Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fıkralar, günümüze, kalan, osmanlıdan, tarihi

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Kara Ali

OSMANLI döneminde, liman cüzdanını kaybeden kaptan yenisini çıkarmak için Liman Reisliğine gitmiş

Memur başlamış sormaya:

"Adın ne?"

"Kara Ali!"

"Nerelisin?"

"Karabigalı!"

"Geminin adı ne?"

"Kara Yunus!"

"Nereden geliyorsun?"

"Karadenizden!"

"Yükün ne?"

"Karalahana!"

"Nereye gideceksin!"

"Karamürsele!"

MEMUR, ya sabır demiş:

"Dönüşte bizim limana uğrayacak mısın?

"Hayır Orada gemiyi karaya çekeceğim, Karamanda Karadağlı, Karamustafayı gördükten sonra, karadan Mekke - i Mükerremeye gidip, kara donlu Baytullaha yüz süreceğim!"

Memur lahavle çekmiş:

"İnşallah oradan yüzünün akıyla dönersin!"

"Yüzümüz ak mı kara mı çıkar, bu ancak kara toprağa girdikten sonra belli olur!"

Memur dayanamamış:

"Zift mi kesildin be mübarek!

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



"Ben Fatih, Ayağa Kalk!"

Bizanslılar 'dan büyük bir halk kütlesi son mukavamet merkezi olarak Ayasofya Kilisesi'ne dolmuşlardı Türk askerleri sıkıca kapatılmış olan Ayasofya'nın kapılarını zorla açarak içeri girdiler Sultan, kendisini iki ay uğraştıran bu insan kütlesine karşı, insanlığın üstünde bir merhamet ve şefkat gösterdi Bu arada ayaklarına kapanan İstanbul patriğini yerden kaldırmak âlicenaplığını gösteren cihangir, şu sözlerle patriği teselli etti:

"Ayağa kalkınız Ben Sultan Mehmed, hepinize söylüyorum ki, şu andan itibaren artık ne hayatınız, ne hürriyetiniz hususunda gazab-ı şahanemden korkmayınız!"


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



ALDIĞIMIZ FİYATA

Keçecizâde’nin Rusya’da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa’ya takılır:
- Paşa şu Girit’i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit’in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır

AÇLIK
Fatih, hocası Akşemseddin’e sorar:- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:- Ölünceye kadar

ADAMA GÖRE ADAM

İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış
Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili Çavuş:
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek

AHMET MÜSADE ETMEZ

Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa’ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, demiş Sormuşlar
- Hangi Ahmet
- Karaca Ahmet

AK SAKALLI

Varna Savaşı’nda muharebe meydanında gezen II Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür Komutanlarından birine sorar “Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim Hepsi genç, hepsi taze!” Komutan şu cevabı verir:
- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Erikçi
Birgün padişahın kızı uyuyormuş ve padişah, uyanıp rahatsız olmasını istemiyormuş O sırada seyyar satıcının sesi sokaktan padişahın kızının odasına kadar gelmekteymiş Padişah, hemen :
- Ne satıyolarsa müsait bir taraflarına sokun! demiş
Bunun üzerine askerler yakaladıkları erik satıcısının eriklerini müsait bir tarafına sokmaya başlamışlar Erikçi, kıkır kıkır gülüyormuş Bunu göre askerler :
- Ne o Yoksa hoşuna mı gitti demişler Erikçi :
- Hayır, ben arkadan bağıra çağıra gelen karpuzcunun halini düşünüyorum!

Kaz

Soğuk bir kış günü padişah, tebdili kıyafet gezmeye karar vermiş Yanına başvezirini alıp yola çıkmış Dolaşırlarken dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler Adam elindeki derileri suya sokup döverek tabaklıyormuş Padişah yaşlı adamın yanına yanaşmış ve selam vermiş:
P: Selamünaleyküm, ey pirii fani!
A: Aleykümselam, ey serdarı cihan!
P: Altılarda ne yaptın?
A: Altıya altı katmayınca otuz ikiye yetmiyor
P: Geceleri kalkmadın mı?
A: Kalktık Lakin, ellere yaradı
Padişah gülmüş ve konuşmasını sürdürmüş:
P: Bir kaz göndersem yolar mısın?
A: Hem de ciyaklatmadan
Padişahla başvezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar Padişah başvezire dönmüş:
P: Ne konuştuğumuzu anladın mı?
V: Hayır, padişahım
Padişah sinirlenmiş ve vezire çıkışmış: “Nasıl anlamazsın? Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlayamazsan kelleni alırım!” Korkuya kapılan başvezir padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına geri dönmüş Bakmış adam hala orada çalışıyor Hemen yanına yanaşmış ve sormuş: “Padişahla ne konuştunuz?” Adam, başveziri şöyle bir süzmüş: “Kusura bakma ama bedava söylemem Ver yüz altın, söyleyeyim” Başvezir çıkarıp yüz altın vermiş ve sormayı sürdürmüş: “Sen padişahı ‘serdarı cihan’ diye selamladın Nereden anladın padişah olduğunu?” Adam “Ben dericiyim Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi” demiş Vezir şaşkın şaşkın kafasını kaşımış ve devam etmiş: “Peki, ‘altıya altı katmayınca otuz ikiye yetmiyor’ ne demek?” Adam buna yanıt vermek için de yüz altın istemiş Başvezir çıkarıp altınları vermiş; yaşlı adam da yanıtlamış: “Padişah, ‘altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki kış günü çalışıyorsun?’ diye sordu Ben de ‘yalnızca altı ay yaz değil altı ay da kış çalışmazsak yemek bulamıyoruz’ dedim” Vezir hala şaşkın bir halde bir soru daha sormuş: “Peki, ‘geceleri kalkmadın mı?’ ne demek?” Yaşlı adam bu soru için de yüz altın almış: "Padişah ‘çocukların yok mu’ diye sordu Ben de ‘var ama hepsi kız Evlendiler; başkasına yaradılar’ dedim” Vezirin kafası iyice karışmış ama sormayı sürdürmüş: “Bir de ‘kaz gönderirsem yolar mısın’ dedi O ne demek?” Adam gülmüş: “Onu da sen bul!


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Namık Kemal ile Papaz

Namık Kemal bir arkadaşıyla parkta oturuyordu Tam sohbeti koyulaştırmışlardı ki karşıdan bir papaz geldi Sakalı da beline kadar sarkıyordu Arkadaşı: "Bırak atıp tutmayı şair Bu papazın sakalını kestirebilir misin?" dedi "Kestiririm" Namık Kemal; papaza yaklaştı "Afedersiniz papaz efendi Sana bir soru soracağım Yanıtını yarın verirsin" dedi Papaz "Sor bakalım" deyince Namık Kemal; "Yattığında sakalını yorganın altına mı koyarsın üstüne mi?" Papaz her zamanki gibi evine gitti Gece oldu Yattı Sakalını yorganının üstüne koydu olmadı Altına koydu, yine olmadı Gece gözüne bir türlü uyku girmedi Sonunda dayanamadı Gece kalktı Sakalını kesti Ertesi gün papazı kiliseye giderken gören Namık Kemal, arkadaşına:
- Gördün mü?
- Görmesine gördüm Senden korkulur valla!
- Neden korkulur?
- Bereket versin papazın yalnızca sakalını kestirmek için iddiaya girmiştik Ya başka yerini kestirmek için iddiaya girseydik!

Çıkmaz Oldu Aylıklar

Abdülhamit döneminde Kıbrıs'ta halk angarya çalıştırılır gibi ücretleri ödenmezmiş Parasızlık halkın canına tak etmiş İçlerinden biri arkadaşlarına: "Çoluk çocuğumuza ekmek alacak paramız yok Abdülhamit'in de bize ödeyeceği yok Padişahın hakkından Namık Kemal gelir Durumu ona söyleyelim" demiş Bulmuşlar Namık Kemal'i Demişler: "Bir senedir çalışırız Ne para aldık, ne de pul Açlıktan ağzımız kokmaya başladı” Namık Kemal: "Tamam Şimdi size bir destan yazacağım Gidip yatak odasının karşısına asacaksınız Yatmaya giderken görecek" demiş Namık Kemal almış eline kalemi Yazmış: "Az mı hizmet ettik olsun bize yazıklar Sultan Hamit'in canı gibi çıkmaz oldu aylıklar!" Abdülhamit yazıyı okumuş Yazanı anlamış Askerlerine: "Bana çabuk Namık Kemal'i bulup getirin!" demiş Namık Kemal durumun böyle olacağını anladığından gemiye binmiş Başka ülkeye kaçmış Abdülhamit askerlerine emretmiş İşçilerine olan borcunu onluğuna kuruşuna kadar ödemiş O tarihten sonra işçiler ücretlerini günü gününe almışlar


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Renk

Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş Gözcü osmanı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş: “Osmanlı yaklaşıyoor” Andrea Doria sormuş: “Kaç gemi var?” Gözcü: “10-20 kadar” Komutan hemen emir erini çağırmış: “Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir” Emir eri: “Niçin komutanım?” Andrea Doria: “Savaşırken yaralanacağız Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye” Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: “Efendim 50 kadar oldular!” Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: “Gömleği boşver Sen bana kahverengi pantolonumu getir!

Susmak

Bir padişah oğlunu alim bir hocanın talim ve terbiyesine verir Çocuk çok iyi yetişir Bir gün, hocası "Oğlum seni istediğim gibi yetiştirdim Artık gidiyorum Sana edeceğim şu nasihatı tutabilirsen, hayatta daima rahat edersin Mümkün olduğu kadar az konuş, gereksiz lafa girme, sorulmayan şeye cevap verme!" der Çocuk hocasının bu önerisi üzerine hiç konusmamayı tercih eder, o günden itibaren konuşmaz Şehzade dilsiz oldu diye etrafa haber yayılır Padişah oğlunun bu halinden çok endişelenir Her çareye başvurulur Hekimler, hocalar gelir, fayda vermez Bir gün babası bir av partisine oğlunu götürür Avda gezerken ormandan bir sülün öter "Susun şurada sülün ötüyor" derler Gidip ormanı araştırırlar, sülün uçar, vururlar Biraz sonra bir dağın kuytusundan bir karaca bağırır "Karaca bağırıyor! Karaca bağırıyor" derler, köpekleri salıverirler Karaca fırlar, onu da vururlar Şehzade bunları görünce kendini tutamayarak "Yarabbi şükür!" der Etrafındakiler "Şehzade konuştu! Şehzade konuştu! Padişahımıza haber verelim!" diye bağırmaya başlarlar Padişah haberi alınca, oğlunu çağırır "Evladım, sen konuşmuşsun öyle mi?" Çocukta ses yok "Aman oğlum ‘Yarabbi şükür’ demişsin Yanındakiler hep duymuşlar" Çocukta yine ses yok Padişah kızgın "Yıkın şu hayırsızı şuraya, çevirin şunun sırtını" deyip çocuğu yere yıktıktan sonra arkasına basar sopayı Çocuk dayanamayacak hale gelince "Aman babacığım, yeter artık!" diye bağırmaya başlar Padişah "Niçin bize bu azabı reva gördün? Yalandan dilsiz olmanda ne fayda vardı?" diye sorar Çocuk cevap verir: "Babacığım bak, avda gezerken bir sülün öttü ‘Burada sülün var’ dediler, uçurup vurdular Sonra ‘bir karaca var’ diye köpeklere çıkartılıp öldürdüler Susacağıma içimden gelerek bir kere şükretmek gafletinde bulundum Bir araba dayak yedim Susmak mı yoksa konuşmak mı gerek, siz söyleyin!"

Pay

Doktoru Neyzen’e içkiyi kesin olarak yasaklamıştı ve birgün yolda karşılaştıklarında elindeki içki şişesini görünce kızdı;
- Ben sana içkiyi yasaklamıştım; sen elinde içki şişesi ile nereye gidiyorsun?
- Arkadaşıma içki içmeye gidiyorum
- O zaman sana ait olan kısmı yere dök ve öyle git
- Dökemem benim payım altta duruyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Onu Allah Sorar

Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan orucundan konuşuyorlardı
Paşa Haşmet’e sordu:
- Haşmet! Senin de borcun var mı?
- Var efendim!
- Ne kadar?
- Mahalle bakkalına bin kuruş borcum var!
Ragıp Paşa;
- Be adam! Onu sormuyorum Oruç borcunu soruyorum deyince Haşmet şöyle der:
- Oruç borcunu Allah sorar, sizin soracağınız borç bu borçtur!

Münasebetsiz Mehmet Efendi

İkinci Sultan Mahmud’a “Münasebetsiz Mehmet Efendi” isminde birinden bahsetmişler Merak edip, huzuruna getirtmiş Biraz konuşmuş, aklı başında bir adam bulunca :
- Sizin için münasebetsiz diyorlardı Halbuki pek makul konuşuyorsunuz
Mehmet Efendi dereden tepeden bahsettikten sonra birdenbire Padişah'a sordu:
- Efendim, zurna çalmasını bilir misiniz?
Sultan Mahmut gayet tabii bir surette cevap verdi:
- Hayır, bilmem
- Bendeniz de bilmem
- Ya?
- Evet Benim Bursa’da halamın damadının ihtiyar bir teyzezadesi vardı
- Evet
- O da zurna çalmasını bilmezdi
Sultan Mahmut mabeyinciye işaret etti
- Herifi çıkartın, şimdi bayılacağım!

Davetiyede Yazmıyor

İkinci Abdülhamid son devirlerinde Edirne valiliğe ve kumandanlığında bulunan Müşir Arif Paşa Ramazan'da vilayet ve ordu erkanına çok zengin bir iftar düzenlerdi Yine böyle bir Ramazan akşamı iftar edildikten sonra Paşa davetlilere:
-Hadi efendiler, dedi namaz kılalım
Davetliler arasında bulunan Bektaşi canlardan biri ceketinin cebinden iftar davetiyesini çıkarıp baktıktan ve tekrar cebine soktuktan sonra Paşa'ya sokuldu:
-Velinimetim, dedi, davetiyede yalnız iftar yazılı; namaza dair bir kayıt yok!

Değirmen Taşı

Hasırcızade Mehmet ağa bir gün, Keçeci Zade Fuat Paşa'nın parmağındaki yüzüğe dikkatli dikkatli bakıyordu Paşa sordu:

- Taşıma mı bakıyorsun?
- Evet Paşam, ne taşı diye bakıyorum
- Elmas!
- Affedesiniz ama, bir şey soracağım: Sana kaç para getiriyor?
- Hiç!
Hasırcızade gülümseyerek:
- Benim de dedi, dede yadigarı bir çift taşım var ama, her sene bana elli altın getirir!
- Ne taşı bu?
- Değirmen taşı, Paşam!

Para vermeyenler var mı?

Abdülhamid zamanında Ayasofya Camii'nde vazeden Of’lu Tavilzade İbrahim Hoca çok şöhret kazanmıştı Fakat bir huyu vardı ki fena tesir bırakıyordu: Va’zın sonunda mendil açıyor: Dinleyenlere : "Sökülün bakalım" diyordu

Hocanın bu hali sarayın kulağına gitti Abdülhamid mabeyincilerden birine emir vererek camiye yolladı Mabeyinci va’zı dinledi Hoca mendili açıp parayı topladıktan sonra yanına giderek konuştu: Padişahın selamlarını ve iradelerini tebliğ edeceğim

- Buyurun efendim!
- Her mendil açışta ne kadar para topluyorsunuz?
- Nihayet elli kuruş Çoğu metelik atıyor
- Demek ki ayda on beş lira İşte bunun iki misli olarak otuz lira veriyorum İradei seniye gereğince bir daha mendil açmayın
Ertesi günden sonra hoca bir daha mendil açmaz Kimse de çıkarıp kendiliğinden on para vermez Nihayet kadir gecesi gelir Hoca duayı yapar Halk kalkıp gideceği sırada hoca bağırır "Durunuz ey cemaat, sizden bir sualim var Bana yüksek bir yerden mendil açmayayım diye irade tebliğ edildi Fakat görüyorum ki sizin hiç birinizde hocaya bir kuruş verelim diye davranmıyorsunuz Merak ettim, acaba size de “Sakın hocaya bir şey vermeyin!” diye bir emir verildi mi?

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Kardeş Payı

Fatih Sultan Mehmet bir gün saraydan çıkıp ata bineceği sırada bir kalender bir kase uzatıp para istedi Padişah, bir altın verdi Derviş, “Padişahım ben senin kardeşin olayımda bir altın veresin İnsaf uyar mı?” dedi Fatih “Neden benim kardeşim oluyorsun?” diye sordu Kalender “Adem evladı değil miyiz?” deyince Padişah “Hele şu altını al git Eğer öteki kardeşlerimiz duyacak olursa hissene bu kadar da düşmez“ cevabını verdi

Üçüncü Kadeh

Bir gün sandalcı Bekir Mustafa ile tebdil gezen Dördüncü Murat ve veziri aynı kayıkla Üsküdar’a geçiyorlardı Havanın güzelliği, denizin safası Bekri'yi keyiflendirdi Daima beraberinde taşıdığı şişeyi çıkarıp bir maşrapa dolusu içti Sonra bir maşrapa da yanındakine ikram etmek istedi Onlar reddedecek olmuşlarsa da Bekri’nin ısrarına dayanamayarak içtiler Bir ikinci maşrapa bir üçüncü maşrapa gelince vezir kendini tutamayarak:
- Karşında kim var biliyor musun? dedi
Bekir Mustafa sakince cevap verdi
-Kim olacak benim gibi bir Allah’ın kulu
Vezirin sesinin perdesi yükseldi:
-Karşındaki Sultan Murat ben de veziriyim
Bu sözler Bekir Mustafa’yı telaşa düşürmedi Bir kahkaha attıktan sonra sakince:
-Olur şey değil yahu dedi Herifler iki maşrapa içince biri Padişah öteki vezir oldu Üçüncü maşrabayı dikselerdi biri Allahlığı, öteki Peygamberliğini iddia edecek

Her Şeyin Başı Sağlık

Üçüncü Sultan Ahmet kendisine hediye edilen çok kıymetli bir zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlerine göstererek:
"Acaba bundan, daha kıymetli yüzük var mıdır?" diye sordu
-Hayır efendim, sıhhat ve afiyetle takınız Bundan daha değerli bir şey olamaz, cevabını verdikleri halde yalnız sadrazam Nevşehirli İbrahim paşa itiraz etti:
- Bundan daha kıymetli bir şey vardır padişahım!
- Nedir?
- O yüzüğün takıldığı parmak!

Uğursuz Kim?

Osmanlı padişahlarından “Avcı” lakabıyle meşhur Dördüncü Mehmet Edirne’de bir gün, çıktığı geyik avında bir şey vuramamasını uğursuz bir adam görmesine bağladı Düşünüp taşındı Bu uğrusuzluğun saraydan çıkarken gördüğü, derviş kıyafetli bir damdan geldiğine karar verdi Kısa boylu, uzun saçlı aksak yürüyüşlü üstü dökülen bu dervişin bulunmasını emretti Adamcağız bulunup Padişah'ın karşısına getirildi Padişah hiddetle bağırdı:
-"Seni uğursuz herif seni, bu sabah erkenden çıkınca ilk defa seni gördüm Senin yüzünden bir keklik bile vuramadım Gel cellat başı bu mihnetsiz adamı al, as"
Kellesinin gideceğini gören derviş:
"Uğursuzluğum yüzünden" dedi, "Asılıyorum Yalnız ölüme giden bir adamın son sözünü dinlemek lazımdır, benim de iki şey söylememe izin verir misiniz?"
Hala hiddeti üstünde olan Padişah
-Peki ne söyleyeceksen çabuk söyle
Derviş:
- Zatı şahanenizde bu sabah ilk defa bu kulunuzu gördüğünüz için benim uğursuzluğum yüzünden bir keklik kaybettiniz Ama bu kulunuz da bu sabah ilk defa zatı şahanenizi gördüm, ben de bu yüzden kellemi kaybediyorum İnsaf ile düşününüz hangimiz daha uğursuz?

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Cehennemin dibi

Pinti denecek kadar hasis olan Erzincanlı İzzet Paşa'nın,bir gün pek sevdiği av köpeği kayboldu Paşa kahyasını çağırıp sordu:
-Bizim köpek acaba nereye kaçmış olabilir?
Ne zamandan beri aylığını almamış olan kahya, suratını asarak cevap verdi:
-Vallahi paşam dedi, cehennemin dibine kaçmış olsa buradan daha iyi karnı doyar!

Dinlediğini anlamak

Ahmet Vefik Paşa Bursa alisi iken Mudanya kaymakamına falan yere kadar Bursa yolunun iki tarafına ağaç diktir diye emretti Elde mevcut olan fidanlar fazla geldiğinden kaymakam gösterilen yeri geçirtti Ahmet Vefik Paşa tayin ettiği noktadan ileriye dikilen ağaçların hepsini söktürdü Hikmetin soranlara şu cevabı verdi: “Mudanya kaymakamı verdiğim emri bu kere fazla icra etti, yarın da eksik yapabilir, tamamını yapmaya alışmalıdır

Menfaat dünyası

Süleyman Nazif’in yanında, Abdullah Cevdet'in para hırsından bahsolunurken biri: “ Meteliğe kurşun atar” dedi
Nazif şu cevabı verdi:
- Hayır kurşun atmaz, göbek atar!

Cimriliğin sonu

Kazaskerliğe kadar yükselen hasisliği ile meşhur Edirne Müftüsü Fevzi Efendi, şeyhülislamlığa pek özenirdi Bir gün, Fatih Camii'nden çıkarken ihtiyar ve fakir bir adam yanına sokularak “İnşallah şeyhülislam olursun!” diye dua etti Fevzi Efendi çıkarıp on para verdi, Fakir, efendinin yüzüne hiddetli hiddetli baktıktan sonra
-Sende, bu cimrilik varken ‘nah’ şeyhülislam olursun

Ben de gelmedim

Recai Zade Ekrem Bey, nezaket ve terbiyesi ile beraber kibir ve azametiyle de meşhurdu Şurayı devlette genç bir muavin iken , bir gün Cevdet Paşayı ziyarete gitti Günlerden Cuma, vakit de erkendi Paşanın evde bulunduğu muhakkaktı Arabasının da orada oluşu da buna delildi Böyle olduğu halde kapıyı açan uşak, içeriye gidip geldikten sonra:
-Paşa evde yok!
Cevabını getirince, bu yalana canı sıkılan Recai Zade, uşağa:
-Öyleyse, dedi, paşaya benim gelmediğimi söylersin

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Cehennemin dibi

Pinti denecek kadar hasis olan Erzincanlı İzzet Paşa'nın,bir gün pek sevdiği av köpeği kayboldu Paşa kahyasını çağırıp sordu:

-Bizim köpek acaba nereye kaçmış olabilir?

Ne zamandan beri aylığını almamış olan kahya, suratını asarak cevap verdi:

-Vallahi paşam dedi, cehennemin dibine kaçmış olsa buradan daha iyi karnı doyar!

Dinlediğini anlamak

Ahmet Vefik Paşa Bursa alisi iken Mudanya kaymakamına falan yere kadar Bursa yolunun iki tarafına ağaç diktir diye emretti Elde mevcut olan fidanlar fazla geldiğinden kaymakam gösterilen yeri geçirtti Ahmet Vefik Paşa tayin ettiği noktadan ileriye dikilen ağaçların hepsini söktürdü Hikmetin soranlara şu cevabı verdi: “Mudanya kaymakamı verdiğim emri bu kere fazla icra etti, yarın da eksik yapabilir, tamamını yapmaya alışmalıdır

Menfaat dünyası

Süleyman Nazif’in yanında, Abdullah Cevdet'in para hırsından bahsolunurken biri: “ Meteliğe kurşun atar” dedi

Nazif şu cevabı verdi:

- Hayır kurşun atmaz, göbek atar!

Cimriliğin sonu

Kazaskerliğe kadar yükselen hasisliği ile meşhur Edirne Müftüsü Fevzi Efendi, şeyhülislamlığa pek özenirdi Bir gün, Fatih Camii'nden çıkarken ihtiyar ve fakir bir adam yanına sokularak “İnşallah şeyhülislam olursun!” diye dua etti Fevzi Efendi çıkarıp on para verdi, Fakir, efendinin yüzüne hiddetli hiddetli baktıktan sonra

-Sende, bu cimrilik varken ‘nah’ şeyhülislam olursun

Ben de gelmedim

Recai Zade Ekrem Bey, nezaket ve terbiyesi ile beraber kibir ve azametiyle de meşhurdu Şurayı devlette genç bir muavin iken , bir gün Cevdet Paşayı ziyarete gitti Günlerden Cuma, vakit de erkendi Paşanın evde bulunduğu muhakkaktı Arabasının da orada oluşu da buna delildi Böyle olduğu halde kapıyı açan uşak, içeriye gidip geldikten sonra:

-Paşa evde yok!

Cevabını getirince, bu yalana canı sıkılan Recai Zade, uşağa:

-Öyleyse, dedi, paşaya benim gelmediğimi söylersin

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Öküz Mehmet Paşa

Öküz Mehmet Paşa uzak bir yerde vali iken bir gün İstanbul’a gelip Sadrazam Ali Paşa’yı ziyarete gider Bir odaya alınır Burasını bekleme odası zanniyle bir köşeye çekilir Köşede küçük yapılı sessiz birisi oturuyordu Paşa şimdi gelir ümidi ile bir hayli bekleyerek sıkıldı ve nihayet oradaki zatla konuşmaya başladı:
-Acaba sadrazam gelmez mi?
-Gelir efendim
-Siz burada kapıcı mısınız?
-Hayır
-Katiplerden biri olacaksınız Bari eline geçenle idare edebiliyor musun?
-Allah’a şükür
-Demek ketebedensiniz?
-Hayır efendim
-Ya, aferin öyleyse başkatip olacaksın?
-Hayır
-Mabeyinci misiniz öyleyse?
-Hayır efendim
Bu son “hayır” ın telaffusunda biraz başkalık hisseden Mehmet Paşa işi sezinleyerek:
-Yoksa Ali Paşa Hazretleri zati aliniz misiniz? Deyip, karşısındakinde bir tebessüm emaresi görünce atılarak eteğini öptü ve :
-Aman af buyurunuz efendim Bana adla sanla Öküz Mehmet Paşa derler, dedi

Jet İmam

II Mahmut devri ricalinden bir zat bir iftar vermiş Meşhur şair İzzet Molla da davetliler arasında bulunuyormuş Yemek yenmiş, yatsı namazı vakti gelmiş Namaza durulmuş, yatsıdan sonra teravihe kalkılmış Fakat imam iki secdeyi bir edecek kadar süratli kıldırıyormuş Daha beş dakika olmadan onuncu rekat bitmiş

O sırada dışarıdan bir adam gelip bunların namaz kıldıklarını görmüş ve “hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim” diye koşup safa gireceği sırada cemaat selam verince İzzet Molla adama dönüp şöyle demiş:
- Be adam biz içinde iken yetişemiyoruz Sen dışarıdan geldiğin halde nasıl yetişeceksin?

Kırım Savaşında Ölüler

Kırım Savaşı’nda o kadar çok kayıplar verilmiş ki doktor, fazla incelemeye vakit bulamazmış; sıhhiyeler arkasında, savaş alanını gezer, yerlerde yatanlara ayağıyla dokunurmuş Kımıldayan olursa:
-Sedye! Diye bağırır; hareket hissedilmezse de:
-Denize! Dermiş Böylece “sedye” dedikleri tedaviye, “denize” dedikleri mavi sulara gömülmeye gidermiş
Bir seferinde, yine dokunmuş:
-Denize! Emrini vermiş
O geçip gidince sıhhiyeler işaret edileni yakalamışlar Denize doğru götürürlerken adamcağız gözünü açmış:
-Ne oluyor? Nereye götürüyorsunuz?
- Denize atmaya
- Niçin
- Sen ölüsün
- Süphanallah… Ben nasıl ölü olurum?
Sıhhiyeler kızıp, sert söylenmişler:
- Ölüsün dedik ya… Çok konuşma… Sen tohturdan eyi mü bilecen!

Sır Saklamak

Abdülaziz Paris’te iken III Napolyon bir gün Fuat Paşa’ya kendisi hakkında bazı latifeler yapar ve fakat sıkı sıkıya tenbihte bulunarak:
-Sakın bunları padişah hazretlerine söyleme! Der Paşa da şu latife ile teminat veriri:
-Bu pek tabiidir haşmetmeap Kendilerinin sizin hakınızda söylediklerini de size söylüyor muyum?

Yemin Edeceğim

Koca Ragıp Paşa Sadrazam iken bir gün ahbaplarına hitaben “Rüşvet almadığınıza yemin edebilir misiniz?” deyince, oradakiler yemini billah ederek rüşvet almadıklarını söylediler Mecliste meşhur Haşmet de vardı ve bir köşeye çekilmiş sessizce duruyordu Ragıp Paşa, “Haşmet, Rumeli’de hayli mansıblarda bulundun Sessizce durup yemin edemediğine bakılırsa bir hayli rüşvet almışa benzersin” deyince, Haşmet “Sultanım Müslümanlarda, yalan yere yemin edenler çatlar diye bir itikat vardır Şimdi ben efendilere bakıyorum Eğer çatlamazlarsa ben de yemin edceğim” Demiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Yıldırım'ın Gazabı

Ya şikayet, yahut da başka bir niyet üzerine bir gün Yıldırım Bayezid kızıp, haklarında fena fikir sahibi olduğu seksen kadar kadının bir eve tıkılarak ateşle yakılmalarını emretmiş
Veziriazam Ali Paşa ile diğer devlet erkanı böyle müthiş bir siyasetten korkmuş, fakat şüphelenir diye açamamışlar Nihayet yirmi akça vadiyle, padişahın nedimlerinden bir habeşli bu işi üzerine almış
Haberşli bir yol elbisesi giyerek huzura çıkmış Padişah, nereye gideceğini sormuş:
- İstanbul'a gideceğim, cevabını almış O zaman İstanbul'da Bizanslılar bulunduğu malum Padişah yine sormuş:
- Orada ne yapacaksın?
- Yakılacak kadıların yerine nasip olunmak üzere seksen papaz getireceğim
- Bizde kadı olacak kimse yok mu ki İstanbul'dan papaz getiriyorsun?
- Ulemadan gayriye kadılık verilmez ki
Bunun üzerine bu işten vazgeçen padişah kadılığın bir nizama bağlanmasını Ali Paşa'ya emretmiş

Karına söyle

Mora isyanı sıralarında İstanbul'un bozulan asayişini düzeltmek kasdiyle şiddetiyle maruf Çengeloğlu Tahir Paşa İstanbul inzibatına baş tayin edildi
Paşa filhakika pek ziyade şiddet gösteriyor ve fakat İstanbul'a o zamanlara göre görülmemeiş bir huzur temin ediyordu Bir gece emir hilafına sokağa çıkan bir adam yakalandı, ertesi günü huzuruna çıkarıldı Paşa sordu:
- Sen geceleri sokağa çıkmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?
- Paşam biliyorum biliyorum ama, bizim hanım doğuracaktı da ebe aramaya gittim
- Hadi bu sefer seni affed,yorum Fakat karına söyle bir daha gece yarısı doğurmaya kalkmasın


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Nereye Gidiyorsun?

Arap halifelerinden Mu'tazıdı Bilah'ın veziri Kasım, o devrin meşhur şairlerinden İbni Rumi'nin hicviyelerine pek sinirlenir, bu yüzden ona her dakika düşman kesilir Günün birinde aradığı fırsatı bulan Kasım, bulunduğu bir mecliste İbni Rumi'yi zehirletir Zehirlendiğini anlayan İbni rumi, ayağa kalkınca:
- Nereye gidiyorsun?
- Gönderdiğin yere
- Bizim pedere selam söyle
- Cehenneme uğrayacak değilim, der

Şeyhin Rüyası

Osmanlı devletini kuran Osman gazi, ara sıra Şeyh Edebalı'nın zaviyesine gelir, orada misafir kalır ve gecelerdi Gene bir gece şeyhin tekkesinde misafir olan Osman Gazi, o gece rüyasında Şeyh Edebalı'nın koltuğundan bir ay doğarak, kendisinin koynuna girdiğini gördü ve rüyasını Şeyh'e anlattı Bu rüya Osman Gazi'nin, şeyhin kızı Mal Hatun'la evlenmesiyle gerçekleşti

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Fatih'in Cevabı

Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Fatih sultan Mehmet'i kendisine rakip görüyor, her fırsatta onunla boy ölçüşmek istiyordu Nihayet işi o kadar ileri vardırdı ki, İstanbul'a bir elçi yollayarak şu istekte bulundu:

1- Vaktiyle Çelebi Mehmet'in kendisine yolladığı hediyeler devam etmeliydi (Bu Fatih'ten bir nevi vergi istemekti)

2- Fatih, Pontus kralını tehditten vazgeçmeli idi

Elçiye: "Peki hükümdarınızın tutumu, bu dediklerini yapmazsam ne olacak?" diye soran Fatih Sultan Mehmet, ondan:

- Hükümdarım üzerinize yürüyüp, dediklerini zorla yaptıracak, cevabını alıncı, gülerek:

- Hükümdarına söyle zahmet etmesin, dedi Önümüzdeki bahara ben kendisinin üzerine geleceğim; o zaman bir güzel ödeşiriz

Dediğini de yaptı Ertesi yıl açtığı seferde, Otlukbeli Savaşı'nda Uzun Hasan'ın tacını tahtını başına geçirdi

Kabasaba Adam

Kara Osmanoğlu Yakup Paşa İzmir’de vali iken dalkavukluğu ve tuhaflığı ile maruf biri ziyaretine gelir Adamcağız, paşanın eteğini öpüp de geri geri çekilirken o vaktin adedince ortada bulunan üçer metrelik yasemin çubuklarla nargilelere çarparak bir çubuğu kırar Mahçup olup çubuğu düzelteyim derken eteği ile bir nargileyi devirir, daha ziyade telaş gösterdiğinden bu sefer de diğer bir çubuğun lülesini kırar Artık büsbütün şaşıran hazret oda ortasında fırıl fırıl döndükçe çubukları, nargileleri harap eder Paşa, misafirinin heyecanını def ve telaşını teskin için:

- Efendi sen zahmet etmeoturUşaklar şimdi gelir düzeltirler, der Ama, iki tarafına bakıp yerden temenna eden misafirden de şu cevabı alır:

- Rica ederim efendim, biraz daha müsaade buyurun, şunda topu topu iki lüle kalmış, onları da kırayım da öyle oturayım

Ata Binmek

Kibar bir adam, rüyaya pek meraklı olduğundan her kim kendisine müteallik iyi bir rüya anlatırsa pek çok para verirmiş Beyin bu huyunu bilen birisi bir gün bir rüya uydurup beye nakletmek için konağa gelmiş ve evvela kahyasına hikaye etmiş Kahya:

- “Güzel bir rüya, fakat rüyanın ata binecek yerinde kes” tavsiyesinde bulunmuş Beyle görüştürülmüş ve rüyayı nakle başlamış:

- Efendim, geniş bir saha Zatıalileri bir dere kenarında oturmuşsunuz Derken karşıdan mükemmel donanmış ikisi kır, biri al üç at geldi Al atı efendimize çektiler

- Sonra?

- Tamam efendimiz ata binerken uyandım

Bey çıkarıp bir altın vermiş ve ilave etmiş:

- Eğer ata bindirmiş olsaydın beş altın verirdim

Adam bir ah ettikten sonra şöyle cevap vermiş:

- Ben bindirmesine bindirecektim ama şu kahya keratası bırakmadı

Kahyanın İsyanı

Eski zamanlarda vezirler, sabahları haremden selamlığa çıktıkları vakit kahya efendi sofada durup:

- Kahvecibaşı! Berberbaşı! Hazinedar Ağa! Çamaşır Ağası! Peşkir Ağası! Diye gedikli ağalara nida edermiş

Vezirlerden birisi uzun süre mazul kalarak dairesi halkını dağıtmış ise de adet yerini bulsun diye yine sabahları haremden çıkınca kahyasını, ismi var cismi yok ağalara nida ettirirmiş Bir gün hayvanını hazırlatıp bineceği sırada üzenginin biri eksik olduğunu görünce kahyaya:

- Üzenginin biri nerede? Diye sormuş Kahya:

- Bilmem Sabahleyin ağalar binmiştiler Korkarım onlar zayi ettiler Paşa:

- Canım bizde ağa ne gezer, deyince şu cevabı almış:

- Öyledir de her sabah beni eşekler gibi niye bağırtıp duruyorsun

505 Kuruş

Çengeloğlu Tahir Paşa, cesur vatan evlatlarındandı Gençliğinde korsanlık etmiş, sonra donanmaya katılmıştı Mesleğinde süratle ilerleyen Tahir Paşa, bir süre sonra Kaptan Paşa oldu Akdeniz’deki adalardan bir kısmının idaresi ona verildi Paşa, adaların birindeki bir konsolostan memnun değildi Onu uzaklaştırmak için nazikane telkinlerde bulundu Adam oralı olmayınca, hiddetlendi, bir gün konsolosa:

- Beni, 505 kuruştan çıkaracaksın, dedi 500 kuruşa bir köle alıp seni öldürtecek, 5 kuruşluk iple de herifi astıracağım

Ertesi gün konsolos adayı terk etti

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar

Eski 10-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'dan Günümüze Kalan ... Tarihi Fıkralar



Suçlu ve Suçsuz
Bir kadı, bir gün şikayetçi ile şikayet edilenlerden hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğunu kestirememiş ve her ikisini de falakaya yatırarak bir temiz dayak attıktan sonra:
- Oh, demiş, şimdi vicdanım rahat etti Çünkü bu suretle hangisi haksızsa elimden kurtulamadı

***************************

Vaktiyle Arabistan'da bir kadı bir dava için birini şahit olarak çağırtmış Adam Türkçe bilmezmiş Fasih bir söyleyişte Arapça izahat vermiş Kadı cahilmiş İfadeyi sonuna kadar dinledikten sonra, onu Kur'an okudu zannedip yanına oturtmuş ve uşaklara emir vermiş:
- Hafız efendiye bir kahve getirin

Hoşgeldine Kaldı
Vakti zamanında bir vilayette eşraftan birinin damadı bir bayram günü herkesten evvel el öpmeye gelmiş Kayınpedri yanına oturnuş Fakat ayan ve sair zevat tebrik için birer sökün etmeye başlamışlar Her yeni zat geldikçe:
- Hoşgeldin, şöyle buyur
Der ve damadına da:
- Sen biraz aşağıya çekil ağa otursun, emrini verirmiş
İş o hale gelmişki oturacak bir kişilik yer kalmamış Bunun üzerine damat bir hareket yaparak dışarı çıkmak arzusunu göstermiş Kayınpeder sormuş:
- Gidiyor musun?
- Ne yapalım efendim, işimiz bir hoşgeldine kalmış, demiş

Sahibi Çıkmazsa

Eskilerden "Hayali" adlı bir şair varmış Bu adam şunun bunun şiirlerinden çalmalar yaparak kendininkilerde kullanırmış Birgün arkadaşlarından birine şiirini okumuş, arkadaşı sormuş:
- Bu şiir filhakika senin mi?
Hayali latifeci imiş, şöyle demiş:
- Eğer sahibi çıkmazsa

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.