Beşeri Coğrafyanın Sağladığı Avantajlar |
10-19-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beşeri Coğrafyanın Sağladığı AvantajlarBeşeri Coğrafyanın Sağladığı Avantajlar Türkiye'nin toplam nüfusu, Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda 13 milyon (1927'de 13,6 milyon) kadardı Bu nüfus 1990 yılında 56,5 milyona, 1997'de 62,8 milyona ulaşmıştır Türkiye'nin son 75 yıllık döneminde yıllık nüfus artış hızı % 2 dolayında gerçekleşmiştir Bir başka ifadeyle, her yıl Türkiye nüfusuna 1,2 milyon nüfus eklenmiştir Ancak burada şunu hatırlatmak gerekir ki, Türkiye'de yıllık nüfus artış hızı fazla olmasına rağmen, kıtlık ve açlık yaşanmamıştır ve bundan sonra da yaşanması beklenmemektedir Çünkü besin kaynakları, şu andaki nüfusun dört-beş katını besleyebilecek kadar çoktur Kalkınmanın yavaş oluşu, ülke nüfusunun hızlı artışından değil, artan nüfusun iyi planlanmamasından kaynaklanmaktadır Bunun böyle sonuçlanmasında yöneticilerin yanlış planlamalar uygulamalarının payı büyüktür Nitekim ülke kalkınması için dışarıdan alınan borç paralar, hep çarçur edilmiş ve ülke bir borç batağına itilmiştir Nüfus gerek barış ve gerekse savaş zamanında, en büyük güçtür 300 milyonluk bir ülke, 100 milyonluk bir ülkeden, 100 milyonluk bir ülke 10 milyonluk bir ülkeden elbette daha güçlüdür Hele kalkınmışlık düzeyi eşit ise, bir insan bile güçlü olmakta fark artırır Türkiye, gerek fizikî ve gerekse beşerî ve ekonomik şartlar bakımından 300 milyon nüfusu barındırabilecek güçtedir ve yaklaşık en azından 3-5 yıl dışa hiç bağlantısı olmadan kendi kendine yeterli olabilir Bu özelliğini, gerek Birinci Dünya Savaşı ve gerekse İkinci Dünya Savaşı esnasında göstermiştir Bu gücünü, kalkınmışlık açısından da desteklenirse, dünya hakimiyeti için gerekli nüfus sağlanmış olur Teknolojik olarak gelişmiş ve nitelikli insan sayısı dünya standartlarının üzerine çıkmış, bilim dünyasında büyük atılımlar yapmış 300 milyon nüfuslu bir Türkiye, yakın gelecekte bugünün süper güçlerinin yerini alabilecek ve dünya barışını katkıda bulunabilecektir Çünkü nüfus artışı bu görüşü desteklemektedir Türkiye'nin eğitim ve öğretim durumu yıl geçtikçe iyileşmektedir Ülke toplam nüfusunun yaklaşık ¼'ü eğitim ve öğretim gören insanlar oluşturmaktadır Kuşkusuz bu durum, ülkenin çok genç bir nüfus yapısı olduğunu ve eğitime önem verildiğini gösterir Anadolu yarımadası, coğrafî özelliklerinden dolayı tarihin her döneminde mutlaka bir medeniyete beşiklik yapmıştır Bu nedenle Anadolu yarımadasının bir diğer adı; "Medeniyetlerin Beşiği Olan Topraklar" olarak adlandırılmıştır ve bu medeniyetlerin hepsine "Anadolu Medeniyetleri" denir Dünya insanlık tarihi incelendiğinde, aralıksız olarak medeniyetlere beşiklik yapmış olan bir toprak parçası, Anadolu'dan başka bir coğrafyada görülmez Bu nedenle Anadolu, dünyanın en güçlü ve en büyük tek kalesidir Bu kale özelliğini geçmişte koruduğu gibi, gelecekte de koruyacaktır Gerçi bugün bu kalede dünya hakimiyetinden söz ettiren bir devlet yoktur, ama gelecekte dünya hakimiyetini kurabilecek olan Türk Milleti yaşamaktadır Bütün dinlerin kesişme noktasında yer alan Türkiye, elbette dinler açısından alındığında kesişme-çarpışma veya dinler fayı üzerinde bulunur Çarpışma hattında bulunan Anadolu, tarihi devirlerden bugüne hep farklı dinlerin çarpışma alanı olmuştur Ve bu çarpışma özellikle 19 yüzyıldan itibaren şekil değiştirmiş ve misyonerlik faaliyetleri ile devam etmiştir Misyonerlik faaliyetleri bugün de bütün hızı ile devam etmektedir Türkiye'nin son dönemlerde çektiği tüm sıkıntıların altında, çoğu kez bir misyonerlik faaliyeti yatmaktadır 1880 tarihli Bartlett Raporu'nun ilk cümleleri şöyledir; "Misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya'nın anahtarıdır" Ve 1901 yılında ABD Devlet Başkanı seçilen Theodore Roosevelt, daha 1898 yılında şu cümleleri sarf etmiştir; "Dünya'da, herkesten önce ezmek istediğim iki güç; İspanya ve Osmanlı İmparatorluğu'dur" Neden? Nedeni gayet açık, ABD'nin Güney Amerika kıtasındaki hakimiyetine karşı en büyük engel İspanyollardır Avrupa, Afrika ve Asya'daki sömürgecilik faaliyetleri için engel teşkil eden güç, Osmanlı İmparatorluğu'dur ABD, dünya hakimiyeti için bu iki gücün, dünya tarihinden kaldırılmasını 19 yüzyılda hedeflemiştir Türkiye üzerinde yaşayan insanların çoğunun dini İslâm'dır Türkiye insanı ise, dinine karşı duyarlı erdemli bir insandır Geçmişte böyleydi, gelecekte de böyle olacaktır Bu özellik devam ettiği sürece, Türkiye, dünya hakimiyetini yeniden sağlayabilecek güçlü ve gizli bir potansiyel taşımaktadır Georgios Trapezuntios, biraz hayıflanarak ve biraz da kendi milletine sitem ederek, Fatih Sultan Mehmet'e şunları söylemiştir; "Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'tir Dolayısıyla, siz Romalıların meşru İmparatorusunuz Ve kim ki Romalıların İmparatorudur ve öyle kalır, o aynı zamanda bütün dünyanın İmparatorudur" Gerçekten de öyle olmuştur Fatih Sultan Mehmet Han ve ondan sonraki tüm Osmanlı padişahları hep "Dünya Fatihi" ve "Dünya İmparatoru" unvanlarını haklı olarak kullanmışlardır Ve asıl önemli olan şey de, Fatih'in fethi ile Hıristiyan Roma ve Bizans dünyasının kutsal şehri ve başkenti olan şehir, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti ve "Kâinâtın Merkezi" olan İstanbul, bugün nüfusu ve betonarme gökdelenleri ile belki dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olmuştur ama Osmanlı dönemindeki görkemli ve büyüleyici havasını, İmparatorluğun yıkılışı ile birlikte yitirmiş ve bir daha yakalayamamıştır Türkiye'nin şehirlerinin her ne kadar sorunları bulunsa da, bu sorunların çözümü yok değildir Siyasilerin ve şehir yöneticilerinin işbirliği ile bu sorunlar kısa sürede çözümlenebilir Sorunları çözümlenen Türkiye şehirleri, ülke kalkınmasına doğrudan katkıda bulunurlar ve gelişmiş ve lider bir Türkiye'nin temelini oluştururlar Çünkü şehir demek medeniyet demektir Eğer Türkiye ve Türk insanı, tarihte kurmuş olduğu medeniyetlerden esinlenerek, yeniden dünya medeniyeti kurmak istiyorsa, bunun ilk adımlarını şehirlerden başlamak zorundadır |
|