hemen güneyindeki manastır gelmektedir Bir kayalık üzerine kurulan manastırın bugünkü adı Fransızca "Abbaue de la Paix"den (Barış Manastırı) türemiştir Gotik sanatının bir şaheseri olan manastır, Yakın Doğu'daki örneklerinin en güzeli olarak bilinmektedir Beyaz Manastır olarak ta bilinen yapı, burada kalanların giydikleri beyaz giysilerden dolayı böyle isimlendirilmiştir Bellapais'in ilk sakinleri 1187 yılında Kudüs'ü ele geçiren Selahaddin Eyyubi'den kaçıp Kıbrıs'a göçeden Augustinian mezhebi rahipleri olduğu bilinmektedir Manastırın ilk yapımı 1198-1205 yılları arasında olmuştur Günümüzde ayakta kalan yapının büyük bir bölümünü Fransız Kralı III Hugh (1267-1284) inşa ettirmiştir Adanın Osmanlılara geçmesinden sonra manastırın icraatlarına son verilmiş ve kilise Rum ortodokslara devredilmiştir Bugün manastırın bir çok bölümü harabe haline gelmiştir Manastıra, kale kapısı görünümündeki burç şeklinde mazgallı bir geçitten girilmektedir Giriş kapısından sonra ön bahçeye varılmaktadır Bundan sonra yer alan kilise, manastırın en eski bölümü olmakla beraber orjinal şekli ile iyi korunmuş bir durumdadır
St HİLARİON KALESİ
![](http://frmsinsi.net/images/frmsinsimages/23/03-11-2012T09-19-431dd852_frmsinsi.net_.jpg)
Kale bugünkü ismini Kudüs'ün Araplar tarafından zaptından sonra Kıbrıs'a göç eden ve ömrünün son yıllarını burada ibadetle geçiren bir azizden almıştır Daha sonradan, 10 yüzyılda buraya bir kilise ve manastırın yapıldığı gözlenmektedir Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte olan St Hilarion Kalesi, ikiz bir burun üzerine inşa edilmiştir Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte M S 10 yüzyılda kuzeyden gelen Arap akınlarına karşı adanın savunması ve kontrol edilmesi için kullanılmak üzere inşa edildiği sanılmaktadır Bununla birlikte aynı gaye ile inşa edilen Bufavento, Kantara ve Girne Kaleleri ile çağdaş (aynı zamanda) olduğu tahmin edilmektedir Kalenin Bizans yapısı olduğu ve İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard'ın 1191 yılında adayı işgal ettiğinde var olduğuna dair bilgiler günümüze kadar gelmiştir Buna rağmen tarihi kaynaklar kaleden ilk olarak 1128 yılında İmparator II Frederik'in Kıbrıs'a hükmetmek istemesi üzerine bahsetmektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Kalenin etrafını çeviren daire şeklinde 500 metre uzunluğunda duvarlar ve 9 burç inşa etmişlerdi Kale, her birinin kendi sarnıcı (su deposu) ve erzak depoları olan üç ana bölümden oluşmaktadır Bunlardan birincisi en alçakta kurulmuş olan Aşağı Kale, atlarla askerler için yapılmıştır Ana girişi koruyan duvarlarla çevrili bir savunma yeri ile başlamaktaydı Orta Kale'de manastır alanı ve Aziz'in yeri bulunmaktadır Yukarı Kale'de ise saray odaları, kral sarayı ve mutfak bulunmaktadır 1489'da adayı ele geçiren Venedikliler, kaleyi savunacak bir güce sahip olmadıklarından kalenin Osmanlı'ların eline geçmesini engellemek için kaleyi tahrip etmişlerdi Bu olaydan sonra kale 1964 yılına kadar askeri amaçlar için kullanılmamıştı 1964'teki Rum saldırıları üzerine, kalenin stratejik konumunu değerlendiren Türk Mücahitleri kaleye yerleşerek tekrar savunmaya geçtiler 1964 nisanında kaleye taarruz eden Rumlar bir avuç Mücahit tarafından geri püskürtülmüştür![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Hz Ömer Türbesi, 1963 Rum saldırılarından sonra işgal edilerek talan edilmişti Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk'lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıştı Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı, 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir
GİRNE KALESİ
Girne kalesi, Akdeniz kıyılarında Orta Çağ'dan bu güne kalan etkileyici kalelerden biridir Girne'nin kuzey doğusunda yer alan kale, limana hakim durumda ve dikdörtgen planda inşa edilmiştir Antik kaynaklar kaleden ilk kez İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard'ın M S 1191 yılında Üçüncü Haçlı seferine katılırken, Kıbrıs Kralı Isak Komnen'i yenerek Kıbrıs'ı ele geçirmesi üzerine bahsetmektedir Kalenin kesin yapım tarihi bugüne dek saptanamamışsa da kale içiyle çevresinde yapılan araştırmalar bizlere kalenin M Ö III ve II yüzyıllarda yapıldığını göstermektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Ülkemizde var olan nadir kalıntılardan Girne Kalesi'nin Kıbrıs'a yapılan sürekli Arap akınlarına karşı Bizanslılarca Girne'yi savunmak için inşa edildiği varsayılmaktadır Girne kalesi Lüzinyan döneminde çeşitli değişikliklere uğradı Vedenikliler zamanında son şeklini aldı ve günümüze kadar o şekliyle gelmiştir
1570 yılında Osmanlılar tarafından kuşatılan kalenin sakinleri kalenin gücünü denemeden teslim olmuşlar bu sayede kalenin günümüze kadar sağlam olarak kalmasında bilmeden önemli bir rol oynamışlardır Osmanlı döneminde kalenin asma köprüsü yıkılarak yerine bu günkü yeni köprü yapılmıştır
1946 yılından sonra kale bir ara polis koleji olarak ta kullanılmıştır Daha sonra İngilizler tarafından ayaklanan Rumları hapsetmek amacıyla hapishane olarak kullanılan kale 1974 Kıbrıs Barış Harekatıyla Türk'lere geçmiştir
BUFAVENTO KALESİ
Bufavento Kalesi, St Hilarion ve Kantara Kaleleri ile birlikte adayı Arap akıncılarına karşı savunmak için oluşturulan uyarı zincirinin bir parçasıdır Kale çok rüzgarlı bir tepeye kurulduğu için "rüzgardan korkmayan" anlamına gelen "Bufavento" adını almıştır Kalenin tam yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Arslan Yürekli Richard Kıbrıs'ı ele geçirdiği zaman bahsi geçmektedir Bazı söylentilere göre kendini Kıbrıs Kralı ilan eden İsak Komnenus'un kızı bu kaleden çıkara Richard'a teslim olmuştu Bufavento'nun da adadaki diğer kaleler gibi bir zamanlar Kıbrıs'ta hüküm sürmüş bir kraliçeyle ilgili bir öyküsü vardır Kıbrıs Templar Şövalyelerinin egemenliğine girdiği zaman cüzzamlı bir Bizans prensesi ve aynı hastalığa yakalanan köpeği vardı Prenses ile köpeği Bufavento kalesine kapatılmışlar idi Bir süre prenses köpeğinin derisinin yavaş yavaş iyileştiğini fark etmiş Bunun üzerine prenses köpeğinin her sabah kalenin aşağılarında bir kaynakta yıkandığını görüyor Böylece prenseste her sabah bu kaynağa gidiyor ve yıkanıyor Tamamen iyileştikten sonra kaynağın bulunduğu yere bugün Ayios Ionnis Chrysostomos Manastırı olarak bilinen tapınağın ilkini yaptırmıştır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Kale 1382-1398 yılları arasında hapishane olarak kullanılmıştı Bu dönemde kalenin adı Aslan Şatosu idi 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçince kale eski önemini yitirmişti Venedikliler adanın savunması için daha çok deniz kenarındaki kalelere önem vermişlerdi
BATIK GEMİ MÜZESİ
Girne Kalesinde sergilenen batık, günümüze kadar ele geçen gemi batıkları arasında en eskisi olarak bilinmektedir Akdeniz'de İskender'in ölümünden sonra kurulan Helenistik Krallıklara ait donanma gemilerinin dolaştığı dönemlere aittir İlk olarak 1965 yılında bir sünger avcısı tarafından Girne kıyılarından 1 5 km açıkta, suyun 3 metre derinliğinde farkedilmiş, Pennsylvania Üniversitesi tarafından çıkarılan bu batık bugün müzede ziyarete açıktır Bu müze Girne Kalesi'nin doğusunda bulunan Lüzinyan devri muhafız odalarının düzenlenmesi sonucu 3 Mart 1976 tarihinde ziyarete açıldı![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Akdeniz'de seyretmiş olan bu yaşlı tekne M Ö 300 yıllarında açık denizde tutulduğu fırtına nedeniyle batmıştır Batıkta ele geçen badem kalıntılarına uygulanan karbon 14 testleri M Ö 288 tarihini vermiştir Geminin yapıldığı keresteye uygulanan karbon 14 testleri ise geminin M Ö 389 yılında yapıldığını, başka bir deyişle battığı zaman 80'li yaşlarda olduğunu göstermektedir Gemide bulunan eşyalar geminin bir ticaret gemisi olduğu ve son seferinde dört kişilik bir mürettebatı olduğunu göstermektedir
|