Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hazretleri, imami, malik

İmam-İ Malik Hazretleri

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ Malik Hazretleri




Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Maliki mezhebinin imamıdır Künyesi, Ebu Abdullah'tır 95 (m 713) senesinde Medine'de doğdu 179 (m 795) de yetmiş altı yaşında iken Medine'de vefat etti Soyu Yemen kabilelerinden "Beni Esbah" kabilesine ve Himyerilerden bir hükümdar hanedanına dayanır Dedelerinden biri Medine'ye yerleşmişti Eshab-ı kiramdan olan dedesi Ebu Amr'dır
Tebe-i tabiinden (Tabiinden sonra) olan imam-ı Malik, ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir Dedesi Malik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadis rivayeti yapmışlardır Yaşadığı muhit, Peygamberimizin yaşamış olduğu ve İslamın hükümlerinin va'z edildiği, Hz Ebu Bekir, Hz Ömer ve Hz Osman zamanlarında İslamın merkezi olan ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i münevvere idi
Önce Kur'an-ı kerimi ezberledi Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir Annesine, ilim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp: "Şimdi git, oku, yaz" demiştir Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Rabi'at'ur Rey'in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir Bu teşvik üzerine Rabi'a bin Abdurrahman'ın derslerine devam edip, genç yaşta re'ye dayanan fikıh ilmini öğrendi Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz'ün derslerinden çok istifade etmiştir Genç bir talebe olan Malik, hocasına karşı büyük bir hayranlık, muhabbet duyar ve üstün bir edep gösterirdi
Bu hocası hakkında şöyle derdi: "İbni Hürmüz'ün derslerine onüç sene devam ettim Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söyliyemiyorum O, bid'at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgilisi idi" İmam-ı Malik, muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakarlık göstermiştir Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve herşeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır Kendisi şöyle demiştir: "Öğle vakti Hz Ömer'in oğlu Abdullah'ın azatlısı olan Nafi'ye giderdim ve kapısında beklerdim Nafi' Hz Ömer'den nakledilen ilimleri ve onun oğlu Abdullah'ın ilmini biliyordu Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiç bir gölge bulamazdım Nafi', dışarı çıkınca edeble selam verirdim ve onu kırmadan arkasından içeri girip, "Abdullah bin Ömer şu meselelerde ne buyurmuştur?" Diye sorardım O da suallerimi cevaplandırırdı"
İmam-ı Malik, Nafi' vasıtasıyla Hz Ömer'in ve oğlu Abdullah'ın ilimlerini öğrendi Ayrıca İbni Şihab ez-Zühri'den ve Said bin el-Müseyyib gibi Tabiin'lerden ilim öğrenmiştir Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi İmam-ı Malik şöyle anlatmıştır "Bir bayram günüydü Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbni Şihab'ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önüne oturdum Hizmetçisine kapıda kim var bak dediğini duydum, o da kumral yüzlü talebeniz var deyince, onu derhal içeri al demesi üzerine beni içeri aldılar
Biraz bekledim, ibni Şihab yanıma gelip bana "Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?" dedi Daha ben hayır demeden yemek hazırlanmasını emredince, "Yemeğe ihtiyacım yok" diye mukabelede bulundum Bunun üzerine, öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun dedi Bana hadis-i şerif öğretmenizi istiyorum efendim deyince, yazı yazacak sahifelerini çıkar dedi Ben de çıkardım ve bana kırk tane hadis-i şerif rivayet etti Biraz daha rivayet etmesini isteyince, şimdilik bu kadar yeter, bunları ezberleyip nakledersen sen de muhaddis olursun" dedi
İmam-ı Malik, Ehl-i beytden Ca'fer-i Sadık hazretlerinden de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur Bu hususda kendisi şöyle anlatır "Ca'fer bin Muhammed'e giderdim, o çok yumuşak ve güler yüzlü idi Yanında Resulullah anılınca yüzü sararırdı O'nun meclisine uzun zaman devam ettim Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya Kur'an-ı kerim okurdu Abdestsiz hadis-i şerif rivayet etmezdi Manasız sözleri hiç ağzına almazdı O takva sahibi, zahid, abid ve âlimlerdendi Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi"
Bir gün hocası Ebu'z Zinad'a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır Daha sonra hocası bizim halkamıza niçin oturmadın? Diye sorunca şu cevabı vermiştir: "Yer dardı, oturamadım Peygamberimizin hadisini ayakta dinlemek, edebsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim"
Netice itibariyle İmam-ı Malik, ilmini İmam-ı Zühri' den, Yahya bin Said'den, Muhammed ibni Münkedir'den, Hişam bin Amr'dan, Zeyd ibni Eslem'den, Rabi'a bin Abdurrahman ve daha birçok büyük âlimlerden almıştır Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talebelerinden olmak üzere dokuzyüz hocadan hadis-i şerif aldı Ayrıca; Eshab-ı kiramın büyüklerinden Hz Ömer'in, Hz Osman'ın, Abdullah bin Ömer'in, Abdurrahman bin Avf'ın, Zeyd bin Sabit'in fetvalarını ve vahyin gelişine şahit olan, Peygamberimizi görüp onun hidayet nurundan aydınlanarak, ondan öğrendiklerini nakleden diğer Esbabın fetvalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiinin fetvalarını da öğrenmiştir Akaide dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup; ictihad derecesine yükselmiştir
Peygamber efendimiz; “Öyle bir zaman gelir ki, insanlar her tarafı ararlar, Medine’deki âlimden daha âlim bir kimse bulamazlar buyurmuştur Süfyan ve Abdullah ibni Ömer’in azatlısı olan Nafi ve Zühri, Medine’deki âlimden maksad İmam-ı Malik’tir demiştir Bu hadis-i şerifte, onun geleceği ve üstünlüğü bildirilmiştir
İmam-ı Malik hazretleri, tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başlamıştır Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle ve faziletli kimselerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı
Bu hususta kendisi şöyle demiştir: "Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz, ilim erbabı ve mescidde itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir Eğer onlar, kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir Ben, ilim sahiplerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuma şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim"
Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şahadetinden sonra ilk önce Peygamberimizin mescidinde ders vermeğe başladı Hz Ömer'in oturduğu yere oturur ve Abdullah bin Mes'udun oturduğu evde otururdu Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede, bulunurdu İmam-ı Malik de İmam-ı a'zam gibi derslerini mescidde verirdi
El-Vakıdi der ki: "İmam-ı Malik mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaze namazlarında bulunurdu Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu Bu sırada talebeleri etrafına toplanıp ders alırlardı Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı"
İmam-ı Malik hazretlerinin hadis-i şerif dersleri ve vuku bulmuş meselelerle ilgili dersleri yani fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı

Alıntı Yaparak Cevapla

İmam-İ Malik Hazretleri

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ Malik Hazretleri




Daha sonra Iraklılar girsin diye çağırdı Yanına giren en son ben oldum Ebu Hanife'nin oğlu Hammad da aramızda idi"
İmam-ı Malik hazretleri, derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzumsuz sözlerden tamamen uzak kalırdı Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı Bir talebesi şöyle dediğini nakleder: "İlim tahsil edenlere vakarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir, ilim sahiplerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken adabdandır"
Yine bir talebesi şöyle der: "İmam-ı Malik, bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk"
İmam-ı Malik hazretleri elli sene müddetle ders ve fetva vermek suretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır
İmam-ı Malik hazretleri, Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilminde büyük bir âlim idi Tefsir ilminde, ayet-i kerimelerden binlerce dini hüküm çıkaran büyük bir müfessir ve müctehid idi Tefsir ilminde "Garib-ül Kur'an" adlı bir eseri vardır Bu eseri kendisinden Halid bin Abdurrahman el-Mahzumi rivayet etmiştir
Hadis ilminde ise pek meşhur bir âlim ve muhaddistir Amir bin Abdullah ibn-i Zübeyr bin Avvam, Nuaym bin Abdullah, Zeyd bin Eşlem, Nafi' Mevla ibn-i Ömer, Seleme bin Dinar, Kadı Şüreyk bin Abdullah Nehai, Salih bin Keysan, İmam-ı Zühri, Safvan bin Selim ve daha çok sayıda hadis âliminden hadis-i şerif rivayet etmiştir Görüşüp, hadis-i şerif rivayet ettiği âlimlerin sayısı dokuzyüz civarındadır Hadis ilminde hüccet olduğuna dair ittifak vardır Yazmış olduğu "Muvatta" adındaki hadis kitabı çok muteber ve kıymetli bir eserdir
İmam-ı Malik hazretlerinin rivayet ettiği hadis-i şerifler ayrıca Kütüb-i sitte denilen meşhur altı hadis kitabında yer almıştır
Emevi devletinin parlak ve çöküş devrinde Abbasi devletinin kurulup geliştiği ve hakimiyeti elde ettiği bir devirde yaşayan İmam-ı Malik, çok hadiselere şahit olmuş, bozuk fırkalara karşı Ehl-i sünnet i'tikadını savunmuş, insanların doğru yola kavuşması hususunda büyük hizmetler yapmıştır Hicaz'da hadis öğrenme, dini sualleri sorma ve fetva hususunda büyük bir müracaat mercii olan imam-ı Malik pek çok âlim yetiştirmiştir
İmam-ı Malik yetmiş imam şehadet etmedikçe fetva vermeğe başlamadım buyurdu Okuduğum hocalarımdan pek az kimse vardır ki, benden fetva almamış olsun derdi İmam-ı Yafii buyuruyor ki, İmam-ı Malik'in bu sözü öğünmek için değildir Allahü teâlânın ni'metini bildirmek içindir Zerkani (Muvatta kitabını şerhederken diyor ki, (imam-ı Malik, meşhur mezheb imamıdır Yükseklerin yükseğidir Aklı kamil, fadlı aşikardır Resulullahın hadis-i şeriflerinin varisidir Allahın kullarına, O'nun dinini yaydı Dokuzyüz âlimle sohbet ve istifade etti Kendisi yüz bin hadis-i şerif yazdı Onyedi yaşında ders vermeye başladı Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan çok idi Hadis ve fıkıh öğrenmek için kapısına toplanırlardı Kapıcı tutmak zorunda kaldı, önce talebesine, sonra halktan herkese izin verir, içeri girerlerdi Halaya üçgünde bir giderdi "Halada çok bulunmaktan haya ediyorum" derdi (Muvatta kitabını yazınca, kendi ihlasından şüphe etti Kitabı suya koydu "Eğer ıslanırsa, bu kitab bana lazım değildir" dedi Hiçbir yeri ıslanmadı
Abdurrahman bin Enes, hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Malik'den daha emin kimse yoktur Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim Süfyan-ı Sevri, hadiste imamdır Fakat, sünnette imam değildir Evza'i, sünnette imamdır Fakat, hadiste imam değildir, İmam-ı Malik, hadiste de, sünnette de imamdır derdi Yahya bin Sa'id, İmam-ı Malik, Allahü teâlânın kullarına yeryüzünde hüccetidir, derdi
İmam-ı Şafii, "Hadis okunan yerde, Malik, gökteki yıldız gibidir, İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Malik gibi olamadı Allah ilminde bana Malik kadar kimse emin değildir Allahü teâlâ ile aramda hüccet, İmam-ı Malik'tir Malik ile Süfyan bin Uyeyne olmasalardı, Hicaz'da ilim kalmazdı" derdi
Abdullah, babası Ahmed bin Hanbel'e sordu: Zühri'nin talebeleri arasında en kuvvetli hangisidir? Malik, her ilimde daha kuvvetlidir buyurdu Abdullah ibni Vehb diyor ki, Malik ve Leys olmasalardı, hepimiz sapıtırdık Evza'i, İmam-ı Malik'in ismini işitince, o, âlimlerin âlimi, Medine'nin en büyük âlimi ve Haremeyn'in müftisidir derdi
Süfyan bin Uyeyne İmam-ı Malik'in vefatını işitince, "Yeryüzünde bir benzeri kalmadı Dünyanın imamı idi Hicazın âlimi idi Zamanının hücceti idi Ümmet-i Muhammedin güneşi idi Onun yolunda bulunalım" dedi
Ahmed ibni Hanbel, İmam-ı Malik'in, Süfyan-ı Sevri'den, Leys'den, Hammad bin Seleme'den ve Evzai'den üstün olduğunu söylerdi Süfyan bin Uyeyne diyor ki, "İnsanlar sıkışacak, Medine'deki âlimden üstün birini bulamıyacaklar" hadis-i şerifi, İmam-ı Malik'i haber veriyor
İmam-ı Malik diyor ki, hergece Resulullahı görüyorum Mus'ab diyor ki, babam, Abdullah bin Zü-beyr'den işittim; Malik ile Mescid-i nebevi'de idik Biri gelip, Ebu Abdullah Malik hanginizdir dedi Gösterdik Yanına gidip selam verdi Boynuna sarılıp, alnından öptü Rü' yada Resulullahı burada oturuyor gördüm Malik'i çağır buyurdu Sen geldin Titriyordun Rahat ol ya Eba Abdullah! Otur, göğsünü aç buyurdu Açınca her yere güzel kokular yayıldı dedi İmam-ı Malik ağladı ve rüyanın tabiri ilimdir dedi
İmam-ı Şafii ile Ahmed bin Hanbel, İmam-ı Malik'in sohbetinde bulunmuşlardır Onun ilminden çok istifade etmişlerdir Bunların, İmam-ı Malik'in talebesinden olması, O'nun şeref ve üstünlüğüne kafidir, en büyük vesikadır
Kendisinden daha bir çok kimseler ilim öğrenip, herbiri memleketlerinin imamı (âlimi) ve insanların rehberi olmuştur Bunlardan bazıları şu zatlardır Muhammed bin ibrahim bin Dinar, Ebu Haşim ve Abdulaziz bin Ebi Hazım Bunların herbirisi dinde ehl-i ictihad sahibi idiler Osman bin Hakem, Abdurrahman ibni Halid, Muin bin İsa, Yahya bin Yahya, Abdullah bin Mesleme-i Ka'buni, Abdullah bin Vehb gibi daha nice talebesi vardır Bütün bunlar, hadis ilminde mümtaz (seçilmiş; âlim olan İmam-ı Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed ibni Hanbel, Yahya ibni Main ve diğer hadis âlimlerinin üstadlarıdır Celaleddin Süyuti, imam-ı Malik'den hadis rivayet eden 993 zatin isimlerini elifba sırasıyla (Kitabü tezyin-il memalik bi menakıbıs Seyyid İmam Malik) adlı kitabında yazmıştır
İmam-ı Malik hazretleri, herhangi bir dini meselenin hükmünü tayin için, Kur"an-ı kerime, hadis-i şeriflere, ümmetin icmaına ve lüzum olduğunda kıyasa müracaat ederdi


Alıntı Yaparak Cevapla

İmam-İ Malik Hazretleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ Malik Hazretleri




İmam-ı Malik'in bu usullere göre ictihad ederek çıkardığı hükümlere, rivayet yolu veya Hicaz âlimlerinin yolu denir ki, bu yolun İmamı, İmam-ı Malik'dir O, ictihadlarıyla müslümanların işlerinde ve amellerinde uyacakları bir yol gösterdi, bu yola Maliki Mezhebi denilmiştir Ehl-i sünnet i'tikadından olan müslümanlardan, amellerini, ya'ni ibadet ve işlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara "Maliki" denir
İmam-ı Malik hazretleri, talebelerinin ve kendisine sual soranların, dini mes'elelerdeki müşkül*lerini hallederken, ortaya koyduğu ve takip ettiği usuller, Maliki mezhebinin temel kaideleri olmuştur Mezhebin hükümlerini ortaya koyarken takip ettiği usul; diğer bütün müctehidlerin usulüne benzemekle beraber, bazı farklılıkları da vardı
Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur'an-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar, bunlarda da bulamazlarsa, bu iş için (icma) var ise, öyle yapılmasını bildirirler, icma, Eshab-ı kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir meseledeki sözbirliğine denir Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu icma ile de bilinmezse, müctehidler kendileri kıyasta bulunarak ictihad ederler, meselenin dini hükmünü bildirirler Kıyas, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır

İmam-ı Malik hazretlerinin menkıbelerinden ve sözlerinden bir kısmı şunlardır:

İmam-ı Şafii buyuruyor ki:
"Âlimler anıldığı zaman İmam-ı Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir Benim üzerimde minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur"
Medine Valisi, İmam-ı Malik'ten, bir ictihadından vaz geçmesini istedi Kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu Her vuruşta, "Ya Rabbi, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar1" diyordu Nihayet bayılıp düştü Sonra ayılınca da: "Şahit olunuz, ben hakkımı beni döğenlere helal ettim" dedi Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince ona: "Hayır, ben onu affettim" buyurdu
Hazret-i İmam, ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi İmam-ı Malik, ilimde ve dinde çok edebliydi Din bilgisine hürmet ve ta'zimi şaşılacak derecede fazlaydı
Ebu Abdullah Mevla'l-Leyseyn şöyle anlatmıştır "Rüyamda, Resulullahı gördüm Mescid'de ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı İmam-ı Malik de önünde duruyordu Resulullahın önünde misk dolu bir kap vardı O miskten avuç avuç alıp, İmam-ı Malik'e veriyordu O da insanlara dağıtıyordu" Bunu Ebu Abdullah'dan nakleden Matraf; "Bu rüyayı İmam-ı Malik'in ilimdeki üstünlüğüne ve sünnet-i seniyyeye bağlılığına yordum" demiştir
Mesna bin Said el-Kasir şöyle demiştir: İmam-ı Malik'in şöyle buyurduğunu işittim: "Resulullahı rüyada görmediğim hiç bir gece geçmedi Her gece rüyamda gördüm"
Zehebi, (Tabakatül Huffaz) kitabında hazret-i İmam-ı Malik'i şöyle anlatır:
"Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünnet-i seniyyeye tabi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatinde önde gelen bir zat idi Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere "Bilmiyorum" derdi Ve "İlim kalkanı bilmiyorum demektir" buyururdu
Birgün Halife Harun Reşid dedi ki:
"Ya İmam senin kitaplarını çoğaltıp, her yere göndereceğim Herkesin bunlara uymasını ve senin mezhebinde olmalarını emredeceğim"
İmam-ı Malik hazretleri "Ya halife, hadis-i şerifte; "Ümmetimin âlimlerinin ihtilafı rahmettir" buyuruldu Âlimlerin ihtilafı Allahü teâlânın rahmetidir Hepsi hidayet üzeredir Müslümanlar bu rahmetten mahrum bırakılamaz" Bunun üzerine halife bu arzusundan vazgeçti Harun Reşid, İmam-ı Malik hazretlerinden hergün evine gelip, oğlu Emin ile Me'muna ders vermesini istedi İmam-ı Malik hazretleri Halifeye buyurdu ki:
"Ya halife, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir Allahü teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz, İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelir"
Bunun üzerine halife İmam-ı Malik'ten özür diledi ve hergün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı

Malik bin Enes hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi Buyurdu ki: "İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allahü teâlâdan korkması lazımdır İlim, çok rivayet etmek değildir İlim bir nurdur Allahü teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar" Bir defasında da; "Eğer elimde imkan olsaydı, Kur'an-ı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum" buyurdu

İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi "Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz" buyurarak, Peygamber efendimizin; "Kişinin malayaniyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir" hadis-i şerifini rivayet ederdi İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber efendimizin; "Bir kişi bir söz söyler de o sözden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allahü teâlânın kendisini Cennet'e koyacağı aklına gelmez" hadis-i şerifini rivayet ederdi

Müslümanlar arasında Allahü teâlânın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini bildirerek; "Müsafeha ediniz, aranızdaki kin gider Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider" hadis-i şerifini naklederdi

Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı "Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer" buyururdu

İmam-ı Malik hazretlerinin Peygamber efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı Resulullah efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: "Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu hâlimi hoş karşılardınız Ben, Muhammed bin Münkedir'i gördüm O hafızların efendisi idi Ona ne zaman bir hadis-i şerif sorulsa ağlamaya başlardı Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı O, Resulullah'tan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu"



Alıntı Yaparak Cevapla

İmam-İ Malik Hazretleri

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ Malik Hazretleri




İmam-ı Malik hazretlerinin Medine-i münevverede hayvana bindiği görülmemiştir
“Resulullah efendimizin toprak altında bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirim" buyururdu

İmam-ı Malik hazretleri insanlara hadis-i şerif okuttuğu sırada bir hadis-i şerifi rivayet edeceği zaman abdest alır, sarığını ve elbisesini giyer, sakalını tarar, iki rekat namaz kılar, güzel kokular sürünür, her haliyle bedenini süsler, sonra meclisin baş tarafına vakarlı bir şekilde otururdu Başını önüne eğerdi ve hadis-i şerifi okurdu Ona böyle yapmasının sebebi sorulunca; "Resulullah'ın hadis-i şerifine saygı göstermek için böyle yapıyorum Eğer âlimler ilme karşı böyle saygı gösterirlerse, Allahü teâlâ da insanlar yanında onların derecesini yükseltir ve devlet adamlarının kalbinde heybetli ve vakarlı kılar Ey ilim taleb etmek isteyen kimse! Sen de ilme saygı göster Kim ilme tevazu gösterirse, Allahü teâlâ onu yükseltir Çünkü kim Allahü teâlâ için tevazu ederse, Allahü teâlâ onun derecesini yükseltir" buyurdu

Malik bin Enes hazretleri, kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye; "Allahü teâlâdan kork Allahü teâlânın sana lutfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürme" buyurdu

Bir kimse gelip İmam-ı Malik hazretlerinden batın (kalp) ilimleriyle ilgili bilgi sordu İmam-ı Malik hazretleri bu kimsenin sualini hoş karşılamadı ve ona; "Batın ilmi zahir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir Zahiri ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allahü teâlâ batın ilmini açar Batın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilir" buyurup, suali soran şahsa dönüp; "Sen açık ve zahir olan şeylere sarıl Bilinmeyen yollara girmekten sakın Bildiklerinle amel et Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırak" buyurdu

İmam-ı Malik hazretleri devlet adamlarına gerekli nasihatte bulunur, hatalarını söylemekten çekinmezdi Ancak hiçbir suretle kimseyi devlete karşı ayaklanmaya teşvik etmezdi Fitne ve fesada asla razı olmazdı Derslerinde fitne ve fesadın karşısında olduğunu her vesileyle anlattı İmam-ı Malik hazretleri halifelerle, idarecilerle münasebetini kesmedi Onlara vaaz ve nasihatlarda bulunup, hayır tavsiye etti Âlimleri de halifeleri ve idarecileri doğru yolu anlatmaları için teşvik etti Onlara buyurdu ki: "Allahü teâlânın, kalbine ilim ve fıkıh koyduğu her müslümana ve her kişiye, elinde kuvvet olan idarecilerin yanına gelip onlara hayrı tavsiye etmesi, onları kötülükten sakındırması borçtur Çünkü onlara bu vazifenin yapılmasıyla dünyanın yüzü değişir ve faziletli bir dünya doğar"
Talebelerinden biri ona; "İnsanlar sizin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünüzü söylüyorlar, size yakıştıramıyorlar" deyince, İmam-ı Malik hazretleri; "Bunu bilerek yapıyorum Çünkü bunu yapmasam layık olmayan biriyle görüşür, işleri danışırlar Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamberimizin sünnetlerinden işlenip, tutulan kalmaz" buyurdu

Medine-i münevveredeki Mescid-i Nebide hadis-i şerif rivayet ediyordu Bu mecliste halife Harunü'r-Reşid de vardı İmam-ı Malik hazretleri; "Âlim ilmini umumdan başkasına tahsis eylese, o ilimden umum ve havas (seçilmişler) istifade edemez" hadis-i şerifini rivayet etti Harunü'r-Reşid insanlar arasında bu hadis-i şerifi yüksek sesle söyledi Bunun üzerine hadis-i şerif okumak ve öğrenmek isteyenler, mescide koştular Mescid tamamen doldu İmam-ı Malik hazretleri; "Allah için tevazu edeni, Allahü teâlâ yükseltir" hadis-i şerifini rivayet etti Harunü'r-Reşid oturduğu yüksek yerden indi Hadis-i şerif dinleyen talebe ile beraber oturdu, sonra kitabı okudu

Buyurdu ki
"İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz"
"Mescide giren münafıklar, kafesteki serçe kuşlarına benzer Kafesin kapısı açılır açılmaz uçarlar, kaçarlar"
"Kendisine hayrı olmayan kimsenin, başkasına hayrı olmaz"

İmam-ı Malik hazretleri ömrünü ilim öğrenmek, öğretmek ve insanlara İslamiyeti anlatmakla geçirdi 795 (H179) senesinde Medine-i münevverede vefat etti Kabr-i şerifi, Cennet-ül baki'dedir

Eserleri:

"Muvatta" adındaki hadis kitabı çok kıymetlidir Muvatta'yı kırk senede meydana getirmiştir Başlangıçta içinde dörtbin hadis-i şerif varken, sonuna doğru bine indirmiştir Çok âlimler bunu şerh etmiştir Bu şerhlerinin en meşhuru "el-Müdevvene" adlı eserdir Bu kitap, hadis-i şerifleri fıkıh konularına göre içine almış olup, yazılan ilk hadis kitabıdır Bu kitapda ayrıca İmam-ı Malik'in ictihad ettiği fıkhi mevzular da bulunmaktadır Çeşitli tarihlerde basılmıştır Biri, Yahya bin el-Leysi'nin rivayeti; diğeri de İmam-ı a'zamın talebesi Muhammed Şeybani tarafından yapılan iki rivayeti vardır Bu eserinden başka Abdullah bin Abdülhakim Mısri tarafından rivayet edilen "Kitab-üs-sünen" adlı fıkha dair bir eseri, kadere, kazai hükümlere dair ve fetvalarını bildiren "Risale fil fetva" gibi eserleri vardır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.