Allah Tarif Edilebilir Mi? |
10-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah Tarif Edilebilir Mi?Allah Tarif Edilebilir Mi? Hakkında Allah Tarif Edilebilir Mi? ALLAH bilinebilinir mi?Tarif edilebilir mi? Allah hakkinda, biz bize ögretilenden baskasini bilemeyiz Akil, bu sahada bir sey söyleyemez Bu mevzuda aklin yapacagi sey, vahyin rehberligini kabulden ibarettir Bunu söyle bir misalle anlasilir hâle getirebiliriz: Meselâ; bizler bir çati altinda oturuyoruz Bir aralik kapinin vuruldugunu duyduk Evet, hakikaten kapi vuruluyordu Içimizden bazilari, kapinin vurulmasindan anlasilani asarak, bir kisim mütalâalarda bulunmaya basladilar: “Efendim kapiyi vuran söyle bir zâttir, böyle bir zâttir” ilh Biz, buna tasavvur diyoruz Bir diger grup ise, böyle bir meselede, aklin tasavvur etmeye mecâli yoktur Akla düsen sey, kapinin vurulmasiyla arka tarafta birinin bulundugunu tasdik; fakat kim oldugunu belirleme hususunu, kapiyi vurmak suretiyle kendini bize tanittirmak isteyen Zât’a birakmak olacaktir Biz buna teakkul (akletme), anlama diyoruz Bu misali, mevzuumuza söylece tatbik edebiliriz: Biz Allah’i (cc) eserlerinden isimlerine, isimlerinden sifatlarina, sifatlarindan tecellî-i Zât’a yükselerek tanimaga çalisiriz Yani, eserlerinde tecellîden isimleriyle tecellî etmesine geçerek kâinati dolasir, sifatlarin tecellî ufkuna ulasir; gayptan suhûda yükseliriz ve müsâhede zevkimiz arttikça, tecellî-i Zât için sermest ve bîhûs çirpinip dururuz Gâh cemâl ve sefkât esintileriyle inbisât eder ve neseleniriz; gâh celâl, mehâbet ve korku içinde ra’sedâr olup ürpeririz Görülüyor ki; Zât-i Bârî hakkinda, bizim “mârûfumuz” ve “malûmumuz” ölçüsü içinde bir sey diyemiyoruz O’nun, bilinmesini, kendine has lisan ve lehçesi içinde, sehâdet ve gayp âleminin birlesme noktasi olan vicdana birakiyoruz Evet, Allah isimleriyle mâlûm, sifatlariyla muhât, zâtiyla mevcuttur; Hz Siddîk’in ifadesiyle: O’nu idrak, idrakten acz ifadesi içindedir Veya en büyük Tarifçiye isnat edilen bir sözdeki itirafla, “Seni hakkiyla bilemedik ey Mârûf” (1) ölçüsüyle bir Mârûf ve Malûm’dur Kur’ân-i Kerim’in, O’nun ef’âli ve icraatina dair verdigi tariflerde ise, O’nu ef’âl ve sifatlariyla bir Mâbûd-u Mutlak tanir; kemâl sifatlarla bilinebilecegine kalben yükselir, cemâlde (sonsuz güzellik kaynagi) olan kemâlini (mutlak eksiksizlik ve kusursuzlugunu) görürüz Öyle ise, ahd ü peymânimizi bir kere daha yenileyerek, söyle diyebiliriz: Ey Mâbûd-u Mutlak! Seni hakkiyla bilemedigimiz muhakkak; ama bizlere sah damarlarindan daha yakin oldugun ve normo âlemdeki bu yakinligin içinde, bütün bir semâvati kitap sayfalari gibi açip kapamadaki azametini, sinegin gözü ile günes manzûmesi arasinda vaz’ettigin siirimsi âhengi, ruhumuza bir nurlu yol kabul ederek, binlerce, yüz binlerce menzilde Sana ait eserlerle Zât’ini taniyor, tecellîlerinle bütünlesiyor ve itminana eriyoruz Muhat: Ihata olunmus, kavranmis Mehâbet: Heybet, ihtisam; saygiyla karisik korku Rasedar: Ürperen, titreyen Sermest: Kendinden geçmis bir halde Suhûd: O’na ait emarelerin sezilip duyuldugu âlem Tecelli-i Zât: Ani ve berki olan Zâti tecelli Bihûs: Akli basindan gitmis, kendinden geçmis bir halde Gayb: Alâmet ve emare ile bilinmeyen, his ve akil ötesi âlem Inbisât: Genisleme, yayilma, ferahlama [1] el-Munâvî, Feyzu’l-Kadîr 2/410 MFethullah GÜLEN (Asrin getirdigi tereddütler) |
|